Arama

İclal Aydın

Güncelleme: 31 Ocak 2012 Gösterim: 53.513 Cevap: 6
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
1 Aralık 2006       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
İclal Aydın
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
resim05092009125221

İclal Aydın, (d. 14 Eylül 1971 Nevşehir) Türk oyuncu, spiker, şair.

Biyografisi
İclal Aydın ilköğretim, lise ve yüksek öğreniminin bir kısmını Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya fakültesi Tiyatro bölümü Oyunculuk öğrencisiyken Berlin’e yerleşti. Berlin’deki profesyonel tiyatro çalışmalarının altıncı yılında Türkiye’ye dönerek televizyon projelerinde yapımcı-moderatör ve oyuncu olarak çalışmaya başladı.

1990 yılından beri Tiyatro ve televizyon projeleri üretiminde metin yazarlığı da yapan Aydın’ın ilk kitabı Hayat Güzeldir 2001 yılında okurla buluştu. Ardından Bitmiş Aşklar Emanetçisi (2003), Yaz Bitmesin (2004), Gördüğüme Sevindim (2005), Evlerin Işıkları Bir Bir Yanarken (2009), Senin Adın Bile Geçmedi(2009) isimli kitapları yayımlandı.

2003-2005 yılı arasında haftalık bir kadın dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Söyleşiler ve günlük köşe yazıları yazan ve medya-yazın alanında üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve vakıflar tarafından pek çok ulusal ödüle layık görülen İclal Aydın televizyon ve sinema oyunculuğuna da devam etmektedir.

resim05092009125304
Ödülleri
  • 2008 Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü
    • En beğenilen yazar
  • 2007 Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü
    • En beğenilen yazar
  • 2008 Rotary Kulübü
    • Özel Meslek Ödülü
  • 2006-2007 Rotary Kulübü / Ulus
    • Üstün Meslek Ödülü Basın
  • 2005 Mavigün Koleji
    • Yılın En İyi Köşe Yazarı
  • 2005-2006 İstek Vakfı
    • Yılın Yazarı Ödülü
  • 2005 İstanbul Üniversitesi
    • Yılın En İyi Yazarı
  • 2005-2006 Rotary
    • Meslek Özel Ödülü Basın
  • 2005 İstanbul Üniversitesi Ö.K.M. Bilgi Kulübü
    • Yılın En İyi Yazarı
  • 2005 Oriflame
    • En başarılı Kadınlar Edebiyat Ödülü
  • 2004 Capitol
    • Ziyaretçilerin en çok beğendiği kadın gazeteci-yazar
  • 2004 BJK Koleji
    • Basında Yılın Annesi
  • 2004 Uptown
    • Basında Yılın Annesi
  • 2003 Radyo Gazetecileri Derneği
    • Medyanın en iyileri En iyi kadın programı (Hayat Güzeldir)
  • 2003 Avon
    • 10. Yıl En başarılı kadın gazeteci
  • 2003 İstanbul Teşvikiye Rotary Kulübü
    • Meslekte Başarı Ödülü
  • 2003 II. Magazin Gazetecileri Derneği
    • Altın Objektif Özel Halk Ödülü
  • 2003 Fatih Üniversitesi
    • Genç Kuşak Özel Onur Ödülü
  • 2002-2003 Uluslararası Rotary
    • Özel Meslek Ödülü
  • 2002 Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi
    • En Beğenilen Sabah Kuşağı Programı Hayat Güzeldir
  • 2002 Nişantaşı Nuri Akın Anadolu Lisesi
    • Yılın Köşe Yazarı
  • 2002 Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği
    • Yaşam Motivasyon Ödülü
  • 2002 Tepedekiler Yılın Kitabı
    • Hayat Güzeldir
  • 2001 Kaimi İletişim Ödülleri İzmir Anadolu Lisesi
    • En iyi gündüz kuşağı program sunucusu
  • 2001 İnci Abla Koleji
    • Yılın En Sevilen Kadın Oyuncusu
  • 2001 İstanbul Mizah Tiyatrosu
    • 3. Liselerarası Tiyatro Festivali IMT Özel Ödülü
  • 2000 İstanbul Mizah Tiyatrosu
    • 2. Liselerarası Tiyatro Festivali

Son düzenleyen KisukE UraharA; 25 Kasım 2009 18:50
Biyografi Konusu: İclal Aydın nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
Ebru_975 - avatarı
Ebru_975
Ziyaretçi
2 Aralık 2006       Mesaj #2
Ebru_975 - avatarı
Ziyaretçi
Masallar

Daha uyanmamalıydık masallardan.Ne zaman bitti o eşsiz ormanlar, yollar? ne zaman ayrıldı yolları şehzade ile ipek kızın? ve ne zaman vazgeçti yakışıklı prens yüzyıl uyuyan güzeli uyandırmaktan? Ne zaman yoruldu aladdin lambasını ovmaktan? iyilik perileri, sevimli cinler şimdi neredeler? Daha uyanmamalıydık...Masallar hep o renkte ve aynı inandırıcılıkta kalmalıydı kalbimizde.Bir şey oldu, bir yerlerde.Büyüdük mü küstük mü birşeylere ne; inanmaz olduk masallara.Dinlemez olduk ve anlatmadık bir daha.Belki anlatılacak masalımız kalmadı, çabuk yordu hayat bizi.Oysa ne güzeldi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu, Kaf dağının ardındaki o gizemli ülke, lal bir oba uşağı ile güzeller güzeli bey kızının başkaldıran sevdası.Nasıl özlüyoruz geçmişi...Neden özler ki insan? Hele birde mutsuz bir çocuksanız...Çocuktuk çünkü.İnanıyorduk.Köprüler geçmemiş, aldatmamış, aldatılmamış, bedeller ödememiş, ayrılık ve hasret mektupları okumamıştık.Ve dizlerimizi kanatmamıştı henüz hayat.İnanıyorduk, duruyduk, saftık, çocuktuk.Şimdi anlatacak bir masalımız bile yok, bir köşesine sığınacak...
Sponsorlu Bağlantılar



MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #3
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
reyhan9hd

İclal Aydın
İclal Aydın, Hayat Güzeldir programıyla "televizyon izleyicilerinin" gönlünde yer edindi. Şimdi bu programın ve birçoğumuzun yakından tanıdığı konuklarının ona yaşattıklarını, anımsattıklarını, tuttuğu günlükleri, aldığı notları, "okuyucularıyla" paylaşıyor.

İclal Aydın'ın "Her şeye rağmen hayat güzeldir!" diyen yazılarını okurken kalemindeki inceliği ve sihri fark edeceğinize inanıyoruz.

Aslında bu bir avuntuydu.
Çok canım yanıyordu...
Gördüklerimden ve göreceklerimden.
Yalan, ihanet, riya, çaresizlik...
Geçtiğim yollar ve ezdiğim kumlar
hala gölgemi taşıyorlar.
Benim kanayan dizlerim yoktu
hayatta bir tek, benim de
kanattıklarım vardı elbet.
Kendim avunurken baktım ki
avutuyorum. Ben aslında tüm
sözlerimi kendime yüksek sözle
söylüyorum.

Yazarın Biyografisi
14 Eylül 1971'de doğdu. Memur olan anne ve babası o tarihte Nevşehir'de görev yaptıkları için doğum yeri Nevşehir.

O bir yaşındayken yine tayin nedeniyle Ankara'ya taşındılar. Altı yaşına kadar Ankara'nın çeşitli sokaklarında pamuk helvacıları, macuncuları, eşekli dondurmacıyı takip etti, ağaçlara tırmandı ve düşüp dizlerini kanattı. Tabii bir de mahallenin çocuklarına uydurduğu masalları anlattı.

Yedi yaşındayken, çok sevgili ilkokul öğretmeni Semire Sertkaya onun bu masalları mektup yoluyla yazıya dökmesini sağladı.

İlkokuldan sonra bir süre Elazığ Anadolu Lisesi'nde yatılı okudu. Annesiyle babasının ayrılması üzerine yeniden Ankara'ya döndü. Ortaokul ve lise yıllarını yazarak ve tiyatro çalışmaları yaparak geçirdi. Orta üçüncü sınıftan itibaren bir yandan okuyup bir yandan çalışmaya başladı. 1989 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü kazandı. 2. sınıfta okulu bırakıp Berlin'e yerleşti. Almanya'da altı yıl profesyonel tiyatro yaptı. Çeşitli sosyal çalışmalara, workshop'lara katıldı. 1996 yılında kesin bir kararla tiyatroyu bıraktı ve Türkiye'ye döndü. 1997 yılında televizyona geçti. Rol aldığı Sıcak Saatler dizisi çok sevildi. HBB'de gündüz kuşağında, 2'den 4'e adında kadınlara yönelik bir program sundu. Bir süre Kanal D'de, 1998-2000 yılları arasında da Radyo D, Radyo Cumhuriyet, Radyo Kent, BRT FM'de program yaptı. Çeşitli dizilerde oynadı. 1999'da Hayat Güzeldir programıyla BRT'ye geçti. Zirvedekiler 2000 En İyi Sabah Programı ödülünü aldı. Hayat Güzeldir programı için yazdığı günlükleri ve metinleri bir araya getirerek ilk kitabını oluşturdu.

Son düzenleyen _Yağmur_; 25 Nisan 2013 16:57 Sebep: Sayfa düzeni.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
25 Mayıs 2009       Mesaj #4
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
Canım Kızım;

Meğer sanaymış yolculuğum.
Birgün kendime neden yaşadığımı sordum;
Bir anlamı olmalıydı başımdan geçen onca şeyin;
Bir karşılığım olmalıydı hayatta.
Bu soruyu sorduğumda kendime yirmi üç yasındaydım.
Ellerim yaslanmamıştı henüz
Ama soluk soluğa kalmış yorgun bir çocuktum,
Bildiğim her şeyden,
Herkesten uzaktaydım..
Yalnızlık, yabancılık, haksızlık,dünya kederleri
Bir olup yüklenmişlerdi bir gece kalbime.
Balkona çıktım,
Dördüncü kattaydım.
Soğuk bir kıs gecesiydi.
Demirleri tuttum caddeyi seyrettim ağlayarak.
Göreceksin insan nasıl acır kendine böyle anlarda...
Yüz yirmi dokuz numaralı otobüs geçiyordu
Ve bir kız köşedeki benzinciden çıkmış;
Elinde bira şişesi ağlıyordu,
Uzundu sacları.
Kaldırıma oturdu
Elindeki bira şişesini karşısındaki saat kulesine fırlattı.
Saat oniki'ye on vardı ve belli ki ikimizinde canı çok yanmaktaydı...
Annem geldi aklıma
Bir Pazar dönüşü elimi avucunun içinde kavrayışı ve bana doğumumu anlatısı.
Yalnızmış sancıları geldiğinde;
Çok korkmuş ya başaramazsa diye.
Balkona çıkmış
İnsanları seyretmiş başka kadınlarda çekti bu sancıyı diyerek
Ve başka insanların acılarından güç alarak doğuma girmiş.
Doğduğumda yaptığı ilk şey saate bakmak olmuş.
Saat öğlen oniki'ye on varmış.
İşte böyle demiştim kendi kendime;
Buraya kadarmış.
Sonra çilekli pastayı,
Çaldığım vişneleri,
Limonlu dondurmayı ne çok sevdiğimi düşündüm.
Saclarımı uzatacaktım,
Para biriktirip yollara çıkacaktım
Ve bir daha hiç yirmi üç yaşında olmayacaktım.
Büyük kararlardan önce mutlaka bir gece beklemeli
Eğer sabah aynıysa her şey,
O zaman düşünmeli bitirmeyi bir hikayeyi..
Ertesi gün güneşli bir sabahtı;
Çoktan düşmüştü ruhumun ve kederimin ateşi...
O günden sonra neler oldu bir bilsen...
Sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki.
Çok korkuyorum severmisin acaba beni?
İyi bir anne olabilecek miyim?
Koruyabilecek miyim seni?
Kalbimde ve zihnimde biriktirdiklerimi eksiksiz iletebilecek miyim sana?
Takvimler bir sonbahar çocuğu olacağını söylüyor.
Annende sonbaharda doğmuş bir bebekti.
Bu mevsim hüzünlüdür kızım ve çok sever güneşi.
Şu anda minicik tekmelerinle ben burdayım diyorsun.
Gelişine az kaldı...
Seni sevinçle beklerken odanı hazırlıyoruz hevesle.
Ama ne yazık ki odan kadar sessiz ve özenli bir ülkeye gelmiyorsun.
İsterdim ki benim gördüklerime sen şahit olma ama onlar sana bile yetişti.
Geleceği zamanı kendi seçen biri olarak güçlü
Ve bendende önde olacağını biliyorum.
Umarım sende seversin karıncaları,kedileri ve kelebekleri.
Ben babasını çok özleyen bir çocuktum...
Dilerim sen ayrı kalmazsın seni sevinçle bekleyen babandan....
Anneler ve babalar tanıyacaksın bizden başka.
Oğluna söz verdiği bisikleti alamadığında,
Notalarla oğlunun adını yazan,
Bıyıklı yorgun babaları,
Ya da kendi giyemediği mavi yirmi üç nisan elbisesini
Sabaha dek uyumadan kızına diken anneleri,
Sonra kendinden başkasını düşünmeyenleri,
Kendi öfkesinde boğulanları
Ve yalancıları tanıyacaksın.
Aşkı tanıyacaksın bir gün,
Kalbim kırılacak
Ve belki kıracaksın birilerini...
İyi bir tamirci ol kızım,
Çabuk onar kırdığın kalplere ve çaresiz kalma kendi kırık kalbine.
Sen şimdi kendi öykünü yazmaya geliyorsun.
Hayat iki seçenek sunuyor:
Ya payına düşen kederi parlatacaksın;
Ya da ömrünle iyi geçinmeye bakacaksın.
İkincisini tercih edersin umarım...
Bana öğretildiği gibi kızım;
Öğrendiğin çiçek adlarını unutma,
Kelebekleri kitap arasında kurutma,
Kin büyütme kalbinde ve incitme kimseyi...
Dilerim dünyaya geliş nedenini sen çabuk bulursun.yolun acık olsun....

Annen..
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
23 Kasım 2009       Mesaj #5
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
İşte İclal'in evi

İclal Aydın, Etiler’deki evinin kapılarını ilk kez Gala dergisi için açtı.

Çok özel pozlar eşliğinde, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Aydın’ın açıklamaları, medya dünyasındaki erkekleri kızdıracak cinsten...

İclal Aydın’ın Boğaz manzaralı şık dairesinde, tütsü kokusu ve güzel bir melodi karşılıyor bizi. Çalan, Tom Barabas’ın “Inner Peace”i... İclal hazırlanırken, yardımcıları bizi içeri alıyor. Evin zevkle döşenmiş salonuna geçiyoruz.


Fotoğraf çekimi için hazırlıklar sürerken, evin içinde dolaşıyorum. Duvarlar Zerrin Tekindor, Hanefi Yeter, Uğural Gafuroğlu ve Fikret Otyam imzalı eserlerle süslü...
Ben merakla evi incelerken, ıclal tüm enerjisi ve gülümseyen gözleriyle kapıdan içeri giriyor...
Kısa bir sohbetin ve Londra, Berlin, Batum’dan aldığı çaylardan harmanladığı özel içeceğinin tadına baktıktan sonra fotoğraf çekimlerimizi gerçekleştiriyoruz. ıki saatlik yorgunluğun ardından da atıveriyoruz kendimizi koltuklara.
İlk soru ondan geliyor, “Beni çok sıkıştırmayacaksın değil mi?” diyor merakla. Röportajımız da bu cümleyle başlıyor.
Dayanıklı mısın, yoksa kırılgan mı?
- Dayanıklı biriyim ama kırılgan bir yapım olduğu sanılır. Duygulardan söz etmekten kaçınmadığım için sanırım. ıtiraf edeyim kırılgan görünmenin, başlangıçta korunaklı bir yanı da vardı. Zira yakaladığım yalanları, küçük oyunları, herkesten akıllı olduğunu düşünenlerin küçük tenezüllerini yüzlerine vurmaktan hoşlanmıyorum. Onlar adına utanıyorum. Bazen insanların benim karşımda kendilerini benden daha zeki ve daha önemli, hatta daha güçlü hissetmelerine (öyle olmadıkları halde) izin verdiğim de olur.
Bir anlamda oyun oynuyorsun...
- E biraz öyle... Gizli bir eğlencesi de vardır bunun. Sahneyi şov meraklısına bırakmaktan hiç çekinmem. Çok izler, çok biriktiririm. Ağlamaktan, kahkaha atmaktan ve sofralarla haşır neşir olmaktan büyük haz alırım. Kendime ait çok küçük bir hayatım var. Neredeyse kimsenin giremediği, küçük bir düzen taşıyor. O düzen ve sessizliği korumak önemli benim için.
Bugünlerde nasılsın, her şey yolunda mı hayatında?
- Yorgunum.
Neden?
- Sahiciliği temiz bir tenle, açık bir yürekle yaşamanın bedeli çok çok ağır bizim dünyamızda. Üstelik oyuncu ya da yazar fark etmez, herkes bu bedeli ödemişken, kimse kimsenin halinden anlamaz duruyor. Hatta her yeni gelene aynısını ödetme telaşı da var. Keşke birbirimizi yemek için harcadığımız enerjiyi, ulusal platformdaki sorunlara ortak bir çözüm arayışında harcayabilseydik. Biz birbirimizle uğraşırken, sistem kurucular niye kendilerini korumak için telaşlansınlar ki! Biz bize yeteriz zira...
HAYAT VE İNSAN CAHİLLERİNE BÜYÜK ÖFKE DUYUYORUM
“Medyada kadın olmak zor” der gibisin...
- (Gülüyor) Medyadaki erkeklerin sinirlerinin, kadınlardan daha bozuk olduğunu düşünüyorum. Çabuk çöküyorlar. Bu çöküş onları daha saldırgan yapıyor. Pek çoğu kaprisli uvertür şarkıcılar ya da haplanmış fedailer gibi çevrelerine saldırıyor. Kendi üsluplarına benzer bir tepkiyle karşılaşmaya da tahammülleri yok. E ama sen şimdi bana, benim saygınlığıma, duruşuma, iş becerime, kadınlığıma saldıracaksın, beni küçük düşürmek üzerinden kendini tatmin edeceksin, ben tepki gösterince de “ama eğleniyoruz, ne var bunda” diyeceksin. Yok ya! Neden aynı mizahı erkek yazarlar üzerine yapmıyoruz peki? Hadi birlikte eğlenelim! Ya da biraz da biz eğlenelim. Bunlar erkek medya mensuplarının hüzünlü iç yaraları aslında. Başka bir tanımı yok. Aynısını ben yapsam, inanın bana, bizi küçük gören isimlerin çoğu bizden daha çabuk havlu atar.
Bu sözler hangi erkek yazara ya da gazeteciye, televizyoncuya?
- Anlayan anlayacaktır...
Peki, medyadaki erkekler ıclal Aydın’ı biraz da “Hayat güzeldir” cümlesiyle mi sınırlıyor?
- Medyadaki erkekler olarak bakmamak gerek duruma... Benim geniş bir telefon rehberim var. Hemen her kesimden farklı görüşlerdeki kişilerle, temel insani mutluluklarda ya da kaygılarda buluştuğumu düşünüyorum. Kendi küçük zihninde beni küçük bir “hayat güzeldir” cümlesine sınırlamış birine ne diyebilirim ki? Çok zarif olmaya gerek yok bu noktada. Hayat ve insan cahillerinin iyi niyete ve iyi kalmaya çalışanlara burun kıvırmaya hakkı yok. Gerçek bir öfke duyuyorum onlara.
Medyada olmak ne öğretti sana?
- Çabuk ve kolay iletişim kuran ve malumunuz konuşkan biriyim. Hakkımda çok şeyi bildiğini düşünenler, gerçek yaşamımla, kendime sakladıklarımla karsılaşsalar, eminim büyük şaşkınlıklar yaşarlar. Medya dünyası içinde anladım ki tüm tanışıklıklarda, sadece duyulmasında bir sakınca bulmadıklarını büyük bir sırmış gibi anlatacaksın. Medya dünyası dışındaki yakın arkadaşlıklarımda ise çok önem verdiğim içtenliği, sınırlı bir dostluğu muhafaza ederek sağlıyoruz. Birlikte seyahatler yaptığım, pek çok sırra vakıf olduğumuz arkadaşlarımla hiçbir zaman laubali olmamışımdır. Koruduğum bir sınır vardır. Daima! Arkadaşlıklarda sınırsızlığa ve güven bunalımına tahammülüm yok.

ELBETTE DÜNYAYIÖNÜME SERENLER OLDU
Dostluktan aşka geçelim. Ayağını yerden kesenler, dünyayı önüne serenler oldu mu?

- Elbette ayaklarımı yerden kesenler, dünyayı önüme serenler de oldu.
Aşk, acı ve sen... Sürekli yan yana anılıyorsunuz. Bu rahatsız ediyor mu?
- Sürekli yan yana anılırsak, hem bana hem aşka haksızlık olur. Ama... ışte hep bir ama var bir yerde...
Ne gibi?
- Ne yapsan olmuyor, o boşluk dolmuyor. Sanki geç kalınmış her şey için... Zira ben, “hadi bakalım göster hünerlerini” diyebilen
acımasız bir kadın olmadım hiç. Kendi olanaklarımla karşılayamayacağım yükün altına girmedim. Hep böyle bir tetikte olma halim var. Özgürlükten ödün vermemek, sınır koyabilmek için bu gerekliymiş gibi geldi bana.
Ama şimdi...
- Ama şimdi görüyorum ki bu küçük oyunda iltifat kabul edebilir olmak da önemliymiş. “ınsan borçlu olduğu kişiyi sevmez” derler. Bu kadar cömertçe zorlarsan sınırlarını, ezersin karşındakini, doğru değil mi? “ıki erkek gibi baş başa ne güzel sohbet ediyoruz” dediğinde, aslında aşk adına ilk baltayı vurmuş oluyormuşsun o körpe ağaca... “Sen ağlama, ben ağlarım ikimizin yerine” diyerek sevilmiyormuş. “Sen de ağla, sen de koy elini taşın altına” demek gerekmiş meğer. Erkeğin ilişkide alın teri olmazsa olmuyor, ne aşkın ne kadının kıymeti kalıyor.
GARSONA VE ŞOFÖRE KABA DAVRANAN ERKEĞi İNSANDAN SAYMAK MÜMKÜN MÜ
Bayıldım bu açıklamalara... Erkekler desem...
- Zekâ pırıltısı görmek gerek erkeklerde. Zekâyla yapılan mizah, acı ya da alaycı değildir. Alay eden erkeğin sorunlu olduğunu düşünürüm hep. Günümüzde para terbiyesi olan ve bilgi görgüsüzü olmayan bir erkeğe rastlamak öyle zor ki. Ait olduğumuz nesille ilgili bir sorun olsa gerek. Zekâsını, parasını ya da bilgisini göstermeye çalıştıkça sevimsizleştiklerini gözlemliyorum. Öte yandan tam tersi kayıtsızlık da bir kimlik hali değildir. Garson, taksi şoförü gibi servis veren insanlara kabalaşan, dili sivri, hayatla sürekli bir itiş kakış içinde olan erkeği, insandan sayabilmek mümkün mü? Diğer yandan hayat şartları, kendisinin farkında olabilen, cesur ve hayatı kendisi için renklendirebilecek erkek ve kadınların sesini kesiyor. Birbirimizi bulabilmemiz ütopik bir dünyaya ait bir masal. Hayatımda şefkat eksikliği hissediyorum bazen. Bunu itiraf edebilirim...

KoZa - avatarı
KoZa
Ziyaretçi
14 Eylül 2010       Mesaj #6
KoZa - avatarı
Ziyaretçi
Kitap yazma konusun'da; Toğrağa düşen elmanın Tohumu gibi ..

Henüz yeni filizlenen , olgunlaşmamış meyve dahi veremeyecek kadar taze bir fidandır kendisi..

Bir kaç yazısını okudum... Yazıları maalesef '' HAM ''

Oda bekliyor benim gibi: bir gün KoZa 'sından çıkmayı....
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
31 Ocak 2012       Mesaj #7
buz perisi - avatarı
VIP Lethe

Seni Seviyordum

Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı aksam güneşi...

Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi

İnsan hergün anımsarmı aynı gözleri

Seni seviyordum ve senin haberin yoktu

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesden başkaydı işte.

Güldüğü zaman yukarıya bakardı;

Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı.

Ne güzeldiler sen bilmiyordun.

Ben Seni Seviyordum..

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler

Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu

Geri dönüyordu, çoğalıyordu

Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteliyişim oluyordun

Kalp ağrısı oluyordun,

Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,

Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,

Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk

Cesurduk.

Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kızmızıydı bütün karanfiller

Ben seni seviyordum sen bilmiyordun...

Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun

Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra

Yagmurlar yağdı serin haziran aksamlarına

Derken bir gün uzaktan gördüm seni

Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı

Kalbimi acıttı her zaman ki gibi

Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun

Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi..
Son düzenleyen _Yağmur_; 25 Nisan 2013 17:00 Sebep: kırık link silindi.
In science we trust.

Benzer Konular

 Aydın
2 Haziran 2011 / Misafir Türkiye Coğrafyası
11 Eylül 2008 / Bia Taslak Konular
29 Ekim 2011 / Jumong Müzik tr
12 Kasım 2011 / Jumong Tiyatro tr