ANALİTİK FELSEFE Analitik felsefe pozitivizmin 20.y.y. da çağdaş bir görünüm almış şeklidir.Neopozitivizm (yeni olguculuk) ya da mantıkçı pozitivizm olarak da bilinen bu anlayışa göre,felsefenin asıl uğraş alanı dildir. Bu yaklaşıma göre felsefe;varlık,değer ve Tanrı üstüne,doğruluğu test edilemeyen öğretiler öne sürmemelidir.Felsefenin görevi dildeki kavramları çözümlemektir. Bu felsefe anlayışına göre bilime dayanan bilgi doğru bilgidir..Bir bilginin doğru olup olmadığını anlamak için de bilginin analizi gerekir.Bu amaçla bilimin kullandığı önermelerin kuruluşu ve yapısı incelenir.Bu dil analizidir. Analitik felsefeye göre felsefede ortaya çıkan sorunlardan birisi bulanık (açık-seçik olmayan)mantıksal çıkarımlar;diğeri değişik anlamları olan sözcüklerin bir birine karıştırılmasıdır.Bu nedenlerden kaynaklanan sorunları çözmek için de ;bulanık mantıksal çıkarımlar yerine açık-seçik mantıksal çıkarımlar oluşturmak ve tek anlamlı sözcüklerden oluşan yapay bir dil sistemini kurmak gerekir. Bu akımın başlıca temsilcileri;Ludwig Witgenstein,MoritzSchlick,Rudolf Carnap ve Hans Reichenbach’tır. L.Witgenstein(1889-1951): Witgenstein,dili kullanmanın ve dili anlamanın,insanları sıradan şeylerden ayıran en önemli özellik olduğunu belirtir. O’na göre dil dünyayı resmetmek suretiyle dünyayı temsil eder.Bu yüzden önermeler,olguların tasvirleri ve olguların resimleridir.Öte yandan önermeler düşüncelerin dile gelmeleridir. Filozof daha sonra bu dil anlayışını değiştirerek başka bir dil görüşü geliştirmiştir.Bu yeni dil anlayışı ile dile doğal bir insan fenomeni,toplumsal bir fenomen (birden fazla insanın benimsediği kuralların varlığı ile işleyebilen bir fenomen) olarak yaklaşmıştır. O’na göre felsefe,sayılıp dökülecek bir öğreti bütünü değil bir faaliyettir.Filozofa düşen felsefik kuramlar geliştirmek değil,dilin nasıl kullanıldığını göstermektir. Analitik felsefe dil analizi eleştirisi yoluyla felsefi problemleri doğrularken onları “anlamsız” ve “anlamlı” olarak bir ayırıma tutar. Metafiziğin konusuna giren problemler,anlamsız ve sözde problemlerdir.Tek tek bilimlerin çözebileceği problemler de ilgili bilim dallarını ilgilendirir.Bu durumda felsefeye sadece mantık ve bilgi kuramı kalır.Böylece felsefe araştırmaları sınırlandırılmış olur. Felsefede mantıksal dil çözümlemeleriyle doğrulanabilen önermeler anlamlı olarak kabul edilir.Böylece felsefenin konusu gerçek ya da düşünsel nesneler olmaktan çıkar,bilimsel önermelere ve kavramlara indirgenmiş olur. |
Frege: Wismar'da doğdu. 1869'da Jena Üniversitesi'nde öğrenime başladı ve iki yıl sonra, 1873'te Felsefe Doktoru unvanını aldığı Göttingen'e taşındı. İki yıl sonra Jena'ya döndü ve matematik dersleri vermeye başladı. Matematik alanında 1879'da doçent ve 1896'da profesör oldu. 1925'de Bad Kleinen'de öldü. Aristo'dan sonraki zamanların en büyük mantıkçısı kabul edilir. 1879'da yayınladığı, devrim niteliğindeki Begriffsschrift veya Kavram Yazısı, Aristo'dan beri nüfuzunda bir değişiklik olmayan eski Terim Mantığı'nın yerini alarak mantığın tarihinde yeni bir dönemi haber veriyordu. Begriffsschrift bugün matematiğin her alanında kullanılan nicelikleme gibi, Orta Çağ'ın Çoklu Genelleme Problemi'ne çözüm getiren kavramlar ve fonksiyon ve değişkenlerin açık bir şekilde konumlandırılması gibi özellikleriyle temelleri sarstı. Frege, Önermeler Mantığı ve kendi icadı Yüklem Mantığı'nın aksiyomatikleştirilmesini oluşturan kişidir. Bertrand Russell'ın Tarifler Teorisi ve Russell ile Alfred North Whitehead'in Principia Mathematica 'sı için son derece temel bir kavram olan nicelikleme de yine Frege'ye aittir. Çalışmaları kendi döneminde geniş ölçüde tanınmamış ve fikirleri, özellikle Giuseppe Peano ve Russell gibi, etkilediği insanlar aracılığıyla yayılmıştır. Ludwig Wittgenstein ve Edmund Husserl da felsefî açıdan etkilediği kaydadeğer insanlardır. Frege, en temelinde önerme'nin fonksiyon-argüman analizi, özel isimlerin anlam ve gönderim tefriki, kavram ve nesne tefriki ve bağlam prensibinin geliştirilmesi bulunan, Lisan Felsefesi'ne yaptığı derin sistematik katkılarla Analitik Felsefe'nin kurucularından sayılır. Edmund Husserl ve Max Schröder gibi zamanının önde gelen bir çok mantıkçı ve felsefecisiyle yazışmıştır. Frege, mantıkçılığın -- matematiğin mantığa indirgenebileceği düşüncesinin önde gelen ilk savunucusudur. Grundgesetze der Arithmetik isimli çalışmasında, aritmetiğin kanunlarını mantıktan çıkarmaya tevessül eder. (Masraflarını kendi karşıladığı) ilk cildi yayınladığında, Russell, ismiyle anılan paradoksu keşfetmiş ve Grundgesetzenin aksiyomlarının bu çelişkiye yol açtığını ifade etmiştir. Frege, bu paradoksun varlığını kabul edip, kitabın ikinci cildinin ek kısmında bu soruna yol açtığını düşündüğü aksiyomu belirtmişse de, aksiyomlarında tatmin edici bir değişikliğe gidememiştir. Russell ve John Von Neumann'ın sonraki çalışmalarında, bu problemin nasıl çözümleneceği yer almıştır. Buna ve Russell'ın Frege'ye olan övgüsündeki cömertliğe karşın, yaşamı boyunca üne kavuşmamış ve --Tractatus ve Felsefî Soruşturmalar'da fikirleri Frege'nin mantık ve dil alanındaki kavramları etrafında dönen-- Ludwig Wittgenstein üzerindeki etkisi olmasa, bir filozof olarak değerinin hiç bir zaman anlaşılmayabileceği düşünülmüştür. Frege üzerindeki önemli otoriteler arasında Michael Dummett, Günther Patzig, Hans Sluga, Terence Parsons ve Vincent Riolo sayılabilir. |
Analitik Felsefe ANALİTİK FELSEFE Analitik felsefe pozitivizmin 20. yüzyılda çağdaş bir görünüm almış şeklidir. Neo-pozitivizm ya da mantıkçı pozitivizm olarak da bilinen bu anlayışa göre felsefenin asıl uğraş alanı dildir. Bu yaklaşıma göre felsefe; varlık, değer ve tanrı üstüne doğruluğu test edilemeyen öğretiler öne sürmemelidir. Felsefenin görevi dildeki kavramları çözümlemektir. Bu felsefe anlayışına göre bilime dayanan bilgi doğru bilgidir. Bir bilginin doğru olup olmadığını anlamak için de bilginin analizi gerekir. Bu amaçla bilimin kullandığı önermelerin kuruluşu ve yapısı incelenir. Bu da dil analizidir. Analitik felsefeye göre felsefede ortaya çıkan sorunlardan birisi bulanık mantıksal çıkarımlar; diğeri değişik anlamları olan sözcüklerin bir birine karıştırılmasıdır. Bu nedenlerden kaynaklanan sorunları çözmek için de bulanık mantıksal çıkarımlar yerine açık-seçik mantıksal çıkarımlar oluşturmak ve tek anlamlı sözcüklerden oluşan yapay bir dil sistemini kurmak gerekir. Bu akımın başlıca temsilcileri; Ludwig Witgenstein, Moritz Schlick, Rudolf Carnap ve Hans Reichenbach’tır. L. Witgenstein (1889-1951): Witgenstein, dili kullanmanın ve dili anlamanın, insanları sıradan şeylerden ayıran en önemli özellik olduğunu belirtir. Ona göre dil, dünyayı resmetmek suretiyle temsil eder. Bu yüzden önermeler, olguların tasvirleri ve olguların resimleridir. Öte yandan önermeler düşüncelerin dile gelmeleridir. Filozof daha sonra bu dil anlayışını değiştirerek başka bir dil görüşü geliştirmiştir. Bu yeni dil anlayışı ile dile doğal bir insan fenomeni, toplumsal bir fenomen (birden fazla insanın benimsediği kuralların varlığı ile işleyebilen bir fenomen) olarak yaklaşmıştır. Ona göre felsefe, sayılıp dökülecek bir öğreti bütünü değil bir faaliyettir. Filozofa düşen felsefik kuramlar geliştirmek değil, dilin nasıl kullanıldığını göstermektir. Analitik felsefe dil analizi eleştirisi yoluyla felsefi problemleri doğrularken onları “anlamsız” ve “anlamlı” olarak bir ayırıma tutar. Metafiziğin konusuna giren problemler, anlamsız ve sözde problemlerdir. Tek tek bilimlerin çözebileceği problemler de ilgili bilim dallarını ilgilendirir. Bu durumda felsefeye sadece mantık ve bilgi kuramı kalır.Böylece felsefe araştırmaları sınırlandırılmış olur. Felsefede mantıksal dil çözümlemeleriyle doğrulanabilen önermeler anlamlı olarak kabul edilir. Böylece felsefenin konusu gerçek ya da düşünsel nesneler olmaktan çıkar, bilimsel önermelere ve kavramlara indirgenmiş olur. Frege: Wismar'da doğdu. 1869'da Jena Üniversitesi'nde öğrenime başladı ve iki yıl sonra, 1873'te Felsefe Doktoru unvanını aldığı Göttingen'e taşındı. İki yıl sonra Jena'ya döndü ve matematik dersleri vermeye başladı. Matematik alanında 1879'da doçent ve 1896'da profesör oldu. 1925'de Bad Kleinen'de öldü. Aristo'dan sonraki zamanların en büyük mantıkçısı kabul edilir. 1879'da yayınladığı, devrim niteliğindeki Begriffsschrift veya Kavram Yazısı, Aristo'dan beri nüfuzunda bir değişiklik olmayan eski Terim Mantığı'nın yerini alarak mantığın tarihinde yeni bir dönemi haber veriyordu. Begriffsschrift bugün matematiğin her alanında kullanılan nicelikleme gibi, Orta Çağ'ın Çoklu Genelleme Problemi'ne çözüm getiren kavramlar ve fonksiyon ve değişkenlerin açık bir şekilde konumlandırılması gibi özellikleriyle temelleri sarstı. Frege, Önermeler Mantığı ve kendi icadı Yüklem Mantığı'nın aksiyomatikleştirilmesini oluşturan kişidir. Bertrand Russell'ın Tarifler Teorisi ve Russell ile Alfred North Whitehead'in Principia Mathematica 'sı için son derece temel bir kavram olan nicelikleme de yine Frege'ye aittir. Çalışmaları kendi döneminde geniş ölçüde tanınmamış ve fikirleri, özellikle Giuseppe Peano ve Russell gibi, etkilediği insanlar aracılığıyla yayılmıştır. Ludwig Wittgenstein ve Edmund Husserl da felsefî açıdan etkilediği kaydadeğer insanlardır. Frege, en temelinde önerme'nin fonksiyon-argüman analizi, özel isimlerin anlam ve gönderim tefriki, kavram ve nesne tefriki ve bağlam prensibinin geliştirilmesi bulunan, Lisan Felsefesi'ne yaptığı derin sistematik katkılarla Analitik Felsefe'nin kurucularından sayılır. Edmund Husserl ve Max Schröder gibi zamanının önde gelen bir çok mantıkçı ve felsefecisiyle yazışmıştır. Frege, mantıkçılığın -- matematiğin mantığa indirgenebileceği düşüncesinin önde gelen ilk savunucusudur. Grundgesetze der Arithmetik isimli çalışmasında, aritmetiğin kanunlarını mantıktan çıkarmaya tevessül eder. (Masraflarını kendi karşıladığı) ilk cildi yayınladığında, Russell, ismiyle anılan paradoksu keşfetmiş ve Grundgesetzenin aksiyomlarının bu çelişkiye yol açtığını ifade etmiştir. Frege, bu paradoksun varlığını kabul edip, kitabın ikinci cildinin ek kısmında bu soruna yol açtığını düşündüğü aksiyomu belirtmişse de, aksiyomlarında tatmin edici bir değişikliğe gidememiştir. Russell ve John Von Neumann'ın sonraki çalışmalarında, bu problemin nasıl çözümleneceği yer almıştır. Buna ve Russell'ın Frege'ye olan övgüsündeki cömertliğe karşın, yaşamı boyunca üne kavuşmamış ve --Tractatus ve Felsefî Soruşturmalar'da fikirleri Frege'nin mantık ve dil alanındaki kavramları etrafında dönen-- Ludwig Wittgenstein üzerindeki etkisi olmasa, bir filozof olarak değerinin hiç bir zaman anlaşılmayabileceği düşünülmüştür. Frege üzerindeki önemli otoriteler arasında Michael Dummett, Günther Patzig, Hans Sluga, Terence Parsons ve Vincent Riolo sayılabilir. |
Analitik felsefe Vikipedi, özgür ansiklopedi Yirminci yüzyılın geleneksel felsefi bakış açılarını redderek kurulmuş bir felsefe okulu. Analitik felsefe dışında Analiz, Lingüistik Analiz, Mantıkçı Analiz, Felsefi Analiz, Sıradan Dil Felsefesi, Cambridge Analiz Okulu ve Oxford Felsefesi gibi adlarla anılır. Analitik felsefe İngilizce konuşan ve Kuzey İskandinav ülkelerindeki yaygın bir felsefi anlayıştır. Kıta felsefesi ise daha çok ana dili İngilizce olmayan ülkelerdeki felsefi akımdır. Kurucuları ve Üyeleri Analitik felsefenin kurucuları Cambridge filozofları G.E.Moore ve Bertrand Russell olmakla birlikte her iki filozof da Alman filozofu ve matematikçi Gottlob Frege ve analitik filozofun öncülerinden olan ve Alman ve Avusturya asıllı Ludwig Wittgenstein, Rudolf Carnap, Kurt Gödel, Karl Popper, Hans Reichenbach, Herbert Feigl, Otto Neurath ve Carl Hempel gibi isimlerden etkilenmişlerdir. İngiltere'de Russell ve Moore'u C. D. Broad, L. Stebbing, Gilbert Ryle, A. J. Ayer, R. B. Braithwaite, Paul Grice, John Wisdom, R. M. Hare, J. L. Austin, P. F. Strawson, William Kneale, G. E. M. Anscombe ve Peter Geach, Amerika'da ise Max Black, Ernest Nagel, C. L. Stevenson, Norman Malcolm, W. V. Quine, Wilfrid Sellars ve Nelson Goodman Avustralya'da A. N. Prior, John Passmore ve J. J. C. Smart takip etmişlerdir. Temel Yaklaşımı Analitik felsefe Hegel kökenli Mutlak Gerçeklik kavramı ve idealist sentezine karşı bir reaksiyonu temsil eder. İdealist felsefedeki gerçeğin görünüşlerden büsbütün bağımsız olduğu ve felsefenin de bu bağımsız alanla ilgilendiği kabul edilmekteydi. Analitik felsefede ise felsefenin işlevinin duyularımızdan bağımsız olduğu varsayılan veya inanılan alanla ilgili spekülasyon yapmak değil bilgi dediğimiz şeyin hangi anlamda bir bilgi olduğunu lingüistik araştırmalarla analiz etmek ve felsefeden entelektüel kargaşa veya yanlış anlama gelen ve hatta yanlış sorulan soruları ayıklamak olduğunu kabul edilmektedir. Terimin Kullanılışı
Serbest Pazar Analitik felsefe muhtemelen Hegel ve Hegelci filozoflarla ilişkisi koparmasından ötürü tarihinde politik görüşlerle ilgili söyleyecek çok az sözü olmuş ancak 1950'ler ve sonrasındaki bir seri makalesiyle John Rawls bu tavrı radikal biçimde değiştirmiş ve liberal refah devleti savunusunu felsefi zemine kaydırmıştır. Rawls'ın meslekdaşı Robert Nozick'in Anarchy, State ve Utopia kitaplarında da aynı yaklaşımın sürdürüldüğü ve serbest pazar özgürlükçülüğünü savunulduğu görülmektedir. Analitik Marksizm Siyaset felsefesinde yaşanan bir başka gelişme de Analitik Marxizm olarak bilinen okulun ortaya çıkışıdır. Bu okulun üyeleri analitik felsefenin tekniklerini modern sosyal bilimlerin rasyonel seçim teorisi araçlarını da kullanarak Karl Marx ve izdeşlerinin görüşlerini açıklamakta kullanmaktadırlar. Bu okulun en tanınmış üyesi Oxford Üniversitesi filozoflarından G.A.Cohen'in 1978 tarihli "Karl Marx's Theory of History: A Defence" kitabı bu okulun doğuşunu temsil eder. Diğer önemli analitik marksistlerden bazıları ekonomist John Roemer, toplumbilimci Jon Elster ve sosyolog Erik Olin Wright. Analitik,prensibin refuse edilmis mestolojisidir.. |
Analitik Felsefe Aslında Yeni Pozitivizm (Neo-posİtİvİsm) ya da Mantıksal Pozitivizm (Logical Positi-vism) olarak orlaya çıkan, ancak "pozitivizm" terimini yeterli bulmayarak "modern deneycilik", "mantıksal deneycilik", "bilimsel deneycilik", "bilimsel felsefe", "analitik felsefe" nİtcle-mclcrinekonu olan pozitivizmin çağdaş biçimlerinden biridir. Başta Anglosakson ülkeleri yani, Amerika ve İngiltere olmak üzere İskandinav ülkelerinde yaygınlık kazanmış dil çözümlemelerine dayalı felsefe yöntemini geliştiren ve felsefenin görevini mantıksal dil çözümtemeleriyle sınırlayan felsefe akımlarının tümüne analitik felsefe denir. Analitik felsefe anlayışına göre felsefenin görevi, geleneksel felsefi sorunların içeriğini dil analizleriyle açıklamaktır. Bu bakımdan analiz sırasında tüm felsefi sorunlar ya aldatıcı, ya da lek tek bilimlerin alanına girdikleri için onlarca çözülebilecek sorunlar olarak görülür. 1930'larda, mantıkçı pozitivizm ve özellikle "Viyana çevresi" (VViencr Kreis)'nin Fizikalİst sisteminden ayrılan analitik felsefe 1950'lerde hakim pozitivizm akımı durumuna gelecektir. Analitik felsefe, yöntem anlayışı bakımından iki tutumu kendi içinde barındırır: Bunlardan birincisi, biçimsel mantığa yönelik "Viyana Çevresi"nİn anlayışını paylaşan dar anlamda çözümleyici felsefedir. Rudotf Carnap, Nel-son Goodman, NVİllard van Orman Ouİnc, A.Pap gibi filozoloflar bu anlayışı savunurlar. İkincisi "Oxford Okulu"ndan kaynaklanan, özellikle de Ludwig Wittgenstein'den etkiler taşıyan "dilbİlimscl çözümleme" felsefesi. J. Wİsdom, John Langshavv Austin, Gilberl Ry-!e bu ununum temsilcileridir. Çağdaş analitik felsefe, diyalektiğe olduğu kadar maddeciliğe de karşıdır. Bunun yanında tümeller konusunun tartışılmasında Platon-culuğa (mesela A.Pap gibi) olduğu kadar nominalizme (mesela Goodman, Quine) de eğilim gösterirler. Ayrıca bilim İle dünya görüşü arasında kesin bir ayrımı Öngörürler. Analitik felsefeye göre, felsefi sorunlar ya karmaşık veya bulanık mantıksal çıkarımlar dolayısıyla, ya da değişik anlamlarla o anlamları İfade eden kelimelerin birbirlerine karıştırılması nedeniyle meydana çıkmaktadırlar. Bu türden sorunlardan kurtulmak için; a) Anlamlı çıkarımların ideal mantıksal modellerinin kurulması ve b) Dilbİlimscl analizle mümkün olur. Ne var ki analitik felsefe, kavram İle kelimeyi özdeşleştirmek ve yapay bir dil anlayışına bağlanmak sureliyle önemli bir yanlışlığa düşer. Yine "gündelik dil" kavramları da belirsizlikten kurtulamamakiadır.Niiekim bazıları "a-nalitik"in mutlak felsefi öngörüsüzlüğc veya öngereksizliğe dayanması şartının istenİleme-yeceğini kabul etmek durumunda kalmışlardır. Bu bakımdan, temelde metafiziği reddetmelerine rağmen, İster istemez ona belli bir varlık hakkının tanınması gerektiğini itiraf etmek zorunda kalmışlardır. Sözgelimi G.Ryle Psişe ile ilgili sözcüklerin analizinde davranışçı bir tutuma ulaşırken, felsefeyle uğraşmayı öznenin ruhsal bir rahatsızlığının belirtisi şeklinde gören J.VVisdom, dilbİlimscl analizi Fre-ud'un psikanatiziyle uzlaştırmaya yönelmiştir. Öte yandan analitik felsefenin felsefi dünya görüşüne ait sorunları düşünce alanından uzaklaştırma çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. ABD'deki "genel semantik", dİlbilİmsel analiz felsefesine sıkı bir şekilde bağlıdır. Genel semantİkçiler, dil çözümlemesini her şeyden önce toplumsal olayların açıklama aracı olarak değerlendirirler. Bunun gibi toplumsal çatışmaların da, kendi nedenlerinin günlük dildeki bazı yetersizliklerden, kelimelerin bir çok anlamlara gelmelerinden ve bunun doğurduğu "yanlış anlamalar"dan kaynaklandığım ileri sürerler. Fakat toplumsal çalışmaların bu denli bilim dışı bîr nedenle açıklanması kabul edilir bir şey değildir. Ne var ki, analitik felsefenin temsilcilerinin modern mantığı geniş ölçüde kullanmaları mantık ve matematik araştırmalarının önem kazanmasına neden olmuştur. Onlara göre felsefi birgerçeklik bilgisi olmadığına göre, felsefe araştırmaları mantık, bilgi veya bilim teorisi ve temel araştırmalar ile sınırlanmalıdır. Yani felsefe "bilimlerin sultam" olma iddiası yerine, bilimsel bilginin "hizmetçisi", yardımcısı olarak görmelidir kendini. Felsefe araştırmalarının konusu ise, reelveya ideal nesneler veya olaylar değil, bilimsel olan önermeler ve kavramlardır. Bu nedenle mantık ve bilgi teorisi sorunları yanında mantıksal dil anali/.lcrı-ni de temel olarak alanlar görülmüştür. Mantıksal doğruluklar "her olabilir evrende" gı\vı 1İ olan, doğru önermeleri oluştururlar. Dilsel çalışmalar alanında ağırlık günlük dilin çözümlenmesine verildiği gibi (Wittgcnstein ve taraftarları gibi), bazan da günlük dil mantıksal yetersizliği dolayısıyla bir yana bırakılıp onun yerine yapma bir dil sistemi, yani kesin kurallara göre kurulmuş bir yapma dil sistemi konmaya çalışılır (Carnap'da olduğu gibi). Aslında bu tutumun temelinde Frege'nin yolunda giderek günlük dilin temciden yetersiz olduğu, onun için mantığıııki gibi dillere başvurmak gerektiği düşüncesi etkin olmuştur. Fakat Wittgenstein'ın "Traaaius"ta ifade ettiği ilk dönem felsefesini eleştirmesi ve Pltilo-sophical Invesiigatİons'da bütünüyle farklı bir tutuma yönelmesinden sonra sorun değişime uğramıştır. Bu arada Austin ile Ryle'ın öncülük ettikleri "günlük dil felsefesi", ikinci Witt-genstein'in tutumunu sürdürmeye yönelmiş, dolayısıyla günlük dilin kılı kırk yaran bir analizinin felsefi değerine dikkat çekilmiştir. (SBA) |
Analitik Felsefe Nedir? Analitik felsefe akımı, 1900'lü yılların geleneksel düşünce sistemlerini eleştirerek kurulan ve felsefesini bu yönde geliştiren bir felsefe okuludur. Bu akım, analitik felsefe dışında; Analiz, Lingüistik Analiz, Mantıkçı Analiz, Felsefi Analiz, Sıradan Dil Felsefesi, Cambridge Analiz Okulu ve Oxford Felsefesi gibi adlarla anılır. Analitik felsefe İngilizce konuşan ve Kuzey İskandinav ülkelerindeki yaygın bir felsefi anlayıştır. Kıta felsefesi ise daha çok ana dili İngilizce olmayan ülkelerdeki felsefi akımdır. Doktrin olarak Analitik felsefeyle çoğunlukla mantıkçı pozitivizm ve mantıkçı atomculuk ve daha az yakın anlamla sıradan dil felsefesi ve yukarıda sayılanların bazı bileşkeleri kastedilmektedir. Bu üç akımın Analitik felsefe başlığı altında ele alınmasının sebebi her üçünün de felsefenin ana işlevini analizde görmelerinden ileri gelmektedir. Analiz ile kastedilen dilin kullanılışı ve işleviyle ilgili analizdir ve geçmişte felsefi problem alanı içinde görülen bu problemlerin bir kısmı bu analiz sonucunda felsefe alanının dışına çıkarılır. Terim 1950'lere kadar bu manada kullanılmış ancak bu tarihlerde önde gelen analitik filozoflar belirli araştırma alanlarıyla ilgilenmeye başlayınca çağdaş analitik filozoflardan ancak birkaçı yukarıda adı geçen okullara bağlı kalmaya devam etmiştir. Modern analitik felsefeyi mantıkçı pozitivizm ile eşitlemek veya mantıkçı pozitivizme benzer görmek yaygın yapılan bir hatadır. Analitik felsefe, muhtemelen Hegel ve Hegelci filozoflarla ilişkisini koparmasından ötürü tarihinde politik görüşlerle ilgili söyleyecek çok az sözü olmuş ancak 1950'ler ve sonrasındaki bir seri makalesiyle John Rawls bu tavrı radikal biçimde değiştirmiş ve liberal refah devleti savunusunu felsefi zemine kaydırmıştır. Rawls'ın meslekdaşı Robert Nozick'in Anarchy, State ve Utopia kitaplarında da aynı yaklaşımın sürdürüldüğü ve serbest pazar özgürlükçülüğünü savunulduğu görülmektedir. Siyaset felsefesinde yaşanan bir başka gelişme de Analitik Marxizm olarak bilinen okulun ortaya çıkışıdır. Bu okulun üyeleri analitik felsefenin tekniklerini modern sosyal bilimlerin rasyonel seçim teorisi araçlarını da kullanarak Karl Marx ve izdeşlerinin görüşlerini açıklamakta kullanmaktadırlar. Bu okulun en tanınmış üyesi Oxford Üniversitesi filozoflarından G. A. Cohen'in 1978 tarihli "Karl Marx's Theory of History: A Defence" kitabı bu okulun doğuşunu temsil eder. Diğer önemli analitik marksistlerden bazıları ekonomist John Roemer, toplumbilimci Jon Elster ve sosyolog Erik Olin Wright'dır. Analitik Felsefe Akımının Kurucuları ve Üyeleri Analitik felsefenin kurucuları Cambridge filozofları G. E. Moore ve Bertrand Russell'dir. Bu filozoflar; Gottlob Frege, Ludwig Wittgenstein, Rudolf Carnap, Kurt Gödel, Karl Popper, Hans Reichenbach, Herbert Feigl, Otto Neurath ve Carl Hempel gibi isimlerden etkilenmişlerdir. Russell ve Moore'u İngiltere'de C. D. Broad, L. Stebbing, Gilbert Ryle, A. J. Ayer, R. B. Braithwaite, Paul Grice, John Wisdom, R. M. Hare, J. L. Austin, P. F. Strawson, William Kneale, G. E. M. Anscombe ve Peter Geach; Amerika'da ise Max Black, Ernest Nagel, C. L. Stevenson, Norman Malcolm, W. V. Quine, Wilfrid Sellars ve Nelson Goodman Avustralya'da A. N. Prior, John Passmore ve J. J. C. Smart takip etmişlerdir. Analitik Felsefe Anlayışı Analitik felsefe Hegel kökenli "Mutlak Gerçeklik" kavramı ve idealist sentezine karşı bir reaksiyonu temsil eder. İdealist felsefede; gerçeğin görünüşlerden büsbütün bağımsız olduğu ve felsefenin de bu bağımsız alanla ilgilendiği kabul edilmekteydi. Analitik felsefede ise felsefenin işlevinin duyularımızdan bağımsız olduğu varsayılan veya inanılan alanla ilgili spekülasyon yapmak değil, bilgi dediğimiz şeyin hangi anlamda bir bilgi olduğunu lingüistik araştırmalarla analiz etmek ve felsefeden entelektüel kargaşa veya yanlış anlama gelen ve hatta yanlış sorulan soruları ayıklamak olduğu kabul edilmektedir. Kaynak:Fenomen |
Saat: 04:33 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık