Kartal Tibet Kartal tibet http://www.fotoajans.com/turk_unlu/k/kartal_tibet.jpg 1938 yılında Ankara’da doğdu. Uzun yıllar tiyatro oyunculuğu yaptı. Karaoğlan filmiyle sinemaya geçti (1965). Tosun Paşa filmiyle de yönetmenliğe başladı. Önemli filmleri: Ölmeyen Aşk, Dağlar Kızı Reyhan (Metin Erksan), Senede Bir Gün (Ertem Eğilmez)- Yönetmen: Sultan (1978), Zübük (1980), Gol Kralı (1980), Şalvar Davası (1983). |
|
Filmleri - Oyuncu (123 Film) Şabaniye Curcuna Gaddar Ölüm Tarlası Sığıntı Erkeksen Kaçma Erkekler Ağlamaz Düşman Aşk Mahkumu Bataklık Bülbülü Kabadayının Sonu Şeytanın Kurbanları Arap Abdo Tarkan Güçlü Kahraman-Kolsuz Kahramana Karşı Kaderim Kanla Yazıldı Zambaklar Açarken Siyah Eldivenli Adam Bitirim Kardeşler Bitirimler Sosyetede Bir Demet Menekşe Vukuat Var Aşk Fırtınası Bir Pınar Ki Sabu Kahraman Korsan Yalan Dünya Karaoğlan Geliyor Zulüm Ölüm Dönemeci Kırık Hayat Takip Zorbanın Aşkı İtham Ediyorum Tarkan Altın Madalyon Senede Bir Gün Son Hıçkırık Gelin Çiçeği Beklenen Şarkı Aşk Uğruna Görünce Kurşunlarım Ölmeden Tövbe Et Tanrı Şahidimdir Tarkan Viking Kanı Ateş Parçası Sevenler Kavuşurmuş Ömrümce Unutamadım- Ömrümce Aradım Mahşere Kadar Güller Ve Dikenler Beyaz Güller Son Nefes Seven Ne Yapmaz Arkadaşlık Öldü mü? Aşk Ve Tabanca İşportacı Kız Kaçak Doğan Kadın Satılmaz Kıskanırım Seni Sevenler Ölmez Tarkan Gümüş Eyer Fadime Küçük Hanımefendi Dağlar Kızı Reyhan Yumurcak Kızım Ve Ben Kötü Kader Namluda Üç Kurşun Namus Fedaisi Çakırcalı Mehmet Efe Dağlar Şahini Seninle Düştüm Dile Boş Çerçeve Cilveli Kız Deli Murat Tarkan Bağdat Hırsızı Mafia Ölüm Saçıyor Nilgün İngiliz Kemal Sevemez Kimse Seni Sarmaşık Gülleri İstanbul Tatili Benim De Kalbim Var Aşka Tövbe Funda Son Hatıra Tahran Macerası Hırsız Kız Sabahsız Geceler Kanun Namına Son Gece Elveda Kanunsuz Toprak Kara Davut Karaoğlan Yeşil Ejder Sefiller Bizanslı Zorba Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Hırsız Prenses Ömre Bedel Kız Parmaklıklar Arkasında Amansız Takip Paşa Kızı Ölünceye Kadar Kader Bağı Osmanlı Kabadayısı Damgalı Kadın Siyah Gül Arzunun Bedeli Camoka'nın İntikamı İnsan Bir Kere Ölür Bir Millet Uyanıyor Ölüm Temizler Ben Bir Sokak Kadınıyım Ferdi Fatih'in Fedaisi Ölmeyen Aşk Beyoğlu'nda Vuruşanlar Yiğit Kanı Kanunsuz Yol Çalıkuşu Kamuran Baybora'nın Oğlu Karaoğlan Senede Bir Gün Emin Hıçkırık Altay'dan Gelen Yiğit Karaoğlan Karaoğlan Karaoğlan Filmleri - Yönetmen (64 Film) Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu AB nin Yolları Taştan Emret Komutanım Ağa Kızı Şıh Senem Hababam Sınıfı: Merhaba Karate Can Ah Bir Zengin Olsam Sınır Keloğlan-Süperoğlan Borsa Demir Leblebi Yasemince Bizim Aile Süper Baba Tanrı Misafiri Kızlar Yurdu Duygu Çemberi Koltuk Belası Talih Kuşu Gülen Adam Samanyolu Uyanık Gazeteci İnatçı 1988 Sevimli Hırsız Öğretmen Deniz Yıldızı Aile Kadını Japon İşi Aile Pansiyonu Arkadaşım Ve Ben Milyarder Deli Deli Küpeli Yaygara 86 Şendul Şaban Gurbetçi Şaban Katma Değer Şaban Keriz Sosyete Şaban Şaban Papuçu Yarım Ortadirek Şaban Bir Sevgi İstiyorum Şabaniye En Büyük Şaban Aile Kadını Çarıklı Milyoner Şalvar Davası Doktor Civanım Gözüm Gibi Sevdim İffet Baş Belası Gırgıriye Gırgıriyede Şenlik Var Mutlu Ol Yeter Davaro Zübük Gol Kralı Sevgi Dünyası Umudumuz Şaban Şark Bülbülü Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor Sultan Cennetin Çocukları Tosun Paşa Filmleri - Yapımcı (1 Film) Şabaniye Filmleri - Senaryo (8 Film) Duygu Çemberi Arkadaşım Ve Ben Deli Deli Küpeli Sosyete Şaban Şendul Şaban Şabaniye Çarıklı Milyoner Gol Kralı Çalıkuşu Feride'yi Anadolu yollarına iten yakışıklı teyzeoğlu Kamuran ya da Reyhan'ın sevdalandığı şoför Mehmet, daha önce Mars'ın Kılıcı'nı bulmak üzere tehlikelerden tehlike beğenerek Roma yolunu tutan, bir yandan Vandal prensesiyle yatarken, bir yandan da önüne çıkan cellat Kuzmo'yu, Rahip Moro'yu ve bilimum canavarları öldüren Tarkan'dan başkası değildi. Yani anlayacağınız, o Yeşilçam'da çizgi kahramanlardan salon beyefendilerine, tarihi kişiliklerden idealist doktorlara, en karasevdalılardan en salak aşıklara kadar her rolün altından kalkabilmişti. Çünkü ne inanılmaz bakışları ve 1.85 boyu nedeniyle seçilmiş bir dergi güzeliydi, ne yarışma birincisi. Akademik eğitimli ve tanınmış bir oyuncu olarak gelmişti Yeşilçam'a. Daha ilkokuldayken Ankara'da arkasından ‘‘Kartal Tibet’’ diye sesleniyordu hayranları... Bugüne kadar tam 120 filmde başrol oynayan, 55 de film yöneten Kartal Tibet, geçtiğimiz cuma vizyona giren 56'ncı filmi Merhaba Hababam Sınıfı'yla yeniden gündemde. Uzun yıllardır oynamıyor, hem sinemada, hem tiyatroda yönetiyor. Ama çok kişi hatırlayamasa da, bu bir dönemin ünlü ve yakışıklı jönü, yine o dönemin Yüzüklerin Efendisi sayılabilirdi. Çünkü filmleri inanılmaz gişe yaparken, Tarkan'ın madalyonları, kurt kafalı kılıçları pazarlarda deli gibi satılıyordu... Adı çok takma gibi duruyor ama değil. Çoğu Yeşilçam oyuncusundan farklı olarak, sahiden adı Kartal, soyadı Tibet. Babası bu soyadını ‘‘Tibet yaylaları gibi hep yüksekte olsunlar’’ diye seçmişti. Bu yüzden Suat Yalaz, bir dönemin ünlü çizgi roman kahramanı Karaoğlan'ın filmleri için teklif götürdüğünde, ‘‘Adı Kartal, soyadı Tibet. Sanki ben bulmuşum gibi’’ demişti. Üstelik onu tanımadan önce çizmeye başladığı Karaoğlan, Kartal Tibet'e çok benziyordu. Bu tesadüfler Tibet'in hayatında ilk değildi; Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Yüksek Bölümü'nü bitiren ve hemen Devlet Tiyatrosu'nda Caligula piyesinde Caligula rolünü alan Kartal Tibet, bir Dünya Tiyatrolar Günü'nde, 27 Mart 1939'da dünyaya gelmişti. O yıl babası yeni mezun bir öğretmen, annesi ise henüz okulu bitirmemiş bir öğretmen adayı olduğu için, yıllar sonra yolunu kesip, ‘‘Oyununu izledim, ben sen bebekken altını çok temizlemiştim’’ diyerek onu rezil rüsva eden öğretmen teyzeler tarafından bakılmıştı aylarca. TİYATRODAN KAÇAMADI Gerçek birer Atatürk çocuğu olan öğretmen anne-babası nedeniyle okuma yazmayı beş yaşında söken Kartal Tibet, evde dedesine her gün Ulus gazetesini okur ama babası ilkokula başladığı gün sıkı sıkı tembihler: ‘‘Arkadaşlarının yanında sakın bildiğini belli etme, onlarla birlikte öğreniyormuş gibi yap!’’ O da dinler güya. Akşam evde o gün yaptığı resmi gösterir. İkinci Dünya Savaşı yılları olduğu için, aşağı bombalar sallayan savaş uçaklarını çizmiştir. Ve acemi resmine bir de altyazı koymuştur: Türk uçakları Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği topraklarını bombalarken... Okulun başarılı öğrencisi, şiir okuyucusudur. Nedense, müsamerelerin de baş aktörü. O zamanların Ankara'sında Yıldız Kenter gibi sanatçılar okullara gelip piyes koyar sahneye, orada ilgi çeker, Radyo Çocuk Kulübü'nde Ayşe Abla piyeslerinde başrolü konuşmaya başlar. Ardından Heyecan Başaran tutar kolundan, doğru Çocuk Tiyatrosu'na, Devlet Tiyatroları'ndaki yetişkin oyunlarında çocuk oyunculuğa... Annesinin maaşı 125 lirayken onun eve getirdiği para 90 lirayı bulur. Aynı şiirle, sırayla ilkokullararası, ortaokullararası, liselerarası, üniversitelerarası şiir yarışmalarının Ankara birincisi olan Kartal Tibet, beden eğitimi öğretmenliğinden sonra Hukuk Fakültesi'ni de bitirip avukat olan babası tarafından Hukuk'a, tiyatrodaki hocaları tarafından da oyunculuğa doğru itilir. Ama o ikisini de istemez; çünkü babası avukat olduktan sonra annesinden ayrılmış, avukatlık ona aile parçalayan bir meslek gibi görünmüştür. Tiyatroya gelince, o parıltılı dünyadan aklında daha çok sahne arkasındaki beklemeler, provalar, kavgalar, yani eziyet kısmı kalmıştır. Hem o sıralar dayısı İTÜ'de mimarlık okumaktadır ve o dayısıyla arkadaşlarına hayrandır. Yani mimar olmak ister. Bu arada Ankara'nın yıldız basketbolcularından da biridir. Ama annesiyle babasının ayrılışı, her ikisinin de yeniden evlenişi, 14 yaşında bir erkek çocuğu olarak daha çok annesini kıskanışı, gelen yeni kardeşler yüzünden biraz bocalar. Sanki gidecek yeri yokmuş hissine kapılır ve Konservatuvar'daki hocalarının karşısına çıkar. ‘‘Biz de seni bekliyorduk’’ cevabı alır ve 10, 10, 10 notlarıyla girer konservatuvara. Aslında basket topundan hiç ayrılamayacağını düşünmektedir o sırada ama konservatuvar binasına girer girmez, her odadan gelen arya, şarkı sesleriyle, koridorlarda dolaşan balerinlerle, tiyatro replikleriyle büyülenmiştir. Kendi de çok şaşar ama bir daha basket topunu eline alamaz. Almamaması gerektiği de okulu bitirir bitirmez Devlet Tiyatroları'nda başrole uygun görülmesinden bellidir zaten. 1961 yılında Ankara'nın ilk özel tiyatrosu Meydan Sahnesi'nin kurucularındandır. Burada dört piyes yönetir, 16'sında oynar. KAMERA ARKASINI SEVDİ O sıralar askere giden Göksel Arsoy'un yerine bir jön arandığı için film teklifleri gelmektedir ama o ‘‘Göksel Arsoy ne alıyorsa onu alırım’’ dediği için olmaz bir türlü. Üstelik o yıllarda annesinin, ellerinde mendillerle Türk filmine giden arkadaşlarıyla ‘‘bile bile ağlamaya gidilir mi?’’ diye ufaktan dalga geçen, sadece ecnebi film seyreden biridir! Yine de Suat Yalaz'ın Karaoğlan teklifi ve ‘‘siz hangi ücreti uygun görürseniz’’ cevabı nedeniyle Yeşilçam'a adımını atar; 1965 yılında, Karaoğlan-Altay'dan Gelen Yiğit filmiyle... Tabii önce at binme, dövüş gibi dersler alır. Dövüş sahnelerinde, sonraları ün yapacak Cüneyt Arkın mı iyidir acaba, o mu? ‘‘Tabii ki Cüneyt’’ der, ‘‘O daha çok kendini verdi bu işlere, kırılmadık yeri kalmadı zavallının. Gözükaraydı o, ben kendimi hep korudum.’’ Tabii film çok iş yapınca, Türk Sineması'nda Kartal Tibet dönemi başlar ve Tibet, dalga geçtiği teyzelerini daha çok ağlatacak pek çok melodrama imza atarak, hayatta hiçbir zaman büyük konuşmamak gerektiğini öğrenir! Ama Karaoğlan'dan sonra Sezgin Burak'ın çizgi kahramanı Tarkan'ın sinema versiyonlarında, Sarmaşık Gülleri'nden Boş Çerçeve'ye bir dolu melodramda, Zambaklar Açarken, Çalıkuşu gibi pek çok edebiyat uyarlamasında, salon komedilerinde, tarihi filmlerde rol aldığı oyunculuk kariyeri sadece on yıl sürer. Bütün bu yıllarda, onu seyretmeye can atan milyonlar oluşurken, o kamera arkasıyla ilgilenmeye başlar. Arkadaşları daha çok yönetmenler, kameramanlar, ışıkçılardır. Asıl dünyayı onların kurduğunu, diğerlerinin bunu yerine getirdiğini düşünür. Zaten birlikte çalıştığı usta yönetmenler, ona sık sık parçalar çektirmektedir. Bir de üstüne, meşhur ‘‘seks filmleri furyası’’ gelince... Altı ay kadar ara verdikten sonra bir gün Ertem Eğilmez'in kapısını çalar, Arzu Film'e girer. İlk kez 1977'de Tosun Paşa filmiyle yönetmenliğe adım atar. 20'den fazlasında Kemal Sunal'ın rol aldığı çoğu iyi gişe yapan 56 film yönetir. Mesela Şalvar Davası, Gırgıriye, Zübük, Gol Kralı, Davaro... Tabii sonra televizyon dönemi başladığı için, 12 dizinin, 200'den fazla bölümünü çeker. Mesela, Süper Baba, Borsa, Bizim Aile, Ah Bir Zengin Olsam... Bu arada adı içinden çıktığı Türk filmlerine uygun olarak ‘‘sert ve haşin’’ yönetmene çıkar ama olsun, o der ki: ‘‘Ben oyuncu yönetmeniydim daha çok, onlara ayna oldum. Hasbelkader oyuncu olmuşlardan çok iyilere kadar pek çok oyuncuyla uğraştım. Beğenmeyenler kendilerine baksın, kabiliyetli olanların hepsi beni beğeniyor.’’ Asıl yuvası tiyatroyu da unutmaz, oyun sahnelemeye devam eder. Gerçi önümüzdeki yıl emekliliği gelecektir ama halen Devlet Tiyatroları'nda yönetmendir. Bugüne kadar İstanbul, Ankara, Trabzon, Adana, İzmir ve Bursa'da 10 oyun sahneye koymuştur. Emekli olsa da devam edeceğini söyler, televizyonda da ‘‘başı sonu belli, eli yüzü düzgün, oyuncuların komik değil doğal olduğu, olayların kör gözüm parmağına olmadığı’’ diziler yapmanın peşindedir. HALKA ULAŞMANIN YOLU O, bugün televizyonlarda döne döne gösterilen pek çok filmin yakışıklı başrol oyuncusu, yönetmeni. Evet belki çoğu, sanatsal kaygısı olmayan, ‘‘kolay’’ filmler ama o hepsinin altında bir mesaj olmasına, hepsinin drama kurallarına uymasına dikkat ettiğini söylüyor. Önemli bir amacı da ‘‘halkı eğitmek’’ olan Devlet Tiyatroları'ndan sonra, Ankara Meydan Sahnesi'nde de ‘‘gişe’’yi seçmiş, sulu olmayan hafif oyunlar sahneye koymuştu. Çünkü derdi hep, tiyatro ve sinema salonlarının boş kalmaması oldu. Üst sınıf diye bir şey yoktu, hikaye ‘‘dinlemek isteyene’’ anlatılırdı ona göre. Sinema salonları 2500 kişilikse, bir seansta hepsi dolmalıydı, bir koltuk boşsa bir eksik var demekti. Bir de ‘‘halka ulaşmanın en iyi yolu komedidir’’ sonucuna varmıştı: ‘‘Çünkü hep ağlayan bir milletiz, dünya ağlıyor. Ağlamak kolay, güldürmek çok zor. Güldürebiliyorsan ne güzel, ama onun altında da birtakım zevkleri ona sunmalı, düşündürmelisin. Kemal Sunal filmlerinde bu içerik mevcuttur, ondan yaşıyor, sadece şaklabanlık yapılmıyor orada. Onun öyle konuşması halkın hoşuna gidiyordu ama söylediği şeyler önemliydi.’’ Kaynak= Hürriyet - -Gişelerin efendisi Kartal Tibet |
Saat: 19:39 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık