Arama

Dimitri Kantemiroğlu

Güncelleme: 17 Kasım 2006 Gösterim: 4.713 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dimitri Kantemiroğlu

Sponsorlu Bağlantılar
Gençliğinde Latince, Yunanca ve İslav dillerinin yanı sıra, din bilgisi ve silah kullanmayı öğrendi. 1684’te Osmanlı Devleti babasını Boğdan beyliğine atayınca, geleneğe uyularak 1678’de rehin olarak İstanbul’a gönderildi. Öğrenimini İstanbul’da sürdürerek, Patrikhanedeki akademide eski Yunan ve Latin kültürüyle Bizans ağırlıklı Ortodoks kültürünü, Enderunda ise Osmanlıca, Farsça ve Arapça öğrendi. Osmanlı siyaset ve kültür çevreleriyle yakın ilişki kurdu. Osmanlı Devleti’nin siyaseti, kurumları, etnik durumu, İslam dini ve sanatına ilişkin bilgiler edindiği gibi Batı’daki hümanizma hareketlerini izlemeyi de ihmal etmedi. Kantemiroğlu’nun besteci olarak önemi, oluşturduğu nota sistemiyle pek çok yapıtı notaya almış olmasındadır. Çağdaş Romen yazarlarının araştırmalarına göre, ilk müzik zevkini, flütle Boğdan havaları çalan babasından almıştır; Boğdan’dayken müziğin temel kurallarını da öğrenmiştir. Türk müziği öğrenimi ise, 14 yaşında geldiği İstanbul’da başlar. Kemani Edirneli Ahmed Çelebi’den bu müziğe ait bilgileri, Tanburi Angeliki’den tanbur öğrenir. II. Ahmet zamanında Enderuna alınır.
1693 yılında babasının yerine Boğdan beyi oldu, ama hakkındaki şüpheler üzerine ülkesine dönmesine izin verilmedi. Saraya yaptığı ısrarları sonucu 1710 yılında Boğdan beyi olarak ülkesine dönebildi. İlk işi, itimat ettiği bir adamını Rus Çarı'na göndererek hem kendi şahsını ve hem de Boğdan'ı çara teslim teklifinde bulunup Boğdan Prensliğinin tamam hudutlariyle kendisine ve kendisinden sonra evlâtlarına istemek oldu. Bu teklifi Çar Petro tarafından kabul olunarak, aralarında gizlice bir muahade aktedilmiş, o da buna müteakib bir kısım boyarlarla beraber isyan etmiştir.(1123 Cemaziyelâhır/1711 Temmuz) Aynı sene Rus-Osmanlı savaşında Rus Çarı yenilince Rusya'ya kaçmak zorunda kaldı. Burada öldü. Kemikleri 1935 yılında ülkesine taşındı. Osmanlı tarihi hakkında bir eserinin dışında Rus edebiyatının başlangıcına sebep olmuştur. Ney üflediği de söylenen Kantemiroğlu, saz çalmış olmasının kazandırdığı bilgilerle, Türk müziğinin kuramsal temelini kısa zamanda öğrendi. O dönemde, kuramsal konuları en iyi bilenlerden biriydi. Müzik meraklısı bir kimse olan Hazine-i Hümayün müdürü İsmail Efendi ile saray hazinedarı Latif Çelebi’nin ısrarlarıyla ünlü kitabını yazdı. Kısaca “Kantemirloğlu Edvarı” diye anılan, Kitab-ı İlmü’l-musiki ala vechi’l-hurüfat (Mûsikiyi Harflerle Tesbit ve İcrâ İlminin Kitabı, haz. Yalçın Tura, I-II c., Istanbul Yapı Kredi Yayınları, 2001) adlı bu kitap iki bölümden oluşur. Birinci bölümde makamlar, perdeler, usuller üstüne müzik teorisi bilgilerini; ikinci bölümde ise, 16.-17. yüzyıla ait toplam 349 parça bestenin notasını verir. Kitap, II. Ahmet’e sunulmuştur. Türkiye’deki çağdaş müzikoloji çalışmalarında, onun önemine ilk kez dikkati çeken kişi Rauf Yekta Bey oldu. 1912’de Şehbal dergisinde yayımladığı iki yazıda, biyografisini sunduktan sonra Hüseyin Sadrettin Arel aynı dergide hem bu edvarı yayımladı, hem de yapıt üstüne açıklamalarda bulundu. O. Wright, Yalçın Tura gibi Romen müzikolog Eugenia Popescu-Judetz, Kantemiroğlu hakkında pek çok çalışma yapmıştır. Bunların bir tanesi Türkiye'de yayınlanmıştır.

Biyografi Konusu: Dimitri Kantemiroğlu nereli hayatı kimdir.
Asi-BeL - avatarı
Asi-BeL
Ziyaretçi
17 Kasım 2006       Mesaj #2
Asi-BeL - avatarı
Ziyaretçi
Dimitri Kantemiroğlu ya da Dimitrie Cantemir (26 Ekim 1673 - 1723) Osmanlı Devleti'ne bağlı Boğdan eyaletinin Beyi, Romen asıllı tarihçi ve yazar, İstanbul'da yaşadığı süre boyunca Klasik Türk müziğine büyük katkılarda bulunmuş müzik uzmanı.

Sponsorlu Bağlantılar
Gençlik yılları
Dimitri Kantemiroğlu 26 Ekim 1673 tarihinde o zamanlar Osmanlı Devleti'ne bağlı Boğdan eyaleti olarak bilinen bugünkü Romanya sınırları içindeki Silişteni kasabasında (Kasabanın ismi sonradan Dimitrie Cantemir olarak değiştirilmiştir) doğdu. Babası Konstantin Kantemir okuma-yazma bilmediği halde Boğdan siyasetinde söz sahibi olmuş bir beydi. Annesi Ana Bantăş ise soylu bir ailenin çok iyi eğitim almış kızıydı. Dimitri ve erkek kardeşi Antioh çok iyi eğitim aldılar. Dimitri gençliğinde Latince, Yunanca ve İslav dillerinin yanısıra din bilgisi ve silah kullanmayı da öğrendi. Genç yaşlarda müziğe ilgi duydu. Çağdaş Romen yazarlarının araştırmalarına göre müzik zevkini, flütle Boğdan havaları çalan babasından almış, Boğdan’dayken müziğin temel kurallarını da öğrenmiştir.

Dimitri Kantemiroğlu 14 yaşına geldiğinde Osmanlı Devleti babasını Boğdan beyliğine atadı. Geleneğe uyularak genç Dimitri 1687 yılında rehin olarak İstanbul’a gönderildi. Öğrenimini İstanbul’da sürdüren Dimitri, Rum Ortodoks Patrikhanesindeki akademide antik Yunan ve Latin kültürüyle Bizans ağırlıklı Ortodoks kültürünü, Enderunda ise Osmanlıca, Farsça ve Arapça dillerini öğrendi. Osmanlı siyaset ve kültür çevreleriyle yakın ilişki kurdu. Osmanlı Devleti’nin siyaseti, kurumları, etnik durumu ve İslam dini ve sanatına ilişkin bilgiler edindiği gibi Batı’daki hümanizma hareketlerini izlemeyi de ihmal etmedi. Müziğe olan ilgisi İstanbul'da da devam etti. Türk müziğine merak sardı. Kemani Edirneli Ahmed Çelebi’den bu müziğe ait bilgiler, Tanburi Angeliki’den ise tanbur öğrendi. II. Ahmet zamanında Enderuna öğrenci olarak alındı. Kantemiroğlu’nun besteci olarak önemi, oluşturduğu nota sistemiyle pek çok yapıtı notaya almış olmasındadır.

Boğdan Beyliği dönemi
Dimitri Kantemiroğlu 1693 yılında babasının yerine Boğdan beyliğine getirildi ama hakkındaki şüpheler üzerine ülkesine dönmesine izin verilmedi. Saraya yaptığı ısrarlar sonucu ancak 1710 yılında Boğdan beyi olarak ülkesine dönebildi. Ülkesine döndükten sonra yaptığı ilk iş, güvendiği bir adamını Rus Çarı'na göndererek Rusya'nın desteğiyle Boğdan Prensliğini süresiz olarak kendisi ve sonra da evlatları için istemek oldu.

Çar Büyük Petro bu teklifi kabul edince aralarında bugünkü Ukrayna'nın Lutsk kentinde gizlice bir antlaşma imzalandı. Dimitri Kantemiroğlu bir kısım boyarla beraber Osmanlı yönetimine isyan bayrağı açtı (Temmuz 1711)[1]. Aynı yıl çıkan Osmanlı-Rus Savaşında Büyük Petro yenilince Kantemiroğlu Boğdan beyliğinden azledildi. Yerine Fenerli Rum Nikola Mavrokordato getirildi. Canını kurtarmak için Rusya'ya kaçmak zorunda kalan kalan Kantemiroğlu hayatının geri kalan kısmını Rusya'da geçirdi. Rusya'dayken Osmanlı tarihi hakkında yazdığı bir eseri ve diğer kitapları sayesinde Rus edebiyatının başlangıcına sebep olduğu ileri sürülmüştür. Dimitri Kantemiroğlu 1723 yılında bugünkü Ukrayna'nın Harkov kentinde kendisine ait Dmitrievsk konağında öldü. Kantemiroğlu'nun çocukları 18. yüzyılda Rusya siyasetinde üst düzeyde rol oynadılar. Rusya'da gömülen Kantemiroğlu'nun naaşı ancak 200 yıl sonra 1935 yılında ülkesi Romanya'ya gönderilerek Yaş kentinde tekrar toprağa verildi.

Klasik Türk Müziğine katkıları
İstanbul'da yaşadığı dönemde ney üflediği de söylenen Kantemiroğlu, saz çalmanın kazandırdığı bilgilerle, Türk müziğinin kuramsal temelini kısa zamanda öğrendi. O dönemde, kuramsal konuları en iyi bilenlerden biriydi. Müzik meraklısı olan Hazine-i Hümayun müdürü İsmail Efendi ile saray hazinedarı Latif Çelebi’nin ısrarlarıyla ünlü kitabını yazdı. Kısaca Kantemiroğlu Edvarı diye anılan, Kitab-ı İlmü’l-musiki ala vechi’l-hurufat (Mûsikiyi Harflerle Tesbit ve İcrâ İlminin Kitabı)[2] adlı kitap iki bölümden oluşur. Birinci bölümde makamlar, perdeler, usuller üstüne müzik teorisi bilgilerini, ikinci bölümde ise 16. -17. yüzyıla ait, arasında kendi bestelerinin de bulunduğu toplam 349 bestenin notasını verir. Kitap Osmanlı padişahı II. Ahmet’e sunulmuştur. Kantemiroğlu'nun kitabında yer alan besteleri kendi buluşu olan bir müzik notasyonuyla kaydetmesi sayesinde birçok besteyi yok olmaktan kurtarmıştır.

Türkiye’deki çağdaş müzikoloji çalışmalarında, Kantemiroğlu'nun önemine ilk kez dikkat çeken Rauf Yekta Bey oldu. 1912’de Şehbal dergisinde yayımladığı iki yazı ile Kantemiroğlu'nun biyografisini sundu. Hüseyin Sadeddin Arel de aynı dergide bu edvarı yayımlayaraka yapıt üstüne açıklamalarda bulundu. O. Wright, Yalçın Tura ve Romen müzikolog Eugenia Popescu-Judetz, Kantemiroğlu hakkında pek çok çalışma yaptılar. Bunlardan biri Türkiye'de 1999 yılında yayımlandı [3].

Edebi kişiliği
Dimitri Kantemiroğlu İstanbul'da yaşadığı süre (1687-1710) boyunca sadece Türk müziği değil, tarih, siyaset, felsefe ve din konularında da birçok kitap yazdı. Romence/Rumca yazdığı Divanul sau Gâlceava Înţeleptului cu lumea sau Giudeţul sufletului cu trupul (1698) (Vücutla Ruh Arasındaki Anlaşmazlık Konusunda Ulaşılan Hükümün Divanı) felsefi bir kitaptır. Istoria ieroglifică (1705) Romence yazılmış ilk roman olarak bilinir.

Rusya’dayken yazarlığa devam eden Kantemiroğlu 1714-1716 yılları arasında Osmanlı tarihi hakkında Latince bir kitap hazırladı. Batı'da Osmanlı Devleti konusunda oluşan önyargıların büyük kısmına bu kitabın sebep olduğu ileri sürülmüştür. Kitap, Avrupa devletlerine Türkler'i yenilgiye uğratmak için hayati önem taşıyan siyasal ve askeri öğütler içermekteydi. Çar Büyük Petro kitabın bir an önce Rusça'ya çevrilmesi için emir verdi. Kitap daha sonra 1734 yılında İngiltere'de[4], 1743 yılında da Fransa'da[5] yayımlandı. İngiltere Kraliçesi Caroline'ın uzun süre bu kitabı başucundan ayırmadığı söylenir.

1714 yılında Berlin Kraliyet Akademisi'nin isteği üzerine Kantemiroğlu Boğdan'ı coğrafi, etnik ve ekonomik açıdan tanıtan Descriptio Moldaviae (Boğdan'ın Tasviri) kitabını yazdı, Boğdan'ın tarihteki ilk haritasını hazırladı. Roma-Germen İmparatoru VI. Karl, hizmetleri karşılığında Kantemiroğlu'nu Roma-Germen Prensi sıfatıyla onurlandırdı.

Türkiye'de yayınlanmış kitapları
* Kitab-ı ilmül Türk, (1.c.), Yapı Kredi Yayınları Limited Şirketi, ISBN 975-08-0168-7
* Kitab-ı ilmül Türk, (2.c.), Yapı Kredi Yayınları Limited Şirketi, ISBN 975-08-0169-5
* Kitbü-l ilmül - musiki, Yapı Kredi Yayınlari Limited Şirketi, ISBN 975-08-0060-5
* Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş ve çöküş tarihi,(1.c.), Çağdaş Yayıncılık, ISBN 975-7720-37-2
* Osm. imparatorluğunun yükseliş ve çöküş tarihi,(2.c), Çağdaş Yayıncılık, ISBN 975-7720-38-0

Türkiye'deki tartışmalar
Kantemiroğlu'nun mirasına Türkiye'de hem olumlu, hem de olumsuz yönlerden bakılmıştır. İstanbul'da yaşadığı dönemde Türk müziğine ve Türk kültürüne yaptığı katkılar övgü toplarken, İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Osmanlı Devleti'ne karşı takındığı aşırı düşmanca tutum eleştiri konusu olmuştur.

1 Aralık 2003'te İstanbul'un Şişli ilçesinde bulunan Maçka Parkı'na dönemin Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün öncülüğüyle bir Dimitri Kantemiroğlu büstü konuldu ve parkın ismi Maçka-Dimitrie Cantemir Parkı olarak değiştirildi. Transilvanya'nın Romanya'ya katılmasının yıldönümü olduğu için her yıl Romanya'da Birleşme Günü adı altında bayram olarak kutlanan 1 Aralık'ta yapılan bu açılış törenine Romanya Cumhurbaşkanı Ion Iliescu da katıldı. Kantemiroğlu'nun parktaki bu büstünde aşağıdaki yazı yer almaktadır:

Dimitrie Cantemir
Romen Prensi (1673-1723) 1698 -1710 yılları arasında İstanbul'da yaşadı. Tarih ve Musikî araştırmacısı. "Osmanlı Devleti'nin yükselişi ve gerileyişinin tarihi" adlı bilimsel eserin yazarı. Bu yere 330. doğum yılı anısına "Maçka - Dimitrie Cantemir Parkı" adı verilmiştir.
Şişli Belediye Başkanlığı 2003

Büstte, Kantemiroğlu'nun Osmanlı yöneticisiyken Boğdan'ı Rus Çarı'na gizli antlaşmayla teslim etmesinden bahsedilmemesi, ertesi yıl Mustafa Sarıgül'ün Romanya Cumhurbaşkanı'nın elinden Bükreş’te Devlet Üstün Hizmet Madalyası alması ve Mustafa Sarıgül'ün daha önce Romanya'da fabrikalarının bulunması Türkiye'de eleştirilere [6] sebep oldu. Nitekim 18. yüzyıl Fransız yazarı Voltaire'in XII. Charles'ın Tarihi adlı kitabında şu cümleler yer alır [7] Kantemiroğlu hangi aileden gelirse gelsin tüm varlığını Babıali'ye borçludur. Beyliğinin beratını henüz almışken velinimeti olan Türk Padişahı'na, daha çok umut bağladığı Çar'ın yararı için hainlik etti.


Benzer Konular

5 Aralık 2015 / KisukE UraharA Bilim ww
22 Nisan 2018 / Baturalp Spor ww
13 Ekim 2015 / ThinkerBeLL Bilim ww