Arama

İslam'ın Alkollü İçki ve Uyuşturucu Maddelere Bakışı

Güncelleme: 25 Kasım 2010 Gösterim: 19.215 Cevap: 0
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Kasım 2010       Mesaj #1
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
İçki deyince içinde az ve­ya çok oranda alkol bulunan içkileri kastedilmektedir.

İçkinin, zamanımızdaki çeşitlilikte olmasa bile, bazı türlerin çok eskiler­den beri bilindiği ve kullanıldığı mu­hakkaktır. Bu konuda kesin bir ra­kam vermek mümkün değilse de Mi­lattan çok önce yaşamış bazı kavim­lerin alkollü içki yapıp kullandığı bi­linmektedir.

İçkilerin en eskisi olarak bilinen şarabın, efsanevi bir şahsiyeti olan İran hükümdarı Cem veya cemşid ta­rafından icat edildiği rivayeti yaygın­dır. II. yüzyılda yaşamış iranlı şair Ömer Hayyam da, şiirlerinin baş ko­nusu şarap olduğu için Doğu'nun "mey" şairi olarak anılır. Eski Yunan'da ve Roma'da bir­çok şeyin tanrısı olduğu gibi şarabın da Dionisos ve Bacchus adında tan­rıları bulunduğu biliniyor.

İslam öncesi Arap toplumunda iç­ki, diğer bütün kötülükler gibi bilinen ve yaygın şekilde kullanılan bir nes­neydi. Gerek İslam öncesi, gerekse İs­lam sonrası Arap şairlerinden çoğu­nun şiirlerinde şaraptan, sarhoşluktan bahseden bölümlere rastlamak müm­kündür.
Türklerin İslam'ı kabul etmelerin­den önce "kımız" diye bir içki yapıp kullandıkları bilinmektedir. Kısrak ve deve sütünden yapılan bu içkiyi Türk­istan tarafında hâlâ kullananlar var­dır.
Türkler Müslüman olduktan son­ra, her alanda olduğu gibi içki konu­sundaki yasağa uymakta da titizlik göstermişlerdir. Buna rağmen her de­virde istisnalar olmuştur. Hem halk tabakasından hem de yönetici sınıf­tan içenler çıkmıştır. İçki alışkanlığı ve bunun doğurduğu zararlar bir ara öyle artmıştır ki, padişah IV. Mu­rat (1623-1640) şiddetli bir içki yasa­ğı koymak ve bunu amansız bir şekil­de uygulamak ihtiyacını duymuştur.

IV. Murat'ın içki yasağı halka şu söz­lerle duyurulmuştu:: "Dengeli, sağ­lam nesiller yetiştirmek, halkın gele­ceğini güven altına almak için, kulla­nım arasında yaşlı, genç, kadın, erkek Müslim, Gayri-m us! i m hiç kimse ra­kı gibi, şarap gibi akla pusu kurup imanı avlayan; afyon gibi, esrar gibi iradeyi kıskıvrak bağlayıp hayali az­dıran nesneleri ağzına koymayacak! Ve ülkemin güzel yüzünü lekeleyen meyhanelerin hepsi bu akşama dek yı­kılacak! Yıkılmamış olanlar içlerinde-kilere ve sahiplerine mezar olacak!

Duyduk duymadık demeyin! Sultan Murat kendisi geceleri kol geziyor."

Kuran'da içki:

Kur'an-ı Kerim indirilmeye başlan­dığı zaman Araplar da içki içmek, baş­ka birçok kötü alışkanlıklar gibi yay­gındı. Hemen herkes içiyordu. Dü­ğünlerde, eğlencelerde, panayırlarda su gibi içki içildiği bazı kesimlerin kendinden geçercesine sarhoş olduğu rivayetler arasındadır. Böyle bir or­tamda inan Kur'an içkiyi bir defada değil, kademe kademe, koyacağı ya­sağa alıştıra alıştıra yasaklamıştır. İn­sanları şiddetle alıştıkları şeylerden birden bire vazgeçirmenin zorluğu, bazen de imkânsızlığı insani deneyler­le de bilinmektedir. Allah (C.C.) de kullarının bu konudaki tutumlarına uy gun bir yol izlemiş, içkiyi bir çırpıda değil, tedricen yasaklamıştır. Bu yön­tem son derece başarılı olmuş, içki hakkında son inen ve içkiyi kesin ola­rak yasaklayan âyetle bütün Müslü­manlar içkiye tevbe etmiş ve yasağı te­reddütsüz benimsemişlerdir. Halbuki İslam'ın koyduğu bu yasaktan yakla­şık 14 asır sonra (I. Dünya Savaşı'-nın bitiminde) ABD'de alkollü içki yasağı konmuş fakat on yıl bile yü­rütülememiştir. Bunun için ünlü tıp profesörü (Hırs) "Münevver Ameri­ka'nın on yd bile sürdürmeye muvaf­fak olamadığı büyük toplum hizme­tini (alkol yasağım) İslam yüzyıllar­dan beri yapmış, nesilleri büyük bir beladan korumuştur" (2) demiştir.

Kur'anda içki hakkında dört âyet vardır.

Bunlardan ilki olan "Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de içki ve güzel bir rızık edinirsiniz" (3)
mealindeki âyette içkiye ait bir kötü­lükten, bir zarardan söz edilmediği için kimi bilginler bu âyeti Kur'an'-daki içki yasağı ile ilgili âyetlere dahil etmezler. Bir yasak söz konusu ol­madığı için mü'minlerden de dileyen içiyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) de sesini çıkarmıyordu.

Ashabın (Pey­gamberimizin sadık arkadaşları) ileri gelenlerinden Hz. Ömer, muaz ve ba­zıları (Allah onlardan razı olsun). "Ya Resûlailah, hamr (içki) hakkın­da bize bir fetva ver (görüş bildir), içki aklı gideriyor" dediler. Bunun üzeri­ne Bakara Sûresi'nin 219. âyeti indi: "Sana içki ve kumardan soruyorlar, de ki, bu ikisinde büyük günah var­dır. İnsanlar için bazı faydalar vardır. Fakat günahları faydalarından daha büyüktür" (4) .


Bu ayetle ilk defa içki ve kuma­rın kötülüğünden, günâhından bah­sediliyordu. Bu ayetin gelmesi üzeri­ne içkiyi bırakanlar oldu. Kesin bir yasak söz konusu olmadığı için de­vam edenler de vardı.
Daha sonra bazı mü'minler içkili . bir akşam yemeği yemişler, arkasın­dan namaza durmuşlardı; imam olan zat sarhoşluk yüzünden namaz süre­sini yanlış okudu. İşte bu olay üzeri­ne içki hakkındaki üçüncü ayet olan "Siz sarhoş olduğunuz zaman ne söy­lediğinizi bitinceye (şuurunuz yerine gelenciye) kadar namaza yaklaşma­yın" (5) anlamındaki ayet geldi. Bu ayetin gelmesi üzerine de mü'minlerin birkısmı içkiye tevbe etti. Fakat içen­ler yine vardı.

Bir gün ashabdan İtban lbni Ma­lik, Sa'd lbni Ebi Vakkas ve birkaç kişiyi evine davet edip ziyafet verdi. Yendi, içildi, sarhoş olundu. Sarhoş­luğun tesiriyle ziyafete katılanlar ara­sında kavga çıktı, Sa'd lbni Ebi Vak­kas kavgada yaralandı. Hz. Peygam­bere durumdan şikâyette bulundu.
Bu olay üzerine Peygamberimiz (S.A.V.)'in "Ya Rabbi içki hakkın­da bizi tam bir şekilde aydınlat (ke­sin ve açık bir hüküm bildir)" diye dua etmesi üzerine Maide Suresi'nin "Ey iman edenler, içki, kumar, tapıl­mak için dikilmiş taşlar (putlar), fal oklan şeytan işi bir pisliktir. Bunlar­dan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" mealindeki ayet indi. Bu ayetin inmesi üzerine bütün mü'minler içki­ye tevbe ettiler. Çünkü yasak kesin­di. Tereddüt kalkmıştı. Herkes evle­rindeki içkileri sokaklara döktü. Bu ayet inince Hz. Ömer'in "Tamamen vazgeçtik ya Rabbi?" Hz. Ali'nin "Bir denize bir damla şarap düşse, sonra o deniz kuruyup yerinde otlar bitse orada hayvan otlatmazdım." -Abdullah bin Ömer'in de "Bir par­mağım şaraba girmiş olsa o parmak bende kalmazdı (keser atardım)" de­dikleri rivayet edilmiştir (7). Bu söz­ler ashabın ne derece takva sahibi ol­duklarının da değerli ve ibretli örnek­leridir.

Şarap (hamr) ve diğer içkiler

Kur'an'da içki karşılığı kullanılan kelime "HAMR"dır. Bu, örtmek an­lamına gelen bir kelime olup çiğ üzüm şırasından yapılan şaraba ad olmuş­tur. Şarap sarhoş edici niteliği ile ak­lı bürüyüp örter, diğer bir deyimle ka­fayı dumanlar ki buna "humar" de­nir. Hamr'ın şaraba ad oluşu hususi bir adlandırma ise de aklı karıştıran, şuuru bulandıran başka şeylere de hamr denir. Bu anlamda kullanıldı­ğında hamrın kapsamına yalnız şarap değil sarhoşluk verici her şey girer. İmam Malik, Şafiî ve bunlardan ön­ceki ve sonraki*birçok alim de Kur'-an'daki hamr sözünü "müskir" (sar­hoşluk veren) her şeyi anlatmak için kullanmışlardır. Yine buna bağlı ola­rak müskir bir maddenin yalnız sar­hoşluk verici miktarının değil, dam­lasının dahi haram oluşuna hükmet­mislerdir. Ayrıca şarap ve elde edilişi şarabın aynı olan şampanya ve kay­nak gibi içkilerin içilmeleri haram ol­duğu gibi ayn'ları (kendileri, madde­leri) de necis (pis) kabul edilmiştir.

Hadislerde içki

Kur'an-ı Kerim'i en iyi anlayan ve anlatanın Peygamberimiz (S.A.V.) ol­duğunda şüphe yoktur. Hz. Peygam­ber Kur'an'da kısa ve öz olarak bil­dirilen bazı konuları anlayıp, kavra­yabileceğimiz hale getirecek en yetkili kişidir. O da bunu hakkıyla yapmış­tır. İçki konusunda, da bu böyledir. Peygamberimiz (S.A.V.) içki konu­sunda tereddütleri giderici, açık ve an^ laşır beyanlarda bulunmuştur. Pey­gamberimizin içki ile ilgili olarak söy­lediği sözlerden bazıları tüm dünya­da içki aleyhtarlarının dillerinden dü­şürmediği vecizeler haline gelmiştir: "İçki bütün kötülüklerin anasıdır", "İçki ilaç değil kendisi bir hastalıktır" gibi.

Hz. Peygamber içki konusunda bütün açık kapıları kapamıştır. Te­reddüde meydan bırakmamıştır. "Sarhoşluk veren her şey haramdır" . Bu kesin bir tutumdur. "Bura­dan sarhoşluk verici şeylerin haram olmayam yoktur" gibi bir hükme var­mamız kolaydır. Buna rağmen bu ha­disten "Alkollü bir içkinin sarhoşluk vermeyecek miktarı haram olmayabilir" gibi bir anlam çıkarma­ya kalkışanlar olabilir. Fakat Pey­gamber (S. A. V.)'in şu hadisi buna as­la imkân bırakmaz: "Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır" (9). Bu ölçüye vurunca içkinin damlası için dahi mazeret bulmak mümkün ol­maz. Bir içki çok içildiği zaman sar­hoş ediyorsa, sarhoş etmeyecek kadar az miktarı da haramdır. Ayrıca içki­nin sarhoş edici miktarı kişiden kişi­ye değişir. Kimi bir kadeh içki ile sarhoş olurken kimi bütün bir şişeyi iç­se banamısın demez. Bu bakımdan al­kollü içkinin herkes içiıî geçerli ola­cak şekilde sarhoş eden ve etmeyen miktarını belirlemek imkânı yoktur. En iyisi Hz. Peygamber (S.A.V.)'in koyduğu ölçüdür: Çoğu sarhoşluk ve­ren şeyin azı da haramdır. İçkiye karşı ortaya konacak en esaslı tavır budur. Zamanımızda bunun dışında yöntem­lerle alkolün zararlarını önlemeye ça­lışan kişi, kuruluş ve ülkelerin hepsi başarısızlığa uğramaktadır.

Peygamberimiz (S.A.V.)'in bir hadisi de şudur: "İçkiden kaçının, çünkü o bütün kötülüklerin anasıdır" (20). Bir başkası da "İçki ilaç değil kendisi bir hastalıktır" (21). Bu iki hadis, içkinin yüzyıllar boyunca sebep olduğu, zamanımızda ise daha büyük bir şiddetle sebep olmaya devam et­tiği kişisel ve toplumsal kötülüklerin, hastalıkların yüzyıllar öncesinden ha­ber verilişidir. Bizim baştan beri an­latmaya çalıştığımız da zaten Hz. Pey-gamber'in şu iki cümlelik iki hadiste özetlediği durumdur. İçkinin fenalık­ları her devirden çok günümüzde du­yulmakta bunun için de önlenmesi hususunda büyük gayretler gösteril­mektedir. Bu gayretlerin bir bölümü­ne yeri geldikçe temas ettik.

İslam içki meselesini şöyle hallet­miştir: Kur'an tedrici bir yasaklama yolunu seçmiş, konu ile ilgili son ayet­te yasağı kesinleştirmiş; Allah'ın Re­sulü de arkasından tüm tereddütleri silip atacak bir tutum ortaya koymuş­tur, "Kim Allah'a ve ahire! gününe inanıyorsa üzerinde içki dolaştırılan sofraya oturmasın" (12).

İslam ve uyuşturucu maddeler

Daha önce belirttiğimiz gibi Kur'­an'da her konuda ayrıntı bulunma­makta ancak öz olarak değinilmekte­dir. Baştan beri alkollü içki üzerinde duruyoruz. Kur'ân'da içki karşılığı olarak yalnız "hamr" sözü kullanıl­mıştır. Hamr dar anlamda şarap ve el­de edilişi şaraba benzeyen içkilerin karşılığı olarak anlaşılıyordu. Halbu­ki şarap anlamına gelen hamnn yasak oluşu bir içki olduğu için değil, sar­hoşluk verdiği içindir. Haram hükmü sarhoşluk vermesi yüzünden konmuş­tur. Hamnn Kur'ân'da yasaklanma­sından sonraki yüzyıllarda birçok meyve ve hububattan daha önce bi­linmeyen birçok içki üretilmiştir. "Kur'ân'da yalnız şarap yasaklanmış­tır, Kur'an'ın indirilmesinden sonra üretilen içkilere dair bir haramlık bir yasak söz konusu olamaz!" diyebilir miyiz? Elbette diyemeyiz. Çünkü şa­raptaki haram, sarhoşluk vermesi, ak­lı perdelemesi illeti üzerine konmuş­tur. İçinde alkol bulunan her içki sar­hoş edici bir nitelik taşıdığına göre şa­raba kıyasla onlar da haramdır. Şa­rabın haram oluşundaki illet kendile­rinde mevcutur.

Peygamberimiz (S.A.V.)'in açıklamaları da bu doğ­rultudadır. Bu noktada bütün din bil­ginleri de birliktir. Bu nedenle din bil­ginleri Kur'ân'da bahsi geçmeyen ama alkolden bile ileri derecede uyuş­turucu, insan aklını perdeleyen, şuu­ru körleten esrar, afyon, eroin, mor­fin gibi maddelerin de din açısından haram olduğuna tereddütsüz hükmet­mişlerdir. Aslında alkolden daha ze­hirleyici ve öldürücü olan esrar, ero­in, morfin gibi nesneler alkol ölçüsün­de yaygın kullanılmadığı için kişisel ve toplumsal zaran ve yıkıcılığı alko­lün verdiği zarar ve yıkıcılık boyutla­rına ulaşmamıştır. Bunun da sebebi elde edilmesinin hem çok zor, hem çok pahalı hem de kanunen şiddetli bir şekilde yasaklanmış olmasıdır. Eğer alkollü içkilerin elde edilebildi­ği kolaylıkta esrar eroin gibi madde­ler elde edilebilse, kanuni bir yasak­lama da söz konusu olmasa bunların kulanılması yüzünden ölüm oranları o ölçüde yüksek, toplumsal zararları da aynı ölçüde tahripkâr olurdu. Bu nedenle içkinin haram oluş illetini faz­lasıyla taşıyan uyuşturucu maddelerin İslam nazarında haram oluşu normal, akıl ve mantığa uygun bir durumdur.


"Esrar, afyon, eroin, kokain, morfin gibi maddeler alkollü içkile­rin tesirini fazlasıyla taşımaktadırlar. Zararları da bu tesir ölçüsünde faz­ladır. İslam'm ana kaynaklan helal ve haram olan şeylerin bir kısmını zik­retmesi, geri kalanların haram ve he­lal kılınma illetini taşımalarına göre hükme bağlanmalarını istemiştir. Şu halde haram hükmünün illetini (sar­hoş etme, uyuşturma) taşıyan bütün maddeleri vücuda almak haramdır" (13)



2) Dr. Haluk Nurbaki, a.g.e., s. 38.
3) Nahl sûresi, âyet: 67.
4) Bakara sûresi, âyet: IV.
5) Nisa suresi, ayet: 43.
6) Maide suresi, ayet: 90.
7) Elmalın Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. 2, s. 764.
8) Müslim, Kitap el-Eşribe, 3
9) Tirmizi, Kitap el-Eşribe, 25.
10) Sünen-i Nesai.
11)» Müslim, Kitap el-Eşribe, 12.
12) Tirmizi, Katip el-Edeb.
13) Hayreddin Karaman, Günlük Hayatımızda Haramlar Helaller, s. 44.


İslam Ansiklopedisi


Benzer Konular

24 Mart 2013 / Misafir Cevaplanmış
14 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
14 Kasım 2008 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet
25 Ekim 2011 / Misafir Soru-Cevap