Arama

Türk Evleri

Güncelleme: 9 Haziran 2009 Gösterim: 47.256 Cevap: 3
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
TÜRK EVİ NEDİR?
Türk evi tarih boyunca Türklerin içinde oturdukları ev tipleri olarak tanımlanabilir. Ama Türklerin tarih sahnesine ilk çıktıkları zamandan bu yana mekânları da çok değişmiş; Orta Asya'dan Balkanlar'a Kuzey Afrika'dan Arabistan'a, oradan Karadeniz'in kuzeyine kadar uzanmışlar, ayrıca pek çok da devlet kurmuşlardır. Biz Türk evi olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun bize miras bıraktığı, zamanımıza gelen örnekleri 17. yüzyıla kadar uzanabilen evlere bakarak şu niteliklere sahip olanlara Türk Evi diyoruz:
Sponsorlu Bağlantılar


Özgün oda düzeni: Türk evinin en önemli öğesi odadır. İzleyebildiğimiz dönemler boyunca nitelikleri pek az değişmiştir.


Plan şeması: Plan şemaları içinde dış ve açık sofalı tipler, köşklü ve eyvanlı uygulamalarla dikkati çeker. Odaların birbirine bitişik olmasından çok, sofanın uzantılarıyla birbirinden ayrılarak özerklik kazanması plan şemalarının en özgün niteliğidir. Daha sonraki dönemlerde orta sofalı tip görülmeye başlar.


Çok katlılık: En az iki katlı olup üst kat yaşama katı olarak belirginleşir ve amaçlanan planı verir. Zemin kat sanki bir sur duvarı imişcesine sağır, yüksek ve kâgirdir. Üst kat çıkmalarla sokağa uzanır.


Çatı biçimi: Çatı dört yana eğimli olup girinti çıkıntılardan kaçınılmıştır. Saçaklar geniş ve yataydır.


Yapım: En belirgin yapım sistemi ahşap çatkı arası dolgu veya bağdadi olan örneklerdir.
Bütün bu özellikler halk evinde olduğu kadar yönetici evlerinde de aynıdır. Zenginlik, oda sayısına ve süslemeye etki eder. Bu ev tipi, Türk kültürünün gittiği her yere vurduğu bir damga gibidir. Diğer kültürlerin oluşturduğu evlerden hemen ayrılır, kendi ağırlığını ortaya koyar.
Türk evi konusuyla ilgilenen çok az kimse olmuştur. Bu alanda en geniş, en erken ve yetkin çalışmalar Türk evinin önemini daha genç yaşında farkederek belge toplayan ve araştıran Sedat Hakkı Eldem tarafından yapılmıştır. Eldem çalışmalarının bir kısmını ölümünden ancak çok kısa bir süre önce yayımlayabilmiştir. Böylece biz Türk evinin son önemli örneklerini onun eserlerinden tanıyabiliyoruz. Arkeolog Mahmut Akok da çeşitli yöre evleri hakkında rölöve ve makaleleriyle konuya katkıda bulunmuştur. 1950'li yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde önemli kentlerin konut mimarisi hakkında yeterlilik çalışmaları yapılmıştır. Bu konu yirmi yıl kadar unutulduktan sonra, özellikle küçük kentler hakkında, daha bilimsel yöntemlerle hazırlanmış, doktora tezler ve öğrenci çalışmaları görülmeye başlar.
Geleneksel konut dokusunun giderek yok olmaya başlaması ve yeni yapılarla yozlaşması bu yeni ilginin başlıca nedenidir. Yine de Türk evi konusu hâlâ şaşırtıcıdır. Türk evi bölgesi içinde dolaşırken hayran olabileceğiniz bilinmeyen evler bulabilirsiniz. Bunların çoğunun rölövesi yapılmamış, resmi bile çekilmemiştir.


TÜRK EVİNİN GENEL GÖRÜNÜŞÜ
Türk evi sınırları içinde gördüğümüz ev tipinde zemin kat taş veya ker*** bir duvarla sokağa kapalıdır, üst kat ağır taşıyıcı duvarlar veya ahşap direkler üzerine oturur. Üst katlar ahşap çatkılıdır. Orta kat, varsa, alçak tavanlı yarım veya tam kattır. Üst kat devirler içinde giderek çok pencereli ve çıkmalarla hareketli bir görünüm kazanmıştır. Pencereler önceleri camsızdır, camın yaygınlaşmasıyla iki yana kanat açılan çerçeveler yapılmıştır. Batı etkilerinden sonra ise düşey sürme pencereler görülmeye başlar. Pencerelerin standart ölçülerde olması ortak bir ritm yaratarak tek eve olduğu kadar, sokağa ve kente de bütünlük sağlamıştır. Tavan geometrik bölünmüş ve bazen boyayla bezenmiştir. Çatı daima dört yana eğimlidir. Bu özellik Türk evinin en önemli ayırıcı niteliğidir.


ODALAR
Türk evinde en önemli birim odadır. Her oda evli bir çifti barındıracak niteliklere sahiptir. Her odada oturulabilir, yatılabilir, yıkanılabilir, yemek yenilebilir ve hatta yemek pişirilebilir. Bütün odalar aynı özelliklere sahiptir. Ölçüler değişebilir ama nitelikler değişmez. Bu özellikler geleneksel yaşama biçimiyle ilgili olup yaşama biçimi çok uzun yıllar değişmediği için oda tasarımı da aynı kalmıştır. Odanın yukarıda saydığımız değişik eylemlere cevap verebilmesi için değiştirilebilir bir düzen geliştirilmiştir. Bu düzenek göçebelikten kalma alışkanlıklar üzerine kuruludur. Orada bir yaşama birimi olan çadır, burada odadır. Çadırda da aynı mekân içinde değişik işlevler yüklenmiş ama sınırları konulmamış bölgeler vardı. Odada ise bu bölgeler bölmeler, yarı bölmeler ve kademelerle ayrılmıştır.. Çadırda ortada olan ocak, evde odanın bir duvarına dayanmış böylece dumanı kolaylıkla dışarı atılmıştır. Mangal ise tıpkı bir ocak gibi ortadadır. Oda iç cephesinin biçimlenmesi insan eylemlerinin gerektirdiği boyutlara göre sağlanmıştır. Odanın değişik işlevleri zaten çok olan taşınabilir eşya ile, eylem süresince sağlanır. Eylem bitince eşya ortadan kaldırılır. Yataklar yüklük denilen dolaplar içinde durur, uyunacağı zaman yere serilir, sabah tekrar dolaba konur. Yemek yenileceği zaman dolaptan çıkarılan sofra bezi, altlık, bakır sini veya tahta tabla ile yemek düzeni kurulur. Yemekten sonra her şey tekrar yerine kaldırılır. Bu amaçla odanın orta alanı boş bırakılmıştır. Oturmak için kullanılan sedirler duvar diplerindedir. Yemek ve yatma düzeni sarayda çadırda da aynıdır. Odanın çok amaçlı kullanımı ve ortada eşya bulunmaması Japon evinin de bir özelliğidir. Pek çok kültür ve kullanım öğesini Çin'den almış olan Japonya'nın Çin eşyasını almaması düşündürücüdür. Bu konuda Japon toplumunun iki kökeninden biri olan Orta Asya'yı hatırlamamak imkânsızdır.


TÜRK EVİ PLAN TİPLERİ
Türk evinde plan, odaların bir sofa çevresine dizilmesiyle oluşur. Oda, biçimi, büyüklüğü, nitelikleri pek az değişken bir yaşama birimidir. Odalar arası alan diyebileceğimiz sofa ise, her özelliğiyle değişkendir. Bu yüzden ev tipini sofa belirler.
Türk evi plan tipleri ilk kez yine S.H. Eldem tarafından sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmada en önemli olanlar, plan gelişim sırasına göre: Dış sofalı, iç sofalı ve orta sofalı tiplerdir.


Dış Sofalı Plan Tipi:

Türk evinde eski ve çok güzel örnekleri olan bir tiptir, çeşitlemeleri çoktur, simetri az görülür. Sofa bir ya da üç cephesi duvarsız olarak dış dünyaya açıktır. Bu durumuyla Türk'ün doğa içindeki yaşamının ya da başka bir deyişle çadırlı göçebe yaşamının yerleşik düzene çok iyi bir yansımasıdır. Sofa iyi havalarda ve özellikle yazın yoğun bir yaşama ve üretim alanıdır. Bu şemada her oda çadır, dışa açık sofa ise biraz denetim altına alınmış doğayı simgeler. Çoğunlukla sofanın iki dar ucu yan duvarların uzantısı ile kapanmıştır. Eyvanlar iki oda arasında kalan korunmuş mekânlardır. Çok sonraları ise sofa direkliği camekânla kapatılmıştır. En zengin örnekler köşklü, eyvanlı tiplerde karşımıza çıkar. Köşe sofalı tip yakın zamana kadar sofası dışa kapalı olarak yapılagelmiştir. Bu tip 19. yüzyıla kadar devam etmiştir.


İç ve Orta Sofalı Tipler:

18. yüzyıldan itibaren belirginleşmiş, ancak 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Kentlerin kalabalıklaşması, arsanın küçülmesi ve değer kazanması daha içe dönük ve sıkışık planlamaları gerektirmiştir. Daha rahat yaşama biçiminin arzulanması, tozdan, soğuktan kaçılması, sofa alanını da her zaman kullanma ihtiyacı, bu tipin tercih edilmesinin sosyal nedenleri arasındadır. Bu derli toplu plan, daha çok sayıda odaya yer veriyor, yanyana gelen odalar sayesinde duvarlar azalıyor ve ekonomi sağlanıyordu. Bir başka görüşe göre ise orta sofalı plan tipi, Orta Asya'dan beri kullanılan bir tip olup Anadolu Türk mimarisinde daha çok medrese, cami, köşk gibi yapı türlerinde uygulanmışken 18. yüzyıldan itibaren önce büyük kentlerde yönetici evlerinde sonra da çevresinde tekrar uygulama alanı bulmuş bir ev tipidir. İç sofalı tipte bir yönde, orta sofalı tipte ise genellikle birbirine dik iki yönde simetri görülür (Çiz. 6, 7).


TASARIM YÖNTEMLERİ
Türk evi tasarımını şekillendiren çeşitli etkenler Tarihsel Etkenler ve Biçimsel Gelişimbölümlerinde incelendi. Bütün bu etkenler Türk evi karakterinin oluşmasına yol açmıştır. Bu ev tipi ortaya çıktıktan sonra aralarında büyük iklim farklılıkları olsa bile sınırlarını daha önce belirlediğimiz yörelerde aynen uygulanmıştır. Bir Antalya evi ile bir Kütahya evinde aynı açık sofanın görülmesi güçlü bir tasarım geleneğini gösterir. Bu tasarımda aynı evde hem kışlık hem yazlık yaşam için çözümler bulunması, aynı ev tipinin çeşitli iklim bölgelerinde uygulanmasına imkân vermiştir. Yine de Türk evi, belirli bir şablonun aynen uygulandığı bir yapı değildir. Yörenin yaşama ve üretim biçimi, mevcut yapı malzemesi ve ona göre oluşmuş yapı teknolojisi, topografyanın ve arsanın özellikleri, ailenin yapısı ve zenginliği, ev tasarımını etkiler. İkinci etken yörenin kültür merkezine olan uzaklığıdır. En etkin kültür merkezi, başkent olan İstanbul'dur. Daha sonra Edirne ve diğer önemli kentler gelir. Merkez modasının taşraya yansıması, o yöredeki ev sahipleri ile merkezler arasındaki yönetim ve iş ilişkilerinin yoğunluğuna bağlıdır. Böylece daima başkent modası taklit edilmeye çalışılmıştır. Bu taklit her yerde eş zamanda olmamış, özellikle son zamanlarda çoğu kez taşra, eski bir modaya ayak uydurmaya çalışırken, başkent mimarlığı başka bir üsluba yönelmiştir.


YAPIM YÖNTEMLERİ
Türk evinde ana yapım malzemesi ahşap, yapım yöntemi olarak da ahşap çatkı seçilmiştir. Bu yöntem bir geleneğin devamı olduğu kadar, Anadolu ve Rumeli'nin ormanlık bitki örtüsüne uygun olduğu gibi, bölgenin deprem alanı olması dolayısıyla da yararlıdır. Yığma ahşap yönteme göre daha az ahşap malzeme istediğinden ahşabı az yöreler için de uygundur. Dolgu malzemesi yörede kolay bulunan bir malzeme olabilir. Ayrıca bu yöntem çadır gibi çabuk kurulmaya elverişli olduğundan devamlı hareket ve yayılım halinde olan bir toplumun ihtiyaçlarına kolay ve hızlı cevap vermekteydi. Yine aynı nedenle ahşap yapı detayları basit olup, karmaşık geçme detayları yerine kolay geçmeler ve çivili birleşimler tercih edilmiştir. Alman, İngiliz, Japon toplumlarındaki kalın kesitli ahşap elemanlar ve özenle tasarlanmış detaylar Türk evinde görülmez. Aynı basit yapım yöntemini tarihte devamlı hareket halinde batıya yayılmış olan Amerikan toplumunun yapı detaylarında izlemek rastlantı değildir. Bu yapım tekniği aynı zamanda, yangınlar sonucu bir anda yok olan mahallelerin, kısa sürede yapılmasını da kolaylaştırıyordu. Ahşap yapım tekniğinde, ayrıca toplumun hayata bakış açısının da rolü vardır. İnsan hayatı geçicidir. O zaman evinin de geçici olması normaldir, mala tamah etmek yersizdir. Toplum yapıları ve dini yapıların ise kalıcı olması gerekir, onun için kâgir yapılıyordu. Böylece eskidikçe yenilenen evler zamanın sanatına uyum sağladığı kadar ailenin yeni ihtiyaçlarını da karşılıyordu.
Ahşap çatkı inşaat, dış ortama daha çok açılmaya imkân veriyor böylece açık sofalar yapılmasına, daha çok pencere açılmasına, çıkmalar ve geniş saçaklara da olanak sağlıyordu. Böyle bir ev, iklim denetimi sağlıyor, rutubetli ortamda iyi nefes alıyor, nemin yoğuşmasına izin vermiyor, oda içleri fazla nemli olmuyordu.
Ahşap çatkı çok beğenilen bir sistem olmalıdır ki yüzyıllar boyu devam etmiş, gelişmiş ve sanat akımlarına kolaylıkla cevap verebilmiştir. Barok döneminde eğri çizgiler ahşaptan oyularak kolaylıkla elde edilmiş, eğri yüzeyler ise bağdadî yöntemle en doğru şekilde uygulanmıştır. Neo- Klasik dönemde yarım gömme sütunlar, üçgen alınlıklar, daire ve düz kemerler, iri silmeler ahşap evlere de kolaylıkla uygulanır. Abdülhamid döneminin süslü, dekupajlı yapıları ahşap için tam bir rönesans olmuş evler adeta bir dantel gibi işlenmiştir. Art-Nouveau Türkiye'de ahşaba büyük bir başarıyla uyarlanmıştır. Erenköy üslubunun hemen arkasından gelen bu yeni kıvrımlar hem çok sevilmiş hem de ustaca ve yeniden yaratılırcasına ortaya konulmuştur. Çatı katı balkonları, korkuluklar, yaşmaklar çok güzel örnekleri sergiler. 19. yy'ın sonlarında bütün bu son dönem akımları ve Neo-Klasik Osmanlı üslubu birbirine katılmış olarak ahşap evlerde çok iyi uygulanmıştır. Birbirine eklenen tahta, çıta ve profillerle bütün ve detay arasında oranlamalar, ritmik bölünmeler, gölge ve ışık etkileri yaratılıyor, bunlara bazen renkli nakışlar, resimler ve silmeler de katılıyordu.

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
resimgosteraspxdil1belgiw6
Tekirdağ’da eğrisel destekli, ahşap kaplamalı evler.
resimgosteraspxdil1belghw3
Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul: Süleymaniye’de Kirazlı Mescit Sokağı
resimgosteraspxdil1belgbm5
Amasya’da Yeşilırmak kıyısında bir yalı: Hazeranlar Konağı
resimgosteraspxdil1belglq3
İstanbul: Emirgan’da Şerifler Yalısı Selamlığı
resimgosteraspxdil1belgul5
İstanbul: Kuzguncuk’ta Fethi Paşa Yalısı
resimgosteraspxdil1belgxm1
İstanbul: Anadolu Hisarı’nda Amcazade Yalısı
resimgosteraspxdil1belgga4
Bodrum’un kübik taş evlerine Karatoprak’tan tipik bir örnek.
resimgosteraspxdil1belgoq7
Doğu Karadeniz: Çamlıhemşin’de kalas-yığma ahşap bir ambar (serander) ve aynı yöntemle yapılmış bir ev.
resimgosteraspxdil1belgen7
Toroslar: Akseki, Ormana’da sık ahşap batıllı, küçük moloz taşlarla yapılan yığma bir ev. Evin yarısı ahşap çatkı ve dış yüzü ahşap kaplamadır.
resimgosteraspxdil1belgnk3



Yunanistan: Siatista’da Poulkidis Evi’nde çıkma yapan bir odanın sıvalı cephesi. Tepe pencereleri, pencere kapakları, sakaf ve geometrik süslemeler yanında dönemin gözde motiflerinden gemi resmi izleniyor.
resimgosteraspxdil1belgfp5
İstanbul: Yeniköy’de eklektik üslupta Arif Paşa/ Muhayyeş yalısı.
resimgosteraspxdil1belgte1
Çanakkale: Bayramiç Hadımoğlu Konağı’nda üst kat odalarından biri. Oda girişi, musandıra, üstün bir İstanbul manzarası ve barok kıvrımlı sedir kollukları.
resimgosteraspxdil1belgvs7
Kula: Beyoğlu Evi’nde üst odalardan biri. Sekialtı, ocak ve tepe pencereleri.
resimgosteraspxdil1belgxv0
İstanbul’da ahşap kaplamalı evlerde pencere ve kafes.
resimgosteraspxdil1belggb3
Çanakkale: Bayramiç, Hadımoğlu Konağı’nda barok mermer ocak.
resimgosteraspxdil1belgsb3
Bursa: Yenişehir, Şemaki Evi’nde Edirnekâri dolap kapakları.
resimgosteraspxdil1belgfx5
Bursa: Muradiye Evi’ndi hücre üzerindeki Klasik Osmanlı kalem işi bezeme.
resimgosteraspxdil1belgbr4
Kula: Kestaneciler Evi’nde eyvandan açık sofaya bakış.
resimgosteraspxdil1belgli8
Bursa: Muradiye Evi’nde Klasik Osmanlı tavan göbeği.
resimgosteraspxdil1belghu8
Hadımoğlu Konağı’nda kabartma tavan süslemesi.
resimgosteraspxdil1belgwp6
Antalya’da tipik dört eğimli çatı kuruluşu.
resimgosteraspxdil1belgjj9
Bağlar’da sokaklar dardır. Duvarlar üzerinden sarkan ağaç dalları yola gölge sağlar. Yol kenarındaki arktan sulama suyu akar. Evin yola göre biraz çapraz oturtulmasıyla sokağa, manzaraya bakış elde edilmiş ayrıca ev çeşitli çıkmalarla hareket kazanmıştır. (Taşlıboğaz Sokağı, Hacı Baki Evi )
resimgosteraspxdil1belgtd9 resimgosteraspxdil1belgpc1
Türk odasının en önemli özelliği bir yaşama biçimi olarak çok amaçlı kullanılmasıdır. Her odada oturulur, çalışılır, yemek yenir, uyunur, yıkanılabilir. Burada en büyük etken eşyaların taşınır olmasıdır. Eşyalar, gerekli olduğu zaman ortaya getirilir, kullanıldıktan sonra tekrar yerlerine konur. Bu amaçla orta alan boş bırakılmıştır. Bugüne kalmış geleneksel odaların önemli örneklerinden biri olan bu oda sahibi Nezihe Aycan tarafından titizlikle korunmaktadır. (Emirhocazade Ahmet Bey bağ evi.)
resimgosteraspxdil1belgun0
Kapılar düz, düşey tahtalarla yalın bir görünümdedir. İki kanatlıdır. İri başlı çiviler(kalpaklı çivi) hem kapıyı süsler hem de arka kuşaklara tahtaları bağlar. Bini, klasik üslupta süslenmiştir. (Kayyumlar şehir evi)
resimgosteraspxdil1belgst9
Ev kapıları yalın ama güven veren bir görünümdedir. Menteşelerin (güllap) geldiği yerlerde çiviler güllapa yer ayırmak üzere iki tane çakılmıştır. Üst pervazda eski bir sigorta şirketinin levhası görünmektedir. Üst katın çıkması kapıya bir saçak oluşturur. (Kaymakamlar şehir evi.)

kaynak = kültür.gov.tr

sanar - avatarı
sanar
Kayıtlı Üye
3 Nisan 2008       Mesaj #3
sanar - avatarı
Kayıtlı Üye
Bursa/İnegöl'den tarihi türk evleri

normal34jy1

40nn0

a0d9e1d85e90e07ef46ab85jc6

bursarp8
EagLesTeaM - avatarı
EagLesTeaM
Ziyaretçi
9 Haziran 2009       Mesaj #4
EagLesTeaM - avatarı
Ziyaretçi
I. BÖLÜM

TÜRK EVİNİN TARİHİ GELİŞİMİ, TANIMA VE YAYILMA ALANLARI
Son arkeolojik araştırmalar Orta Asya kültürlerinin M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzandığını ortaya koymaktadır. Türklere ait ilk bilgilerin ise M.Ö. 3000 yıllarına ait olduğu antropolojik bulgularla kesinlik kazanmıştır. Bu tarihten itibaren Asya’nın Çungarya bölgesinde tarih sahnesine atılan Türkler Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasındaki steplerden çıkarak Asya, Afrika ve Avrupa’nın üçte birini ele geçirmişler, dünya siyasi tarihini yönlendiren büyük devlet ve imparatorluklar kurarak günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Tarihi serüvenine kısaca değinilen ve Anadolu’ya gelinceye kadar ciddi bir kentleşme olgusuna sahip olmayan Türklerin ilk sağlıklı yerleşim yerleri Anadolu da kurulmuştur. Daha sonra da Doğu Avrupa ve Balkanların ele geçirilmesiyle Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan da benimsenmiş ve kökleşmiştir.
İşte bu araştırmada söze edilecek olan TÜRK EVİ Osmanlı İmparatorluğu’nun kapladığı sınırlar içinde Anadolu ve Rumeli de yerleşmiş, gelişmiş ve 600 yıl tutunmuş, kendi özellikleri ile egemen olmuş bir ev tipidir.


II. BÖLÜM

2.1 TÜRK EVİNDE PLAN TİPLERİ
Türk Evi esasta bir katlıdır. Değişik faktörlerle kat adedi birden fazla olsa bile esas kat daima tektir. Bu esas kat, birkaç katlı evlerde mutlaka en yukarıdaki kattır.
Kırsal kesimde, bahçe içinde ve serbest yerleşim alanlarında tek katlı, şehir içinde, dar ve sıkışık alanlarda ise iki ve üç katlıdır. Yaşama katı, hava, güneş ve manzaradan yararlanması için son katta düzenlenmekte, zemin kat ise daha çok giriş avlusu (Hayat) , iş evi (Bağdamı) , kiler (Mahzen), ambar, samanlık, ahır olarak değerlendirilmektedir.
Bir çok evlerde zemin kat ile esas kat arasında bir ara kat vardır ki kat merdiveninin ara sahanlığından ulaşılan bu oda bir asma kat şeklinde olup tüm bina alanını kaplamaz. Kat yüksekliği minimum ölçülerdedir. Isı yalıtımı bakımından yeterli düzey sağlandığından kışlık oda olarak kullanılır.
Geleneksel Türk evinde çeşitli plan tipleri uygulanmıştır. İklim koşulları, yöresel alışkanlık ve gelenekler, ekonomik koşullar ve yöresel mimarinin etkilediği bu tipler şu kategorilerde toplanabilir:
  • Sofasız Plan Tipleri
  • Dış Sofalı Plan Tipleri
  • İç Sofalı Plan Tipleri
  • Orta Sofalı Plan Tipleri
2.1.1 Sofasız Plan Tipleri
Türk Evinin en ilkel durumudur. Odaların birbirleri ile ilişkileri yoktur. Her odaya dışarıdan girilir. Bu türler genellikle bahçe kapısı ve bahçe duvarları ile korunan iç avlulu, ön bahçeli veya yan bahçeli evler için söz konusudur. Anadolu’nun orta, güney ve doğu bölgelerinde uygulanmıştır. Bu tipin ekonomik koşullarla da ilgili olduğu söylenebilir. Örneğin İstanbul’da bu tipe rastlanmamıştır.

Sofasız plan tipinin iki katlı olanları da vardır. Üst kata avludan bir merdivenle çıkılmaktadır.

2.1.2 Dış Sofalı Plan Tipleri
Türk evinin ikinci türüdür. Odalar arasındaki ilişkiler SOFA denilen bir ortak mekanla sağlanır. Anadolu’nun kırsal kesiminde, avlulu ve bahçeli evler için pek çok uygulama alanı bulmuştur. Sofa yılın büyük bir bölümünde oturma mekanı olarak kullanıldığından, doğa ile kucak kucağa yaşamak kırsal kesimi insanlarını adeta büyülemiştir. Ilıman veya sıcak iklimli yörelerden sofanın önü tamamen açık bırakılmış böylece ev halkı için bir serinleme imkanı yaratılmıştır. Kışın ise odalar ocaklarla ısıtıldığından odalarda barınılmıştır.


2.1.3 İç Sofalı Plan Tipleri
Geleneksel Türk evinin en yaygın olanıdır. Sofa odalar arasına alınarak halk arasında karnıyarık diye adlandırılan bir plan tipi ortaya çıkmıştır. Dış sofalı eve nazaran daha muhafazalı olması nedeniyle Anadolu ve Rumeli’nin her iklim kuşağında kullanılmıştır. Özellikle sıkışık yerleşmelerde, kasaba ve şehirlerde tercih edilmiştir. Dış sofalı evlere nazaran daha fazla odayı içermesi, daha ekonomik olması bu tercihin ana nedenleridir.

Bu türde sofa, ya güneşli, manzaralı yöne veya sokağa yönlendirilmiştir.
Merdivenin durumuna göre, sofanın bir veya her iki ucunda köşk, sekilik gibi isimlerle anılan özel mekanlar yer almıştır. Burada ya bir sedir bulunurdu veya biraz yükseltilerek hatta sofadan parmaklıklarla ayrılarak biçimlendirilmiş bir geniş oturma köşesi düzenlenirdi.
En eski tiplerde merdiven sofanın dışında bulunurdu. Daha sonraları sofanın içine alınmış fakat rast gele konumlandırılmıştır.

2.1.4 Orta Sofalı Plan Tipleri
Bu tip, diğerlerine nazaran daha geç uygulanmaya başlanmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul’da saray, kasr, köşk gibi orta sofa çok değişik ve ilginç biçimler almış, böylece ev tasarımına zenginlik kazandırmıştır.

Sofanın ortaya alınması ile ev planları daha çok kare veya kareye yakın dikdörtgenler haline dönüşmüştür. Binanın dört köşesine dört oda yerleştirilmiş, oda aralarına da merdiven, eyvan, hale, kiler, mutfak gibi servis mekanları getirilmiştir.
Sofa önceleri dört köşe iken, zamanla köşeler pahlandırılmış, sekizgen, çokgen, oval veya eliptik şekiller oluşmuştur.
Sofanın muhafazalı olması evin iyi ısıtılabilmesine imkan sağlamış, bu da soğuk bölgeler için tercih sebebi olmuştur.


III. BÖLÜM

3.1 TÜRK EVİ PLANINDA ANA UNSURLAR

3.1.1 Sofalar
Sofa, odalar arası ortak bir mekandır. Türk evinin en karakteristik öğelerinden biridir. Bütün oda kapıları sofaya açılır. Sofanın kenarda, arada ve ortada yer almasına göre değişik plan tipleri çıktığını konumuzun 2. bölümünde anlatmıştık.

Sofalar bir sirkülasyon alanı olmakla birlikte aynı zamanda bir oturma ve toplanma alanıdır da. Dolaşım dışında kalan bölümlerinde biçimsel değişime uğrayarak ilginç oturma köşeleri oluşmuştur.
Sofa değişik yörelerde sergah, sergi, sayvan, çardak, divanhane gibi isimler alırlar.
Sofanın tavanı profilli çıtalı tahta kaplamadır. 20. yüzyılın saray kasr ve köşklerinde ise son derecede zengin ahşap oyma işçilikler, çeşitli boyalarla yapılmış soyut süslemeler ve alçı tavanlar ağırlık kazanmıştır.

3.1.2 Odalar
Türk evinde oda, atalarının yaşadığı çadıra eşdeğerdir. Çadır nasıl tüm eylemleri karşılayan bir birim ise, oda da yaşamla ilgili bütün eylemleri yerine getiren bir bütündür.

Oda yaşamla ilgili,oturma, dinlenme, yemek hazırlama, yemek yeme, ısınma, yatma gibi tüm eylemleri karşılayabilecek donatıya sahiptir. Odalar genellikle kare veya kareye yakın dikdörtgen şeklindedir. Binanın arsaya oturuşu hangi şartlarda olursa olsun üst kat odalarda çıkmalarla oda iç mekanının düzgünleştirilmesi yoluna gidilmiştir.


3.2 TÜRK EVİ PLANINDA İKİNCİ DERECE UNSURLAR

3.1.2 Islak Hacimler (Mutfak, Banyo, vb )
eleneksel Türk evinde temiz ve pis su ile ilgili mutfak, hela, el yüz yıkama yeri, yıkanma yeri gibi hacimler tasarımda önemli birer sorun olmuşlardır. Çağdaş tesisat malzemelerinin ( boru, vana, musluk ) ve şehir içme suyu şebekesinin bulunmadığı dönemlerde ıslak hacimlere su getirmek, özellikle üst katlara çıkarmak mümkün olamamıştır. Evin kendisine ait çeşmesi, kuyusu, sarnıcı varsa bu kaynaklardan taşıma suretiyle su kullanımı söz konusu olmuştur.

Evde, gündelik suyun depolanması için, elle taşınabilen büyük bakır kovalar ve toprak testiler kullanılmıştır.
Pis su tesisatı ise temiz su kadar problem olmamıştır. Pişmiş topraktan yapılmış pöhrenkler löğün denilen özel harçlarla kalafatlanarak zemin ve üst katlardan pis suların tahliyesi için kullanılmıştır. Evlerin pis su giderleri ya sağlıksız pis su çukurlarına, ya yakındaki bir dereye ( halk arasında boklu dere diye anılır J ), veya şehir kanalizasyonuna bağlanmıştır.

3.2.2 Merdivenler
Merdivenler dış sofalı eski tiplerde tamamen dışarıda ve sofaya paralel bir konumdadır. Tek kollu ve genelliklede sahanlıksızdırlar. Bu tipte merdiven sofa içine alındığında ise eğer ara kat varsa bir sahanlık yaparak o odaya giriş sağlarlar. Eğer ara kat yoksa merdivenler tek kolludur. Sofa içindeki yerleri de rasgeledir.

Merdivenlerin oda sıraları arasına alınması hali, orta ve iç sofalı tiplerde daha çok görülür. O zaman plan şemasında merdivende önemli bir rol oynamaya başlar. Hatta öyle ki 19.yy. evlerinde merdiven biçimi, çevre galerileri, korkuluk ve basamakları ile merdivenler evin ziyneti haline gelirler.
Merdivenler evin konumuna uygun olarak ahşap kagirdirler.

3.2.3 Ahır, Samanlık, Ambar
ir çok evlerde Ahır, Samanlık ve Ambar ayrı bir yapı olarak inşa edilmişse de bir çoğunda evin zemin katında yer almışlardır. Özellikle köylerde ve kasabalarda yaşayan tarım uğraşan insanlar için büyük baş hayvanlar çok önemli olduğundan, onların bakımı, beslenmesi ve korunmasını sağlayan Ahır ve Samanlık evin ayrılmaz bir parçası olmuştur.


IV.BÖLÜM

4.1 TÜRK EVİNE AİT KARAKTERİSTİKLER
Türk evi yapısı iklim koşulları ve doğa örtüsü ile ilişkilidir. 4.I.A. Kara ikliminin egemen olduğu bölgeler (Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Orta Anadolu) Bu bölgelerde kerpiç, taş yığma yapılar bulunur. 4.I.B. Ilıman ve yağışlı bölgeler (Rumeli, kuzey, batı, Güneybatı Anadolu) Bu bölgelerde de ahşap karkas yapılar çoğunlukta bulunur.

4.1.1 Kargir Yığma Yapılar
Kerpiç killi toprağın su ve samanla karıştırılıp yoğrularak ahşap kalıplara dökülmesi ve güneşte kurutulmasıyla elde edilen Türklere ait ilkel bir yapı malzemesidir. Ana ve yavru diye isimlendirilen büyük ve küçük boyları vardır. Çekme ve basınç mukavemetleri (drençleri) düşük olduğu için önemli binalarda kullanılmazlar. Kerpiç, ahşap karkas yapılarda üstün bir dolgu malzemesi olmuştur.
Kerpiç yapılar tek katlı kerpiç ve düz damlı evler orta ve doğu Anadolu köy yerleşimlerinin karakteristik görüntüsüdür.
Aynı coğrafi bölgelerin taşı bol yörelerinde taş yığma yapılarda çoğunluktadır. Ocaktan çıkarıldığında yumuşak, işlenmesi kolay olan bu taşlar zamanla sertleşmekte ve mukavemetleri artmaktadır. Bu taş binalar çok soğuk ve çok sıcak bölgelerde halkın tercih ettiği yapı türüdür.
Türk evi hangi iklim kuşağında olursa olsun iki veya üç katlı evlerde zemin katlar genellikle dışarıya karşı iyi korunan içe dönük bir karaktere sahiptirler. Bu nedenle zemin kat dış duvarları genellikle ya taştandır veya taş duvar mertekli karma kerpiç ana duvardır. Dışarıya pencere açılmaz ancak sokağa bakan ara kat varsa onun penceresi açılabilir .
Taş duvarlar cephelerde uygulanan oyma ve kabartma ve çeşitli süsleme unsurları ile dikkat çekerler.

4.1.2 Ahşap Karkas Yapılar
Geleneksel Türk evinde bodrum yapılması adet değildir. Ancak ıslak mekanlar bölümünde görüldüğü üzere zemin katta pek çok yörede mahzen denilen kiler toprağa bir miktar gömülmüştür. Bunun dışında bu mekan sadece bir odadan ibarettir ve çoğunluklada eğer varsa ara kat bu mahzenin üstünde olur.
Bodrum olmadığı için binaların temel duvarları derine inmez. Hatta denilebilir ki doğru dürüst temelleri de yoktur.
Ahşap karkas evlerde ahşap taşıyıcıyı iskelet ya horasan harçlı yüzeysel bir temel taş duvarın üzerine veya büyük kübik köşe taşlarının üzerine kurulmuştur. Eğer taş duvarın üzerine kurulmuşsa duvarın üzerine yatırılmış kalan ahşap kirişlere oturtulan ana dikmeler, ara dikmeler, kenar çaprazları, pencere alt üst hatılları ve döşeme bırakma kirişi ile iskelet tamamlanmıştır. Eğer ev iki veya üç katlı ise diğer katlarda aynı biçimde üst üste tekrarlanmıştır.
Kötü bir alışkanlık olarak da çevrede mevcut tarihi bir kalıntıdan alınan işlenmiş büyük taşlar pek çok evde köşe taşı olarak alınmıştır. Bunların arasında üzeri yazılı kitabeler, sütun kaideleri, heykel kaideleri, kornişler maalesef köşe taşı olarak kullanılmışlardır.
Ahşap karkas evlerde iskelet dolgusu olarak değişik yörelerde kerpiç, tuğla, taş kullanılmış, bazı hallerde de içi boş bırakılarak iç ve dış yüze ince ahşap çıtalar çakılarak üzeri kıtıklı kireç harcıyla sıvanmıştır. Buna Bağdadi sıva diyoruz. Bağ evi gibi yazlıklarda ise iç yüz tahta kaplanmış, dış yüz ise ahşap iskelet açıkta bırakılmıştır. Karadeniz yöresindeki örneklerde bu boşluklar ince yassı taşlarla doldurulmuştur.

4.1.3 Çatılar
Eski Türk evinlerinde iki tip çatı olduğu görülmektedir.
  • Toprak Damlı Düz Çatılar
  • Alaturka Kiremit Örtülü Meyilli Ahşap Çatılar

4.1.3.1 Toprak Damlı Düz Çatılar
Toprak damlı çatılar çoğu yuvarlak kesitli kalın ahşap kirişler üzerine oturtulmuştur. Kiriş araları kısa parça kalaslarla örtülüp üzerine 30-40 cm killi toprak serilmiş ve sıkıştırılmıştır. Kil tabakası güneşli havalarda gevşeyip kabardığı için her yağmur başlangıcında dama çıkılarak (Loğ taşı) denilen bir el silindiri ile dam sıkıştırılarak su geçirmezliği sağlanır.

4.1.3.2 Alaturka Kiremit Örtülü Meyilli Ahşap Çatılar
Geleneksel Türk evinde binalar büyük çoğunlukla bu çatı biçiminde yapılmıştır.
Çatı konstrüksiyonu ahşap oturtma çatı türünde olup büyük açıklıkların geçilmesinde asma çatı veya kafes kirişli ahşap çatılar da kullanılmıştır. Ahşap karkas yapılarda çatı taşıyıcı iskelete oturtulmuştur. Biçilmiş ve çaplanmış kesitler yerine doğal yuvarlak kesitler, kiremit altı tahtası yerine ince yuvarlak ahşap çatılar kullanılmıştır. Arka veya yan cephelerde beşik çatı üçgen alımları duvarla kapatılmamış ve çatı içi sebze ve meyve kurutmak amacıyla sergen olarak kullanılmıştır.
Çatı üstüne çıkış delikleri çok değişik formlarda biçimlenmiştir ve Türk evinde önemli bir rol oynamaktadır. Orta Anadolu da bunlara Leyleklik denir.
Çatı örtüsü alaturka kiremittir. Bu malzeme Türklere ait bir malzeme olup pişmiş topraktan oluklu bir çatı örtü malzemesidir.
Saçaksız ahşap Türk evi yoktur. Saçaklar cephe biçimlenişine göre 40-150 cm genişliğindedir.
Saçak altı kaplamaları önemli olmayan evlerde pek rastlanmaz ama önemli binalarda ise saçak altlar; Yatay veya eğik, profilli çıtalı tahta kaplama ile kaplanmış, saçak alın tahtası çeşitli motiflerle süslenerek saçaklara zenginlik kazandırılmıştır.

4.1.4 Cephe
M.S 940 Yılında İslamiyet in Türkler tarafından kabul edilmesi ile yerleşik hayat daha da katılaştı İslam i yaşantı kadın erkek ayrımını getirdiği için evin içe dönüklüğü binanın biçimlenişini ve cephe düzenlenişini daha da etkiledi.
Mavera-ün-nehir de bulunmuş iç avlulu Türk evi kalıntıları bu anlayışın örneklerindendir. Bu evlerin dışarıya açılan pencereleri yoktu. Bütün odalar iç avluda ışık almaktaydılar. Bina dış cephesi kale görünümü veren ve sağır yüzeylerden oluşuyordu. Evin planı ise bugünkü orta sofalı tiplere benziyordu.
Daha sonraki yüzyıllarda cephe anlayışında bazı değişikler gözlendi. Bu dönemlerden kalma konut kalıntılarına sahip olamadığımız için cephe özellikleri hakkında bilgi sahibi olmamakla beraber kamu yapılarında ve camilerde giriş cephesi monumantal bir görünüm kazandı. Diğer cephelerin katı sağırlığını sürdürmesine mukabil giriş cephesi tezyini unsurlarla bezendi.
Türk evi zeminden çatıya bir bütündür. Yatay ve düşey unsurlarla, boşluklar ve doluluklarla genel kitle tasarımı ile bir (plastik değer), bir (anıt) tır. Devamlılığı yoktur. Bitmiş, sonuçlanmış bir olgudur. Cephelerde bu anlayışa uygun olarak biçimlendirilmişlerdir.
Orta Anadolu’da yatayda cepheye yansıyan her bir mekan (Mağ ) adını alır. Bu 4 - 6 metrelik bir odayı veya sofayı tarif eder.
Simetri , Türk evinde çok tutulan bir kavramdır. Planda kitlede, cephelerde geniş çapta uygulanmıştır. Sofasız, dış sofalı plan tiplerinde de kullanılmakla beraber orta sofalı ve iç sofalı tiplerde sanki anıtsallığın bir anahtarı gibi kabul edilmiştir.

4.1.5 Pencereler
Eski Türk evlerinde pencereler genellikle üst katlarda yoğunlaşmakta, zemin katlar ise sağır duvarlardan oluşmaktadır. Alt kat pencereleri demir veya ahşap korkuluklarla güvenlik altına alınmıştır. Birçoklarında ayrıca mahremiyeti sağlamak üzere düz veya dışarı doğru şişkin ahşap kafesler kullanılmıştır. Bağ evlerinde veya yazlıklarda ise, rüzgar, yağmur, kar ve hırsızlık olaylarına karşı tüm kat pencerelerine ahşap çakma kepenkler ve panjurların kullanıldığına da tanık oluyoruz.
Ahşap karkas evlerde, tüm pencereleri çepeçevre ahşap eşik (söve ) ve pervazlar çevrelemektedir. Bu pervazlar özenli binalarda ilginç süsleme ve oymalarla zenginleştirilmiştir. Ayrıca iç ve dış cephelerde, döşeme kirişleri ve köşe ana dikmeleri de yine ahşap pervazlarla belirginleştirilmiştir. Bu pervazlar aynı zamanda cephe sıvasına da mastar görevi yapmaktadırlar.
Türk evinde normal pencere tipi dikine konulmuş dikdörtgendir. Genişlik ve yükseklik oranı ise genellikle ½ olmakla birlikle, genişliği 100 cm yi geçmemek ve dikdörtgen formunu bozmamak üzere çeşitli boyutlara tanık olunur. Önceleri yatay açılan çift kanatlı pencereler yaygın iken daha sonraları düşey hareketli sürme pencereler rağbet görmüş ve bunun neticesi olarak da ½ oranı zorunlu hale gelmiştir.
Pencereler tamamen ahşap olup yapımında geçme, kiniş ve ahşap pimler kullanılmıştır.
Yazlık evlerde ve konaklarda tepe pencereleri de vardır. Kat yüksekliklerinin normalden büyük olduğu evlerde bu pencereler sadece ışık ve süs için kullanılan sabit unsurlardır.
Bir başka tip pencere tipi ise çıkma (cumba) yan pencereleridir. Her ne kadar cumba cephesi pencereleri normal pencere biçiminde ve boyutunda ise de çıkma yanlarına bu genişlikte pencereler sığmadığı için daha dar pencereler cumbaya yandan da görüş olanağı kazandırmışlardır.

4.1.6 Dış Kapılar
Tarımla uğraşan insanlara hizmet verebilmek için evin giriş kapıları (taşlık, hayat) çift kanatlı yapılmıştır.
Giriş evin en zayıf noktası olduğu için kapı kasası ve kanatları en iyi cins keresteden imal edilmiştir. İç tarafında yatay ve kalın ahşap kuşaklarla takviye edilmiş ve dövme demir perçin çivilerle bir kale kapısı görünümü kazandırılmıştır. Bahçe ve avlu kapıları ise daha az özenlidir. Çoğunun üzerinde bir saçak (siperlik) vardır. Üzeri alaturka kiremit kaplıdır.
Ev giriş kapılarının üzerinde çoğunlukla camsız bir ışıklık penceresi vardır.
Ahşap profilli parmaklıklar veya dövme süslü parmaklıklarla güvenliği sağlanmıştır. Hayata (zemin kat) ışık ve havalandırma sağlamak içindir. Daha özenli evlerde ise bu ışıklıklar formları, renkli camları veya vitrayları ile göz alıcı bir görünüm içindedirler.
Eve gelen kişilerin geldiklerini içeriye duyurabilmeleri için dövme demir, tunç veya çeşitli madeni alaşımlarla yapılmış kapı tokmakları da Türk el sanatları için övünç kaynağı olabilecek niteliktedir.

4.1.7 İç Kapılar
İç kapılarda ev sahibinin maddi varlığına ve sosyal seviyesine göre şekillenmişlerdir. Önemsiz kapılar iki veya üç yatay kuşaklı çakma kapılardır.
Önemli evlerde ise aynalı kapılar, çok parçalı veya oyma işlemeli süslü kapılar odaları süslerler. Bazı evlerde baş odaların giriş kapılarının üstünde kemerli bir ahşap eleman vardır. Fonksiyonel bir değeri bulunmamakla beraber baş odayı tarif eden bir simgedir.
Oda kapılarının üst pervazı odayı baştan başa dolaşan raf veya yatay pervazla birleşerek bütünlük sağlar. Zaten oda içindeki yüklük, gusülhane, ocak, kapı, raf gibi elemanların üst sınırı bu görsel hududu belirleyen öğelerdir.

4.1.8 Çıkmalar (Cumbalar)
Geleneksel Türk evinin belki de en belirgin özelliği cumbalarıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir yapı sanatı bu öğeyi konut mimarisi ile bu kadar mükemmellikte bütünleştirememiştir. Arsa geometrisi ve topografyası ne olursa olsun cumbalar üst yapıyı düzgünleştirmiş odaları alışıla gelmiş kare veya kareye yakın dörtgenlere dönüştürmüş, zengin bir bakış açısı yaratmış, günün her saatinde gün ışığından yararlanma imkanı sağlanmış, iç mekanda ilginç yaşama ortamları yaratmıştır. Cumbalar, bulunduğu odaya diğer odalardan daha fazla değer kazandırmıştır. Çoğunlukla sokak cephesinde, bahçe-sokak köşesinde, simetrinin zorunlu hale getirdiği durumlarda da bahçe cephesinde yapılmıştır.
Çıkmalar; basit konsol çıkmalar, bindirmeli konsol çıkmalar, göğüslemeli çıkmalar (eli böğründe) diye gruplandırılabilir. Bu çıkmalarında ayrıca çeşitleri vardır. En basitleri kat kirişlerinin uzatılması ile elde edilen kat seviyesindeki taşmalardır. Taşıyıcı köşe direkleri üzerine oturtulan kalın ve kuvvetli iki başlık kirişi üzerine kat döşemesini teşkil edecek olan kirişler uçtan itibaren sıralanır. Genellikle dört köşe bazen de yuvarlak olurlar. Bu çıkmalar en fazla 60 - 70 cm boyutundadır.
Bindirmeli konsol çıkmalar ise taş konsollara benzeyen bir tertiple düzenlenirler. Bindirmeler iki veya üç kademe olabilir. Konsol kirişler kare veya kareye yakın dikdörtgen kesitli ve kalın kirişlerdir . Birbirine binen kirişlerin arasına yastık niteliğinde ahşap latalar konulur. Konsol kiriş boyutları 15x15, 15x18 cm civarında olup çıkma 100 - 130 cm kadardır. Bazen güvenliği sağlamak için çıkmanın iki yan ucuna payanda konduğu da olur.
Payandalı (göğüsleme, eli böğründe) çıkmalar en çok kullanılan ve hemen her yörede örneklerine sık rastlanan bir türdür.
Çıkmalar cephelerde ilgi merkezleridir. Türk mimarisindeki iç-dış özelliği iç mekandaki önemin dışa yansıması olduğundan cumbalar bol pencerelidir. Gerek çıkma alnında gerekse çıkma yanlarında üç yönde manzara, ışık, güneş ve görüş imkanı yaratılmaktadır.
Cumbaların içleri oturma eylemi için düzenlenmişlerdir. Sedir, makat gibi isimler alan 40-50 cm yüksekliğinde ahşap oturma yerlerinin üzerine, halılar, minderler, yastıklar, işlemeli örtüler serilerek Türklere özgü ilginç mekanlar yaratılmıştır.
Yazlık evlerde, bağ evlerinde veya sıcak iklimli yörelerde çıkmaların altı tecrit edilmediği için hava akımına açıktır ve sedirde oturanlar serin bir ortamın tadını çıkarırlar. Soğuk ve ılıman iklimli yörelerde yapılan çıkmaların altı ise tecrit (samanlı kerpiç çamuru) edilerek mekanın iyi ısınması sağlanır.

4.1.9 Ocaklar ve Dolaplar
Bu iki öğe geleneksel Türk evinde birbiriyle çok iyi bağdaştırılmıştır. Her ikisinde de gerekli olan hacimsellik nedeniyle birbirini bütünleyen iki unsur olmuşlardır.

Ocaklar odaların ısıtma elemanlarıdır. Dolaplar ise her odaya ait eşyaların saklandığı, bir başka deyişle işlevini bitiren eşyanın yerleştirildiği, kullanılması söz konusu olduğunda da kolayca alınabilecek konumda bulunan yerlerdir. Hemen hemen tamamı ahşap kapaklı ve kapalıdır. Türklerde camlı dolap geleneği yoktur. Çünkü Türkler zenginliklerini teşhir etmekten hoşlanmazlar.

4.1.10 Tavanlar
Yararlı kullanma alanı sınırı odanın çevresel örgütlenmesinde çok önemli bir görev yüklenmiştir. Tavan bir anlamda işlevsel olarak kullanılmaz. Diğer bir değişle elle tutulmaz buna karşılık gözle görülebilir. Bu neden üst kesim soyut biçimlere doğru gelişme göstermiştir. Türk odası kare veya kareye yakın dörtgenlerden oluştuğu için tavanda aynı geometriyi korumuştur. Orta alan ise merkezi bir bezeme anlayışı ile ilgi noktası haline dönüştürülmüştür.
Tavan bezemeleri Türk evinin en ilginç yönlerinden biridir. Geometrik biçimlerin tekrarından oluşan süslemeler olduğu gibi stilize edilmiş çeşitli kuş, hayvan ve çiçek motifleri ve çok emekli el işi oymalarda tavanları süslemektedir. Kenarlar (kenar suyu), merkezde (göbek) denilen süs elemanlarıyla zenginleştirilmektedir.


V. BÖLÜM

TÜRK EVLERİ GÜNÜMÜZE KADAR NEDEN YAŞAYAMADI?
Türk evi bu gün can çekişmektedir. Yaşantımızdan uzaklaşmaktadır. Sımsıcak izleri günümüz toplumunun kalplerinde yaşamakla birlikte, ayakta kalan örnekler her gün birer ikişer yok olup gitmektedir. Koruma amaçlı yasalarla verilen uğraşlarda bu trajik sonuca engel olamamaktadır. Sımsıcak izlerini kalbinde taşıyan halkımız da bu acı sona ilgisiz kalmaktadır.

Nedenleri:
  • 5.1 Sosyal Nedenler
  • 5.2 Kültürel Nedenler
  • 5.3 parasal Nedenler
  • 5.4 Endüstriyel Nedenler
  • 5.5 Geleneksel Nedenler
  • 5.6 Ulaşım
  • 5.7 Eğitim
  • 5.8 Yapım Özellikleri ve Malzeme
gibi çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerle Türk evi korunmaya alınmış olsa bile yok olup gitmeye mahkum gözüküyor.
Eskinin korunmasında zorluklar bulunduğuna göre bu ata yadigarını çağdaşlaştırarak yeniden inşa etmek çözüm olabilir. Özellikle toplu konut sahalarında, Anadolu’nun muhtelif yerleşme bölgelerinde yepyeni tasarımlarla bu gelenek yaşatılabilir.
İç mekanlar, iç donatım elemanları çağdaş yaşam şartlarına göre dizayn edilebilir.
Basın ve yayın organlarıyla toplum bilinçlendirilebilir. Üniversitelerde normal programların arasına bu bilinçlenmeyi sağlayacak ek programlar yerleştirilebilir. Mimarlık eğitiminde geleneksel Türk evinin ağırlığı olabilir. Yatırımcı ve araştırmacı kuruluşlar bu yenileştirme ve çağdaşlaştırma operasyonları için modeller geliştirebilir. Malzeme üreten firmalar, bu anlayışa paralel olarak geleneksel motiflere ağırlık verebilir.
Böylece eski mükemmel örnekler restore edilerek toplumun hizmetine sunulurken, diğer taraftan da bu işe gönül vermiş genç mimarlar yepyeni fakat geleneksel tavırlı Türk evleri ile kentlerimize çağdaş bir görünüm verebilirler.

Benzer Konular

13 Kasım 2008 / HerHangiBiri Mustafa Kemal ATATÜRK
14 Haziran 2010 / Misafir Mimarlık
29 Aralık 2010 / mahmut keskin Soru-Cevap
19 Ocak 2012 / kompetankedi Mimarlık
21 Haziran 2011 / AndThe_BlackSky Mimarlık