Arama

Menkıbeler (Dini Hikaye, Öyküler) - Sayfa 15

Güncelleme: 16 Mayıs 2014 Gösterim: 391.067 Cevap: 177
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
1 Eylül 2008       Mesaj #141
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ADALET

Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul'un fethinden sonra Hazreti Fatih bütün mahkümleri serbest bırakmıştı. Fakat bu mahkumların içinden iki papaz zindandan çıkmak istemediklerini söyleyerek dışarı çıkmadılar. Papazlar Bizans imparatorunun halka yaptığı zülüm ve işkence karşısında ona adalet tavsiye ettikleri için hapse atılmışlardı. Onlar da bir daha hapisten çıkmamaya yemin etmişlerdi.
Durum Hazreti Fatih'e bildirildi. O, asker göndererek, papazları huzuruna davet etti. Papazlar hapisten niçin çıkmak istemediklerini Hazreti Fatih'e de anlattılar. Fatih o dünyaya kahreden iki papaza şöyle hitap etti:
- Sizlere şöyle bir teklifim var: Sizler İslam adaletinin tatbik edildiği memleketimi geziniz, müslüman hakimlerin ve müslüman halkımın davalarını dinleyiniz. Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz, hemen gelip bana bildiriniz ve sizler de evvelki kararınız gereğince uzlete çekilerek hâlâ küsmekte haklı olduğunu isbat ediniz.
Hazreti Fatih'in bu teklifi papazlar için çok cazip gelmişti. Hemen Padişahtan aldıkları tezkere ile İslam beldelerine seyahate çıktılar. İlk vardıkları yerlerden biri Bursa idi... Bursa'da şöyle bir hadiseyle karşılaştılar:
Bir Müslüman bir yahudiden bir at satın almış, fakat hiçbir kusuru yok diye satılan at hasta imiş. Müslümanın ahırına gelen atın hasta olduğu daha ilk akşamdan anlaşılmış. Müslüman sabırsızlıkla sabahın olmasını beklemiş, sabah olunca da erkenden atını alıp kadının yolunu tutmuş. Fakat olacak ya, o saatte de kadı henüz dairesine gelmemiş olduğundan bir müddet bekledikten sonra adam kadının gelmeyeceğine hükmederek atını alıp ahırına götürmüş. Atını alıp götürmüş ama at da o gece ölmüş.
Hadiseyi daha sonra öğrenen kadı, atı alan müslümanı çağırtıp meseleyi şu şekilde halletmiş:
- Siz ilk geldiğinizde ben makamımda bulunsa idim, sağlam diye satılan atı sahibine iade eder, paranızı alırdım. Fakat ben zamanında makamımda bulunamadığımdan hadisenin bu şekilde gelişmesine madem ki ben sebep oldum, atın ölümünden doğan zararı benim ödemem lazım, deyip atın parasını müslümana vermiş.
Papazlar islam adaletinin bu derece ince olduğunu görünce parmaklarını ısırmışlar ve hiç zorlanmadan bir kimsenin kendi cebinden mal tazmin etmesi karşısında hayret etmişler.
Mahkemeden çıkan papazların yolu İznik'e uğramış. Papazlar orada şöyle bir mahkeme ile karşılaşmışlar:
Bir müslüman diğer bir müslümandan bir tarla satın alarak ekin zamanı tarlayı sürmeye başlar. Kara sabanla tarlayı sürmeye çalışan çiftçinin sabanına biraz sonra ağzına kadar dolu bir küp altın takılmaz mı? Hiç heyecan bile duymayan Müslüman bu altınları küpüyle tarlayı satın aldığı öbür müslümana götürüp teslim etmek ister;
- Kardeşim ben senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil. Eğer sen tarlanın içinde bu kadar altın olduğunu bilseydin herhalde bu fiata bana satmazdın. Al şu altınlarını, der.
Tarlanın ilk sahibi ise daha başka düşünmektedir. O da şöyle söyler:
- Kardeşim yanlış düşünüyorsun. Ben sana tarlayı olduğu gibi, taşı ile toprağı ile beraber sattım. İçini de dışını da bu satışla beraber sana verdiğimden, içinden çıkan altınları almaya hiçbir hakkım yoktur. Bu altınlar senindir dilediğini yap, der. Tarlayı alanla satan anlaşamayınca mesele kadıya, yani mahkemeye intikal eder. Her iki taraf iddialarını kadının huzurunda da tekrarlarlar.
Kadı, her iki şahsada çocukları olup olmadığını sorar. Onlardan birinin kızı birinin de oğlunun olduğunu öğrenir ve oğlanla kızı nikahlayarak altını cehiz olarak verir.
Papazlar daha fazla gezmelerinin lüzumsuz olduğunu anlayıp doğru İstanbul'a Hazreti Fatih'in huzuruna gelirler ve şahit oldukları iki hadiseyi de aynen nakledip şöyle derler:
- Bizler artık inandık ki, bu kadar adalet ve biribirinin hakkına saygı ancak İslam dininde vardır. Böyle bir dinin salikleri başka dinden olanlara bile bir kötülük yapamazlar. Dolayısıyla biz zindana dönme fikrimizden vazgeçtik, sizin idarenizde hiç kimsenin zulme uğramayacağına inanmış bulunuyoruz, derler. (1)
Kaynak:
1) Büyük Dini Hkayeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ik_ra - avatarı
ik_ra
Ziyaretçi
16 Mart 2009       Mesaj #142
ik_ra - avatarı
Ziyaretçi
''Hadi oğlum, dersine çalışsana! '' dedi, yalvaran gözlerle annesi... ''Bir gün'' dedi ve uyumasına devam etti çocuk.

Sponsorlu Bağlantılar
Zaman su gibi akıp geçti. Bir- iki yıl hazırlık kursu aldıktan sonra üniversiteye girebildi. Bir gün fakülte arkadaşlarının; ''Bizimle cumaya gelmeye ne dersin?'' teklifine, ''Siz gidin bir gün olur ben de giderim.'' diye kaçamak cevap verdi.

İkinci sınıfa geçmeden fakülteden atıldı, ''Bir gün'' olup da çalışmak nasip olmadığından...İşsiz güçsüz dolaşırken, bir arkadaşı elinden tutup onu bir işe yerleştirdi.
Gün geldi, evlendi, çocukları oldu. Arkadaşı; '' Çocuklarına imandan, ahlâktan, kültürden bahsetsen, çok boş yetişiyorlar.'' dediğinde, ''Daha küçükler, hele bir büyüsünler.'' dedi.

Çocuklar büyüyüp, sorular sormaya başlayınca, onlara geçiştirici cevaplar vermeye çalıştı, ama bilgisizliğini bir türlü gizleyemedi, içinde bir eziklik hissetti. Bildiği bir şey vardı, bilgisizliğini yenebilmesi için kitap okulmalıydı.

'' İnsan neydi, niçin vardı?'' Evvelâ bu mevzu ile alâkalı kitapları taradı.Bulduğu kitap sayısı bir düzineyi geçmişti. Kasaya doğru ilerlerken, kitapların fiyatlarını şöyle bir hesapladı, olduğu yerde kaldı: ''Şimdi param az, elime toplu para geçecek nasıl olsa, o zaman gelir alırım.'' diye tasarladı ve dönüp kitapları yerine bıraktı. Eline para geçti ama kitapçıya uğramak aklına gelmedi...

Uzun bir aradan sonra işe giderken yolda sakat bir dilenci gördü, para vermek geldi içinden; ''Neyse?'' dedi, ''Dönüşte verebilirim.''

İşine yaklaşırken bir salâ sesi duydu, dikkat kesildi; meğer bir yakını vefat etmiş! İçine bir huzurszluk çöktü, ''Ya ölüm bir gün yakama yapışıverirse, zaten yaş da ilerlemekte...'' diye düşündü. Kendi kendine, ''Artık iç dünyama çeki düzen verme vakti gelmedi mi?'' diye sordu.cevabı, teredüdütsüz ''evet''ti ama işler de bu aralar hayli yoğundu, ''Hele bir yaza varalım tesisllerin açılışını yapalım, düşünürüz.'' dedi yine. Allah'ın günleri bitmezdi ya!..

Bir iş dönüşü gecekonduların arasından geçerken, çileli yılları geldi aklına bir burukluk hissetti.

Hay Allah! Bu gözyaşları da neyin nesi? Duygu selinin tazyikine daha fazla dayanamayıp, gözlerden sızan yaşlar, çağlayan oluverdi.Dermanı kalmayınca, çömelerek ağlamasını sürdürdü.

Tarifsiz hislerle çağladı ruhu, gözlerini silerek; '' Bunları kaleme almalıyım!'' diye mırıldandı Yine ''bir gün'' dedi; ''Gün gelir yazarım duygularımı...''

''Gün olur bir aya değer''di ama, bilmeliydi ki, o güne ulaşabilmek için, her günün kadrini bilip çabaları kilometre taşı yapmalıydı.

''Bir gün'' salâ sesiyle mahalle,sessizliğe büründü. İşe giderken, dikkatsiz bir şoförün kullandığı arabanın çarpmasıyla hayatını kaybetmişti. ...



'Ey Rabbimiz! biz kendimize zülmettik.Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz'(A'raf 23)
ik_ra - avatarı
ik_ra
Ziyaretçi
18 Mart 2009       Mesaj #143
ik_ra - avatarı
Ziyaretçi
Üzülme

Eğer günah işlediysen tövbe et, istiğfarda bulun, yanlış yaptıysan düzelt, O'nun rahmeti sonsuz, kapısı hep açıktır.
Üzülme Kaybettiğin şey için üzülme çünkü daha pek çok nimetlere sahipsin. Allah'ın sana bahşettiği diğer nimetleri düşün ve şükret. Allah'u Teala, "Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız buna güç yetiremezsiniz" buyurmuyor mu?

Üzülme

Ehli batılın sözlerinden dolayı üzülme, onların tenkitlerine sabrettiğin sürece mükafatlandırılacağını unutma.


Üzülme

İnsanlara ihsanda bulunduğun sürece üzülme. Çünkü mutluluğun yolu insanlara ihsanda bulunmaktan geçer.

Üzülme

Çünkü iyiliğin mükafatı on mislinden yedi yüz misline, kötülüğün karşılığı ise sadece mislince


Üzülme

Dünya, ne seçim, ne geçim dünyasıdır; dünya, bugün var yarın yok, imtihan dünyasıdır.

Üzülme

Hakk'ın rızâsına uygun düşen belâ, kulun sevgisini artırır.

Üzülme

Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.)

Üzülme

İnsanlar, başlarına gelen belâ ve musibetleri ondan daha büyükleriyle kıyas etselerdi, şüphesiz belâların bazısını âfiyet kabul ederlerdi.


Üzülme

Karşı karşıya kalabileceğin muhtemel bir musibet için en kötü ihtimal ne olabilir sorusunu kendine sor. Sonra bu muhtemel sonuca kendini alıştır, ona tahammül etme konusunda kendine telkinde bulun. "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" ayetini tedebbür ederek bu hali sakin bir şekilde iyimser bir tabloya dönüştürmeye bak.

Üzülme

Şunu unutma yaşadığın günün sınırları içinde yaşamazsan sıkıntı ve kaygıların artacak demektir. Biraz daha açarsak; Sabaha çıktıktan sonra artık akşamı bekleme, akşama kavuşunca da sabahı bekleme. Ne maziye takıl kal ne de gelecek kaygısı içinde ol. Yani ânı yaşa.

Üzülme

İnne maal usri yüsran / Her zorlukla birlikte kolaylık vardır. Yani kolaylık zorluğun içinde saklıdır!.. Bir başka ifade ile; kolaylık; zorluk zannettiğimiz şeyin taa kendisidir!..


alıntı
ik_ra - avatarı
ik_ra
Ziyaretçi
27 Mart 2009       Mesaj #144
ik_ra - avatarı
Ziyaretçi
Dünya binlerce senedir içindeki canlıları sürekli doldurup boşaltarak ilerleyen büyük bir ulaşım aracı gibi.Milyarlarca insan ve onların sıra dışı hikayeleri acıları ve sevinçleri ile yaşanıp ortadan kaybolup gidiyor mu?Hayır. Dinimizin bize öğrettiği en önemli şey, bu dünyada yaptığımız her şeyin Hafaza melekleri tarafından amel defterimize sürekli kaydedilmekte olduğudur.
Kısacık dünya hayatımızı ve yaşadıklarımızı, alelacele gerçekleştirdiğimiz bir market alış verişine benzetebiliriz. Her tarafta kameralar doludur. Her yapılan hareket kumanda odasından izlenmektedir. Her ürünün üzerindeki özel barkod eğer o ürün ücreti ödenmeden dışarı çıkarılmaya çalışılırsa kapıda sahibini fena halde mahcup edebilmektedir.
Herkes özellikle büyük şehirlerde mutlaka karlaşmıştır. Çıkıştaki özel elektronik kapıdan çıkan sinir bozucu sesi market güvenlik elemanlarının rahatsız edici telaşlı koşuşturmaları izler ve hedefteki müşteri kibarca kenarı alınır. ‘’Hey Alla, çocuk koymuş!’’ ifadeleri çoğu kez haklı olsa da o an yaşanan ‘’yer yarılsa da içine girsem’’ duygusu sahibini haftalarca meşgul edecek kötülüktedir.
İşte bunun gibi, on nefesimizde Cenab-ı Hakk’ın varlığı ve birliğine olan şahadetimizi yaptıktan sonra esas dünyaya geçiş yapacağız. Milyarlar, trilyonlarla sene ile bile ifade edilmeyecek olan ‘ebedi’ hayat için 60-80 senelik bu dünya hayatı gerçekten de ‘İki taşın arasında yapılmış bir alış verişten ’ farklı değil mi?
Efendimiz de zaten dünya hayatının mealen ‘bir kervanın ağacın altında yaptığı kısa dinlenme kadar’ olduğunu ifade ediyor.İnsanın biri sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki kaydedici melek (Hafaza melekleri) onun yaptıklarını alıp kaydetmektedir. (Kâf 17) Hemen bir sonraki ayette ise ‘İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında yaptıklarını gözetleye ve kaydeden hazır bir melek bulunmasın’ denmektedir.
Günah işlerkenki umursamazlığımızı kırmak için Kur’an bizi şöyle uyarıyor: ‘’Siz günahları işlerken kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden sakınıyordunuz.’’(Fussilet 22) Peki, Ahirette bu pişmanlık duygusunu yaşamamak için neler yapmamız gerekiyor?
Tek çare elimizden geldiğince Cenab-ı Hakk’ın huzurunda olduğumuzu unutmamak, eğer bir günah işlemişsek hemen samimi olarak tövbe etmektir.Bir tatlı sözün, bir sadakanın, her vakit için alacağımız taze abdestin küçük günahları sileceğini unutmamalıyız.
Yoksa ahirette bizi kim kurtarabilir ki?Ayette ne diyor: ‘’O gün, biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.’’(Yasin 65)



imagephp?imagedini resim3&ampmaxim size716
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Mayıs 2009       Mesaj #145
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
AZRAİL'İN CAN ALIŞI

Cenabı Hak, Azrail Aleyhisselam'a;

"Ya Azrail!.
Bir kimsenin ruhunu alırken hiç üzüldüğün oldu mu?
diye sordu. O:

Ya Rabbi herşey Sana malûm...
Yalnız bir kulunun ruhunu alırken çok üzüldüm.
O da bir gemi dalgalar arasında parçalanıp batmıştı.
Fakat o gemide kundakta bir bebek vardı.
Anasının ölümü ernrolunmuştu.
Bebeğin annesinin ruhunu alırken çok üzüldüm.
Sonra o bebek bir tahta parçasının üzerinde karaya çıkarak kurtuldu ve öksüz kaldı, dedi.

Bu sefer Hak Teâlâ:
"Sevinerek ruhunu aldığın bir kimse hatırlıyor musun?
diye sual ettiğinde Azrail (Aleyhisselam):

Evet Ya Rab! Zalim bir hükümdar vardı.
Halk ondan bizar kalmıştı.
İşte o zalim sultanın ruhunu kabzederken de sevindim, dedi.
Allah (Celle Celaluhu):

"Kim olduğunu hatırlıyor musun, o zalim padişahın?"

Azrail Aleyhisselam:

Hayır hatırlamıyorum Ya Rab!..
deyince Cenabı Hak şöyle buyurdu:

"Hani o anasının canını üzülerek aldığın bebek varya, işte odur o zalim padişah!..!
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Mayıs 2009       Mesaj #146
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Mevlana Celaleddin-i Rumi'ye felsefecilerden bir grup geldi.
Sual sormak istediğini bildirir.
Mevla'na Hazretleri bunları Şems-i Tebrizi'ye havale etti.
Bunun üzerine O’nun yanına gittiler.
Şems-i Tebrizi Hazretleri mescit de, talebelerine bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını gösteriyordu.
Gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirttiler.
Şems-i Tebrizi; "sorun" buyurdu.
İçlerinden birini sözcü seçtiler.
Hepsinin adına o soracaktı.
Sormaya başladı:
-"Allah var dersiniz.
Ama görünmez, göster de inanalım."
Şems-i Tebrizi Hazretleri;
-"Öbür sorunu da sor" buyurdu. O;
-Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azap edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azap eder mi? dedi.
Şems-i Tebrizi;
-"Peki öbürünü de sor" buyurdu. O;
-"Ahiret'te herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz.
Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar, karışmayın" dedi.
Bunun üzerine Şems-i Tebrizi, elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu.
Soru sormaya gelen felsefeci, derhal zamanın kadısına gidip, davacı oldu. Ve;
-"Ben, soru sordum, o başıma kerpiç vurdu." Dedi.
Şems-i Tebrizi;
-"Ben de sadece cevap verdim." Buyurdu.
Kadı bu işin açıklanmasını istedi.
Şems-i Tebrizi şöyle anlattı:
-"Efendim, bana Allah-u Teala’yı göster de inanayım dedi.
Şimdi bu felsefeci, başının ağrısını göstersin de görelim." Dedi.
Şems-i Tebrizi; "İşte Allah-u Teala’da vardır, fakat görünmez.
Yine bana, şeytana ateşle nasıl azap edileceğini sordu.
Ben buna toprakla vurdum.
Toprak onun başını acıttı.
Halbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı.
Yine bana; "Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın.
Bundan dolayı bir hak olmaz." Dedi.
Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum.
Niçin hakkını arıyor?
Aramasa ya!
Bu dünyada küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan Ahiret hayatında niçin hak aranmasın?" Buyurdu.
Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mahçup olup, söz söyleyemez hale düştü.

Bir garson bile yemeğin sonunda der ki;
"Hesap Lütfen"
Bu hayatın sonunda hesap yok mu ? Zannedersin sen.
Hülasa ; Dünyada hesap yok ibadet var
Ahirette ibadet yok hesap var
Ya Rabbi cümlemizi mizanı ağır, hesabı kolay olanlardan eyle. Amin...!
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Rockn - avatarı
Rockn
Ziyaretçi
5 Haziran 2009       Mesaj #147
Rockn - avatarı
Ziyaretçi
insanne kadar kötülük işlemiş olursa olsunyine de gönlünde
İyi bir insan olmak özlemini duyar..
İnsanın hidayete gelme arzusundanyüreğinde bu güzel duygunun
Uyanmasından ümidimizi kesmememiz gerektirir..
Çöplükte bir gülün gülümsemesi sisler içinde bir güneşin görünmesi
Her zaman mümkündür.




Yüce Rabbinin taktir ve tecellilerine razı ol..
İnsanlara ve özellikle dünya ehline halinden şikayet etme.
Sonra Allah seni onlara bırakırperişan olursun..



İnsanlardan bir iyilik gördün zamanönce Allah’a şükretsonra ona vesile
olan kimseye teşekkür et..
Nimeti göndereni unutmagetireni de ihmal etme..

Sana kötülük yapanları Allah’a havale et..kötülüklerinden O’na sığın..
Eğer intikamla uğraşirsandaha büyük zararlara karşılaşırsın ve
Ömrünün boş yere harcamış olursun

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Haziran 2009       Mesaj #148
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
İslâm Kadın Alimelerinden Ve Ahlakcılarından Ümame, Kızına izdivaç Yapacağı Zaman Şöyle Nasihatte Bulunmuştur:- Bak yavrum! Öğüt vermek, yani bir insana hayırlı yolu göstermek, eğer o kimsenin edebli ve terbiyeli olması ile veya büyük adam evladından olarak herkesin yanında makbul ve haysiyetli bulunmasıyla terkedilmiş olaydı, ben de sana nasihat etmeye ihtiyaç görmezdim; lakin, öyle olmayıp nasihat, bilenin tekrar hatırına gelmesine, bilmeyenin de yeniden öğrenip, bilgi sahibi olmasına sebeb olacağından herkes hakkında faydalı ve lüzumludur.
Kızım! Bir kız ana ve babasının zenginliği halinde kocaya varmayacak olsaydı, sen asla kocaya varmaya muhtaç olmazdın. lakin öyle değil, erkekler bizim için yaratıldığı gibi, biz de onlar için yaratılmışızdır.
Kızım! Sen artık büyüyüp, yetişmiş olduğun yerden, gezip yürüdüğün yuvadan çıkıp bilmediğin bir yuvaya girecek ve şimdiye kadar konuşup, görüşmediğin bir hayat arkadaşı ile karşılaşacaksın! Sen ona tam bir sadakat göster ki, o da sana olanca sevgisiyle bağlansın. Şimdi, sana on tane nasihat vereceğim. Bunları iyice aklında tutar, sırası geldikçe aynen takbik edersen, güzelce geçinirsiniz, aranız asla bozulmaz.
BİRİNCİSİ: Haline razı ol! Yani, kocan yenilecek ve giyileceğe dair her ne alır, getirirse kabul et. Zira, kalb rahatlığının ilk yolu kanaattir.
İKİNCİSİ: Dinlediğin sözlerine itaat ederek konuş, itiraz ve isyan ederek hürmet ve itaatte kusur etme. Anlaşma ve itaat ile yapılan sohbetlerden Allahü Teala razı olur.
ÜÇÜNCÜSÜ: Efendinin göreceği yerlere dikkat ve ehemmiyet ver, sakın çirkin bir şey gözüne çarpmasın.
DÖRDÜNCÜSÜ: Kokusu olabilecek yerleri kolla, daima güzel kokulu durmasını temin et, burnuna kötü koku gitmesin. Şunu unutma ki, güzellik ve temizlik getiren nesnelerin en iyisi ve alası su'dur.
BEŞİNCİSİ: Yemek saatini iyi tesbit et, istediği anda hemen hazır bulundur.
ALTINCISI: Uyuyacağı vakti geciktirme. Adeti ne zamansa o zamanda yemeğini ve yatağını hazırla. Zira açlık insanı huysuzlandırdığı gibi, uykusuzluk da asîleştirir, geçiminizin bozulmasına sebeb olur.
YEDİNCİSİ: Mal ve eşyasını muhafaza etmekte titizlik göster. Çünkü mal muhafaza etmek, işbilmekten doğar.
SEKİZİNCİSİ: Akraba ve yakınlarına hürmette kusur etme. Kocanın hısım-akrabasına hürmet etmek de iyi idare ve tedbirli olmaktan ileri gelir.
DOKUZUNCUSU: Efendinin, haberdar olduğun sırlarını sakın kimseye duyurma, Eğer duyuracak olursan itimadını kaybeder, sen de ondan emin olamazsın.
ONUNCUSU: Dine muhalif olmayan isteklerini yerine getirmekte ihmal gösterme. Emirlerini yerine getirmekte ihmal gösterirsen, darıltıp, kendine düşman etmekten başka bir şey kazanamazsın. O kederli olduğu zaman, sen neş'eli olmaktan, o neş'eli olduğu vakit sen hüzünlü görünmekten çekin! Zira onun üzüntülü zamanında senin neş'eli görünmen, neş'eli zamanında da kederli bulunman onu sevmemenin, hislerine dertlerine ortak olmamanın delilidir. Bu hal ise, sizi birbirinizden ayırmaya kadar götüren bozuk bir davranıştır. Sen eşinin dertlerine ve düşüncelerine ne kadar ortak olur, alaka gösterirsen, ondan da o kadar alaka görür, sevgisini kazanırsın.
Şunu bil ki, bu nasihatlarımı yerine getirip, söylediğim gibi hareket edebilmen için isteklerine, efendinin isteklerini tercih etmen gerekmektedir. Onun isteklerini nefsinin isteklerine tercih edebilirsen söylediklerimi kolayca yapabilirsin." (İzahlı Kadın ilmihali, A.Uysal,M.Uysal, Konya, Uysal Y. S.499)
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
25 Haziran 2009       Mesaj #149
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Bir adam, karısı ve yaşlı babası. Kadın kayınpederini istememekte, huysuzluk etmekte, evin huzurunu boznaktadır.
Bir gün kocasına:
- Bey... bey.. Bezdim bezdim. Bir gün göremedim. Gençliğim gidiyor. Ya ayrılalım, babanla kal., ya da al babanı al da nereye getirirsen getir beraber kalalım. Yoksa ben gidiyorum.
Adamcağız şaşkınbiraz da sitemli bir vaziyette:
-Ne diyorsun hanım, o babam babam; öldüreyim mi, atayım mı? Kimi var bizden başka bakacak, dese de karısı ısrarda ısdrar ediyordu.
Adam baktı olacak gibi değil babasını dağa bırakmaya karar verdi. Yanına oğlunu da alarak yola koyulurlar. Babasına da:
- Baba, torununla beraber dağa oduna gidiyoruz, istersen sen de gel" der. Baba gelinin dırdırını dinlemektense onlarla beraber ağın yolunu tutar..
yola koyulu dağlara, ormanların içlerine girip bir müddet gittikten sonra, babasına:
- Baba sen burada biraz dinlen. Bizde odun toplayalım, der ve oradan ayrılırlar.
Odun toplamadan, babasını orada bırakarak dönerler.
Yolda oğlu:
- Dedemi almadık baba.
- Dedeni oraya bıraktık. Artık ihtiyarladı orada kalacak.
Torun ısrar eder:
- Dedemi isterim... . En sonunda babasına ne dese desin fayda etmeyceğini anlayan çocuk:
- Baba, sen ihtiyarladığında ben de senin gibi seni getirip dağa mı bırakacağım? der demez adamın aklı başına gelir.
ir. Babasını almaya karar verir İhtiyar, kendisini almak için yoldan geri dönen oğluna:
- Evlâdım, sen beni bırakıp gidemezsin. Çünkü ben babamı bırakmadım. Ölünceye kadar hizmet ettim.
Adam babasını alıp eve getirir.
«Bu dünya etme-bulma dünyası» diye... Sen ne yaparsan sana da onun aynısının yapılacak.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
UnknowN - avatarı
UnknowN
VIP VIP Üye
28 Haziran 2009       Mesaj #150
UnknowN - avatarı
VIP VIP Üye
Selam ile..
Birisi her gece kalkıp ALLAH'ı anıyor, O'na dua
ediyordu...
Şeytan ona dedi:
Ey ALLAH'ı çok anan kişi!
Bütün gece ALLAH deyip çağırmana karşılık seni buyur eden var mı?
Sana bir tek cevap bile gelmiyor, daha ne zamana
kadar dua edeceksin?
Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu ve
uyudu.
Rüyasında ona şöyle dendi:
Kendine gel uyan!
Niye duayı, zikri bıraktın? Neden
usandın?
Adam: Buyur diye bir cevap gelmiyor ki, kapıdan
kovulmaktan korkuyorum dedi.
Bunun üzerine dendi ki ona:
Senin ALLAH demen, O'nun buyur
demesi
sayesindedir...
Senin yalvarışın, ALLAH'ın senin ruhuna haber
uçurmasındandır...
Senin çabaların, çareler araman, ALLAH'ın seni
kendine yaklaştırması, ayaklarındaki bağları
çözmesindendir...
Senin korkun, sevgin, ümidin ALLAH'ın lütfunun
kemendidir...
Senin her Yarabbi demenin altında, ALLAH'ın buyur demesi vardır...
Gafilin, cahilin canı, bu duadan
uzaktır...
Çünkü Yarabbi demeye izin yok
ona...
Ağzında da kilit var, dilinde
de...
Zarara uğradığı zaman, ağlayıp, sızlanmasın diye
ALLAH ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermedi...
Bununla anla ki, ALLAH'a dua etmeni, O'nu çağırmanı
sağlayan dert, Dünya saltanatından daha iyidir...
Dertsiz dua soğuktur.
Dertliyken yapılan dua gönülden
kopar...
Mesnevi


Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
2 Ekim 2006 / Misafir Din/İlahiyat
26 Ocak 2007 / Misafir Din/İlahiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar