Arama

Osmanlı Kurumları - Beylerbeyi

Güncelleme: 10 Nisan 2013 Gösterim: 7.658 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Beylerbeyi

Sponsorlu Bağlantılar
Osmanlı devlet teşkilatında eyalet idaresinden sorumlu askerî ve mülkî yetkiler taşıyan en yüksek görevli.
On dördüncü yüzyıl boyunca beylerbeyi, Osmanlı Devleti'nde taşra kuvvetlerinin kumandanı ve çeşitli sancaklara dağılmış beylerin topluca amiri durumundaydı. Dolayısıyla belli bir bölge ile doğrudan doğruya münasebeti yoktu. İlk defa olarak Sultan Birinci Murad Han zamanında Lala Şahin Paşa, Rumeli Beylerbeyi olarak tayin edildi. Edirne ise, beylerbeyliğin ilk merkezi yani Paşa sancağı oldu. Daha sonra bu beylerbeyliğe ilave olarak 1393’te Anadolu, 1413’te ise Rum (Amasya, Tokat, Sivas) ve daha sonra Karaman beylerbeylikleri kuruldu.


On altıncı yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devletine geniş yeni toprakların ve ülkelerin katılmasına kadar yeni devletin ilk iki yüz yıllık gelişmesinde bu dört beylerbeyliğin önemi çok büyük oldu. On beşinci yüzyıl beylerbeyi beratlarına göre bunların görevleri şu şekildedir: Eyaletindeki bütün devlet işlerinde sultanın temsilcisi olarak beylerbeyi, divanında askerî zümresine dair çeşitli meseleleri halletmek. Bölgesinde emniyeti sağlamak. Timarlıların atanma ve terakkileri ile belli bir miktara kadar timar tevcih işlemlerini yürütmek. Beylerbeylerinin bu genel otoritelerine karşı bölgelerinde bir sancağın kendilerine ayrılmış olması dolayısıyla normal idarede bunlar da birer sancak beyi sayılabilirler. Ayrıca bölgelerindeki sancak beylerinin tayinlerinin doğrudan doğruya merkezden yapılması ve sancak beylerinin idarede ve seferlerde yine sultanın emriyle ayrı olarak görevlendirilebilmeleri beylerbeylerinin otoritelerini sınırlandırmaktadır.

On yedinci yüzyılda ise sancakbeyi tayinlerinde beylerbeyilerin (eyalet valilerinin) daha fazla sözü geçmeye ve bazı tayinler bunların tavsiyesiyle yapılmaya başlandı. Ancak geçen süre zarfında beylerbeyilerin sayıları da arttığından eski kıymet ve itibarları kalmadı. Eyaletlerin kaldırılması ile, vilayetlerin teşekkülü ve buralara valilerin tayin edilmesi ile beylerbeylik bir unvandan ibaret kaldı.
Klasik devirde Osmanlı Devletindeki beylerbeylikler şunlardır: Rumeli, Cezayir, Budin, Temaşvar, Anadolu, Karaman, Eyalet-i Rum, Haleb, Şam, Mısır, Yemen, Habeş, Diyarbakır, Rakka, Bağdat, Basra ve Lahza, Van, Dulkadriye, Erzurum, Kıbrıs, Cezayir-i Garb, Kefe, Tiflis, Kars, Trablus-ı Mağrib, Pelengan, Revan, Şemahi, Bosna, Kanije, Eğri, Özü, Adana, Trabzon ve Çıldır.

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
7 Nisan 2010       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Osmanli Devleti'nde mîrimîran, emirülümera ve XVIII. yüzyildan itibaren de vali gibi kelimelerle ifade edilen beylerbeyi, çok büyük ve itibari yüksek bir görevli idi. Osmanlilarin ilk dönemlerinde sadece bir beylerbeyi bulunur ve bütün ordu islerinden sorumlu olurdu. Hükümdardan sonra sözü en fazla geçerli olan o idi. Bu devlette ilk beylerbeyi olarak bilinen kimse Orhan Gazi'nin oglu Süleyman Pasa idi. Onun vefatindan sonra bu vazife, Lala Sahin Pasa'ya verilmisti. Fakat Sultan I. Murad zamaninda Çandarli Halil Hayreddin Pasa'nin ordu komutanligini da eline almasi üzerine beylerbeyilerin önemleri bir dereceye kadar azalmis gibi görünse de nüfuzlari yine de devam ediyordu. XIV. asir boyunca beylerbeyi, tasra kuvvetlerin komutani ve çesitli sancaklara dagilmis beylerin âmiri durumunda idi. Bu dönemde beylerbeyiler, belli bir bölgenin idarecisi olmak yerine bütün ordu islerinden sorumlu idiler.

Sponsorlu Bağlantılar
Ayrıca Bknz Saraylar - Beylerbeyi Sarayı

Rumeli'de fetihlerin devam ettigi ve hükümdarin da Anadolu'da bulundugu siralarda Rumeli'deki beylerin amiri olan kisi, Rumeli Beylerbeyi haline gelmisti. Nitekim Orhan Bey'in ordu komutani olan oglu Süleyman Pasa'nin beylerbeyi olmasi bu sekilde olmustu. Rumeli'de fetihlerin artmasi ile Anadolu ve Rumeli'nin tek komutan ile idaresi mahzurlu görülerek beylerbeyilik Rumeli ve Anadolu olmak üzere ikiye ayrildi. XV. yüzyilda bu iki beylerbeyilige Rum (Sivas-Amasya) ve Karaman beylerbeyilikleri de ilave edildi. Böylece beylerbeyilik sayisi dörde yükseldi. Yavuz devrinde Diyarbekir, Haleb ve Sam eyâletleri teskil edildi. Kanunî'nin uzun süren saltanati döneminde Dulkadir, Cezayir-i Bahr-i Sefid, Cezayir-i Garb, Erzurum, Musul, Bagdad, Yemen, Budin, Basra, Van, Timasvar, Lahsa, Trablusgarb ve Habes olmak üzere on dört yeni eyâletin teskil edildigi, II. Selim devrinde Kefe, K.ibns, Tunus ve Trablussam olmak üzere dört eyâletin daha kuruldugu, böylece III. Murad devrine gelindiginde 25 eyâletin teskil edilmis oldugu görülmektedir. Daha sonraki tarihlerde beylerbeyilerin sayilari artmakla birlikte selâhiyetleri tahdid edildi. Nitekim bölgelerindeki sancakbeylerinin tayinlerinin dogrudan dogruya merkezden yapilmasi ve sancakbeylerinin hem yönetimde hem de seferlerde sultanin emri ile ayri olarak görevlendirilebilmeleri, beylerbeyilerin otoritelerini smirlandinyordu.
Beylerbeyiler, kendi bölgelerinde bütün "umur-i siyasette" sultanin temsilcisi olmak, beylerbeyi divaninda askerî hususlara dair meseleleri halletmek, güvenligi saglamak, timar tevcihi ve terakkilerini yürütmek gibi vazifelerle yükümlü idiler. Beylerbeyiler, kendi bölgelerindeki sancakbeyleri ile timarli sipahileri maiyetine alarak emr edilen yerde orduya katilmak zorunda idiler. Beylerbeyi seferle görevlendirildigi zaman yerine vekil olarak "mütesellim" denilen birisini birakirdi. XVI. yüzyildaki yetkileri her ne kadar bütün sancakbeyleri, kadilar ve diger görevlilerle halk nazarinda "hakim ve vali" olarak tayin edilmisse de özellikle sancakbeyleri üzerinde sadece bir teftisten öteye gitmemistir. Eyâlet içinde sadece kendi sancagi (merkez sancak)nin idaresinden sorumlu tutulmustu.
Iki tug ve haslari bulunan beylerbeyiler, vilayet merkezinde otururlardi. Anadolu beylerbeyiligin merkezi Kütahya, Rumeli beylerbeyilerinki ise Manastir sehri idi. Bunlarin kalabalik bir maiyetleri bulunurdu. Merkezdeki adlî ve hukukî isler, kadi tarafindan görülürdü. Bölgesi ile ilgili isler, kendi baskanliginda toplanan bir divanda görüsülürdü. Hazineye ait isler mal defterdarinca, zeamet isleri timar kethüdasi, timar isleri ise timar defterdarinca yerine getirilirdi.
Derece itibariyle en büyük beylerbeyi Rumeli beylerbeyi idi. Ondan sonra Anadolu beylerbeyi gelirdi. Kanunnâmelerde belirtildigine göre beylerbeyi olabilmek için Mal defterdari, beylik ile nisanci olanlar, besyüz akçalik kadilar ve dörtyüz bin akça hassi olan sancakbeyleri beylerbeyi olabilirlerdi. Rumeli beylerbeyi terfi ettigi zaman "Küçük vezir" yani Divan­i Hümâyun'da sonuncu vezir olurdu. Anadolu beylerbeyi terfi ettigi zaman da Rumeli Beylerbeyi olurdu. XVI. yüzyil ortalarina dogru istikrarli bir sekil alan Osmanli eyâletleri, sâlyâneli (= yillikli) ve sâlyânesiz (= yilliksiz) olmak üzere iki kisma ayrilmisti. Sâlyânesiz eyaletler daha çoktu. Bunlar: Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbekir, Haleb, Sam ve Trablussam eyaletleri idi. Bunlarin mahsulati, has, zeamet ve timara ayrilmis olup, hazine ve defterhaneden idare edilmekteydiler. Sâlyâneli eyâletler ise Misir, Habes, Bagdad, Basra, Yemen ve Kaptanpasa eyâletlerindeki bazi sancaklar ile Trablusgarb, Tunus ve Cezayir eyâletleri idi. Bunlarin mahsulati has, zeamet ve timara ayrilmayarak dogrudan dogruya hazine tarafindan yillik olarak beylerbeyi, sancakbeyi, asker vesairenin maaslari ayrildiktan sonra kalani devlet hazinesine gönderilirdi.
Osmanli Devleti'nde eyâletler, 40-50 senelik uzun bir arastirma ve tekemmül döneminden sonra askerî, siyasî ve idarî gelismeler ile zaruretler sonucunda kuruluyorlardi. Nitekim Cezayir-i Bahr-i Sefid, Kibns, Budin, Özi gibi eyaletlerin kurulusu, bu ifadelerin musahhas örnekleridir.
MsXLabs.org & OT

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
10 Nisan 2013       Mesaj #3
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Beylerbeyi kimdir? Görev ve yetkileri nelerdir?

Eyâletlere veya sancaklara gönderilen yeni beylerbeyleri1 veya sancakbeyleri tayin beratları paşa sancağı kadısı tarafından şer'iyye siciline kavdedildikden ve halkın önünde okutulmasından sonra göreve başlarlar. Sadrazam'm bütün ülke üzerinde Padişahın vekili olarak nasıl mutlak yetkisi varsa, beylerbeyileri de kendi eyâletlerinde tıpkı Sadrâzam gibi saltanatın vekilleridir.
Rumeli'de sefere çıkılmışsa Padişahın sağında eyâlet askerleriyle Rumeli beylerbeyi, solunda ise Anadolu beylerbeyi yer alırdı. Anadolu seferlerinde bunun tersi olurdu.
Eyâletin özelliğine göre sayıları bazen 3-4 bini bulan Sarıca, Sekban, Levend, Tüfekçi, Deli denilen milis ve başıbozuk birlikleri gibi kolluk kuvvetleri bulunurdu. Bunların giderleri ve maaşları, paşa sancağı ile öteki sancaklardan ayrılan haslar, tekâlif-i örfiye türünden vergi gelirleriyle karşılanırdı. Yönetimine getirildiği eyâletin paşa sancağına kendi özel kolluk kuv¬vetleriyle gelen beylerbeyleri, başka bir yere gönderildiğinde de bütün hizmetlilerini yanında götürürdü.
On altıncı yüzyılda çıkarılan bir kanunnâme ile Osmanlı devletinde o sıralarda sayıları kırk civarında olan "beylerbeyi"ler, vezir rütbesinin bir alt sırasında pâye aldılar. Vezirin üç tuğuna karşılık beylerbeyinin iki tuğu vardı. Beylerbeyleri Saray mensupları, yeniçeri ağalan ve sancak beyleri arasından seçilirlerdi.
Beylerbeyiler eyâlet içinde istedikleri tayinleri yaparlar ve devlet işlerini görürler, dava dinlerlerdi. Eyâlet'de cereyan eden iyi ve kötü herşey kendilerinden sorulurdu. Eyâletleri dahilinde bütün ümerâ, kadılar ve hükümet memurları onun emrine ita¬atle yükümlüdür.
Beylerbeyleri önceleri, tımar ve zeamet dağıtmak konusunda tam yetkiliyken On altıncı yüzyılın ikinci çeyreğinden sonra an¬cak çok küçük tımarları verebilme hakkına sahip oldular.
Merkezden çıkan hükümlerde beylerbeyilerin üzerine ve¬zirlerden başka kimsenin adı yazılmazdı. Rumeli beylerbeyi¬nin diğer beylerbeyilerden farkı, hükümlerde adının önüne Paşa ve dâme maalihû2 unvan ve dualarının konulmasıydı.
Aynı zamanda vezir olan beylerbeyi civar eyâletlerin bev- lerbeyilerine de hüküm gönderebilirdi.3 Atandığı eyâlete gi¬derken ya da görevden alındığında merkeze dönerken yollar¬da vezir olarak davaları dinler ve üzerine düşen görevi yapardı. Ancak beylerbeyi "vezir" rütbesinde olan eyâletlerden geçerken dava dinlemezdi.4
Görevden alman beylerbeyi vezir rütbesinde değilse, hükümetten de ayrılmış sayılırdı. Bununla beraber isterlerse Dî- vân'da bulunmak yetkileri vardı.5
Beylerbeyilerin Dîvân-ı Hümâyûn'a geldikleri zaman vüzerâ- vı izam gibi mücevveze ve kumaş üst ve lokmalı kumaş iç kaf¬tanı giyerler, ağır raht, ağır abayî ve çifte gümüş zincirle müzeyyen ata binerlerdi.
Eyâletin tımarlı sipahi ordusundan mülkî ve askeri yönetici olan beylerbeyi sorumludur.6 Ama eyâlet yeniçerilerinin ağala¬rı da beylerbeyinden bağımsızdılar. Beylerbeyi kapı halkını ken¬di oluşturur, tayin edildiğinde onları da getirir. Beylerbeyleri Pa¬dişahın iktidarının temsilcisi olarak merkezin emirlerini, kadıla¬rın kararlarını uygulardı. Eyâletlerin bağımsızlığa özenmelerini engellemek için beylerbeylerinin sık sık yerleri değiştirilmekteydi.
Evâlet'in idârî bölümlenmesi sancaklara, sancaklar da ka¬zalara ayrılmıştır. Beylerbeyleri de vezirler gibi "paşa" unva¬nını aldıklarından idaresinden sorumlu oldukları sancağa "paşa sancağı" deniyordu. Yönetimin en küçük birimi ve temel modülü ise kadı ile subaşmın yönetiminde olan "kaza"dır. Ka¬dılar ve mal defterdarları kararlarında bağımsız olup doğru¬dan merkeze bağlıydılar.
Eyâletlerin yönetimi, önceleri Mısır dışında iki tuğlu paşalara (beylerbeyi) verilirken' daha sonra Budin, Yemen, Bağdat'a vezir rütbesi ile valiler atandı. Diğer taraftan Kubbealtı'nda vezir sayısının artmasıyla artık diğer eyâletlere de vezir pâyesinde beylerbeyleri atanmağa başladı.
Beylerbeylerinin en az 400 000 akçe gelir getiren çeşitli de¬ğerde dirlikleri olurdu.

1.Kaptan Paşa Eyâleti'nnı Kanutnıâme'sine göre beylerbeyi, kaptan-ı derva'dır.
2."Allah yüceliğini devanı ettirsin" anlamındadır.
3.Beylerbeyinin vezareti var ise velâyet-i amme'si emîr-ül-ünıera'dan ziyâdedir. Kendinin eyâleti etralmda olan beylerbeyiler dahi ana müracaat edip fermanına inkıvat gösterirler. Tevki’i. Abdurrahman Paşa Kanunnâmesi.
4.Vezaretle olan beylerbeyiler eyâletlerinden mazul olsa Asitane've ge- lincivedek dava dinleyip lıükm-i vezareti icra eder, mansıplarına azi¬metlerinde de kanun budur. Meğer kendi gibi bir vezirin evâletine uğrava, ol zaman ana havale eder.
5.Bir maslahat ıçnı ma/ul beylerbeyiler girse veva mazul bey girse ntazul beylerbeyiler yüzer a altına nişancı altına ve mazul beyler def¬terdarlar altına otururlar. Fatih Kanunnâmesi.
6.Cezavir, Tunus ve Trablusgarp eyâletleri verli "dayı'Tar tarafından yönetilmekteydiler.
7.Kanuni Sultan Süleyman döneminin sonuna kadar.

kaynak: 99 soruda Osmanlı

Benzer Konular

26 Mayıs 2011 / virtuecat Osmanlı İmparatorluğu
20 Temmuz 2012 / Misafir Taslak Konular
16 Temmuz 2013 / Efulim Taslak Konular
23 Nisan 2010 / asla_asla_deme Taslak Konular
11 Mart 2010 / Misafir Taslak Konular