Arama

Demircilik

Güncelleme: 23 Eylül 2007 Gösterim: 5.383 Cevap: 0
YellowCanary - avatarı
YellowCanary
Ziyaretçi
23 Eylül 2007       Mesaj #1
YellowCanary - avatarı
Ziyaretçi
Demircilik, demir işleme zanaatıdır. Türklerde, tarihten gelen önemli bir yeri vardır. Şamanizmle bağlantılı olup aynı zamanda falcılara ve büyücülere özgü bir sanat sayılmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
Mitolojilerde, “Demirci”, “Demirurg”un (Eflatun’un idealist felsefesine göre: “Allah”), işlevlerine yakın bir işlevle yüklüdür. Kültürel kahramanın kendisi de bazen, “Demirci” şeklinde ortaya çıkabilir. Diğer mitolojik karakterlerden farklı olarak “Demirci” motifi, görünüş itibariyle şeytani motiflere olan yakınlığıyla da tanınır. Bu bakımdan topal ve aksak da olabilir.

Kumandinlerin inanışlarına göre onları ulu şaman ve demircileri, aralık dünyadan olan şamanla, Ülgen’in kızı arasında yapılan evlilikten doğan topal “Kurultay” gönderdi.

Türk mitolojik geleneğine gelince; Örneğin Yakutlarda, “Demirci” ile şamanın bir yuvadan olduğuna inanılır. Demircilikle, Şamanlığın sanki üst üste düşmüş olduğu, birbiri üzerinde oynadığı bir merasim vardı. Bu merasimi şaman yönetirdi. Sınavdan geçen şamana, “Demirci’nin kılıcı” verilirdi. Yakutların Hristiyanlığa kadarki dini inanışlarına göre “Demirci”leri koruyan, “Kıday Bahsı” adında bir hami ruh vardır. Bu ruh hiçbir olağanüstü gücün egemenliğine sayılmayan bir ruhtur. Demircilik sanatını ve hatta Şamanlık etme becerisini,insanlara bağışlayan yine bu “Kıday Bahsı”dır. Şamanların çoğu, onu kendilerinin manevi yardımcısı saydıklarından, “Ben Kıday Bahsı’nın oğluyum” derlerdi. Adındaki “bahsi”, onun usta ve koruyucu ruh olduğunu gösteriyor.

Göktürklerin ataları da demirciydi. Bu bakımdan, Türk etnik-kültürel geleneğinde, mitolojik bir varlık olarak, onun yerini belli bir anlamda “Demirurg” ile kıyaslamak mümkündür. Çin metinleriyle birlikte, kurdun, gerçekte ilk demirci olduğuna işaret eden yerler de vardır. Bu yüzden de Türk halkları demiri ulu sayarlar.

Ergenekon destanında rast gelinen kurtarıcı demirci motifinin kökleri, oldukça eski çağlara bağlanır. Demir dağının eritilip oradan yol açıldığı ve bu yolla ışıklı dünyaya girildiği gün, eski Türklerde ulusal ve dini bayram sayılırdı. İlkbaharda, zindan üzerindeki kök demiri kağanın çekiçle vurmasıyla başlayan şenlik, bayram olarak kayıtlara geçmiştir. Oğuz Kağan destanında, “Tomürdü” (Demirci) adlı ustanın, demir kapıyı açması da “Ergenekon” destanını çağrıştırır.

Şamanların demircilikle bağlı inancı, Orta Asya Türkleri arasında da yayılmıştı. Örneğin Özbeklerde yeni Şamanlık yapmaya başlayan biri, Hazreti Davud’un hayır duasını almak için, Harezm’in güneyindeki eski bir kalede gecelemeliydi. Hazreti Davud, Orta Asya Türk halkları arasında, demircilerin koruyucusu olarak tanınırdı. İnanışa göre, demirden yararlanmayı insanlara ilk o öğretmiştir. Hazreti Davud’un demircilerin piri olduğuna ilişkin inanışlar da böylece demircilikle Şamanlık arasındaki bağı yaşatmıştır.

Fasmer’in kaleme aldığı, “Rus Dilinin Etimolojik Sözlüğü”nde, demirci anlamında, eski Bulgarcadan alındığı gösterilen “Balhçi” sözü geçmektedir. Bu, eski Türklerin inancında, demircinin aynı zamanda bir büyücü olduğunu kanıtlıyor.

Çağatayca-Farsça sözlüğünde de “Kam” sözcüğünün karşısına “tabip, hekim” anlamlarının yanı sıra “bilgiç” anlamı da eklenmiştir. Bilgiçlik aynı anda, bilinmeyenler alemi ve ruhlar alemiyle ilişkiyi de akla getirirdi. Evren bilimine dayanan düşünceye göre, normalde bilgi yasaklanmıştı. Bilinmeyenler aleminden gelebilecek olan bu bilgileri de sadece bilgiçler bilebilirdi. Korkut Ata hakkında da bu yüzden “Oğuz’un ol kişi tamam bilicisiydi” denmiştir. Bazı kaynaklarda “bir işareti yorumlamak” anlamında kullanılan, belgelemek sözü, “bil” ve “bilici” ile aynı köktendir.