Arama

Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)

Güncelleme: 20 Ekim 2011 Gösterim: 76.662 Cevap: 1
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
4 Kasım 2008       Mesaj #1
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Sponsorlu Bağlantılar
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)
Atatürk ve Çanakkale Savaşı (Resimli Anlatım)

AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
20 Ekim 2011       Mesaj #2
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
1914 yılında, Birinci Dünya Savaşı’nda savaşmış bir askerin, Herman’ın öyküsü…

Sponsorlu Bağlantılar
Patlamalar, haykırışlar, kan ve ölüm… Yalnızca bunların yaşandığı cephede, Herman’ın da katıldığı bir savaş tüm şiddetiyle devam ediyordu. Askerler, her türlü insanca duyguyu unutmuş gibiydiler. Düşmanlarını öldürmeden önce, bir an durup onların gözlerine bakıyorlardı. O gözlerde gördükleri korku ve acıdan etkilenmiyorlardı. Kendi korkuları her şeyin ötesindeydi.
Kazanmak, yaşamak demekti; kaybetmek ise ölüm. Herman ve düşmanları kazdıkları derin siperlerde bulunuyordu. Her gün ölümü görüyordu Herman, arkadaşlarını yitiriyordu. Her gün acımasızlığa, nefrete, kine şahit oluyor ve ülkesi için o da buna katılıyordu. Her gün benliğinden bir parçanın daha kopup gittiğini hissediyor, eksiliyor, eksiliyordu… Askerler, haftalar boyunca savaşmaktan bitkin düşmüşlerdi, acı ve pislik içindeydiler. Herman, yaşadığı bu durumdan bezmişti artık. Ne tarihin ne de saatin farkındaydı. Zamansızlığın boşluğunda günü kurtarmanın derdindeydi sadece. Ve bir gün, bir şey oldu. Komutanlar, o günün Noel olduğunu ve savaşa bir gün ara vermek için düşmanla bir anlaşma yaptıklarını söylediler. Çünkü, her iki taraf da ortak bir dini paylaşıyordu. Allah’ları ortaktı.
O gün savaşa gerçekten 12 saat ara verildi. Hiçbir patlama ya da çığlık duyulmuyordu. Kulaklarına sağırlık gibi gelen bir sessizlik hakimdi etrafa. Gece olduğunda Herman, düşman siperlerinde yakılan ateşlerin ışığını gördü, bu onların daha önce hiç yapmadığı bir şeydi. O anlaşmalı barış anlarında askerler ısınmak için ateş yakmaya cesaret etmişti. Herman’ın bulunduğu siperde de aynı şey yapıldı, ateşler yakıldı, insanlar toplandı. Her iki taraf da birbirlerinin siluetlerini görebiliyordu. Sonra, şarkılar söylenmeye başlandı. Ayrı dillerde aynı şarkıları söylüyordu askerler; Herman’ın çocukluğundan beri bildiği, Allah'ı, sevgiyi ve barışı anlatan şarkıları… Herman, onların neşelendiğini hissediyor, yemeklerinin kokusunu duyuyordu. Daha bir kaç saat önce kıyasıya savaşan, ölümün vahşetini saçan insanlar, aralarında bir kaç metre mesafe olmasına rağmen tedirginlik hissetmiyor, kendilerine sunulan bu anların keyfini çıkarıyorlardı. Herman ise savaşın nasıl da zoraki bir nefret oyunu olduğunu düşünüyor, aylardır yaşanan kâbusun anlamsızlığını artık daha iyi anlıyordu. Savaş boyunca hiç kimsenin ölmediği tek gündü o ve yine savaş boyunca herkesin huzur içinde uyuyabildiği tek gece…
Bu olay Herman’ı çok değiştirdi. Yıllar sonra çocuklarına ve torunlarına bir mucize yaşadığını anlattı: Askerler, ortak ve güzel bir şeye, savaş ve nefrete baskın çıkan bir şeyi sahiplenerek silahlarını indirmişlerdi. Bu şey, Allah sevgisiydi. O, çocuklarına şöyle dedi: “Yaşadığımız mucizenin sırrını bulmak büyük bir keşif olurdu. Savaşı bir günlüğüne durduran bu sır, aslında tüm savaşlara tamamen son verebilirdi. Ben, o günü yaşadım ve içimin derinliklerinden gelen ve yüreğimden taşan sevgiyi, Allah sevgisini hissettim. O sevginin insanları nefretten ve korkudan uzaklaştırabildiğini gördüm. Bizlerle aynı şarkıları söyleyen düşman askerleriyle gerçekte nasıl da yakın olduğumuzu anladım.Sevginin neler yaptırabileceğini biliyorum. Lütfen bunun yolunu bulun.”

Bu yazıyı, Atatürk'ün güzel ve öz sözüyle bitirmek isterim:

Atatürk ,yaveri ve Avustralyalı bir subay arasında geçen diyalog ;

Yüzünü ataya dönüp kaşlarını çatmış ve bakıp duran bu subayı merak eden atatürk yaverini çağırıp "git sor bakalım derdi neymiş şunun" diye emir verir subayın yanına giden yaver "atam bakışlarınızdan rahatsız nedenini soruyor" der subayın cevabı " o çanakkalede dedemi öldürdü" yaver aynı şekilde cevabını atatürke iletir atanın verdiği cevap ona yakışır bir biçimde olur ""SOR BAKALIM DEDESİNİN ÇANAKKALEDE NE İŞİ VARMIŞ ?!.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

26 Ağustos 2022 / nünü Osmanlı İmparatorluğu
14 Nisan 2014 / UnknowN Bilgisayar
27 Eylül 2012 / Misafir Cevaplanmış
1 Ocak 2016 / Misafir Soru-Cevap
30 Ocak 2012 / HANDSOME Bilgisayar