Arama

Allah'ın (CC) İsimleri - Esmâu'l-Husnâ - Sayfa 2

Güncelleme: 10 Ekim 2013 Gösterim: 132.190 Cevap: 39
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Nisan 2006       Mesaj #11
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
MÜ'MİN

Sponsorlu Bağlantılar
Emniyet verici, emin kılan

"O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir." (Haşr Suresi, 23)
Allah müminlere dünyada ve ahirette hoşnutluk içinde bir yaşam sunar. Bu yaşam her yönüyle çok mükemmel olduğu gibi manevi olarak da müminlerin çok güçlü olmalarını sağlayacak şekildedir. Allah salih kullarına manevi yönden huzur, güven ve eminlik verir. Müminlerin dünyada zorluk içinde oldukları dönemlerde onları destekler, kalplerini pekiştirir, Kendisine olan tevekkülleriyle huzurlu bir yaşam sürmelerine izin verir. Kuran'da Peygamberimiz (sav) döneminde savaşta alınan bir yenilginin ardından Allah'ın müminlere olan manevi desteği şöyle anlatılmıştır:
Andolsun, Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çok sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat size bir şey de sağlayamamıştı. Yer ise, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz. (Bundan) Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur' indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri azablandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. Bunun ardından Allah, dilediği kimseden tevbesini kabul eder. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir". (Tevbe Suresi, 25-27)
Kuşkusuz müminlerin karşısında her zaman inkarda direnen bir grup olmuştur. Bu inkarcı kesim Allah'a samimi bir kalple yönelen müminleri doğru yoldan çevirmeye, kendi dinlerine uymaya çağırmışlardır. Bu çağrıdan yüz çevirenleri ise şiddetli bir eziyetle tehdit etmişlerdir. Ancak böyle dönemlerde de Allah inkar edenlerin çabalarını boşa çıkarmış ve müminlere her yönden destek olmuştur:
"Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu'. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir". (Fetih Suresi, 26)
Allah'ın tüm müminlere, özellikle de elçilerine olan manevi desteği daha pek çok ayette haber verilmiştir. Peygamberimiz (sav) dönemindeki inkarcı kavim, peygamberin hicret etmesine sebebiyet verdiğinde, Allah onu her türlü ortamda destekleyeceğini vaat etmiş, inkarcıların saldırısını önlemiş, manevi olarak da elçisine 'huzur ve güvenlik duygusu' indirmiştir. Allah'ın bu yardımı ayetlerde şöyle haber verilmektedir:
"Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkara edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir". (Tevbe Suresi, 40)
Yukarıda sayılanların tümü Allah'ın insanlara dünyada verdiği güvenlik ve huzur duygusudur. Ancak ahirette olan huzur ve güvenlik dünyadaki ile karşılaştırılamayacak kadar büyük bir nimettir. Çünkü oradaki manevi huzur sonsuza kadar sürecektir ve Allah dilemedikçe yok olması mümkün değildir.
Allah müminlerin cennette yaşayacakları, maddi ve manevi her yönden tatmin bulmuş bu hali şöyle tarif etmektedir:
"Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır. Oraya esenlikle ve güvenlikle girin. Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler". (Hicr Suresi, 45-48)
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #12
arwen - avatarı
Ziyaretçi
MECİD
Şanı büyük ve yüksek
Sponsorlu Bağlantılar
Arşın sahibidir; Mecid (pek Yüce)dir. (Büruc Suresi, 15)
Allah'ın şanı tüm kainatta kendini apaçık delillerle göstermektedir. O'nun şanının Yüceliğini tanımayan hiçbir insan yoktur. O'nu inkar edenler, "inanmıyoruz" diyenler bile O'nun yarattıklarına şahit oldukları için aslında gücünü ve şanını tanıyıp bilirler. Ancak içlerindeki büyüklenme arzusu sebebiyle inkar ederler.
Allah'ın kainatta yarattığı muhteşem güzellikler de, kusursuz sistemler de O'nun şanına yaraşır şekildedir. Gökyüzünde tonlarca ağırlığında su taşıyan bulutlar, milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan yıldızlar, büyük bir gürültüyle ve inanılmaz bir güçle akan şelaleler, uçsuz bucaksız genişlikteki okyanuslar, zirvesi karlarla kaplı olan binlerce metre yükseklikteki dağlar, içinde birbirinden değişik renkte ve seste sayısız canlı türleri barındıran ormanlar, Allah'ın yarattığı güzelliklerden yalnızca birkaç tanesidir.
Birkaç saniyede bir şehri yerle bir eden deprem, bir anda patlayarak binlerce derecelik ısıdaki lavlarını boşaltan bir volkan, herşeyi önüne katıp götüren sel, düştüğü anda isabet ettiği yere ölüm getiren yıldırım, herşeyi yıkıp geçen bir tayfun yalnızca Allah'ın gücünün göstergelerindendir. Allah hepsini şanına yaraşır şekilde yaratmıştır.
Sayılanlar ve burada daha sayılamayan milyonlarca örnek yalnızca Allah'ın şanının büyüklüğünün evrendeki delillerindendir. Allah ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Elbette, Rabbimizin şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk." (Cin Suresi, 3)
Dediler ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O, övülmeye layık olandır, Mecid'tir." (Hud Suresi, 73)
venüsün_kızı - avatarı
venüsün_kızı
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #13
venüsün_kızı - avatarı
Ziyaretçi
ESMA-ÜL HÜSNA

1-ALLAH Her şeyin gerçek mabudu

2-RAHMAN Dünyada bütün mahlukatı rızıklandıran

3-RAHİM Ahirette yalnız dostlarına rahmet edecek

4-MELİK Bütün mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı

5-KUDDÜS C.C. Bütün mahlukatı maddi ve manevi kirlerden arındıran

6-SELAM Her türlü tehlikeden kullarını selamette kılan

7-MÜMİN Kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına güven veren

8-MÜHEYMİN Bütün varlıkları ilim ve kontrolu altında tutan

9-AZİZ Sonsuz izzet sahibi olan

10-CEBBAR C.C. İstediğini zorla yaptıran

11-MÜTEKEBBİR Sonsuz büyüklük ve azamet sahibi

12-HALİK Her şeyi yoktan yaratan

13-BARİ Eşyayı ve herşeyin aza, cihazatını birbirine uygun yaratan

14-MUSAVVİR Her varlığa münasip şekil giydiren

15-GAFFAR C.C. Çok affeden

16-KAHHAR Her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını kahreden

17-VEHHAP Bol bol hediyeler veren

18-REZZAK Bütün rızka muhtaç olanları rızıklandıran

19-FETTAH Her şeyi hikmetle açan

20-ALİM C.C. Her şeyi hakkıyla bilen

21-KABİD İstediğinin maddi ve manevi rızkını daraltan

22-BASİT İstediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten

23-RAFİD İstediği kulunu şeref sahibi iken rezil rüsvay eden

24-RAFİ Dilediklerinin mertebesini yükselten

25-MUİZZ C.C. İstediğine izzet veren ve şereflendiren

26-MÜZİLL İstediğini zelil kılan

27-SEMİ Gizli açık her sesi işiten

28-BASİR Her şeyi bütün incelikleriyle gören

29-HAKEM Hükmeden hakkı yerine getiren

30-ADL C.C. Tam adaletli, Allah adildir zalimleri sevmez

31-LATİF Lutfu keremi bol olan

32-HABİR Her şeyden haberdar olan

33-HALİM Yaratıklarına son derece yumuşak muamele eden

34-AZİM Kendisine büyük ümitler beslenen

35-GAFUR C.C. Kullarının günahlarını bağışlayan

36-ŞEKUR Rızası için yapılan işleri bol sevapla karşılayan

37-ALİYY Her şeyiyle yüce olan

38-KEBİR Varlığının kemaline hudut yoktur

39-HAFIZ Her şeyi muhafaza eden

40-MUKİT C.C. Her türlü mahlukata münasip rızık veren

41-HASİB Kullarının bütün fiillerinin hesabını gören

42-CELİL Yücelik ve ululuk sahibi

43-KERİM İyilik ve ikramı bol olan

44-RAKİB Bütün varlıklar üzerinde gözcü

45-MUCİB C.C. Kullarının dualarına cevap veren

46-VASİ İlim ve insanı her şeyi içine alan

47-HAKİM Her şeyi yerli yerinde yapan

48-VEDÜD İtaatkar kullarını çok seven

49-MECİD Azamet şeref ve hakimiyeti sonsuz

50-BAİS C.C. Peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten

51-ŞEHİD Kullarının her yaptığını gören

52-HAKK Varlığı hiç değişmeden duran, daima sabit

53-VEKİL Kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan

54-KAVİY Güç ve kuvveti sonsuz olan

55-METİN C.C. Hiçbirşey hükmünü sarsmayan ve kendisine güvenilen

56-VELİY Müminlerin dostu olan

57-HAMİD En çok övülen ve en çok övgüye layık olan

58-MUHSİ Her şeyin sayısını bir bir bilen

59-MÜBDİ Mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan

60-MÜİD C.C. Mahlukatı öldükten sonra yeniden dirilten

61-MUHYİ Canlılara hayat veren

62-MÜMİT Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan

63-HAYY Gerçek hayat sahibi olan

64-KAYYUM Gökleri yeri ve bütün mahlukatı ayakta tutan

65-VACİD C.C. İstediğini bulan

66-MACİD Sonsuz şan ve yücelik sahibi

67-VAHİD İsimlerinde sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan

68-SAMED Her şey kendisine muhtaç, O kimseye muhtaç değil

69-KADİR Sonsuz kudret sahibi olan

70-MUKTEDİR C.C. Her şeye gücü yeten

71-MUKADDİM Dilediğini öne geçiren

72-MUAHHİR İstediğini arkaya bırakan

73-EVVEL Herşeyden önce olan

74-AHİR Herşeyden sonra olan

75-ZAHİR C.C. Varlığı apaçık görünen

76-BATIN Herşeyin iç yüzünden haberdar olan

77-VALİ Mahlukatın işlerini yoluna koyan

78-MÜTEALİ Ali, büyük

79-BERR Herkesten fazla iyilik yapan

80-TEVVAB C.C. Bütün tevbeleri kabul eden

81-MÜNTEKİN Suçluları müstehak oldukları cezaya çarptıran

82-AFÜVY Kullarını çok çok affeden

83-RAUF Kullarına çok şefkat edip esirgeyen

84-MALİKÜLMÜLK Hakiki mülk sahibi O dur. Dilediğine verir, dilediğinden alır

85-ZÜLCELALVELİKRAM Büyüklük, fazl ve kerem sahibi

86-MUKSİT Bütün işleri denk, birbirine uygun

87-CAMİ İstediğini istediği şekilde toplayan

88-GANİY Gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç olmayan

89-MUĞNİ Mahlukatının ihtiyacını giderip zengin kılan

90-MANİ C.C. İstediği şeyin meydana gelmesine engel olan

91-DARR Hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri yaratan

92-NAFİ Faydalı şeyleri yaratan

93-NUR Alemleri, istediği simaları ve gönülleri

94-HADİ Kullarına hidayet veren

95-BEDİ C.C. Eser ve insanıyla varlığı apaçık görünen

96-BAKİ Varlığının sonu olmayan

97-VARİS Bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi

98-REŞİD Bütün işlerini ezeli hikmetine göre neticeye ulaştıran

99-SABUR C.C. Asileri hemen cezalandırmayıp çok sabreden

C.C.(Celle Celalühü)
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #14
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
MUCİB

Kendine yalvaranların isteklerini veren, icabet eden

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm... (Bakara Suresi, 186)

Dua, Allah ile kulu arasında özel ve sıcak bir bağlantıdır. Kul tüm sıkıntılarını ve isteklerini Allah'a açar, O'na yakarır, Allah kulunun isteğini işitir ve ona icabet eder.

Allah, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir. İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah'tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah'tan bir istekte bulunulması için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah'ın icabeti bu denli yakındır.

Mümin dua ettiği zaman Allah'ın kendisini işittiğinden ve duasına mutlaka icabet edeceğinden emindir. Çünkü tüm olayların ancak O'nun dilemesiyle olduğunun farkındadır. Allah'ın icabetine karşı kuşku ile yaklaşmak ise Allah'ın gücünü ve kudretini takdir edememektir. Allah için, herhangi bir kişinin çağrısına cevap vermek, duasına karşılık vermek çok kolaydır. Kaldı ki "duaya icabet" birşeyin aynen gerçekleşmesi anlamına gelmez. Allah bir ayette bu konuyla ilgili olarak şöyle haber vermektedir:

İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir, insan pek acelecidir. (İsra Suresi, 11)

Kişi için neyin şer, neyin hayır olduğunu ise en iyi Allah bilir. Çünkü herşeyi takdir eden O'dur. Her işinde olduğu gibi dualara icabetinde de pek çok hikmet gizlidir.

Bu gerçek Bakara Suresi'nde şöyle bir örnekle haber verilir:

Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)

Gizli açık her çağrıya daima icabet etmesi Allah'ın şanından, Yüceliğindendir. Allah, dua mahiyetinde akıldan geçen tek bir düşünceyi dahi asla karşılıksız bırakmaz, boşa çıkarmaz. Allah'tan başka duaları duyan ve onlara icabet edebilen yoktur. Allah Kendisi'nden başka hiç kimsenin duaya icabet edemeyeceğini, insanlara yardım edemeyeceğini şöyle bildirmiştir:

Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler. (Araf Suresi, 194)

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #15
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ZÜLCELAL-İ VE'L İKRAMHem büyüklük sahibi hem kerem ve ikram sahibi olan
Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir. (Rahman Suresi, 78)
Dünyada insanın hoşuna gidecek sayısız nimet vardır. Allah kullarının hoşnut olacağı çeşitli detaylarla dünyayı süslemiştir. Ancak elbette Allah'ın sonsuz kerem ve ihsanını asıl olarak göstereceği yer cennettir. Kuran'da tasvir edilen cennet, O'nun sonsuz ikramını gözler önüne sermektedir.
Cennetin Kuran'da anlatılan en belirgin özelliklerinden biri, 'nefislerin arzuladığı herşeyin' müminlere verilmiş olmasıdır. Cennetin 'altından ırmaklar akar', 'yemişleri ve gölgelikleri süreklidir', 'ne sıcak-ne soğuk, tam kararında bir gölgelik' vardır. Allah Kendisi'nden bir rahmet olarak salih kullarını cennet bahçelerindeki 'gölgeliklerde ve pınar başlarında' bulunduracaktır. 'Çeşit çeşit inceliklere ve güzelliklere sahip' olan cennette müminlere 'istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol' verilecektir.
Müminler, 'içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler.' Ayrıca cennette inananlar için 'yüksek köşkler bina edilmiştir.' Bu köşklerin altlarından ırmaklar akmaktadır. 'Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerinde' oturur ve etraflarını 'bakıp seyrederler.' Bu arada yapılan ikram da son derece ihtişamlıdır. 'Kendileri için hizmet eden civanlar' 'çevrelerinde gümüşten billur kaplar ve kupalar dolaştırırlar.' Bu hizmetler esnasında müminlerin giyimleri de son derece göz alıcıdır; '... orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler, oradaki elbiseleri ipek(ten)dir.' (Enbiya Suresi, 23)
Kuşkusuz Kuran'daki cennet tasviri yukarıda anlatabildiğimizin çok üstündedir. Aşağıdaki ayetler Allah'ın cennetteki sonsuz keremini ve ikramını açıkça bildirmektedir:
... Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız. (Zuhruf Suresi, 71)
Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. (İnsan Suresi, 20)
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #16
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
MÜHEYMİN

Gözetici ve koruyucu olan

O Allah olan ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir. (Haşr Suresi, 23)

Tüm evrenin kusursuz bir düzen içerisinde var olmasını sağlayan fizik yasaları, onları meydana getiren Allah'ın, kulları üzerindeki İlahi korumasına da en güzel delilleri oluştururlar.

Söz gelimi yer çekimi yasasını düşünelim. Bu çekim kuvveti daha zayıf olsaydı neler olurdu? Öncelikle hafif şeyler yeryüzünde sabit duramayacaktı. En ufak bir esintide yerden kalkan toz ve kum taneleri saatlerce havada uçuşacaktı. Yağmur damlalarının hızı çok yavaşlayacak, yere inmeden yeniden buharlaşacaklardı.

Örnek olarak verilebilecek bir başka yasa Newton'un kütlesel çekim kanunudur. Bu yasa dünyanın, ayın ve gezegenlerin yörüngelerinin içinde bulundukları hassas dengeyi açıklar. Bu dengede meydana gelebilecek en küçük bir bozulma, Dünya'nın ya hızla Güneş'e yaklaşıp sıcaktan kavrulmasına ya da Güneş'ten uzaklaşarak uzaya savrulmasına ve mutlak soğuklukta donmasına sebep olacaktır.

Peki cisimler ve yüzeyler arasında sürtünme kuvveti yaratılmamış bir Dünya nasıl olurdu? Kalem insanların ellerinden kayıp düşecek, kitaplar ve defterler masanın üzerinde kayacak, masa, döşeme üzerinde kayıp bir köşeye çarpacaktı; kısacası tüm cisimler, yanları bir yüzeye gelene kadar kayacak ve yuvarlanacaklardı. Sürtünmesiz bir Dünya'da tüm düğümler çözülecek, çiviler ve vidalar yerlerinden çıkacak, arabalarda fren tutmayacak, ses asla dinmeyip bir duvardan ötekine yankılanıp duracaktı....

Allah'ın canlıların korunmasına yönelik yarattığı özellikler, kuşkusuz sadece fizik yasaları ile sınırlı değildir. Buna bir başka örnek de insanın üzerinde bulunduğu yeryüzünün sağlam ve güvenlikli kılınmasıdır. Dünyanın merkezine doğru inildikçe ısı, her kilometrede 30°C artar. Ve çekirdekte bu ısı 4.500°C gibi inanılmaz bir yüksekliğe erişir. Yerin sadece 1 km aşağısındaki sıcaklığın 60°C'ye yakın olduğu düşünüldüğünde bunun ne kadar büyük bir tehlike olduğu açıkça görülmektedir. Halbuki tüm canlılar büyük bir güvenlik içinde, altlarında kaynayan magmadan habersizce yaşamlarını sürdürmektedirler.

Açıkça görüldüğü gibi Allah içinde bir ateş topu barındıran Dünya'nın yüzeyinde mükemmel bir düzen yaratmıştır. Hiçbir yer için en ufak bir başı boşluk söz konusu olmamaktadır. O, gökleri ve yeri kontrol altında tutmakta, kainattaki tüm canlıları bildikleri veya bilmedikleri büyük tehlikelere karşı her an korumaktadır. İnsanı ise daha cenin halindeyken savunması sağlam olan bir yere yerleştirerek korumaya almıştır.

Görüyoruz ki insanların çoğunluğunun doğal karşıladığı pek çok özellik asıl olarak Allah'ın kullarına olan merhametine ve İlahi korumasına işaret eder. Çünkü düzeni ve birliği sağlayan yüzlerce fizik yasasının şu an oldukları şekilleriyle var olmaları için hiçbir zorlayıcı neden yoktur. Allah koruyucuların en hayırlısıdır.
gölge_m - avatarı
gölge_m
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #17
gölge_m - avatarı
Ziyaretçi
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA RESUL ALLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA HABİB ALLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA NEBİY ALLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA HALİL ALLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA SAFİY ALLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA VELİY ALLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA HAYRAHALKİLLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA NURAARŞİLLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA EMİNEVAHYALLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA MENZEYYENEHULLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA MENŞERREFEHULLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA MENKERREMEHULLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA MENAZZAMEHULLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA MENALLEMEHULLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA MENSELLEMEHULLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA MENIHTAREHULLAH
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA SEYYİDELEVVELİNEVELAHİRİN
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA ŞEFİAELMÜZNİBİN
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA HATEMENNEBİYYİN
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YARAHMETENLİLALEMİN
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA İMAMELMÜTTAKİN
ESSALATU VESSALAMU ALEYKE YA RESULERABBİLALEMİN
VE SELEVATULLAHİ VE MELA İKETİHİ VE ENBİYAİHİ VE RUSİLİHİ
VE HAMELETE ARŞİHİ VE CEMİİ HALKIHİ ALA SEYYİDENA MUHAMMEDİN VE ALA ALİHİ VE SAHBİHİ ECMEIYN.
CUMA GECELERİ OKUYUN

ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELMÜRSELİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELMÜCAHİDİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD EŞŞAHİDİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELHAİFİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELHAŞİIYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ETTAİİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ETTAİBİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELABİDİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELHAMİDİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ESSALİHİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ERRAKİIYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ESSACİDİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELKAİMİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELKAİDİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELMÜTTEKIYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELMUSTAĞFİRİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ENNADİMİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD EŞŞAKİRİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELHAFIZİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD EZZAKİRİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELMUHSİNİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELEKREMİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELMÜNZİRİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELMÜBEŞŞİRİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ETTAYYİBİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ENNEBİYYİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD ELALEMİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
ENNEBİY EZZEKİY ENNAKİY
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
ELKUREŞİY ELHAŞİMİY
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
ELMEDENİY ELARABİY ELMÜKERREM YÖVMELKIYAME
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SEYYİD EHLİLCENNE
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SAHİB ELMAKAM ELMAHMUD
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
SAHİB ESSIRAT ELMÜSTAKİM
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
AFDAL ELEVVELİYN VE ELAHİRİYN
ALLAHÜM SALLİ VE SELLİM ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
VE ALA CEMİİ ELENBİYAİ VE ELMÜRSELİYN
VE ALA CEMİİ ELMELAİKETİ ELMUKARREBİYN
VE ALA İBADALLAH ESSALİHİYN
MİN EHLİSSEMAVATİ VE ELARDI VE ALEYNA MİNHÜM
ECMAIYN Bİ RAHMETİKE YA ERHAMERRAHİMİYN
ELFATİHATİ MAA ESSALAVAT AMİN AMİN AMİN
VELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN.
EL FATİHA MEA ESSALAVAT
Son düzenleyen Safi; 13 Nisan 2016 12:00
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #18
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, (en güzel biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir

ERHAMURRAHİMİN
Merhamet edenlerin en merhametlisi
Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." (Enbiya Suresi, 83)
Yeryüzündeki tüm canlılar gibi insan da ihtiyaç içinde olan bir varlıktır. Yaşamını sürdürebilmesi için her an oluşması gereken pek çok şart vardır. Nefes alabilmesi için oksijene, bedeninin faaliyetlerini sürdürebilmesi için su ve besine ihtiyaç duyar... Aslında bu örneklerin sıralamakla bitmesi de pek mümkün değildir. Yalnızca tek bir insanın fiziksel olarak varlığını sürdürebilmesi bile burada sıralanması mümkün olmayan sayısız detaya bağlıdır.
Ancak, yeryüzündeki tüm insanlar ihtiyaçları olan şeyleri elde edebilmek için çok büyük bir çaba göstermeden yaşamlarını rahatlıkla sürdürebilmektedirler. Her birinin gerek bedenlerinde gerekse dış dünyada ihtiyaçları olan herşey onlar için önceden belirlenmiş ve onlara sunulmuştur. Burada ilk akla gelen örnek yine insanın nefes almasıdır. İnsan bedeninin yaşamını sürdürebilmesi için oksijen alması gerektiğini elbette herkes bilir. Peki bu oksijenin atmosferde gereken oranlarda bulunmasını sağlayan kimdir? Veya insanın vücuduna bu oksijeni alıp işleyecek ve gereken her hücreye tek tek ulaştıracak bir sistemi koyan kimdir?
Elbette bunların hiçbiri insanın başarısı değildir. Hiç kimse atmosferin veya kendi solunum sisteminin oluşumunda söz sahibi olmamıştır.
İşte insanın bu en hayati ihtiyacından başlamak üzere her türlü detay kendisi için tasarlanmış ve gerektiği şekilde var edilmiştir. Kuşkusuz bu noktada karşımıza çıkan her türlü detayı insan için tasarlayan üstün bir aklın varlığı ve o aklın sahibinin insana gösterdiği sonsuz merhamettir. Bu gücün sahibi ise, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'tır.
Allah'ın merhameti, elbette ki insanların fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması ile sınırlı değildir. O, insanları yaratmış, yaşamaları için en elverişli olan mekana yerleştirmiş ve bunun karşılığında da yalnızca Kendisi'ne kulluk etmelerini istemiştir. Ve insanlara Kendisi'ni nasıl razı edeceklerini de bildirmiş; bunu öğretmek için onlara Katından kitaplar indirmiş, bütün ayetlerini tek tek açıklayan peygamberler göndermiştir. Böylelikle Allah insanlara hem Kendi Zatını tanıtmış, hem de onları dine ve güzel ahlaka davet etmiştir. Kuşkusuz bunların tümü, Rabbimiz'in sonsuz merhametinin açık delillerindendir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
30 Nisan 2006       Mesaj #19
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
MÜTEALİ

Aklın alabileceği herşeyden pek Yüce

Hak olan, biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır." (Taha Suresi, 114)

İnsanların bir kısmı etraflarındaki sayısız delile rağmen Allah'ın ululuğunu, Yüceliğini takdir edemezler. Son derece aciz oldukları halde kendilerini büyük görmekte, kendilerini yaratan Allah'ı ise hiç düşünmemektedirler. Bu büyüklenme duygusunun nedeni insanın kötülüğü emreden bir nefse sahip olmasıdır. Ancak iman edenler Allah'ın Yüceliği karşısında insanın ne derece aciz bir varlık olduğunu bu nedenle hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerini bilirler. Çünkü Allah Kuran'da insanların acizliğini ve Zatı'nın Yüceliğini şöyle bir misalle haber vermektedir:

Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir. (Hac Suresi, 74)

Oysa evrenin her noktası Allah'ın büyüklüğünü yansıtır. Ama O'nun sonsuz gücünü ve ilmini anlatmaya asla kafi gelmez. Allah her türlü ortaklıktan, kusurdan, eksiklikten, sınırlamadan münezzeh olandır. Bütün üstün sıfatların ve bütün güzel isimlerin tek sahibidir. O'nun ilmi, aklı, gücü, kudreti, rahmeti, şefkati, ve ihsanı sonsuzdur.

'Sonsuz' kelimesi Allah'ın büyüklüğünü kavrayabilmek için üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir kavramdır. Allah ölümlerinden sonra insanları yeni bir yaratılışla yaratacak ve bundan sonra dünyada yaptıklarının karşılığı olarak cennet veya cehennemde devam edecek olan sonsuz hayatlarını başlatacaktır. Burada yüz değil, bin değil, yüzbin veya milyar yıl da değil, trilyon ya da katrilyon kere katrilyon yıl da değil, sonsuza kadar sürecek bir ömürden bahsedilmektedir. Yani yüz trilyon insan olsa, gece gündüz hiç durmadan yüz trilyonu yüz trilyon ile çarparak ilerleseler, yüz trilyon ömürleri olsa ve ömürleri boyunca bu işle uğraşsalar yine de yıl sayısını hesaplayamayacaklardır.

Oysa Allah öyle büyük bir ilme sahiptir ki, insana göre 'sonsuz' olan herşey, O'nun bilgisi dahilindedir. Zamanın ilk yaratıldığı andan sonsuza değin geçecek olan her olayı, her düşünceyi, vakitleri ve şekilleri ile belirleyen ve bilen Allah'tır. Bu gerçeğe Kuran'da şöyle dikkat çekilir:

"Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.' Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır." (Kamer Suresi, 49-53)

Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda O'na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir. (Araf Suresi, 190)

Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir. (Neml Suresi, 63)

Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Rum Suresi, 40)
nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #20
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi




ALLAH'IN İSİMLERİ


Allah (c.c)
Hakiki (gerçek) ve mutlak (kayıtsız, şartsız) olarak «VAR» ve «BİR» olan; eşi, benzeri ve ortağı asla bulunmayan Yüce Rabb'imizin has (özel) ve en büyük ismi şerifidir. «Allah» Lafzı Celali, diğer mübarek isimlerinin delalet ettiği bütün vasıfları, sıfatları ihtiva eder, ve «Vacibu'l-Vucud» olan Yüce Rabb'imizin İsm-i Azam'ı (en büyük adı) olduğu hususunda İslam bilginlerinin ittifakı vardır. «Allah» Lafzı Celali; Kur'an'ı Kerim'de, diğer mübarek isimlerinden çok olarak 2800 defa zikredilmiştir. Sonra 960 defa ile «Rab» İsm'i şerifi gelir. Bundan sonra, en çok zikredilenler sırasıyla «Rahman», «Rahim» ve «Mâlik» İsmi şerifleridir.

er-Rahmân (c.c)
Dünyada; mümin ve kafir ayırt etmeksizin herkese merhamet eden, şefkat gösteren ve acıyan.

er-Rahîm (c.c)
Merhametli, esirgeyen, koruyan, acıyan; Ahiret'de yalnız mümin kullarına keremiyle muamelede bulunan.

el-Melîk (c.c)
Bütün kainatın mutlak ve hakiki sahibi, mutasarrufu. Bütün kainatın, Zâtı'nın dışındaki bütün varlıkların ezeli ve ebedi tek hükümdarı, ancak Allah Teala'dır. Kainatta, ancak O'nun iradesi, hüküm ve tasarrufu geçerlidir. O'nun mülkü yok olmaz.

el-Kuddûs (c.c)
Azamet ve Celaline layık olmayan her türlü noksanlıktan pek uzak ve pek temiz.

es-Selâm (c.c)
Her çeşit arıza ve hadiselerden salim kalan ve etkilenmeyen; kullarını her türlü tehlikelerden selamete çıkaran, bahtiyar kullarına «Selâm» etmek lütuf ve kereminde bulunan. Cenabı Hak (c.c)
, mevcut her çeşit selametin mutlak ve hakiki kaynağıdır.

el-Mü'min (c.c)
Gönüllerinde iman ışığını uyandıran; Kendine sığınanlara emniyet, güvenlik, rahatlık, veren; müminleri azabından ve yaratıklarının hepsini zulümden emin kılan.

el-Müheymin (c.c)
Saltanatı hakkında dilediği gibi tasarruf eden ve her şeyi gözetip koruyan.

el-Azîz (c.c)
Hakiki ve mutlak surette kuvvet ve galebe sahibi, mağlup edilmesi asla mümkün olmayan Galip; hükümlerinde her zaman galip olan.

el-Cebbâr (c.c)
Emir ve fermanına karşı konulamayan, kırılanları tamir eden, eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, her şeyde hükmünü kayıtsız ve şartsız yürüten.

el-Mütekebbir (c.c)
Büyüklükte eşi olmayan, her şeyde ve hadisede büyüklüğünü gösteren.

el-Halîk (c.c)
Ceza vermekte acele etmeyen gerçek ve mutlak hilm sahibi; affı, bağışlaması, hilmi sınırsız. Allah Teala, emrine karşı gelindiğinde anında görür, bilir. Fakat gücü yettiği halde hemen cezalandırmaz, süre verir. Bu süre içinde pişman olup tövbe edenleri af ve mağfiret buyurur. Israr edenleri ise; dilerse af eder, dilerse cezalandırır.

el-Bâri (c.c)
Her şeyi bir asıldan var eden; her şeyi muhtaç olduğu organ, tabiat ve surette en mükemmel ve uygun şekilde yaratan; yokluktan varlığa çıkaran, yarattıklarını birbirlerinden çeşitli şekillerde ayırt eden.

el-Musavvir (c.c)
Varlıklara suret veren, tasvir eden; onları en güzel şekilde tertip edip, en güzel surette şekillendiren.

el-Ğaffar (c.c)
Mağfireti (yarlığaması) pek çok ve kullarının ayıplarını örtücü; iyiyi, güzeli açığa çıkaran; kötüyü, çirkini örten. Günahları ne kadar çok olursa olsun, affedilmesini can-ı gönülden isteyen kulun günahlarını örten, açıklamayan, mağfiret eden.

el-Kahhâr (c.c)
Her şeye, her isteğini yapacak surette gücü ve kudreti yeten; hükümlerinde mutlak ve hakiki Galip ve Hakim. Allah Teala, kuvvet ve kudretiyle her şeyi içinden ve dışından kuşatmıştır. Bundan kurtulmak mümkün değildir. Çünkü O, mutlak Kadir ve Galiptir. Küfür ve isyanla O'na karşı gelip de tövbe etmeyenleri öldürmek ve zelil etmek suretiyle kahredicidir.

el-Vehhâb (c.c)
Sonsuz, çeşit çeşit nimetlerini daima karşılıksız olarak ihsan eden, bağışlayan. Allah Teala, fazlının tükenmez hazinelerinden rahmet ve nimet bağışlar. O, hakiki ve mutlak Cömerttir.

er-Rezzak (c.c)
Rızıkları yaratan ve kullarına bahşeden; rızıkları ve rızıklandırdıklarını yaratan, rızıklandırdıklarına rızıkları ulaştıran ve rızk elde etme sebebini meydana getiren. Rızk; faydalanılması nasib edilen her şeydir.

el-Fettâh (c.c)
Her türlü zorlukları kolaylaştıran, maddi ve manevi bütün kapıları açan, en büyük Hakim.

el-Alîm (c.c)
Bilgisi ezeli ve ebedi olan; olmuş olacak; gizli, aşikar her şeyi en iyi bilen, kendisinden hiç bir şey gizlenmeyen.

el-Kâbıd (c.c)
Dilediğine rızkı daraltan, sıkan. Allah Teala, istediğinden ihsan ettiği şeyi, gönül rahatlığını alıverir. Kiminin ruhunu kabzeder, kiminin de kalbini kabzederek hayra rağbetsiz kılar.

el-Bâsıt (c.c)
Dilediğinde rızkı açan ve genişleten. Allah Teala, kimine çok rızk, kimine uzun ömür verir; kiminin de kalbini açarak hayra rağbetli kılar.

el-Hâfıd (c.c)
Kafir ve facirleri alçaltan, iman etmeyenleri bedbaht eden; varlıktan yokluğa, ilimden cehle, sıhhatten hastalığa döndüren. Allah Teala, dilediğini şan ve şeref sahibi iken rezil ve rüsvan eder.

er-Râfi' (c.c)
İyileri yücelten, yukarı kaldıran; zilletten izzete götüren, bataklıktan çıkaran, dereceleri artıran ve müminleri yükselten. Allah Teala, dilediğine şan ve şeref verir. Gönülleri iman ve irfan ışıklarıyla parlatır.

el-Muiz (c.c)
Dilediğine tevfik verip aziz kılan; izzet veren, şereflendiren, ağırlayan. İzzet, Allah Teala'nın verdiği bir şeref, bir irfandır.

el-Müzil (c.c)
Dilediğini hor ve hakir kılan; emir ve yasaklarına karşı koyanları zelil eden, süründüren.

es-Semî' (c.c)
Gizli, açık her şeyi hakkıyla işiten. Allah Teala, kainatın her zerresinde olan biteni, kalplerimizden geçenleri, dualarımızı, hasılı her şeyi hakkıyla işitir. Ancak, bu işitme bizim anladığımız manada değildir.

el-Basir (c.c)
Bütün mevcudatta gizli-açık her şeyi kemaliyle gören. Allah Teala, kullarının yaptığı her şeyi görür. O'nun görmediğini sanarak günah işleyenler ne bedbahttır!

el-Hakem (c.c)
Hakiki ve mutlak Hakim; hükmeden, hakla batılın, iyi ile kötünün arasını ayıran; dünyada şerhi hükümleri inzalle ve Ahiret'te kullarının arasını faslederek hüküm veren. Allah Teala'nın hükmünü bozacak hiçbir kuvvet yoktur.

el-Adl (c.c)
Mutlak, hakiki, sınırsız, sonsuz adaletli, çok adil. Allah Teala, yarattığı her şeyi kendine mahsus yere koymuştur.

el-Lâtîf (c.c)
Hakiki, mutlak lütuf sahibi; lütuf kerem ve inayeti sınırsız olan, en ince işleri bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına akıl erdiremeyen en ince şeyleri yapan; görünen görünmeyen türlü yollardan ve yerlerden çeşit çeşit faydalar, ihsanlar bahşeden.

el-Habîr (c.c)
Gerek cismani alemde, gerekse ruhani alemde olagelen her hadiseden, hareket eden her zerreden, alınıp verilen her nefesten bütün ayrıntılı haberdar olan.

el-Halîm (c.c)
Ceza vermekte acele etmeyen gerçek ve mutlak hilm sahibi; affı, bağışlaması, hilmi hududsuz. Allah Teala, emrine karşı gelindiginde anında görür, bilir ama, gücü yettiği halde hemen cezalandırmaz, süre verir. Bu sure içinde pişman olup tövbe edenleri af ve mağfiret buyurur. Israr edenleri ise; dilerse af eder, dilerse cezalandırır.

el-Azîm (c.c)
Hakiki ve mutlak büyük; büyükler büyüğü, pek azametli. Allah Teala, o kadar Azimdir ki, akıllar tasavvurdan acizdir.

el-Ğafûr (c.c)
Kullarının günahlarını affeden, mağfireti sonsuz olan.

el-Şekûr (c.c)
Rızası için yapılan işlere, ibadetlere karşılık daha çoğunu veren; dünyada yapılan iyi ameller karşılığında Ahiret'te sonsuz nimetler ihsan eden.

el-Aliyy (c.c)
Mutlak ve hakiki Yüce; Yüceler Yücesi. Allah Teala'nın Yüceliği, bir başkasına nispetle değildir. Bu Yücelik, vacibdir, zaruridir. O'ndan başka bir «YÜCE»nin bulunması mümkün değildir. Her şey; O'nun emrinde ve hükmü altındadır. O, «Zatı Eceli Ala»dır.

el-Kebîr (c.c)
Her hususda pek büyük; Kibriya Sahibi; Büyüklüğünü ancak Kendisi bilen ve büyüklüğü hiç bir mahluk tarafından bilinemeyen ve hiç bir zaman da bilinemeyecek olan mutlak ve hakiki büyük.

el-Hafîz (c.c)
Hakiki ve mutlak koruyucu; her şeyi belli vaktine kadar afat ve belalardan saklayan. Allah Teala, kainatı, bütün yaratılmışları tayin ettiği ömürleri tamamlanıncaya kadar her şeyden korur. Her şeyin hıfzı, O'na racidir.

el-Mukît (c.c)
Bedeni ve ruhi rızıkları yaratan ve mahlukatının rızıklarını onlara veren, ulaştıran; her şeye kuvvet veren.

el-Hasîb (c.c)
Mutlak ve hakiki Kafi; bütün varlıkların ömürleri boyunca yaptıklarını en ince tafsilat ve teferruatıyla bilip, hesabını en iyi şekilde gören. Allah Teala, Kendisine tevekkül edene Kafidir. Kıyamet Günü, yarattıklarını hesaba çekicidir.

el-Celil (c.c)
Celal (büyüklük) ile vasıflanan, Yücelik sahibi; mutlak ve hakiki. Allah Teala'nın büyüklüğü, yüceliği ölçülemez. Yücelik, ancak O'nundur.

el-Kerîm (c.c)
Keremi nihayetsiz derecede bol; kula istemeden ve karşılıksız olarak veren. Kulları hakkında vaadini yerine getirmesi Allah Teala'nın lütuf ve keremidir.

er-Rakîb (c.c)
Bütün varlıkları her an gözeten; bilen, koruyan ve bütün işleri denetleyen.

el-Mucîb (c.c)
Duaları kabul eden; istekleri yerine getiren, sıkıntıları gideren; bunları yalvarmadan bile lütuf ve keremiyle veren. Mutlak ve hakiki Vasi; ilmi, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniş ve sonsuz olan.

el-Vası' (c.c)
Mutlak ve hakiki Vasi; ilmi, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniş ve sonsuz olan.

el-Hakîm (c.c)
Mutlak ve hakiki Hakim: hüküm ve hikmet sahibi; her şeyi hikmet üzere yaratıp, yerli yerinde yapan; bütün emirleri, bütün işleri hikmetlerle dolu olan.

el-Vedûd (c.c)
İyi kullarını seven; onları rahmet ve rızasına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya en çok layık olan.

el-Mecîd (c.c)
Şanı yüce ve kadri büyük; Zâtı şerefli, işleri pek güzel, nimetli ve ihsanı hudutsuz olan.

el-Bâıs (c.c)

Peygamberler gönderen, Mahşer Günü mahlukatı diriltip kabirlerinden çıkaran, sebep ve vesile olan.

eş-Şehît (c.c)
Her zamanda ve her mekanda her an hazır olan, mahlukatının hepsini bilen.

el-Hak (c.c)
Varlığı hiç değişmeden duran, Hakkı izhar eden; ezeli ve ebedi olarak «Var» olan. Allah Teala'nın Zâtı yokluğu kabul etmediği gibi, her hangi bir değişikliği de kabul etmez. Hakikaten «Var» olan ve hiç değişmeyerek hakikaten «SABİT» olan ancak O'dur. O'nun Zâtı'ndan başka her şeyi O yaratmıştır ve yaratılan her şey fanidir, yok olmaya mahkumdur.

el-Vekîl (c.c)
Mutlak ve hakiki vekil; kullarının işlerini düzelten; işlerini usulüyle Kendisine bırakanların işlerini düzeltip, onların yapabileceğinden daha iyi yapıp, temin eden.

el-Kavî (c.c)
Tam ve kamil kudret sahibi; pek güçlü, kayıtsız-şartsız her şeye Kadir.

el-Metin (c.c)
Çok sağlam; kuvvet ve kudreti Metin. Allah Teala'nın kudreti her şeye yeter; dilediği şeyden kimse O'nu alıkoyamaz.

el-Veliy (c.c)
Dost ve yardım edici; müminlere dost, yardım edici; müminleri seven ve işlerini neticelendiren.

el-Hamîd (c.c)
Övülmüş ve her senaya layık olan; ancak kendisine hamd ve sena olunan, bütün varlıkların diliyle övülen yegane Zat. Yaratılan her şey Cenabı Hak Celle Celalühü'yu tespih ve takdis eder. Çünkü O, yegane «eliyy-i nimet»dir.

el-Muhsî (c.c)
İlmiyle her şeyin sayısını bilen; her şeyi sayıcı ve sayılarını bilici olan.

el-Mübdî (c.c)
Mahlukatı maddesiz ve örneksiz olarak yoktan var eden. Ezelde; zaman ve mekan dahi yok iken Allah Teala vardı. Sonra, Varlığını ve Kemalini duyurmak, mahlukatına sonsuz rahmet ve lütufunu vermek; hikmetiyle kainatı yaratmayı diledi; istediği nizam ve şekilde yarattı. Yarattıklarının her birinin yaşamasını ve üremelerini bir takım sebeplere, vesilelere, kanunlara bağladı. Böylelikle, meydana geliş O'ndan olduğu gibi, dönüş de ancak O'na olacaktır.

el-Muîd (c.c)
Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan; ölümden sonra tekrar dirilten. Allah Teala, zamanı gelince yaratıklarının çürümüş olan bedenleri en ince teferruatına kadar yeni baştan yaratacak ve her bedenin ruhunu kendisine iade edecektir.

el-Muhyî (c.c)
Mahluklarını yoktan var edip hayat veren; dirilten, can veren, sağlık veren ve hayat ihsan eden.

el-Mumît (c.c)
Her canlının ölümünü yaratan; öldüren, yok eden, mahveden, dilediği her varlıkta ölümü meydana getiren. Canlılar için ölümün her an gelivermesi mümkündür. Allah Teala, her kulu için dünyaya geliş ve dönüş zamanını tayin etmiştir. Fani hayat, doğumla başlar, ölümle sona erer. Baki hayat ise, ölümle başlayıp sonsuza kadar devam eder.

el-Hay (c.c)
Mutlak ve Kamil Hay; ezeli ve ebedi bir hayat ile diri olan; her şeye hayat ve can veren; her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten.

el-Kayyûm (c.c)
Zâtıyla kaim, daima duran, gökleri, yeri ve her şeyi tutan; her şeye mukadder olan vaktine kadar durmak için sebeplerini ihsan eden.

el-Vâcid (c.c)
Mutlak ve hakiki gani olan, istediği her şeyi bulan; Kendisine darlık, fakirlik ve acizlik arız olmayan; Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiçbirinden mahrum olmayan; istediğini istediği zaman bulan.

el-Mâcid (c.c)
Azamet ve şerefle vasıflandırılmıştır; kadir ve şanı büyük, kerem ve cömertliği sonsuz olan.

el-Vâhid (c.c)

Tek, Zâtı'nda, sıfatlarında, işlerinde, mübarek isimlerinde, hükümlerinde asla ortağı, benzeri ve dengi bulunmayan.

es-Samed (c.c)
Zeval bulmayan ve Baki olan, herkesin muhtaç olduğu yegane Merci; hacetlerin, isteklerin, muratların verilmesi, ızdırapların giderilmesi için müracaat edilen TEK MERCİ.

el-Kâdir (c.c)
Her istediğini, istediği gibi, sonsuz bir güç ve kudretle yapan; dilerse yapan, dilemezse yapmayan. Allah Teala, dilediği her şeyi yapmaya kadirdir. Zâtı'nda yaratmak ve tekvin kuvveti vardır.

el-Muktedir (c.c)
Kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden; her mevcudu kuvvet ve kudreti altında tutan.

el-Mukaddim (c.c)
İstediğini ileri geçiren, öne alan. Allah Teala, hem yaklaştırır, hem de uzaklaştırır. insanları gerek din bakımından, gerekse dünya hayatları bakımından derecelendirmiş, bazılarını diğerlerinden üstün kılmıştır.

el-Muahhir (c.c)
İstediğini geri bırakan, geciktiren. Allah Teala, kullarının yapmak istediklerini, dilerse geciktirir. Hiç şüphesiz ki, bunda da ilahi bir hikmet vardır.

el-Evvel (c.c)
Her şey üzerine kadim olan; ilk, evveli olmayan Evvel, her varlığın Halimi ve Evveli.

el-Âhir (c.c)
Her şey yok olduktan sonra Baki olan, varlığı ezeli ve ebedi olan; sonu olmayan son.

ez-Zâhir (c.c)
Alametleriyle vücudu aşikar olan; her yerde, her zaman tasarruflarıyla, kudretiyle, kibriyasıyla tecelli eden, görünen. Allah Teala'nın varlığı aşikardır. Alemlerde gördüklerimiz, içimizde hissettiklerimiz; hasılı her şey O'nun Varlığına, Birliğine ve Kemal sıfatlarına şahittir.

el-Bâtın (c.c)
Yarattıklarının nazarından gizli olan; gizli, görünmeyen. Allah Teala'nın «VAR» olduğu; her şeyden daha zahir ve apaçık bellidir. Bu hususta birçok deliller vardır. Mesela; bu alemin meydana gelmesi, mümkünattan olması; bu alemin bir bedialar topluluğu olması, hikmetler, gayeler manzumesi halinde görünmesi, bu alemin Kadim, ezeli, Ebedi, Alim, Hakim bir Halik'i Zi'şan'ın varlığına şahittir, parlak bir delildir. Bütün bu hususları güzelce düşünen bir insan, derhal bir Halik'i Zi'şan'ın Varlığına intikal eder ve O'nun Kadim, Ezeli, Ebedi mevcudiyetini tasdik ederek iman şerefine nail olur.

el-Vâli (c.c)
Kainatı; her şeyi, mülkünü ve her an olup biten hadiseleri tek başına tedbir ve idare eden.

el-Müteâlî (c.c)
Noksanlıklardan yüce ve münezzeh; yaratılmışların, O'nun hakkında akıl ve idraklerinin mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek üstün, Yüceler Yücesi.

el-Berr (c.c)
İyilik ve ihsanı sınırsız olan; yarattıklarına muhtaç oldukları nimetleri ihsan eden. Allah Teala, kulları için daima kolaylık ve rahatlık ister, zorluk istemez. Başkalarına zorluk çıkaranları da sevmez. Yapılan kötülüklerin bir çoğunu bağışlar; yapılan bir iyiliğe karşıda on mükafat verir.

et-Tevvâb (c.c)
Tövbeleri kabul buyurup, günahları affeden, kullarına, tekrar tekrar tövbe etmeleri için sebepler hazırlayan.

el-Müntekim (c.c)
Suçluları, adaleti ile hak ettikleri cezaya çarptıran; Kendisine isyan edenleri, asileri, canileri, azgınları şiddetle cezalandıran. Allah Teala'nın cezası çok elemli ve pek şiddetlidir. Ancak, cezalandırmadan önce suçluya kendisini düzeltmesi için bir süre tanır, sonra cezalandırır.

el-Afûv (c.c)
Çok affedici, çok acıyan, çok şefkatli, merhameti çok olan. Allah Teala, günahları imha eder, masiyetleri cezalandırmaktan vazgeçebilir.

er-Raûf (c.c)
Pek esirgeyen, çok merhamet eden; merhamet, rahmet ve şefkatini esirgeyen. Allah Teala, kullarına muhtaç oldukları her şeyi vermiştir. Kainata bak! O, yarattığı hiçbir şeyi merhametinden mahrum bırakmamıştır.

Mâlikü'l-Mülk (c.c)
Mülkün mutlak, hakiki, ebedi ve ezeli sahibi; kullarının ve onların malik olduklarının Malik'i, mülkünde dilediği gibi hükmünü tenfiz eden. Allah Teala, hem mülkün sahibi, hem de hükümdarıdır. O'na bir ortak veya denk yoktur. Kulu da, kulunun elindeki de O'nun mülküdür. Lütuf ve ihsan ettikleri birer ariyettir.

Zü'l-Celâl-i ve'l-İkrâm (c.c)
Hem yücelik, hem de fazl, şeref ve kerem sahibi, Celal ve Kemal'i mutlak ve hakiki olan. Her nimet Allah Teala'dan gelir; nimeti yaratan da, sevk eden de, dağıtan da ancak O'dur.

el-Muksıt (c.c)
Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan; mazlumlara insaf eden; adil, yaratıklarından hiç birine haksızlık, eza, cefa, eziyet, zulüm etmeyen. Allah Teala, zalimden, mazlumun hakkını alır. Bunu yaparken de; hem zalimi, hem mazlumu memnun eder. Çünkü O, en üstün adalet ve çok merhamet sahibidir.

el-Câmi' (c.c)
İstediğini; istediği zaman istediği yerde toplayan; insanlara Kıyamet Günü hesap için toplayan; birbirine benzeyen, benzemeyen veya birbirlerinin zıddı olan varlıkları bir araya toplayan.

el-Ğaniyy (c.c)
Zâtı ve sıfatı ile her şeyden müstağni, zenginliğinin hududu ve ölçüsü yok, hiçbir şeye muhtaç olmayan. Allah Teala'nın kulunu ibadetle mükellef tutması, Zâtı'nın ihtiyacından değildir. Sırf kullarının maddi-manevi ihtiyaçları içindir. Allah Teala, abes ve faydasız şeyler yaratmaktan münezzehtir

el-Muğnî (c.c)
Kullarından dilediğini keremiyle zengin kılan; istediğini, istediği anda, istediği kadar zengin eden. Allah Teala, her kuluna belli bir rızk takdir etmiştir. Kul, ezelde mukadder olan rızkı ne ise ona nail olur. Ancak, takdir edilen bu rızka sahip olmak için çalışmak şarttır. Fakat, sonunda yine Mukadder olan rızka razı olmak gerekir.

el-Mâni' (c.c)
Bir şeyin olmasına mani olan; koruyucu sebepleri yaratmak suretiyle helak ve noksanlık sebeplerini önleyen, def eden. Kulun istedikleri bir takım sebeplere, sebepler de Allah Teala'nın emir ve fermanına bağlıdır. Allah Teala dilerse, istekleri verir; vermezse mutlaka bir ilahi hikmeti vardır.

ed-Dârr (c.c)
Elem ve zarar verici şeyleri yaratan; dilediğine felaket, keder ve şiddet veren

el-Nâfi' (c.c)
Faydalı şeyleri yaratan; hayır ve menfaat verici şeyler yaratan, dilediğine menfaat veren.

en-Nûr (c.c)
Bütün alemleri nuru ile nurlandıran; göklerde ve yerde Hakkı neşreden, bütün varlıklara akıl, izan, idrak veren; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran.

el-Hâdî (c.c)
Hidayeti yaratan ve dilediği kulunu Tevhide, hayırlı-kârlı yollara yönelten; her şeye yön veren. Allah Teala, gönüllere imanı sevdiren sebepleri de, küfür yolunu tutturan sebepleri de yaratır. O'ndan başka hidayet ve bahtiyarlığa eriştirecek yahut sapıklık ve hüsrana düşürecek hakiki bir Zâtı ilahi yoktur.

el-Bedî' (c.c)
Yarattıklarını örneksiz ve maddesiz icat edip yaratan; hayret verici âlemleri yoktan var eden; Zâtı'nda, sıfatlarında, fiillerinde asla benzeri bulunmayan

el-Bâkî (c.c)
Vücudu daim olan, fani olmayan; Varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da olmayan; bizatihi zaruri (vacib) olan mevcut.

el-Vâris (c.c)
Mevcut olan her şeyin netice itibariyle mutlak sahibi ve hakiki maliki.

er-Reşîd (c.c)
Kullarını irşat eden, doğru yolu gösteren; bütün işleri ezeli takdirine göre yürütüp, dosdoğru bir nizam ve hikmet üzere akıbetine ulaştıran.

es-Sabûr (c.c)
Çok sabırlı; şirk ve isyan yolunu seçenleri anında cezalandırmaya kadir iken acele etmeyip tehir eden ve vakti gelince bir lahza dahi geri bırakmadan cezalandıran.

Benzer Konular

16 Ocak 2013 / virtuecat Genel Mesajlar
23 Şubat 2013 / virtuecat Taslak Konular
30 Mayıs 2008 / DrAm3vLH Sosyoloji
16 Aralık 2007 / yüksel2 Kur'an-ı Kerim
4 Ağustos 2007 / _PaPiLLoN_ Astroloji/Fallar