Arama

İslam Tarihi - İsra ve Miraç Mucizeleri

Güncelleme: 5 Temmuz 2012 Gösterim: 5.322 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Ocak 2011       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
İsra ve Miraç Mucizeleri
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Miraç, yükseğe çıkmak anlamın­daki uruc kökünden türemiş bir kelimedir ve merdiven demektir. Konu­muz olan terim anlamı ise, Allah Teâlâ’nın, kulu ve peygamberi Hz. Muhammed'i Hicret'ten yaklaşık bir buçuk sene evvel bir gece kendi katma çıkarması, bu vesileyle ona ilahi güzellikleri seyrettirmesidir. Bu mucize Mekke devrinin 2. yılında Recep ayı­nın 27. gecesi vukua gelmiştir. Kur'an-ı Kerim'de Mirac'a ilişkin âyet-i kerime şöyledir:
"Kulum (Muham­med S.A.V.) bir gece Mescid-i Haram'dan alıp etrafını mübarek kıldı­ğımız Mescid-i Aksa'ya götüren Al­lah her türlü noksanlardan münezzeh­tir. (Bunu) o peygambere âyetlerimiz­den bazılarını gösterelim diye (yaptır­dık). Şüphesiz Allah her şeyi hakkıy­la bilen ve görendir." (İsra Suresi, 1)
Miraç olayı İslam tarihinde üze­rinde çok durulan çok konuşulan bir konudur. Çok çeşitli yönlerden ve açı­lardan Miraca yaklaşılmıştır. Tartışılan tarafları vardır. Miraç Cenab-ı Hakk'ın Hz. Muhammed'e iltifat ve itibarının zirvesini teşkil eder. Başka hiçbir kula ve peygambere Yüce Mev­la bu ölçüde bir lütuf ve ihsanda bu­lunmamıştır. Mirac'da üzerinde birleşilen nokta Muhammed (S.A.V.)'in Allah katma çıkmasıdır. Ama bu çı­kış nasıl olmuştur? Kimileri Miraç'ın ruhsal olarak gerçekleştiğini, kimileri ruhsal ve bedensel olarak gerçek­leştiğini, kimileri de uyku esnasında sadık (doğru, gerçek) rüya halinde meydana geldiğini kabul ve iddia etmişlerdir. Bir kısım bilginler ise Mirac'ın Mescid-i Haram'dan (Mekke'den) Mescid-i Aksa'ya (Kudüs'e) ka­dar olan kısmının ruh ve beden bir­likte gerçekleştiğini, Mescid-i Aksa'dan sonraki kısmını ise ruhani oldu­ğunu söylemişlerdir.
Mirac'ın Mekke'den Kudüs'e ka­dar olan kısmı Kur'an ayetiyle sabit olduğu için kesindir. Üzerinde ihtilaf yoktur. Tartışmalar Kudüs'ten sonrası içindir. Buradan sonrası sahih (doğ­ru) hadislerle haber verümiştir. Müs­lümanların hemen hemen tamamı biz­zat peygamber tarafından haber ve­rilen bu kısmın gerçekleştiğine de ina­nırlar. Hadisler Mirac'ın çeşitli yön­leri hakkında bilgi verdiği halde, Mescid-i Aksa'dan sonrasının bedensel ve ruhsal olarak mı meydana gel­diği hakkında bilgi vermez. Fakat Müslümanların çoğunluğu Mirac'ın her bölümünün beden ve ruh birlikte ve uyanık halde vukua geldiğine ina­nırlar.
Miraç hadisesinin gece meydana geldiğini belirtmiştik. Bazı âlimler olayın geceleyin meydana gelmesinin müminlerin imanlarını artırmaya, müşriklerin de sapıklıkta direnmele­rine bir vesile teşkil ettiğine inanırlar. Peygamberimiz Miraç olayını haber verdiği zaman müşrikler kendisini soru yağmuruna tuttular. Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkında sorular sordular. Hz. Muhammed (S.A.V.) da­ha önce buralara hiç gitmediği halde müşriklerin bütün sorularını cevap­landırdı. Yine de kalplerinde imana bir eğilim olmadı. Müşrikler Hz. Ebubekir'e "Duydun mu, arkadaşın (Muhammed) bu gece Mekke'den Ku­düs'e gittiğini oradan da göğe uruc ettiğini söylüyor" dediler. Bunu söyler­ken "Bu kadarı da olmaz, artık iyice (haşa) zırvaladı" demek istiyorlardı. Fakat Ebubekir henüz peygamberi görmediği halde müşriklere "Bu de­diğinizi Muhammed mi söylüyor?" diye sordu. Onlar "evet" dediler. Ebubekir, "Eğer o söylüyorsa doğrudur" dedi. Bu yüzden de kendisi­ne "Sıddık" (tereddütsüz tasdik edip bağlanan) lakabı verildi.
Miraç gecesinde Allah Teala tara­fından Hz. Muhammed'e ve ümme­tine bazı armağanlar verilmiştir. Bunlar:
1 - Beş vakit namaz
2 - Muham­med ümmedinden Allah'a şirk koş­mayanların mutlaka cennete girecekleri vadi
3 - Bakara suresinin son üç âyeti
Bu âyetlerde İslam inançlarının esasları özetlenmektedir. Bu âyetlerin anlamı şöyledir:
  • Semavat ve arzda bulunanların hepsi Allah'ın mülküdür. Gönlünüz­de olanları açığa vursanız da gizleseniz de (farketmez), Allah onunla sizi sorguya çeker, sorgudan sonra dile­diğini affeder, dilediğine azap eder. Allah her şeye kadirdir. (Bakara s. 284)
  • Gönderilen peygamber, Rabbi ta­rafından kendisine indirilene iman etti, müminler de iman ettiler. Onlar­dan her biri Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. (Biz de onun için) Allah'­ın peygamberlerinden hiçbirini ayır­mayız (hepsine inanırız). Onlar "işit­tik, itaat ettik. Ey Rabbimiz mağfi­retini niyaz ederiz. Dönüş yalnızca sa-nadır"dediler. (Bakara s. 285)
  • Allah her şahsa, ancak gücü yet­tiği kadar sorumluluk yükler. Herke­sin kazandığı, ya kendi lehinedir, ya­hut aleyhinedir. (Bundan sonra şöy­le dua edin!" Ey Rabbimiz! Unutur­sak veya hataya düşersek bizi hesaba çekme (yarlığa). Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Çünkü sen, bizim mevlamızsın. Kâfir kavimlere karşı bize yardım et. (Bakara s. 286)
(Bakara suresinin sonundaki bu iki âyet büyük bir duadır. Allah'ın kullarına talim buyurduğu ilahi dua. Onun için yatsı namazından sonra okunması tavsiye edilmiştir. Rivaye­te göre 284. âyet gelince ashab-ı ki­ram büyük bir endişeye düştüler, çün­kü bu âyette "kalplerinden geçen şey­leri Allah bilir ve ona göre karşılık verir" denilmekte idi. Bu durumu Resulullah da aynen ifade etmişti. İşte bunun üzerine samimi olarak bu em­re teslim oldular. Müminlerin bu dav­ranışlarına bir mükâfaat olmak üze­re Allah bu iki âyeti gönderdi.)
Miraç hadisesinin ilk kısmı olan ve Allah Tealâ'nın Hz. Muhammed'i ge­celeyin Mekke'den Medine'ye yürüt­mesi demek olan İsra mucizesi Kur'an'da yer almış, İsra (gece yürüt­mesinden bahseden âyetin bulunduğu süre de İsra suresi adını almıştır. İsra suresinde toplum hayatının ve toplumsal ilişkilerin omurgasını teşkil eden on iki esas tebliğ edilmiştir. Bu esaslar da şöyledir:
1. Allah'a şirk koşmamak. Tevhid inancının esasını teşkil etmektir.
2. Ana-babaya iyilik, hürmet ve itaat etmek. Ailede sağlam bir temelin şartıdır.
3. Hısımlara, yoksullara, yolda kalmışlara haklarını vermek, onlara yardım ederek yedirmek, içirmek.
4. İsraf etmemek, ifrat ve tefrite sapmayarak, ikisi arasındaki orta yo­lu bulmak.
5. Çocukları öldürmemek.
6. Zinaya yaklaşmamak.
7. Haksız yere adam öldürmemek, cana kıymamak.
8. Yetimlerin mallarına kötü ni­yetle el uzatmamak ve onlara iyi muamele etmek.
9. Verilen sözü yerin getirmek ve ahde vefada bulunmak.
10. Ölçerken tartarken doğruluktan ayrılmamak.
11. İyice tahkik edilip öğrenilmeyen şeylerin ardına düşmemek.
12. Kibirli gururlu bir tavır takın­mamak. Bu tavrı ilan edercesine kurula kurula yürümemek.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Haziran 2012       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Birinci Kat Sema

Sponsorlu Bağlantılar
Önce “Dünya” semasına varıldı. Oranın bekçisi olan melek ile Cebrail (as) arasında şöyle bir muhavere cereyan etti:
“Sema kapısını aç!”
“Kimsin?”
“Ben Cebrail‟im.”
“Yanında kimse var mı?”
“Yanımda Muhammed (as) var.”
“Kendisine gelsin diye izin verildi mi?”
“Evet! İzin verildi.”
Bunun üzerine sema kapısı açıldı ve melek:
“Hoş geldin, yâ Cebrail! Hoş geldin yâ salih peygamber Muhammed!”
diye karşıladı.Peygamberimiz (sav) birinci kat semada pek çok hikmetli işleri gördü ve pek çok acaib şeyleri temaşa etti. Bunlardan bizi ilgilendiren bazı hususları açıkladı, bir çoğunu da bizi alakadar etmediği için beyan etmedi. Orada bir adamı gördü. Sağında ve solunda bir takım gölge gibi karartılar vardı. Sağına bakarak gülüyor, soluna bakarak ağlıyordu. Peygamberimiz (sav) Cebrail (as) ın ilamı ile ona selam verdi.O da selamı
“Hoş geldin ya salih peygamber, salih oğlum!”
dedi.Peygamberimiz (sav) Cebrail‟e (as) sordu:
“Bu kimdir?” Cebrail (as): “Bu atan Adem (as) dır.
Sağında ve solundaki karartılara gelince sağındakiler cennetlik olan çocuklarıdır; solundakiler ise cehennemi hak edenlerdir. Bunun için sağa bakınca güler, soluna bakınca da ağlar” dedi.9 Peygamberimiz (sav) orada bulunan meleklerin hep kıyam üzere ayakta Allah‟a ibadet ve zikir üzere olduğunu görerek Cebrail‟e (as) sorar: “Bunlar ne yapıyorlar?” Cebrail (as)“Bunların ibadetleri kıyam üzere Allah‟ı anmaktır. Kıyamete kadar böyle ibadet etmekle mükelleftirler. Dua et Allah sana da böyle bir ibadet nasip etsin” dedi.

İkinci Kat Sema

Burada peygamberimiz (sav) Hz. Yahya (as) ve Hz. İsa (as) ile görüştü ve konuştu. Meleklerin hepsinin rükû vaziyetinde ibadet ve yüce Allah‟ı tesbih ediyorlardı. Tesbihleri
“Sübhanallahi ve bihamdihi sübhanellahi‟l-azîm”
şeklindeydi.Peygamberimiz (sav) orada bir melek gördü ki 40 bin başı var, her başında 40 bin dili var ve her dilinde ayrı ayrı lisanlarla 40 bin şekilde Allah‟ı tesbih etmekteydi.10Peygamberimiz (sav) sordu:
“Ya Cebrail bu melek ne meleğidir?”
Cebrail (as) cevap verdi:
“Bu Allah‟ın rızka müekkel kıldığı meleğidir. Dünyadaki tüm rızka muhtaç varlıkların ibadet ve fıtrî dualarını temsil ettiği için böyle kırk bin başlı ve her başında kırk bin dili vardır.”
buyurdu.Peygamberimiz (sav) bunun üzerine dünyanın içinde bulunan kırk bin tür bitki, kırk bin nevi havanatı düşündü ve onların ibadet ve zikirlerini temsil eden ve onlar namına Allah‟tan rızık isteyen bu meleğin ne derece gerçekçi ve dünya ile alakadar olduğunu anlayarak Allah‟ın hikmetli işlerine hayran oldu.

Üçüncü Kat Sema

Peygamberimiz (sav) oradan Cebrail (as) ile üçüncü kat semaya yükseldi. Orada Hz. Yakup ve Hz. Yusuf (as) ile karşılaştı. Onlarla selamlaştı ve konuştu.Sonra Davud ve Süleyman (as) ile de görüştü. Çünkü onlar da bu semada idiler. Bu semada yüce Allah‟ın saltanat ve Ulûhiyeti, şefkat ve Rububiyeti daha ziyade tecelli ettiği için Şefkat kahramanı olan Yakub (as) ile saltanata mazhar peygamberler burada idiler.Burada bulunan melekler hepsi secde halinde Allah‟a ibadet ediyorlardı. Ta‟zim için bir secdeden kalktıkları zaman derhal ikinci secdeye varıyorlardı. Bunun için peygamberimiz (sav) e emredilen namaz ibadetinde bir ruku iki secde farz kılınmıştır.


Dördüncü Kat Sema

Peygamberimiz (sav) oradan dördüncü kat semaya yükseldi.Burada İdris (as) ile karşılaştı ve onunla konuştu. Yine orada Azrail‟i (as) gördü. Heybetinden peygamberimiz (sav) titredi. Önünde bir defter vardı. Oradan gözünü ayırmıyordu. Cebrail (as) peygamberimizi ona tanıttı. Peygamberimiz (sav) de ondan ümmetinin canını kolay almasını raca etti. Bu sema “Yuhyi” ve “Mümit” ola Allah‟ın mevt ve hayata mazhariyetin en fazla tecelli ettiği sema olduğu için hayata mazhar İdris (as) ile meleku‟l-mevt olan Azrail (as) ın makamı burada bulunuyordu.


Beşinci Kat Sema

Peygamberimiz (sav) burada da Hz. Harun (as) ile karşılaştı ve konuştu. Burada melekler zikir ve tesbih ile meşgul idiler. Zikirleri
“Sübhane‟l Vâhidü‟l Ahad. Sübhane‟l Ferdü‟s-Samed. Sübhanellezi lem yelid ve lem yuled, ve lem yekun lehuküfüven ehad”
şeklinde idi.

Altıncı Kat Sema

Bu sema, mütekellim olan Allah‟ın Kelam sıfatının azami derecede tecelligahı olduğu için dünyada kelama mazhar olan Musa (as) burada bulunuyordu.
Peygamberimiz (sav) onun ile görüştü, selamlaştı ve konuştu.

Yedinci Kat Sema

“Beyt-i Mamur” denilen meleklerin kıblesi burada bulunuyordu. Cebrail (as) peygamberimize (sav) burası hakkında bilgi verdi.
“Bu beyti ziyaret için her gün 70.000 melek gelir. Bir daha kıyamete kadar kendisine ikinci kez sıra gelmez”11
buyurdu.Peygamberimiz (sav) burada sırtını Beyt-i Mamura vermiş bir kürsü üzerinde oturan yaşlı ve heybetli bir zatı gördü. Cebrail (as) onu “Bu atan İbrahim‟dir” (as) diye tanıttı.Peygamberimiz (sav) ona selam verdi ve onun ile konuştu.İbrahim (as) peygamberimize (sav) tavsiyelerde bulundu. Son olarak da şöyle dedi:
“Ümmetine benden selam söyle. Onlara „Cennetin toprağı güzel, suyu tatlı, arzı da düzve geniştir‟ de.
Oraya bol bol fidan dikmelerini söyle.”Peygamberimiz (sav) sordu:
“Cennete nasıl fidan dikilir?”
İbrahim (as) buyurdu:
“Sübhanallahi ve‟l-hamdü lillahi ve La ilahe İllaallahu vallahüekber. Ve la h avle ve la kuvvete illa billahi‟l aliyyül azîm”
zikrini ve tesbihini çok söylesinler.Cennetin fidanları bu kelimelerdir. Dünyada bunu söylerlerse, cennette de bunun meyveleriniyerler” dedi.Evet, “Sidretu‟l-Münteha”da bulunan “Cennetu‟l-Me‟vâ” nın13 mahsulâtı yeryüzündeki tesbihat ve tahmidattır ki orada şecer ve semer suretinde temessül eder. Burada“Elhamdülillah” dersin, orada “Elhamdülillah” yersin.14 Peygamberimizin (sav) “Sidretü’l-Münteha” Makamına Yükselmesi ve“Rü’yetullah”a Mazhar Olması:Cebrail (as) yedinci kat semadan sonra peygamberimizi (sav) cennetten getirilen“Burak” adında bir binek ile Allah‟tan başkasının bilmediği yüce makamlara yükseltti.Sonunda “Sidretü‟l-Müntehâ” ya çıkarttı.15 Bu öyle bir ağaç şeklinde bir âlem idi ki kökleri arştan kaynaklanıyor, dalları ise tüm mükevvenâtı kuşatmıştı. Mahlûkat içinde güzelliğini tasvir etmek imkânsız idi. Tüm varlıkların sonu oraya dayanıyor ve o kaynaktan besleniyordu.Tüm varlıkların sonu oraya dayanıyordu.16 Nihayet peygamberimiz (sav) öyle bir yere ulaştı ki orada “kaderi ve kazayı” yazan kalemin cızırtısını ve sesini işitti.17 Burada peygamberimize (sav) dört nehir gösterildi. İkisi zahirî, ikisi ise batınî idi.Cebrail‟a (as) sordu. “Bu nehirler nedir?” Cebrail (as): “İki batınî nehir cennettendir. Zahirî olan ikisi ise Fırat ve Nil nehirleridir” şeklinde cevap verdi.18 onra Cebrail (as) peygamberimize (sav) Cennetten “Refref” adında yeşil bir binek getirdi. Peygamberimizi (sav) ona bindirdikten sonra Cebrail (as) aslî şekli ile peygamberimize (sav) görünerek: “Ya Resulallah! Burası “Sidretu‟l-Müntehâ” dır. Her şey burada nihayet bulur, sona erer. Buradan öteye bir adım daha gidecek olsam yanarım. Bundan sonra ancak sana müsaade vardır. Sen gidebilirsin. Bu Allah‟ın sana olan lütfudur. Yolunu da o gösterir” dedi ve peygamberimizden (sav) ayrıldı. Peygamberimiz (sav) buradan Refref ile keyfiyetini bilemeyeceğimiz şekilde Aziz ve Cebbar olan Rabbe yükseltilerek yaklaştırıldı.

Peygamberimiz (sav) yüce makamlara yükselerek “İmkân ve Vücub Ortası” olarak tabir edilen “Kâb-ı Kavseyn” makamına yükseldi. Yüce Allah‟ın: “Yâ Muhammed! Korkma! Yaklaş!” hitabına mazhar oldu. Nihayet hiçbir mahlûkun erişemediği “Kurbiyet-i İlahiye‟ye” ve ilahi ikram ve ihsanlara nail oldu.19 Peygamberimiz (sav) burada yüce Allah ile 90 bin kelam mükâlemede bulundu. Ve o gece Allah “Vahyetmek istediğini vahyetti.”20 Sonunda yüce Allah peygamberimize (sav)“Rü‟yetini” nasib etti. Peygamberimiz miraçdaki bu mükâlemeden sonra baş gözü ile Rabbini gördü. Böylece “Rü‟yetullah” vaki oldu. Peygamberimiz (sav) in miraçda Rabbini görmesi ilede ümmetinin ahirette, yani cennette Rü‟yetullah‟a mazhar olmasının yolu açılmış oldu.21 Bu konuda Abdullah bin Abbas (ra) şöyle der: “Peygamberimiz (sav) yüce Allah‟ı baş gözü ile gördü. İbrahim‟in (as) „Halilullah‟, Musa (as) ın „Kelimullah‟ olduğu biliyorsunuz.Peygamberimizin (sav) „Rü‟yetullah‟a mazhar olmasına mı şaşıyorsunuz?”22

Gelibolulu Yazıcızâde Muhammed Efendi bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Ona evvel sıfatıyla tecellî eyledi Allah. / Pes ondan sonra zatıyla tecelli eyledi Allah!”23 Bediüzzaman Said Nursi (ra) miracın en büyük semeresinin “erkân-ı imaniyenin hakaıkını göz ile görmek, cenneti, ahireti, hatta Zât-ı Zülcelâli göz ile müşahede etmek”olduğunu açıkça belirtmektedir.24 Peygamberimizin Rü‟yet-i İlahiyeye mazhariyetinin meyvesini de cennette müminlerin Cemalullah‟ı temaşa lezzeti ve nimeti olduğunu ifadeeder.25
İbn-i Saad, Tabakat, 1:214
Buhari, Sahih, Kitabu‟l-Enbiya, 48 (4: 141) ; Müslim, Sahih, Kitabu‟l-İman, 74 (1:145) ; Tirmizi, Kitabu‟t-
Tefsir, 5:300; İbn-i Hişam, Sire, 2:39; Beyhaki, Delail, 2:111; Darimi, Sünen, 2:36
9Buhari, Sahih, 1:92; Müslim, Sahih, 1:148; Müsned-i Ahmed, 5:143

İbn-i Hacer, Fethu‟l-Bârî, 8:402; Münavî, Feyzü‟l-Kadir, 2:82; Ayrıca izahı için bakınız: Sözler, Sözler,
(2005) 14. Söz s. 268 ve 33. Söz, 22. Pencere. s. 1098–1099
11Müslim, Sahih, 1:147; Müsned-i Ahmed, 3:149
12Müsned-i Ahmed, 5:418; Tirmizi, Sünen, 5:510

Necm Suresi, 53:14–15
Bediüzzaman, Sözler, 533
15Buhari, Sahih, 4:249; Müsned-i Ahmed, 4:209
16Buhari, Sahih, 4:249; Müslim, Sahih, 1: 146–149; Tirmizi, Sünen, 5:387
17Buhari, Sahih, 1:92; Müslim, Sahih, 1:149; Beyhaki, Delâil, 1:129
18Buhari, Sahih, Menâkıb, 42 (8:201)
19Buhari, Sahih, 8:204; İbn-i Kayyum el-Cevzî, Zâdü‟l-Meâd, 2:53; Kadı Iyaz, Şifâ-i Şerif, 1:160–163
20
Necm Suresi, 53:1–18; Buhari, Sahih, 6:51
21Bediüzzaman, Sözler, 534
22Müsned-i Ahmed, 1:285; İbn-i Hacer, Fethu‟l-Bari, 8:468; Hâkim, Müstedrek, 2:469; Heysemî, Mecmau‟z-
Zevâid, 1:79
23Gelibolulu Yazıcızade Muhammed, Muhammediye, (Osmanlıca) s. 101

M.Ali Kaya

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
5 Temmuz 2012       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Peygamberimizin (sav) “Sidretü’l-Münteha” Makamına Yükselmesi ve “Rü’yetullah”a Mazhar Olması:

Cebrail (as) yedinci kat semadan sonra peygamberimizi (sav) cennetten getirilen “Burak” adında bir binek ile Allah‟tan başkasının bilmediği yüce makamlara yükseltti. Sonunda “Sidretü‟l-Müntehâ” ya çıkarttı.15 Bu öyle bir ağaç şeklinde bir âlem idi ki kökleri arştan kaynaklanıyor, dalları ise tüm mükevvenâtı kuşatmıştı. Mahlûkat içinde güzelliğini tasvir etmek imkânsız idi. Tüm varlıkların sonu oraya dayanıyor ve o kaynaktan besleniyordu. Tüm varlıkların sonu oraya dayanıyordu.16 Nihayet peygamberimiz (sav) öyle bir yere ulaştı ki orada “kaderi ve kazayı” yazan kalemin cızırtısını ve sesini işitti.17
Burada peygamberimize (sav) dört nehir gösterildi. İkisi zahirî, ikisi ise batınî idi. Cebrail‟a (as) sordu. “Bu nehirler nedir?” Cebrail (as): “İki batınî nehir cennettendir. Zahirî olan ikisi ise Fırat ve Nil nehirleridir” şeklinde cevap verdi.18 Sonra Cebrail (as) peygamberimize (sav) Cennetten “Refref” adında yeşil bir binek getirdi. Peygamberimizi (sav) ona bindirdikten sonra Cebrail (as) aslî şekli ile peygamberimize (sav) görünerek: “Ya Resulallah! Burası “Sidretu‟l-Müntehâ” dır. Her şey burada nihayet bulur, sona erer. Buradan öteye bir adım daha gidecek olsam yanarım. Bundan sonra ancak sana müsaade vardır. Sen gidebilirsin. Bu Allah‟ın sana olan lütfudur. Yolunu da o gösterir” dedi ve peygamberimizden (sav) ayrıldı.
Peygamberimiz (sav) buradan Refref ile keyfiyetini bilemeyeceğimiz şekilde Aziz ve Cebbar olan Rabbe yükseltilerek yaklaştırıldı. Peygamberimiz (sav) yüce makamlara yükselerek “İmkân ve Vücub Ortası” olarak tabir edilen “Kâb-ı Kavseyn” makamına yükseldi. Yüce Allah‟ın: “Yâ Muhammed! Korkma! Yaklaş!” hitabına mazhar oldu. Nihayet hiçbir mahlûkun erişemediği “Kurbiyet-i İlahiye‟ye” ve ilahi ikram ve ihsanlara nail oldu.19
Peygamberimiz (sav) burada yüce Allah ile 90 bin kelam mükâlemede bulundu. Ve o gece Allah “Vahyetmek istediğini vahyetti.”20 Sonunda yüce Allah peygamberimize (sav) “Rü‟yetini” nasib etti. Peygamberimiz miraçdaki bu mükâlemeden sonra baş gözü ile Rabbini gördü. Böylece “Rü‟yetullah” vaki oldu. Peygamberimiz (sav) in miraçda Rabbini görmesi ile de ümmetinin ahirette, yani cennette Rü‟yetullah‟a mazhar olmasının yolu açılmış oldu.21
Bu konuda Abdullah bin Abbas (ra) şöyle der: “Peygamberimiz (sav) yüce Allah‟ı baş gözü ile gördü. İbrahim‟in (as) „Halilullah‟, Musa (as) ın „Kelimullah‟ olduğu biliyorsunuz. Peygamberimizin (sav) „Rü‟yetullah‟a mazhar olmasına mı şaşıyorsunuz?”22
Gelibolulu Yazıcızâde Muhammed Efendi bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Ona evvel sıfatıyla tecellî eyledi Allah. / Pes ondan sonra zatıyla tecelli eyledi Allah!”23
Bediüzzaman Said Nursi (ra) miracın en büyük semeresinin “erkân-ı imaniyenin hakaıkını göz ile görmek, cenneti, ahireti, hatta Zât-ı Zülcelâli göz ile müşahede etmek” olduğunu açıkça belirtmektedir.24 Peygamberimizin Rü‟yet-i İlahiyeye mazhariyetinin meyvesini de cennette müminlerin Cemalullah‟ı temaşa lezzeti ve nimeti olduğunu ifade eder.25

13 Necm Suresi, 53:14–15
14 Bediüzzaman, Sözler, 533
15 Buhari, Sahih, 4:249; Müsned-i Ahmed, 4:209
16 Buhari, Sahih, 4:249; Müslim, Sahih, 1: 146–149; Tirmizi, Sünen, 5:387
17 Buhari, Sahih, 1:92; Müslim, Sahih, 1:149; Beyhaki, Delâil, 1:129
18 Buhari, Sahih, Menâkıb, 42 (8:201)
19 Buhari, Sahih, 8:204; İbn-i Kayyum el-Cevzî, Zâdü‟l-Meâd, 2:53; Kadı Iyaz, Şifâ-i Şerif, 1:160–163
20 Necm Suresi, 53:1–18; Buhari, Sahih, 6:51
21 Bediüzzaman, Sözler, 534
22 Müsned-i Ahmed, 1:285; İbn-i Hacer, Fethu‟l-Bari, 8:468; Hâkim, Müstedrek, 2:469; Heysemî, Mecmau‟z-Zevâid, 1:79
23 Gelibolulu Yazıcızade Muhammed, Muhammediye, (Osmanlıca) s. 101

M.Ali Kaya
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

13 Nisan 2011 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
22 Kasım 2010 / P.u.S.u Müslümanlık/İslamiyet
6 Haziran 2007 / P.u.S.u Taslak Konular
15 Haziran 2010 / Daisy-BT Müslümanlık/İslamiyet
10 Haziran 2012 / P.u.S.u Müslümanlık/İslamiyet