Arama

İslam Mimarisi

Güncelleme: 25 Kasım 2012 Gösterim: 22.584 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
1 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
İslam Mimarisi
İslâm mimarîsi, malzemeyi olduğu gibi, niteliklerini inkâr etmeden ve önemine aşırı bir vurgu yapmadan neyse o olarak kullanır. Benzer düşünceler, teknoloji kullanımında da gözlemlenebilir. İslâm mimarîsi, olağanüstü teknolojik bir başarıyı, örneğin bir yapının olağandışı bir aydınlığa kavuşturulması gibi bir şeyi amaç edinmez. Aksine, İslâm’da teknoloji, sadece kendi önem hiyerarşisine göre gerçek ihtiyaçları karşılamak amacıyla kullanılır. Bu, malzemelerin kullanımında İslâm mimarîsinin hâkim bir özelliği olan "teknik"e karşı tabiî bir tutumu temsil eder. Tahta ile taş yahut maden ile çini gibi farklı malzemelerin bir arada kullanılmasında amaç, basit ve ilkel zıt ifadeler yaratmak yerine, birbirine saygılı güzellikleri, bireysel güzellikleri vurgulamaktır.
Sponsorlu Bağlantılar
İslam mimarisi bir ‘irade’ yahut ‘kudret’ sembolü değildir. Başka bir deyişle bir fetiş (şirk) nesnesi haline gelmemiştir... Makineyi, verimliliği, konforu, tekniği, malzemeyi insanı kurtaracak temel ilgi alanları zannetme ve öze erişim amacıyla başvurulan epistemolojiye dayalı rasyonalizm ve deneycilik yönündeki fetişistik yaklaşımları reddeder.
Kararların ürünü olarak yalnızca maddi, teknolojik ve biyososyal varlık düzeyleriyle sınırlı olan bir bina, teknolojik muvaffakiyetlerin bir ürünü olmaktan öteye geçemez ve bir mimari eser hüviyetini kazanamaz. Çünkü mimari varlığın bütün yönlerini kucaklayan bir disiplindir... Mimari beşeri çevrenin bütünüyle yani varlığın bütünüyle alakalı problemleri çözen bir sanattır. Zira İslâm’daki tezyinilik, aşkın (transcendental) kozmolojik idrakin objektif varlık üzerine, inşa edilen dünya üzerine yansımasıdır... İlave alabilen kümülatif birliği oluşturan aşkın, tezyini tektonikler İslâm mimarisi ve sanatının üslüp özellikleridir.
Renkli, aydınlık ve ümitvar ifadesiyle İslâmi tezyinilik, İslâm'daki Rahman, Kadir-i Mutlak, her yerde hazır ve nazır ve herşeyi bilen (Alim) Allah telakkisinin yansıması olan zevkli bir niteliğe sahiptir. Bu zevkli niteliğiyle İslâmi tezyinilik benzersiz bir ilahi güzellik ve sükun duygusu geliştirmiştir. Çağlar boyunca; bunun insanlık tarihinde başka bir örneği de yoktur.

Turgut Cansever, İslam'da Şehir ve Mimari, Tanıtım yazısı

Edirne Selimiye Camii ana kubbenin içerden görünüşü
Ad:  Selimiye_Mosque.jpg
Gösterim: 2319
Boyut:  130.3 KB

İslami mimari Kuran'ı Kerim dilinden kaynaklanan bir sanattır ve İslam medeniyetinin derinliği ve zenginliğini maneviyat çerçevesinde yansıtır. Bu sanatta tevhit inancı, İslam dininin güzellik tanımının simgesi olarak tecelli bulur.
İslam’dan önceki dönemden geriye kalan işaretler, insanoğlunun binlerce yıl önce de sanatı tanıdığını ve günümüzde soyları yok olan hayvanların resimlerini duvarlara çizerek sanat alanındaki yeteneklerini mağaraların duvarlarına yansıttığını gösteriyor.Gerçekte sanat insanoğlu için hatta dil ve edebiyattan önce bir nevi iletişim aracıydı.
Medeniyetler ortaya çıktıktan sonra var olan yeteneklerde de büyük bir sıçrayış yaşandı, öyle ki bu sıçrayışın izlerini İslami ve İslami olmayan tüm ülkelerde görmek mümkün. Bu alandaki eserlerin bazıları milattan önce 7. milenyuma kadar uzanıyor. Ancak sanat alanlarında en çok insanoğlunun ilgisini çekenler mimari ve el sanatlarıydı ki bu el sanatları da gerçekte daha çok eşyalar veya binaların üzerindeki işlemeler şeklinde kendini göstermeye başladı.
Mimari renk, kimlik ve kültür çeşitlilikleri yansıtmanın yanı sıra sözü edilen işlemelerde de kendini gösteren güzel sanatlardan biriydi. Emevilerin döneminde inşa edilen köşkler ve saraylarda çok güzel oymalar ve diğer kabartma işlemelere rastlıyoruz.
El yazıları, çanak çömlek ve diğer ev eşyaları, üzerlerine işlenen motifler ve renk çeşitliliği bakımından büyük önem arz ediyor ve hepsi de insanların sanata olan ilgisini yansıtıyor. Dolaysıyla mimari ve mimari sanatı arasında bir farklılığın söz konusu olduğu ve bu ikinin tamamen iki farklı kavram olduğunu söylemek de mümkün.
Mimaride amaç sosyal görev ve hizmet doğrultusunda bir takım inşaat çalışmalarında bulunmaktır. Örneğin konutlar, ibadet mekânları veya eğitim amaçlı inşa edilen binalar gibi. Ancak mimari sanatında en çok duvarlar, çatılar, sütunlar, pencereler ve kaplar ve hatta bahçelerde kullanılan süs anlayışıdır, öyle ki bu anlayış ve zevk mimari sanatı ile bütünleşerek binanın güzelliğine güzellik katıyor. İslami mimari sanatında ise usta mimarlar kişisel zevk ve yetenek ve yaratıcılık güçleri ile bu sanatı geliştirmeye büyük özen gösterdiler ve gerçekte bu yetenekleri de dini inançlarından kaynaklanıp bu inançla bütünleşiyordu. Bu durum tabi ki İslami mimari sanatında büyük çeşitlilik ve güzelliğe sebep de oldu ve İslami mimari Kuran'ı Kerim öğretilerinden kaynaklandığı için İslam medeniyetinin zenginliği ve derinliğini manevi boyutu ile yansıtıyordu.Mimari ve mimari sanatı arasındaki fark itibarı ile İslami mimari de kendine özgü simgelerle başka mimari sanat tarzlarından ayrılıyor.
Bu simgeler ve göstergelerl kullanılan tarzın geometrisi ve sanatsal boyutudur ki mimarın da dününcesi ve manevi inancını yansıtır. Gerçekte müslüman mimarın kullandığı tarz daha önce var olmayan ve bizzat söz konusu müslüman mimarlar tarafından yaratılan tarzlar olup İslam öğretileri ve tevhid inancından kaynaklanan tarzlardır.
Tevhid inancı tüm sanatların yanı sıra mimari sanatında da müslüman mimarlarca sıkça kullanılmıştır. İslami mimari sanatı sadece camiler gibi dini mekanlarda değil aynı zamanda okullarda, saraylarda ve hatta evlerde ve hamamlarda da kullanılmıştır.
Bu sanat alanında matematik ve geometri bilimleri sıkça kullanılırken yaşamının zirvesinde olduğu dönemlerde ise insanların manevi ihtiyaçlarına uygun biçimde insanların sosyal yaşamında da hizmet sunmuştur. Dolaysıyla İslami mimari sanatının İslam medeniyetinin ruhu ile uyum içinde varlığını sürdürdüğü söylenebilir.
İslami mimari kimliği tüm dünyada ve dil ve medeniyet çeşitliliğine karşın aynı tarzda idi ve bu durum Çin topraklarından Atlas okyanusuna kadar uzanan alanda geçerli olup çeşitli kültürlerde göze çarpmaktadır. Gerçi Romalılar ve diğer medeniyetler de mimarı tarzına sahipti, ancak İslami mimari sanatı kendine özgü bir sanat tarzı idi. İslami mimari sanat tarzının özelliklerinden çatıların ve tavanların süslenmesi idi ki bu alanda ilk İslami eser olarak Mescid-ül Nebi bu özelliği taşıyor. Gerçi Hz. Resulüllah (sav) döneminde çatılar hurma ağaçlarının yapraklarından olup süs unsuru olarak kullanılmazdı, ancak Velid Bin Abdulmelik döneminde İslami mimari çeşitli renkler ve motifler taşıyan fayansları kullanmaya başladı.
İslami mimari sanatında en çok Kuran'ı Kerim ayetleri duvarlarda ve tavanlarda kabarık yazı olarak kullanıldı. Bu alanda ilk örneklerden Kubbet’ul Sahra’nın içinde kullanılan ve Kufi hattı ile yazılan Kuran'ı Kerim ayetlerine değinebiliriz. İslami mimarinin en önemli özelliği belki de tüm çeşitliliğine karşın üniter olmasıdır. Bu üniterlik İslami mimarinin gelişmesinde büyük rol ifa ettiği söylenebilir. Şöyle ki İslam ülkelerinde İslami mimarinin çeşitliliğine karşın içinde bir nevi üniterlik göze çarpar. Hatta Paris, Londra, Münih ve Avrupa’nın diğer kentlerinde İslami mimari tarzı ile inşa edilen binalarda İslami kimlik en iyi şekilde göze çarpıyor ve bu durum İslam dininin Avrupa kıtasında yayıldığını ve bu konuda Müslüman mimarların büyük rol oynadığını gösteriyor.
Ancak bir başka önemli husus, diğer mimari tarzlarının İslami mimariden ilham almış olmalarıdır. Gerçi bu tarzlar da İslami mimariden aldıkları ilhamları kendi mimari anlayışları olarak pazarlamaya çalışıyor, fakat yine de her yerde İslami mimari sanatı İslam dünyasına ait olduğu en iyi şekilde anlaşılıyor. Nitekim bu mimari anlayışına İsfahan, Bağdat, Şam ve Kahire gibi mekânlarda rastlıyoruz ki bu örnekler gerçekte İslam medeniyetinden 15 yüz yıl öncesine dayanır ve bu yüzden bu tarzı hiç bir hükümdar veya devlete mal etmek mümkün değildir.



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
30 Temmuz 2012       Mesaj #2
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
İslam Mimarisi

Sponsorlu Bağlantılar
İslâm ülkelerinde ve İslâmiyet etkisinde gelişen sanat ve mimarî. İslâm sanatı, Hristiyan kültür ve sanatında olduğu gibi yalnız bir etnik grubun ya da belirli bir coğrafî bölgenin sanatı değildir. Hristiyanlıktan farklı olarak, bütün Müslüman kültürünü yansıtır. İslâm sanatı ve mimarîsini çeşitli dönemler içinde sınıflandırabiliriz. Emevîler dönemi: Merkezi Suriye ve Filistin'de bulunan Emevî Devleti'nin bu yerlerde çeşitli anıtsal yapıtları bulunmuştur. Bunlardan en önemli ikisi Şam'daki Büyük Cami ve Kudüs'teki Taş Kubbe'dir (Kubbetüssahra). Bu dönemde yine bu yapıtların ve diğerlerinin cepheleri şehzadelerin ve emirlerin yaşamlarını anlatan fresklerle; İran'ın doğusundakiler ise Bizans etkisiyle de iyice karışmış tablolar ve ikona benzeri süslemelerle bezenmiştir. Halifeler dönemi: Bu dönemde Bağdat (762), Kahire (969) ve Emevîler tarafından İslâmî bir merkeze dönüştürülen Kurtuba gibi üç büyük kültürel merkezin oluşması önemli bir gelişmedir. Bu dönem, mimarî açıdan Kahire'de Ezher ve Hakim, ayrıca Kurtuba Camisi ile belirgindir. Yine bu dönemden kalan altın, gümüş, bronz, ipek, seramik ve ağaç eşyalarda, desen ve yapılış açısından geometrik ve doğal biçimlerden esinlenildiği görülür. Bunlar genellikle bir simetri içinde kullanılmıştır. Bütün süslenen yüzeyi kaplar ve sonsuza kadar devam edecek gibi uzanırlar. Bu dönemin en dikkate değer süslemeciliği ve el oymacılığı Fatımî dönemi Mısır bronzları, Mısır, İspanya ve Sicilya fildişileri ve Mısır, Irak ve Doğu İran seramikleridir. Selçuklular Dönemi: Selçuklular 1055'te Bağdat'ı aldıktan sonra halifeyi etkileri altına aldılar. Bu nedenle Selçuk egemenliğinin tamemen kabul edilmediği Batı'da ve Mısır'da bile onların sanatsal ve zihinsel etkinliklerinin kalıcı izlerini görmek mümkündür. Yine bu dönem, İran'ın Müslüman Orta Doğu'nun kültürel liderliğini ele geçirdiği, mistik ve lirik şiir geleneğini geliştirdiği dönemdir. Selçuk döneminde mimarîde iki önemli gelişim belirdi. Bunlar İran tuğla mimarîsinin uyarlanması ve anıtsal mezarların yapımındaki büyük gelişmeydi. Biblo ve küçük eşyalar yapımında yeni arıtma yöntemlerinin uygulanmaya başlanması, bronz ve gümüş üzerinde çok daha etkili çalışmalar yapılabilmesini sağladı. Tepsiler, şamdanlar, kutular ve en çok da seramik eşyalar Selçuklular döneminde olağanüstü bir gelişim gösterdi. Bunlar parlak ve göz alıcı şekilde boyanıyor, bazen desen ve bazen de mistik şiirlerle üzerlerine prenseslerin yaşamları, çeşitli öyküler yazılıyordu. Yine bu dönemde resimli elyazmaları görülür. Bunların en karakteristik olanı al-Hariri'nin "Makamat"ıdır. 50 öyküden oluşan ve minyatürlerle süslenen bu yapıt, dönemin Arap kasabalarındaki yaşam hakkında birçok ipucu vermektedir. Daha sonraları İslâm sanatını dört farklı kültürel başlık altında toplayabiliriz. Arap dünyası: Bu başlık altında 1258'den 1517'ye kadar Mısır'da egemen olan Memlûkler ele alınabilir. Memlûkler, özellikle Kahire'de olmak üzere, çoğu dinsel birçok anıt bırakmışlardır. Sultan Kalavun, Sultan Berkuk, Hasan ve Baybars camileri bunlardandır. İşçilik kalitesi, mermer, taş, mozaik ve cam işlemeciliği açısından Memlûk yapıtları eşsizdir. Yine cam ve metal işlemeciliği, minyatür ressamlığı son derece gelişmiş bir düzeye ulaşmıştır. Fars (İran-Acem) dünyası: İran, Moğol istilâsından sonra mimarî ve sanatta yüksek bir noktaya varabildi. 1465'te tamamlanan Tebriz'deki Mavi Cami, 1616'da tamamlanan Mescid-i Şah (Isfahan), bu mimarînin anıtsal yapıtlarıdır. Bunun yanında dekoratif sanatlar, halı dokumacılığı ve minyatürcülük gelişti. Bu yapıtlar esin kaynağını genellikle İran şiirinden alıyordu. Bu dönemin resim sanatında en belirgin kişi 15. yüzyılın sonlarında yaşamış olan Behzad'dır. Osmanlı dünyası: Büyük kubbeli camiler ve yüksek minarelerle Osmanlı mimarîsi, biraz da Ayasofya'nın etkisinde kalmıştır. Osmanlı minyatürleri genellikle İran desenlerinden etkilenmişse de desenlerinin daha çok tarihî olaylara dayanması ve gerçekçiliğiyle ondan ayrılır. Bunların yanında Osmanlılarda halıcılık ve seramikçilik de önemlidir. Müslüman Hindistan dünyası: Hindistan'a ilk büyük çaplı Müslüman girişi 11. yüzyılda oldu ve yine bu yüzyılda Orta Doğu ve Hint motif bileşimleri kendisini göstermeye başladı. Mimarî alanda Akra'daki Tac Mahal bu dönemin en olağanüstü yapıtıdır. Dokumacılık ve minyatür ressamlığı bu bölgedeki diğer sanatlardır. İslâm sanatı başlangıç döneminde Yunan ve eski Doğu motiflerini kullanarak bunları kendine uyarladı. Selçuk dönemiyle birlikte Doğu Asya etkisi kuvvetlendi ve Moğol ve Safevî dönemlerinde bu etki arttı. 10 ve 15. yüzyıllarda İslâm sanatı bütün bu bileşenleri yüksek bir sentez gücüyle bir araya getirdi ve tamamen bireysel, soyut bir stil ortaya koydu. 17. yüzyılda ise, Batı etkisi egemen olmaya başladı. İslâm sanatının etkileri en olgun döneminde Çin'e, Cava'ya, Sudan'a, Hindistan'a ve bütün Rusya'ya yayıldı. Rönesans'a büyük ölçüde kaynaklık etti ve yer yer Antik Yunan kültürüyle Rönesans arasındaki bağları kurdu. Mimarînin temelini toplu ibadet geleneğinin sonucu ortaya çıkmış, olan cami oluşturur. Kâbe'nin etrafındaki dikdörtgen avludan yola çıkılarak geliştirilen cami mimarîsi, bu avlunun Kâbe duvarına yakın kısmının sütunlara dayalı bir çatıyla örtülmesiyle ilk basit cami tipine ulaştı. Sonradan çeşitli bölgesel ve kültürel farklılıklar sonucu, çok değişik biçimlerde camiler ortaya çıktı. Mimarî dışında İslâm sanatı kendini en çok süslemecilik alanında göstermiştir. Süslemecilikte kullanılan desenler genellikle, bitkisel motifler, geometrik çizgiler ve bazen de hayvan motifleridir. İslâm dünyasının, bu konuda çok belirgin ayet ve hadisler olmamasına karşın, figüratif sanatlara karşı bir çekimserliği söz konusudur. Emevîler, Abbasîler ve birçok Türk ve Şiî hanedanı dönemlerinde bu türden anlatıma zaman zaman yer verilmişse de, Memlûkler bu türden yapıtları tamamen yasaklamışlardır. Bunun yanı sıra Kuran okunurken kitabın üzerine konduğu rahleler, silâh kınları ve kabzaları, harem kapıları, balkon parmaklıkları, topuz başları, koku şişeleri, mücevher kutuları, masa takımları, lambalar, mangallar ve şamdanlar İslâm süslemecilik sanatının en önemli örnekleridir.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
KAPTAN - avatarı
KAPTAN
Ziyaretçi
25 Kasım 2012       Mesaj #3
KAPTAN - avatarı
Ziyaretçi
İslami mimari
Vikipedi, özgür ansiklopedi

İslami mimari İslam'ın kuruluşundan bugüne kadar, İslam kültürü içerisinde bina ve yapıların tasarım ve yapımlarını etkileyen geni bir yelpazedeki hem seküler hem de dini yaklaşımları kapsayan bir ifadedir.

İslami mimarinin temel eser seçenekleri; Camiler, Mezarlar, Saraylar ve Kale'lerdir. Ayrıca hamamlar, çeşmeler ve diğer mimari seçeneklere ait örnekler de verilmiştir.[1]

Benzer Konular

26 Kasım 2012 / ThinkerBeLL Mimarlık
5 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
29 Mayıs 2009 / ThinkerBeLL Mimarlık
11 Mayıs 2009 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet