Arama

Gusül Abdesti (Boy Abdesti) - Sayfa 2

Güncelleme: 19 Nisan 2016 Gösterim: 266.256 Cevap: 26
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #11
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Gusül suyundaki necaset

Sual: Denize veya göle girip, her tarafı ıslanan, gusletmiş olur diyorlar. İhlas Kuzuluk Kaplıca Evlerinde, küvetteki suya girip çıkmakla da gusletmiş oluyor muyum?
CEVAP:
Sponsorlu Bağlantılar
Önce genel bir bilgi verelim. Yüzeyi 23 metrekareden küçük olan havuza küçük havuz denir. Küvetler böyledir. 23 metrekareden büyük olanlarına büyük havuz denir. Göl ve deniz 23 metrekareden büyük olduğu için büyük havuz hükmündedir.

Necaset, büyük havuza düşerse, pisliğin üç eserinden biri, yani rengi, kokusu veya tadı belli olmayan her tarafından abdest ve gusül caiz olur. Mesela göle idrar yapılmışsa, aşağı tarafında bir eseri görülmezse caiz olur.

Haliç gibi necis olan deniz hariç, denizin her tarafından abdest alınır. Temiz olan denize veya göle girip çıkan, ağzına ve burnuna su verince, gusletmiş olur.

Yağmurdan ıslanan da, ağzına ve burnuna su verince, gusletmiş olur.

Abdestte ve gusülde kullanılan suya müstamel su denir. Müstamel su, İmam-ı a’zama göre kaba necasettir. İmam-ı Ebu Yusuf’a göre de hafif necasettir. İmam-ı Muhammed’e göre de temizdir; fakat hadesi temizleyici değil, yani bu suyla tekrar abdest alınmaz, gusledilmez ve içilmez.

Müstamel suyu temiz kabul eden âlimlere göre, küçük havuza, mesela küvete karışan müstamel su miktarı, sudan çok veya eşitse, abdest ve gusül caiz olmaz. İçine su akmayan küçük havuzdan abdest alanın, derisine değen su miktarı, yarısı olduğu ve havuza, az da olsa, necaset düştüğü bilinmedikçe, buradan abdest almak caiz olur.

Her gün suyu değiştirilen küçük havuzda birçok kimse abdest alsa ve müstamel sular havuza tekrar düşse, abdest sahih olur; fakat bu havuza, pek az da necaset düşse, abdest almak caiz olmaz.

Bazı âlimlere göre, küçük havuza, bir uzuv sokulup yıkanınca, bütün havuz, müstamel su olur. Bunun için, su bol olan yerlerde, uzuvları havuzda yıkamamalı, havuzdan avuçla su alıp, dışarıda yıkamalıdır! Suyu olmayan yerlerde caiz diyen âlimlere göre, havuzda abdest ve gusül alınabilir.

Bütün âlimlere göre guslün sahih olması için, küvetteki suya girip yıkanmamalı, girilmişse, o suyu boşaltmalıdır! Tasla dökünerek veya duşla yıkanmalıdır! Müstamel sular akıp gitmeli, bedene dökülmemeli. Dökülen yer olursa, orayı temiz suyla yıkamalıdır!

Su necis olur mu?

Sual: Guslederken, guslettiğim suya bazen üstümden damla düşebiliyor. Bu su necis oluyor mu? Aldığım gusül sahih midir? Cünüpken elimiz bu temiz suya girse, o suyla gusül caiz olur mu?
CEVAP:
Abdest veya gusülde kullanılan suya müstamel su denir. Temiz suya karışan müstamel su miktarı temiz sudan azsa, bu suyla abdest ve gusül caiz olur. Mesela 5 litre suya 2 litre müstamel su karışsa bununla abdest veya gusül sahih olur.

Müstamel suyun küçük havuza akması ve abdestsizin elini sokması da aynıdır. Cünüp olan kimse veya kâfir, necaset bulaşmamış olan avucunu bir yere sokup su alsa veya kolunu sokup, içindeki tası alsa, o yerdeki su dört mezhepte de pis olmaz. Necaset üzerinden akan suyun yarıdan fazlası necasete temas ederse, bu su pis olur. Azı değerse ve necasetin üç sıfatı suda bulunmazsa, pis olmaz. Müstamel su, Maliki’de hem temizdir, hem de temizleyicidir. Yani müstamel suyla abdest alınır ve gusledilir. (Menahic-ül ibad)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:12
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #12
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Bir yerini yıkamayı unutan


Sual: Abdest alırken veya guslederken, bir uzvu yıkamayı unutan, abdestten, gusülden sonra veya birkaç gün sonra hatırlasa ne yapar?
Sponsorlu Bağlantılar
CEVAP:
Hatırlayınca, sadece yıkanmayan yeri yıkaması yeter. Maliki’yi taklit edeninse, yıkamayı unuttuğu yeri hatırlayınca, hemen yıkaması gerekir. Kıldığı namazları iade etmesi gerekmez. Yıkadım mı, yıkamadım mı diye şüphe etse, vesvese olur, yıkaması gerekmez.

Guslettikten sonra, bir yerinde zamk gibi su geçirmeyen bir madde gören, kaldırıp altını yıkasa yeterlidir. Yeniden gusletmeye gerek yoktur, Maliki’de de.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:12
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #13
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Örülü saçı çözmeli mi?


Sual: Kadınların örgülü saçlarını abdestte ve gusülde çözmeleri gerekir mi? Maliki’yi veya Şafii’yi taklit edenlerin durumu farklı mıdır?
CEVAP:
Hanefi mezhebinde şöyledir:
Abdestte; örgülerini çözmeden saçlarını mesh edebilir. Sarkan saçlar mesh edilmez.

Gusülde; saçları örgülü kadının, yalnız saç diplerini ıslatması farzdır. Örgülü saçın dipleri ıslatılabilirse, örgüyü yıkamak gerekmez. Saç dipleri ıslanmazsa, örgüyü açmak gerektir. Örülmemiş saçlarınsa, her tarafını da yıkamak farzdır. (Redd-ül muhtar)

Maliki mezhebinde şöyledir:
Abdestte; örülü saç çözülmez. Sarkan saçlar da mesh edilir.
Gusülde; saç dipleri ıslanmazsa, örgüyü açmak gerekir. Örülmemiş saçların her tarafını da yıkamak farzdır. Eğer sık örülü saçın diplerine su gitmezse, çözülüp her tarafını hilallemek farzdır. (El-mukaddemet-ül-izziyye)

Şafii mezhebinde şöyledir:
Abdestte; örgüyü çözmeden mesheder.
Gusülde; örgülü saçı çözüp, arasını ıslatması farzdır. (İslam Ahlakı)

Hanbeli mezhebinde şöyledir:
Abdestte; örgüyü çözmek gerekmez.

Gusülde; saç örgülerini çözmek, cünüplük için sünnet, hayız için farzdır. (Mezahib-i erbea)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:11
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #14
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Gusle mani olanlar ve olmayanlar


1- Burundaki kuru kir altına ve dişlerin arasında ve diş çukurunda bulunan yemek artıklarının altına su geçmezse, altı yıkanmazsa gusül caiz olmaz.
2- Deriye yapışmış, hamur, mum, sakız, katı yağ, balık pulu, çiğnenmiş ekmek oje gibi su geçirmeyen şeylerin altını yıkamak farzdır.
3- Guslettikten sonra, bir yerinde zamk gibi su geçirmeyen bir madde gören, kaldırıp altını yıkasa yeterlidir. Yeniden gusletmeye gerek yoktur, Maliki’de de böyledir.
4- Kadınların taktıkları spiral gusle mani değildir.
5- Başa saç ektirmek gusle mani değildir. Altındaki deriyi yıkamak yeterlidir.
6- Dövme yaptırmak günahtır. Ancak gusle, abdeste mani değildir; çünkü dövme deri altından yapılmaktadır. Deri üstünden yapılsa ve çıkmayan bir boya olsa, altına su geçmezse, zamanla vücut onu atar. Onun için zamanla atan boya sürülmez. Peki çıkmayan yağlı boya yapılsa ne olur? Çıkmadığı için zaruret olur ve yine gusle mani olmaz. Yani dövme kesinlikle gusle mani değildir.
7- Küpe deliğinde, küpe yoksa ve delik açıksa kulağı ıslatırken, azcık ovunca delik ıslanırsa, yetişir, iplik takmak gerekmez. Küpe deliği kapanmışsa, kapandığı için mahzuru olmaz, deliği açmak gerekmez.
8- Kına, mürekkep gibi boyalar gusle ve abdeste mani olmaz; çünkü altına su geçirir. Fakat yağlı boya, oje, zamk gibi şeyler altına su geçirmediği için gusle ve abdeste manidir.
9- Saç boyaları kına gibidir, altına su geçirir ve gusle mani olmaz.
10- Sıvı yağların altına su geçer. Yağın rengi kalsa da mahzuru yoktur. Gusle abdeste mani değildir. Ancak katı yağların altına su geçmez.

Katran


Sual: Sigaranın dişlerde bıraktığı katran gusle mâni midir?
CEVAP:
Sigaranın diş diplerinde meydana getirdiği katran, sıvı yağlara dâhildir. Gusle mâni değildir. Yıkanınca boyası kalırsa, kına gibidir, yine gusle mâni değildir.

Zamk


Sual: Elime zamk bulaşmıştı. Unutup guslettim. Daha sonra, elimdeki zamkı gördüm. Sadece zamkı kazıyıp altını yıkadım. Yeniden gusle gerek var mıdır?
CEVAP:
Sadece zamkı kazıyıp altını yıkamak kâfidir. Gusle gerek yoktur.

Sünnet derisi


Sual: Sünnet olmamış kimsenin, gusülde sünnet derisinin altını, yıkaması farz mıdır?
CEVAP:
Gusülde, sünnet derisinin altını yıkamak farz değil, müstehabdır. (S. Ebediyye)

Lens


Sual: Göze lens takmak abdeste ve gusle mani midir?
CEVAP:
Gözün içi abdestte ve gusülde yıkanmaz. Bunun için lens gusle ve abdeste mani değildir. Yani abdest alırken ve guslederken lensleri çıkarmak gerekmez.

Siğil


Sual: Ellerimde siğil var. Bunun için ilaç kullanıyorum; fakat ilaç, tıpkı yapıştırıcı 404 gibi. Altına su da geçirmiyor. Gusül ve namaz abdesti için bir mahzuru var mı?
CEVAP:
İlaç temizlenince çıkmıyorsa, 404 gibiyse, yani çıkmasına imkan yoksa zararı olmaz, mahzuru yoktur. Özürlü olmadan abdest alıp namaz kılarsınız.

Çapak


Sual: Japon yapıştırıcı, oje, dişlerdeki tartar, sedef hastalığının kabuğu ve çapak abdeste ve gusle mani olur mu?
CEVAP:
Bunlardan oje mani olur, çıkarıp altını yıkamak gerekir. Dişlerdeki tartar, kendiliğinden hâsıl olup, kolayca çıkarabilecek bir ilaç da olmadığı için, abdeste ve gusle mani olmaz.

Sedef hastalığının kabuğu ve çapak da, kendiliğinden hâsıl olmaktaysa da, tahriş etmeden, bunlar çıkarılabildiği kadar çıkarılır. Kalan kısımları abdeste ve gusle mani olmaz. Japon yapıştırıcı ve yağlı boya gibi maddelerse, kolayca çıkarılamaz. Çıkarmak için deriyi kazımak da gerekmez. Deriyi tahriş etmeden, çıkarılabildiği kadar çıkarılır, kalan kısmı, abdeste ve gusle mani olmaz.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:11
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #15
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Gusülle ilgili çeşitli bilgiler


1- Cünüp iken hanımla beraber olmak günah değildir, caizdir. Abdestli olmak iyi olur.
2- Tuvalette gusletmekte mahzur yoktur. Banyoya sağ ayakla girilir.
3- Şafii’de, abdest alırken tertip farzdır. Cünüp bir Şafii, gusle niyet ederek denize girip çıksa, bu haliyle namaz kılabilir; çünkü gusülde vücut tek organ sayılır.
4- Gusülde, avret yerleri kapalı iken, kıbleye dönmek mekruh değildir.
5- Gusletmeden, namaz vaktini geçirmemek şartıyla uyunabilir.
6- İnsan bir gecede iki kere ihtilam olsa, hatta on kere de cünüp olsa, hepsi için bir kere gusül yeterlidir.
7- Gece cünüp olan uyanınca, sabah namazının vaktinin çıkmasına çok az bir vakit olduğunu görse, günaha girmemek için hemen gusletmeye çalışır, isterse vakit çıksın, yetiştiremesin. Nasıl olsa yetiştiremem diye güneşin doğmasını beklemek uygun olmaz.
8- Kadınlar guslederken, ön ve arkaya parmak sokarak temizlemeleri gerekmez. Böyle uydurma şeylerin aslı yoktur. Vücudun içinde, zaten necaset vardır. Görünmeyen yerler değil, sadece görünen kısımlar yıkanır.
9- Tüp bebek suretiyle çocuk sahibi olmak isteyince, şırıngayla döllenmiş yumurta rahme konunca kadın gebe kalırsa gusletmesi gerekir. Fercden başka yerine sürtmekle çıkan erkek menisi, rahme girse, kadın gusletmez. Bu suretle hamile kalsa, gusleder ve o günden beri kıldığı namazları kaza eder.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:08
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #16
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Fıkıh kitapları ve diş dolgusu

Sual: Diş dolgusu gusle mani midir değil midir? Delilli olarak bildirebilir misiniz?
CEVAP:
Fıkıh kitaplarındaki ifadeler şöyledir:

Dişler arasında yemek artığı kalıp, altı yıkanamazsa, gusül caiz olur; çünkü su akıcı olup, bu artıkların altına sızar; fakat bu artıklar, katılaşmışsa, gusül caiz olmaz; çünkü su, bunun altına sızmaz. Bunda zaruret ve güçlük de yoktur. (Halebi-yi kebir)

Dişlerin arasında, diş kovuğunda katılaşmış yemek artığı bulunursa, gusül sahih olmaz. (Kadıhan)
Diş arasındaki yemek kırıntısı katılaşır da, suyu geçirmezse, gusle mani olur. (Mec. Zühdiyye)

Dürr-ül-muhtar’ın, (Diş çukurundaki şey, gusle zarar vermez diyen olmuşsa da, bu şey, katı olup, altına su geçmezse, guslü caiz olmaz) ifadesini İbni Abidin hazretleri şöyle açıklıyor:
Zarar vermez denilmesi; su, dişteki şeyin altına sızıp, ıslatacağı içindir. Hulasat-ül-fetava’da da, böyle yazmaktadır. Bu fetvadan da anlaşılıyor ki, altına su geçmezse, gusül caiz olmaz. Hilye’de ve Münyet-ül-musalli şerhinde de böyle yazılıdır. (Redd-ül-muhtar)

Merakıl-felah’ı açıklayan Tahtavi, (Diş çukurundaki yemek artıklarının altına su geçerse, gusül caiz olur. Bunlar, sert olup altına su geçmezse, gusül caiz olmaz. Feth-ul-kadir’de de böyle yazılıdır) diyor.

Yine Tahtavi, (Dürr-ül-muhtar) haşiyesinde buyuruyor ki:
Diş çukuruna giren yemek parçası altına su sızacağı için gusle mani olmaz. Suyun sızdığında şüphe varsa, bunları çıkarıp orayı yıkamalı.

Mecmua-i Cedide’nin hicri 1329 tarihli ilaveli baskısındaki diş dolgusunun gusle mani olmadığı yazılıysa da, bahsedilen ifade, bu kitabın hicri 1299 tarihli ilk baskısında yoktur. O baskıya, ittihatçıların şeyh-ül-islamı mason Musa Kazım tarafından sokulmuştur. İttihatçıların adamlarına itibar edilmez.

(Altın, gümüş veya plastik diş yaptırmak caizse, gusül de caiz olur) demek yanlıştır. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Hanefi mezhebinin usul-i fıkhında, şartsız bildirilen bir haber, şartlı olarak anlaşılır) buyuruyor. Fıkıh kitaplarında, (Geyik eti yemek caizdir) buyuruluyor. Hüküm şartsız olarak bildirilmiştir. Geyik eti caiz diye; canlı bir geyiği tutup, bir ayağını kesip yemek caiz olmaz. Ehl-i kitap dışındaki gayrı müslim keserse veya kendiliğinden ölürse, leş olacağı için yine yenmez. Besmelesiz kesilirse yine yenmez. Görüldüğü gibi geyik etinin yenmesi için bir çok şart vardır.

(Harbde ölen şehit olur) hadis-i şerifi şartsız bildirildiğine göre, bazı şartları var demektir. Mesela mümin olmayan, harbde de ölse şehit olmaz. (Gümüş yüzük erkeklere de caizdir) hükmü de şartsız olarak bildirilmiştir. Yüzüğün ağırlığı 4,8 gramdan fazla olmamalıdır. Eğer yüzük çok sıkı olursa, altına su geçirmediği için alınan abdest veya gusül sahih olmaz. Böyle dar olan yüzüğü oynatarak veya çıkartarak altına su geçirmek şarttır. (Gümüş yüzük caizdir) diye altını yıkamaya lüzum yoktur şeklinde anlamak yanlış olur. Bunun gibi, (Sallanan dişi, altın telle bağlamak caiz) denince, bunun da bazı şartlarının olduğu anlaşılır. Altına su geçip geçmediğine bakılır. Yüzüğün altına su geçmeyince; abdest ve gusül sahih olmadığı gibi, ağzın içinde kuru yer kalınca gusül sahih olmaz. Bunun için diş dolgusu olanın, (ağzın içini yıkamak gusülde farz değil) diyen bir mezhebi, mesela Maliki’yi taklit etmesi gerekir.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:08
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #17
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Diş dolgusu ve zaruret


Sual: Zaruretler, haramları mubah kılmaz mı? Diş dolgusu zaruret değil mi?
CEVAP:
Diş dolgusu ihtiyaçtır, zaruret değildir. Mecelle’de diyor ki:
Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. Ancak her ihtiyaç zaruret değildir.

Zaruret; aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta olmak demektir. (Eşbah)

Zaruret; zorla, başka şey yapmaya imkân olmadığı hallerde olur. (Kamus tercümesi)

Demek ki, insanı bir şey yapmaya zorlayan, elinde olmayan semavi sebebe zaruret denir. Kısacası, dinimizin emrettiği veya yasakladığı bir işte, başka bir şey yapamama mecburiyeti zarurettir.

Zarureti birkaç misalle açıklayalım:

Bir günlük yiyeceği olanın dilenmesi haramdır. Çalışmaktan aciz olup açlıktan ölecek kimse, ödünç arar. Ödünç veren olmazsa dilenir. Dilendiği halde, kimse bir şey vermezse, leş yiyebilir. 24 saat yemek yemeyen açtır. Bu açlığı ihtiyaçtır; çünkü ölecek bir durum yoktur. Böyle birinin leş yemesi haram olur. Burada görüldüğü gibi, zaruret, bütün kapıların kapanması halinde yapılacak son çaredir.

Kullanılmadığı zaman helake sebep olan yasak şeyi kullanmak zaruret olur. Kullanılmaması sıkıntıya, meşakkate sebep olursa, ihtiyaç denir. Mesela günlerce aç kalıp yiyecek bir şey bulamayanın, ölmeyecek kadar leş yemesi zarurettir. (Uyun-ül-Besair)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İhtiyaç başka, zaruret başkadır. Zaruret halinde caiz olan şey, ihtiyaç olunca caiz olmaz. (İhtiyacı olana faiz haram olmaz) demek, Kur'an-ı kerimin emrini değiştirmek olur. Maide suresinin (Ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) mealindeki 3. âyet-i kerimesi; zaruret halinde, haramdan affolunacak özrü beyan buyurmaktadır. Faizle ödünç almak için her ihtiyaç özür olsaydı, faizin haram edilmesinin sebebi kalmazdı; çünkü faiz ödemeyi ancak ihtiyacı olan kabul eder. İhtiyacı olmayan, fazla para vermek istemez. Allahü teâlânın bu yasak emri, lüzumsuz olurdu. Her ihtiyaç zaruret sayılırsa, faizin haram olacağı yer kalmaz. (1/202)

Öldürmek için silah çekene karşı kendini korumak, meşru savunma olur. Saldırıya uğrayanın, kendisini korumak için saldırganı zararsız hâle getirmesi caizdir. Ancak bir kimse, sırf korkutmak için (seni öldürürüm) derse, beni öldürecek diye hemen onu öldürmek caiz olmaz.

Hanefi mezhebindeki bir kimse, evlenip çocukları olduktan sonra, hanımının kendisinin sütkardeşi olduğu meydana çıksa, (Artık olan olmuş, evlenmişler, çocukları olmuş, yuvayı yıkmak uygun olmaz) diyerek evliliğe devam edilemez. Böyle hallerde, yalnız o hususta başka bir mezhep taklit edilerek yuvanın yıkılması önlenir. Şafii’de doyuncaya kadar 5 defa emen sütkardeş olur. 2–3 defa emerek sütkardeş olan böyle karı koca, Şafii’yi taklit ederek evliliklerini devam ettirebilirler. Şafii’yi taklit etmeden evliliklerini devam ettirmeleri mümkün olmaz.

Diş dolgusu ihtiyaçtır, zaruret değildir. Dolgu yapmak, çürük dişi tedavi etmek değildir. Bir kimse, çürük dişini doldurtmayıp çektirse ölmez. Salih bir doktor, (Dişini doldurtmazsan veya kaplatmazsan ölürsün veya hasta olursun) demez. Salih doktor, (Diş dolgusu zaruret değil, ihtiyaçtır. Bunun için dişini doldur veya kaplat) diyor.

İhtiyaç olunca, zaruret olmasa da başka mezhebi taklit etmek caiz ve lazım olur. (Redd-ül-muhtar)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:07
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #18
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Dişler mesh edilmez


Sual: Dolgu dişleri mesh etmek, ayaktaki mesti mesh etmek gibi caiz olmaz mı? Yahut yaranın üstünü mesh etmek gibi caiz değil midir?
CEVAP:
Dinimizde mesh, yalnız ayaklara giyilen mest üzerine yapılır. Bu mestin müddeti de mukim için 24 saattir. Abdest aldıktan sonra tırnaklarına oje süren kadının, abdesti bozulunca, ojenin üstünü meshetmesi caiz olmaz. Cahiller, dolguyu yaraya benzeterek, (kaplamanın altındaki yara yıkanmaz, mesh kâfi gelir) diyorlar. Vücuttaki yaraların üstüne konan sargılara meshedilir. Yara iyi olduktan sonra, sargıya meshetmek caiz olmaz. Eğer bu sargıları kaldırmak da bir güçlük olursa, sargıları çıkarıncaya kadar altlarını yıkamak sakıt olur; çünkü bunlar zaruretle konulmuş idi. Yani yarayı tedavi etmek, eski haline getirmek için konulmuştur. Kaplama ve dolguysa, dişi tedavi etmiyor, eski haline getirmiyor. Hasta dişin, oyuk dişin o haliyle bir müddet daha kullanılmasını sağlıyor. Eğer dolgu, dişi tedavi etseydi, yani dişin çürüğünü kaldırıp eski haline getirseydi, sargı gibi zaruret olurdu. Kaplama üstüne meshetmek, yara üzerine meshetmek gibi değildir. Sargı, yaranın iyi olması, eski haline gelmesi için konuyor. Dolgu ve kaplamadaysa dişin eski haline gelmesi mümkün değildir. Birbirine kıyas edilemez.

İhtiyaç halinde başka mezhebi taklit caizdir; fakat eli kanayan bir Hanefi, Şafii’de kan abdesti bozmaz diyerek, Şafii’yi taklit ederek o haliyle namaz kılamaz; çünkü muteber eserlerde buyuruluyor ki:

Başka mezhebi taklitte, o mezhebin şartlarına da uymak gerekir. (Hulasat-üt tahkik, Hadika)

Güçlük varsa, farzı yapmak için başka mezhebi taklit caiz olur. (Fetava-i Hayriyye)

Bir Hanefi; kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi yapabilmek için, başka bir mezhebi mesela Şafii’yi taklit edebilir. Bahrürraık ve Nehrülfaık’ta da böyle yazılıdır. (Nimet-i İslâm)

Zaruret olmasa da, güçlük, sıkıntı olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir. Bir ibadetin sahih olması için dört mezhepten birine uygun olması gerekir. Eğer şartlarından biri, bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz. (Redd-ül-muhtar)

Çok eskiden sallanan diş, altın telle bağlanırdı. Çıkmış diş veya koyun dişi yahut altından yapılmış diş, çıkan dişin yerine konur, bir telle diğer dişlere tutturulurdu. Bu tellerin altına su sızardı.

Gümüş yüzük takmak caizdir; fakat yüzük dar olup altına su geçirmezse, guslü sahih olmaz. Guslün veya abdestin sahih olması için dar olan yüzüğü oynatarak altına suyu ulaştırmak gerekir. Diş kaplatmak da caizdir. Ancak altına suyu ulaştırmak mümkün olmaz. Dişleri sökmek gerekmez. Dinimizin bildirdiği ruhsattan faydalanılır. Gusülde ağzın içini yıkamanın farz olmadığını bildiren Maliki veya Şafii taklit edilir.

Bir Hanefi’nin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi yapabilmesi için Şafii’yi taklit etmesinde beis yoktur; fakat bu işi yaparken taklit ettiği mezhebin şartlarını da yerine getirmesi gerekir. İhtiyaç olmadan ve şartlarını yapmadan taklit etmesi telfîk olur ki caiz değildir. (Merakıl-felah haşiyesi)

Zaruret olmadan yapılan bir şey sebebiyle ibadet yapmakta güçlük olunca, bu farzı yapmak için başka mezhebi taklit etmek gerektiği (Redd-ül-muhtar, Mizan, Hadika, Berika, Fetava-i Hadisiyye, F.Hayriyye ve Mafüvat) gibi kıymetli kitaplarda yazılıdır.

Vücudun içi yıkanmaz


Sual: (Diş dolgusu gusle mani değildir; çünkü vücudun içini değil, dışını yıkamak gerektiği gibi, dişin de içini değil, dış yüzünü yıkamak gerekir. Diş dolgusunun altını yıkamak gerekmez) diyorlar. Buna ne denir?
CEVAP:
Elbette dişin içi yıkanmaz. Öyle bir şey yapan da yok.
İnsanın bir parmağı kökten kesilse, kesilen yer artık vücudun dışı olur, kesik yer yıkanmazsa abdest de gusül de olmaz. İnsanın kolu, bilekten kesilse, kesilen yer, artık vücudun dışı olmuş olur. Kesik yer yıkanmazsa abdest de gusül de olmaz. Diş de böyledir. Dişin yarısı kırılsa, kırılan yer, vücudun dışı sayılır. Dış kısmını da gusülde yıkamak farzdır. Fıkıh kitapları ağzın içinde, dişlerin arasında ve dişlerin üstünde iğne ucu kadar kuru yer kalırsa, gusül sahih olmaz diyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:07
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #19
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Modern diş hekimliği


Sual: Merhum A. Fikri Yavuz, ilmihaline, İmam-ı Serahsi, diş kaplatmaya fetva verdi diye yazmıştır. İmam-ı Serahsi, miladi 1090’da vefat ettiğine göre o devirlerde kaplama var mıydı?
CEVAP:
O devirde kaplama yoktu. Sallanan diş veya herhangi bir diş, gümüş veya altın telle birbirine bağlanırdı. Bunu kaplama olarak tercüme etmek büyük hatadır. Bundan daha büyük hataysa, bu büyük yanlışlığı bilip de susmaktır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilen herkese bildirsin! Doğruyu bilip de, gücü yeterken bildirmeyene, Allah lanet etsin!) [Deylemi]

Diş yapımının tarihçesi hakkında Prof.Dr. Gazanfer Zembilci’nin (Tam Protezler) kitabının Tarihçe kısmında (Protez yapımının başlangıcı, 18. yüzyıla tesadüf eder. Bu yüzyılda çoğunlukla kuron [kaplama] ve köprü protezlerinin yapıldığı görülmektedir. Modern diş hekimliğinin kurucusu Fauchard, 1761 yılında ölmüştür. 1825’te Paris’te ilk suni diş yapılmıştır) deniyor.

Görüldüğü gibi, İmam-ı Serahsi hazretleri, modern diş hekimliğinin kurulmasından 7 asır kadar önce yaşamış, tadbib kelimesini kullanmıştır. Tadbib etmek, telle şeritle bağlamak demektir. Mesela Bezzâziyye’de, (Mushafın cildini tadbib etmek caizse de, altın ve gümüş yerine dokunmamak gerekir) buyuruluyor. Tadbib kelimesi, bütün yüzeyi kaplama demek olsaydı, Mushafı hiç ele almak caiz olmazdı. Demek ki etrafına metal şerit çevirmek demektir. Fıkıh kitaplarındaki, (Sallanan dişi altınla tadbib etmek caizdir) demek, sallanan diş, altın tel veya şeritle bağlanabilir demektir. Dişleri kaplatmak diye bir ifade yoktur.

Nasbur-raye’den alınan iki hadis, yanlış tercüme edilerek diş kaplatmaya caiz deniyor. Sahabeden bir zat, (Uhudda dişim kırılınca Resulullah, kırılan dişimin yerine, altın bir diş edinmemi emretti) ve (Hazret-i Osman da, sallanan dişlerini altınla tadbib ettirdi) diyor. Yanlışlık, tadbib kelimesinin kaplatma diye tercüme edilmesinden ve altın diş edinmeyi de kaplama sanılmasından ileri gelmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:06
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
3 Mayıs 2008       Mesaj #20
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye

Yanlış ve doğru yazanlar


Sual: Bu vesikalara rağmen, (diş dolgusu gusle mani olmaz) diye niçin yanlış yazıyorlar?
CEVAP:
Diş dolgusu gusle mani değil diye yanlış yazanlar, üç gruba ayrılmaktadır:

1- Tadbib kelimesini kaplatmak sanıp, (İmam-ı Muhammed ve İmam-ı Serahsi diş kaplatmaya fetva verdi) diyenler, o devirde kaplamanın olmadığını bilmeyip Siyer-i kebire ve Mebsut’a iftira edenler.
2- Fıkıhtan haberi olmayıp, diş dolgu ve kaplamasını zaruret sanarak yaraya benzetenler. Ki bu ilmi bir benzetme değildir.
3- Dinde reformcular. İbni Hazm, Şevkani, Abduh, Reşit Rıza gibi mezhepsizleri örnek alıp, reformcu İsmail Hakkı İzmirli’yi, İttihatçıların getirdiği şeyh-ül-islamları mesela mason Musa Kazım’ı ve Üryanizade’yi delil gösterirler. Bir kısmı taklidi haram sayarak, bir kısmı da telfîkı savunarak birçok kimseyi dalalete sürüklemişlerdir. İzmirli’nin camileri kiliseye çevirmek, namazı kaldırmak için diğer reformistlerle hazırladığı rapor, birçok kitap ve dergilerde yer almıştır. Kadir Mısıroğlu ve Sadık Albayrak da bu raporu tenkit maksadıyla kitaplarına almıştır.

Necip Fazıl Kısakürek, (İman ve İslâm Atlası), Yusuf Kerimoğlu ise (Emanet ve Ehliyet) isimli ilmihal kitabında, diş dolgusu olanların Şafii’yi taklit etmeleri gerektiğini bildirmiştir.

Dini konularda bilmeden konuşmanın vebali, fetva vermenin mesuliyeti çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Fetva vermeye en cüretli olanınız, Ateşe [girmeye] en cüretli olanınızdır.) [Darimi]

(Bilmeden fetva verene, yer ve gökteki melekler lanet eder.) [İbni Lal, İbni Asakir]

(Ümmetim, kötü âlimler, cahil abidler yüzünden helak olur. Kötülerin en kötüsü kötü âlimlerdir. İyilerin en iyisi de iyi âlimlerdir.) [Darimi]

(Sizin için Deccalden daha çok, sapık imamlardan korkuyorum.) [İ.Ahmed]

(Ahir zamanda, âlim ve ilim azalır, cahillik artar. Cahil ve sapık din adamları, yanlış fetva vererek fitne çıkarır, doğru yoldan saptırırlar.) [Buhari]

(Ümmetim, kötü din görevlilerinden çok zarar görecektir.) [Hâkim]

(Ehli olmadan yanlış fetva veren, hainlik etmiş olur.) [Ebu Davud, Hâkim]

(Allahü teâlâ, âlimleri almak suretiyle ilmi ortadan kaldırır. Âlim kalmayınca da, cahiller bilmeden yanlış fetva verir, hem kendilerini, hem de başkalarını sapıtırlar.) [Buhari]

Doğruyu söylememenin, ilmini gizlemenin vebali de çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilen herkese bildirsin! Doğruyu bilip de, gücü yeterken bildirmeyene, Allah lanet etsin!) [Deylemi]

(İlmini gizleyene kıyamette ateşten bir gem vurulur.) [Hakim]

(İlmini [bildiğini] gizleyene, denizdeki balıktan, gökteki kuşa kadar her şey lanet eder.) [Darimi]

(Âlimin bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helal değildir; çünkü Allahü teâlâ, "bilmiyorsanız, ilim ehline sorun" buyuruyor.) [Taberani]
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Haziran 2016 05:05

Benzer Konular

19 Temmuz 2016 / misafir Cevaplanmış
19 Nisan 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
15 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap
25 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
18 Ocak 2016 / Misafir Cevaplanmış