MsXLabs
Sayfa 1 / 2

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Ekonomi (https://www.msxlabs.org/forum/ekonomi/)
-   -   Para ve Paranın Tarihçesi (https://www.msxlabs.org/forum/ekonomi/10939-para-ve-paranin-tarihcesi.html)

sisi 23 Şubat 2005 15:30

Para ve Paranın Tarihçesi
 
1 ek

para

Alıntıdaki Ek 66054

malların alım ve satımında kullanılan değişim aracı.

Fiyatlarla değerleri ifade eden bir araç olan para insanlar ve ülkeler arasında el değiştirerek ticari etkinliklerin yürütülmesini sağlar. Aynı zamanda temel servet ölçüsüdür.
İktisat kuramında para kavramının önemli bir yeri vardır. Taşıma ve ölçme kolaylığı sağlamak gibi özellikleri bulunan paranın asıl önemi, biçiminden ve yapıldığı maddeden çok mal ve hizmet alımında herkesin benimsediği bir ödeme aracı olmasında yatar. Eskiden, aralarında deniz kabuğu, boncuk, taş ve sığırın da bulunduğu, değeri olan çeşitli mallar para olarak kullanılmıştır. Ama 17. yüzyıldan beri temel para biçimleri metal para, kâğıt para ve kaydî paradır.

İktisat kuramına göre paranın birbiriyle ilişkili dört ayrı işlevi vardır:
1) Mal ve hizmet alışverişinde, ayrıca borç yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde herkesçe benimsenmiş bir ödeme aracı olması;
2) fiyat sisteminin işlemesini kolaylaştıran ve hesapların tutulmasını, maliyet, kâr ve zararın belirlenmesini sağlayan ortak bir değer ölçüsü ve hesap birimi olması;
3) vadeli ödemelerde ve kredili işlemlerde standart birim olarak kullanılması; para olmasaydı, borç alıp vermede herkesçe benimsenmiş bir kural bulunmayacak ve kredili işlemlerin günümüzde ekonomide oynadığı önemli rol gerçekleşmeyecekti;
4) tasarruf, servet ve saklama aracı olması; paranın bu işlevi, istendiğinde satın alma gücüne çevrilebilir bir birikimi olanaklı kılar. Likiditesi tam olan, yani anında başka mallara çevrilebilen tek değişim aracı paradır.

Metal paranın değişim aracı olarak kullanılışı İÖ 7. yüzyıl sonlarına değin iner. Özellikle altın ve gümüş sikkeler uzun bir dönem en yaygın kullanılan metal para niteliğini kazandı (bak. altın standardı; gümüş standardı). 18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında bankalar uygun miktarlarda değeri temsil eden banknot (ya da kâğıt para) basmaya başladılar. Önceleri banknotların altın ya da gümüşe çevrilebilirliği garanti ediliyordu. Zamanla bu garanti ortadan kalktı ve merkez bankasınca çıkarılan ve ülke içinde tedavülü zorunlu olan kâğıt para modern ekonomilerde temel değişim aracı haline geldi.

Para bireyler açısından, metal ve kâğıt paralarla banka ve başka mali kurumlarda tutulan, hemen kullanılabilir mevduatlardan oluşur. Ama ekonomik açıdan toplam para arzı, yukarıdaki biçimde tanımlanan para toplamının çok üstündedir. Bunun nedeni mali kurumlara yatırılan paranın büyük bölümünün kredi biçiminde dolaşıma yeniden dönerek piyasadaki toplam para miktarını birkaç kat artırmasıdır. Gerçekte modern mali sistemlerde para arzının hesaplanmasında çeşitli mevduat ve kredi türleriyle ticari senetler de dikkate alınır ve ödemelerde kullanılabilen her araç para sayılır. Ekonomik politika tartışmalarında para arzı kavramı giderek artan bir önem kazanmıştır. Günümüzde, para arzı içinde alınabilecek farklı nitelikteki para türlerinden söz edilmektedir. Örneğin, para benzerleri terimi (near money), menkul kıymetler, sigorta poliçeleri ve konut kredileri gibi likiditesi yüksek, kısa sürede paraya çevrilebilir varlıkları; kaçak sermaye (hot money), geçici kâr amacıyla kısa vadeli olarak bir ülkeden başkasına akan fonları; kısa vadeli borç (call-money), talep edildiğinde geri ödenen kısa vadeli kredileri; günlük borç ise (overnight money) bir gün içinde geri ödenmesi zorunlu kredileri belirtir.

para koleksiyonculuğu


az ya da çok değerli her türlü kâğıt ya da metal paranın ve aynı amaçla kullanılan nesnelerin düzenli bir biçimde toplanması.
Para koleksiyonculuğu İtalya’da Rönesans’ta başladı. 14. yüzyılda şair Petrarca’ nın topladığı Antik Çağ paraları bunun ilk örneklerinden biriydi. 15. ve 16. yüzyıllarda pek çok soylu, para koleksiyonculuğuyla uğraştı. Bu dönemde özellikle Eski Yunan ve Roma paralarını toplamak önem kazanmıştı. Dökümle ya da sahte kalıp kullanarak eski paraların kopyalarının yapılması, koleksiyonlara gerçek olmayan paraların girmesine yol açtı. 17. yüzyılda nümizmatiğin bir bilim dalı durumuna gelmesiyle özel ve tüzel kişilere ait koleksiyonlar karşılaştırılmaya, bunlardaki paralar kataloglanıp yayımlanmaya başladı. Bu çalışmaların, gerçek ve sahte paraların ayrılmasını sağlamak gibi bir yararı oldu. Ayrıca eski paraların tarihsel araştırmalar için önemli belgeler olduğu da anlaşıldı. 19. ve 20. yüzyıllarda koleksiyoncuların yanı sıra yetkili kuruluşların çıkardığı katalog ve el-kitaplarının sayısında da büyük bir artış oldu. İngiltere’de British Museum 1873’te, elinde bulunan para koleksiyonlarının kataloglarını yayımlamaya başladı. Bu konuya duyulan ilginin artması derneklerin kurulmasına da yol açtı. Londra Nümizmatik Derneği (bugün Kraliyet Nümizmatik Derneği) 1836’da kuruldu. Zamanla genel koleksiyonların yerini daha dar bir alanla sınırlanan koleksiyonlar almaya başladı. Birçok ünlü müze böyle özel koleksiyonlar oluşturdu. Ayrıca eski paraların alınıp satıldığı, değiş tokuş edildiği pazarlar da ortaya çıktı. Bu konuda en önde gelen merkezler Londra ve Zürich’tir. 1936’da kurulan Uluslararası Nümizmatik Komisyonu da para koleksiyonlarının ekonomik ve tarihsel olayların incelenmesinde kullanılması amacını gütmektedir.

Para koleksiyonu yatırım amacıyla da yapılır. Basılan paraların sayısının sınırlı olması, ayrıca bu sayının zaman içinde aşınma, yıpranma, kaybolma ya da dolaşımdan kalkma gibi nedenlerle daha da azalması eldeki paraların değerinin artmasına yol açar. Bir paranın değeri belirlenirken onun fiziksel durumuna bakılır. Koleksiyonlarda, belirli zamanlarda belirli olaylar nedeniyle basılan ve gerçek para gibi dolaşıma sürülmeyen anı paralar da bulunur.
Özellikle metal paraların değerini etkileyen şeylerden biri de bazen üstlerinde bulunan darphane damgalarıdır. Belli bir darphanede aynı türden sınırlı sayıda para basılabilmesi, bunların daha ender olmasına yol açmaktadır.

para piyasası


kısa vadeli kredi işlemlerinin yürütüldüğü piyasa. Orta ve uzun vadeli kredilerin işlem gördüğü sermaye piyasasından farklıdır. Para piyasasında alım satıma konu olan finansal varlıklar, kâğıt paranın yanı sıra hemen paraya çevrilebilen kısa vadeli devlet tahvilleriyle çeşitli kambiyo senetlerini de kapsar.
Para piyasasının işleyiş kuralları oldukça karmaşıktır ve ülkeler arasında önemli farklılıklar gösterir. Ama kısa vadeli ödünç verilebilir fon fazlası olanlarla kısa vadeli kredi gereksinimi bulunanların buluşmasını sağlamak olan temel işlevi her yerde aynıdır. Bu işlev belirli aracılar eliyle, belli bir kâr karşılığında yerine getirilir. Birçok ülkede hükümetler hem borç alarak hem de kredi sağlayarak para piyasasında etkin bir rol oynar ve çizilen ekonomik hedeflere bağlı olarak para arzıyla faiz oranlarını belli düzeylerde tutmaya çalışır (para politikası). Uluslararası para piyasası ise, ulusal para piyasalarından farklı mekanizmalar içermekle birlikte, temelde ülkeler arasındaki kredi ve döviz alım satımı işlemlerinde benzer bir aracılık işlevini yerine getirir.

ABD ve İngiltere para piyasaları en eski ve en gelişmiş olanlardır. İngiltere para piyasasında başlıca rolü iskonto işlemlerinde uzmanlaşan ve kısa vadeli ticari kambiyo senetleriyle hazine bonoları başta olmak üzere çeşitli kredi senetlerinin alım satımıyla uğraşan iskonto bankaları oynar. Bunlar ticari bankalardan vadesiz kredi sağlayarak kambiyo senetleri ya da hazine bonoları satın alır ve bunları daha sonra belirli bir kâr karşılığında ticari bankalarla takas bankalarına satar. Hükümet de iskonto bankalarına hazine bonosu satarak bankacılık sisteminden ödünç fon sağlar. Kambiyo senetleri ve hazine bonolarına işlem sırasında uygulanan iskonto hadleri ve fiyatlar bunların vadelerine ve genel faiz oranlarına bağlıdır. Ayrıca çıkaran kuruluşun ekonomik gücü de senetlerin fiyatını ve piyasada gördüğü kabulü etkiler. Ticari bankaların kredi olanakları daraldığında, İngiltere Merkez Bankası iskonto bankalarına düşük faizli ödünç fon sağlayarak ekonomideki kredi miktarını genişletebilir.

Kurumlar ve mekanizmalar farklı olmakla birlikte ABD para piyasası da benzer ilkelere göre işler. ABD para piyasasının özelliklerinden biri bu piyasada çok sayıda ve farklı türde aracının etkinlik göstermesidir. Bu duruma, şube bankacılığı üzerindeki kısıtlamalar nedeniyle bankacılık sisteminin merkezileşmemiş olması ve kısa vadeli fonlarla uğraşan çok sayıda mali ve mali olmayan kurumun bulunması yol açmıştır. Kambiyo senetleri ve öbür likit mali araçların alım satımı büyük ölçüde İngiltere’deki iskonto bankalarının gördüğü işlevi yerine getiren aracı mali kuruluşlarca gerçekleştirilir. Bu piyasada kambiyo senetleri, devlet tahvilleri, federal kurumlarca çıkarılan tahviller, takas odası fonları ve ticari bankaların vadeli mevduat sertifikaları gibi çok çeşitli mali araçlar işlem görür. Ayrıca Federal Rezerv Sistemi de bankacılık sistemine doğrudan önemli miktarda kısa vadeli kredi sağlar. Federal Rezerv Sistemi ayrıca günlük piyasaya da girerek para arzı ve dağılımıyla faiz oranlarındaki dalgalanmaları denetim altında tutmaya çalışır.

Türkiye’de para piyasası temelde ticari bankalara dayanmakla birlikte, özellikle 1980’lerde başka aracı mali kuruluşlar da geüşme göstermiştir. Para piyasası üzerindeki gözetim ve denetim TC Merkez Bankası^) ile Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından yürütülür. Büyük ölçüde devlete kısa vadeli fon sağlamak amacıyla çıkarılan hazine bonoları en önemli para piyasası araçlarını oluşturur.

para politikası


hükümetlerin belirli ekonomik amaçları gerçekleştirmek için kredi, para arzı ve faiz oranları ile ilgili olarak yaptığı düzenlemeler. Genellikle maliye politikası ile birlikte yürütülür. Gerek maliye, gerekse para politikasının ana amacı tam istihdamı, yüksek bir büyüme oranını ve fiyatlarla ücretlerde istikrarı gerçekleştirmektir. Özellikle II. Dünya Savaşı’nı izleyen dönemdeki enflasyonist gelişmeler, birçok hükümeti istikrarı gerçekleştirmenin temel aracı olarak parasal önlemler almaya yöneltmiştir.
Para politikasının yürütülmesinde merkez bankaları önemli rol oynar. Bu alandaki sorumluluk, örneğin ABD’de Federal Rezerv Sistemi’ne, Birleşik Krallık’ta İngiltere Merkez Bankası’na verilmiştir. Türkiye’de ise TC Merkez Bankası yanında Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu da para politikasının yürütülmesinde önemli işlevler üstlenmiştir. Para arzını denetlemede merkez bankalarınca kullanılan üç temel araç açık piyasa işlemleri, iskonto haddi ve mevduat karşılığında bankaların tutmak zorunda oldukları nakit rezerv yükümlülüğüdür. Bunların en önemlisi olan açık piyasa işlemleri, para arzıyla faiz oranlarını etkilemeye yönelik olarak devlet tahvil ve bonolarının alım satımı yoluyla yürütülür. Merkez bankasının tahvil satın alması ticari bankaların nakit rezervlerini artırır ve bankalarca verilen kredilerin miktarının yükselmesine yol açar. Devlet tahvillerine olan talebin artması tahvil fiyatlarının yükselmesine ve faiz oranlarının düşmesine yol açarak yatırım ve tüketim harcamalarını artırır. Merkez bankasının tahvil satması ise ters yönde etkide bulunarak para arzının daralmasına ve faiz oranlarının yükselmesine yol açar.

îskonto haddi merkez bankalarınca ticari bankalara verilen kredilerde uygulanan faiz oranıdır. İskonto haddinin yükseltilmesi ya da düşürülmesi bankaların kredi faiz oranlarını, dolayısıyla verdikleri kredi miktarını etkiler. Ticari bankaların mevduat karşılığında merkez bankasında tutacakları nakit rezerv miktarı ise mevduatların belli bir yüzdesi olarak yasalarla belirlenir. Bu yükümlülük ticari bankalarca sağlanan krediler üzerinde bir fren etkisi yapar. Böylece karşılık oranının artırılması ya da azaltılması yoluyla toplam kredi miktarı, dolayısıyla da para arzı etkilenir.

Eskiden altın standardının yürürlükte olduğu dönemde para politikasının temel amacı merkez bankasındaki altın rezervini korumaktı. Ödemeler dengesi açık verdiğinde ülke dışına yönelik altın akışı olurdu. Merkez bankaları para arzını azaltarak bu akışı durdurmaya çalışır, sonuçta fiyatlar, gelirler, istihdam düzeyi ve ithalat miktarı düşer, böylece dış ticaret dengesi yeniden sağlanırdı. Dış ticaret dengesinin fazla vermesi durumunda ise ters yönde bir politika uygulanırdı. Bir ülke ekonomisinin istikrarı dış pazar koşullarına bağlıydı. 1930’larda işsizlik probleminin ciddi boyutlara ulaşması ekonominin iç dengesine verilen önemi artırdı, ama bu alanda daha çok maliye politikalarına ağırlık verildi.

II. Dünya Savaşı sonrası dönemin enflasyonist koşulları para politikasına ilgiyi yeniden canlandırdı. Özellikle 1970’lerin ikinci yarısında Batı dünyasında enflasyonun 1950-70 ortalamasının üç katma çıkmasıyla enflasyonla mücadelede maliye politikasının yerini daha çok para politikası almaya başladı. Harry G. Johnson, Milton Friedman ve Friedrich Hayek gibi iktisatçılar para arzının artması ile enflasyonun hızlanması arasındaki bağa dikkat çekerek enflasyonun önlenmesinde, talep ağırlıklı ekonomi politikalarına oranla sıkı para politikasının çok daha etkili olacağını savundular. Ayrıca bak. monetarizm.


kompetankedi 8 Ekim 2006 17:15

Para ve Paranın Tarihçesi
 
PARANIN HİKAYESİ
PARA
Para iktisadi hayatın işleyişinde büyük bir öneme haizdir.Mübadelenin yapılmasında sağladığı kolaylık sebebiyle kullanımı yaygınlaşmış ve günümüzün ekonomik yaşayışında vazgeçilmez bir unsur olmuştur.Paranın kullanılmadığı dönemlerde bir malın doğrudan doğruya diğer bir malla mübadelesi yani trampa söz konusu idi. Mübadele edilen mal miktarının oranı her malın diğerine nazaran değerini ifade eder. Trampanın gerçekleşebilmesi, taraflardan her birinin alacağı malın , vereceği maldan daha faydalı olduğuna inanmasıyla mümkün olur. Diğer taraftan , trampa edilecek mallar kolaylıkla bölünemediğinden , bu mallar arasında kolaylıkla kıymet eşitliği sağlanamıyordu. Bu ise mübadeleyi zorlaştırıyordu. Bu zorluğu gidermek için üçüncü bir malı(hayvan derisi , tuz, buğday, inci daha sonra madenler )ödeme vasıtası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yani bu madenler paranın fonksiyonlarını görmüş ve para yer ve zaman bakımından farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Çeşitli madenlerden yapılmış paralar (demir, nikel, tunç, bakır, kalay ...vs.) yakın zamanlara kadar altın ,gümüş,banknot ve nihayet kağıt para , kaydi para , kağıttan yapılmış paralar(çeşitli senet ve bonolar ), ufaklık paralar kullanılmaya başlanmıştır.

PARANIN HİKAYESİ
İlk çağlardan itibaren insanlar çeşitli malları para yerine kullanmışlardır. İş bölümünün gelişmesiyle birlikte malların mallarla mübadele edilmesi giderek zorlaşmıştır.Takas edilecek malların değerinin birbirine denk olmaması , malı arzedecek kimsenin her zaman bulunmaması , malların bölünebilme özelliklerinin olmaması çeşitli zorluklar ortaya çıkarmıştır.Örneğin bir at ile yirmi ölçek buğday değiştirmek isteyen bir kimsenin bir pazarda aynı malın karşılığında on ölçek buğday veya beş ölçek süt önerisi ile karşılaşması farklı değerlerin oluşmasına neden olmuştur.Zamanla bölgelerin özelliklerine göre bir mal üzerinde anlaşılarak tk bir mübadele değeri oluşturulmaya çalışılmıştır.Değer ölçüsü, fonksiyonu gören bu mala hesap parası denilmiştir. Hesap parasının temsil ettiği malın ödeme aracı olarak kabul edilmesi paralı ekonominin doğmasındaki en önemli etken olmuçtur.Öte yandan bazı malların taşınma ,bölünme ve biriktirme zorluklarının bulunması madenlerin kullanılmasına yol açmıştır. Özellikle altın bakırgümüş gibi metallerin küçük parçalara bölünebilmelerinin yanısıra değer ölçüsü ve biriktirme fonksiyonlarını görmeleri yaygın bir mübadele aracı olarak kullanılmalarını sağlamıştır.

En eski para M.Ö. 2900 yıllarında kullanıldığı altın ve gümüş sikkeler olduğu zannedilmektedir.Anadolu'da ise altın ve gümüşün doğal alaşımı olan elektrumdan basılan paralar mübadele aracı olarak dolaşıma girmiştir.Zamanla altın sikkeler dış ticarette ve büyük ödemelerde bakır bronz gibi madenler de ufaklık para olarak küçük ödemelerde kullanılmaya başlanmıştır.İç piyasada en çok kullanılan ödeme aracı ise gümüş olmuştur.18.yy'a kadar para sisteminin temelini teşkil eden gümüş sikkelerin ağırlığı ve ayarı devletçe tespit edilmekteydi. Para değerinin ölçüsü olarak gümüşün kullanıldığı bu dönemlerde altın sikkeler sadece külçe değerleri üzerinden işlem görmüştür.Gümüş ve altın arasındaki değer oranı serbest dalgalanmaya bırakılmıştır.Devlet sadece kendisine ait veya imtiyaz verdiği darphabelerde basılan gümüş sikkelerin kabülünü zorunlu kılmakla birlikte özel kişilerede tuğra resmi karşılığında ellerindeki külçelerden sikke kestirmek hakkı tanınmıştır. Altın üretiminin zamanla artması gümüşün değerinin istikrarsızlaşması altın sikkelerin de değerinin düşmesine neden olmuş;bir çok ülke gümüş ve metal sistemlerinden vazgeçerek çift metal sistemine veya altın tek metal sistemine geçmiştir. Altın tek metal sisteminde para ölçüsü altın da Darphanelerde özel kişiler sadece altın sikke kesitini bilmiş ,gümüş sikkeler ise devlet tarafından ve devletin tayin ettiği değere göre tedavüle çıkarılmasında Altın sikkeler Birinci Dünya Savaşı’na kadar tedavüld kalmıştır.

Çift metal sistemini (bimetalizm) kabul eden ülkelerde ise hem gümüş hem de altın devlet resmi parası olarak kabul edilmiştir.Özel kişiler de iki madenden de sikke kestirmek hakkına sahipti , ödeme güçleri iç piyasada aynı idi.Zamanla altın ve gümüş üretimi arasında dengesizlik ortaya çıktı. İki maden arasındaki parite de bozulmuştur.Özellikle gümüş üretimindeki artış gümüşün değerini para değerinin altına düşürmüştür.Bu durumda gümüşü ucuza alıp darphanede sikke kestirerek ödemlerde kullanmak yaygın hale gelmiş , gümüş sikkeler giderek ortadan kaybolmuştur. 19.yy.’nın ikinci yarısından itibaren çift metal sistemini ayakta tutabilmek için bazı önlemler alınmaya başlanmıştır.Örneğin gümüş sikkelerin değeri düşürülmüş ve serbestçe bastırılması durdurulmuştur. Ayrıca küçük birimli gümüş sikkelere kabul haddi tayin edilmiş , kısaca gümüşün para ölçüsü olarak gördüğü fonksiyonlar sınırlandırılmıştır.Sonuç olarak da ortaya topal mikyas adı verilen sistem ortaya çıkmıştır. Madeni para sistemleri yaygın bir şekilde uygulanırken 17.yy’dan itibaren temsili paraların da tedavül etmeye başladığı göze çarpmaktadır.Aslında madeni sikkelerin yerini tutmak üzere çıkarılan temsili paralara eski çağlarda dahi rastlanmaktadır.Bununla beraber ,çağdaş banknot sistemlerine öncü sayılabilecek ilk para İngiltere’de 17.yy.’da değerli madenleri muhafaza eden sarrafların tevdiat sahiplerine verdikleri makbuzlardır.Goldsmith’s notes adı verilen bu makbuz hamilleri ,üzerinde yazılı değerde altın veya gümüş külçe almak hakkına sahiptirler.Zamanla bu makbuzlar para gibi tedavül etmeye başlamıştır.

Daha sonra sarraflar kendilerine tevdi edilen değerli madenlerin özellikle altının hepsinin aynı anda çekilmediğini farketmişlerdir.Bunun üzerin kendilerine ait olmayan bu aştın stokunun bir kısmını kasa karşılığı olarak tutmuşlar ,geri kalanını ihtiyaç sahiplerine faiz karşılığı borç olarak vermişlerdir.Daha ileri bir safhada ikrazda bulundukları kimselere altın sikke yerine artık banknot adı verilen temsili paraları vermeye başlamışlardır.Sarraflar bir ara açtıkları kredileri ödeme imkanlarının üstüne çıkarmışlar ve mevduat sahiplerini zarara sokmaya başlamışlardır.Bunun üzerine 17.yy’nın sonlarıda faaliyetleri durdurulmuş fakat bu sefer de aynı nitelikleri taşıyan bankalar kurulmuştur.Altın sikke sistemine güvenin azalmaı ve uluslar arası ticarette aracı kurumlara ihtiyaç duyulması banka sistemine uygun hale getitmiştir.Fakat bankalarda banknot ihracı yetkilerini kötüye kullanmışlardır.Nihayet 19.yy.’nın başlarından itibaren banknot hacminin kontrolüne gidilmiştir. Altın standardı veya çift maden sisteminde banknotların madeni karşılığında emisyon kurumu kefil olmuştur.Banknotlar emisyon kurumuna ibraz edildiğinde karşılıkları olan değerli madenin ödenmesine konvertibilite denir.Uygulamada üç türlü konvertibilite esası altın sikke sistemidir. Bu sistemde madeni paralar ve banknotlar hukuken eşit ödeme kabiliyetine sahip olmuşlardır. Altın külçe sisteminde ise altın sikkeler tedavülden kaldırılmış ve yurt içi ödemeler temsili paralarla yapılmıştır. Konvertibilite esası yalnız yüksek meblağlar için uygulanmıştır. Altın külçe sistemi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir ara bazı Avrupa ülkelerinde tatbik edilmiştir. Tedavül hacmini karşılayabilecek kadar geniş altın stokuna sahip olamayan ülkelerde ulusal para ile altın arasındaki bağ altın standardına bağlı dövizler yardımı ile kurulmuştur.

Altın kambiyo sistemi adı verilen bu sistemde emisyon kurunun çıkardığı banknotların altın sikke ve altın külçe konvertibilitesi tanınmamıştır. Ancak yurt dışına ödeme yapmak isteyenler altın standardına bağlı yabancı paraları serbestçe elde edebilmişlerdir. Adı geçen sistemi 19. yy sonlarında Rusya uygulamış ve rubleyi altına bağlarken Alman markını esas olarak almıştır. Banknot ihracının kontrolünde başlıca iki görüş ileri sürülmüştür. Otomatik altın standardı teoreminin kurucusu olan İngiliz İktisatçısı D.Ricardo işlemesi için tedavül prensibini savunmuştur. Bu prensibe göre banknot miktarı sıkı bir şekilde altın sikke miktarına bağlanıyordu. Diğer bir deyişle çıkartılan her banknotun tam altın karşılığı bulunması gerekmekteydi. Para arzına elastiklik kazandırmak amacını güden diğer prensip banka prensibi adını taşır. Emisyon sorununu para talebi açısından ekle alan banka prensibine göre tedavüldeki sınırı altın sikke miktarının artık çok genişlemiş olan ticaret hacmine intibak etmesi güçtür; şu halde para arzına elastiklik kazandırmak için bankalara ihracı konusunda serbestlik tanımalıydı. Her iki prensipten de asgari altın ankes sisteminde banknotun belirli oranında minimum altın sikke karlığı bulundurmak zorunluydu. 19. yy boyunca özellikle savaş dönemlerinde halkın elindeki banknotları altın sikkeye çevirme eğilimi artmıştır. Merkez bankaları altına çevirme taleplerini karşılayamaz hale gelmiş ve banknotların altına çevrilebilme kabiliyetini geçici bir süre kaldırarak kağıt para rejimine geçilmiştir. Kağıt para rejiminde devlet ve ya merkez bankası tarafından çıkarılan paraların altına çevrilebilme imkanları yoktur. Bununla beraber kağıt para sistemi devamlı olamamış ve ekonomik durum düzeldikçe yeniden altın sikke sistemine dönülmüştür. Aynı tecrübeler Birinci Dünya Savaşı sırasında geçirilmiş ve nihayet 1929 Büyük Dünya Buhranından sonra devamlı olarak kağıt para rejimine geçilmiştir. Kağıt paranın altına çevrilebilme kabiliyeti yoktur. Bununla beraber bu gün kağıt para yerine banknot denmektedir. Kağıt paranın altına çevrilme özelliğinin bulunmaması para arzına geniş bir elastiklik kazandırmıştır. Bu elastikliği saesinde adı geçen sistem para arzını bir ekonomi politikası aleti olarak kullanılmasını sağlamıştır. Kağıt para rejiminin uygulanmasıyla altının ödeme aracı fonksiyonu tamamen ortadan kalkmış değildir. Özellikle uluslar arası ödemelerde bu fonksiyon önemini muhafaza etmektedir.

TÜRKLERDE PARA BASIMI
Osmanlılarda Darphane Emini, kubbe vezirlerinden ve defterdarlardan tayin edilmekteydi. Para basmayla ilgili yayınlanan bir tamimde:
“… sikke denilen şey, her devlet tebeasının alışverişte birbiri aldatmamak ve gerek ağırlığında ve gerek değerinde bir fesat olmamak için padişah adına damgalanmış altın ve gümüş parçaları demektir. Memlekette geçen sikkenin ağırlığı ve değeri bilinmek için sahip-i mülk olan padişahın sikkesi olması lazım gelir. “ denmektedir. Osmanlıda para birimi AKÇE idi. Akçe gümüş paranın adıdır. İlk zamanlarda bunların ayar ve ağırlığı hiç değişmezdi. Fatih Sultan Mehmet han zamanında 6 kırat olan ağırlığı 5 kırata indirildi. Bundan sonra bazı sultanların devirlerinde değişik ağırlıklar uygulandı. 1898 senesinde bileşimi yalnız gümüş ve bakır karışımından meydana gelen 148,000 lira tutarında 10-5 paralıklar bastırıldı. Halk bunlara METELİK diyordu. Sultan 6, Mehmet Han devrinde 40 ve 10 paralıklar; 1840 senesinde KAİME adı verilen 500 kuruşluk kıymetinde kağıt paralar bastırıldı. 1851’de 10 ve 20 kuruşluk kaimeler piyasaya çıkartıldı.

Alınan bir kararla, 1863 eylül ayında kaime basılmasına ve tedavülüne son verildi bu tarihten sonra tahsil ve tediye işlemleri yalnız madeni paralarla yapılmaya başlandı. 1876 senesinde tekrar kaime bastırılması ve tedavüle sokulması kararlaştırılmışsa da 1879’da tekrar tedavülden kaldırılmasına karar verildi. Sultan 5, Mehmet Reşad Han zamanında 1 Nisan 1916 tarihli Tevhid-i Meskukad hakkında Kanuni Muvakkat ile altın Osmanlı devletinde kıymet ölçüsü olarak kabul edildi. Sultan İkinci Abdülhamit Han devrinde yürürlüğe konan Kavaim-i Naktiye nizamnamesi ile para işi belirli bir kanuna bağlandı.

Cumhuriyet devrinde 1924 tarihli 411 sayılı kanun ile 100 paralıklar çıkartıldı. Bu günde kağıt paraların üzerindeki itibari değerler bir kıymetli maden karşılığında tesbit edilemezler. Kullanılmakta olan kağıt paralar altın paraya çevrilebilir olmaktan çıkmıştır. Birim paranın değeri itibari bir özellik almıştır. Banknotların karşılığı bir nevi Türk lirasının mal satın alabileceği değer “satın alma gücü” olmuştur. Kağıt para çıkartılması bir kanunla 1999 yılı sonuna kadar T.C. Merkez Bankasına bir imtiyaz olarak verilmiştir. İmtiyaz süresi bitimine 5 yıl kalıncaya kadar uzatılabilir. Paranın istikrarı konusunda da merkez bankası vazifelidir. 1983’ten sonra çıkartılan kanun hükmündeki kararnamelerle Türk parasını koruma hakkındaki kanun hükümlerinde uluslar arası liberal sistemin uygulanması yönünde, bazı düzenlemeler yapılmıştır. IMF ile teknik düzeyde bazı görüşmeler yapılmış 22,03,1990 tarihinden itibaren Türkiye’nin 14. madde (IMF anlaşması) statüsünden 8. madde statüsüne geçtiği ve bu maddenin yükümlülüklerini kabul etmekte olduğu IMF’e resmen bildirilmiştir. Böylece Türkiye’nin kambiyo rejimi büyük bir serbestliğe kavuşturulmuştur.

PARANIN ÇEŞİTLERİ
İlkel toplum biçimlerinden modern topluma geçişi süresi içinde para olarak kullanılan araçların niteliği değişmiştir. Tarihi gelişim süresince çeşitli uygarlıkların uygulamaya koyduğu para türleri aşağıdaki şekilde aşamalı olarak 7 grupta ele alınabilir.

1- MAL PARA:
malın malla değiş tokuş edildiği ilkel toplumlarda değişim ölçüsü olarak tuz tütün deri kurutulmuş balık ve hayvan başı gibi değeri olan mallar kullanılmıştır.
2- MADEN PARA: “Altın ve gümüş sikkeler”in para olarak kullanılmasıdır. Bu iki değerli metalin diğer mallara göre kıt olması, çabuk bozulmaması ve değer kaybetmeden küçük parçalara bölünebilmesi “mal para”dan “maden para”ya geçişi kolaylaştırmıştır. Altın ve gümüş para, bu aşamada mal değerine eşit bir nitelik göstermektedir. Osmanlı imparatorluğunun ilk döneminde 1314 yılından “akçe” adı verilen, 1,5 dirhem ağırlığında gümüş para basıldı. İlk altın para ise, Fatih Sultan Mehmet zamanında tedavüle çıkarıldı.
3- ALTIN ve GÜMÜŞE BAĞLI KAĞIT PARA: halkın, maden para olarak kullanılan altın ve gümüşü yanında taşıma yerine güvenilir sarraf ve bankalara yatırılıp, maden para karşılığında aldıkları belgeyi (sertifikayı) kullanması ile ortaya çıkmıştır. Batı Avrupa ülkelerinde görülen uygulamada, altın ve gümüşü %100 temsil eden bu kağıt paralar, farklı kuruluşlarca düzenlenmiş olmalarına karşın büyük çoğunluk tarafından kabul edilmiş ve kullanılmıştır.
4- BANKNOT: altın ve gümüşe bağlı kağıt paralarla olduğu gibi %100 karşılığı bulunmayan resmi yada özel kuruluşlarca piyasaya çıkarılan kağıt paralardır. Özellikle altına bağlı para uygulanması sonunda, altın miktarının ekonominin para ihtiyacına cevap verecek düzeyde artmaması ve altın karşılığında bankaların dağıttığı belgelerin halk tarafından benimsenmiş olması devlet ve bankaların altın karşılığı olmadan kağıt para (banknot) çıkartmalarına yol açmıştır. Böylece karşılığı altın olana belgeler yerine piyasada “banknotlar” yani banka senetleri dolaşmaya başlamıştır. İngiltere’de doğup serbestçe gelişen bu uygulamada, sonraları devletin müdahalesine yol açmıştır.
5- KAĞIT PARA: günümüzde modern ekonomilerde egemen olan para çeşididir. Her ülkede yetkili kılınan banka (merkez bankası) tarafından basılan ve karşılığı olmayan bu kağıt paraların,ülke içerisinde kabulü zorunludur. Esas para niteliğinde olan bu kağıt paraların sınırsız ödeme gücü vardır. Ülke dışındaki değeri ise parayı çıkaran ülkelerin dış ekonomik ilişkilerindeki başarısına bağlı olarak değişmektedir.
Her ülke siyasal bağımsızlığını simgeleyen ulusal para birimini seçme ve basma yetkisine sahiptir. Tedavüle çıkarılacak kağıt para miktarını o ekonominin ihtiyacına göre ve yasalar çerçevesinde yetkili “kurul” ya da “kuruluş” belirlemektedir. Örneğin Türkiye’de kağıt para basma yetkisi 1211 sayılı “T.C. Merkez Bankası Kanunu” ile Merkez Bankasına verilmiştir.
6- UFAKLIK veya BOZUK PARA: kağıt para gibi yasal olmakla birlikte tam olarak kağıt paranın yerini tutmayan yardımcı paradır. Gümüş,bakır, nikel gibi madenlerden yapılan bu ufaklık paraların maden değeri, üzerinde yazılı değerlerin altındadır. Doğrudan Maliye Bakanlığına bağlı bir kuruluş tarafından basılır. Küçük ve kesirli alışverişlerde kullanılan bu “ufaklık para”lar yasa tarafından belirlenmiş sınırlar içinde ödemelerde kullanılır. Alacaklılar, ödemeler sırasında saptanmış sınır üstünde ufaklık para kabulüne zorlanamaz. Örneğin: Türkiye’de ufaklık paraların üst sınırı, üzerlerinde yazılı değerlerin 50 katıdır.
7- BANKA PARASI yada KAYDİ PARA: bankalarda vadesiz mevduat şeklinde hesapları olanların, kağıt para ile ufaklık para kullanmadan ödemeler bulunmalarıdır. “banka parasının” maddi varlığı yoktur. Bu yüzden elden ele dolaşmaz hesaptan hesaba nakil yoluyla ulaşmış olur. Ödemeler ilgili hesaplara kayıt düşülerek gerçekleştirildiğinden, bu paraya “kaydı para” adı da verilir. Banka parasının tedavülü, yani ödemeler çek aracılığı ile olur. Özellikle gelişmiş ülkelerde halkın büyük çoğunlu kağıt para taşımak yerine alışverişlerde çek kullanmayı tercih ederler. Bu konuda yasal bir zorunluluk olmadığı için çek yerine kağıt para istemek mümkündür.

PARANIN FONKSİYONLARI
Para trampanın yol açtığı güçlükleri ortadan kaldırmak için çıkartılmıştır. Çünkü para mübadeleyi kolaylaştırmakta ve hızlandırmaktadır. Bu nedenlerdir ki para,herkesin kabul ettiği bir mübadele aracıdır. Para, faydalı olduğu için ekonomik bir maldır. Ancak tüketim veya yatırım malı olmayıp özel bir duruma sahiptir. Nihai bir tüketim malı gibi tüketilerek bir ihtiyacı gidermeye yaramaz;ancak tüm tüketim mallarının satın alınmasına yarar. Paranın faydası sahip olduğu fonksiyonlarından doğmaktadır.
Para bir mübadele aracıdır:Malların alınmasında ve satılmasında para bir araçtır ve mübadelede kolaylık sağlar. Mübadele aracı olması herkes tarafından bilindiği ve kabul edildiği için trampada karşılaşılan zorluklar ortadan kalkar. Böylece ihtiyaçlar hızla karşılanmış olur. Para ortak bir değer ölçüsüdür:Çeşitli mal ve hizmetlerin değerini ,para yardımı ile ölçer ve anlarız. Bütün mal ve hizmetlerin ,bir birinin değeri para ile ölçülmekte ve buna fiyat denilmektedir. Para,fiyatı ortaya çıkarttığı için ticareti kolaylaştırmakta ve hızlandırmaktadır. Paranın değerinin sürekli şekilde düştüğü yüksek enflasyon yaşayan ekonomilerde para,bu işlerini tam olarak yerine getirememektedir. Para bir tasarruf aracıdır:Gelirin kullanılmayan kısmı olan tasarruf için para önemli bir vasıtadır. Çünkü gelir elde edildiği dönemde harcanmayabilir. İşte ,tasarruf denilen bu olayın gerçekleşmesi para sayesinde olur. Tasarruflarımız para şeklinde korunur. Eğer tasarruflar menkul yada gayrimenkul mallar satın alınarak muhafaza edilirse bu tür malları gerektiğinde hemen paraya çevirmek mümkün olmayabilir. Para her an kullanıma hazır(likit) olduğu için tasarruf aracı olarak genel kabul görmektedir. Para bir dönem aracıdır: Paranın fonksiyonlarını yerine getirmesi ekonomik gelişmelere paralel olarak daha da somutlaşmıştır. Önceleri tek aşamalı karşılıklı trampaya;daha sonraları çok aşamalı trampaya başvurulmuştur. Yani, eşdeğerli iki mal bulunana kadar,arada başka trampalar gerçekleştirilmiştir. Mübadele vasıtası olarak para devreye girdikten sonra,bu kez para çeşitleri söz konusu olmuştur.


Misafir 31 Mayıs 2008 18:52

Kağıt paranın yolculuğu


Vedat Nedim Tör Müzesi, dünyanın ilk Frig sergisinden sonra bu kez de kâğıt paralar üzerine kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü” adlı sergi, 29 Mayıs – 31 Ağustos 2008 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.

Dünyada tek örneği bulunan el yazması ve faizli kaimeler, ordu kaimeleri, belediye paraları, çok dilli paralar, kilise paraları, Atatürk ve İnönü resimli paralar, sergide anlatılan öykülerin kahramanları olacak.

Sergide, kâğıt paralar ve karşılığı değerler, zamanın uluslararası ekonomik olayları Prof. Dr. Ali Akyıldız'ın ve Güçlü Kayral’ın metinleri eşliğinde sunuluyor.
Kağıt paranın nesnel varlığının yanında, günlük ve ekonomik yaşamdan fotoğraflar, kartpostallar, hisse senetleri, antetli şirket faturaları ve tanıtım kartları gibi arşiv belgeleri de sergiye renk katıyor.
Sergilenen paraların fotoğraf ve öyküleri Osmanlı para politikaları tarihine ışık tutacak nitelikte.

Gelibolu İşgal Paraları
Sergideki tarihe tanıklık etmiş her bir paranın ayrı bir hikâyesi var. İngiliz Gelibolu işgal paraları bunlardan biri.
Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz Hazine Dairesi, Akdeniz’deki kuvvetlerinin kullanımı için paralar bastırdı.
İngilizler, Gelibolu çıkarmasından o kadar emindiler ki işgalde kullanacakları paraları da yanlarında getirdiler.
Savaşa katılan İngiliz askerlerinin anılarına göre bu paralar dağıtılır ancak çıkarma harekâtı felakete sürüklenince bir hafta içinde geri toplanır.
Bu paralar, normalde pullar için hazırlanan çok ince kağıtlara basılmıştı.

Para Pul Oldu
Paranın pul olması da sergide anlatılan en ilginç hikâyelerinden... Osmanlı Hükümeti, ülkede yaşanan bozuk para sıkıntısını pek çok girişime karşın bir türlü çözemeyince 1878 yılında damga ve posta pullarının arkalarına karton yapıştırarak bozuk para haline getirir.

Pulların tedavüle çıkarılması hâlen kullandığımız “para pul oldu” deyiminin kaynağıdır.

Kalpazanlığı Devlet Yaparsa…
Kalpazanlığın, kimi zaman devlet eliyle düşman ülke ekonomilerini çökertmek amacıyla yapıldığını yine bu sergiden öğreniyoruz. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler, zaten zayıf olan Osmanlı ekonomisine darbe vurmak için Vahdettin döneminin sahte 10 liralık banknotlarından bastırırlar.

28 Mart 1334 tarihli bu paranın İngiliz Savaş Konseyince basıldığı çeşitli yayınlarca ortaya çıkarıldı. Gerçeğinden ayırt etmek oldukça zor olan bu sahte paranın kâğıdı daha kalındır. Ayrıca arka yüzde bulunan küçük kupür yazıları ters basılmıştır.

Batan Geminin Paraları
Kâğıt para basma teknolojisine sahip olmayan Türkiye, uzun yıllar yüksek maliyetlere katlanarak bu paraları ithal etmek zorunda kaldı.
Hava yolu taşımacılığının gelişmediği 1930’lu ve 40’lı yıllarda bu paralar deniz yolu ile taşınıyordu. 15 Mart 1940 tarihinde Londra’daki “Bradbury, Wilkinson &Co” şirketine 40 milyon adet 50 kuruşluk banknot sipariş edilir.
Parayı taşıyan Yorkshire adı gemi, mola verdiği Yunanistan’ın Pire Limanı’nda Alman savaş uçakları tarafından batırılır. Su yüzüne çıkan ve savaş yıllarının prestijli Türk banknotları yağmalanır.

Yunan hükümetinin ele geçirebildiği banknotlar Türkiye’de imha edilse de, tedavülde olmayan bu banknotlar Yunan tüccarlar tarafından olaylardan haberi olmayan doğu illerinde halka verilir.
Ankara Hükümeti, 1945 yılına dek piyasada dolaşan bu banknotları toplayabilmek için yoğun uğraş verir.

Dünden Bugüne Para
İlk çağlardan itibaren insanlar çeşitli malları para yerine kullanmışlar fakat mal mübadelesi ticaretin gelişmesiyle zorlaşmıştır. Tarihteki ilk “mal-para”, M.Ö.7. yüzyılda Anadolu’da Lidyalılar tarafından basılan elektron sikkelerdir.

İlk kâğıt para M.Ö. 140 yılında Wu-ti Hanedanı zamanında Çinlilerce kullanıldığı ve Moğollar zamanına kadar aralıklarla tedavül ettiği genelde kabul edilir. Moğol hanı Kubilay Han 1260-1290 yılları arasında iki kere kâğıt para bastırmıştır.

Uygurlar da, 11.yüzyılda Kumdu adı verilen ve kumaş parçaları üzerine mühürler basılı paraları kullanmışlardır. Ayrıca, Suvar Türkleri de Ekin (Suvar Türklerinin kumaş-parası) denilen kumaş ve İdil Bulgarlarıyla Hazarlar da deri-paraları kullanmışlardır.

Avrupa’da ilk kâğıt para İsveç’teki Stockholm Bankasınca 1666′da basıldı. 1672’de İngiltere’de de Goldsmith’s paraları denilen kâğıt para piyasaya sürüldü.
Amerika’da ise, 1690 yılında asker maaşlarına karşılık olmak üzere İngiliz kolonisi olan Massachusetts Hükümeti tarafından çıkarılır ve bunu diğer koloniler izler.
Kâğıt para serüveni, Fransa’da 1716’da kurulan La Banque Générale isimli özel banka ile başlar.

Osmanlı İmparatorluğunda ilk kâğıt para 1840 yılında çıkarılır. Ancak kâğıt para ilk başta bu günkü kullanımından farklı olarak, iç borçlanma aracı niteliği taşımaktaydı; yani faizliydi.

Osmanlı mali yönetimi kıriz dönemlerinde başı sıkıştıkça kâğıt para tedavülüne başvurdu.
İlk çıkanlar, Tanzimat reformlarının finansmanı için 1840-1863 Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde; ikinci defa Osmanlı -Rus savaşının finansmanı için, 1876-1879 V. Murad ve II.Abdülhamid dönemlerinde; son olarak da, I. Dünya Savaşı’nın finansmanı için 1912-1920 Reşad ve Vahdeddin dönemlerinde basıldı.

Bu son paralar Cumhuriyetin ilk beş senesinde, 1928 yılına kadar tedavülde kaldı. Cumhuriyet, ilk kağıt parasını 1927 yılında bastırabildi, ancak bunlar harf devrimi öncesi olduğundan Arap harfleriyle basılmıştı.

Nisan 1938 de Latin harfli banknotlara geçildi. Ancak Atatürk’ün ölümü üzerine İsmet İnönü paralara kendi resmini koydurdu. 1950’lere gelindiğinde Demokrat partinin ilk işlerinden biri paralara Atatürk resimlerini tekrar koydurmak ve paraları renklendirmek oldu.

1970’ler ise Türkiye’nin enflasyonla tanışma dönemiydi ve bu paralara da yansıdı. 80’lere gelindiğinde kuruş unutulup bol sıfırlı günlere geçildi. 90’larda en küçük birim milyon olmuş, paralardaki sıfırlar sayılmaz hale gelmişti.

Koordinatörlüğünü Şennur Şentürk’ün yaptığı serginin nümizmatik danışmanlığı ve hazırlık çalışmaları Güçlü Kayral tarafından yürütüldü.
Serginin diğer danışmanı ve Türkiye’nin en önemli kâğıt para koleksiyonerinden Mehmet Tezçakın koleksiyonu, Yapı Kredi Koleksiyonu, Osmanlı Bankası Müzesi, Darphane Arşivi, Mehmet Gacıroğlu, Tunç Buyurgan ve Haldun Akayaz koleksiyonundan alınan örneklerle “İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü”, 168 yıllık sürede yaşanan çok sayıda olay ve öyküyle dolu bir sergi.

Prof Dr. Ali Akyıldız’ın metinleri ile belgesel niteliğinde bir sergi kitabı da sergiye eşlik ediyor.


asla_asla_deme 17 Kasım 2008 18:25

Para Nedir?
 
Alışverişte bir ödeme aracı olarak kullanılan para, günümüzde genellikle made­ni para, kâğıt para ya da banknot ve banka mevduatından oluşur. Banka mevduatı, in­sanların banka hesaplarında bulunan ve iste­dikleri zaman kullanabilecekleri paradır.

Para, alım satımlarda bir ödeme aracı olmanın yanı sıra, toplum tarafından kabul edilen ortak bir değer ölçüsü ve servet birik­tirme aracıdır. Metrenin insanların boylarını, kilogramın ise ağırlıklarını ölçmekte kullanıl­ması gibi, para da onların ceketlerinin, kitap­larının, bisikletlerinin değerini ölçer. Para, bir malın değerini başka malların değerleriyle karşılaştırarak ölçer, yani malların birbirleriy­le değiştirilme oranlarını belirler. Ortak değer ölçüsü olarak, değiştirilecek malların biri karşılığında öbüründen ne kadar verileceği parayla ölçülür.
Malların para olmadan birbirleriyle takas edildikleri bir durumu düşünelim. İki ayrı kişinin elinde eşit değerde olduğu varsayılan bir somun ekmek ile bir parça çikolata bulun­sun. Bu iki mal birbirleriyle sahiplerinin hiçbir kaybı olmaksızın takas edilebilir, ama çikolata ekmeğe göre daha değerliyse, bu takastan çikolatanın sahibi zararlı çıkacaktır.
Malların çeşitlendiği ve çoğaldığı bir ortam­da malın malla değiştirilmesi olanaksızlasın Böylece bütün malların değerinin ortak bir ölçüyle saptanması gerekir. Bir parça çikolata almak için şekerciye gidildiğinde, ödeme ek­mekle değil, parayla yapılır. Para burada çikolatanın değerinin yerine geçer.
Para bir değer ölçüsüdür, ama kilogram ya da metre gibi değişmez bir ölçü değildir. Değeri zaman içinde değişebilir. Para kendi değerini ölçemez, onun değeri satın alabilece­ği mallarla ölçülür. Paranın değeri düştüğün­de satın alabileceği mal miktarı azalır, yani malların fiyatları yükselir.
Paranın değeri insanların ona duydukları güvene bağlıdır. Kendi ödemelerinde bu pa­rayı kullanabileceklerine inanan insanlar, ürettikleri mallar ya da verdikleri hizmetler karşılığında kâğıt ya da madeni para almayı kabul ederler.

Geçmişte bazen paraya duyulan güven azalmış ve ülke parası değerini yitirmiştir. Bunun bir örneği 1930'larda Almanya'da yaşanmıştır. Marka duyulan güven azalınca, Almanlar paradan kaçarak tüketim mallarına yöneldiler. Para olarak ödenen ücretlerini hızla harcadılar. Fiyatlar yükseldi, enflasyon tırmandı ve sonunda bir somun ekmek almak için bile çuvalla para gerekir oldu. Bu sorunu çözmeye çalışan hükümet, ilk önceleri gide­rek daha yüksek tutarlı, hatta 1 trilyon marklık paralar bastı. Sonuçta yeni bir para yaratarak halkı bu paranın değerini koruyaca­ğına inandırmak zorunda kaldı.
Birçok ülkede ödemeler artık gerçek paray­la değil çekler ve kredi kartlarıyla yapılmakta­dır. Genellikle güvenlik nedeniyle büyük ödemeler için bu yöntemden yararlanılır. Örneğin, otomobil alımında çek kullanmak banknot destelerinin el değiştirmesinden da­ha güvenlidir. Böylece, para banka hesaplan arasında yer değiştirir. Küçük alımlarda ise kâğıt ve madeni paraların kullanılması işleri kolaylaştınr.

Para Çeşitleri
Bugün birçok ülkede ödeme aracı olarak kâğıt ve madeni paralar kullanılır, ama tarihte farklı paralar kullanılmıştır. İÖ 2000'den önce Eski Mezopotamya'da kira, vergi ve para cezalarının ödenmesi ile alışverişte gümüşün yanı sıra tahıl da kullanılmaktaydı. Mısır'daki papirüs ile Afrika'daki deniz salyangozu ka­bukları öteki eski para çeşitleri arasında sayılabilir.
Bugün bile bazı halklar arasında sığır ya da çeşitli kabuklar para yerine geçmektedir. Para olarak seçilen nesneler bir değer taşır ve bu değerini koruyabilirdi. Örneğin, çilek ça­buk çürüdüğü için para olarak kullanılamaz. Aynı biçimde taşın değeri de o kadar düşük tür ki, para yerine kullanılırsa alışverişe giden insanların tonlarca taş taşımaları gerekecek­tir. Para olarak kullanılacak madde kıt olma­lı, ama çok da ender bulunmamalıdır. Kolay aşınmayan ve yıpranmayan, niteliğini zaman içinde koruyan bir madde olmalıdır. Elmas sağlam bir taştır. Ama o kadar ender bulunur ki, para olarak kullanmak için çok küçük parçalara ayırmak gerekir. Her bölünüşünde niteliği de çok değişeceğinden her küçük parçanın değerinin yeniden saptanması gere­kecektir.
Önceleri tuz, hayvan, hayvan derileri ve çeşitli kabuklar para görevini görürken, za­manla kolayca taşınabilen, bölündüğünde de­ğeri değişmeyen, aşınmayan ve bozulmayan altın ve gümüş bu malların yerini aldı. Yüzler­ce yıl boyunca gümüş ve altından madeni para yapıldı. Ama günümüzde bu metaller para olarak kullanılmak için fazla değerli olmuş­tur. Bunların yerine bakır ve bakır-nikel alaşımı gibi daha bol bulunan metaller kulla­nılmaktadır.

Madeni Para
Madeni para, belirlenmiş ağırlıkta olan ve parayı bastıran yetkili makamın nişanını ya da damgasını taşıyan bir metal parçasıdır. İlk madeni para İÖ 7. yüzyılda Anadolu'da yaşamış zengin bir halk olan Lidyalılar tara­fından kullanılmıştır. Bir fasulye tanesi bü­yüklüğünde ve biçimindeki bu madeni paralar yüzde 75 altın ve yüzde 25 gümüş alaşımı olan elektrumdan yapılmıştı. Lidya Kralı Krezüs, daha sonra saf altın ve gümüş paralar bastırdı. Kısa bir süre sonra Eski Yunan, Anadolu, Ege Adaları, Sicilya ve Güney İtalya kentleri kendi paralarını bastır­maya başladılar. En değerli olanlar altın paralardı. Sonra sırasıyla gümüş ve bakır paralar geliyordu.

Yunan madeni para basımı 500 yıl sürdü. İlk madeni paralarında tunç, daha sonraları gümüş kullanan Romalılar da benzer yöntemlerle para bastılar. Çin'de ise, ortasında kare delikler olan tunç madeni paralar »ünümüzden en az 2.500 yıl önce kullanılı­yordu.
İlk İslam parası Hz. Ömer (634-644) döne­minde bastırıldı. İlk Osmanlı gümüş parası alan akçenin 1326'da Orhan Gazi döneminde bastırıldığı kabul edilmişse de, yakın dönem­le babası Osman Bey'in bastırdığı bir akçe bulunmuştur. Osmanlılar Fatih Sultan Mehmed yönetimine kadar akçe ve pul denen »ümüş ve bakır sikkeler bastılar. İlk Osmanlı iltın parası Fatih tarafından 1477'de çıkarıldı. Üzeri tuğralı ilk Osmanlı parası III. Mehmed döneminde (1595-1603) basıldı. 1687'de bü­tün madeni paralara darphane damgası vurul­maya başlandı. Kâğıt para çıkarma yetkisi 1863'te Osmanlı Bankası'na verildi. Cumhuri­yetin ilk yıllarında Osmanlı madeni paralarının kullanımı sürdü. 1924-25'te çıkarılan yasa­larla altın ve gümüş paralar kaldırıldı.

Madeni Para Yapımı
İlk madeni paralar önce dökülür, daha sonra üzerlerine kaba bir desen basılırdı. Yunanlılar bu yöntemi daha da geliştirdiler. Kalıba dökülmüş metal parçası soğumaya bırakılır ve daha sonra yeniden ısıtılarak üzerinde sanat­çılar tarafından yapılmış desenlerin bulundu­ğu iki kalıp arasına yerleştirilirdi. Üst kalıp alt kalıbın üstüne konur ve çekiçle vurularak baskı yapılırdı. Bu yöntem bugünkü yöntem­lere göre oldukça ilkeldi. Ne var ki, bugüne kadar yapılmış sanat değeri en yüksek parala­rın bazıları bu biçimde basılmıştır.
Madeni para yapımı Romalılar'dan sonra geriledi. İS 500-1400 arasında basılan paralar inceldi, gösterişsiz ve ilkel bir biçim aldı. Ticarette takas ağırlık kazandı. 15. yüzyılda, özellikle Amerika'da değerli madenlerin bu­lunmasıyla metal bollaştı ve madeni para basımı yeniden önem kazandı. Yetenekli sa­natçılar yeniden kalıplara desen işlemekle görevlendirildi.
MsXLabs.org & Temel Britannica


_KleopatrA_ 31 Mart 2010 16:42

1 ek
Alıntıdaki Ek 66060
Para icat edilmeden önce, deniz kabuğundan kıymetli metallere kadar çeşitli mallar değişim aracı olarak kullanılmıştır. Tarihi kayıtlara göre, M.Ö. 118 yılında Çinliler deri para kullanmışlardır. İlk kağıt para ise M.S. 806 yılında yine Çin e ortaya çıkmıştır.

Batıda kağıt paraların basılması ve kullanılması 17 nci yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. İlk kağıt paranın 1690 ı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri de Massechusetts Hükümeti, İngiltere'de ise "Goldsmiths" ler tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694 yılında İngiliz Merkez Bankası ve daha sonra diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı görülmektedir.

A) OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA KAĞIT PARA
1) Kaime

Osmanlı İmparatorluğu da ilk banknotlar idari, sosyal ve yasal reformların gündeme geldiği tanzimat döneminde tedavüle çıkarılmıştır. Banknotlar bu dönemde esas olarak reformların finanse edilmesi amacıyla basılmıştır.

İlk Osmanlı banknotları Abdülmecit tarafından 1840 yılında Kaime-ı Nakdiye-ı Mutebere adıyla, bugünkü dille ara Yerine Geçen Kağıt bir anlamda para olmaktan çok faiz getirili borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde olmak üzere çıkarılmıştır. Bu paralar matbaa baskısı olmayıp, elle yapılmış ve her birine de resmi mühür basılmıştır. Kaimelerin zaman içerisinde taklidinin kolayca yapılması ve kağıt paraya olan güvenin azalması nedeniyle 1842 yılından itibaren matbaada bastırılmasına başlanarak, el yapımı olanlarla değişimi sağlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu da 1862 yılına kadar çeşitli şekil ve miktarlarda kaime ihraç edilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu da, 1856 yılında İngiliz sermayesi ile kurulan Osmanlı Bankası ank-ı Osmani 1863 yılında Fransız ve İngiliz ortaklığında ank-ı Osmanii Şahane adıyla bir devlet bankası niteliğini kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu un sık sık Avrupa piyasalarından borçlanmak zorunda kaldığı dönemlerde İngiltere ve Fransa, devletten ziyade, kendi idaresi altındaki bu bankaya güven duymuş ve mali ilişkilerini bu banka kanalıyla yürütmeyi tercih etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı Bankası a hükümetin hiç bir biçimde kağıt para basmayacağı ve başka bir kuruma da bastırmayacağı taahhüdünde bulunarak, 30 yıl süre ile kağıt para ihracı imtiyazını vermiştir. Osmanlı Bankası ilk olarak 1863 yılında, istendiğinde altına çevrilmek üzere, Maliye Nezareti ve kendi mühürlerini taşıyan banknotları tedavüle çıkarmış, 1863-1914 yılları arasında da çeşitli şekil ve miktarlarda banknot ihraç etmiştir.

Yukarıda belirtilen taahhüt verilmekle birlikte, Osmanlı yönetimi Osmanlı Bankası ile anlaşarak, halk arasında "93 Harbi" olarak bilinen 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, savaş masraflarını karşılayabilmek amacıyla kaime ihraç etmiştir.

2) Evrak-ı Nakdiye

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Bankası hükümetin avans ve banknot ihraç isteğini geri çevirmiştir. Bu anlaşmazlık, Banka ın savaş döneminde banknot ihraç ayrıcalığını kullanmayacağını açıklaması üzerine giderilmiş ve Osmanlı yönetimi, 1915 yılından itibaren altın ve Alman hazine bonolarını karşılık göstererek dört yıl boyunca, yedi tertipte toplam 160 milyon liranın üzerinde banknot çıkarmıştır. Bu banknotlar vrak-ı nakdiye adı altında Türkiye Cumhuriyeti e intikal etmiştir.

B) CUMHURİYET DÖNEMİ BANKNOTLARI

Osmanlı İmparatorluğu dan intikal eden evrak-ı nakdiyeler, Cumhuriyetin ilk yıllarında para bastırılamadığından, 1927 yılı sonuna kadar tedavülde kalmıştır.

Bir devletin egemenlik ve bağımsızlık sembolü olması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, 30 Aralık 1925 tarih ve 701 Sayılı evcut Evrak-ı Nakdiyenin Yenileriyle İstibdaline Dair Kanun kabul edilerek ilk Türk banknotlarının bastırılmasına karar verilmiştir. Bu kanun ile, mevcut evrak-ı nakdiyenin aynı nitelik ve miktarda kağıt para ile değiştirilmesi esas alınıp, paranın şekli ve basılıp değiştirilmesi gibi konuları düzenlemek üzere, Maliye Vekaleti den bir temsilcininin başkanlığında Ziraat, Osmanlı, İtibar-ı Milli, İş, Akhisar, Tütüncüler ve Akşehir bankaları ile Türkiye e faaliyet gösteren diğer başlıca bankaların birer temsilcisinden oluşan bir komisyonun görevlendirilmesi hükme bağlanmıştır.

1
) Birinci Emisyon (E1) Grubu Banknotlar
Dönemin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda başkanlığındaki komisyon 9 aylık bir çalışma sonunda 1, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 liralık kupürlerden oluşan Birinci Emisyon Grubu banknotların basılması kararını almış ve basım işi, bir İngiliz firması olan Thomas De La Rue a verilmiştir. Bu banknotlar, filigranlı kağıtlara kabartma olarak basılmıştır.

Bu emisyon grubundaki banknotlar 1 Kasım 1928 Harf Devrimi den önce bastırıldığı için ana metinleri eski yazı Türkçe, kupür değerleri ise Fransızca olarak yazılmıştır.
İlk Türkiye Cumhuriyeti banknotları olan Birinci Emisyon Grubu banknotlar 5 Aralık 1927 tarihinde dolaşıma çıkarılmıştır. Tedavülde bulunan mevcut evrak-ı nakdiyeler ise, 4 Aralık 1927 tarihinden itibaren dolaşımdan çekilerek 4 Eylül 1928 tarihinde değerlerini yitirmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ın Kuruluşu
Cumhuriyet Yönetiminin, banknot ihracı imtiyazının, kurulacak bir milli bankaya verilmesi konusundaki kararlılığı çerçevesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce 11 Haziran 1930 tarih ve 1715 sayılı Kanun ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın kurulması kabul edilmiştir. Banka, gerekli hazırlıklar tamamlanarak 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyete geçirilmiş ve banknot ihracı imtiyazı münhasıran Merkez Bankası a verilmiştir.

2) İkinci Emisyon (E2) Grubu Banknotlar

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurulduktan sonra, harf devriminden önce basılan eski yazılı banknotlar, latin alfabesi ile basılmış yeni banknotlarla değiştirilmiştir.

Latin alfabesi ile hazırlanmış yeni banknotlar, 50 Kuruş, 1, 21/2, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık olmak üzere 9 farklı değerde ve 11 tertipten oluşmaktadır. Söz konusu banknotlardan 50 Kuruşluk Almanya a, diğerleri ise İngiltere e bastırılmıştır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından dolaşıma ilk çıkarılan banknot olan 5 Türk Liralık banknotu da içeren İkinci Emisyon Grubu banknotlar, 1937-1944 yılları arasında tedavüle çıkarılmıştır.

İkinci Emisyon Grubu içinde hem Atatürk, hem de İnönü portreli banknotlar yer almaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında tedavüle verilmeyen banknotlar

Bu emisyon grubu içinde İngiltere e bastırılan ancak, İkinci Dünya Savaşı sırasında banknotları Türkiye getiren geminin Pire Limanında hücuma uğrayıp batması sonucunda denize dökülen İnönü resimli 50 Kuruşluk ve 100 Türk Liralık banknotlar ile yine İngiltere e bastırılan ancak, Londra aki bir hava hücumu sırasında basıldığı matbaa zarar gören 50 Türk Liralık banknotlar dolaşıma verilmemiştir.

3) Üçüncü Emisyon (E3) Grubu Banknotlar
Tamamı İnönü portreli olarak bastırılan Üçüncü Emisyon Grubu banknotlar, 1942-1947 yılları arasında dolaşıma çıkarılmış olup, 2,50, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık kupürlerden oluşan 6 farklı değerde, 7 tertip olarak İngiltere, Almanya ve Amerika a bastırılmıştır.

4) Dördüncü Emisyon (E4) Grubu Banknotlar

Sekiz emisyon grubu içinde en az farklı değerde banknotu ve tertibi bulunan Dördüncü Emisyon Grubu banknotlar 10 ve 100 Türk Liralık kupürlerden oluşan 2 farklı değerde, 3 tertip olarak Amerika Birleşik Devletleri de bastırılmıştır. 1947 ve 1948 yıllarında dolaşıma çıkarılan bu emisyon grubu banknotların tamamı İnönü portreli olarak bastırılmıştır.

5) Beşinci Emisyon (E5) Grubu Banknotlar
Beşinci Emisyon Grubu banknotlar, 2,50, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık kupürlerden oluşan 7 farklı değerde, 32 tertip olarak basılmış ve 1951-1971 yılları arasında dolaşıma çıkarılmıştır.

Ülkemizde bir Banknot Matbaası kurulması çalışmalarına 1930 u yılların sonlarına doğru başlanmış, ancak İkinci Dünya Savaşı ın başlaması ile bu çalışmalara devam edilememiştir. 1951 yılında yeniden başlatılan Banknot Matbaası kurma işi 1958 yılında tamamlanmış ve aynı yıl banknot basımına başlanmıştır.

Beşinci Emisyon Grubu banknotların bir kısmı İngiltere e, bir kısmı da ülkemizde basılmıştır. Halk arasında or Binlik olarak adlandırılan 1.000 Türk Liralık banknot da bu emisyon grubu içinde yer almaktadır.

Dolaşıma verilen banknotlar 1958 yılında Banknot Matbaası kuruluncaya kadar Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere veya Almanya'da bastırılmış olup, Banknot Matbaası da basılan ilk banknot Beşinci Emisyon Grubu III. Tertip 100 Türk Liralık banknottur.

6) Altıncı Emisyon (E6) Grubu Banknotlar
Altıncı Emisyon Grubu banknotlar 5, 10, 20, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık olmak üzere 7 farklı değerde, 18 tertipten oluşmakta olup, 1966-1983 yılları arasında dolaşıma çıkarılmıştır. Bu banknotlardan I. Tertip 20 Türk Lirası İngiltere e, diğerleri ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Banknot Matbaası da basılmıştır.

7) Yedinci Emisyon (E7) Grubu Banknotlar
1979 yılından itibaren dolaşıma verilmeye başlanan Yedinci Emisyon Grubu banknotlar 2002 yılı itibariyle; 10, 100, 500, 1.000, 5.000, 10.000, 20.000, 50.000, 100.000, 250.000, 500.000, 1.000.000, 5.000.000, 10.000.000 ve 20.000.000 Türk Liralık olmak üzere 15 farklı değerde, 36 tertipten oluşmakta olup, banknotların tamamı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Banknot Matbaası da basılmıştır.

E7 Emisyon Grubu banknotlar 01.01.2006 tarihinde tedavülden kaldırılmış olup, 1.1.2016 tarihinde değerini tamamen yitirecektir.

8) Sekizinci Emisyon (E8) Grubu Banknotlar
28 Ocak 2004 tarih ve 5083 sayılı ürkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun gereğince, ülkemizde ilk kez gerçekleştirilen paramızdan 6 sıfır atma operasyonu kapsamında 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren dolaşıma verilen Sekizinci Emisyon Grubu banknotlar 1, 5, 10, 20, 50 ve 100 Yeni Türk Lirası olmak üzere 6 farklı değerden oluşmakta olup, banknotların tamamı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Banknot Matbaası da basılmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar 8 emisyon grubunda 23 farklı değerde, 120 tertip banknot dolaşıma çıkarılmıştır. İlk altı emisyon grubundaki banknotların tamamı ile Yedinci Emisyon Grubundaki banknotların bir kısmı değişik tarihlerde dolaşımdan kaldırılmış ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin sonunda değerlerini yitirmiştir.

Faaliyete geçtiği 1958 yılından beri banknotlarımızın basımını sürdüren Banknot Matbaası, uzun bir deneyim süreci gerektiren banknot üretiminin orijinal kompozisyon ve kalıplarını da çağdaş standartlarda hazırlayarak dünya standartlarındaki E7 Emisyon Grubundan 1.000.000, 5.000.000, 10.000.000 ve 20.000.000 Türk Liralık banknotlar ile E8 Emisyon Grubundaki 1, 5, 10, 20, 50 ve 100 Yeni Türk Liralık banknotlarımızın her türlü tasarım, kalıp ve baskı işlemlerini tamamen kendi kadro ve donanım olanakları içinde başarıyla gerçekleştirmiştir.

KAYNAKÇA:
Akyıldız, A. (1996): Osmanlı Finans Sisteminde Dönüm Noktası, Kağıt Para ve Sosyo-Ekonomik Etkileri - Eren Yayıncılık
Köklü, A. (1947): Türkiye e Para Meseleleri - Milli Eğitim Basımevi
Tekeli, İ. - İlkin, S.(1997): Para ve Kredi Sisteminin Oluşumunda Bir Aşama Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası - Banknot Matbaası


MeLiSSiA 16 Mayıs 2010 18:23

İlk KAĞIT Para
 

İlk Kağıt Para


Lidyalılar zamanında icat edilen para, ister madeni İster banknot olsun, İnsan hayatına damgasını vuran en önemli sembollerden biri.
Para kağıt icat edilmeden önce, deniz kabuğundan kıymetlii metallere kadar çeşitli mallar değişim aracı olarak kullanıldı. Tarihteki ilk madeni para basımı I.Ö. VII. yy’ da Anadolu’ da Lidyalılar tarafından gerçekleştirildi. Dünyanın ilk büyük darphanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul Simkeşhane’ de kuruldu. M.Ö. 118 yılında deri para kullanan Çinliler, İv 806 yılında da ilk kağıt icat parayı yaptılar Batıda kağıt paraların basılması ve kullanılması 17. yy sonlarına rastlıyor. İlk kağıt icat para’nın 1690' lı yıllarda ABD ve İngiltere hükümetleri tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694 yılında İngiliz Merkez Bankası ve diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı biliniyor. Osmanlı İmparatorluğunda ilk i kağıt paralar idari, sosyal ve yasal reformların gündeme geldiği Tanzimat Döneminde tedavüle çıkarıldı. İlk Osmanlı Banknotları Abdülmecit tarafından 1840 yılında “Kaime-i Nakdıye-i Mutebere” adıyla, bugünkü dille “Para Yerine Geçen Kağıt”, bir anlamda para olmaktan çok faiz getirili borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde düzenlendi. Matbaada basılmayan ve elle yapılan bu paraların her birine resmi mühür vurulurdu Osmanlı Yönetimi, 1842 yılından itibaren de matbaada para basmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında da 1915 yılından itibaren altın ve Alman hazine bonolarını karşılık göstererek dört yıl boyunca , yedi tertipte toplam 160 milyon liranın üzerinde banknot çıkarttı Bu banknotlar “evrak-ı nakdiye” adı altında Türkiye Cumhuriyeti’ ne intikal etti ve Cumhuriyetin ilk yıllarında kağıt para bastırılma-dığından 1927 yılının sonuna kadar tedavülde kaldı.


nota_kelebegi 27 Nisan 2011 20:56

Para ve Paranın Kronolojik Tarihi
 
Para
Dünyanın her yerinde kullanılan para ilk M.Ö'de 700. yılda Lidya’lılar tarafından kullanılmıştr.
Para günümüzde bir çok biriime çevrilmiştir. Örneğin; dolar, euro, dinar, lira gibi kağıt ve madeni paralar vardır. Eski yıllarda bir ürün eşya gibi bir şey alırken takas yapmak zorundalardı. Örneğin bir torba un istiyorsan sen de bir torba bulgur vermek zorundaydı. Ama şimdi para karşılığında her şeyi alabiliyoruz.
İnsanların bu buluşu gerçekten hayatı hem kolaylaştırmış hem de zorlaştırılmışdır.

Paranın kronolojik tarihi
Tarihin çok erken dönemlerinde bir belirsizlik vardır. Çin'deki ilk parasal gelişmeler üzerinde de tartışmalar vardır.
  • M.Ö. 9000 civarı - M.Ö. 6000: Sığırların evcilleştirilmesi ve tarımın başlangıcı. Çeşitli toplumlarda ve çeşitli dönemlerde canlı hayvanlar, özellikle sığır; bitkilerden de hububat türleri para yerine kullanıldılar.
  • M.Ö. 3100 civarı: Mezopotamya'da yazı icat edildi. Asıl kullanım, gelişme ve hesap tutma.
  • M.Ö. 2575 civarı: Gize'de Büyük Piramit'in inşası. Az miktarda ve sınırlı kullanımı olan para ile büyük çaplı ve uzun vadeli projelerin yapımı
  • M.Ö. 2250 civarı - M.Ö. 2150 civarı: Kapadokya hükümdarları gümüş külçelerin kalitesine kefil oluyorlar. Külçelerin ağırlığı ve saflığına dair verilen devlet garantisi para olarak kabul edilmelerine yol açıyor.
  • M.Ö. 1792 civarı - M.Ö. 1750 civarı: Babil'de Hammurabi dönemi. Hammurabi Yasaları bankacılık ile ilgili hükümler içeriyor.
  • M.Ö. 1200 civarı: Çin'de deniz salyangozu kabukları para olarak kullanılıyor.
  • M.Ö. 1000 civarı - M.Ö. 500 civarı: Çin'de para olarak bel, çapa ve bıçak gibi madeni el aletlerinin kullanımı.
  • M.Ö. 950: Saba Melikesi Solomon'u ziyaret eder ve birbirlerine hediyeler veririler.
  • M.Ö. 687: Lidya'da kaba metal para kullanılır. (Heredot'a göre)
  • M.Ö. 640 civarı - M.Ö. 630 civarı: Lidya'da ilk gerçek madeni para üretildi. Lidya ve Anadolu'nun ilk madeni paraları altın ve gümüşün doğal doğal karışımı olan elektrum'dan yapılıyordu.
  • M.Ö. 600: Pythius, Yunanistan ve Anadolu'nun ilk tüccar bankeridir.
  • M.Ö. 600 civarı - M.Ö. 300: Çin'de yuvarlak, metal madeni paralar icat edildi. Bu paraların değerleri çok düşük olduğundan pahalı alış-verişlerde kullanılamıyordu.
  • M.Ö. 600 civarı - M.Ö. 570 civarı: Madeni para kullanımı Lidya'dan Yunanistan'a doğru hızla artar. Atinalılar madeni para basımından önce para olarak demir çubukları ve uzun çivileri kullanıyorlardı.
  • M.Ö. 550 civarı: Lidyalılar, Krezüs'ün hükümdarlığı döneminde saf altın ve gümüşten oluşan dünyanın ilk iki metalli madeni paralarını üretiyorlar.
  • M.Ö. 546: Lidya Kralı Krezüs Persliler tarafından esir alınıyor. Bunun sonucunda madeni para kullanımı Persia'da da (eski İran) yayılıyor. Yunanlıların aksine Lidyalılar altın parayı gümüş paraya tercih ederler.
  • M.Ö. 546: Atina Owls'u üretiliyor.
  • M.Ö. 490 civarı: Laurion Madenleri'nde zengin gümüş damarlarının bulunması. Bundan sonra Themistokles, gelirlerin bir kısmının kullanılması ile, Atinalıları savaş donanması inşa etmeleri konusunda ikna eder.
  • M.Ö. 480: Salamis Savaşı. Atina donanmasının Perslilere karşı kazandığı zafer üzerine Yunan uygarlığı korunur.
  • M.Ö. 407: Isparta Laurion Madenleri'ni ele geçirir. 20,000 köleyi azat eder ve Atinalılara gümüş malzemeleri miras olarak bırakır.
  • M.Ö. 406–405: Atinalılar gümüş kaplamalı bronzdan madeni paraları tedavüle çıkartırlar. Atina halkı gümüş paraları toplarlar, sonuç olarak bu paralar hızla sirkülasyondan kalkar ve geriye sadece değersiz bronz paralar kalır.
  • M.Ö. 405: Aristophanes'in "Kurbağalar" komedisi sahneye konur. Bu oyunda Aristophanes değersiz yeni paranın değerli eski parayı nasıl tedavülden kaldırdığından bahseder. Belki de ilk defa bu oyunda "Gresham's Law" dan söz edilmektedir (Gresham's Law: Bir ülkede halkın gözünde biri değerli diğeri değersiz iki tür para tedavülde ise, bunlardan değersiz olanı piyasaya hakim olur).
  • M.Ö. 394–371: Atinalı banker Pasion'un kariyeri. Bir köle olan Pasion, zamanla en zengin ve ünlü Yunan bankeri olur, özgürlüğünü ve Atina vatandaşlığını kazanır. Yunan bankacılığı esasen peşin işlemler olarak yürütülür.
  • M.Ö. 390: Galliler Roma'ya saldırır. Şehrin ihtiyat akçelerinin saklandığı Capitol (Ulusal Tapınak)'de kazların gıdaklaması muhafızları uyarır. Bu duruma minnettar olan Romalılar uyarı tanrıçası Moneta'ya bir mabed inşa ederler. Moneta adından "money=para" ve "mint=madeni para basmak, darphane" adları türer.
  • M.Ö. 360–336: Makedonya'da II. Philip hükümdarlığı. II. Philip Makedonya ile Yunanistan'ı birleştirir. Krallığının acil ihtiyaçlarını karşılamak için gereğinden fazla olmak üzere madeni para bastırır. Bunların arasında M.Ö. 356 olimpiyatlarında iki tekerlekli araba yarışlarındaki zaferini kutlamak için bastırılan altın "stater" ise madeni paranın propaganda amaçlı kullanılışının ilk örneğidir.
  • M.Ö. 350 civarı: Yunanistan'da riskli işlerin dışında normal faiz oranı %10'dur. Demosthenes'e göre sıradan işler için faiz oranı %10'dur. Gemi kiralama gibi riskli işlerde bu oran %20 ile %30 arasındadır.
  • M.Ö. 336–323: Büyük İskender'in hükümdarlığı. Anadolu'nun fethinin Büyük İskender'e günlük maliyeti yaklaşık 20 talent (=para ve tartı sistemi) veya yarım ton gümüşe eşittir. Daha sonra oldukça büyük bir hacimde olan Pers hazineleri ele geçirilir. Para basımı ve askerlere yapılan ödemeler imparatorluk içindeki ticarete büyük etki yapar. Büyük İskender aynı zamanda gümüş ile altın arasındaki değişim oranını da "10 ünite gümüş = 1 ünite altın" şeklinde basite indirgemiştir.
  • M.Ö. 323–30: Mısır'da Ptolomies'in imparatorluğu. Çok önceleri Mısır, Yunan kontrolü altındayken kıymetli metallere ilaveten tahıl da kullanıldı ve ulusal tahıl ambarları banka gibi çalıştılar. Ptolomies, yerel depo emanet sistemini İskenderiye'deki merkez bankası ile tamamen ciro sistemine entegre etti. Ödemeler bir hesaptan diğer hesaba transfer yoluyla ve para geçişi olmadan yapıldı.
  • M.Ö. 275: 'Aes signatum' veya bronz çubuklar Roma'da halâ kullanımdadır. Kaba bronz çubuklar sonradan yerini daha uygun olan madeni paralara bırakır.
  • M.Ö. 269: Romalılar tarafından gümüş paraların düzenli basımı yapılır ve para dolaşımı yaygınlaşır. Güney İtalya ve Sicilya'daki Yunan kolonileri ve Kartaca örneğine rağmen Romalıların madeni paraya intibakı geç olmuştur.
  • M.Ö. 218-201: Roma ve Kartaca arasındaki II.Pön Savaşı. Romalı yöneticiler, birliklere büyük miktarda para ödenmesi gerekince paranın madeninin saflığını ve ağırlığını düşürürler, bu ise enflasyona neden olur.
  • M.Ö. 200 civarı: Delos ünlü bir bankacılık merkezi oluyor. Kıraç ve verimsiz bir Yunan adası olan Delos finansal bir merkez olmak için muhteşem limanı ve ünlü Apollon Tapınağı'ndan yararlanır. Esaslı rakiplerinden biri olan Kartaca'nın Romalılara yenilmesi yükselmesinde yardımcı olur. İşlemler ciro veya kredi transferi yoluyla yapılır.
  • M.Ö. 118. Çin'de deri para kullanılır. Bunların her biri yaklaşık 1 foot2 boyutunda beyaz geyik derisinden ibaret olup 40,000 cash değerindeydiler (cash = Çin'in o zamanki asıl metal parasının adı).
  • M.Ö. 55 ve 54: Julius Caesar Britanya'ya sefer düzenler. Bu seferler sırasında Britanyalıların hala para olarak kılıç tipi yaprakları kullandıkları görülür. Bununla birlikte bazı Celtic kabileleri altın, gümüş, bronz ve potin kullanarak kendi paralarını üretmeye başlamışlardır. (potin=bakır ve teneke alaşımı)
  • M.Ö. 30 - M.S. 14: Augustus Caesar'ın hükümdarlığı. Augustus, yeni ve neredeyse saf altın ve gümüş paralar kullanarak ve yine yeni pirinç ve bakır olanları da kullanarak para ve vergi sistemlerinde reform yaptı. Buna ilaveten üç yeni vergi de yürürlüğe girdi: genel perakende satışlar vergisi, arazi vergisi ve vatandaşlık vergisi.


JéLLyBoN 27 Aralık 2011 21:50

Para nedir? Nerelerde kullanılır?
 
Para Nedir?

Para; karşılığında mal ve hizmet almaya ve vermeye; bunların ekonomik değerlerini takas etmeye yarayan üzerinde rakamsal değerler taşıyan kâğıt veya madeni ödeme aracıdır. Para genel kabul gören değişim aracına verilen isimdir. Malların birbiriyle değiştirilebilmesini sağlar.

Karşılık verme, ödeme, gelir, fiyat anlamlarına gelir. Para değer denkliğinin bir göstergesidir. Bu gösterge maddi ya da nominal değerde karşılıklar bulabilir. Maddi nitelikte paraya örnek olarak madeni para, banka teminat belgeleri ya da banknot, çek ya da senetler örnek verebiliriz. Nominal nitelikte paraya ise banka hesabındaki para ya da kredi onayını örnek verebiliriz. Para gündelik yaşamda takas aracı olarak kullanılır. Doğrudan doğruya takas yapan kişilerin ihtiyaçlarını karşılamasının yanında diğer takaslar için geçerli olması, parayı diğer takas araçlarından ayıran önemli bir özelliktir.

Çağlar boyunca para az bulunan maddelerden yapılmıştır. Değerli metallerden deniz kabuklarına ve hatta sigaraya kadar pek çok eşya veya mal para işlevi görmüştür.Parayı milattan önce Lidyalılar bulmuştur.

Para bir ülkenin para sahasına dâhil olan madeni ve banknot sistemini içeren tüm para varlığıdır. Para sahası da bir paranın yürürlük alanı anlamına gelir ve mal, hizmet takasını sağlar. Para birimi ise genellikle ülkelerin para türleriyle eş anlamda kullanılır. Bu nedenle para birimi, paranın bir alt biçimi olarak görülür. Çoğu para birimi, uluslar arası döviz piyasalarında da işlem görür. Bu piyasalardaki değerler de kambiyo ya da döviz kuru adını alır. Piyasada bulunan neredeyse tüm nominal para değerleri, ana birim ve bunun yüzde biri değerinde olan alt birimlerden oluşan ondalık sayı sistemine dayanır.

Günümüzde para stokunun kontrolünü yani para politikasını, hazine müsteşarlığı ya da merkez bankaları yürütmektedir. Neredeyse tüm batılı ülkelerin merkez bankaları bağımsızdır, yani hükümet merkez bankalarına ya neredeyse hiç müdahale edememekte ya da hükümetin nadiren, dolaylı ve küçük müdahalesi olabilmektedir.

Bir paranın konvertibilitesi dünya piyasalarında serbestçe alınıp-satılabilir ve değiştirilebilir olması demektir. Ayrıca bir para birimi, altın ve/ veya gümüşle tanımlanıyor ve banknot bu para birimiyle her zaman değiştirilebiliyorsa yine konvertibiliteden söz edilebilir.

Şu an dünyada yürürlükte olan resmi para birimi 160'dan fazladır (ISO 4217). Uluslararası alanda geçerliliği olan başat döviz birimi Amerikan Doları ve Avro'dur. Resmi para birimine nispeten bölgesel olan tümleyen para birimi ise takas aracı olarak kabul görür.

Halk arasında eski önemini yitirmiş bir para birimi genellikle yedek değer olur. Örneğin II. Dünya Savaşı sonrası Almanya'da ödeme ve takas aracı olarak sigaranın para birimi olarak kullanılması. Bu geçici para, kriz zamanlarında resmi para biriminin yerini tutmuştur. Para birimleri diğer devletlerin yedek para birimi olarak da kullanılmıştır. En iyi bilinen örnek; Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin Doğu Alman Markı yerine Alman Markı'nı kullanmasıdır.

Para ayrıca, sosyoloji, felsefe ve ekonomi alanlarının bir araştırma nesnesidir.


buz perisi 3 Şubat 2012 15:20

5 ek
1. Tarihte Para
Tarihteki ilk madeni para basımının M.Ö VII. Yüzyılda Anadolu’da Lidyalı’lar tarafından yapıldığı bilinmektedir. Tarihteki ilk madeni para olma özelliği taşıyan Lidya parası, darp suretiyle basılmıştır. Sabit bir alt kalıp üzerine konan madeni pula hareketli bir üst kalıp yerleştirerek, bir çekiçle vurmak suretiyle darp gerçekleştirilmiştir.
Tarihteki ilk madeni para basım yerinin Anadolu olması özellikle uygarlık gelişiminin göstergesi olarak oldukça önemlidir. Anadolu bu üstünlüğünü sürekli devam ettirmiştir. Dünyanın ilk büyük darphanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul Simkeşhane’de kurulmuştur.

2. Hatıra Paracılığın Tarihsel Gelişimi
Hatıra para basımı, tarihsel gelişim itibariyle madeni para basımından sonra başlamış, onun bir devamı olarak gelişimini sürdürmüş ve 18'inci yüzyılın sonunda nümismatik bilim dalının kurulmasıyla da bağımsız bir para alanı haline gelmiştir.
Tarihte bilinen ilk hatıra paralardan biri, eski Yunan’da Perslere karşı kazanılan zaferin anısına M.Ö. 479 yılında tedavül parası olan gümüş Atina Tetradrahmisi’nin arka yüzündeki desenin değiştirilmesi ve söz konusu paranın çapının büyütülmesi ile basılan Atina Dekadrahmisi’dir. Roma döneminde M.Ö. 61 yılında I. Triumvira zamanında Pompei’nin zaferlerini kutlama anısına Aureus diye bilinen bir hatıra paraya rastlanmıştır. Daha sonra İmprator Augustus’un ölümü anısına çeşitli hatıra paralar çıkarılmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde önemli olaylar, çeşitli askeri zaferler, değişik antlaşmalar için hatıra paralar çıkarılmıştır. Çıkarılan hatıra paralar genel olarak tedavülde bulunan paralardan bazılarının arka yüzlerinin değiştirilmesi, varolan paranın boyutlarının değiştirilmesi veya tümüyle o konuya özel bir paranın basılması suretiyle yapılmıştır. Bizans döneminde de, yine çeşitli önemli olayları anmak, kazanılmış zaferleri kutlamak anısına hatıra paralar çıkarılmıştır. Bizans’ta çıkarılan hatıra paralar tedavül paraların değiştirilmesi suretiyle değil, doğrudan gümüş ve altından olmak üzere ayrı hatıra para olarak basılmıştır. Bu hatıra paralar Constantinople Darphanesi’nde basılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda özel bir hatıra para uygulamasından söz etmek oldukça zordur. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında görülmeye başlanan “seyahat paraları”nı bu kapsamda değerlendirmek olanaklıdır. Örneğin; Sultan II. Mahmut’un Edirne ziyareti nedeniyle 24. Culus yılında Memduhiye Altını tarzında basılmış olan Edirne Seyahat Altını; Sultan Abdulmecid’in Edirne Seyahati nedeniyle bastırılan seyahat altını; Sultan Abdulaziz’in Bursa seyahati için bastırılan altın ve gümüş seyahat paraları; Sultan V. Mehmed Reşad’ın Bursa, Edirne, Kosova, Manastır ve Selanik seyahatleri için altın ve gümüş olarak bastırılan seyahat paraları bunlara örnek olarak verilebilir.

3. Nümismatik Biliminin Tarihsel Gelişimi
Nümismatik sözcüğü, para anlamına gelen Latince nümisma sözcüğünden gelmektedir. Para, madalya ve jetonların betimlenmesi ve tarihiyle uğraşan bilimdir. İlk antik para koleksiyonları, Rönesans döneminde, Roma ve Yunan tarihindeki ünlü kişilerin portrelerini araştıran hümanistler tarafından oluşturuldu. Bu koleksiyonlara zamanla eski siteler tarafından bastırılan, yorumlanması daha güç paralar da katılmaya başladı. Daha sonraları, Yeniçağ para ve madalyaları da toplandı. Tüm bu nesnelerin anlaşılması ve sınıflandırılması, nümismatik biliminin temelini oluşturur. G. Budé’nin De asse (1514) adlı yapıtından bu yana, paraları her yanıyla ele alan birçok inceleme yayımlanmıştır.
Nümismatik, 18'inci yüzyıl sonundan itibaren Arkeoloji bilim dalının alt bilim dallarından biri haline gelmiştir. Bu bilim dalı; madeni paraların (sikkelerin) tarihsel geçmişi, taşıdıkları özellikler, basım teknikleri, basıldıkları madenlerin özelliği, üzerlerinde bulunan yazı ve figürlerin analizi, paranın basıldığı dönemin ekonomik, toplumsal ve siyasal yapısının araştırılması gibi çok değişik konuları kendisine ana konu olarak seçmiştir.
Nümismatik bilimi; arkeoloji, paleografi, din tarihi, mitoloji, kronoloji, metroloji, coğrafya, ekonomi, ekonomi tarihi, siyasal tarih, sosyoloji gibi bilim dallarıyla çok yakın ilişki içinde bulunur.
Alıntıdaki Ek 66055
Nümismatik biliminin ana konusu olan sikkeler bizlere aşağıdaki yararları sağlar:
  1. Kaybolmuş uygarlıkların, kentlerin ve yerleşim yerlerinin kesin olarak belirlenmesine katkı sağlar.
  2. Özellikle tarihsel süreç içinde egemenliği elinde tutmuş kişilerin ve ailelerin soylarını bildirir.
  3. Çeşitli nedenlerle tarihsel süreç içinde yok olmuş anıt ve yapılara ilişkin kanıtlar sunar.
  4. Yerleşim yerlerine, yönetenlere verilmiş ad ve unvanları gösterir.
  5. Hükümdarların saltanatlarının başlangıç tarihlerinin, almış oldukları unvanların ve sanların, dönemleri boyunca yaptıkları işlerin, kazandıkları zaferlerin ya da yenilgilerin kesin biçimde belirlenmesine yardım eder.
  6. Soyu tükenmiş bitki ve hayvanların varlıklarını bildirir ve kanıtlar.
  7. Sikkenin basımında kullanılan madenin türüne göre o toplumun, o dönemdeki ekonomik durumu konusunda ciddi ipuçları sağlar.
  8. Yazılı tarihlerde anlatılan olayların kanıtlanmasına yardım eder.
  9. Sikkenin basıldığı dönemin dinsel inançları konusunda bilgi verir.
  10. Sikkeyi basan devletin egemenlik alanlarının tespitinde ciddi delil niteliği taşır.
Türkiye’de nümismatik biliminin gelişime bakıldığında; Abdüllatif Suphi Paşa (1818-1886), ilk Türk nümismatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk nümismatik tarihi açısından önem taşıyan diğer bazı adlar şöyledir:
  1. İsmail Galib Bey (1848-1895)
  2. Halil Edhem Eldem (1861-1938)
  3. Ahmed Tevhid (1869-1940)
  4. Behzat Haki Butak (1891-1963
  5. George Carpanter Miles (1904-1975)
  6. Cüneyt Ölçer (1925-1990)
Nümismatik (para) bilimi, koleksiyonculukla koşut bir gelişim içindedir. Koleksiyon, sözcük kökeni olarak Fransızca collection sözcüğünden gelmedir ve Türkçe’de de koleksiyon olarak kullanılmaktadır. Koleksiyon sözcük anlamı olarak; “öğrenme, yarar sağlama veya zevk amacıyla bir araya getirilmiş ve özelliklerine göre sınıflara ayrılmış nesnelerin bütünü, derlem” anlamına gelmektedir. Cumhuriyet dönemi madeni paralarının ve hatıra paralarının koleksiyonunu yapmak konusunda daraltıcı, sınırlayıcı veya yasaklayıcı herhangi bir yasal düzenleme söz konusu değildir. Ancak, Cumhuriyet öncesi döneme ait sikkelerin koleksiyonu, devri ve satışı 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na tabidir. Anılan Yasanın 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4’üncü fıkrası uyarınca; Osmanlı Padişahlarından Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, II. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahidettin’e ait aynı çağdaki sikkeler, bu Yasaya göre tescile tabi olmaksızın yurtiçinde alınıp satılabilirler. Yasanın bu hükmünden de açık olarak görüldüğü üzere, bu padişahlar dışındaki dönemlere ait sikkelerin anılan Yasanın 7’inci maddesine göre tescil işlemine tabi tutulmaksızın yurtiçinde alınıp satılması yasaktır. Bir başka deyişle, para koleksiyonculuğu ile uğraşanların, 2863 sayılı Yasayı ve bu Yasa kapsamında çıkarılmış yönetmelikleri çok iyi bilmeleri ve bunlara uygun olarak koleksiyonlarını yapmaları gerekir. Ancak, daha önce de belirtildiği üzere, Cumhuriyet dönemi madeni paraları ve hatıra paraları için şu anda 2863 sayılı Yasa kapsamında herhangi bir tescil işlemi veya sınırlayıcı hüküm söz konusu değildir.
Para koleksiyonculuğu, dünyanın özellikle çok gelişmiş ülkelerinde (ABD, Kanada, İngiltere gibi) oldukça yaygındır. Anılan ülkelerdeki nümismatik derneklerine veya örgütlerine çok sayıda insan üyedir. Ciddi anlamda para koleksiyonculuğu, derin bir kültürel altyapıyı, yoğun araştırma yapmayı, nümismatik biliminin ortaya çıkardığı gerçekleri yakından izlemeyi, arkeolojik alanda yürütülen çalışmalarla yakından ilgilenmeyi zorunlu kılan bir uğraştır. Para koleksiyonculuğu, sadece ekonominin kıtlık (nedretlik) kuralından yola çıkılarak salt bir servet biriktirme olgusu olarak yürütülemez. Bu uğraş; insanın çok yönlü olarak kendisine yatırım yapmasını ve kendisini geliştirmesini zorunlu kılan özel nitelikli bir uğraştır.

Türkiye’de ise para koleksiyonculuğu gelişmekte olan bir uğraştır. Henüz yeteri düzeyde yaygınlık kazanmamıştır. Şu an için gelişmiş ülkelerle karşılaştırılmayacak ölçüde çok az sayıda insan tarafından para ve hatıra para toplanmaktadır. Güncel hatıra para koleksiyonculuğu Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü önderliğinde sürdürülmektedir. Hatıra para koleksiyonu yapmak isteyenler Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü Koleksiyon Servisine üye olmaktadırlar. Buraya üye olanlar; çıkan hatıra paralardan öncelikli olarak ve sürekli biçimde haberdar edilirler. Ayrıca, kontenjanlı olarak sınırlı sayıda üretilen hatıra paraları ve hatıra paralı Darphane ürünlerini sadece üyelerin alması olanaklıdır.

4. Cumhuriyet Dönemi ve Hatıra Para
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, madeni ilk paralarını 1924 yılında basmıştır. Tedavüle çıkarılan ilk madeni paralar; 100 Para, 2 ½ Kuruş, 5 Kuruş, 10 Kuruş olmak üzere dört paradan oluşuyordu. Bu seriye 1925 yılında 25 Kuruş eklenmiştir. 100 kuruş ve 1 Lira 1934 yılında tedavüle sürülmüştür. 1 Kuruş ve 50 Kuruş ise, 1935 yılında tedavüle çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminin en küçük madeni parası olma özelliğini taşıyan 10 Para ise ilk kez 1940 yılında basılmıştır. Bu en küçük küpürlü madeni para, 1941 ve 1942 yıllarında da basılmıştır. Madeni para serisine 1960 yılında 2 ½ Lira katılmıştır. Madeni 5 Lira 1974 yılında, 10 Lira 1981 yılında, 20 Lira 1984 yılında, 25 Lira 1985 yılında, 50 Lira 1984 yılında, 100 Lira 1984 yılında 500 Lira 1989 yılında, 1000 Lira 1990 yılında, 2500 Lira 1991 yılında, 5000 Lira 1992 yılında, 10.000 Lira 1994, 25.000 Lira 1995 yılında, 50.000 Lira 1996 yılında, 100.000 Lira 1999 yılında, 250.000 lira 2002 yılında tedavüle çıkarılmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan 1970 yılına kadar hatıra para olarak herhangi bir para çıkarılması söz konusu olmamıştır.
1264 sayılı Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanun, 28.05.1970 tarihinde TBMM’de kabul edilmiş ve 06.06.1970 tarih ve 13512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Yasanın 1’inci maddesi uyarınca; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı memleket ekonomisinin gelişimine paralel olarak tedavüle gereği kadar madeni para çıkartmaya yetkilidir. Milli ve milletlerarası önemli tarihi, bilimsel, kültürel ve sanat olayları ile anmaya değer diğer olay ve günleri belirtmek ve muhtelif alanlarda ün yapmış Türk büyüklerini anmak amacıyla ve Hükümetçe lüzum ve faydası takdir edilecek diğer sebep ve vesileler dolayısıyla madeni hatıra para da çıkartılabilir.
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı'nın ana hizmet birimlerinden birisi olarak 2996 sayılı Maliye Vekaleti Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun çerçevesinde görevlerini yürütmekteydi. Hazine birimlerinin 1983 yılında Maliye Bakanlığı bünyesinden ayrılarak Başbakanlığa bağlı Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı haline getirilmesiyle birlikte Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü de anılan Müsteşarlığa bağlanmıştır. Bunun üzerine çıkarılmış olan 234 sayılı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarılmıştır. Söz konusu KHK’nin “Görev” başlıklı 2’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, ilgili yasalar gereğince Hazine Müsteşarlığı’nca tedavüle çıkarılması kararlaştırılan madeni ufaklık para ve madeni hatıra paraları basmak ve dağıtmak görevi Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir.

Hatıra para çıkarılması, 1264 sayılı Yasanın birinci maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile hukuki çerçevesine kavuşmuştur. Bu hukuki ve yasal çerçevenin oluşmasından sonra Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, ilk hatıra para olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi 50. Yılı anısına aşağıda özellikleri gösterilen parayı çıkarmıştır. Bu para Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk hatıra parası olma özelliğini taşıdığı için önemlidir.
Alıntıdaki Ek 66056

Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, genç kuşaklara eski paraların tanıtılması ve o dönem tarihinin anımsatılması amacıyla Cumhuriyet Dönemi tedavül madeni paralarını orijinal kalıplarını kullanarak kıymetli madenden (altın ve gümüş) yeniden basmaya ve Nostaljiadı altında hatıra para seti olarak satmaya başlamıştır. Bu kapsamda ilki 2000 yılında 7’li set halinde; 100 Kuruş (1934) gümüş, ½ Kuruş (1948) altın, 1 Kuruş (1949) altın, 2 ½ Kuruş (1950) altın, 25 Kuruş (1951) altın, 2 ½ Lira (1965) gümüş, 5 Lira (1975) gümüş olarak piyasaya sunulmuştur. Bu seriyi, 2002 yılında tamamı gümüş olarak ve yine orijinal kalıplar kullanılarak basılan 1935 yılının 5 madeni parasından oluşan 1935 Yılı Nostalji Seti izlemiştir. Nostalji setlerinin üçüncüsü Cumhuriyetin 80’inci yılının kutlanacağı 2003 yılında çıkarılacak ve bu sette 1936-1950 arasında tedavül etmiş 13 adet madeni para yer alacaktır. Söz konusu paralar, önceki nostalji setlerinde olduğu gibi yine orijinal kalıpları kullanılarak ve 925 ayar gümüşten basılacaktır.

Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, 1264 sayılı Yasanın çıktığı 1970 yılından bu yana Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümlerini değişik ve çok özel nitelikli hatıra paralarla anmış ve tarihe iz düşmüştür. 1970 yılından itibaren Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü kutlamaları anısına çıkarılmış olan hatıra paralar şöyledir:
Alıntıdaki Ek 66057Alıntıdaki Ek 66058Alıntıdaki Ek 66059
5. Sonuç
Bir çağdaşlaşma ve yaşam biçimi olan Atatürk Devrimlerinin en önemlisi olan Cumhuriyet, her alanda Türk yurttaşlarını olumlu yönde etkilemiş ve geliştirmiştir. Bu kapsamda, nümismatik alanında da, bizzat ulu önder Atatürk’ün talimatlarıyla büyük hamleler yapan arkeoloji biliminin gelişimine koşut olarak büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Arkeoloji ve nümismatik alanında yaşanan gelişmenin ülkemizdeki para koleksiyonculuğuna da olumlu etkilerinin olması beklenmektedir. Bu olumlu gelişmenin olabilmesi için, bu alanda önderlik yapan Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü büyük çaba göstermektedir. 1970 yılından itibaren başlayan hatıra para emisyonunun dünya standartlarında bir boyut ve nitelik kazanması için ileri teknoloji ürünü hatıra para üretim makinelerine ve sistemlerine sürekli yatırım yapmaktadır. Ayrıca, ülkemizdeki hatıra para koleksiyonculuğunun yaygınlaşması için gereken her türlü bilgilendirme ve yardım işlemini yapmakta; koleksiyon ürünlerinin daha çekici, daha nitelikli ve daha çeşitli hale gelmesi için sürekli çaba göstermektedir.
Türkiye’de para koleksiyonculuğunun gelişmiş ülkeler düzeyine gelebilmesi için başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, üniversitelere, yazılı, görsel ve işitsel iletişim organlarına, müzelere, bankacılık ve finans alanında etkinlik gösteren bütün kamu ve özel kesim kurum ve kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir.
kaynak Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü


woltka1001 23 Şubat 2012 15:31

Para, mal ve hizmetlerin değişim aracı. Ekonomide madenî para ve banknotların yanısıra, vadesiz mevduatlar ve kredi kartları da parayı meydana getiren unsurlardan sayılır. Paranın; değişim aracı, değer ölçütü ve saklama işlevleri vardır. Nakit paranın yanısıra vadeli mevduat, devlet tahvili gibi değişim araçları da para benzeri olarak değerlendirilir.
Para değer denkliğinin bir göstergesidir. Bu gösterge maddi ya da nominal değerde karşılıklar bulabilir. Maddi nitelikte paraya örnek olarak madeni para, banka teminat belgeleri ya da banknot, çek ya da senetler örnek verilebilir. Nominal nitelikte paraya ise banka hesabındaki para ya da kredi onayı örnek verilebilir. Para gündelik yaşamda takas aracı olarak kullanılır. Doğrudan doğruya takas yapan kişilerin ihtiyaçlarını karşılamasının yanında diğer takaslar için geçerli olması, parayı diğer takas araçlarından ayıran önemli bir özelliktir.

Para sözcüğü Türkçeye, Farsça pâre (küçük parça) sözcüğünden geçmiştir.
Para bir ülkenin para sahasına dâhil olan madeni ve banknot sistemini içeren tüm para varlığıdır. Para sahası da bir paranın yürürlük alanı anlamına gelir ve mal, hizmet takasını sağlar. Para birimi ise genellikle ülkelerin para türleriyle eş anlamda kullanılır. Bu nedenle para birimi, paranın bir alt biçimi olarak görülür. Çoğu para birimi, uluslar arası döviz piyasalarında da işlem görür. Bu piyasalardaki değerler de kambiyo ya da döviz kuru adını alır. Piyasada bulunan neredeyse tüm nominal para değerleri, ana birim ve bunun yüzde biri değerinde olan alt birimlerden oluşan ondalık sayı sistemine dayanır.
Günümüzde para stokunun kontrolünü yani para politikasını, hazine müsteşarlığı ya da merkez bankaları yürütmektedir. Neredeyse tüm batılı ülkelerin merkez bankaları bağımsızdır, yani hükümet merkez bankalarına ya neredeyse hiç müdahale edememekte ya da hükümetin nadiren, dolaylı ve küçük müdahalesi olabilmektedir.

Bir paranın konvertibilitesi dünya piyasalarında serbestçe alınıp-satılabilir ve değiştirilebilir olması demektir. Ayrıca bir para birimi, altın ve/ veya gümüşle tanımlanıyor ve banknot bu para birimiyle her zaman değiştirilebiliyorsa yine konvertibiliteden söz edilebilir.
Şu an dünyada yürürlükte olan resmi para birimi 160’dan fazladır(ISO 4217). Uluslararası alanda geçerliliği olan başat döviz birimi Amerikan Doları ve Avro’dur. Resmi para birimine nispeten bölgesel olan tümleyen para birimi ise takas aracı olarak kabul görür.
Halk arasında eski önemini yitirmiş bir para birimi genellikle yedek değer olur. Örneğin II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da ödeme ve takas aracı olarak sigaranın para birimi olarak kullanılması. Bu geçici para, kriz zamanlarında resmi para biriminin yerini tutmuştur. Para birimleri diğer devletlerin yedek para birimi olarak da kullanılmıştır. En iyi bilinen örnek; Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin Doğu Alman Markı yerine Alman Markı’nı kullanmasıdır.

Paranın dört temel işlevi
  • Paranın değişim aracı işlevi: Para bir hak ölçüsüdür. Altın karşılığı para kullanan bir devlet ne kadar para basarsa Merkez bankasına o değerde Altın stoklaması veya koyması lazımdır. Günümüzde Türkiye herhangi bir karşılığı olmayan "fiat" sistemine dahildir. Paranın ticari işlemlerdeki fonksiyonu tam burada ortaya çıkar. İki malın değişiminde para, bir üçüncü mal olarak araya girer ve değişim iki bölüme ayırır. A malı verilip karşılığında para alınır, başka bir yer ve zamanda ise para verilip B malı alınır. Paranın bu şekilde mal değişimini iki bölüme ayırması, paranın bir değişim (mübadele) aracı olma işlevidir.
  • Paranın hesap ve değer birimi işlevi: Paranın hesap ve değer birimi olarak işlevi, onun bir değişim aracı olma işlevinden kaynaklanır. Farklı malların değişiminde değişim oranları para ile belirlenir. Öte yandan para sayesinde iktisadi değerlerin tek bir ölçü birimiyle ifadesi de sağlanır. Özellikle işlemlerin kaydının tutulmasında paranın bu işlevi zorunludur.
  • Paranın değer biriktirme ve spekülasyon işlevi: Para, arz ve talebin rahatlıkla karşılanmasını sağlar.Sermaye birikimi ve yatırım aracı olarakta kullanılır.
  • Paranın bir iktisat politikası aracı olması işlevi: Gelişmiş bir para ekonomisine sahip ülkelerin para otoriteleri 20. Yüzyılda sıklıkla, faiz oranları ve para arızını kontrol etmek yoluyla, paranın bir iktisat politikası aracı olarak kullanmışlardır.



Saat: 14:43
Sayfa 1 / 2

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık