Arama

Spiritizm (Deneysel Spiritüalizm)

Güncelleme: 29 Kasım 2008 Gösterim: 6.487 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Kasım 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Spiritizm
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Spiritizm, Hermetistler’in ve Platon ve Pisagor gibi filozofların döneminden 19.yy.’a dek sistemsiz bir şekilde dalgalanan, reenkarnasyonu kabul eden ruhçuluğun, Fransa’da Allan Kardec tarafından kurulan ilk sistemli biçimidir. Kardec’in sistemli hale getirdiği spiritizm adıyla bilinen deneysel spiritüalizmin belli başlı ilkeleri şöyle özetlenebilir:
1- İnsan üç bölümden oluşur: Ruh, ‘perispri’ ve fiziksel beden. Perispri, ruh ve fiziksel beden arasında irtibatı sağlar, yarı-maddi bir yapısı vardır.
2- Can dediğimiz, ölüm olayı ile bedeni terk ettiğinde “ruhlar âlemi”nde doğar. Dünyada iken yaptığı iyilik ve kötülükler orada, hafızasında canlanır. Bir süre sonra, tekrar dünyada bedenlenir. Sınavlar geçireceği dünyada defalarca doğmasının amacı tekâmül etmektir. Fakat insan ruhu hiçbir zaman yeniden hayvan bedeninde doğmaz. Çünkü tekâmülde gerileme sözkonusu değildir.
3- Bütün ruhlar eşit yaratılmıştır denebilir. Fakat tekâmül dereceleri aynı kalmadığından aralarında, tekâmül farklarından kaynaklanan bir ruhsal hiyerarşi oluşmuştur.
4- Ruhlar yalnız Dünya’da değil, evrenin diğer dünyalarında da bedenlenirler.
5- Ruhlar âlemindeki bedensiz varlıklar, dünyadaki bedenlilerle gerek maddi gerekse manevi etkileşim içindedir. Ayrıca ‘medyum’lar aracılığıyla, bedensiz varlıklarla sesli veya yazılı iletişim kurulabilir.
6- Kaliteli, ciddi ruhsal irtibat seanslarında tekâmül düzeyi yüksek ruhlarla, düzeysiz (nefsani, çıkarcı, gelecekle ilgili) soruların sorulduğu seanslarda ise tekâmül düzeyi geri ruhlarla irtibat kurulur. Bu geri düzeyli ruhlar, yalan söyler, kötü şakalar yapar, insanları hataya sürüklemeye çalışır ve seanstakileri etki altına almak için genellikle ünlü kişilerin isimlerini kullanırlar.
Spiritizm günümüzde Latin Amerika ülkelerinde Kardesizm adıyla bilinmektedir. Türk spiritüalistler ise spiritizm ya da deneysel spiritüalizm olarak bilinen bu ruhçuluğu klasik spiritüalizm olarak adlandırmışlardır. Çünkü onlara göre ruhçuluğa son şeklini Bedri Ruhselman vermiş ve kurduğu ruhçuluğa neo-spiritüalizm adını vermiştir.

HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
4 Kasım 2008       Mesaj #2
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
deneysel ruhculuk

Sponsorlu Bağlantılar

Deneysel Ruhçuluk esas itibariyle bir araştırma, inceleme ve gözlemleme bilimidir. Araştırmalarında, olaydan yani sonuçtan sebebe doğru uzanması da bir metod olarak deneyselliğinin en iyi göstergelerinden biridir. Bir bilim dalı olarak deneysel araştırmalardan parapasikolojye uzanan tarihsel süreci boyunca temelinde var olan bilimsellik asla gözardı edilemez. Deneysel Ruhçuluk felsefi olarak kozmoloji (evrenbilim), ontoloji (varlıkbilim) ve etikle (ahlak) ilgilenir. Bilimsel ve deneysel yönüyle de; trans ve medyomluğun her çeşidini, parapsikloji, ipnoz, telkin ve manyetizm gibi konuları içerir. Parapsikolojik çalışmalar, Duyular Dışı algılamalarla ilgilidir. Bu araştırmalara, telepati, durugörü, prekognisyon ve psikokinezinin dışında, psikometri, teleportasyon, radyestezi, dedublüman, ekminezi, şifacılık gibi daha pek çok psişik çalışma dahildir.

Deneysel Ruhçulukta parapsikolojinin ve olağanüstü olayların yorum ve araştırması önemlidir. Zira bunlar insanın, aslında büyük kudretlere sahip bir ruh varlığı olduğunu, ölümden sonra şuurluluğun devam ettiğini anlamaya yarar. Çeşitli zamanlarda, dünyanın çeşitli ülkelerinde, çeşitli araştırmacılar tarafından ruhsal fenomenlerle ilgili olarak yapılan deneysel çalışmalar daima birbirini doğrulamış ve desteklemiştir. Pek çok ülkenin üniversitelerinde kurulan kürsülerde, çeşitli dernek, enstitü ve vakıflarda yapılan ruhsal araştırmalar ve deneyler de bilimsel bir anlayışla sürdürülmektedir. Birçok ciddi bilim adamı, ruhçuluğun deneysel yanını şiddetle reddederken, ruhsal fenomenleri gözlemledikten sonra tekrar eden deney ve gözlem sonuçları karşısında, ateşli bir savunucu olmuşlardır. Deneylere dayanan ruhçuluk evrensel bir niteliğe sahiptir. Evrenselliği kapsadığı bilgi ve prensiplerin ilkesel birliğinden oluşur. Bu geniş yelpazede her görüş kendine bir yer bulabilir, her soruya yanıt bulunabilir. Tüm dünya üzerinde, deneysel araştırmalarla ruhsallığın iç içe geçerek incelendiği bu metodoloji, özünde iki ana temel unsuru barındırır. Bunlardan birincisi, 'yaşamakta olan varlığın amacı nedir' sorusuna yanıt aramak; ikincisi ise,' beden ötesi ya da ölüm sonrası yaşamın şartlarını araştırmak ve bunların nelerden ibaret olduğunu saptamaya çalışmaktır.' Deneysel ruhçuluk bir inanç sistemi değil bir bilgi sistemidir. İnanç subjektiftir; kişiden kişiye, toplumdan topluma, devirden devire değişir.

Oysa bilgi objektiftir; kişilerin ya da toplumların arzu ve isteklerine göre değişmez. Herkes için, her yerde ve her zaman aynıdır. İnançları değil de bilgiyi temel alan tüm öğretiler ayırıcı değil birleştiricidir; dogmaları yoktur, düşünmeden ve anlamadan inanmak tarzında kimseye bir baskı yapmaz. Tüm inançlar ve manevi eğitim sistemleri ancak böylesine bir evrensel görüşün şemsiyesi altında bir araya gelebilir. Her ekolün kendine ait bir tarihçesi vardır. Her ne kadar Ruhçuluğun başlangıcı insanlık tarihi kadar eski ise de kurumlaşması 1850'lere rastlar. Tarih boyunca yaşayanlarla ruhsal dünyalar arasında bir iletişim olabileceği hep bilinmiştir. Mitolojilerde, efsanelerde ve dinsel inançlarda bu konuya ait sayısız örnek de vardır ama New York eyaletinin Hydesville kasabasında yaşayan Fox Ailesi, yaşayanlarla ruhsal dünya arasında özel metodlarla ikili bir iletişim yapılacağını ispatlayan ilk ailedir. Fox kardeşlerin başından geçen hayli ilginç olaylar konuyla ilgilenen birçok bilim adamı ve uzman tarafından ölüm ötesinde başka bir yaşamın olduğuna dair bir kanıt olarak kabul edildi. Böylece Fox ailesi bugün dünya üzerinde milyonlarca hatta milyarlarca kişinin benimsediği Ruhçuluğun ilk temellerini atmış oldular.

Deneysel Ruhçuluğun çağımızda yeniden oraya çıkışı, bu küllenmiş ateşin yeniden tutuşması; dünyanın dört bir yanında kurulan ruhsal irtibatlar ve alınan tebliğler sayesinde olmuştur. Ruhçuluğun gelişmesi ise bu tebliğlerin derlenmesi ve ruhsal fenomenlerin bilimsel kuruluşlar tarafından incelenmesi ve deneye tabi tutulmasıyla gerçekleşmiş olup, bu süreç aynı hızıyla hatta artarak devam etmektedir. Şimdiye kadar ya materyalist ya da idealist düşünceler tek yanlı olarak ele alındı; ruh ile madde birbirinden ayrı değerlendirildi. İnsanlık ya tamamen maddeye, ya da tamamen ruha yönelerek, her ikisini bağdaştıran bir bilgi sistemi kuramadı. Ama Deneysel Ruhçuluk bu gezegende yaşayan her insanın hem ruhsal, hem maddesel yönünü bir araya getirerek bir bilgi sistemi oluşturdu. Günümüz insanının, kendini ve yaşamı bir bütün halinde kavramasını sağlayacak olan bu metodoloji; ruhsallık ile bilimi birleştiren bir sistematiktir.
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
29 Kasım 2008       Mesaj #3
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye´de ilk defa kim ruh çağırdı..?

Türkiye’de ilk spiritiualizm deneyi, Bergama’da yapıldı. 1896 yılında yapılan bu deneyi gerçekleştiren kişinin adı, Zorluhanzade Avnullah Kazimi Beydir. Avnullah Bey, İstanbul’dan Bergama’ya gelmiş, orada öğretmen Emin Efendi ile tanışmıştı, iki aydın iyi anlaştılar. Çandarlılı Emin Efendi, Fransızca dersler veren sevilen bir adamdı. Avnullah Bey’in anlattığı ruh çağırma olayını dinledi ve kendisine gösterilmesini istedi. Bir gece. Belediye Başkanı Dericili Ali Ağa’nın evinde toplanıldı ve ruh çağırma celsesi yapıldı. Üç ayaklı çivisiz bir masa çeşitli hareketler yaptı ve masaya konan fincan, çeşitli harflere giderek, sorulan sorulara cevaplar verdi. Herkes, hayretler içinde kaldı ama Emin Efendi ikna olmamıştı. Allah’ın emri olan ruhun, bu gibi basit hareketlerle anlaşılamayacağını söylüyordu.

Olay, hemen duyuldu, ruhların davet edildiği ve gaipten haberler alındığı tüm Bergama’ya yayıldı ve Bergama’da herkes, bunu yapmak merakına düştü. Bu arada dedikodular da yayılıyordu. Bazıları, “Ölülerimizi rahatsız ediyorlar, Allah’ın işine karışıyorlar” derken, bazıları ise, “Halkın maneviyatı bozuluyor, hükümet aleyhine tertip hazırlamak için ölülerden haberler almak istiyorlar” diyorlardı. Olay sonunda, İstanbul’a saraya bildirildi. En küçük olaydan, hemen kuşkulanan saray, bu işe ön ayak olanların derhal tutuklanarak, istanbul’a yollanmalarım istedi. Böylece, Belediye Başkanı Ali Ağa, Katip Rasih Bey, Hafız Salim Efendi ve Polis Komiseri izzet Efendi tutuklanarak istanbul’a götürüldüler. Olayı duyan ve çok üzülen Avnullah Bey, arkadan İstanbul’a giderek, çözüm aradı. Kendisi, saraya yakın bir adam olduğu için sözü dinleniyordu. Yapılan işin, bir merak ve eğlence olduğunu anlattı. Sonuçta, tutuklular affedildiler. Kendilerine, beşer altınlık keseler verildi ve serbest bırakıldılar. Böylece, Bergamalılar, üç ayaklı masalar yüzünden doğan korku ve heyecandan da kurtulmuş oldular.

Avnullah Beyin yaptığı spiritizm celsesinin temelinde Fransız Ruhçu Allan Kardec’in spiritüalizm deneyleri yatıyordu. Avnullah Bey, inancını edindiği bilgi ile birleştirmiş ve istediği sonuçları almıştı. Bu olay, Türkiye’deki spiritüalizm çalışmalarının temelini oluşturuyordu ve ilk deneysel olaydı. Sonraki araştırmacılar ve deneyciler, bu noktadan yola çıktılar. Nitekim, 1930 yılında yayınlanan “İspiritizma Tecrübeleri/Ahretle Nasıl Konuşulur” adlı kitapta, Ragip Rıfkı adlı yazar Türk ruhçuluğunun temellerini atıyor ve şu kuralları belirliyordu:

l) Ruh ölümsüzdür.
2) Ölüm, bir dünyadan, diğerine geçiş aracıdır.
3) Öte dünyaya geçen insanların ruhları, daima çevremizde bulunurlar.
4) Bu ruhlar, her fırsatta bizimle ilişkiyi seçmek isterler.
5) Amaçları, bizi kötülüklerden korumak ve doğru yola yöneltmektir.
6) Geçmişte kalan gizli şeyleri söylerler ama geleceğe ve öte aleme ait bilgileri vermek iznine sahip değildirler.
7) Ruhlar, her şeyi görürler, yakınlarım kontrol ederler.
8) En Büyük Ruh (Ruhu Azam) denen bir makamın izni olmadan bir şey yapamazlar ve ilişki kuramazlar.”

Ragip Rıfkı’nın yazdığı bu kurallar, Kardec’in spiritüalizmi ile arkadan gelecek olan Dr. Bedri Ruhselman’ın Neo-Spiritüalizm’i arasında bir köprü oldu. Tabii arada daha birçok araştırmacı vardı. Avnullah Bey, Ragip Rıfkı ve diğerleri, Türkiye’de Doğu-Batı sentezinden çıkan yeni bir kavramı doğurdular. Ama, nedense 1896-1960 arasinda, kitleleri etkileyebilen, merak ve ilgi uyandıran bu konu, daha sonraki yıllarda, çağdaşlaşamadığı için, belli sınırların içinde mahkum kalacaktı. Fakat, kesin bir gerçek var ki, ruhlarla ilişki Bergama’da başlamıştı.

Kısacası erken dönem Osmanlı/Türk Ruhçuluğu ile ilgili birkaç kaynak buralardadır ama elbette ki konunun 1800 sonlarında Avrupa’da bir modaya dönüşmesi Osmanlı’lıyı da etkilemiştir, öyleyse bilmediğimiz muhakkak birçok olay daha yaşanmıştır. Bu arada Besim Ömer’in eğer dediği doğruysa ve Fransa’ya bizzat Sultan Abdülhamid tarafından gönderildiyse, Saray’ın spiritüalizma ile ilgilendiği anlaşılıyor. Büyük bir olasılıkla da 1896’da Avnullah Bey’in yönlendirmesiyle Bergama’da ruh çağıranların Saray tarafından affedilmelerinin bir nedeni de budur. Sonuç olarak anlaşılıyor ki, Kardec gerçekten etkili olmuş ve bu etki Osmanlı’ya kadar ulaşmış ve sonunda ortaya Ruhselman Efsanesi çıkmıştır...

Benzer Konular

29 Mayıs 2008 / Misafir Parapsikoloji
12 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Sanat
24 Ocak 2008 / Misafir Parapsikoloji
16 Haziran 2011 / AndThe_BlackSky Parapsikoloji
20 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap