Arama

Kıraç - Sayfa 2

Güncelleme: 2 Şubat 2012 Gösterim: 80.653 Cevap: 41
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
15 Kasım 2009       Mesaj #11
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
Kıraç'dan yeni albüm

Sponsorlu Bağlantılar
gp581724

Kıraç, yeni albümü “Yolcu” yu sevenleriyle buluşturmak için hazırlanıyor

Garbiyeli” albümünün ardından dizi müzik çalışmaları ve konserlerine devam eden Kıraç, yeni albümü “Yolcu” yu sevenleriyle buluşturmak için hazırlanıyor. On iki eserin yer aldığı “Yolcu” albümünde bilinen Kıraç tınılarını duyacaksınız. Âşık Veysel, İzzet Altınmeşe, Selahattin Bölük’e ait eserlerin yanında, anonim eserler de yer alıyor. Her albümünde Türk halk ezgilerini kendi müziğiyle yorumlayan Kıraç, “Bize ait eserleri Rock müziğiyle harmanlamayı, onları bugüne taşıyarak yeni kuşaklarla buluşturmayı seviyorum.” “Bu topraklarda doğan tınıları Cem Karaca, Barış Manço gibi ben de müziğimle bütünleştirmek, onların başlattığı bu yolda, yürümek için çalışıyorum.”

Âşık Veysel’den “Sazım Ben Gidersem”, İzzet Altınmeşe’den “Mecnunum Leyla”, “Hanımey”, Selahahtin Bölük’ten “Ahu Gözlüm” adlı eserler, yine bildiğimiz “Karakaş Gözlerin Elmas”, “Uyan Sunam Uyan”, “Erzurum’dan Çevirdiler Yolumu”, “Cemilem”, “Ramizem”, “Mezar Arasında Harman Olur mu?” adlı halk ezgileri, Kıraç yorumuyla, “Yolcu” albümünde yer alacak.
20 Kasım 2009 Cuma günü Bostancı Gösteri Merkezi’ nde düzenlenecek konserde Kıraç, yeni albümündeki eserleri ilk kez sevenleri için seslendirecek.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
15 Kasım 2009       Mesaj #12
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
Türünün son örneği bir balinayım (Kıraç'ın En yeni Söyleşisi) Yeni Albüm hakkında detaylari

Sponsorlu Bağlantılar
12936 212186492781 10074162781 4153220 1112494 n

Albümleri, sert söylemleri ve dizi müzikleriyle hep gündemde oldu. Şimdi, yeni albümü Yolcu’yu çıkardı.

Hakan GENCE


Türküler, anonim şarkılar ve halk ezgilerinden oluşan albümde İzzet Altınmeşe’den “Leyla ve Hanım Ey”, Aşık Veysel’den “Sazım Ben Gidersem Sen Kal Dünyamda”, “Karakaş Gözlerin Elmas”, “Sunam” gibi 11 parça var. Pop rock ezgiler, funk soundlar kendini hissettiriyor. Şarkılar ilk başta sert gibi gelse de dinledikçe sarıyor.

20 Kasım’da Bostancı Gösteri Merkezi’nde konser vermeye hazırlanan Kıraç ile yeni şarkılarını dinlemek için buluştuk. Bize hem özel hayatını hem de yeni albümünü anlattı.

Son konuşmamızda “Artık albüm yapmayacağım. CD denen maddeyle kimse ilgilenmiyor” demiştiniz. Fikrinizi ne değiştirdi?

- Şimdi de mutlaka albümüm olsun demiyorum. Ama yeni albümümü dinleyicilerim uzun zamandır bekliyordu. Ayrıca korsana ve internetten müzik indirmeye de bir çözüm bulunamadı.

Bundan sonra albümler devam edecek mi?

- Evet. Ben hayatım boyunca müzik yapmak için çalıştım. Şarkı söylemek istiyordum, söyledim ve bana para verdiler. Albümleri de para kazansam da kazanmasam da çıkarmaya devam edeceğim. Sonuçta bu iş benim hayatım.

Garbiyeli’nin ardından neden yeniden bir türkü albümü çıkardınız?

- Albümde “Ahu Gözlüm” isimli bir türkü var. 15 yıldır söylüyor ama bir türlü doğru akortları bulamıyordum. Sonunda istediğim düzenlemeyi yakaladım. Çok güzel oldu. Ve bana bu albüme başlama fikrini verdi.

Albümün ismi neden “Yolcu”?

- Bir önceki albümün ismi Yol’du. Bu albüm o yolda giden yolcunun kim olduğunu, neler gördüğünü anlatıyor.

Peki siz nasıl bir yolcusunuz?

- Bir şeyler yaşamış, görmüş, detayları hissetmiş, onları halk şarkıları ve türkülerle ifade eden bir yolcuyum.

Önceki türkü albümünüze göre bu sefer daha sert alt yapılar var. Neden?

- O sizi çok uzak yerlere götüren, yormayan bir albümdü. Bu sefer bildiğiniz Kıraç sound’unu duymanızı istedim.

İÇTEN PAZARLIKLI OLAN BENİ SEVMEZ

Şarkıları nasıl seçtiniz?

- Oturup bir sürü şarkı dinlemedim. Her şey kendiliğinden oluştu. Ben zaten sürekli müzik dinlerim. Hâlâ arabamda Mozart ve Muharrem Ertaş albümleri yan yana durur. İyi bir Türkiye modeli olduğumu düşünüyorum.

Bu farklılık özel hayata da yansıyor mu?

- Evet. Biraz genelin dışında kalıyorum. Tam bir dünyalıyım. Bir taraftan kovboy şapkası, bir taraftan şalvar, bazen de şaman kıyafetleri giyerim. Yılmaz Güney filmlerini severim, western izlerim. Müziğime de bunlar yansıyor.

Piyasada sizin gibi dünyalı başka isimler var mı?

- Mesela Emre Kongar tam bir dünyalıdır. Okan Bayülgen’e bakıyorum, entelektüel bir adam sayılabilir. Ama onun için Ankara’dan doğusu yok. Oysa ki oraları da görmek gerekiyor. Bu bir eksiklik. Cem Karaca ve Barış Manço doğuyla batının birleşimiydi.

Peki sizde bu birleşim var mı?

- Ben öyle olduğumu düşünüyorum. Müzik dünyasındaysa yok gibi. Türünün son örneği bir balina gibiyim. Bu yüzden bu düşüncelerimi çevreye aşılamaya çalışıyorum.

Eski türküleri, şarkıları yeniden yorumlamak biraz kolaycılık gibi algılanıyor...

- Nostalji söylemek belki kolay olabilir ama türkü söylemek zordur. Türküleri çok sesli hale getirmek müzik bilgisi gerektirir. Bu albümdeki parçalar yeni şarkılar yazmaktan çok daha fazla zamanımı aldı.

Yeni şarkılar üretmekte zorlanıyor musunuz yoksa?

- Şu an yeni albüm için birçok şarkım hazır. İsimleri bile belli. İnsanlar “Kıraç yeni bir şey yapamıyor mu” diye düşünmesin. Benim şarkılarım hep var.

Sizi ya seviyorlar ya da sevmiyorlar. Ortası yok gibi...

- Önyargılı insanların önce benimle konuşmaları gerekiyor. Bu herhalde marka değeriyle alakalı. Eğer değeriniz yüksekse sizi sevmeyen bir kesim oluyor. Ben yüreğinden ne geçerse konuşan, içsel hesaplar yapmayan, net bir adamım. Kişisel hesapları olan, içten pazarlıklı ve kompleksli insanlar beni sevmez.

REHA MUHTAR BÜYÜK BİR FIRSATI KAÇIRIYOR

“Evlilik aşkı öldürüyor” demişsiniz. Hâlâ bu sözün arkasında mısınız?

- Evet. Aşk mutlaka ölür. Gelip geçer.

Sizde bitti mi?

- Daha bitmedi. Aşk şarkılarına gelince... Onlar da her zaman yazılır. Zaten o şarkıların çoğu fantezidir. Bende aşk şarkıları hiç bitmez, çünkü romantik bir adamım.

Nasıl bir romantiksiniz?

- Eşime bakarken içim titrer. Ona duygularımı bazen şarkılarla, bazen alengirli cümlelerle anlatırım. Bazen de bakışımla gösteririm. Seni seviyorum cümlesini öyle tonlayarak ve doğru zamanda söylerim ki, o cümle sıradanlaşmaz. Ne de olsa tonlama ve müzik benim işim.

Kızınız Iraz Elif hayatınızı nasıl etkiledi?

- İlk günler tatlı bir şok yaşadım. Şimdi kendime daha iyi bakmak ve sağlıklı olmak istiyorum. Uzun yaşayıp onun her anında yanında olmayı diliyorum. Kız çocuğum olduğu için daha yakışıklı olmak istiyorum. Erken kalkıp aynaya bakarak saçlarımı tarıyorum. Sakallarım batmasın diye sürekli tıraş oluyorum (Gülüyor).

Erkekler bebeğin altını değiştirmez diyenlere ne diyorsunuz?

- Geçenlerde Reha Muhtar’da okudum. Ama ben Anadolu çocuğuyum. Reha Muhtar’a buradan sesleniyorum: Sen büyük bir fırsatı kaçırıyorsun hocam. Bunu yaşamalısın. Onun altını her fırsatta değiştiriyorum.

ŞAPKA TAKMAYACAĞIM

Kıyafet konusunda biraz abartabiliyorum. Bu albümde, öyle bir takıntım olmadığını göstermek için şapka takmayacağım. Antipatik bulanları da anlıyorum. Ama kovboylar Amerika’nın köylüsüdür. Ben de şapkayı Clint Eastwood’dan dolayı takıyorum.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
15 Kasım 2009       Mesaj #13
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
'Kızım için ABD ordusuyla savaşırım'

Kıraç 'Yolcu' adlı yeni albümünü ve kızı Elif Iraz'ın doğumundan sonra hissetiklerini HT Magazin'e anlattı.


Öğretmen babasının tayini çıkınca, Kahramanmaraş'ın bağrından kopup İstanbul'a gelmiş Tufan Kıraç. Anadolu türkülerini ilk babasından öğrenmiş.
İlk enstrümanı da babasının bağlaması olmuş. Lisede bir öğretmeni ona ilk gitarını hediye etmiş. Ardından da kendisini barlarda şarkı söylerken bulmuş. Kıraç, düşündüğünü söylemekten asla sakınmıyor, kimseden korkmuyor. 20 Kasım'da yedinci albümü Yolcu'yu çıkarmaya hazırlanan Kıraç, aynı gün Bostancı Göteri Merkezinde albüm tanıtım konseri verecek.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-OYA DOĞAN

- Yolcu'yla babanıza teşekkür mü ediyorsunuz?

Her türkü, aslında babama bir teşekkürdür. Müziğe dair ne biliyorsam alt
yapısını babamdan aldım.


- Sizi rock'çı olarak tanıdık ama her albümünüzde mutlaka bir türkü yorumladınız. Bu kez tüm albümünüzü türkülere ayırdınız...

Müziğe başladığımandan itibaren tek hedefim var: Türk rock müziğinin
temel taşlarını oluşturmak. Ben, Türk insanının öncelikli dinlemesi
gerektiğini düşündüğüm müziği yapıyorum. Kültürü belirlemek gibi bir derdim var. Son otuz yıldır estetikten uzaklaşmış bir ülkeyiz. Artık kendi değerlerimizi bile ithal ediyoruz. Popüler bir şarkıcı olarak bu kaygılarla albüm hazırladım.


HERKES ŞÖHRETE ENDEKSLİ

- Tam olarak sizi kaygılandıran ne?

Cem Karaca'nın Türkiye'yi hissettiren bir kokusu vardı. Şimdi hiç müzikle alakası olmayan insanlar tekerleme gibi iki söz yazıp şarkı söylüyor ve zenginleşiyor. Bu inanış gittikçe yayılıyor. Artık kendimi tek başıma hissediyorum. Sanki benden sonra herkes o şarkıları dinleyecekmiş gibi geliyor. Bayrağı birine vermem lazım. Çünkü Türkiye, Cem Karaca ve Barış Manço tadından gittikçe uzaklaşıyor. Bunları söyleyince sert görünüyorum ama
ben dertli bir adamım.


- Sizi geçmişe göre daha dertli gördüm. Baba olduktan sonra dahamı
duyarlı oldunuz?

Baba olmadan önce Benim bir evladım olacak ve nerede eğitim görecek?
diye düşünüyordum. Bu ülkenin okullarında kendi diliyle eğitim alamaz.
Ben evladıma Aşık Veysel'den, Pir Sultan Abdal'dan bahsedince bana Baba sen ne diyorsun? Britney Spears varken mi diyecek? Ben kendi evladıma kendi ülkem için ne diyeceğim? Atatürk'ün dediği Damarlarındaki asil kanı
ona nasıl hissettireceğim diye kaygılandım. Ama anladım; hissettiremeyeceğim. Bu çok açık ve net.


ANTİPATİK GÖRÜNÜYORUM

- Milyonlarca kişi tarafından sevilmenize rağmen, pek çok kişi sizi antipatik de buluyor...

Bir ortam düşünün, herkes sigara içiyor; ama içlerinden biri içmiyorsa,
o antipatik gelmeye başlar. Sana kendinin kötü taraflarını gösteren kişi sevilmez. Ben, Bu ülkenin dili çok önemlidir. Ne kadar fazla kelimeyle konuşursak karşımızdakine kendimizi o kadar iyi ifade ederiz. Kavga etmek zorunda kalmayız diyorum. Herkes sistemini oluşturduğu için bu antipatik geliyor. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar.


- İnsanların adı ve soyadı karakterlerini ifade eder. Tufan Kıraç nasıl biri?

Tufan daha bohembir hayatı çağrıştırıyor bana. Sessizlikte yazan, çizen biri. Sıcak bir yerde, elinde kahvesi... Romantik biridir. Kıraç ise daha şarkıcı tarafım. Ama Tufan Kıraç olarak sessizliğin sesini dinlemeye ve güzel konuşmaya çalışan bir adamım. Yalnız ikizler burcuyum; biraz sonra içimden bir canavar da çıkabilir.

- Kızınız Elif Iraz hayatınızda neleri değiştirdi?

Iraz doğduğu an tek başıma bütün Amerikan ordusuyla savaşabileceğimi düşündüm. Baba olmak tahmin edilecek bir şey değilmiş. Ben sabahları erken kalkamam ve çok sinirli olurum ama kızım saçımı çekerek beni uyandırıyor.

Sonsuza kadar birlikte olmak için dostluk gerek

- Yıllarca aşkın karşılıksız bir şey olduğunu söylediniz ama Ayşe Şule Bilgiç'le evlenerek tezinizi çürütmüş oldunuz...

Bence her aşk biter. Masallarda aşkı imkânsızlaştırmak için denizkızıyla özdeşleştirmişler. Sonuçta aşk bir dönem yaşanır ve biter. Sonsuza kadar aşk yoktur.

- Yani siz aşk olmadan mı evlendiniz?

Ayşe'ye hâlâ âşığım. Ama bizim hedefimiz mutlak dostluk. Bir insanla sonsuza kadar beraber olmak istiyorsanız aşkı bırakıp dost olmak zorundasınız. Çünkü aşk saçma ve insana saçmalıklar yaptırır. Ama dostluk yalnızlığı örtücü, müthiş bir duygudur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
18 Kasım 2009       Mesaj #14
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
Kıraç
Kıraç:
"Sessizliğin sesini dinlemeye ve güzel konuşmaya çalışan bir adamım. Yalnız ikizler burcuyum. İçimden bir canavar çıkabilir."
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
21 Kasım 2009       Mesaj #15
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
"Dizilerden Fırsat Bulup Albümü Çıkardı"


dizilerdenfirsatbulupal

Son Yıllarda Yoğun Bir Şekilde Dizi Müzikleriyle Uğraşan Kıraç, Yeni Albümünü Nihayet Çıkarıyor...

Cnnturk'te Nefise Karatay'ın Sunduğu 'Afiş' Programına Konuk Olan Müzisyen Kıraç, 20 Kasım'da Piyasaya Çıkacak Olan Yeni Albümü 'Yolcu'yu Anlattı.

Albümün, Yapı Olarak Diğer Albümlerinden Farkı Olmadığını İfade Eden Kıraç, "Biraz Yoğun Bir Dönemdeydik. Bayağı Bir Dizilerimiz Vardı. Yeni Bir Takım Çalışmalar Vardı. Kayıt Aşamasını Düşündüğümüzde En Az Bir 5 Ay Falan Başladık Bu Albümün Kayıtlarına Ama Hikayesi Çok Daha Eski" Diye Konuştu.

Kıraç, Türküler ve Halk Şarkılarının Konusunu Diğer Albümlerinde Tam Olarak Kafasında Oturtamadığını Belirterek "Benim Yolum Albümünden Sonra Dedim Ki 'Türk Rock Müziğinin Soundunda Vazgeçilmez Hale Getirmelisin Türküleri'. Ben Rock Müzik ya da Güncel Müziğin İçerisinde Türkülerin, Vazgeçilmez Bir Hale Gelmesini İstiyorum. Aslında Bu Albümün Genel Hikayesi Budur" Dedi.

Kıraç'ın Yolcu Albümünde 12 Türkü Yer Alıyor. Türkülerin 2 Tanesi İzzet Altınmeşe'ye Ait


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
21 Kasım 2009       Mesaj #16
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
KIRAÇ BOSTANCI'DA HAYRANLARINA MÜZİK ZİYAFETİ VERDİ

2902 b



Geçtiğimiz akşam Bostancı Gösteri Merkezi'nde yeni albümü "Yolcu"nun şarkılarını ilk kez seslendiren Kıraç, dans şovları ve şarkılarıyla, mekanı hınca hınç dolduran hayranlarını mest etti.

Ünlü şarkıcı Kıraç, yeni albümü "Yolcu"nun şarkılarını ilk kez geçtiğimiz akşam konser verdiği Bostancı Gösteri Merkezi'nde seslendirdi. Ayakligazete.com'un haberine göre, "Garbiyeli" albümünün ardından dizi müzik çalışmaları ve konserlerine devam eden Kıraç, yeni albümü "Yolcu"yu hayranlarıyla buluşurdu.
Yeni albümünde farklı bir tarz benimseyen Kıraç, Aşık Veysel, İzzet Altınmeşe, Selahattin Bölük'e ait eserlerin yanı sıra anonim şarkıları da yeniden yorumladı. Albümdeki parçalarını ilk kez dinleten Kıraç'ın albümü ise konserin hemen ardından piyasaya çıktı.

Aşık Veysel'in eserini seslendirdi
"Bize ait eserleri rock müziğiyle harmanlamayı, onları bugüne taşıyarak yeni kuşaklarla buluşturmayı seviyorum" diyen Kıraç, Aşık Veysel'den "Sazım Ben Gidersem", İzzet Altınmeşe'den "Mecnunum Leyla", Selahattin Bölük'ten ise "Ahu Gözlüm" isimli parçaları seslendirdi. Geçtiğimiz akşam verdiği konserde kendisine eşlik eden Dans-ı İstanbul adlı dans ekibiyle unutulmaz bir gece yaşatan Kıraç'ı dinlemeye gelen hayranları salonu tamamen doldurdu.

Konser DVD olarak piyasaya çıkacak
İzleyenleri için bir de sürpriz hazırlayan Kıraç, bir televizyonda programında söyledikten sonra büyük ilgi gören "Zeki Müren'in seslendirdiği "Bulamazsın" adlı şarkıyı ilk kez sahnede okudu. Konserin oldukça keyifli geçtiğini söyleyen Kıraç, konserin DVD'sini piyasaya süreceklerini söyledi.

kC4B1raC3A71

kC4B1raC3A72

kC4B1raC3A73
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
22 Kasım 2009       Mesaj #17
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
Bostanci Konserinden görüntüler



Kıraç
Kıraç
Kıraç
Kıraç
Kıraç
Kıraç

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
25 Aralık 2009       Mesaj #18
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
YOLCU Albümü Müzik Marketlerdeki Yerini Aldı

kirac yolcu?t1260562012

Merakla beklenen Kıraç'ın yeni albümü YOLCU müzik marketlerdeki yerini aldı.
On iki eserin bulunduğu “Yolcu” albümünde bilinen ve beklenen Kıraç tınılarını duyacaksınız. Ali Ercan, Âşık Veysel, İzzet Altınmeşe, Selahattin Bölük’e ait eserlerin yanında, anonim eserler de yer alıyor.

Bugüne kadar albümlerinde yorumladığı, “Yayla Yolları”, “Şarköy Türküsü”, “Yolcu” “Aman Ayşam”, “Karahisar Kalesi”, “Sarı Gelin”,
“Yalan”, “Eşeği Saldım Çayıra”, “Çayır Çimen Geze Geze”, “Derdimi söylesem”, “Demirci” gibi halk şarkıları, geniş kitleler tarafından sevildi.

Âşık Veysel’den “Sazım Ben Gidersem”, İzzet Altınmeşe’den “Mecnunum Leyla” “Hanım Ey”, Selahattin Bölük’ten “Ahu Gözlüm” adlı eserler, yine bildiğimiz “Karakaş Gözlerin Elmas”, “Uyan Sunam Uyan”, “Erzurum’dan Çevirdiler Yolumu”, “Cemilem”,“Ramizem”, “Gönül Gurbet Ele Varma”, “Mezar Arasında Harman Olur mu?” ve Gazel(Gördükçe tazelenir sanki hayatım)
adlı halk ezgileri, KIRAÇ yorumuyla,“YOLCU” albümünde sevenlerini bekliyor…

“YOLCU” albümünün fotoğrafları CEMİL AĞACIKOĞLU tarafından çekildi.
Albüm kartonet konsepti de CEMİL AĞACIKOĞLU tarafından gerçekleştirildi.
Kostümler modacı SONGÜL SARPBAŞ tarafından tasarlandı ve hazırlandı.
Albümün ilk video klibi “UYAN SUNAM UYAN” adlı esere Hüseyin Karagöz yönetmenliğinde çekildi ve Kıraç, oyuncu Bennu Yıldırımlar ile klipte rol aldı.


216Kilu18ehakpk

“MECNUNUM LEYLA”
“MEZAR ARASINDA HARMAN OLUR MU?
“UYAN SUNAM UYAM”
“AHU GÖZLÜM”
“GÖNÜL GURBET ELE VARMA”
“ERZURUM’DAN ÇEVİRDİLER YOLUMU”
“HANIMEY”
“KARAKAS GÖZLERİN ELMAS”
“BEN GİDERSEM SAZIM”
“CEMİLEM”
“GAZEL”
“RAMİZEM

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
26 Aralık 2009       Mesaj #19
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
Kızımdan sonra 10 numara oldum

arsivimageaspx?picid9458076

Kıraç, bir süredir üzerinde çalıştığı türkü albümü “Yolcu”yu tamamladı, ilk klibinde de Bennu Yıldırımlar ile kamera karşısına geçti. Bir yandan tiyatro kurmaya hazırlanan, diğer yandan yeni bir dizinin müzikleri üzerinde çalışan ünlü müzisyen, albümünü, projelerini ve 7 ay önce dünyaya gelen kızı Iraz Elif'le ilişkisini anlattı

“Yolcu”da hangi türküler var?

- 12 halk şarkısı var. Aşık Veysel ve Ali Ercan'dan birer, ızzet Altınmeşe ve Selahattin Bölük'ten de ikişer parça var, diğerleri ise anonim.

Türkü albümü fikri nasıl ortaya çıktı?

- Aslında “neden olmasın”dan çıktı fikir. Hepimiz bu toprakların insanlarıyız. Bu türküler benim fikirlerime çok uygun... Bir de bende “kendim yaptım” egosu yok. Zaten kendi yaşadıklarımla şarkılar yapıyorum. Bunlarla birlikte halk şarkılarını da yorumlayıp, kendime ait yapabiliyorum. Benimki “bir türkü söyleyeyim” değil. Bu türküler benden ve hissettiklerimden asla kopuk değil...

Peki albümde yer verdiğiniz türküleri neye göre seçtiniz?

- Hepsi benim uzun yıllardan beri söylediğim, içselleştirdiğim parçalar.

“Yolcu”dan beklentiniz nedir?

- Türkiye'deki tüm yaşam tarzlarına hitap eden bir albüm bu. Herkes işsizlik, parasızlık, son günlerde de grip yüzünden tedirgin. Umarım bu albüm dinleyenleri bir nebze de olsa rahatlatır.

BENNU YILDIRIMLAR İLE DUYGULARIMIZ KARŞILIKLI

“Sunam”a çekilen klipte Bennu Yıldırımlar da rol aldı. Nasıl bir çalışma çıktı ortaya?

- Güzel bir klip oldu. Hüseyin Karagöz çekti. Bennu Yıldırımlar ile çalışmak ise benim fikrimdi. Benim şarkılarımda anlatmak istediğim hüzün Bennu Hanım'ın yüzünde var. Zaten uzun zamandır onunla klip çekmek istiyordum. Klipte de onu ayrılık yaşayan üzgün bir kadın olarak izleyeceksiniz.

Bennu Hanım'ı klipte oynamaya nasıl ikna ettiniz?

- Bir arkadaş ortamında karşılaştık kendisiyle. Oyunculuğunu ne kadar beğendiğimi anlattım. “Duygularımız karşılıklı” dedi, müziğimi sevdiğini söyledi. Ben de klibimde oynamasını istediğimi söyledim, kabul etti.

Gelelim dizi müziklerine... Bir dizinin müziğinde Kıraç'ın imzası varsa, reyting garantidir diyorlar. Siz ne diyorsunuz bu yoruma?

- Reytingler bazında baktığımızda öyle... Jenerik, müziklerin yükseldiği bölüm reytinglerde gözüküyor. Elimizde bilimsel bir veri de var yani. Dizilere müzik yaparken bunu bir iş gibi görmüyorum, elimden geleni yapıyorum. Set çalışanlarından oyunculara kadar herkes iyi bir iş ortaya çıkarmayı istiyor. Görüntüler bana geldiğinde, ben de o hisse kapılıyorum.

Görüntüler size geldiğinde nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?

- Kullanılacak tüm müzikleri ben belirliyorum. Bir sezon için ambiyanslar, duygular dahil 150 müzik parçacığı, sekiz tema kullanıyorum. Sinema filmi daha az külfetli.

EFSANE OLMAK İÇİN SADECE KIRAÇ YETMEZ

Yapımcılığını TMC'nin sahibi Erol Avcı'nın, yönetmenliğini Kudret Sabancı'nın üstlendiği, müziklerini ise sizin yapacağınız yeni bir dizi başlıyor. Bu üçlü dizinin reklamlarında adeta bir “efsane” gibi gösteriliyor. Efsane oldunuz mu sizce de?

- Evet, efsaneyiz! (Gülüyor) Bu ekiple üç dizi yaptık; “Zerda”, “Aliye” ve “Binbir Gece”. Efsane oldular ama büyük paralar harcandı. Karşılığını da reyting olarak aldılar. Efsane olmak için birçok faktörün yan yana olması gerekiyor, sadece Kıraç yetmez. Müzisyen ekstra güç oluyor.

TMC aynı zamanda sizin müzik yapım şirketiniz. Onların size getirdiği ve beğenmediğiniz bir diziye müzik yapar mısınız?

- TMC'nin de olsa, beğenmediğim dizinin müziğini yapmam. TMC'nin bütün müziklerini de ben yapmıyorum zaten. Beğenmediğim işte fayda sağlayamam.

Şu sıralar neler yapıyorsunuz?

- Bakırköy'deki Sinema 74'ü aldık, orayı tiyatro yapıp daha aktif bir yer haline getirmeye çalışıyoruz. Tiyatro ekibimiz var, müzikaller yapmak istiyorduk, böylece temellerini atmış olduk. Onun dışında TRT Çocuk için “Pepe” adında bir animasyon hazırlıyoruz.

Bu düzen baba olan Kıraç için yorucu değil mi?

- Ben yerimde duramam. Bazen işlerime yetişemediğim de oluyor ama iki, üç işi aynı anda yürütmekten hoşlanıyorum.

MEME VERMEK HARİÇ HER ŞEYİ YAPIYORUM

Kızı dünyaya geldiğinde Kıraç nasıl biri oldu?

- 10 numara adam oldu! Evlat sahibi olmak çok güzel bir şey. Arkadaşlarımı da bu konuda motive etmeye çalışıyorum. Çocuk, hayatın başladığı nokta. Yedi ay önce Iraz Elif dünyaya geldiğinde, hayata başka bir bakış açısıyla yeniden başladım. Gerçek ve güzel bir zemine oturuyor hayat. Kendinize dikkat ediyorsunuz, hayatın içsel ve dışsal anlamlarını kavramaya başlıyorsunuz.

Kızınızın bakımına yardımcı oluyor musunuz?

- Evet, meme vermek dışında ne varsa yapıyorum. Çocuk bakarken iletişimin sadece konuşmayla olmadığını görüyorsunuz. Onun her tepkisinin ne demek olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Sizce konuşmaya başladığında önce anne mi diyecek, baba mı?

- Ben anne demesini istiyorum. Biraz zor bir kelime. Annenin bir hakkı var orada ama korkarım baba diyecek çünkü söylemesi daha kolay.

Biraz büyüsün, sizin açınızdan çok daha güzel olacak, çünkü kızlar babaya düşkün olur...

- Ben zaten bunu bildiğimden hep kızım olsun istiyordum.


BENİ MARDİNLİ DE ANLIYOR CİHANGİRLİ DE
Doğu'da çok seviliyorsunuz. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

- Geçmişte benim yolumda olan Cem Karaca, Barış Manço gibi önemli isimlerin yanına toplum beni de koydu. Biz direkt ülkemize bakıyoruz. Benim gözüm hep oralarda. Diğer arkadaşlarımız ya Batılı ya da Doğulu ama Batı özentisi. Bu yüzden beni Mardinli de anlıyor, Cihangirli de.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_cesminaz_ - avatarı
_cesminaz_
Ziyaretçi
13 Ocak 2010       Mesaj #20
_cesminaz_ - avatarı
Ziyaretçi
Kıraç`ın yeni şafak gazetesindeki röportajı

kirac jpg

Yıllar öncesinde 'Talihim yok bahtım kara' diyordu Kıraç. Bugün, tam 15 yılın ardından 'Yolcu' diye adlandırdığı yeni albümüyle yoluna devam ediyor. Peki bugün ve dün arasında kalan 15 yılda Kıraç'ın hayatında neler oldu? Basına sızan kadarıyla, aşık oldu, evlendi ve bir de kızı geldi dünyaya... Ama sanat yaşamındaki grafikteki ibre nasıl inip çıktı? Yaşadığı dünya ona ne kattı, neleri götürdü, umutları, umutsuzlukları neydi? Şimdi, dizi müzikleri, kendine has üslubu, sanatçı sancıları, kovboy şapkaları ve botlarıyla bir Kıraç var huzurunuzda. O her ne kadar ''kendimi konuşarak ifade edemiyorum'' dese de, bu röportajda ne kadar açabildi, bakalım, görelim...

Aşık oldunuz, evlendiniz...Hayatınızda ne değişti?

Evlenmek, normal bir insanın yapması gereken, normal bir hareket. Hayatınızda çok keskin değişmeler olmuyor. Aynı insanım...

Ama sonuçta hayatı bir yere demirlemiş oluyorsunuz...

Öyle algılanabilir. Hayatınıza çocuk girdiğinde bunu daha fazla anlıyorsunuz. Çünkü bağımlı ve sorumlu olduğunuz bir gerçek haline geliyor. Onun öncesinde eşim de benim gibi çalışıyordu ve dolayısıyla düzensiz olmamız daha normaldi. Çocuğunuz olduğunda durum farklı oluyor. Bebek hayatımızdaki birçok şeyde belirleyici oldu.

Bu durum sizin sanatçı egonuza iyi geldi mi?

Durumun bir de hayranlarımın gözündeki boyutu var. Çünkü onlara göre ben 'kaybedilmiş' bir adamım. Bu durum camianın içine girdiğimden beri var olan bir sorundur. Yine de kendimi diğer sanatçılarla kıyasladığımda içinde olmadığımı görüyorum. Ben ilk günden beri insanlara, özellikle de hanım hayranlarıma karşı bir imge oluşturmadım. Kliplerimde bile bundan özellikle kaçındım. Bu nedenle tamamen müziğimi ön plana çıkartarak bir bağ kurduğumu düşünüyorum. Fazla etkilenmedim.

Evde koca ve baba, sahnede ise size hayran kitlesi olan Kıraç var. Bu kimlikler arası dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Sahnedeki adam farklı. Onu ayrı bir yere koymak zorundaydım. Ama normal hayatımda o sahneye çıkan, şarkı söyleyen adam gibi davranmamayı da biliyorum.

Sanatçılar bunu ne kadar yapabiliyor?

Çok azdır. Çünkü zordur.

Niye?

Düşünsenize, üçyüz bin kişi karşınızda sizi alkışlıyor. Bu müthiş bir duygu... İnanılmaz bir yere konuluyorsunuz. Konser bittikten sonra da öyle davranmaya başlıyorsunuz.

Nasıl davranıyorsunuz?


Abartılı tabiriyle sizi ilahlaştırıyorlar. Egonuz çıldırıyor, kendinizi firavun gibi görüyorsunuz ama aslında normal bir insansınız.

Bu çıldırmış egonun yan etkisi olmuyor mu?

Tabi. Fazla ilgi bünyenize zarar veriyor. Ama ne normal insan olarak yaşamaktan vazgeçiyorsunuz ne de ünlü olmaktan.

Siz normalleştirdiniz ama...

Evet. Kendimi televizyonda gördüğümde şaşırıyorum. Bana başka biriymiş gibi geliyor...

Kendinizi beğeniyor musunuz?

Fotoğraflarda, televizyonda da kendimi beğenmem.

Neden?

Bilmiyorum.

Zaman sizi nasıl bir adam yaptı?

Birşeyler değişti. Normalde tepkileri yoğun yaşayan bir insanım. Ama son zamanlarda çevremdeki insanlar benim sakinleştiğimi söylüyorlar. Ben de zaman zaman 'biraz daha sakinleştim mi acaba?' diye düşünmeye başladım.

Agresif miydiniz?

Hayır, sadece tepkiliyim. Ama artık o aşırılıkları biraz yumuşattığımı düşünüyorum. Yine de hayatın içine tam olarak girmiş değilim. Herkesin davrandığı kalıplar içinde davranamıyorum, kabul edemiyorum.

Herşey yolunda mı peki? Sanatçıyı besleyen, trajedileriniz var mı hala?

Doğru bir tespittir aslında. Mutlulukta sanat çıkmıyor. Çünkü mutsuzluk daha çabuk ürettiriyor. Ben hayatımda yeteri kadar bunu yaşadım. Yaptığım albüm şarkıları sadece üç yıllık ya da altı aylık şarkılar değil. Mesela 'Kayıp Şehir' şarkısını 1993'te yaptım. Bu şarkı o dönemdeki sanatımı belirliyordu. Çünkü çok mutsuzdum.

Şimdi?

Mutluluk veya mutsuz bir sanatçı için kişisel olmamalı bana göre. Yani siz mutlusunuz diye dünya mutlu değildir. Sanatçı olmakla olmamak arasındaki çizgi buradan başlıyor. Kaygıları sıyırıp attığınızda bir köşeye çekilmek istediğinizde işte o zaman artık üretemez hale geliyorsunuz.

Peki 'eyvah üretemiyorum' dediğiniz, tıkandığınız, tökezlediğiniz bir dönem oldu mu?

Duygularımı ifade edemediğim dönem oldu ama yazamadığım ve üretemediğim dönem olmadı.

Korktunuz mu hiç?

Anlatmak istediğim de bu. Üretememe korkusuna giren sanatçı bir süre durmalıdır zaten. Olabilecek birşeydir bu. Bende de oldu ama ben onu aştım. O sürece girildiğinde; 'ben kimim? ve ne için sanat yapıyorum?' diye düşünülmelidir. Bende kendime sorarım: ''bu işi sadece albüm yapmak için mi? hayranlarım çok sevsin diye mi yapıyorum?'' diye. Bu soruları sorduğunuzda manzara çok açık aslında. Doğru olanı mutlaka bulursunuz.

Hayranlarınızın beklentisi kaleminizi etkiler mi?

Etkiliyor. Ama en son kararı yine kendim veriyorum. O kitlenin de beklentileri çok önemli. Yine de ne yapacaksam kendi kişiliğimden ödün vermeden yaparım. Beni hiç dinlemiyor olabilirler. O zaman o şarkıları nasıl dinleteceğimin yollarını bulmaya çalışırım ama şarkıdan vazgeçmem.

Hoşnut etme derdiniz yok yani...

Hayır. Halk beni geriye çekip sabitleyemez. 'Burada kalacaksın, senden bu şarkıları istiyoruz senden' diyemez...

Bu kararı neye göre alıyorsunuz?

Şöyle düşünün; 17 yaşında çıkıp bir şarkı söylersiniz ve insanlar çok beğenirler. 57 yaşında hala o tarz şarkılar söylerseniz aynı tadı vermemeye başlar. Halk orada doğru bir karar mercii olmayabilir. Kararı verecek olan kişi sanatçının kendisidir. Halk dediğiniz tek bir kişi değildir. O yüzden her kafadan bir ses çıkacaktır.

Aldığınız bir tepki?

Bana her albüm çıkarışımda en çok söylenen şey; ' bu albüm çok sert olmuş' sözüdür. Mesela; Benim Yolum albümünde türkü yoktu. 'Neden türkü yok' dediler. Bunu doğru değerlendiremezseniz yerinizde saymaya başlarsınız.

Peki dizi müzikleri için aynı şey geçerli mi?

Aslında birşey farketmiyor. Zerda, Bir Istanbul Masalı, Aliye gibi dizi müziklerini yaptım. Ama en son Binbir Gece'de farklı bir nabız tuttuğuma inanıyorum. Çünkü Binbir Gece'nin müziğinde senfonik bir alt yapı vardı. Baktığınızda normalde bunu halk dinlemez. Ama çok sevildi.

Bu sevgi neyle alakalı?

İnsanımız Orta Avrupa bestecilerini genelde dinlemezler. Ama Rus bestecileri dinlenir. Ruslarla tarihte hiç anlaşamasak da edebiyatı ve sanatı bizi büyüler. Konu Binbir Gece olduğu için orada Şehrazat bestesini koymam gerekiyordu. İnsanlar çok ağır şeyleri de dinler yeter ki seçimler iyi olsun.

Siz çok sert parçalar da yapıyorsunuz. 'Yalan' onlardan biridir.

Evet ama halk o parçayı da çok sevdi. O şarkıda her insanın bildiği 'Yalan dünya' diyorum. Çok da farklı birşey söylemiyorum aslında. Bunu iyi verebildiğinizde, sözlerdeki ve müzikteki sertliği kaynaştırdığınızda ortaya bizden birşey çıkabilir.


KENDİMİ İFADE EDEMİYORUM


Siz duygusal grafiği yüksek, romantizmi ağır parçalar yapıyorsunuz. Bunu Rock müziğin neresinde görüyorsunuz?

Rock müzikteki duygu grafiğiyle diğer müzik türündeki duygu arasında fark var. Diğerleri daha yumuşaktır, insanı çabuk sıkar bir süre sonra macun gibi gelmeye başlar. Ama dünyada seksenli yıllardan sonra çıkan Rock müziği sanatçıları bu ruhu alıp geri plana attılar. Türkiye'de Rock müzik dediğimizde aklımıza Barış Manço ve Cem Karaca gelir. İkisi de çok eğlenceli şarkılar yapmışlardır. Ama başka bir taraftanda bakıldığında çok da duygusaldır. Oradaki duygu, sert köşelerle belli olduğu için kendini zaman içerisinde ileriye fırlatır. Dünyaya da baktığınızda Jimmy Hendriks ve Bob Dylan da öyledir. Hala dinleriz ve çok severiz. Çünkü Rock müzik her zaman taze ve gençtir.

Neden bu kadar duygusal bir adam oldunuz?

Tanrı öyle istedi.

Yani?

Doğuştan geliyor ve sonradan şekilleniyor. Aslında insan kendisi karar veriyor böyle bir hayata. Duygusal olma incelikli bir adam olmakla ve gördüğünüz şeylere ne kadar tepki vermenizle ilgili.

Nelermiş onlar?

Mesela; diyelim ki bir yerde silah patlıyor. Bazılarının duyarlılığını gösterebilmesi için sadece o silahın patlaması gerekiyordur. Duyarlı insanlar ise çevrelerine hep bakarlar. Herşeyden etkilenirler çünkü inceliklidirler.

Peki neden ayrılık şarkıları yazıyorsunuz?

Acı çeken insan estetik görünüyor. Mesela; Mecnun'un bir estetiği vardır. O aşk acısı bizi bir yerlere sürüklüyor. Ben şarkılarımın yüzde seksenini yaşadıklarımdan yola çıkarak yazıyorum. Yüzde yirmisi fantezilerden oluşuyor.

Ruhunuzu bu kadar soyup herkesin içine çıkmak iyi birşey mi?

Duygusallık sizi konuşturuyor ve 'neden bu kadar çok şey anlattım?' diyebiliyorsunuz. Sohbet ortamında mümkün olduğunca açık olmaya çalışıyorum. İnsanlar bütün iletişimi dil sanıyorlar. Birbirimizi çözdük zannediyoruz. Aslında hiç kimse birşey çözmüş değil. İletişim en uç noktalarından bir sanattır. Ama bunların tamamen dışında insan kendisini bile zor anlıyor.

Kendinizle kavga eder misiniz?

Çok. Gece yatarken bir ton hesap kitap içine giriyorum. Sabah olduğunda bunların hiçbiri aklıma gelmiyor. Aynı hataları tekrar yapıyorum. Çünkü üst bilinç çalışıyor. Filozofların 'benlik' dediği doymak bilmeyen tuhaf birşey var. Üst kimlik güneşin doğumuyla açığa çıkmaya başlıyor. Alt kimliğimi mümkün olduğunca dışarı çıkarmaya çalışıyorum.

Kendinizi ne kadar ifade edebiliyorsunuz?

Edemiyorum. Anlatıyorum, konuşuyorum ama hiç ifade edemiyorum. Şarkılarla belli bir guruba daha iyi anlattığımı düşünüyorum. Müzik bir resim anlatıyor. Şarkının bir anı anlatması benim için önemli. Genel olan herşey sanatın dışında kalıyor.

Sizi tepeden tırnağa anlatan bir şarkı...

Kayıp Şehir ve Yalnızlığın Kapıları yaptığım en iyi şarkılardır ve beni çok iyi ifade eder.

Aşk duygusu?

Gidiyorum, Yıllar Sonra ve Endamın Yeter.

Neden?

Çünkü biri mutlu aşkı, diğeri ayrılığı, bir diğeri de acılı sonu anlatır.

Korkak bir adam mısınız?

Korkuyorum evet. Çünkü insanlık gittikçe yüzeyselleşiyor. Siz ne kadar incelikli bir insansanız o kadar da saldırıya maruz kalıyorsunuz.

Kim tarafından?

Çevreniz ve kendiniz tarafından. Bana 'bayrağı son devralan sanatçı' diyorlar. Benden sonra kim devir alacak merak ediyorum. Açıkçası çok umutlu değilim. Dünyanın sonunu da umutsuz görüyorum. Beni bir korku sarmaya başlıyor. Ne sevda, ne arkadaşlık, ne de dostluk hiç bir anlamda umut yok. Bu da beni çok korkutuyor.

Hımm..

Dünyayı değiştiremiyorum arkadaşlar!

Boşa bir çaba değil mi?

Bizim gibiler dünyayı değiştirebileceklerini düşünürler.

Kim onlar?

Benim gibi olanlar ama değiştiremiyoruz. Yine de vazgeçmiyoruz çünkü biz böyleyiz. Ben başka türlü bir adam olamam. Değiştiremiyeceksem de o şekilde ölürüm. Benim için evlilik, araba, güzel yemek bunun yanında çok önemli değil.

Sıkıcısınız o zaman...

Son derece eğlenceli biriyim aslında. Çokta keyiflenirim. Ama finalde bu dünya ile kaygım hep vardır. Dünya hakkında çok umutsuzlaşırken bir yerde de bir ışık olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Mesela Kur'an'daki düşünceyle ilgili ayetleri çok severim. Bana çok ironik gelir. İnsanın düşünmesi ve kafasını çalıştırmasıyla ilgili yaratıcının kızdığını düşünüyorum.

Kızmaması için ne yapıyorsunuz?

Kafamı çalıştırmaya çalışıyorum ancak bu kadar oluyor. Yine de kurtuluş kapısı var.

Huzurla aranız nasıl?

Huzurlu değilim.

O neden?

Sadece ben yokum ki... Çevremde bir sürü insan var ve herkes benim umrumda. Yunus Emre neden mutlu ölmedi? Kendisi için hiç bir kaygısı olmaması gerekirdi. Bizim örnek almamız gereken insanlar onlar. Pratikte Allah'a şükürler olsun mutlu anlarım oldu. Ama teorik olarak bütün insanlar mutlu olmadan ben mutlu olamam.

Çok afaki bir durum...

O zaman huzur da afaki. Burada iyi bir düzen tuturmuş olabiliriz. Baktığınızda imparatorluk bir dönem elimizdeydi ama artık yok. Şimdi başka imparatorlukların kurulduğunu görüyoruz. Ne kadar rahat olursak olalım bu Afrika'daki bir bebeğin açlıktan ölmediği anlamına gelmiyor. Bu çorbadaki sinek gibi miğde bulandırıyor. Işte o zaman bütün dünya yalan oluyor.


KOVBOY ŞAPKASIYLA TÜRKÜ SÖYLERİM


Bir türkü tutturmuş gidiyorsunuz. Nasıl bir türkü bu?

İlk çıktığım günden beri türkü söylüyorum. Ama bu defa üzerine çalıştığım türküler kendi yeni bestelediğim şarkılarla uyuşmadı. Bu yüzden önce türküleri çıkarmak istedim. Bir daha ki albümde ayrılık şarkıları yer alacak.

Tepkiler nasıl?

İnsanlardan olumsuz tepkiler de aldım. Demek istediğim, bir sonraki albümü dinlediğinizde daha iyi anlaşılacaktır. Ben aslında kendi şarkılarım ve türküler diye ayırmıyorum. Ama bu albümün böyle olması gerekiyordu.

Bir taraftan türkü, bir taraftan rock, diğer taraftan da kovboy şapkası ve ayakkabılar... Bu imajların hepsinden uzaksınız aslında. Ne yapıyorsunuz siz?

Benim amacım 'koyboy şapkası türkülere karışsın' değil. 'Türkülerle de koyboy şapkası takılabilir' demek istiyorum. Bir de bir sınırlama olmasını anlamlı bulmuyorum. Gökdelendeki bir iş adamı veya bir borsacı caz dinlediği gibi Neşet Ertaş'ta dinleyebilir. Benim yapmak istediğim de bu. Türküleri bölmeye çalışmıyorum.

Vestern filmleriyle aranız nasıl?

Spagatti vesternleri çok severim. Onları Amerikan dünyasının dışında tutuyorum. Johne Wayne filmiyle Clint Eastwood filmi arasında çok fark var bana göre.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

16 Şubat 2010 / Daisy-BT Siyaset tr
26 Kasım 2009 / KisukE UraharA Siyaset tr
12 Şubat 2010 / Daisy-BT X-Sözlük
17 Şubat 2007 / KisukE UraharA Siyaset tr
9 Aralık 2012 / TiglonBoYs Sinema tr