Arama

Gülben Ergen - Sayfa 27

Anket Gülben Ergen'i Seviyor musunuz?

Evet
 
39 Oy
60.00%
Hayır
 
6 Oy
9.23%
Beni ilgilendirmiyor
 
20 Oy
30.77%
Güncelleme: 1 Şubat 2017 Gösterim: 999.671 Cevap: 272
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
2 Ocak 2015       Mesaj #261
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Gülben Ergen apar topar Mardin'e gitti

Sponsorlu Bağlantılar
Yılbaşı gecesi Kıbrıs'ta konser veren şarkıcı, sahneden iner inmez ilk uçakla soluğu Mardin'de aldı.

Gül­ben Er­gen, yıl­ba­şı ge­ce­si Kıb­rı­s'­ta ver­di­ği kon­ser son­ra­sın­da Mar­di­n'­e gitti. Ergen 2015'in ilk saatlerinde 44 kişinin hayatını kaybettiği Bilge Köyü'nü ziyaret etti. Uçak­la şeh­re gi­den Er­gen, ha­ya­tı­nın pro­je­si ola­rak gör­dü­ğü 'Ço­cuk­lar Gül­sün Di­ye­' kam­pan­ya­sı­nın baş­lan­gı­cı­nı da bu­ra­dan yap­mış­tı.

Bu derin şehri soluyacağım

Mar­din Ha­va­alanı'­dan fo­toğ­ra­fı­nı pay­la­şan Gül­ben Er­gen, "­Ha­ya­tı yaz­mak için ha­ya­tı din­le­mek, so­lu­mak, ya­şa­mak ge­rek. Bil­ge Kö­yü'nü, ya­şa­nan­la­rı, ora­da ta­nı­dı­ğım in­san­la­rı hiç unut­ma­dım. So­ma'yı unu­ta­ma­ya­ca­ğım gi­bi. Coş­ku­lu, al­kış­lı sah­ne­nin to­zu­nu ve ener­ji­si­ni ora­da bı­ra­kıp bu de­rin şeh­ri so­lu­ya­ca­ğı­m" dedi.
Ergen, eşi ile birlikte gittiği Mardin'de bir kilisenin önünde çektirdiği fotoğrafın altına, "Çocukları, gençleri, büyükleri, tanımadığımız insanları, kültürleri ve inançlarını ziyaret ettik. Çaylarını içtik" şeklinde not düştü.



10838655 601826666618239 1770100060 n





Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:21
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
2 Ocak 2015       Mesaj #262
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Gülben Ergen

Sponsorlu Bağlantılar


Biyografi
25 Ağustos 1972 doğumlu, Türk pop müzik şarkıcısı, sunucu ve oyuncu.

Gerçek Adı: Gülben Ergen
Doğum Yeri: İstanbul
Doğum Tarihi: 25 Ağustos 1972

Hakkında:
- Kariyerine oyunculukla başlayan sanatçı, müzik piyasasına assolist olarak adım atmıştır.
- 2001 yılında rol aldığı "Dadı" dizisindeki rolüyle Altın Kelebek Ödülleri'nde "en iyi kadın oyuncu" ödülünü almıştır.
- 2002 yılında "Sade ve Sadece" albümünün çıkış şarkısı olan "Abayı Yaktım" ile müzikte büyük bir çıkış yakalamış ve Kral TV Video Müzik Ödülleri'nde "yılın bestesi" ödülüne layık görülmüştür.
- 2004'te büyük beğeni toplayan "Uçacaksın" albümünü yayınlamıştır.
- 2006 yılında kendi ismiyle piyasaya çıkan albümü yılın en çok satan 10 albümünden biri olmuştur.
- Tamamen canlı kaydedilen, akustik öğeler içeren ve bilgisayar kullanılmadan hazırlanan "Uzun Yol Şarkıları" albümü 2009 yılında satışa sunulmuştur.

İlk Albüm: Merhaba

Karnaval.com



Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:22
🌘 🚀
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
21 Ocak 2015       Mesaj #263
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Gülben Ergen'den albüm müjdesi

Gülben Ergen, dün Bebek'te spor salonundan çıkarken görüntülendi. Stüdyoya gittiğini söyleyen Ergen, yeni albüm hazırlığı içerisinde olduğunu açıkladı.
Daha önce Kayahan'a saygı albümünde bir parçayı seslendirdiğini söyleyen Ergen, yine tüm sanatçıların buluşacağı yeni albüm müjdesi verdi.
Metin Özülkü'nün parçalarının birçok sanatçı tarafından seslendirileceğini söyleyen Ergen, "Ben de 'Seninle Olmak Var Ya' şarkısını seslendireceğim" dedi.

Kaynak: Sabah

'Yılın İlham Veren Kadınları' Belli Oldu

Dünyanın en köklü güzellik şirketlerinden biri olan AVON, Türkiye'nin en çok güvendiği dergi Elele ile birlikte 2014 yılın ilham veren kadınlarını seçti.

Dokuz kategoride 45 başarılı kadının aday gösterildiği 'Elele Avon Kadın Ödülleri'nin görkemli ödül töreni 14 Ocak'ta pek çok ünlü ismin katılımıyla gerçekleştirildi.

128 yıldır kadınların hayatını güzelleştiren "Kadınların Kadınlar İçin Çalıştığı Şirket" Avon ve Türkiye'de 39 yıldır varlığını sürdüren, kadınların en çok güvendiği Kadın dergisi Elele; kendi alanlarına adlarını Altın harflerle yazdırmış isimler arasından "Yılın Kadınları"nı seçti. "Elele Avon Kadın Ödülleri 2014" yarışmasında dokuz farklı kategoride, toplam 45 aday yer aldı. Son dönemlerde yaptıkları başarılı çalışmalarla isimlerinden söz ettirerek ilham kaynağı olan, "üreten, düşleyen, düşünen, fikrini ve kalbini ortaya koyarak güç yaratan" kadınlar "Elele Avon Kadın Ödülleri" projesinde kendi kategorilerinde ödüllerini aldı.

14 Ocak'ta Shangri-La Bosphorus Otel'de gerçekleştirilen ödül töreninde Yılın Gazetecisi Ayşe Arman, Yılın Girişimcisi Zeynep Yümlü, Yılın Yazarı Elif Şafak, Yılın Bilim Kadını Semahat Demir, Yılın Müzik Sanatçısı Sıla, Güzel Sanatlar kategorisinde Yılın Sanatçısı Ece Yörenç, Yılın Sporcusu Naz Aydemir, Yılın Oyuncusu Binnur Kaya, Sosyal Sorumluluk kategorisinde ise Yılın Kadını Gülben Ergen oldu. Elele Avon Kadın Ödülleri'nde ayrıca "Avon Özel Ödülü" kategorisinde 2014 yılında başarı hikayesiyle ilham vermiş en güçlü Avon Temsilcisi Burçin Hayta da sahnedeki yerini aldı.
10919616 586605964805731 1872770445 n


10898954 344006145800685 1721222199 n
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
19 Şubat 2015       Mesaj #264
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
GÜLBEN ERGEN'DEN 40 ANAOKUL DAHA GELİYOR

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve ‘Çocuklar Gülsün Diye’ Derneği Başkanı Gülben Ergen 25 anaokuluna ek yeni 40 anaokulu daha yapılacak. Bakan Avcı, 'Çocuklar Gülsün Diye' projesi kapsamında okul öncesi eğitimle ilgili işbirliğinin devamı için Gülben Ergen'i makamında ağırladı. Ziyaret kapsamında, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak amacıyla Çocuklar Gülsün Diye Derneği’yle Milli Eğitim Bakanlığı arasında yeni bir protokol imzalandı. İmzalanan yeni protokolle 40 anaokulu daha açılacak.

ÇOCUKLAR GÜLSÜN DİYE DERNEĞİ
Çocuklar Gülsün Diye Derneği; 2010 yılında Sanatçı Gülben Ergen öncülüğünde başlatılan Çocuklar Gülsün Diye kampanyasının devamı olarak kuruldu. Sanatçı Gülben Ergen’in başkanlığını, Araştırmacı Elvan Oktar'ın ise başkan yardımcılığını üstlendiği Çocuklar Gülsün Diye Derneği, Türkiye’de okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.

NELER YAPTILAR
Şimdiye kadar; Tokat, Mardin, Trabzon Vakfıkebir, Erzurum, Sinop, Hatay, İstanbul, Aydın, Zonguldak, Van, Sivas, Manisa, Çanakkale Eceabat, Kars, Trabzon Of ,Tekirdağ, Çanakkale Biga, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Konya, Bursa, Antalya, Manisa Soma, Gaziantep ve Erzincan'da olmak üzere toplam 25 anaokulu inşaatımızı tamamlayıp, içlerini çağdaş bir eğitim için gereken tüm materyallerle donatarak Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ettik. Çocuklarımızın evlerinden okullarına giden yollarını kısaltabilmek ve bu yolculuğu onlar için kolaylaştırabilmek amacıyla açtığımız anaokullarına servis araçları da aldık.
Kahramanlarımızın desteğiyle, toplam 122.692 adet oyuncak, kitap ve kırtasiye malzemesini, 84 farklı anaokulu/ana sınıfına kayıtlı toplam 2.575 ihtiyaç sahibi öğrenciye ulaştırdık.

NELER DEVAM EDECEK
22 Ekim 2011 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığımız iş birliği protokolü çerçevesinde, ihtiyacı olan bölgelerde anaokulları yaparak okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Ayrıca, kahramanlarımızın bize gönderdiği yeni oyuncak ve kırtasiye malzemelerini, ihtiyacı olan çocuklarımızla paylaşmayı sürdüreceğiz.


kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
20 Mart 2015       Mesaj #265
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
*Hürriyet Gazetesi Cengiz Semercioğlu Köşe Yazısı. (20.02.2015)

Tebrikler Gülben
.
Reklam için yapıyor dediler...
Derdi çocuklar değil, haber olmak dediler...
Burun kıvırdılar, yardım etmediler, destek vermediler...
O yılmadı, direndi, ısrarcı oldu, yolundan geri dönmedi...
"Reklam yapacaksa böyle yapsın, böyle reklama can kurban" diye yazdım ben başından beri...
Kalkıp Sinop'a da gittim bir okulunun açılışına...
Dün gazetelerde okudum, 25 anaokuluna ulaşmış Gülben Ergen'in Çocuklar Gülsün Diye projesi.
Şimdi yeni 40 anaokulu için Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'yı ziyaret etmiş Gülben.
İhtiyaç olan yerleri MEB'le birlikte tespit edeceklermiş.
40 anaokulu daha...
Bu, yüzlerce çocuğun daha yüzünün gülmesi demek...
Gülben Ergen'in bu projesi kendi adıyla anılmayı aşan bir noktaya geldi artık.
Herkes destek vermeli...
Reklam safsatalarını kimse ağzına almamalı bir daha.
65 anaokuluyla reklam yapacak bir başka sanatçı daha çıkarsa, gönüllü PR'cısı olmaya ve burada adını her gün yazmaya hazırım.
Tebrikler Gülben, ilk anaokulunun açılışına beni listeye yaz lütfen.
Bir kez daha görmek istiyorum çocukların gülüşlerini...
Kaynak

B Rd8luIEAAHZw7


Çocuklar Gülsün Diye 26. Anaokulumuz Özgecan Aslan'ın adına Mersin'de yapılıyor. Desteklerinizle açılacak ‪#‎ÇocuklarGülsünDiye‬ Özgecan Aslan Anaokulu'muzun yapımına siz de katkıda bulunmak isterseniz; 'CGD' yazıp Turkcell 1234, Vodafone ve Avea 2345'e sms göndererek 10 TL destek olabilirsiniz.

B SCy0 CcAAx 3k
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
2 Nisan 2015       Mesaj #266
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
"AİLE OLMAYI SEÇTİK"

Gülben Ergen ile bir araya geldiğimizde ayrı bir heyecan içindeydi bu kez. Mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Evlilik dedik; “Evlilik bir yaşam sınavı... Tek olabilme sanatı... Ben’den biz’e geçiş yolu... O gecenin hayalindense, bir ömrün hayalini kurmayı severim. Biz aile olmayı seçtik” dedi.

Son dönemde sizinle ilgili en çok merak edilen şey aşk hayatınız. Aşk, hayatınızın neresinde, ne şekilde duruyor şu anda?
Aşk hayatı değil de ‘aile hayatı’ diyelim. Her ne kadar popüler biri olsam da unutmamam gereken sorumluluklarım var benim. Sevgili, flört halleri yerine ‘eş’ olmak bizim kendimizden önce evlatlarımıza yıllar boyu anlatacağımız kutsal bir değer...

‘Aşk Gülben Ergen’e yaradı’ diyorlar. Siz kendinizi şu sıralar nasıl hissediyorsunuz?
İyiyim, iyiyim, evet eskisinden daha iyiyim, hatta daha iyi olacağım.

Karşınızdaki erkekte neyi bulunca, neyi görünce, ne yaşayınca ‘işte aradığım şey budur’ dediniz?
Erkekte ne aradığım değil de hayattan ne beklediğimi biliyorum artık. Erhan’ın yaşamın tüm fırtınalarına rağmen istikrarlı sevgisi ve kocaman yüreği beni ona teslim etti.

Aşkın tanımı da yaş ilerledikçe değişiyor mu sizce?
Elbette değişiyor... Yaş değil de yaşadıklarım biçimlendiriyor tariflerimi. Aşk bir delilik hali. Ben aşkın yerini sevgiye bırakıp, kaybolmadan, korunarak, özenerek, bir adım geride durduğunda tadından yenmeyeceğini düşünürüm. Sevgi minnet, vefa, eşitlik içerir. Aşk hırçın ve karmaşık heyecanlar silsilesi... Sevgi ile harmanlandığında gökkuşağı kadar eşsiz oluyor.

Hayatınızda ünlü Gülben Ergen ile ünlü olmayan, anne, ev kadını Gülben Ergen arasındaki paslaşmayı nasıl yapıyor, aralarındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Gülben Ergen sadece işimi yaparken giydiğim şık, kıymetli, özendiğim bir elbisem... Dolabımın nadide parçası. Kendisine 25 senedir iyi bakıyorum. Sadece sahnede, ekranda, ışıkların yandığı, kameraların bana yöneldiği zamanlarda geçiriveriyorum üzerime. Işıklar sönüp, bis yaptıktan sonra mis gibi lavanta, tarçın kokularına sarmalayıp kaldırıyorum onu. Twitter biyografimde de kendimi ifade ediş biçimimi seviyorum, inanın daha doğru bir tarif yapamazdım kendim için. İnsanım önce diye başlıyor, sonra anneyim diye devam ediyor...

‘Ünlü olmak kolay değil! Peki siz ünlü olmanın avantajlarını seviyor, her türlü dezavantajını görmezden gelmeyi başarabiliyor musunuz?
Hem de hiç değil, hiçççç... Ünlü olmasaydım diye bir ihtimal yok artık tabii. O kadar net ve gerçek ki hayatım. Ayrıca bilemeyiz hangi hayatın daha zor ya da kolay olduğunu. O hesaplar bizi aşıyor. Ünlü olmanın dezavantajları elbette koca kabarık bir liste, ama yaşamımdaki önceliklerim ve kalabalık ordumla, biz de fena sayılmayız.

Bu sezon sizin için daha sakin geçecek gibi görünüyor. Neler yapmayı planlıyorsunuz?
Uzun zamandır yaşamımda hiçbir şeyi planlamıyorum. İçimden geldiği gibi, hissedebildiğim gibi yaşıyorum. Bu sezonu yaşam benim önceliklerime ayırmayı uygun gördü, ben de şahane sisteme uyum sağlıyorum. Yatırımım mutluluğa, yaşamıma ve elbette müziğe.

Hayatınızda şu anda en büyük heyecan duyduğunuz şey ne peki?
Ooo, heyecan ve ben! O kadar heyecanlı ve tez canlı biriyim ki ben. Heyecanlanmaya bahanem çok olur. Soma Anaokulu’muzu açmak için içim içimi yedi haftalarca. Milli Eğitim Bakanlığı açılış tarihimizi verene dek en büyük heyecanımdı mesela. Büyük oğlumun ilkokul üçüncü sınıf defterlerini kaplayıp, okula başladığı ilk gün de yerimde duramıyordum. Doğum günü sabahımda üç oğlum sabahın yedisinde ellerinde çiçeklerle yatağımda zıplamaya başladıklarında heyecanımı ise size anlatamam...

Çocuklar büyüdükçe hayatınız nasıl şekilleniyor, değişiyor, gelişiyor?
Onların sorularına cevap verebilmek için ve onların iç zekasına yetişebilmek için Everest’e tırmanıyorum her gün. Müthiş bir film gibi büyümelerini gözlemlemek. Hayatım renkli bir oyun hamuru gibi. Çatısı, aşı, bacası baki olan bir o şekil, bir bu şekil...

15 yıl sonra çocuklarınızla kendinizi nasıl bir tablo içinde hayal ediyorsunuz?
Ufffff... Çok havalı olacak galiba. Al sana yine heyecanlandım bak. Kendime iyi bakmak için al sana kocaman bir sebep. Dünya üzerinde üç tane tapum var benim. Biri yazlık, diğeri kışlık evimiz ve minik ofisim. Ama, para ile satın alınamayacak çok değere sahibim ben ve biz. Oğullarım ve yıllar sonrasına ait hayallerim var.

Üç erkek çocukla en çok hangi konuda zorlanıyorsunuz?

Futbol, kılıç mılıç oyunları, Ben10 halleri, Spiderman’in ağını atarkenki hallerini yapmaya çalışırken, hatta debelenirken sanırım... Bir de üçü aynı anda üst üste birbirine bağımlı ve tamamen alakasız sorular sorup, hepsi kendisine cevap vermemi istediğinde... ‘Neden okula gidiyoruz? Akşama ne yemek var? Dondurma alalım mı? Anne bana kitap oku ve parka gidelim mi?’ gibi çapraz sorgular aynı anda, yüksek sesle ve eteğimi çekiştirerek gelebiliyor mesela. Yakın zamanda doğum gününüzü kutladınız.

Neler dilediniz yeni yaşınızdan? 42 yaşından beklentileriniz neler?
Yaşamımın tümü gördüğünüz fotoğraflar gibi ışıl ışıl değildi elbette. Herkes gibi ben de üzüldüm, çok kırıldım, yokluğu, zorluğu yaşadım. Hangi yaşımda olursam olayım, içsel bir güdü ya da anne tembihi mi nedir bilmiyorum ama, hiç isyan etmedim. ‘Bu benim başıma niye geldi?’ demedim. Şimdi yıl 2014 ve ben Allah’ın varlığının Gülben ismi ile tecellisi olduğumu bildiğim bir yaşımdayım. Şimdi benden sıyrılma, yani nefsimle mücadele zamanımdayım

Hayatınızda aldığınız en yeni karar ne?
Beni üzenleri yaşamımdan ufak ufak elemek, sert virajlar almadan, kırmadan sessizce uzaklaşmak en net kararım. Kaderi yönlendirme mücadelesi yerine, kaderi, çabamı sarf edip, bilinçli seçim ve tercihlerimin getirilerini, bedellerini sırtlayıp, kabullenmek de kesin kararlarımdan. Ve, mucizelere inanıp, inanmakla kalmıyorum. Kollarım açık; sonuna kadar hem de! Çocukları da böyle karşılıyorum, cümlem tam bu.

Adınız tasavvuf kelimesiyle de bir arada geçiyor sık sık. Tasavvuf, hayatınızda inandığınız bir felsefe olmaktan öteye geçip hayatınıza adapte edilebilen bir yaşam biçimi olabiliyor mu peki?
Bunun için neler yapıyorsunuz?

Okuyorum ve dinliyorum ama gözümle değil gönlümle... Öğrencisiyim Allah’a uzanan her yolun. Edep giyimle, parayla, tapuyla kazanılmıyor. Çok değerli bir erdem edep. Bacağını örtmek de değil. Benim anladığım edep kalpte, kalbi örtmekte...

Sosyal medyada sizinle ilgili yapılan yorumlara bakıldığında sizi çok sevenlere karşın adınızın yanına ‘hırs, yapmacık, egosu yüksek’ kelimelerini ekleyenler de var. Yapılan eleştiriler ya da bu tip bakış açıları sizi rahatsız ediyor mu?
Yoksa ‘işimin bir parçası’ diyerek normal mi karşılıyorsunuz?
Bayılıyorum o bilmeden, anlamadan savuranlara. Hata aramak için yaşayanlara. Hiç rahatsız değilim. Uzun yazarlarsa sonuna kadar okuyamıyorum ama kısa, az, öz, vurucu darbelerini okuyorum elimde kalkanımla... Benim dilimde kılıcım yok. İşimin değil, ışığımın bir parçası eleştirilmek.

Geçmiş sizin için geçmişte kalabiliyor mu?
Arkama bakarsam önümü göremem, dolayısıyla geçmiş adı üstünde geçmiştir, geçmişler ola. Yerinde saymayı, hatta geri gitmeyi istemiyorsan önüne bakacaksın.

En sık görüştüğünüz yakın arkadaşlarınız hangi mesleklerden?
Benim mesleğimle alakası yok yakın arkadaşlarımın. Biri tekstilci mesela, diğeri mimar, a Nihat var bak, o meslektaşım sayılır. Kameranın arkasında gibi görünse de stardır o.

Kulağınıza küpe olan, aklınıza kazınmış bir söz var mı?
‘Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Ne biliyorsun hayatının altının üstünden güzel olmadığını’. Şems-i Tebrizi’nin bu sözünden çok etkilenirim. Bana güç ve cesaret verir.

Modayla aranız nasıl? Sırf alışveriş için ülke sınırlarını aştığınız olur mu mesela?
Eskiden bayılırdım böyle şeylere. Şimdi yurt dışı deyince Lion King’e bilet bakıyoruz, LegoLand’e, yaz kamplarına falan bakıyoruz. Önceliğiniz ne ise, yaşamınız ondan ibaret oluyor. Modayı elbette severim ama abartmam. İşi bilen bir styling yapana teslim olurum ama kendime yakışandır tercihim. Sırf moda diye bana yakışmayacağını bildiğim bir şeyi asla giymem. İçselleştiremediğim hiçbir şeyi yapamam, giyemem, takamam, süremem, taşıyamam.

Moda haftalarını takip ediyor musunuz?
Modacı dostlarım arayıp söylediklerinde ve basın sayesinde haberdar olabiliyorum. Hiç defileye gidemedim desem...

En sık görüştüğünüz yakın arkadaşlarınız hangi mesleklerden?
Benim mesleğimle alakası yok yakın arkadaşlarımın. Biri tekstilci mesela, diğeri mimar, a Nihat var bak, o meslektaşım sayılır. Kameranın arkasında gibi görünse de stardır o.

Kulağınıza küpe olan, aklınıza kazınmış bir söz var mı?
‘Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Ne biliyorsun hayatının altının üstünden güzel olmadığını’. Şems-i Tebrizi’nin bu sözünden çok etkilenirim. Bana güç ve cesaret verir.

Modayla aranız nasıl? Sırf alışveriş için ülke sınırlarını aştığınız olur mu mesela?
Eskiden bayılırdım böyle şeylere. Şimdi yurt dışı deyince Lion King’e bilet bakıyoruz, LegoLand’e, yaz kamplarına falan bakıyoruz. Önceliğiniz ne ise, yaşamınız ondan ibaret oluyor. Modayı elbette severim ama abartmam. İşi bilen bir styling yapana teslim olurum ama kendime yakışandır tercihim. Sırf moda diye bana yakışmayacağını bildiğim bir şeyi asla giymem. İçselleştiremediğim hiçbir şeyi yapamam, giyemem, takamam, süremem, taşıyamam.

Moda haftalarını takip ediyor musunuz?
Modacı dostlarım arayıp söylediklerinde ve basın sayesinde haberdar olabiliyorum. Hiç defileye gidemedim desem...

Dış güzelliğin ilk sıralarda olduğu bir mesleğiniz var. Güzellik kavramı size ne ifade ediyor peki?

Güzel huy ve edep benim için güzellik... Fiziken akıllara durgunluk veren bir insanın öfkesi ve kini varsa ne gözünün rengi kalır ne teninde berraklık bana göre... Sıradan diyebileceğimiz bir kişinin iyi huyları, bonkör ve yaşama yatırımları, ona asalet ve çekicilik katar bence... Evet, dış güzelliğin ilk sıralarda olduğu bir mesleğim var. İlk intiba, giyim kuşamla, saç, makyajla, hatta tene sıkılan parfümle diyebiliriz ezbere ki bu oldukça önemli, dikkat çekme konusunda kabulüm... Ama anlık, günlük, haftalık olur dışı süsleme halleri. İdare eder belli süreler. Ve peşinden hep aynı süsü, aynı güzel kokuları sürünmek gerekir... İç içi süsleme makyajsız tende çiçek açtırır, maskarasız gözüne anlam katar. O anlam yerleşti mi bir ömür kalır... Ben önceleri dışımı süsleyenlerdendim, yani sıradan ve olması gerektiği gibi... Son 10 yıldır içimi de süslemem gerektiğini idrak edip, bolca okuyup, törpüledim kendi kendimi. Yeri geldi yonttum. Siz adına geliştin, değiştin deyin durun. Ben biliyorum bende neyin tecellisinin göründüğünü...

Estetik konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Zamanı geldiğinde karşı değilim ama zamanı geldiğinde. Lise çağında billur gibi kızlarımızın yüzüne müdahale ettirmesine şiddetle karşıyım. Kadın bedeni ruhunun aynası. Kadın hassas, kadın kırılgan, kadın narin. Kendi değerinin farkında olmayan herkes kendini değiştirmek istiyor ama yine dışarıdan. Hata burada. Cevher içeride, dokunulması gereken yer içeride. Sırtının kamburu düzelmeden göğsüne silikon takmışsın ne olacak, hayatın değişmeyecek... Kıskançlıklarını atamamışsın ama üst dudağın silikonlu, hırsın bitmeyecek ki. İnsan yaşı ile ve neyi kimin için istediğini bildiğinde verdiği karar doğru oluyor. Kocası istemiyor diye yapılamayanlara da, kocası talep ediyor diye yapılanlara da karşıyım. Kadın kendi isteyecek. Kendini daha iyi hissetmek için araştıracak, karar verecek, işte o zaman aslan gibi tamam.
Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:22
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
14 Nisan 2015       Mesaj #267
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Gülben Ergen & Oğuzhan Koç' tan Yeni Klip!

Popüler müziğin en güçlü isimlerinden Gülben Ergen, yeni albümünü yayınlamadan önce, hayranlarına sürpriz yaparak, aşıkların dilinde marş olacak, DMC etiketli, "Aşkla Aynı Değil" isimli son derece güçlü bir slow şarkı yayınladı.

Daha önce "Giden Günlerim Oldu" şarkısında Oğuzhan Koç'la düet yaparak büyük bir hite imza atan Gülben Ergen, geleneği bu seferde bozmadı.
Taşkın Sabah'ın düzenlemesini yaptığı, söz ve müziğini yazan Oğuzhan Koç'la düet yaparak, müzikseverlerin beğenisine sundu.
"Şıkır Şıkır", "Durdurun Dünyayı", "Sen" gibi şarkıları ile 3 yaz boyunca zirveyi ele geçiren Gülben Ergen, bu sefer duygusal yoğunluğu yüksek olan düey şarkısı ile iddiasını ortaya koyuyor.
Her alandaki yeteneği ve albümleri ile milyonları etkilemeyi başaran sanatçı, yeni single projesi için kadim dostu Nihat Odabaşı ile Sapanca gölünde hem klibi hem de fotoğraflarını çekti.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
24 Nisan 2015       Mesaj #268
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Çocuklar gülsün diye 26'ncı anaokulu...

Çocuklar Gülsün Diye Derneği'nin 26. Anaokulu, Özgecan Aslan adına Mersin Akdeniz İlçesi Yakaköy Mahallesi'nde açıldı.

Gülben Ergen’in kurucusu ve başkanı olduğu Çocuklar Gülsün Diye Derneği ihtiyacı olan illere anaokulu kazandırmaya devam ediyor. Daha önce Trabzon, İstanbul, Mardin, Tokat, Erzurum, Sinop, Hatay, Aydın, Zonguldak, Van, Sivas, Manisa, Çanakkale, Kars, Tekirdağ, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Konya, Bursa, Antalya, Soma, Gaziantep ve Erzincan’da anaokulları açan Çocuklar Gülsün Diye Derneği yeni okulunun açılışını 22 Nisan Çarşamba günü Mersin Akdeniz İlçesi, Yakaköy Mahallesi’nde gerçekleştirdi. Okul yapımını Çocuklar Gülsün Diye kahramanlarının üstlendiği, “Çocuklar Gülsün Diye Özgecan Aslan Anaokulu" yapılan açılış töreniyle eğitim hayatına başladı.
Türkiye’yi yasa boğan Özgecan Aslan’ın anısına ve Mersin halkının acısını bir nebze olsun azaltmak için yaptırılan “Çocuklar Gülsün Diye Özgecan Aslan Anaokulu”nun açılış törenine Çocuklar Gülsün Diye Dernek Başkanı Gülben Ergen, Başkan Yardımcısı Elvan Oktar, Mersin Valisi Özdemir Çakacak ve devlet protokolü katıldı.
Tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından başladı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Çocuklar Gülsün Diye Dernek Başkanı Gülben Ergen; Türkiye’yi yasa boğan bu olay karşısında oldukça üzgün olduğunu belirtti. Ergen; “Haince öldürülen genç kızımızın acısı boğazımda. Okulumuzun adını, yerini, mahallesini tüm onayları ciğeri yanan anneden aldık. Kızımızın adı sevinçle anılsın diyen bu sabrın kendisi, anne babanın acısını dindirmiyor” dedi. Açılan 26. Anaokulu ile Özgecan Aslan’ın adını yaşatmak istediklerini belirten Ergen, Özgecan’ın hayali olan rehabilitasyon merkezinin yapımı için de var gücüyle çalışacağını söyledi. Ergen konuşmasını; “Okulumuz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda buradaki tüm çocuklarımıza armağan olsun” sözleriyle sonlandırdı.
Açılış töreninin ardından Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanan okul, 100 öğrenciye okul öncesi eğitim olanağı sunacak kapasiteye sahip. Okulun tüm iç donanım malzemeleri Hepsiburada.com tarafından karşılandı. Malzemelerin okula ulaştırılmasında Yurtiçi Kargo taşıma sponsoru olarak destek verirken, Faber Castell de okulun kırtasiye ihtiyaçlarını karşıladı.
Çocuklar Gülsün Diye Derneği, Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığı protokol çerçevesinde ihtiyacı olan illerde anaokulu yapmak üzere çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. Dernek, sponsorların ve bağışçılarının desteğiyle gelecek eğitim-öğretim döneminde hizmete girmek üzere yeni okullar açmak için çalışmalarına devam ediyor.

Çocuklar Gülsün Diye Derneği Hakkında
Çocuklar Gülsün Diye Derneği, en büyük hedefi daha çok çocuğun okul öncesi eğitim almasına katkı sağlamak olan ilk ve tek sivil toplum kuruluşudur. Gülben Ergen’in başkanlığını, araştırmacı Elvan Oktar'ın ise başkan yardımcılığını üstlendiği Çocuklar Gülsün Diye Derneği, bağışlar ve sponsorluk çalışmaları sayesinde yaptırdığı anaokullarını, 22 Ekim 2011 tarihinde imzalanan ve Şubat 2015'te yenilenen işbirliği protokolü çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlamaktadır.




11116714 875350515844598 995701391 n
...
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
15 Mayıs 2015       Mesaj #269
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
“Sözü yemindir iyi insanların”

Öğrendim Ki

Gülben Ergen
Kitap Hakkında:
“Sözü yemindir iyi insanların”

Öğrendim ki...
Yaşam inatçı bir öğretmen aslında...
Şöhret dolabımda asılı bir elbise...
Sözü yemindir iyi insanların...
Ve iyilik yapmak için fırsat kollamalı insan...
Gülben Ergen Çelik

Bu âlemde öğrenmek ömür boyu, öğrendiklerimizi paylaşmak ise boynumuzun borcu…
İnsanı insan yapan en temel özelliklerden biri öğrendikçe gelişmesi, geliştikçe öğrenmesi… Kâinat nasıl sürekli genişliyorsa onun yansıması olan âdemoğulları havvakızları da gönüllerini ve beyinlerini geliştirmekle yükümlü.
Ne yazık ki herkes aynı derecede açık değil öğrenmeye.
O da başka mesele...
Samimi, dobra ve duru, hayatın akışı içinde öğrendiklerini olduğu gibi paylaşarak, her türlü süsten ve gösterişten uzak yazılar bunlar, ta gönülden…
Gülben’in kitabını bir solukta okudum, sesini hem farklı hem kalbime yakın buldum. İçimizden…
İnanıyorum ki bu kitap gönüllere ve zihinlere aynı anda uzanacak, sıcacık bir dokunuşla…

Elif Şafak

Doğan Kitap tarafından yayımlanan eser

Sayfa Sayısı: 194
Ebat: 13.6×21 cm
Yayın Tarihi: Mayıs 2015
Tavsiye edilen perakende satış fiyatı: 14.90 TL

11263357 885147528195745 2118490330 n


11230412 270864713084139 1932534925 n

11244422 828355927202394 1530107950 n

Ve Beyaz Show dan Kareler (08.05.2015)

11230489 1385096811820694 656797009 n


Çocuklar Gülsün Derneği’nden Konya Akşehir’e anaokulu

Milli Eğitim Bakanlığı ile Çocuklar Gülsün Diye Derneğinin 17 Şubat 2015 tarihinde imzalanan işbirliği protokolü ile Denek, Akşehir’e iki derslikli Anaokulu yaptırıyor. Temeli atılan ve hızlı bir şekilde inşası devam eden anaokulu, iki derslikli olacak ve sabahçı- öğleci olmak üzere dört sınıflık bir potansiyele sahip olacak.
Nasreddin Hoca İlkokulu bahçesine yapımı başlanılan okul, Mayıs ayının sonunda tamamlanacak ve milli eğitime devredilecek. Yapılacak Anaokulunda 100 civarında öğrenci öğrenim görecek. Yapılan bu okulla özellikle bölgede var olan anasınıfı açığı giderilmiş olacak ve okul öncesi rahatlatılacak.
Çocuklar Gülsün Diye Derneği; 2010 yılında Sanatçı Gülben Ergen öncülüğünde başlatılan Çocuklar Gülsün Diye kampanyasının devamı olarak kuruldu. Sanatçı Gülben Ergen’in başkanlığını, Araştırmacı Elvan Oktar’ın ise başkan yardımcılığını üstlendiği Çocuklar Gülsün Diye Derneği, Türkiye’de okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.









kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
27 Ekim 2015       Mesaj #270
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Şöhret, dolabımda asılı bir elbiseymiş meğer

17.05.2015 Pazar
Hürriyet - Ayşe Arman Röportajı


"Ben kendi doğrularımın peşindeyim. Kimse benim doğrularımı kabul etmek zorunda olmadığı gibi, beni yargılama hakkına da sahip değil. Kendi doğrularımla bir ömür oluşturdum. Aval aval bakmadım yaşamımda olan insanlara. Bana ne anlatmaya geldiklerini anlamaya çalıştım. Vazifesi biten gitti, bitmeyenler hâlâ hayatımda..." Bu satırlar, Gülben Ergen'in kitabından.
Kitabın adı 'Öğrendim ki...' Ben çok sevdim.
Helal olsun Gülben'e, bir hayalini daha gerçekleştirdi!
Bence inanılmaz yapıcı bir kadın.
Üç evlat annesi, üstelik çok iyi bir anne, ilgili, bilgili, komik, tatlı. Aynı zamanda bir star, konser de veriyor, klibini de çekiyor. Şarkıları hit oluyor. Televizyon programı da yapıyor. Sosyal medya fenomeni, Instagram'ı ve Twitter'ı en iyi kullanan ünlülerden biri. Bir taraftan da 'Çocuklar Gülsün Diye' adlı bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriyor, Türkiye'nin her yerinde anaokulları açıyor, 81 ilde de açacak...
Ben inanıyorum yapar! O selülitli fotoğrafı çekildiği yazdan
bu yana muhteşem vücutlu bir kadına dönüştü.
Yeter ki Gülben, bir şeyi kafasına koymasın!
Boşanma, her insan için bir travmadır ama o,
bir şekilde bunun da üstesinden geldi,
yaşadıklarını çok iyi yönetti.
Olayı hiç çirkinleştirmeden boşandı.
Bir süre sonra da hiç magazinleştirmeden
yeni sevgilisiyle evlendi.
Bir sürü tabuyu yıkıyor çaktırmadan.
Yani sadece o öğrenmiyor, bize de öğretiyor!
Ben onu çok seviyorum ve takdir ediyorum,
yolun hep açık olsun Gülben



Gülben Ergen

Yaşasın! Kitabın çıktı. Tebrik ederim. Ben çok sevdim, sahici ve samimi buldum. Kendinle dalga geçtiğin yerlere özellikle bayıldım...
-Teşekkür ederim. Peşinen söyleyeyim, çırak yazarım, herhangi bir yazarlık iddiam yok. Ben kendimi yazdım ve kendim gibi yazdım. Eğer beğenilirse ve samimiyeti geçerse ne mutlu bana.

Nereden esti?
-İnsanlar sürekli, "Onu nasıl, n'aptınız? Bunu nasıl yaptınız? Nasıl bu kadar güçlü olabiliyorsunuz?" diye soruyorlardı. Ya yolda çeviriyorlar ya da Instagram'dan soru yağmuruna tutuyorlardı. Çünkü benim hikâyemde boşanma da var, kayıpla sonuçlanan bir ilk hamilelik de... Bir sürü olumsuz şey var yani. Ama ben sürekli pozitif mesajlar veren biriyim, hayatımdaki acıları da anlatmıyorum. O yüzden de "Bu gülüş sahte mi? Sen, oynuyor musun?
Gerçekten samimi misin? Neden acılarını belli etmiyorsun" gibi sorularla da karşılaştım, hâlâ karşılaşıyorum. Ben ağlak bir tip değilim. Ama bu, acı çekmiyorum anlamına gelmiyor. Bu kitapla, beni merak edenlere biraz daha kendimi anlatıyorum, kalbimi açıyorum. Ve onlarla hayattan öğrendiklerimi paylaşıyorum.

Hadi biraz da o öğrendiklerinden söz edelim. "Şöhret, dolabında asılı bir elbiseymiş." Öyle mi?
-Aynen öyle! Buraya gelinceye kadar herhangi bir anneydim. Ama röportaj ve fotoğraf çekimi var ya, üzerime o şöhret elbisesini giymem birkaç saniyemi aldı. Sürekli o normal kadınla, ünlü kadın arasında metamorfoz yaşıyorum. Çekim mi var, kameranın ışığını görmemle farklı bir kadına dönüşüyorum. Ama sonra şöhret elbisemi çıkarıp, dolaba asıyorum...

Evde o ünlü kadından eser yok yani...
-Yok tabii. Oğlanların zaten Gülben Ergen'i ciddiye aldıkları da yok! Varsa yoksa anneleri. Arada soruyorlar: "Anne, neden yolda herkes seninle fotoğraf çektiriyor?" "İşte dizi-mizi, televizyon programı, şarkılar filan" diyorum. "Ha tamam" diyorlar ama yine de garipsiyorlar. Çünkü ben onların Köle İsaura anneleriyim, onlarla koşturan, yerlerde oyunlar oynayan, hayaller kuran, birlikte kahkaha attıkları anneleri...

Peki şöhreti eskiden de mi böyle algılıyordun?

-Dalga mı geçiyorsun! Bir zamanlar hiç televizyon programı yapmasam da, ertesi gün, "Kim birinci olmuş?" diye reyting listelerine bakan bir kadındım. Ama son senelerde önceliklerim fazlasıyla değişti. Tamam, Dalai Lama elbisesi giymedim henüz, yaptığım şarkıyı 10 milyon kişi indirince tabii ki hoşuma gidiyor. Ama hayatımın önceliği bu değil.

Şöhretini tamamen dolaba asıp, kocan ve çocuklarınla Bodrum'da filan yaşayabilir misin?
-Yok o kadar değil! Doğruya doğru. Leman Sam olmama bir 20 sene daha var!

"Hayat, inatçı bir öğretmen..." demişsin. Bu inatçı öğretmenden ne öğrendin?
-Oooo bir sürü şey! Mesela öğreninceye kadar aynı dersin hep önüne geleceğini öğrendim. Reddettiğim, "Ben mi? Asla!" dediğim her şeyi yalayıp yutmak zorunda kalacağımı öğrendim. "Asla yapmam!" dediğim hiçbir şey yok şu anda. Artık büyük konuşmuyorum! "Alahım sen bilirsin" diyorum. Mesela eskiden, "Oğullarım küpe mi takacak? Ay hayır! Erkek çocuk küpe takmamalı" derdim, sinir olduğum bir şeydi.

Şimdi?
-Takmıyorlar ama isterlerse takabilirler. Hayat bana yargılamamayı öğretti. Çocuklarımın ayrı birer birey olduklarını öğretti. Saçlarının yanlarını kazıtan çocuklar görünce, "Bu ne ya! Bunların anneleri hiç mi bir şey söylemiyor?" derdim. Şimdi demiyorum. Biliyorum ki, çocukta bir şeyi çok bastırırsam, dayatırsam, başka bir yerden fışkıracak. Hepimize öyle olmadı mı? Neyi bastırdıysak hayatımızda, başka bir yerden bir uçuk, bir iltihap olarak pırtladı. Bize geri döndü. Ya da daha kötü şeyler oldu. O yüzden artık büyük konuşmayı bıraktım.
Gülben Ergen
Başka?
-Meğer şöhret ayrı, beğeni ayrı, itibar ayrı, tanınmak ayrı kavramlarmış. Bir katil de ünlü, ben de ünlüyüm, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk da ünlü, bir sapık da yeri gelince ünlü olabiliyor. Yani neymiş? Ünlü olmak her zaman makbul bir şey değilmiş! Önemli olan itibarmış. Sonra gelişmek, hep ama hep gelişmek... Benimle ilgili herkes dilediği her şeyi söyleyebilir ama bir yerde hakkımı teslim etmek gerekir. Ben, başladığım yerden ileri gitmek için, öğrenmek için hep çabaladım. Hâlâ çabalıyorum. Kendimi aşmak istiyorum.

Neden peki?
-Çünkü geçen seneki kendim olmamayı seviyorum. Kendimi beğenmemeyi de seviyorum. Annem de beni beğenmiyor galiba, o yüzden kendimi ona da beğendirmeye çalışıyorum.

Kendini çalışıyorsun aslında sen...
-Evet, kendimi çalışıyorum! Ve ben, her şeye yetişmeye çalışıyorum. Çünkü hayatın zorluklarına dair, bu ülkede yaşanan kadın şiddetine dair, Ankara'da olup bitenlere dair, ekonomiye dair bir fikri olmalı insanın. Tabii bu konularda doktora yapmadım ama kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Okuyorum, okudukça eksikliklerimi görüyorum. Ne kadar az olduğumu fark ediyorum. Çoğalmaya çalışıyorum.
EVLİLİK BİR MERTEBE DEĞİL

"Evlilik bir şirket değil" diyorsun...

- Evet, işin içinde menfaat varsa, para varsa, ben böyle bir evliliğe inanmam. Ne bitirdiğim ne de şimdi yaşadığım evliliğimde bu tür şeyler benim için söz konusu bile olmadı. Bizim toplumumuzda kızlar, evliliği bir 'mertebe' olarak görüyorlar. Bu fena. Televizyondaki evlilik programları da çok acıklı. Kızlar oraya tek sıra dizilip, "Evinin tapusu var mı? Kaç para maaş alıyorsun?" gibi sorular soruyorlar. Maddi şartlar kafalarına uyarsa, evliliği kabul ediyorlar. Bunu üzücü buluyorum. Evlenmek bir mertebe değil, olmamalı. Bütün bunların sebebi de ekonomik özgürlüğe sahip olamamak ve eğitim eksikliği. Zengin koca aramaya başladın mı iş şirket evliliğine giriyor. Hiç özenilecek bir şey değil. Çünkü bedelini ödetiyorlar sonra.

ERHAN'IN YANINDA OLDUĞUM GİBİYİM


Gülben Ergen

Erhan'ı bize nasıl anlatırsın?
-Erhan bana ve hayatıma çok başka bir yerden bakabiliyor. Mesleği habercilik olduğu için farklı bir objektifliği var. Bazen de abilik yapıyor bana. "Böyle bir laf ettin, bak başına şunlar, şunlar gelecek!" diyor. O sakin ve kontrollü, tüm bu şöhret dünyasının çok dışında, bu da bizi çok rahatlatıyor.

Onunla en çok ne yapmayı seviyorsun?
- Biz onunla çok güzel yürüyoruz. Çok güzel sohbet ediyoruz. Çok güzel dertleşiyoruz. Başkalarını çok güzel kaynatıyoruz. Hayatlarımızı masaya yatırıyoruz. Erhan'ın bana hayatta sunduğu en büyük lüks, ben onun yanında olduğum gibiyim. Hiç frene basmıyorum. Oysa bu benim normal yaşamımda çok yapmak zorunda olduğum bir şey. Ben bir de Erhan'ın yanında çok istediğim gibi anneyim. Bu da önemli. Çok önde bir annelik yaşıyorum. Gülüyor o halime, bir sürü halime gülüyor.

600 TAKSİ PLAKAM VARMIŞ! YOK ARTIK DAHA NELER

Gülben Ergen

"Senin için sahiciliği oynuyor ama çok başarılı oynuyor" diyenler var...
-Hiç bu kadar sahici birisini görmediler çünkü. O yüzden öyle düşünüyorlar. Ama kızmıyorum onlara. Taksi plakaları gibi. Ne alakaysa, nasıl bir şehir efsanesiyse bir türlü peşimi bırakmadı. Kimseyi de bir tek taksi plakam bile olmadığına inandıramadım. Artık gülüyorum. Ne zaman taksiye binsem, "Abla beni almadın işe, oysa biz seni çok severiz!" diyorlar.

Ama güzel uydurulmuş efsane. Bir de zekice.
-İyi de ben sordurdum bir taksi plakası kaç para diye. İnanılmaz paralar söz konusuymuş! 600 tane taksi plakam olduğunu söylüyorlar! Delirmişler! Üstelik benim kafam paraya basmaz. Yakın çevrem çok iyi bilir. Ben kim, taksi plakası kim?

Gerçek olmaktan başka çare yok
'Gerçek' olmaktan başka çare yok bu meslekte. Öbürünün türevlerinden çok var. O yüzden şöhret dolapta asılı bir elbise. O elbiseyi alıp giymek çok da zor değil. Şöhret olunabiliyor ve o elbise giyilebiliyor. Ama ona kandığın zaman kafayı yeme ihtimalin var!

Çocukları uyuttuktan sonra parmak uçlarında yan apartmana geçiş
Gülben Ergen

Erhan'la evliliğin için, "Biz artık sevgili olamazdık, aile olmalıydık. Bir sene de bekledik" diyorsun. Çoluk-çocuk olunca, sevgili olunamıyor mu?
-Olunuyor tabii! Biz de gayet sevgiliyiz... Ama insanın üç oğlu olunca bazı şeylere dikkat etmesi gerekiyor. Erhan'ı tanımadan önce de oğlanlara, babalarıyla yaşadıklarımızı anlatırken hep bir 'aile' lafı vardı ağzımda. Sonra Erhan'la tanıştık. Birtakım soru işaretleri belirdi kafamda. Ne olacak? Nasıl olacak? Kim kimde kalacak? O bizim evde mi kalacak? Nasıl olacak? Ne anlatacağım ben çocuklara?

Ne anlattın?

-"Biz aile olmaya karar verdik! Daha kalabalık, daha neşeli olacağız" dedim, "Kayra da bizimle olacak, daha da çok eğleneceğiz!" Sonra da "Biz bu pazar evleniyoruz" dedim. Pazartesi günü döndük eve, çocukları yine ben okula bıraktım. Ondan sonra da hayat öyle devam etti. Üç erkek çocuğunun psikolojisi benim için çok önemli. Erhan'la evlenmeden geçirdiğimiz o bir senelik süreçte hep bunun provalarını yaptık. Bize yemeğe gelmesi, birlikte yemeğe çıkmamız, gülüp eğlenmemiz, yatış saatinde onun gitmesi, bizim evde kalmaması.

Senin yaşadığın apartmanın yanında daire tutmuştu değil mi Erhan? Çözüm buydu. Akşamları orada kalıyordu. Peki hâlâ duruyor mu o ev?
-Evet, o daire duruyor! Ama bitecek, az kaldı. Çocuklar çok önemli çünkü. Erhan sağ olsun bunu anlıyor ve kabul ediyor.

Çocuklar uyuduktan sonra, parmak uçlarında yan apartmana gidiyorsun yani. Romantikmiş de...
-(Gülüyor) Kapatalım bu konuyu!

Erhan abi veya Kayra'nın babası


Gülben Ergen

Oğlanların hepsi âşık mı sana?
-Evet. Başka aşklar da var ama beni de çok seviyorlar!

Seni Erhan'dan kıskanıyorlar mı?
-Hayır çünkü o, 'Kayra'nın babası.' Onun öyle bir ismi var.

'Kayranın babası' ve biz aile olduk. 'Annemin kocası, sevgilisi ya da hayat arkadaşı' değil yani...
-Yok hayır. Elbette bunu bilecek akıldalar ama belki 'Kayra'ın babası' ya da 'Erhan Abi' daha çok işlerine geliyor. "Sizin babanız, aslanlar gibi Mustafa Erdoğan. Erhan da şahane bir dost. Bana söyleyemeyeceğiniz bir şey varsa Erhan'a söyleyebilirsiniz!" diyorum. Onunla futbolla ve sporla ilgili konuştukları şeyler var. Ama babaları da hep hayatlarında. Hafta sonları gidiyorlar, görüşüyorlar. Kayra da onların yaşıtı olduğu için bu işimizi çok kolaylaştırdı.
Hepsini hayatımdan eledim

Gülben Ergen

Beni aşağı çekecek hiçbir şeyi hayatımda barındırmıyorum. Televizyonda kan akıyorsa anında kanalı değiştiriyorum. Negatif ortamlardan uzak duruyorum. Bilmem kimin selüliti, o, onun kocasıylaymış, o evliyken onunla beraber olmuş filan mı konuşuluyor, ben hemen uzuyorum. Çünkü enerjim çekiliyor. Yaratıcılığım, neşem gidiyor. Çok iyi tanıyorum beni aşağı çekecek insanları. Hiç o ortamlarda bulunmuyorum. Eledim hepsini hayatımdan.
MİNİBÜSE BİNDİM TARABYA'DA İNDİM, 2 LİRA
Geçen gün minibüse binmişsin ve fotoğrafını sosyal medyada paylaşmışsın... Bu, halkla ilişkiler manevrası mıydı?
-Yok ya. Yürüyüş yapıyordum. Geberdim ve çok yoruldum. Serhat Bey'i aradım. "Yukarıdayım Gülben Hanım, Etiler'den ineceğim. Bir 15-20 dakikayı bulur" dedi. Ter içindeydim. Bindim minibüse. Tarabya'da bizim Serpil'in önünde indim, 2 lira. Mis gibi minibüstü. Kimse de tanımadı. Herkes kendiyle meşguldü. Kendi fotoğrafımı kendim çektim, Instagram'a koyuverdim. Minibüsler benim yabancım değil. Öğrenciliğim boyunca okula minibüsle gittim geldim.

İYİ Kİ ÇOCUKLARIMIN BABASI O
Eski koca Mustafa Erdoğan her şeyin neresinde?
-Eski koca, çok asil, çok vakur, çok başarılı ve çok iyi bir baba. Çok memnunum ondan, iyi ki var. Ay bu "Çok memnunum ondan" lafından bozulabilir, daha güzel bir şey söyleyeyim: İyi ki çocuklarımın babası o. Çok olgun, çok olması gerektiği gibi!

Akıllı gibi görünürüm oysa değilim

Gülben Ergen

Kitabındaki kendinle dalga geçme halin çok sempatik. Bu, bir taktik mi, böyle misin gerçekten?
-Öyleyim tabii. Şaşkın hallerim var. Ben çok akıllı gibi görünürüm, oysa değilim. Benim pratik zekâm ve organize yeteneğim iyidir. Tık tık tık, onu öyle yapalım, bunu böyle yapalım, oğlanlardan biri futbol okuluna, diğeri basketbol okuluna, öbürü kitap okumaya, ben oraya, o buraya, diğerinin çıkışında onu alıp, 11'de eve dönülecek, öğlene mercimek çorbası yaparım, sen tavuğu haşla, akşama da çıtır tavuk yaparız!" Zınk diye günü organize edebiliyorum ama bu pratik zekâdan, akıldan değil.

Hayatta ne bekliyorsun?

-Şu var olan düzen devam etsin, daha ne isterim?

Mustafa'yla anne-baba olarak boşanmadık!

Gülben Ergen

"Arkana bakarak ileri doğru yürüyemezsin!" diye yazmışsın...
-Evet, arkana bakarsan düşersin! Geçmiş, geçmişte kalıyor. Geçmişe takılıp kalırsan, "Bu beni tüketti, bana bunu dedi, kalbimi kırdı, şöyle üzdü..."lerle ileriye gitmek hiçbir şekilde mümkün değil. Ben bunlara takılırsam, bittim. O yüzden ben hep ileriye bakıyorum.

Kitap şahane ama korunaklı durduğun yerler var...
- Evet, bazı yerlerde bunu yaşadım. Boşanmayı anlatırken mesela. Kırgınlıklarımı çok fazla anlatmamaya özen gösterdim. Çünkü şimdi her şey çok yolunda. Yıl 2015. Bahsettiğim şey, 3-4 yıl öncesi. O bölümleri daha kısa kesmeye çalıştım çünkü ben evlendiğim kadar, boşandığımın da çok arkasında duruyorum. Ben de boşanmış bir anne-babanın çocuğuyum. Bizim okul davetlerimiz, sünnetlerimiz, düğünlerimiz, derneklerimiz, nişanlarımız, okul gösterilerimiz, doğum günlerimiz olacak. Dolayısıyla yüz yüze bakacağız. Çocuklar için bu şart. Kendinden vazgeçmek böyle bir şey. Ben ayrıldığı halde birbirini yiyen çiftler de tanıyorum. Çocuklar tırnaklarını yiyor. O eller hep ağızda, tikleri var. E yazık. Anne-baba itişmesinden etkileniyorlar. Ben oğullarımın en az zayiatla atlatmasını istedim. "Biz karı koca olarak boşandık anne-baba olarak boşanmadık!" dedim.

Tasavvufta Şems yolunu seçtim
"Hayattaki her şey karşına bir nedenle çıkar" diyorsun. Biraz da aslında tasavvuf yolunu seçtiğini söylüyorsun... Bu ayrıma ne zaman geldin?
-İkizlerde çok sorunlu bir hamilelik yaşadım. Dört ay yattım. Tam o dönemde Elif Şafak'ın 'Aşk' kitabı çıktı. Oradaki 40 kural benim hayatımı çok etkiledi. Hele şu kural: "Düzenim bozulur, hayatım altüst olur diye endişe etme. Ne biliyorsun hayatının altının üstünden daha güzel olmayacağını?" Bu, Şems'in bir lafı. Ben tasavvufta Mevlana'ya gönül verdim ama Şems'in yolunu ve öğretilerini seçtim. Mevlana çok yumuşak, çok dingin bir din adamı. Şems ise çok hoyrat ve sert. Onun söylemleri ve öğretileri çok farklı. O kitap beni tasavvufa çok yaklaştırdı. Sonra da Cemalnur Hanım'ı tanıdım ve çok daha başka dostluklar da kurdum hayatımda. İslamiyet'e tasavvuf üzerinden bakıp, Kuran-ı Kerim'i, Hz. Muhammed'i tasavvuf üzerinden biliyor, tanıyor ve inanıyor olmak kolaylaştırıyor. Kuran'ı Kerim'de de "Kolaylaştırın!" diyor zaten. Yani bugün bize parmak sallayan, "Günah! Umreye gittiniz. Bu omuz dekoltesinden utanmıyor musunuz!" diye konuşanlar aslında kendini yakıyor. Bizi yargıladılar ya, bitti. Onların müebbeti var tasavvuf yolunda. Herkes, kendinden sorumlu. O benimle Allah ile aramda. Sen giremezsin, karışma, yargılama!

Tarif ettiğim adam Erhan'dı

Gülben Ergen
Her şeyin karşına çıkmasının bir sebebi varsa sence Erhan neden çıktı?
-Ben hem Erhan'ı bekliyordum hem de tarif ediyordum. "İyi bir insan olsun. Şefkatli olsun. Baba olsun. İyi bir baba olsun ki beni anlayabilsin!" diyordum. Ben Mustafa'yla boşandım diye evliliğe küsmedim, evlilik düşmanı olmadım. Bayılırım aileye. Biz aile olduk Erhan'la...

Konuşurken hep böyle şefkatli bir baba tarif ediyorsun. Sizin ilişkinizde hiç mi tutku yok?
-O görevi sana veriyoruz. Sen o işi çok güzel yapıyorsun. O yüzden seni devamlı like'lıyoruz.

Oğulların olduğu için mi dikkatlisin?
-Galiba. Erkek çocuk annesi ayrımından nefret ediyorum. Kızı, erkeği olmaz ama çekiniyorum işte. Bazen kendimi korumaya alıyorum.

Kitapta da öyle yerler var. Annenle babanın ayrılığını anlatıyorsun. Ölen abiden söz ediyorsun. Ama yeteri kadar detaya girmiyorsun...
-Çünkü annem kızar!

Babanın alkol sorunu olduğunu öğreniyoruz mesela ama hoop geçiştiriliyor...
-E dedim ya, geçmişe bakarak ileriye gidilmez. Babamın içkisi yüzünden ben içkiyi sevemedim. Fakat oraları deşmek istemedim. Çünkü güzel anılarım yok.
Kaynak



Elim her zaman kalbimde
4 Ekim 2015 Pazar - Sabah Röportajı


Gülben Ergen'le bunca yıldır bir yol arkadaşlığı yaptık aslında. İçinden çıktığı savaşları, çok çalışmasını, hayatını yönetmesini, mutsuzluklarını, mutluluklarını yakından izledim, gün geldi paylaştım. Şimdi evli, çok çocuklu ve mutlu. Ona, bugünkü hayatın kapılarını açan anahtar neydi diye sorduğumda şu yanıtı verdi: Elim zaten hep kalbimdeydi ama anne olduktan sonra belki daha fazla duyarlı oldum. Kendim için yaşamaktan vazgeçip önce insan olmaya odaklandım



2000'lerinbaşları... Ben Sabah'ın magazin müdürüyüm. Gülben Ergen ise en popüler günlerinde. Magazincilerin hayatı 'yıldız savaşları' arasında geçiyor. Özellikle Gülben-Hülya kapışmaları her gün gazetelerde, televizyonlarda. Magazin anlamında ortalık çok hareketli, çok renkli. Daha o günlerden 'bu toz dumandan geriye neler kalacak?' diye düşünüyorum. Ve yıl 2015... Herkesle birlikte bu yolları yürüdük, değişimlere tanıklık ettik. Ben de değiştim, meslek de değişti ve tabii yıldızlar da değişti. Gülben Ergen'le buluşmadan önce aklımdan bunlar geçiyor. Arşivimi karıştırıp yaptığımız iki röportajı okuyorum. Biri 2004'de yapılmış. Oradaki satırlar beni bugünün gerçeğine getiriyor ve gülümsüyorum. Şöyle yazmışım o röportajın girişine: Bir çantadan kitaplar çıkardı. Mutlak Gücün Yolu, Mazeret Yok, Şimdinin Gücü, Dinginliğin Gücü, Yaratıcı İmgeleme, Işığın Savaşçısının El Kitabı. Kitapların üzerinde Gülben'in çizdiği kalpler, çiçekler. Birinde 'Benim kitabım' yazılı bir not. Bir başkasında 'Her satırını hayatıma uygulamak istiyorum.' İç sayfalarda 'Tam bir Gülben kitabı. Çok mutluyum bu kitap benim olduğum için' yazısı... Ve kırmızı kalemlerle kalın kalın çizilmiş satırlar: Sana saldırmakla eline pek az şey geçeceğine düşmanını ikna et bu onun hevesini köreltir. Haksızlıklar olabilir. Savaşçının kapısını sık sık çalar yenilgi. Böyle zamanlarda savaşçı sessiz kalır. Işığın savaşçısı bilgedir, yenilgilerinden söz etmez. Er ya da geç her şey onun lehine dönecektir.... Ben de ona içindeki bu yolculuğun seyrini sormuşum. O da şöyle yanıtlamış: "Bu noktaya yeni gelmedim. Birdenbire başlamadım bu kitapları okumaya. Ama şimdi bir yaşam şekli haline getirdim. Sürekli okuyorum ve kendimi buluyorum. Hayatta yüzlerce evreden geçiyoruz. Bütün varlıklar, bütün yokluklar, acılar, şöhret, şöhretin gitgide artması beni hep kendime döndürdü. Şöhretle yaşamaktansa kendimi yaşamayı tercih ettim her zaman. Şöhret bir elbise çünkü, bir anda çıkartılabilir. Çamurlanabilir, lekelenebilir." İşte böyle anlatmış Gülben... Buluştuğumuzda elimdeki kağıtları görünce şok oldu. "Sen elinde bunca yılın belgesiyle karşıma çıkınca hem kendimi hem de seni takdir ettim. İkimiz de başak burcu kadınıyız işte. Bu röportaj 'geçmiş insanın geleceğini hazırlar'ın belgesi aslında. Kitabım çıktığında bir çok kişi şaşırırken, sen şaşırmadın. Belki de kendi kendine, "Ben biliyordum" dedin. İnanılmaz mutlu oldum. Eyvah eyvah... (gülüyor). Ve başlıyoruz sohbete. Dünden bugüne...

- Kitabınla ilgili röportajında "Şöhret dolabımda asılı bir elbiseymiş meğer" demişsin. Bu sözler 11 yıl önceki röportajda da var... Notlar mı tutuyordun?
- Çok şaşırdım. 11 yıl önce o lafları biliyor olmama bile şaşırdım. Ben bu sözü 2015'te bulup keşfettim ve çok şey öğrendim de öyle söyledim sanıyordum. Öyle değilmiş. Erken başlamışım öğrenmeye.


- 2004'e gidersek, nasıldın o zamanlar? Şimdiki halinle o Gülben'i değerlendirsen...
- Bu meslek çok zor bir meslek. İnsanı kandırmaya çok müsait. Dünyada bu işi yapan ama çok hazin sonlar yaşayan insanlar var. Uyuşturucu var, çok acı ölümler var... Bizim ülkemizde de çok değerli sanatçıların hazin öykülerini okuyoruz, hastane paralarını ödeyemediklerini duyuyoruz. Yanlış evlilikler, yanlış ilişkiler... Bu hayatlara bakarken, haberlerini okurken, izlerken sadece bir haber olarak değerlendirmedim. Dersler çıkardım. O korumaya çalıştığım insani yönüm hep bir gözü açık yaşadı. Dostluklarım devam etti. Ama sahnede dans etmek, ona göre giyinmek, dekolte, yırtmaç, makyaj, moda... Bunlar hep var, 30 sene sonra da olacak. Ama diğer tarafı kaybetmemek daha önemli. Öyle yaşıyorum. Beni ben yapan özelliklerden biri bu. Bu soruya 2004'de şöyle yanıt verebilirdim: Beni diğerlerinden farklı kılan... (sesinin tonu değişiyor, gülüyor). Ben diğerlerinden farklı falan değilim. Sözlerimde bir başkasına fark yaratmaya çalışmıyorum artık. Böyle geçti mi yıllar, evet geçti. Çünkü kendini ifade etmek, kendi ismini sabitleyebilmek için bir başkasından farklı olduğunu göstermek adına yapılan bir mücadele vardı. Olması gerekiyordu. Tadında oldu, bitti. O dönem de bir olgunluk getirdi. Bana 'anne olduktan sonra değişti' diyorlar. Elim zaten hep kalbimdeydi ama anne olduktan sonra belki daha fazla duyarlı oldum. Kendim için yaşamaktan vazgeçip önce insan olmaya odaklandım. Sonra anne olmak, sonra aile olmak, sonra da meslek gibi bir sıralama oluştu. Ama maneviyat annelikle değişmedi. O fıtratta vardı.
HEPİMİZ BİR ELEKTEN GEÇTİK

- Eski televizyon röportajlarını izlesen... Hani "Şampiyon belli ikinci kim?" lafları havada uçuşurdu... Ne hissedersin?
- Gülmekten yerlere yatarım. Ama niye böyle dedim, keşke demeseydim demem. Çünkü o zaman öyle olması gerekiyormuş. Yıllar içinde her şey değişti. Bugün senin bu röportajdan başlık çıkarma biçimin bile değişmiştir. O yıllarda sen de farklıydın, ben de farklıydım. Şimdi kafamı kessen böyle bir şeyi hissetmem ki söyleyeyim. Ağzımda yalan durur zaten. O zamanlar medya da canavar gibiydi, ben de öyleydim, hepimiz öyleydik. Magazin hayatı belirleyen bir olguydu. Sabahtan akşama kadar magazin vardı hayatımızda. Sonra her şeyle birlikte biz de değiştik. Hepimiz bir elekten geçtik. Şu anda elekten süzülen bir mercimek çorbasının güzelliğindeyiz. O zaman da Sezen Aksu'dan "Bu kızı değiştirmeliyim, değirmenlerde öğütmeliyim, farkındayım farkındayım. Kazanmalı kaybetmeliyim, aşk uğruna harbetmeliyim, bu kızı yeniden büyütmeliyim" şarkısını söylemeli. Bu bir yaşam felsefesidir. Sezen Aksu'nun şarkı sözü yazarı değil, bir ozan olduğunun en önemli belgesidir bu şarkı. Benim de hayatımın şarkısıdır. O zaman farkındaysan, kendini değirmenlerde öğüteceksin. Pırlanta ve elmasın kömürden oluştuğunu bilmek lazım. Çok yandığını, karardığını ama çıktığında olağanüstü güzellikte bir şey olduğunu görüyorsun. O zaman da hemen tasavvufa gidip hamdım, yandım, piştim... Tabii hâlâ ham mıyız, pişiyor muyuz bilmiyoruz ama bir geçişteyiz. Nereden bakarsan bak, o geçişi yaşamak gerek.

- Değişim zordur. Acılar olur, insanın kendini sevmediği, kendinden uzak düştüğü anlar olur. Sen nasıl yaşadın bu süreci?
Değişmeyen, gelişmeyen, fikri sabitlerinde inat eden herşey ve herkes paslanır, parlamaz, hatta küflenir ve çirkinleşebilir. Kendimi sevmediğim zamanlar olmadı ama kendimi aradığım, bulmakta zorlandığım zamanlarım oldu tabii. Doğru insanlara takılı kalarak, büyük ve beni zorlayacak hayallerin peşinde koşmayarak, emin adımlarla ilerleyerek yaşadım belki bu süreci. Zaman zaman kendime uzaktan bakabilmeyi, eleştirebilmeyi, kendimi fazla beğenmemeyi ilke edinerek belki de... En zoru insanın kendisiyle verdiği mücadele. Dışarıya verdiğin mücadele de var. Senin bakışın değişmeden kimse değişmiyor. Senin bakışın değişirse karşı taraf da değişiyor. O zaman sen rahatlıyorsun aslında. Bu değişim için yine Sezen'in şarkısındaki gibi kendini yontman gerekiyor. Bu müzikte de geçerli, mesleğinde de, aşkta da geçerli.

GÜNDE 18 SAAT ÇALIŞTIM

- Kadınlar "Çocuk da yaparım kariyer de" diyor ama her kadının becerebileceği bir şey değil bu maalesef. Senin formülün neydi... Peşpeşe hamilelikler ve üç çocuk... Sanki 48 saatin var gibi yaşıyorsun...
- Ben kariyerimle ilgili mücadelemin çoğunu bitirdikten sonra anne oldum. O mücadelenin içine anne olmayı da sıkıştırsaydım, belki küçük bir vicdan azabı yaşayabilirdim. Annelerin 'ah bebekliğini hatırlayamıyorum, yıllar nasıl da hızlı geçti?' diye hayıflanmalarına hepimiz tanık oluyoruz. Hamileliğimde doğumumda, sıradan bir kadının olması gereken kadar çocuğumla zaman geçirdim. Ara verebildim. Ama gel 2004'deki o çılgın mücadeleye, böyle bir şey mümkün olmazdı. Marziye'nin setine git, oradan TGRT'ye sabah programına, dön Dadı'ya başla. Günde 18 saat çalış, o sırada Arka Sokaklar albümü patlamış. Klip çekimi... Böyle bir dönemde hamilelik olabilir mi? Zaten gelmez ki çocuk. Doğmaz ki. Bu müthiş mücadele bittikten sonra anne olduğum için o endişeleri yaşamadım. Anne olduktan sonra da geride durabilmenin hazzını yaşadım. Oğlum 2,5 yaşındaydı, iki kardeşi daha oldu. Birden üç çocuk annesi oluverdim. Kolay değildi bu süreçler, aylar, yıllar. Ama birilerini tv'de izlerken, 'ben hamileyim, bunca da işi gücü kaçırdım, birileri benim yerime konserlere gidiyor, eyvah yeni biri mi geliyor' gibi endişeleri hiç yaşamadım.

- Bu söylediklerinden sonra "Eşin de karşına doğru zamanda çıkmış" diyebilir miyiz. Şanslıymış yani....
- Ben de onu tanıdığım için çok şanslıyım. O da çok şanslı. Tabii ki doğru ve daha dingin bir zaman. Daha oturmuş bir Gülben, daha ne istediğini bilen bir kadın... Mutluluğa bakan, önce insan olmaya çalışan, yaşamının önceliklerini değiştirmiş bir Gülben ile evlilik yaptı Erhan. Benim en büyük şansım ise anneliğimi çok önceliyor olması. Onun da yaşam önceliğinde, beni beğenmesinde önemli bir etkendir bu.

SAPASA ĞLAM BİR AŞK

- Yeni bir evlilik için biraz zor bir tempo içindesiniz. Çocuklar ve onların trafiklerinden sonra size ne kalıyor, birbirinize... Aşk bu hayatın neresinde!
- (Gülüyor) Eyvah... Ben bu konuda elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Erhan da benim çocuklarımla olan ilişkimi bilerek bizi gülümseyerek izliyor. Akşam 9,5 tan sonra baş başa kalıyoruz. Ama belirli bir zaman dilimi var ki, ben o saatlerde durdurulamayacak bir akarsu gibiyim. Taşıyorum... Çocuklar üzerindeki sevgi ve ilgi kredim o kadar fazla ki... Evliliğimiz elbetteki aşk üzerine kurulu. Sevgimiz saygımız baki olmak üzere bizim yatırımımız çocuklar üzerine de yapıldı. Bu evliliğin yatırımı böyle. İki parçalanmış aileden bir bütün çıkarmaya çalışıyoruz. Kolay değil. Çocukları öncelemek ve ayrıcalıklı kılmak bu evliliğin kurulumunda var. Birbirimize verdiğimiz sözlerden biri de bu. Yani bu evliliğin içinde çocuklar da var.

-Yine de evlilikten, aşktan çok bir ortaklık, bir yapı, üzerinde düşünülüp anlaşılmış bir ilişki modeli gibi söz ediyorsun?
Aşkın gücü olmasa hiçbirini yapamazdık. Müthiş bir özveri var... Üzerine düşünülemeyecek kadar yüreğe, hisse, emeğe dayalı bir ilişki bizimki... Modelinin tarifi pek ender ama o yüzden tarifsiz bir güzelliği var ve her güzellikte olduğu gibi zorlukları da.

- Sizi birleştiren duygu neydi?
Başlangıcı sapasağlam bir aşk elbette. Ve hemen ardından aile olmayı sevmek. Eş olmanın gerekliliklerini sevmek... Anneliğin, babalığın değerlerinin, zaman zaman kendini geri plana çekebilmenin öz güveni... Aşk kadar güçlü bir aile olma duygusu birleştirdi bizi. Çünkü çocuklarla birlikte çıktık bu yola. Her ikimiz de çocuklarımıza "Benim bir sevgilim var, size tanıştırayım" diyemezdik ya da demeyi tercih etmedik. Aşkın verdiği güçle bir aile olma duygusu daha farklı. Maneviyatı daha yüksek ve özverileri daha farklı oluyor.

- Yine de endişelerin, kaygıların olmuştur? Neydi kafandaki deli sorular?
- Kafamdaki deli soruları, tüm endişelerimi evlenmeden önce gözlemledim, yaşadım. Kısa bir süre değildi. Kaldı ki içinde sevgi barındıran, çıkardan yoksun her niyetin yanında endişe korku barınamadığı gibi büyük bir yardımcısı var. Allah... Bana çok yardım etti ama çok.

- Sen maneviyata çok önem veriyorsun, sürekli okuyorsun, kendi içinde yolculuklardasın. Peşpeşe üç erkek çocuğunun olmasının bir anlamı var mı diye sorsam... Ne dersin?
- Babamı ve abimi kaybetmenin eksikliğini yaşayarak büyüdüm. Biri babamdır, biri abimdir biri de sevdiğim adamdır. Benim için oğullarım bu misyonla dünyaya geldi. Ve bana lütuf olarak geldiler. O yaramı, o eksikliğimi kapatmam için Allah'ın bana hediyesidir onlar. Ben ne yapayım, ne kadar şükredeyim, nasıl yolum onlardan başka bir yere varmasın? Şükür... Bin şükür

HAYDİ ÇİŞ, DİŞ, UYKU

- Bir günün temposu nedir sizin evde? Trafiğin karıştığı durumlar oluyor mu?
- Okullar açıldığı için şimdi gündemimiz farklı. Defter kaplamalarımız var. Abi 4'e gidiyor. İkizler bire başladılar bu yıl. Abinin onlara "Gelin ödevlerinizi yaptırayım" dediği çok tatlı bir dönemdeyiz. Kahvaltımız çok eğlenceli oluyor. Sonra yürüyerek okula gidiyoruz. Yürürken sohbet ediyor, şarkılar, marşlar söylüyoruz. Neler yapacağımızı konuşuyoruz. Mesela bu hafta Muslera ile tanışacağız, dolayısıyla bütün gündemimiz bu. Formalarımızı aldık, hazırlıkları yaptık. Çizgi film kahramanlarımız var. Haftasonları filmlere gidiyoruz. Okuldan gelince bir ara öğün yapıyorlar, okulda yaptıklarını anlatıyorlar. Ev ödevleri, sonra çok sevdikleri serbest zaman. Bir çizgi film izleme hakları var. Karar verirken bir oylama yapıyorlar, anlaşamadıkları zaman ben de oylamaya dahil oluyorum. Evde futbol oynuyorlar. Alt kattaki komşumuza kek ve kurabiye yollayıp, tekrar teşekkür ediyorum, bizden hiç şikayet etmedikleri için. Onlar da tamam diyor. (gülerek anlatıyor bunları). Çiş diş uyku diye bir başlığımız var. 20.15'te ben çavuş gibi bağırıyorum, "Haydi çişdiş- uyku" diye. Sonra masal anlat, kitap oku durumları... Üçü aynı kitabı istemeyince de beni üçe parçalıyoruz. (gülüşmeler).
ŞIMARMAK BENİM RUHUMA TERS

- Hayal edebilir misin. Oğlanlar büyümüş, delikanlı olmuşlar. Nasıl bir fotoğraf geliyor geliyor gözlerinin önüne?
- Çocuklarımla ilgili en büyük isteğim iyi insan olmaları. Meslekleri ile ilgili hiçbir yönlendirmem olamaz. Bir de anne olarak onların 'Çocuklar Gülsün Diye' projesini yaşatmalarını, devam ettirmelerini isterim. Çekilmez bir kayınvalide olabilirim. Bu konuda da okuyup çalışacağım. Mutluyum... Sana söylediklerimi doğruluyorum aslında; en büyük yatırımı evlada yapmışım. Ve bunun keyfini sürüyorum. Ama onları öyle koca adamlar olmuş izlerken kesin boğazımda bir düğüm olur.

- Bu dört erkeğin arasında kendini şımarttığın, en ayrıcalıklı hissettiğin anlar hangileri?
- Hepsi birden Galatasaray maçına gittiklerinde ya da ekrana kilitlendiklerinde ofsayt, mofsayt hararetine daldıklarında onları bir an izlemek belki çok şey hissettiriyor ama ben şımarıklık nedir hiç bilemedim, ben mi yaşayamadım, tercih mi etmedim, bana göre mi değil bilmiyorum...

- Ve insan hiç yalnız kalmak istemez mi? Bir mola, bir küçük sessizlik, bir kendini şımartma...
- Dedim ya şımarmak benim emekçi, işçi ruhuma ters sanırım. Yapacak o kadar çok şey var ki yaşamımda. Düzenlenmesi gereken dolaplar, yetişmesi gereken şarkılar, gitmem gereken okul toplantıları, açmam gereken anaokulları, öfkesiz yaşayabilmenin öğrenmem gereken başlıkları, aksamaması gereken aşılar, cumartesi-pazar spor okulları, korumam gereken dostluklarım. Zamanında çok yalnız kaldım ben. Dahasına gerek yok iyiyim ben. Yorgun uyuduğumda, yaşamımdaki çok sesli kalabalıklarımla daha iyiyim ben.


Benzer Konular

13 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Şubat 2010 / Misafir Edebiyat tr
17 Eylül 2013 / Jumong X-Sözlük
16 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap