Arama

İslamiyetle İlgili Düşünce Yazıları - Sayfa 2

Güncelleme: 15 Şubat 2016 Gösterim: 5.192 Cevap: 14
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
9 Temmuz 2015       Mesaj #11
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Bugünkü yazımda, Kur’an da geçen HURİ sözleriyle kimden bahsediliyor, sizleri bu konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak için, Kur’an dan yardım almak yerine, rivayet ve sanı bilgiler ışığında ayetleri anlamaya çalıştığımız için, ayetleri yanlış anlıyoruz. Konuyla ilgili bir örnek vermek istiyorum.

Sponsorlu Bağlantılar
Nebe 31–32–33–34: Şüphesiz ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARA bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, GÖĞÜSLERİ ÇIKMIŞ GENÇ KIZLAR ve dolu dolu kadehler vardır. (Diyanet yeni meali)

Bu ayeti bu haliyle, iman eden bir kadın mümin okuduğunda, acaba nasıl bir soru gelir aklına? İman eden erkeklere böyle genç Bayan HURİLER verilecekte cennette, biz kadınlara ne verilecek? İşte ayetleri doğru olmayan bilgiler ışığında anlamaya çalışırsak, böyle yanlış düşüncelere kapılır insanlar. CENNET YALNIZ ERKEKLERİN ÖDÜLLENDİRİLECEĞİ BİR YER DEĞİLDİR. KADIN, ERKEK TÜM İMAN EDENLERİN EŞİT ŞARTLARDA ÖDÜLLENDİRİLECEĞİ, HUZUR İÇİNDE YAŞAYACAĞI, ALLAH IN BİZLER İÇİN HAZIRLADIĞI ÇOK ÖZEL BİR MEKÂNDIR. Sizlere daha önce yayınlanan, yine Diyanetin eski mealinden, aynı ayetin tercümesini örnek vermek istiyorum.

Nebe 31–32–33–34: DOĞRUSU, ALLAH'A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARA kurtuluş, bahçeler, bağlar, YAŞITLAR ve dolu kadehler vardır. (Diyanet İşleri eski meali)

Diyanet İşleri başkanlığının eski Kur’an mealinde aynı ayette, Allah a karşı gelmekten sakınan kulları için vereceği ödül cennetinde, asla KADIN YA DA ERKEK BİR CİNSTEN BAHSEDİLMEMİŞ. Yalnız YAŞIT EŞLERDEN BAHSETTİĞİ HALDE, bizler yalnız erkeklere has verilecek güzel genç kızlardan bahsedildiğinin yakıştırmasını ayete yapmamız, bizlerin ne derece Kur’an ı anlamaya çalıştığımızın açık örneğidir. İlginç olanı, Diyanetin daha sonra bu ayeti tercüme ederken, neden değiştirme gereği duyduğudur. Bu örnekten de anlıyoruz ki, Diyanet her geçen gün, batıl düşüncelerin etkisinde ayetleri topluma anlatıyor olmasıdır. BUDA TOPLUMUMUZ İÇİN BÜYÜK BİR TEHLİKEDİR. Aynı ayete, başka farklı iki mealden de örnek verelim.

Nebe 31–32–33–34: Allah'a saygı duyanlar için umdukları yer, muhteşem bahçeler ve bağlar, müthiş UYUMLU HARİKA EŞLER ve dolup taşan kadehler vardır. (Bayraktar Bayraklı meali)

Nebe 31–32–33–34 : [Ama,] Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar için büyük bir tatmin vardır, muhteşem bahçeler ve bağlar, MÜTHİŞ UYUMLU HARİKA EŞLER ve dolup taşan [mutluluk] kadehleri. ( Muhammed Esed meali)

Muhammed Esed bu ayette geçen, müthiş uyumlu eşler çevirisinde kelimenin, birçok anlamı olduğunu söylemiş ve anlamlarının,( ke‘abe fiili ) çarpıcı olma”, “göz alıcı olma”, “üstünlük” yahut “ihtişam” olduğunu yazmış. Bu kelimenin bir insan için kullanıldığında, “o, [başka bir kişiyi] gözalıcı/çarpıcı veya muhteşem veya harika yaptı” anlamına geldiğini de belirtmiş. Hem ke‘abe fiilinin, hem de ke‘b isminin bu mecazî(değişmeceli) anlamına bağlı olarak kâ‘ib isim-fiili, HALK DİLİNDE “GÖĞÜSLERİ GÖZALICI HALE GELEN veya TOMURCUKLANAN KIZ” anlamında kullandığını da belirtmiş. Ayeti tercüme edenler, ne yazık ki kelimenin asıl anlamı yerine, bazı hurafe hadislerin etkisiyle, halk dilindeki kullanılan mecazi(değişmeceli) anlamını seçerek tercüme etmeleri, Kur’an ın birçok ayetiyle çelişmiş ve ayetin yanlış anlaşılmasına neden olmuştur.

Hatırlarsanız Kur’an, KADIN VE ERKEĞİ NUR suresi 30 ve 31. ayetlerinde, bakışlarımız konusunda uyarmış ve dikkatimizi çekmiştir. Bu örneklerden de yola çıkarak, burada HURİ kelimesiyle kast edilen, tertemiz bakışlı, sadık iyi niyetli uyumlu EŞLER, yardımcı arkadaşlar kast edilmiş olması, büyük ihtimaldir.

Bizler bahsedilen hurileri, bana göre yanlış algılıyoruz. Çünkü bu konu, bizlere emin olmadığımız Allah ın hiç bahsetmediği, bilgiler ışığında anlatıldı da ondan. Bu dünyada yaşadığımız kadın ve erkek ilişkisini, nefsi arzularımızı, bizler cennette de yaşayacağımız algısıyla bakıyoruz bu konuya. Sizce cennette, bu dünyada yaşadığımız cinsellik, dizginlemeye çalıştığımız nefsimizdeki şehevi duygular, evlat edinme arzuları, cennette de olacak mı dersiniz? Ben hiç sanmıyorum, çünkü bu konuda Kur’an da hiçbir bilgi yok, ama bizler varmış gibi düşünüyoruz. Doğrusu bu konuda, daha fazla yorum yapmaktan korkarım.

Nahl 97: ERKEK VEYA KADIN, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.( Diyanet meali)

Kur’an asla kadın, erkek ayrımı yapmadan, yaptıklarımızın yani imtihanımızın karşılığını alacağımızdan bahseder. Bu durumda nasıl olurda cennette, yalnız erkeklere uyumlu hoş/güzel bakışlı bayan eşlerin, arkadaşların, yardımcıların verileceğini söyleriz. Kur’an Allah a karşı gelmekten sakınanlar için, HURİLERLE kadın erkek ayrımı yapmadan, eşleştirileceği anlatılır. Bu eşleşme nasıl olur, onun detayını Allah bilir. Allah Kur’an da açıklamadığı halde, meleklere dişi yakıştırması yapılmıştır. Allah bu konuda bizleri uyarıp, nereden biliyorsunuz dişi olduğunu, yaradılışına şahit mi oldunuz diyerek bizleri uyarmıştır. Ne yazık ki HURİ konusunda da, bizler aynı yanlışı yapıyoruz. HURİ konusunun geçtiği, diğer ayetlerden örnek verelim şimdide, farklı meallerden.

Duhan 54: Aynı şekilde onlara çok güzel eşler veririz. ( Bayraktar Bayraklı meali)

Duhan 54: İşte böyle. Bunun yanı sıra biz onları, iri gözlü hurilerle evlendiririz. ( Diyanet Vakfı meali)

Tur 20: Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik. (Elmalı Hamdi meali)

Tur 20: Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle EŞLEŞTİRMİŞİZDİR. (Yaşar Nuri meali)

Tur 20: Sıra sıra dizilmiş [mutluluk] sedirlerine uzanarak!” [denilecek.] Ve [cennette] saf ve temiz, güzel gözlü eşler ile onları evlendireceğiz. (Muhammet Esed meali)

Bu ayetlerin bir öncesinde bahsedilenlere baktığımızda, kadın ya da erkek ayrımı yapmadan, ALLAH A KARŞI SORUMLULUKLARININ BİLİNCİNDE OLAN TÜM İMAN EDENLERE, HURİ yani uyumlu eşlerin, arkadaşların, yardımcıların cennette verileceği anlatılıyor.

Allah bu konularda, çok fazla detay vermemiştir. Anlatılan cennet ile mükâfatlandırılan kadın ya da erkeğin, CENNETTE MEMNUN OLACAĞI EŞLERLE, YARDIMCILARLA BİRLİKTE OLACAĞIDIR. Yine cennette, dünyada birlikte evlenip yaşadığımız ve birbirimizden hoşnut olduğumuz, hatta beraberliğimize doyamadan veda ettiğimiz, eşlerimizle birlikte olacağımızı düşünmek, hepimizin arzusudur. Ama eşlerimizle, bu dünyada yaşadığımız cinselliğin olacağını düşünmemiz, bana göre büyük yanlış olur. Çünkü bu konuda da Kur’an da, hiçbir detay verilmemiştir. Evli olmayan ya da eşlerinden hoşnut olmamış, ya da bir kısım eşlerinin cennete giremediğini de düşündüğümüzde, HİÇ KİMSENİN EŞSİZ, ARKADAŞSIZ BIRAKILMAYACAĞI, YALNIZ KALMAYACAĞI müjdesi olarak da, bu ayetleri anlayabiliriz.

Cennet konusunda ki detayları, yalnız Allah bilir. Bizlere düşen Allah ın verdiği bilgileri doğru anlamaya çalışmak, bilgi vermedikleri konularda da, yalan yanlış sözlere inanmamak olmalıdır. Günümüzde bugün, cennet ve HURİLER konusunda, Allah ın asla bahsetmediği öyle şeyler anlatılmaktadır ki, bunlara inanmak ve kabul etmek, bizleri HARAMA götürür.

Allah Kur’an da, hakkında bilgi vermediğim, delil indirmediğim, açıklamadığım konularda konuşmamızı yasaklamış ve konuşmamızı haram kılmıştır. Lütfen Allah ın ikaz ve uyarılarına özen gösterelim ve Kur’an ın açıklamadığı konularda, anlatılan yanlış bilgilere inanmayalım. Böyle yaparak güzelim İslam dinini, hurafelerden uzak tutup, Kur’an ın yanlış anlaşılmasına da engel olmuş oluruz.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
15 Temmuz 2015       Mesaj #12
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Kur’an keşfedilmeyi bekleyen bir ışıktır, nurdur. Evet, Kur’an tüm zamanlara hitap eden, her çağın ve ilmin ışığın da toplumu aydınlatan, eşi benzeri olmayan bir rehberdir, Allah ın tebliğidir. Bugün biz Müslüman toplumlar olarak İslam ı, yüzlerce yıl önceki toplumların anladıklarını düşündüğümüz şekliyle bugün bizler anlamaya ve yaşamaya çalıştığımız için, Kur’an gerçekleri ile buluşamıyoruz. Çünkü onların, gerçekten Kur’an ı nasıl anladığını, tam olarak bizler bilmiyoruz. Bizlerin bildiği, doğruluğundan emin olamayacağımız rivayet bilgiler. Bu bilgileri Kur’an ile karşılaştırdığımızda, ne yazık ki bir çoğu hakkında Kur’an dan onay alamıyoruz.

Sponsorlu Bağlantılar
Bizler Kur’an ı anladığımızı zannediyoruz. Ama düşünmeden, ayetlerin özüne inmeden, hatta anlamını bilmeden okuyoruz. Bir başka deyişle, sorgulamadan bizlere öğretilenleri, din diye yaşıyoruz. Hâlbuki Kur’an her çağda, tüm toplumlara çağın gerçekleri ile hitap eden bir rehberdir.

KUR’AN IN EMİRLERİ, AMACA YÖNELİKTİR. Allah bizlerden ne istiyorsa, açıkça söyler Kur’an da. Bizler ayetleri çoğunlukla geleneklerimiz, toplumun anlayışı, değer yargıları ile Allah ın hükümlerini yerine getirmeye, ayetleri anlamaya çalışırız. Allah bizlerden ne istiyor, onu anlamaya çalışarak ayetin özüne ne yazık ki inemiyoruz. Bugün bizler İslam ı, günümüz ilmin ışığında değil, yüzlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan rivayet ve sanı bilgiler ışığında yaşamaya ve Kur’an ı anlamaya çalışıyoruz. Onun içinde, Allah ın bizlerden ne istediğini doğru anlayamıyoruz.

Bizlerin yapması gereken, Allah ın uyarısında olduğu gibi, yalnız Kur’an ın ipine sarılarak, onu keşfetmeye çalışmak olmalıdır. Yaradan emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diyorsa, lütfen bu uyarıyı dikkate alalım. Yoksa çok pişman oluruz. Allah Kur’an sizler için rehberdir der ve sorumlu tutulacağımız tüm bilgilerinde, Kur’an da açıklandığını söyler. Bakın bizlerin nasıl dikkatini çekiyor.

İsra 9: ŞÜPHESİZ Kİ BU KUR'ÂN, İNSANLARI EN DOĞRU VE EN SAĞLAM YOLA İLETİR ve Salih amel işleyen müminlere, büyük bir ecir olduğunu müjdeler. (Elmalı Hamdi meali)

Kur’an bizleri, en doğru ve en sağlam yola iletecekse, onun yanında dini yaşamak adına, başka kaynaklarında olduğunun söylenmesi, bizleri Kur’an dan uzaklaştıracaktır.

Dinde sakın bölünmeyin diyen Rabbimize inat, bölünmekte bereket, zenginlik vardır diyenler, kendilerine öyle bir yol çizmişlerdir ki, Kur’an yüksek bir yere asılıp, her bilginin olmadığı ve de herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan edilmiştir. Onun içindir ki Kur’an, adeta ŞİFRELİ ANLAŞILMASI ZOR, SAKLI KİTAP konumuna sokulmuştur.

Kur’an ın üstünü örtenler, onun keşfedilmesini önleyenler, ATALARININ HURAFE VE BATIL İNANÇLARININ DEVAMINI YAŞAMAK İSTEYENLERDİR. Lütfen bu gerçeklerin artık farkına varalım. Bizlere din diye öğretilen birçok konunun, aslında dinden olmadığını, gelin Kur’an ı keşfederek farkına varalım. Bakın Yaradan bizlere Kur’an için ne diyor.

Enbiya 10; Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki SİZİN BÜTÜN ŞEREF VE ŞANINIZ ONDADIR. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (Diyanet meali)

Allah yemin ederek bizlere çok açık, bakın ne söylüyor. Kur’an öyle bir rehber kitaptır ki, bütün şanınız, tüm ihtiyaçlarınız, dayanacağınız, yardım isteyeceğiniz, kurtuluşumuz yalnız Kur’an dır diyor. Ama bizler Allah ın sözlerine inanmak yerine, batılın, sanı ve rivayetlerin ardına düşerek, ne yazık ki Kur’an ı duymuyoruz bile. Onun içinde, yolumuzu şaşırdık, birbirimize düşman olduk.

DEĞERLİ DİN KARDEŞLERİM. VAKİT BİR SU MİSALİ GEÇİYOR. GELİN İMTİHANIMIZ SONA ERMEDEN, İNANCIMIZI ÖĞRENMEYİ, KEŞFETMEYİ BİRİLERİNE EMANET ETMEKTEN GERİ ALALIM VE BİZZAT KENDİMİZ KUR’AN I KEŞFETMEYE, BUGÜNDEN BAŞLAYARAK ÇABA HARCAYALIM.

Bunu yapmak içinde, Kur’an ı bolca anladığımız dilden, ayetler üzerinde düşünerek okuyalım, onu keşfedelim. Daha sonrada ayetleri Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışalım. Çünkü Kur’an bir bütündür, ayetleri de onun parçaları kollarıdır. Allah bir ayetinde bir hüküm verdiyse, asla bir başka ayetinde, onun tersini söylemez. Önce bunu unutmayalım.

Örneğin, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin kabul görmediği o günden sakının diyorsa Allah, lütfen başka şefaatçiler aramayalım. Ayetleri, kelimeleri eğip bükerek farklı anlamlar çıkarmayalım. Birileri kelimelere farklı anlamlar verip, bunun tersini kanıtlamaya çalışıyorsa, onlardan uzak duralım. Çünkü onlar batıl inançlarını, nefislerinde harmanlayıp, Allah ın sözlerini değiştirerek, dine fitne sokmaya çalışanlardır, bununda farkında olalım.

Günümüzde inancımıza, öyle yalan yanlış hurafeleri din diye sokmuşlardır ki, bunların farkına varabilmemiz için, önce Kur’an ile buluşmamız gerekir. Allah Kur’an a yakınlık gösterene, onu anlamaya çalışana çok daha yakın olacak ve BİZLERİN GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇARAK, dine sokulan hurafe, batıl inançlarımızın, farkına varmamızı sağlayacaktır. Allah çok açık bir hüküm veriyor ve bakın ne diyor.

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim diye hükmünü verdiği halde, bugün birileri yalnız Kur’an ile olmaz diyor da, Kur’an ın hiç bahsetmediği yüzlerce hükmü dine sokmaya çalışıyorlarsa, bizleri Allah ile aldatmaya çalışanlar var demektir. Lütfen bunların tuzaklarına düşmeyelim, aldatıcılara değil Rabbimize kulak verelim.

Dilerim Allah ın en doğru yolunu, Kur’an ı keşfederek, onun ışığıyla aydınlanarak farkında olan, Allah ın halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
13 Ağustos 2015       Mesaj #13
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Günümüzde bizler, İslam dini adı altında öyle bir inanç yaşıyoruz ki, cahiliye döneminde Ehli kitabın yaptığı yanlışları hiç aratmıyoruz. Cahiliye devrinde de, Allah ın gönderdiği kitaplar yeterli görülmemiş ve atalarından intikal eden hurafe ve batıl din diye yaşanmaya devam edilmişti. Aynı yanlışları biz Müslümanlarda ne yazık ki, inancımızı yaşarken bugün yapıyoruz.

Kur’an ın uyarılarından, yaptığımız bu yanlışların farkında olup, bu konuda yazılar yazarak Kur’an ile toplumu uyarmaya çalışanlar susturulmak ta, adeta din düşmanı ilan edilmektedir. Allah şahittir ki bende elimden geldiğimce, Kur’an ı referans alarak, onun rehberliğinde, bizlere din adına anlatılanları karşılaştırıyor, Kur’an ın onayını mutlaka alarak, yine Yaradan ın ayetlerini örnek göstererek, içimizdeki batılı ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Rabbim yanlışım varsa, bana doğruyu göstersin inşallah.

Tüm bu çabalarım, Kur’an gerçeklerinin ortaya çıkması ve din kardeşlerimin Kur’an dan haberdar olması adınadır. Bu çabalarımdan hoşnut olmayan bazı kesimler, yazdığım yazılarımın önünü kesmek beni, yazılarımı yayınladığım sitelerden attırmak adına, büyük çaba gösteriyorlar. ONLARI RABBİME HAVALE EDİYORUM. Bakın beni bir siteden yasaklamalarına ve siteye girişimi engellemelerine, nasıl bir sebep göstermişler. Onu yazalım ve üzerinde birlikte düşünelim.

(Kendi Yanlış Düşüncelerinizi Desteklemek için Kur'an da ki ayetleri bir magazinci gibi cımbızla alarak insanların AKLINI BULANDIRMA ve yalan yanlış dini bilgiler vermekten dolayı hesabınızı kapatıyorum ve açtığınız bütün konuları siliyorum.)

Benim kafa karıştırıcı, insanların akıllarını bulandıran bir insan olduğumu söylüyor. Aslında düşünmemiz gereken en önemli konu bence burası. Kafalar ne zaman karışık olur ve bir insanın aklı nasıl bulandıra biliriz? EĞER BİR İNSAN İNANCINDAN EMİN DEĞİLSE, HER KAFADAN BİR SES ÇIKIYORSA DİN ADINA, O İNSANIN, O TOPLUMUN KAFASI KARIŞIKTIR. Eğer bir Müslüman, imanını en emin merkezden, yani Kur’an dan öğrenmişse, böyle bir insanın asla kafası karışmaz, ona yalan yanlış bir bilgiyi, bunlarda Allah katındandır diye öğretemezsiniz. Telaşları böyle bir toplumun oluşmasını, istemedikleri içindir.

BENİM AMACIM KAFA KARIŞTIRMAK DEĞİL, KARIŞAN KAFALARI DURULTMAK, KUR’AN İLE AYDINLIĞA ÇIKARMAKTIR.

Beni sitelerinden yasaklamalarının nedeni olarak, kendi düşüncelerimi desteklemek için, Kur’an dan ayetleri magazinci gibi cımbızladığımı ve insanların akıllarını bulandırdığımı, yalan yanlış bilgiler verdiğimi de söylüyor. Aslında bunlar çok büyük ve affedilmeyecek ithamlardır. Bunları yapmaktan Rabbime sığınırım.

Önce şunu söylemeliyim ki din ve iman adına, hiç kimsenin kendi düşüncesi olamaz, olmamalıdır. Dinin tek sahibi Allah dır. İmanımızı nasıl yaşayacağımıza, nelere dikkat edeceğimize karar veren makam, yalnız bizleri yaratan Rabbimizdir. Onun içinde, benim din adına kendi düşüncem asla olamaz. Uyarıyı, ikazı yapan, kuralları koyan yalnız Kur’an dır. Onun içinde bizlerin yalnız Kur’an ın ipine sarılmamızı emreder Allah. Yine Kur’an ın sınırlarını asla aşmamamız gerektiği konusunda uyarır. Son noktayı koyar ve derki; SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM. Buna hükmeden Rabbimiz, sizce Kur’an ın dışından, Kur’an da hiç bahsedilmeyen, açıklanmayan herhangi konudan sorumlu tutar mı bizleri? Karar sizlerin.

Ne yazık ki bu gerçeklerin farkına varılmasını istemeyen cahiliye inançlarının takipçileri, din adına yaşanan yanlışları Kur’an ile topluma anlattığım için, sesimi kısmak yazılarımı engellemek istiyorlar. Belki geçici olarak başarılı olabilirler, ama unutmasınlar, Kur’an gerçeklerinin önünü keserek, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemenin büyük bir sorumluluğu, vebali vardır.

Kur’an ayetlerini magazinci gibi cımbızladığımı söylüyorlar. Hiç kimse ayetleri tek başına alıp, diğer ayetlerle bir bağlantı kurmadan doğru bir sonuca ulaşamaz. Önce onu söylemeliyim. Çünkü Kur’an bizzat kendisini anlatan, açıklayan eşi benzeri olmayan bir nurdur. Yani Allah bir ayetinde verdiği hükmün, diğer ayetinde tersini asla söylemez. Bunu söylemek Kur’an içinde çelişki yaratır.

Benim ayetleri cımbızladığımı söyleyenler, hâlbuki bizzat kendileri, bırakın ayetleri cımbızlamayı, AYETLERDE GEÇEN KELİMELERİ CIMBIZLAYARAK, kendi nefislerince anlamlar vererek, atalarının inançlarını aklamak adına, batıla ve hurafeye kanıt arama çabası içindedirler. TELAŞLARI BU YANLIŞLARININ, DİNE NASIL NİFAK SOKTUKLARININ FARK EDİLMESİ, ORTAYA ÇIKMASI ADINADIR.

Rabbimiz şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diye apaçık hükmünü verdiği halde, ayetlerde geçen bazı kelimelere öyle anlamlar veriyorlar ki, sanki yaradan HÂŞÂ sözünden cayıp, şefaat yetkisini bazı kişilere de verdiğini söylemekten çekinmiyorlar. Başörtüsü konusunda Allah hiçbir ayetinde, kadın başını örtmelidir demediği halde, kelimelere kendi nefislerinde anlamlar yükleyerek, kadının başının örtmesinin Allah emri olduğunu söylüyorlar. Yaradan ay halindeki kadının, asla ibadet edemeyeceği, oruç tutamayacağı konusunda bir yasak getirmediği halde, bu zihniyet ayette geçen bir kelimeye, inanılmaz anlamlar yükleyerek, ay halindeki kadınlar ibadet edemez, oruç tutamaz deme yanılgısı içine girebiliyorlar.

Sizlere sormak isterim, Kur’an ayetlerini ben mi cımbızlıyor ve toplumun aklını bulandırıyorum, yoksa beni yasaklayarak, yazılarımı sildirmeye çalışan bu kardeşlerimiz mi acaba, ayetlerde geçen kelimeleri cımbızlayıp, Allah ın Kur’an da asla hüküm vermediği, açıklamadığı konuları, dinin içindeymiş gibi gösterenler mi toplumu aldatıyor, aklını karıştırıyor?

Yanlış dini bilgiler vermekten Yüce Rabbime sığınırım. Din adına bilgi veren, yol gösteren Kur’an dır. ÜMMİ peygamberimizde yolunu Kur’an dan bulmuş ve topluma yalnız Kur’an ile hükmetmiştir. Bu söylediklerim benim düşüncelerim değil, Kur’an ın apaçık ayetleridir. DİN KİŞİSEL FİKİRLERLE YAŞANMAZ. DİN MÜLKÜN SAHİBİNİN SORUMLU TUTULACAĞIMIZI SÖYLEDİĞİ KUR’AN IN ÖĞRETİSİ İLE YAŞANIR. Toplumun aklını bulandıranlar, Kur’an ı yeterli görmeyip, dine batılı sokanlardır.

ONLARIN TELAŞLARINI ÇOK İYİ ANLIYORUM. ARTIK YALANLARI VE İFTİRALARI ORTAYA ÇIKIYOR, TOPLUM BİLİNÇLENMEYE BAŞLADI. Bu güneşi söndüremezsiniz. Beni durdurabilirsiniz, yazılarımı silebilirsiniz ama benim gibi milyonlarca Kur’an sevdalıları yetişiyor. Bu kısa ömrümüzde gelin batılı savunmak yerine, Kur’an gerçekleri ile yüzleşelim. Gerçeklerden asla kaçamazsınız. Vakit varken karanlıktan aydınlığa çıkalım.

Yaradan kimin Allah yolunda, en doğru yürüdüğünü yalnız ben bilirim diyorsa, gelin birbirimizi ötelemeden, dışlamadan dinleyelim. Ben Müslüman ım diyen, bizlerin din kardeşidir, onu uzaklaştırmak yerine yanımıza davet edelim. Bizim gibi düşünmeyebilir, ona saygılı olalım. Çünkü herkes imtihanını kendisi bizzat vermekle yükümlüdür. EĞER TAHAMMÜL EDEMİYORSAK BİRBİRİMİZE, İNANCIMIZDAN DA EMİN DEĞİLİZ DEMEKTİR.

İMANINDAN EMİN OLAN, ASLA FARKLI DÜŞÜNCEYE SAYGISIZLIK YAPMAZ. Eğer saygı duymuyorsa, kendisi gibi iman etmeyenlere sabrı yoksa böyle insanların korktukları bir şeyler var demektir. Yaradan emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diyorsa, gelin en emin FURKAN ın kulpuna yapışalım. Çünkü peygamberimizde öyle yapmış ve bizlere Kur’an ı emanet bırakmıştır. Peygamberimizin yürüyen Kur’an olduğunu söylüyorsak, Kur’an ın dışına asla çıkmadığını ve ümmetine onun dışından hükmedemeyeceğini bilmelidir. Tekrar hatırlatıyorum, Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye hükmünü verdiyse, sizce peygamberimiz ümmetine, Kur’an ın dışından tek kelime bunlarda dinin emridir der mi? Bu soruyu kendimize sormuyor ve doğru cevabını nefsimize veremiyorsak, bizlerde gerçekleri ortaya çıkarmak adına, görevimizi yapmıyoruz demektir.

Değerli din kardeşlerim. Bizleri Allah ile aldatanlardan kendimizi korumak istiyorsak, Allah ın koruması altındaki Kur’an ın ipine sımsıkı sarılalım ve onun sınırlarını asla aşmayalım. Bunu yapmadığımız ve Kur’an ın öğretisinin tam tersini yapmaya ısrarla devam ettiğimiz sürece, Allah ın asla affetmeyeceğini söylediği, gözleri perdeli ve gönülleri mühürlü kullarından oluruz.

Allah a yemin ederim ki amacım ve çabam Kur’an gerçeklerinin ortaya çıkması ve İslam dinine sokulan hurafe ve batılın içimizden temizlenip, son bulması adınadır.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
26 Kasım 2015       Mesaj #14
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Günümüz İslam toplumlarını, İslam ı yaşarken yönlendiren ve çok ciddi etkisi olan bir makam vardır. FETVA VERME MAKAMI. Hiç düşündünüz mü, Kur’an böyle bir makamın oluşumuna onay veriyor mu? Önce fetva ne anlama geliyor ona bakalım.

(İslam hukuku ile ilgili bir sorunun, dinî hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislam veya müftü tarafından verilebilen belge.)

(Fetva, bir hususun dine uygun olup olmadığını, hangi fıkıh kitabının neresinden alındığını bildiren hüküm, belge demektir.)

Demek ki bu konuda, öyle bir makam ihdas edilmiş ki, herhangi bir konunun dine uygun olup olmadığına karar ve belge veriyor. Bu sözler ve düşüncenin, inancın tamamı Kur’an öğretisine ters düşer. Çünkü Allah bizlerin din adına sarılacağımız kitabın, rehberin, hatta sorumlu olacağımız kaynağın, yalnız KUR’AN olduğunun hükmünü, açıkça Kur’an da vermiştir. Kur’an dan başka kaynak, belge nasıl olurda kabul ederiz.

Bizler gereken açıklamayı, Kur’an da bulamıyoruz da, onun için mi birilerinin fetvasına ihtiyaç duyuyoruz? Eğer evet dersek bu soruya, Allah ın Kur’an da ki uyarılarını kulak arkası yapıyoruz demektir. Çünkü Allah biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık, Allah unutucu değildir, her konuda nice örnekler verdik ki anlayasınız ayetlerini göz ardı ediyoruz, görmezden geliyoruz demektir.

Kur’an da fetva konusuna örnekler vardır. Örnek vermek gerekirse, Nisa 127. Ayetinde, peygamberimize hitaben Allah, senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar diyor ve bakın Rabbimiz devamında ne diyor. (De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor.) dedikten sonrada ayet indirerek, gereken bilgiyi Yaradan veriyor. Yine nisa 176 ayetinde, miras konusunda peygamberimizden fetva isteyenlere, Allah fetvasını açıklıyor ve gereken bilgileri veriyor. Yani fetva makamı yalnız Allah tır. O hükmeder ve gereken açıklamayı yapar. Daha doğrusu açıklama yaptığını, yine Kur’an söylüyor ve diyor ki, ALLAH HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.

Kur’an çok dikkat çekici bir uyarı yapar ve derki, HÜKÜM YALNIZ ALLAH INDIR. Birçok ayetinde de bu hükümlerin açık seçik açıklandığından bahseder. Bizlerde şöyle deriz. Kur’an kendisini açıklayan, eşsiz bir nurdur. O halde bizler hangi konuda, neyin açıklamasını, fetvasını istiyoruz? İşte burası çok önemli.

Fetva veren makamı tarif ederken, bu makamın dine uygunluk belgesi verdiğini söylüyorlar. BİZLER NEYİN BELGESİNİ ARIYORUZ, KUR’AN APAÇIK DURURKEN? Hemen nasıl bir cevapla karşılaşacağımı çok iyi biliyorum. “HER ŞEY KUR’AN DA YOK Kİ.” İşte bu düşünce, İslam toplumuna kabul ettirildiği içindir ki, böyle bir makam oluşturulmuş ve Kur’an ın dışından dine hükümler sokan inançlarında, bu yolla topluma kabul ettiren makamlar olmuş fetva makamları. Fetvayı tarif ederken, hangi fıkıh kitabından alındığı belirtilmelidir diyor. İşte mezheplerin inançları, bu yolla topluma kabul ettiriliyor. BUDA BÜYÜK BİR TEHLİKENİN, ANA GİRİŞ KAPISIDIR. Hele toplum din konusunda cahil bırakılmış ve Kur’an dan uzaklaştırılmışsa.

İslam devleti ve şeriatla yönetildiğini söyleyen ülkeler, sizce Kur’an ın apaçık hükümleri ile mi yönetiliyor. Eğer öyle olsaydı, bugünkü dinde bölünmüşlük ve bir birine düşmanlık asla olmazdı. Her İslam ülkesinin fetva makamının, açıkladıkları fetvalara bakarsanız, işin ne derece riskli ve yanlışlarla dolu olduğunu anlarsınız. Küçük bir örnek. Suudi Arabistan fetva makamı, kadınların araba kullanması, hatta oy vermesini bile dine uygun düşmediğine karar vermişti. Küçük yaşta kız çocuklarının, evlenebileceğine hükmeden fetva makamının, sizce İslam diniyle ve Kur’an ile bir bağlantısı olabilir mi?


Din adına biz Müslümanları bağlayan FETVAYI, Yüce Rabbimiz Kur’an da vermiş ve SİZLERİ KUR’ANDAN SORUMLU TUTUYORUM DEMİŞTİR. Bu hükmü, fetvayı Allah dan alan bizler, daha ne fetvası arıyoruz birilerinden? Allah elçisine bile, sana indirdiğimle onlara hükmet diyor da, elçisine sorulan her soruya cevabı, indirdiği ayetlerle Allah cevap veriyorsa, bizler nasıl olurda Kur’an ın dışından, Kur’an ın tek kelime bile bahsetmediği konularda, beşeri fetva makamı ararız.

İşin ilginç ve düşündürücü olanı, şeriat hükümleri ile yönetilen ülkelerde, fetva makamının din adına verdiği kararlara uymak zorunludur. Uymayan cezalandırılır. Hiç kimse, Allah bu konuda hüküm vermemiş, bu Allah ın emri değildir diyemez. Bu makamların vereceği hükümler tartışılamaz bile. İŞTE BU DÜŞÜNCE VE UYGULAMA BİLE KUR’AN A AYKIRIDIR. Çünkü dinde zorlama yoktur. Din adına herkes, kendi imtihanını yaşar ve HESAP VERECEĞİ MAKAM, YALNIZ ALLAH DIR.

Şöyle düşünelim. Bugün ülkemizde bulunan, Diyanet İşleri başkanlığını, fetva verme makamı olarak, tüm ülke Müslümanları kabul ediyor mu? Tabi ki mümkün değil. Çünkü dinde öyle bir bölündük ki, artık Kur’an referans alınmak yerine, Kur’an da tek kelimesi dahi olmayan, ama mezheplerin inandığı, rivayet bilgiler referans alınıyor. Onun içinde kendi mezhebine uyan fetvalar kabul görüyor. Allah ın sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin uyarılarını duyan, hatırlayan ne yazık ki yok. Çünkü peygamberimizin mahşerde söyleyeceği gibi, KUR’AN DEVRE DIŞI KALDI.

Toplumu din adına bilgilendirmek, uyarmak her Müslüman ın görevidir. Ama hiç kimse din adına bir başkasını zorlayıcı ve bağlayıcı kararlar alamaz, İSLAM DİNİNDE BÖYLE BİR MAKAM YOKTUR. Bizleri bağlayan kuralları Allah, Kur’an da vermiştir. Kur’an da açıklanmayan, verilmeyen bir hükümden de asla sorumlu olmayacağımıza göre, neyin fetvasının peşindeyiz, işte onu anlamakta zorluk çekiyorum.

Peygamberimizin adını kullanarak, dine nifak sokanların, dini bölüp parçalayanların lütfen safında olmayalım. Peygamberimiz ümmetine yalnız Kur’an ile hükmetmiş ve yalnız onun hükümlerini tebliğ etmiştir ve onun dışından tek kelime bile ilave etmemiştir. Bu açıklamayı Kur’an yapıyor. Sizlere peygamberimizin bu konudaki uyarılarından, bazı hatırlatmaları nakletmek istiyorum.

Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. BAZI ŞEYLERİ DE UNUTMAKSIZIN SİZE RAHMET OLMASI İÇİN HATIRLATMAMIŞTIR, ONLARI DA ARAŞTIRMAYIN. (Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403)

Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. HAKKINDA SUSTUĞU İSE SERBESTTİR. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir. (Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Müracaat sayfa 20)

4106 - el-Muttalib İbnu Abdillah İbni Hantab radıyallahu anh anlatıyor: "Zeyd İbnu Sabit Hz. Muaviye radıyallahu anhüma'nın yanına girmişti. Hz. Mu'aviye ona bir hadisten sual etti. Zeyd de hadisi ona söyledi. Hz. Muaviye (orada hazır bulunan bir adama) hadisi yazmasını emretti. Zeyd müdahalede BULUNARAK RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM, HADİSLERİNDEN HİÇ BİR ŞEY YAZMAMAMIZI EMRETMİŞTİ" dedi. Bunun üzerine Hz. Muaviye yazılanı DERHAL İMHA ETTİ."
Ebu Davud, İlm 3, (3647).

Tüm bu bilgilerden de anlıyoruz ki, peygamberimiz ümmetine yalnız Kur’an ile hükmetmiş ve Kur’an ın sınırları dışına asla çıkmamıştır. Allah ın elçisi bile fetvayı Kur’an dan aldıysa, onun apaçık hükümleri ile ümmetine hükmettiyse, bizlerin beşeri fetvalar peşinden gitmemiz, bizleri yanlış yollara götürecektir.

Tekrar hatırlatmak isterim, her Müslüman a düşen görev, din kardeşini Kur’an merkezli bilgilendirmek, Allah ın hükümlerini öğretmektir. Hepimiz aynı kapasitede değiliz, onun için daha iyi anlayan, diğer din kardeşlerini bilgilendirmelidir. Ama tek bir şartla, ASLA KUR’AN IN SINIRLARINI AŞMADAN.

Her Müslüman, kendi yaptıklarından ve söylediklerinden sorumludur. Onun içinde din adına bilgiyi, önce Kur’an dan bizzat kendisi almak için çaba göstermeli, daha sonrada güvenilir kaynaklardan bilgilerini, sağlamlaştırmalıdır. Allah bizleri uyarıyor ve diyor ki, “KİMDİR SÖZÜ ALLAH'IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN.” Bu uyarıları duyduğumuz halde, ne yazık ki bizler, güvenebileceğimiz fetva makamları arayışına giriyoruz, Allah yardımcımız olsun.

Beşer her zaman şaşabilir. Şaşmayan yalnız ve yalnız Allah tır. Onun içindir ki şaşmadan dosdoğru yolda yürünmek istiyorsak, sorumlu olduğumuz yalnız Allah ın fetvalarına sarılmalıyız. Çünkü peygamberimizde yalnız, Kur’an ın kulpuna sarılmıştı.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Hak yol Kuran
KUR'AN DA BİRLEŞEBİLMEK.
HALUK GÜMÜŞTABAK/ KUR'AN A DAVET.
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
15 Şubat 2016       Mesaj #15
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Fıkıh düşüncesi, belki ilk zamanlar topluma bilgi vermek adına faydalı olduysa da, daha sonraları İslam toplumlarını bölen, parçalayan ve Müslümanları bir bilinmeze sürükleyen, inanılmaz tehlikeli yol ve yöntem haline gelmiştir. Bu sözleri neden söylediğimi, detaylı bir şekilde sizlere açıklamak isterim. İslam dinini yaşamak için, fıkıh ilmini bilmemiz gerektiği söylenir günümüzde. Peki, bu ilim dedikleri nasıl bir şey hiç araştırdınız mı? Kur’an dan farklı bilgiler mi? Ya da Kur’an ın anlaşılması için zorunlu bilgiler mi? Gelin önce bu sorularımıza cevaplar arayalım.

FIKIH İSLAM HUKUKUDUR diye, kısaca tarif ederler. Ayrıca kelime anlamı olarak, İslam inancında gidişatı, yolu yöntemi anlamak, işin özünü kavramak olarak da tarif edilir. Bu konuda daha fazla detaya girdiğimizde, fıkıh ilminin temel kaynaklarının Kur’an ve sünnet olduğu açıklamaları yapılmaktadır. Fıkıh ilminin ana amacının, DİNE HÜKÜM KOYMAK OLMADIĞI AMA ANA KAYNAKLARA, YANİ KUR’AN VE SÜNNETE UYGUN HÜKMÜ ARAŞTIRMAKTIR DENİR. Unuttuğumuz bir şey var, ana kaynak tektir oda Kur’an dır.

Şimdi gelelim bu söylenenlere. Fıkıh bir şeyin, özünü ve inceliklerini araştırmak olduğuna göre, acaba Kur’an bizlerin İslam ı yaşayabilmemiz için verilen emirlerin özünü, inceliklerini açıklamıyor mu da, bu şekilde farklı kaynaklara ihtiyacımız oluyor? Bu sorunun doğru cevabını bulamadığımız sürece, büyük yanlışlar yapmaya devam edeceğimizi de unutmayalım. Kur’an a baktığımızda onlarca ayetinde, Kur’an ı anlayabilmemiz için, apaçık ve detaylı nice örneklerle izah edildiğini söyler. Birkaç örnek verelim. Enam suresi 57. Ayetinde De ki: Şüphesiz ben RABBİMDEN GELEN APAÇIK BİR DELİLE DAYANIYORUM. Yine Hicr suresi 1. Ayetinde, BUNLAR APAÇIK OLAN KUR’AN IN AYETLERİDİR der. Lütfen aşağıdaki ayetler üzerinde bir dakika düşünür müsünüz?

Nur 34: Andolsun ki biz size (gerekeni) AÇIK AÇIK BİLDİREN AYETLER, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için ÖĞÜTLER İNDİRDİK. (Diyanet vakfı meali)

İbrahim 52: Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALSINLAR DİYE İNSANLARA BİR BİLDİRİDİR.

Bu ayetlere benzer onlarca ayet vardır ki, Kur’an ın bizzat Kur’an tarafından açıklanmış ve izah edilmiş olduğu bizlere bildirilmiştir. İlginçtir bunca açık ayetleri gördükleri halde, hala şöyle diyenleri duyarız. AÇIKTA NEKADAR AÇIK, NAMAZIN NASIL KILINACAĞI, KAÇ REKÂT OLDUĞU NEREDE YAZIYOR? Sizlere sormak isterim, Allah bizleri sorumlu tutacağını söylediği Kur’an ı, bizlere açıkladığını, nice örneklerle izah ettiğini söyleyip, bizlere tebliğ, bildiri olarak sunduğu kitabı, bizlere gereği gibi HÂŞÂ anlatamayıp, bu izahı ve anlatımı birilerine bırakmış olabileceğine, nasıl inanırız?

YARADAN BİZLERE, APAÇIK BİR BİLDİRİ SUNUYOR ELÇİSİ KANALIYLA, AMA BU BİLDİRİNİN ÜSTÜ ÖRTÜLÜ, GEREKLİ AÇIKLAMALAR YAPILMAMIŞ VE BİZLER TARAFINDAN ANLAŞILAMIYOR, ÖYLEMİ DOSTLAR? Ne dediğimizin, nelere inandığımızın farkında mıyız? Allah sizlere öğüt veriyorum diyor, ama bizler bu öğüdü Allah ın kelamından anlayamayacağımızı söyleyenlere inanıyoruz.

Fıkıh konusunun, nasıl büyük riskler taşıdığını anlamaya devam edelim. İslam ı Kur’an merkezli yaşamayan, cemaat ve tarikatlar ile yaşayan ve fıkıh öğretisini alanlar, DİN YA KUR’AN DIR YADA HADİSTİR DİYE İNANIRLAR. Bu sözler Kur’an a şirk koşmaktır hatırlatırım. Kur’an ın yanına hiç bir şey konamaz. ZATEN FIKIH İLMİNİN, ANA KAYNAĞI HADİSLERDİR. Çünkü Kur’an ı açık ve yeterli görmeyenler, her bilginin Kur’an da olmadığını söyleyenler, dini anlatmak ve yaşamak için hadisleri kullanmaktadırlar. PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ, KUR’AN IN DIŞINDAN SÖZLER DEĞİLDİR. Eğer farklı sözleri, peygamberimizin adıyla bizlere sunuyorlarsa, bunlar peygamberimizin sözleri/hadisleri olamaz.

Bizler Allah ın buyurduğu gibi, Kur’an dan sorumluyuz, Kur’an dan hesaba çekileceğiz. Kur’an ın bahsetmedikleri, Yaradan ın kullarına yaşamında tanıdığı serbest alanlardır, dinin ve inancın sınırları dışındadır. FIKIH yoluyla İslam inancına öyle bilgiler sokulmuştur ki, bu bilgileri Kur’an da göremediğimizde, bakın demek ki her şey Kur’an da yokmuş, deme yanlışını yapıyoruz. Bu yanlış düşünce, dini zorlaştırıyor bizleri Kur’an dan uzaklaştırıyor, batılın takipçisi yapıyor. Peygamberimizde bu konuya dikkatimizi çekmiş ve bakın ne demiştir.

Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. HAKKINDA SUSTUĞU İSE SERBESTTİR. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve BİLİN Kİ ALLAH HİÇBİR ŞEYİ UNUTUCU DEĞİLDİR.
Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Müracaat sayfa 20

Fıkıh inancının nereden geldiğini anlatanlar, bakın bu kaynağı nasıl izah ediyorlar. Geçmiş yüz yıllar öncesinden, Kur’an ile meşgul olan insanlar, Kur’an dan ve hadislerden ne anladıklarını, kayda geçirmişler ve fıkıh temellerini oluşturmuşlardır diye anlatılıyor. Bu izah ve açıklamalardan, büyük bir ilim doğduğunu da belirtiyorlar. Bu ilme de FIKIH deniyor. Ayrıca açıklama yapılıyor ve deniyor ki; FIKIH KUR’AN DEĞİLDİR, KUR’AN IN HADİSİN ANLAŞILMA ŞEKLİDİR. İnanıyorum aklınıza şu soru geldi, acaba fıkıh ilmini, hangi mezhebin kabul ettiği hadislere göre yaşamalı ve Kur’an ı anlamaya çalışmalıyız. Çünkü mezhepler arasında ihtilaflı olan öyle hadisler var ki, birbirilerinin kabul ettiği din önderlerini kâfirlikle, dinden çıkmakla suçluyorlar.

Bizler İslam ı kendi düşüncelerimizle değil de, yüzlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan, emin olamayacağımız kişilerin sözleri, bilgileri ışığında yaşamaya çalışırsak, ne Kur’an ı doğru anlarız, nede Allah ın istediği yoldan gideriz. HER ŞEYDEN ÖNCE, BİZLERE ULAŞAN FIKIH BİLGİLERİNİN, GERÇEKTEN ADI GEÇEN KİŞİLERE AİT OLDUĞUNA BİLE EMİN OLAMAYIZ. Bu sözlerin, bilgilerin Rivayetler yoluyla, yüzlerce yıl öncesinden günümüze hatasız ve eksiksiz ulaşması mümkün değildir. Araya din düşmanlarının, dini çıkarlarına kullananların ve şeytanın vesvesesinin girmediğini kimse söyleyemez. Bu yol ve yöntemle, dini yaşamak büyük tehlikelerle doludur.

İNSANOĞLU HATASIZ DEĞİLDİR, EĞER DİNİ BİRİLERİNE ENDEKSLEYEREK HİÇ DÜŞÜNMEDEN, KUR’AN DAN ARAŞTIRMADAN, ONLARIN SÖZLERİYLE YAŞARSAK, O KİŞİLERİN YAPACAĞI HATALARI, YANLIŞLARI BİZLER DE YAPMIŞ OLURUZ. Birde bu hataları zincirleme, milyonlarca kişi hayatına geçiriyorsa, bu yolun sonunu tahmin edemiyorum.

Peygamberimiz sağlığında, Kur’an ın dışından hiçbir bilgi yazdırmamıştır. ÇÜNKÜ DİNİN KAYNAĞI YALNIZ KUR’AN DIR DA ONDAN. Dinin sahibi Allah dır ve ortağı da yoktur. Bizleri din ve iman adına bilgilendiren her bilginin de, Kur’an da olduğunu bizzat Kur’an söylediğine göre, nasıl olurda Kur’an ın dışından kaynakları, KİŞİSEL DÜŞÜNCELERİ, YORUMLARI din diye kabul ederiz? Dini yaşamak ciddiyet ister. ONUN İÇİNDE BİRİLERİNİN KUR’AN DAN VE EMİN OLAMAYACAĞIMIZ HADİSLERDEN, NE ANLADIĞIYLA İSLAM I YAŞAMAMIZ, BİZLER İÇİN BÜYÜK TEHLİKEDİR. Herkes kendi anladığından, kendi yaptıklarından sorumludur. İNANCIMIZI, ASLA BİRİLERİNİN DÜŞÜNCELERİNE ENDEKSLEYEMEYİZ, TAKİPÇİSİ OLAMAYIZ. Bu düşünce imtihan olmanın özüne ters düşer. Çünkü Allah bizlerin bu dünyada, imtihan olduğumuzu söylüyor.

Dört halife devrini de lütfen araştırınız, peygamberimizden hadis nakletmek yasaktı. Çünkü peygamberimiz sağlığında yasaklamıştı ve yalnız Kur’an ı bir birinize anlatın diye emretmişti. Sağlığında kendi sözlerinin, bir diğerine naklederken, inanılmaz anlamlar vererek, ekleyerek değiştirildiğini gördüğünden yasaklamıştır. Eğer bizlerin imanımızı yaşamamız için, Kur’an yetmemiş olsaydı, böylemi yapardı peygamberimiz. HÂŞÂ birileri, peygamberimizin eksikliğini mi tamamlıyor da, Kur’an ın daha doğru anlaşılmasını sağlıyor. İslam dini mezheplere bölünmeye başladığında, toplanan hadis sayısının 500 civarında olduğu rivayet edilir. Peki, günümüzdeki hadis sayısını biliyor musunuz? Hiç sanmıyorum, çünkü bilen yok ama bir milyonu bulduğu, hatta geçtiği söyleniyor. Tehlikeye bakar mısınız lütfen. BU BİLGİLER IŞINDA, DİN YAŞANIR MI SİZCE.

Dinin mezheplere ayrılması ile hadis toplama furyası başlamış ve aynı konularda bile, birbirinden çok farklı sözleri, peygamberimizin hadisleridir diye kayda geçirmiş ve bunları da din diye hayatlarına geçirmişlerdir. Çok daha ilginci, bu bilgilerle her mezhep, KENDİ FIKIH ANLAYIŞINI, İNANCINI YARATMIŞLARDIR. Sizce bu yol, çok büyük tehlikelerle dolu değil midir? Unutmayınız lütfen, peygamberimiz döneminde FIKIH adı altında bir kaynak, bilgi yoktu. Acaba bu bir eksiklik miydi de, daha sonra birileri tamamladı, ne dersiniz?

Peygamberimiz döneminde, Müslüman olmak isteyen, bazı ehli kitap inancına sahip kişiler, Kur’an ın yanında, atalarının inançlarını da dinde yaşamak istemişlerdi. Bu isteklerine Allah olumsuz cevap verip, Casiye 6. Ayetinde, Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar? Ankebut 51. Ayette, Karşılarında okunup duran bir kitabı, sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu diye uyarıda bulunmuş ve Kur’an ın dışından hiçbir bilginin, dine sokulamayacağını açıkça bildirmiştir. Bu uyarılar ne yazık ki dikkate alınmamış, FIKIH YOLUYLA ÖZELLİKLE YAHUDİLERİN BİRÇOK İNANCI, SANKİ BİZLERİN İNANCI GİBİ İÇİMİZE SOKULMUŞTUR.

Bugün bizler, Kur’an ı anlayabilmek ve İslam ı yaşayabilmek için, yüzlerce yıl öncesinden günümüze ulaşmış fıkıh bilgisini, dinin ana kaynakları kabul ediyoruz. İYİDE BAHSEDİLEN ÂLİM KİŞİLER, KUR’AN I O GÜNLERDE ANLAMIŞLARDA, BUGÜN KUR’AN I ANLAYAN DİN ÂLİMİ YOK MU ARAMIZDA? Hani Allah yemin ederek, bu kitabı anlayasınız diye kolaylaştırdık diyordu, bu uyarıların hiç mi önemi yok. Mantığın kabul edemeyeceği bir düşünceyi, nasıl kabul ederiz.

İslam inancında yaratılan fıkıh anlayışı, Müslüman tolumu Kur’an dan uzaklaştırmış ve bir bilinmeze doğru yol almaktadır. Allah Kur’an ın sınırlarını aşmayın sakın diye uyarır. Dinin anlaşılması ve yaşanması adına getirilen fıkıh anlayışı, ne yazık ki Müslüman toplumların, Kur’an ın sınırlarını aşmasına neden olmuştur. DAHA DA KÖTÜSÜ, BU BİLGİLER KUR’AN IN ÖNÜNE GEÇMİŞTİR. Birde her şey Kur’an da yoktur zihniyetine inandırılmış bir toplumu düşünün lütfen. Dine nifak sokmak isteyen din düşmanları ile dini kendi tekellerine almak isteyen din simsarcıları, FIKIH silahını çok iyi kullanmışlar ve İslam dinini, inanılmaz iftiralarla doldurmuşlardır. Şimdide neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlayan bilen, ne yazık ki çok az.

Fıkıh zihniyeti, toplumun ayetleri tamamen yanlış anlaşılmasına neden olmuştur. Bir kardeşimiz şöyle bir soru sormuş. DİNİ KUR’AN IN TERCÜMESİNDEN Mİ, YOKSA FIKIHTAN MI ÖĞRENMELİYİZ. Verilen cevap ve örnek, işin ne derece tehlikeli olduğunun canlı kanıtıdır.

(Mealden tefsirden din öğrenilmez. Ahmed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki: Kur'an-ı kerimdeki ALLAH’IN İPİNE SARILIN ifadesindeki ipten maksat, cemaattır. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer…)

İşte fıkıh ve kişi odaklı din yaşamak, bu kadar tehlikeli. Allah ın ayetine bile farklı anlamlar vererek, kendi çıkarlarına kullanabiliyorlar. Allah ın ipinden kasıt apaçık Kur’an dır, onun ayetleridir. Kur’an asla, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin diye bizleri uyarır ve kişi odaklı dini yasaklayarak, güveneceğiniz ardı sıra gideceğiniz veliniz yalnız Allah dır der. VELİLERİN ardına düşmeyin diye bizleri ikaz eder. Onun için Allah bizlerin, din ve iman adına sarılacağı bilgilerin yalnız Kur’an olduğunu bu ayette bizlere bildirir. Ama dini kendi çıkarlarına kullananlar, dikkat ederseniz FIKIH silahı ile toplumu can elinden vurmaktadırlar. Kur’an ın ipine sarılan, asla cemaatlerin, şeyhlerin, efendilerin söylemleri ile dini yaşamaz. Fıkıh yoluyla, Kur’an gerçeklerinin önü kesilmeye çalışılmakta, ayetlerin üstü örtülmektedir. Lütfen bu gerçeklerin artık farkına varalım.

Dini konularda, kendisini otorite gören makam ve şahıslara sorulan sorulara, FIKIH dan yardım alarak öyle cevaplar veriyorlar ki, ne akıl ne mantık, nede ahlak bunu kabul etmez. Bunun örneklerini görüyoruz. Verilen cevaplara baktığımızda, kaynak olarak FIKIH dan kanıt gösteriyorlar. Toplum tepki gösterince de geri adım atıyorlar. İşte FIKIH kaynağı böyle tehlikelerle doludur. İyi ve doğru bilgilerin içine, öyle zehirler yerleştirilmiş ki, anlamak fark etmek için Kur’an terbiyesi almak gerekir.

Emin olduğumuz, güvenebileceğimiz din adına tek bilgi Kur’an dır. Bunu ben söylemiyorum, Kur’an ın bizzat kendisi söylüyor. Onun yanında, Kur’an ın onayından geçmiş her bilgi, örnek bizlere faydalı olacaktır. Allah bizleri Kur’an dan sorumlu tuttuğunu apaçık söylüyor da, bizlerin anlayabilmesi için yemin ederek kolaylaştırdığı müjdesini veriyorsa, Kur’an ı anlamak için, birilerinin sözlerine ihtiyacımız olduğunu lütfen söylemeyelim. Bu davranış ve düşünce Kur’an a küfürdür, saygısızlıktır. Elbette hepimiz aynı kapasitede değiliz, birbirimize yardımcı olmalıyız, ama yapacağımız yardımın kaynağı, yalnız Kur’an olmalıdır.

İsra Suresi 36: Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (Diyanet meali)


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Son düzenleyen _Yağmur_; 17 Mart 2016 14:45

Benzer Konular

19 Aralık 2016 / misafir 98 Cevaplanmış
17 Kasım 2017 / Misafir Kahve Molası
12 Ocak 2015 / mechul Taslak Konular
23 Kasım 2009 / seda 14588 Soru-Cevap