Arama

İslam Dininde Dedikodu (Gıybet) ve Hükmü

Güncelleme: 1 Ağustos 2012 Gösterim: 52.232 Cevap: 5
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Aralık 2007       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Gıybet; "Bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şekilde konuşmak" demektir. Türkçe'de bu kavramın karşılığı olarak "dedikodu" ve "çekiştirme" kelimeleri kullanılır. İslam'da büyük günahlardan biridir. Hucurat suresi 12. ayette, gıybet yapmak, ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
Ancak, başka birinin arkasından yapılan her konuşma gıybet sayılmaz. Örneğin, herhangi bir haksızlığa uğramış birinin, sorununu, çözebilecek birine anlatması veya bir kişiyi ona zarar verebilecek birine karşı (iddia tahminlerle değil, bir bilgiye dayanıyorsa) uyarmak gıybet kapsamına girmez.

Konuyla ilgili âyet ve hadisler aşağıdadır:

"Ey iman edenler! Çokça zan etmekten kaçınınız, şüphe yok ki, zannın bazısı günahtır ve birbirinizin kusurunu araştırmayınız ve bazınız, bazınızı gıybet etmeyiniz. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeği sever mi? -Bilâkis- onu çirkin görmüş olursunuz. Artık Allah'tan korkunuz, şüphe yok ki, Allah tevbeleri kabul edicidir, çok esirgeyicidir." (Kur'an, Hucurat/12)

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalpten her biri bundan sorumludur. (Kur'an, İsra/36)

Muhammed Peygamber "Gıybet nedir bilir misiniz?" diye sordu. Yanında bulunanlar: "Allah ve onun elçisi daha iyi bilirler" dediler. "Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir sıfat ile vasıflandırmaktır." buyurdu. "Kardeşimde söylediğim sıfat bulunuyorsa?" diye sorulduğunda: "Söylediğin sıfat eğer kardeşinde bulunuyorsa gıybet etmiş olursun, bulunmuyorsa iftira etmiş olursun." buyurdu. (Tirmizî)

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ik_ra - avatarı
ik_ra
Ziyaretçi
26 Mart 2009       Mesaj #2
ik_ra - avatarı
Ziyaretçi
'Ya şimdi biliyorum gıybet olucak; ama'...demeyin

Sponsorlu Bağlantılar
Çünkü gıybet olur.

'Ben gıybet etmiyorum ki...doğrusunu söylüyorum...o bunların hepsini yapıyor zaten...'en çok

kullanılan ifade kalıbıdır

Zaten kişide olan şeyleri onun arkasından söylemek gıybettir.

Eğer söylenilen şeyler kişide yoksa o zaman o kişiye iftira atılmış oluyor ki bu daha kötü bir

günahtır.

'Ben arkasından konuşmuyorum ki...şimdi burada olsa yüzüne karşıda söylerim...bu da ayrı

bir gıybet lafzı...

Aslında itiraf etmek gerekir ki,o kişi o anda orada olsa söylediği şeyleri yüzüne söylemesi

mümkün deyil


İnsanı sevmek ve saygılı olmak Yaratıcıya saygılı olmanın ifadesidir

Dedikodu,basit ruhlu insanların eğlencesidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Şubat 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DEDİ-KODU

Boş, gereksiz söz, arkadan söyleme, çekiştirme.
Gıybet diye bilinen kötü huyun Türkçe'deki karşılığıdır. Bir insanın bazı kusurlarını ele alarak kötülemektir. Bir adamın arkasından işittiği zaman hoşlanmayacağı şeyleri söylemektir. Bu haram bir davranış olup ahlâk dışı bir harekettir.
Dedi-kodu, başkalarında kusur arama alışkanlığının sonucudur. Bazıları kendi kusurlarını görüp düzeltecekleri yerde, başkalarının eksiklerini araştırıp etrafa yaymaya çalışırlar. Bu davranışın kötülüğünden söz edilince, yalan söylemediklerini ifade ederek kendilerini savunurlar. Aslında gıybet eden, yalancı değildir. Zaten yalan söyleseydi, yaptığı iş, dedi-kodu değil, iftira olurdu. (el-Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhib, Mısır 1962, V, 157).
Gıybet, Kur'ân-ı Kerim'de kesin olarak yasaklanmıştır: "Bir kısmınız diğer bir kısmınızı çekiştirmesin. Hiç sizden biriniz ölü kardeşinizin etini yemek ister mi? Bundan tiksinirsiniz değil mi?" (el-Hucurât 37/12).
Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet edilen birçok hadis-i şeriflerde de dedi-kodunun kesin bir şekilde çirkinliği vurgulanmakta ve yasaklanmaktadır! "Gıybet, zinadan daha kötüdür. Çünkü bir adam zina eder, Allah'a tövbe eder ve Allah onun tevbesini kabul eder. Ama dedi-kodu eden kimse, ancak gıybetini yaptığı kimsenin affıyla mağfirete uğrar." (el-Münziri, a.g.e. V, 155) gösterilebilir.
Gıybet, birkaç şekilde yapılır. 1- Dil ile gıybet: Bir kimsenin kusur ve noksanını söylemekle olur. Meselâ; Falanca çöpçünün oğludur, sıskadır, ahlâkça gururludur, işinde beceriksizdir, demek suretiyle kötülemeyi kasdetmek.
2- Göz, el ve işaretle gıybet: Bir kimsenin kötülenmesinde bu organları kullanmak. Meselâ; el ile kısalığını göstermek, topal topal yürümek ve gözünü şaşı etmek. Bir de, başkasının kusurunu anlatmak için kendi noksanlarını saymak.
3- Kalb ile gıybet: Gözüyle görmediği, kulağıyla duymadığı ve kesin olarak bilmediği bir kimse hakkında kötü zan beslemek.
Ahlâken pek çirkin olan dedi-kodu, bazı şahıslar hakkında caizdir. Bunlar;
1- Bir kimse şahitlik makamında bulunduğunda, hakkında şahitlikte bulunacağı kimsenin gıybetini yapması. Yani, gıybet bile olsa onun hakkında bildiklerini tamamen söylemesi caizdir. Başka surette hareket edemez.
2-Gıybet edilen kimse kendisindeki fenalıkları, manevî şahsiyetini rencide edecek ayıp ve kusurları saklamayan güruhtan ise, onun hakkında gıybet caizdir.
3- İşbaşında bulunup da halka zulüm ve kötü muamele yapan, ahlâk dışı şeyler icat etmeye kalkışan kimselerin de arkalarından gıybet etmek caizdir. Belki bu suretle fenalıklarının önüne geçilir.
Bunların dışında yapılan gıybetler, şerefi düşüreceğinden caiz değildir ve hatta yasaklanmıştır.
Caiz olan yerlerin dışındaki gıybet, bir hastalık olup, ilâcını bildikten sonra kullanmak gerekir. Her dedi-kodu, amel defterindeki sevapları silmekte, hatta karşı tarafın defterine yazıldığı belirtilmektedir.
Gıybetin keffâreti, Allah'tan mağfiret dilemek, pişman olmak ve gıybet edilen şahıstan bizzat helâllik almakla olur. Affetmezse bile, onu övmeli, ona yalvarmalı ve onun gönlünü almalıdır.
Gıybeti dinleyen de, bu günahta gıybet edene ortak olmuş olur. Bu bakımdan gıybet eden münasip bir şekilde susturulmalıdır. (el-Münzirî, a.g.e. V, 159-160). Gıybete uğrayan müdafaa edilmelidir.


Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU
Şamil İslam Ansiklopedisi
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
18 Kasım 2010       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Gıybet, başkalarının arkasından hoşlanmayacakları tarzda konuşmak­tır.

Gıybetle ilgili olarak Hz. Peygam­berden nakledilen bir olay var. Allah
Resulü bir mecliste, orada bulunan ashabına sordu:
— Gıybet nedir biliyor musunuz? Ashab-ı kiram,
—- Allah Resulü daha iyi biliı, di­ye cevap verdi.
Bunun üzerine Peygamberimiz açıkladı:
Gıybet, bir Müslümanı onun yok­luğunda hoşlanmayacağı şekilde an­maktır.
Ashabı sordu:
— Ya o kimsede konuşulan şey varsa? (Yani birinde mevcut olan bir kötülük konuşuluyorsa?)
Peygamberimiz bunu da şöyle ce­vaplandırdı:
— Söylenen şey o kimsede varsa gıybet olur, yoksa iftira etmiş olursu­nuz.

Bu olay açıkça gösteriyor ki bir kimsenin arkasından hoşlanmayaca­ğı şekilde konuşulan kötülük o kim­sede varolsa bile gıybettir. İslama göre birinin varolan kötülüğü dahi onun yokluğunda konuşulamaz. Birinin kötülüğü ancak yüzüne söylenebilir.


Gıybet, çekingenliğin, korkaklı­ğın, namertliğin eseri olarak kabul edilmektedir. Kimsenin yüzüne karşı söylenemeyecek olan bir şey arkasın­dan konuşulamaz. "Ben bu söyledik­lerimi onun yüzüne karşı da söyle­rim" diye de biri çekiştirilmez. Yüzü­ne söyleyebiliyorsan söyleyeceksin de­ğilse susacaksın.

İnsan olarak, dost ve arkadaş ola­rak, akraba olarak bir kimsenin bir kusurunu, bir ayıbını biliyorsak onu sağda solda kokuşmaya asla izinli de­ğiliz. Bildiğimiz şeyi bize tevdi edilmiş bir sır olarak kabul etmeliyiz. Buna din bakımından da mecburuz.
Kur'an-ı Kerim'de gıybet de dahil dil kötülükleriyle ilgili olarak şöyle Duyuruluyor: "Ey iman edenler! Zan-dan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusuru­nu araştırmayın. Biriniz diğerini ar­kadan çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz (değil mi?) O îıalde Allah'tan korkun". (Kur'an, Hucurat sûresi: 12).

Müslümanlık insanı iyi ve kötü yanlarıyla birlikte bir bütün olarak kabul eder. Önemli olan kusursuzluk değil, kusurun bilincinde olmaktır. Kendini kusursuz sanıp başkalarının kusurlarını diline dolamak hatadır.

Peygamberimiz, "Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıplarıyla uğraş­mak, başkalarının ayıplarını araştır­maktan onu alıkor" buyurmuştur.

Başka bir hadise de şöyledir: "Mi­raç gecesi bir grup insan gördüm, tır­naklan ile yüzlerimin etini kazıyorlar­dı. 4Bunlar kimdir?' diye sordum. "İnsanların geybetini yapanlardır" dediler.
Din büyükmlerinden bazıları da bu konuda şöyle demişlerdir:
Birini çekiştirdiğin zaman doğru da söylesen sen kötüsün.

Senin yanında başkasını çekişti­ren, seni de başkasının yanında çekiş­tirir.
İmam Şafiî Allah'a yemin ederim ki, gıybet, bir mü'minin dinini ifsad (bozma) hu­susunda, cüzzamın bedeni ifsad etme­sinden daha hızlıdır.


İslam Ansiklopedisi
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
6 Temmuz 2012       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Belli bir mü’min veya zimmi kâfirin ayıbını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz.

Gıybet olunan kimse, bedeninde, nesebinde, ahlâkında, işinde, sözünde, dininde, dünyasında, hatta elbisesinde, evinde, hayvanında bulunan bir kusur, arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur. Duyunca üzüleceği bir sözü yüzüne karşı da söylemek günahtır.

Kapalı söylemek, işaret ile, hareket ile bildirmek, yazı ile bildirmek de, hep söylemek gibi gıybettir.

Bir Müslümanın günahı ve kusuru söylendiğinde, hâfızların, din adamlarının, (Elhamdülillah, biz böyle değiliz) demeleri, gıybetin en kötüsü olur. Birisinden bahsedilirken, (Elhamdülillah, Allah bizi hayâsız yapmadı) gibi, onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur. (Falanca kimse çok iyidir, ibadette şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu) demek de gıybet olur.

Kur’an-ı Kerim’de mealen buyuruldu ki: “Birbirinizi gıybet etmeyiniz.” [Hucurat 12]

Gıybet, adam çekiştirmek demektir. Birisini gıybet etmenin, ölmüş insanın etini yemek gibi olduğu bildirildi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Miraca çıkarıldığımda, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan kimseler gördüm. "Bunlar kim" dedim. Cebrail aleyhisselam, “Gıybet ederek insanların etini yiyen, şahsiyetlerini zedeleyen kimselerdir” dedi.) [Ebu Davud]

(Kıyamette bir kimse, sevap defterinde, yapmadığı ibadetleri görür. “Bunlar seni gıybet edenlerin sevaplarıdır” denir.) [Harâiti]

“Bir cemaat içinde bulunurken, bir kimse hakkında gıybet edildiğini görürsen, o kimse için yardımcı ol. Ve cemaati da ondan men etmeye çalış veya oradan kalk git.” [İ.Ebiddünya]

“Din kardeşinin yüzüne söylemekten hoşlanmayacağın şey gıybettir.” [İbni Asakir]

“Bir kimsenin yanında din kardeşi gıybet edilir de, yardıma muktedirken ona yardım etmezse, Allahü teâlâ o kimseyi dünya ve ahirette rezil eder.” [İbni Ebiddünya]

“Bir kimsenin malı az, çoluk çocuğu çok, namazı güzel olursa ve Müslümanları gıybet etmezse, kıyamette onunla yan yana oluruz.” [Hatib]

“Falancanın boyu kısadır” diyen birisine, Peygamber efendimiz, “Bu sözün denize atılsa, denizi kokutur” buyurdu. (Tirmizi)

“Gıybet, insanın sevaplarının azalmasına, başkasının günahlarının kendine verilmesine sebep olur. Bunları her zaman düşünmek, gıybet etmeye mani olur.” (İslam Ahlâkı)

Gıybetten kurtulmak için
  • Gıybetin zararını düşünmeli! Gıybet sebebiyle, sevaplarının gideceğini, hatta gıybet ettiği kimsenin günahlarını da yükleneceğini bilmelidir! Hadis-i Şerif’te buyuruldu ki: “Kıyamette, sevap defteri açılan bir kimse, "Dünyada iken, şu ibadetleri yapmıştım, burada yazılı değil" der. "Onlar, silinip gıybet ettiklerinin defterlerine yazıldı” denir. [İsfehani]
  • Gıybet, dünyada da alında bir kara lekedir! Kendine dedikoducu dedirtmemelidir. Çünkü Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Gıybet edeni dinleyen de günahta ortaktır.” [Taberani]
  • Bir kimse, başka birine kırgınsa, onu kötülemeye çalışır, gıybetini eder. Başkasına kızıp da kendini Cehenneme atmanın ahmaklık olduğunu bilen, gıybet etmez. Gıybet etmekle, ona zarar vermiş olmuyor, kendini felakete atıyor. Üstelik sevmediği kişinin günahlarını alıp, yerine kendi sevaplarını veriyor.
  • Bazen topluluktakileri memnun etmek, onları güldürmek için gıybet edilir. İnsanları memnun etmek için, Allahü Teâlâ’nın gazabına maruz kalmayı istemek ne kadar yanlıştır.
  • Gıybet eden, övülmeyi, herkesin kendisinden bahsetmesini ister. Bu bakımdan kendini övmek için dolaylı yolları seçer. Mesela, (Falanca çok geçimsizdir) der. Bu, (Ben geçim ehliyim) demektir. Cömert olduğunu bildirmek için, (Falanca çok cimridir) der. Eğer böyle gıybet edeni dinleyen, akıllı birisi ise, kendini bu şekilde övene hiç değer vermez, onun değersiz olduğunu anlar. Bunları dinleyen akıllı değil de, cahil, ahmak birisi ise, gıybet ettiği için ona değer verse, ne çıkar? Kazancı ne olur?
  • Başkalarını gıybet edip kusur araştıran kimse, kendi kusurlarını göremez. Hâlbuki kendi kusurları ile meşgul olan başkalarının kusurlarını göremez. Başkalarının kusurları ile uğraşan birisinin, kendi kusurunu görmeyen zavallı bir ahmak olduğu anlaşılır.
  • Kıskanç olan, mal sahiplerini kötüler. “Malı çok ama yemesini bilmez, cimrinin biridir” der. Yahut mevki sahibi için, “Müdür oldu diye kendini bir şey zannediyor” der. Böyle söylemekle, gıybet edilenin ne malı azalır, ne de makamı elden gider. Buna rağmen kıskançlık ateşi, söyleyeni yakıp kavurur. Üstelik gıybet günahına girdiği için sevaplarını sevmediği kimseye vermeye mahkûm olur.
Gıybetin Kefareti

Gıybet etmenin kefareti, üzülüp tevbe etmek ve helalleşmektir. Pişman olmadan helalleşmek, riya olur, ayrı bir günah olur. Gıybet, üç türlüdür:
  • (Bu gıybet değil, onda olan şeyleri söyledim) demek. Böyle söylemekle, harama helal demiş olur ki, çok tehlikelidir.
  • Gıybet olunan, bunu duymuşsa, tevbe etmekle affedilmez. Onunla helalleşmek de gerekir. Bir hadis-i şerif meali: (Gıybetini yaptığı kişi, gıybet edeni affetmedikçe, mağfiret olunmaz.) [Deylemi]
  • Gıybet olunanın bundan haberi yoksa tevbe ve istiğfar etmekle ve ona hayır dua etmekle affolur. (Ya Rabbi beni de, gıybetini ettiğim kişiyi de affet) diye dua etmelidir! İki hadis-i şerif meali:
(Gıybetin kefareti, gıybet edilenin mağfireti için dua etmektir.) [İbni Lâl]

(Gıybet eden, gıybet edilen için mağfiret dilerse gıybet günahına kefaret olur.) [Hatib]
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
1 Ağustos 2012       Mesaj #6
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
1. Tezallüm
Zulme uğramış bir kimsenin, hükümdar veya hâkim gibi, zâlime karşı kendisine yardımcı olabilecek yetki ve kudrete sahip birine gidip "Falan bana şöyle şöyle haksızlık etti" demesi câizdir.


2. Bir kötülüğün önlenmesi veya bir asînin yola getirilmesini temin için yardım istemek
Kişinin, güçlü olduğunu sandığı bir kimseye gidip sırf bir kötülüğü ortadan kaldırmak niyetiyle, "Falanca şu kötü işleri yapıyor, onu bundan alıkoy" demesi câizdir. Böyle bir niyet taşımazsa, bu yaptığı haramdır.

3. Fetvâ almak
Bir kişinin müftü'ye gidip "Babam, kardeşim, kocam veya falan adam bana zulmetti. Bunları yapmaya hakları var mıdır? Bundan kurtulmamın, hakkımı almamın ve haksızlığı önlememin yolu nedir?" gibi sözler söylemesi, ihtiyaçtan dolayı câizdir. Ancak, "Şöyle şöyle yapan bir kimse veya bir eş hakkında ne dersiniz?" diye üstü kapalı olarak durumu arz etmesi ihtiyata daha uygun ve fazilete daha muvafık olur. Nitekim böyle bir üslupla da maksat hasıl olur. Bununla beraber, inşallah aşağıda zikredeceğimiz Hind'in rivayet ettiği hadiste olduğu gibi haksızlık eden şahsın açıkça söylenmesi de câizdir.


4. Müslümanları şerden sakındırmak ve iyiliklerini istemek (nasihat)
Bunun çok çeşitli uygulaması vardır:

  • Hadis râvilerinden ve şahitlerden kusurlu olanları cerhetmek. Bu, müslümanların icmâı ile câizdir. Hatta yerine göre vâcip bile olur.
  • Bir kimse ile dünürlük, ortaklık, komşuluk, alış-veriş vs. yapılmak, emânet bırakmak istenildiği zaman ve benzeri durumlarda kendisine danışılan kişinin bildiğini gizlememesi, aksine, büyük bir hayırhahlıkla bildiklerini olduğu gibi söylemesi gerekir.
  • Dini ve din bilimlerini öğrenmek isteyen birinin, bid'atçı veya günahkâr (fâsık) bir hocadan ders aldığına şâhid olup zarar göreceği endişesine kapılan kimsenin, o öğrenciye öğüt verip hocasının halini açıklaması gerekir. Bu da yine sırf öğüt vermek maksadına yönelik olmalıdır. Bu iş tehlikeli ve yanılgıya açıktır. Çünkü uyarıda bulunan kişi çekememezlik duygusuna kapılmış olabilir. Şeytan onu yanıltabilir. Bu noktada çok uyanık ve dikkatli olmak gerekir.
  • İster ehli olmadığı için, ister günahkâr olduğu için isterse başkaları tarafından yanıltıldığı için yahut daha başka bir sebepten dolayı üstlendiği görevi gerektiği şekilde yapmayan bir yetkilinin durumunu daha üst bir yetkiliye bildirmek suretiyle o görevlinin dürüst hareket etmesini sağlamasını veya onu görevden uzaklaştırarak lâyık olan bir başka kişiyi görevlendirmesini sağlamaya çalışmak, onu buna teşvik etmek câiz ve gereklidir.
5. Fıskı ve bid'atçılığı âşikar olan kimsenin, meselâ açıkta şarap içmek, insanların malına el koymak, haksız öşür almak, haraç kesmek, zorla baş olmaya, başa geçmeye çalışmak, kötü ve gayri meşrû işlere yönelmek gibi tavırlar gösteren kimsenin hakkında konuşmak câizdir. Çünkü kendisi kötülüğünü açığa vurmuştur. Ancak onun açığa vurduklarının dışındaki başka ayıplarının anılması -onların da söylenmesini gerektiren daha başka sebep veya sebepler yoksa- haramdır.

6. Tarif etmek
Bir insan şaşı, topal, sağır, kör ve buna benzer başka lakaplarla biliniyorsa, onu sırf tarif edebilmek için bu lakapları kullanmak caizdir. Ancak bu lakapların, kişinin değerini düşürme amacıyla takılması haramdır. Böyle lakaplarla bilinen kişilerin bu lakaplar söylenmeden tarif ve tanıtımı mümkün olduğu sürece bunları kullanmamak daha doğrudur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

29 Ekim 2012 / Demir YumruK Müslümanlık/İslamiyet
30 Aralık 2010 / Misafir Taslak Konular
16 Aralık 2011 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
2 Ocak 2010 / reyan Müslümanlık/İslamiyet
27 Mayıs 2011 / pesimist Müslümanlık/İslamiyet