MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Siyaset ww (https://www.msxlabs.org/forum/siyaset-ww/)
-   -   Şeyh Şamil (https://www.msxlabs.org/forum/siyaset-ww/12557-seyh-samil.html)

Misafir 2 Kasım 2006 22:35

Şeyh Şamil
 
1 ek
Şeyh Şamil (1797 - 1871)
Alıntıdaki Ek 8797

İ
mam Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası bölgenin yerli halklarından Avar Türklerine mensup Dengau Muhammed’dir. 15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı. 20 yaşına geldiğinde iki metreyi aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün yetenek sahibi olmuştu.
Öğrenimine bilgin Said Harekani’nin yanında başladı. Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin öğrencisi oldu. Kendinden önce İmamet makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat Beg’in müşavirliğini yaptı. Son derece sade ve kanaatkar bir hayatı vardı.
İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlenmiş ve bu izdivaçların bazıları dini ve siyasi sebeplerle olmuştu. Şamil’in Fatimat, Cevheret, Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin, Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed Şefi, Cemaleddin ve Muhammed Kamil isimli altı oğlu ile Fatimat, Nafisat, Necabat, Bahu-Mesedu ve Safiyat isimli beş kızı oldu.
Şamil, İmam yani devlet başkanı seçildikten sonra ilk iş olarak iç işlerini ele aldı. Ruslara karşı daha etkili savaşmak için lüzumlu idari ve askeri teşkilatları yeni esaslara göre tanzim etti. Bir taraftan askeri tedbirler alıp düşmana karşı savunma savaşları verirken, diğer taraftan da muntazam adli ve idari sivil bir devlet mekanizması geliştirmiş, medreselerde eğitime önem verdirmiş, fikir ve sanat alanında da büyük adımlar atılmasını sağlamıştır. Döneminde tophaneler, baruthaneler, silahhaneler yapılmış, muntazam birlikler halinde askeri teşkilat kurulmuştur.
Güçlü hitabeti, kararlı tutumu ve askeri dehasıyla büyük başarılar kazanmış, ünü kısa zamanda yayılarak, otoritesi Dağıstan civarında yaşayan geniş topluluklar tarafından kabul edilmiştir.
İmam Şamil, idare sistemini yeniden düzenlerken, ülkeyi naiplik ve vilayetlere ayırarak bunların başına hem askeri hem de sivil yetkilerle donatılmış naipleri getirdi. Üç veya dört naiplik bir vilayet idi. Vilayetlerin başındaki naibin rütbesi daha yüksekti.
Ayrıca, her biri birer savaş kahramanı olan bu yüksek rütbeli naiplerden Ahverdil Muhammed, Kabet Muhammed, Şuayıb Molla, Taşof Hacı, Danyal Sultan, Nur Muhammed, Hitinav Musa, Sadullah, Duba Hacı, Hacı Murat ve Şamil’in büyük oğlu Muhammed Gazi, gazavat’ın adı anılması gereken başlıca kahramanları oldular.
Şamil imam seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü ve kudretine rağmen yılmadan mücadeleyi sürdürdü. Kendinden önceki iki imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ettiğinden durup dinlenmeden cihad ettiği süre tam 35 yılı bulmuştur. Bu süre zarfında Rus kuvvetlerine büyük zayiatlar vermiş ancak kısıtlı sayıdaki asker sayısı da günden güne erimiştir. 1839’da Ahulgo Tepesinde 3.000 mürid ile General Grabbe komutasındaki 10.000’i aşkın üstün donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi harp tarihine geçmiştir. Şamil bu savaşta eşi Cevheret’i, oğlu Said’i ve kızkardeşi Mesedo’yu kaybetmiş, 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin vermek zorunda kalmıştır.
Bu dehşet verici savaşlarda sadece insan kaybı olmadı. Ruslar, ancak aylar süren savaşlar sonunda işgal edebildikleri bölgelerde, ağaçları, ormanları yakıp, bir tek canlı yaratık bırakmadan ilerlerdiler.
Savaşlara iştirak eden Rus komutanlarından Milyutin, 80 gün devam eden Ahulgo savaşı hakkında hatıratında şu satırlara yer verir;
"Artık savaşın sevk ve idaresi kumandanların elinden büsbütün çıkmıştı. Hiddetlerinden köpürmüş, adeta çıldırmış bir hale gelen dağlılar, ulu orta askerlerimizin üzerine saldırıyor, süngü ucunda can verinceye kadar dövüşüyorlardı. Kadınlar bile kendilerini kudurmuş gibi müdafaa ettiler ve silahsız oldukları halde sıra sıra süngülerimizin üzerine atıldılar. Lakin muvaffakiyet için her türlü fedakarlığı göze almış olan Rus kumandanlığı inatla taarruzlara devam etti. Teslim olmayı katiyyen reddeden dağlılar, hiçbir ümitleri kalmadığı halde kahramanca dövüştüler. Kadınlar, çocuklar ellerindeki kamalarla Ruslara hücum ediyor, süngülerin önünde göz kırpmadan can veriyorlardı. Bazıları ise kendilerini ve çocuklarını korkunç uçurumlara atıyorlardı. Yaralılar bile inanılmaz şekilde dövüşüyordu."
Dost ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in, nihayet elindeki bütün kuvvet kaynakları tükenir ve 1859’un 6 Eylül’ünde Gunip’te Prens Baryatinsky komutasındaki 70.000 kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra teslim olur.
İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı Petersburg’a Çar’ın sarayına götürülür. Rus Çarı II.Aleksandr tarafından sarayın kapısında hayrete düşülecek derecede nazik karşılanır. Çar, babası 1.Nikola’ya ve ihtişamlı ordularına tam otuzbeş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz.
İmam Şamil bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderilir.
Ancak Şamil ve ailesine esaret çok ağır gelir. İki yıl içinde Şamil’in simsiyah saçları beyazlar. Büyük kızı Nafisat ile gelini Muhammed Gazi’nin karısı Kerimet üzüntüden vereme yakalanarak ölürler.
Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, onun Hac’ca gitmesine izin verir. Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı ifa ettikten sonra derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar.
Şamil, 1870 yılında maiyetindeki adamları ile birlikte Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a uğrar. Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır. Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi duyulduğunda şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı görebilmek için saray kapılarına akın etmişti.
Şamil, aşkına düştüğü son menzile bir an evvel varmak için Sultan’ın kendisine tahsis ettiği gemi ile yola koyulur. Cidde limanında Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından törenlerle karşılanarak Mekke’de Şürefa dairesinde misafir edilir.
Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, dünyanın dört bir yanından gelmiş yaklaşık yüzbin müslümanın onu görmek için yarattığı izdiham sonucu, hükümet makamları İmam Şamil’i Kabe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu hayran kalabalığın arzusunu tatmin edebildi.
Şamil, hac farizasını yerine getirdikten sonra Medine’ye geçer. Medine günlerinde son derece takatten düşer, çektiği büyük ızdırap artık tahammül edilmez bir hal alır ve hastalanarak yatağa düşer.
Bütün hayatını ülkesinin milli bağımsızlığına adayan, askeri dehasını bütün dünyaya ve bizzat ebedi düşmanı Rus yüksek makamlarına dahi kabul ettiren, adını dünya tarihine "gelmiş geçmiş en büyük gerilla lideri" olarak yazdıran İmam Şamil 4 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata gözlerini yumar.


the encrypted 14 Şubat 2007 18:25

Şeyh Şamil bürokrasi kurbanı

21 Mayıs 1864, Çerkes tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birinin başlangıcıdır. Rusların boyunduruğuna geçen Kafkas halkları, bu tarihten itibaren Anadolu’ya göçmek zorunda kalır. Şeyh Şamil, Ruslara karşı savaşır. Yeni bir belge Şeyh Şamil’in Rusları Kafkasya’dan atmak için Osmanlı Devleti ile ortak hareket etme konusunda anlaştığını gösteriyor.


Çarlık Rusyası, Kuzey Batı Kafkasya’nın ‘Soçi’ şehrini 24 Mart 1864’te ele geçirince bölgedeki Çerkesler üzerinde tam bir hakimiyet kurar. Ardından devreye giren ‘Kont Yevdokimov Planı’na göre Çerkeslere, “Ya bozkır ve bataklık alanlara gidin ya da Kafkasya’yı tümden terk edin. Aksi takdirde esir muamelesi göreceksiniz.” ültimatomu verilir. Kararın akabinde Kafkaslardan Anadolu’ya 21 Mayıs 1864’te bir buçuk milyon insanı etkileyen büyük bir göç dalgası başlar. Şimdi oradan kopup gelenlerin torunları Türkiye’nin değişik yerlerinde bu tarihte toplanıp anma günleri düzenliyor.

O günleri hatırlatan programlar bir yana, döneme ışık tutacak yeni belgeler de bir bir gün yüzüne çıkıyor. Kafkas Kartalı namıyla ün salmış Şeyh Şamil önderliğinde 1834’te başlayıp 1859’a kadar devam eden mücadele Çarlık Rusyası’na ağır kayıplar verdirdi. Direnişin tam da zirveye çıktığı bu dönemlerde İmam Şamil, Rusları yöreden atmada o kadar arzuluydu ki, her türlü fikri tatbik etmek için büyük çaba harcıyordu. Kırım Savaşı’nın başladığı tarihte Şeyh Şamil’in Rusları Kafkaslardan atmak için Osmanlı Devleti’ne teklifte bulunduğu ortaya çıktı. Arşiv kayıtlarında tespit edilen belgelere göre İmam Şamil, 20 Şubat 1854 tarihinde Bab-ı Ali’ye bir mektup gönderir.

Mektubunda Osmanlı Anadolu Ordusu’nun Gümrü üzerine bir sefer yapması lüzumundan bahsediyor. Kendisinin Anadolu Ordusu’nun emrinde olduğuna vurgu yapan Şamil, önerdiği harekata birlikleriyle katılacağını da vaat ediyor. Harekatın bir an önce başlamasına vurgu yapan Şamil’in bu mektubu, Anadolu Ordusu Komutanı Mareşal Vezir Abdi Paşa aracılığı ile altı ay gibi bir gecikme sonrasında İstanbul’a ulaşır. Ancak, Sadaret Makamı ne yapılması gerektiğini İngilizlere danışır. Dönemin İstanbul İngiliz Büyükelçisi Kafkasya’ya kendilerinin bir gemi yükü mühimmat göndereceklerini belirtip Osmanlı’dan şimdilik harekete geçmemesini ister. Şeyh Şamil, beklediği cevabın gecikmesi ve kışın yaklaşmasıyla düşündüğü harekatı askıya alır. Daha sonra İngilizlerin uygun görmesiyle Bab-ı Ali, İmam Şamil’e harekat yapılabileceğini iletir; ancak , Rusların işgal ettiği Anapa Kalesi’nden çekildiği haberinin gelmesi ve Şamil’in arzuladığı harekat alanının olmaması nedeniyle söz konusu plan hayata geçirilemez.

Yirmi beş yıllık mücadele

1834’te Kafkas halklarının başına geçen Şeyh Şamil, tam 25 yıl Rus Çarlığı’na zor günler yaşattı. Özellikle 1840’tan Kırım Harbi (1853-56) başlayana kadar Ruslara büyük kayıplar verdirdi. Rusların 3 Temmuz 1853’te Osmanlı hakimiyetindeki Eflak ve Boğdan’ı (bugünkü Romanya) işgal etmesi, resmen olmasa bile fiilen Kırım Harbi’nin başlamasına sebep oldu. Tanzimat Fermanı’nı ilân etmiş devlet için bu çok zor bir durumdu. Zaten Rusya ile yapılan son savaşın üzerinden henüz 25 yıl geçmiş ve o harp de Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlanmıştı. Yeni bir savaşın devlet bütçesine ve orduya yük getireceğini herkes biliyordu.

İstanbul’daki devlet adamları İngiliz ve Fransız desteğinin yeterli olacağını düşündüğünden Kafkasya’da Ruslara karşı savaşan İmam Şamil faktörü akıllara gelmiyordu. Ancak bölgeye yakın devlet idarecileri Şeyh Şamil’in farkındaydı. Dönemin Erzurum Valisi, İmam Şamil ve arkadaşlarına padişah emri gönderilmesine dair 12 Haziran 1853 tarihli bir dilekçeyi İstanbul’a yollamıştı. Ancak İstanbul’daki yetkililer, valinin bu isteğine gerekli ilgiyi göstermedi. Halbuki, Rus Çarlığı Dağıstan, Çeçenistan ve Gürcistan’da 240 bin kişilik askeri kuvvet bulunduruyordu. Oysa Osmanlı, İngiliz, Fransız birlikteliğinin Karadeniz’in batısı ve güneyi üzerinden Ermenistan’a; Şeyh Şamil’in de kuzeydoğudan Gürcistan’a yapacağı harekat, Rus Kafkas ordusuna öldürücü bir darbe vurabilirdi.

Harbe ‘cihad’ fetvalı destek çağrısı

Çarlık Rusyası’nın Eflak-Boğdan işgaliyle başlayan harekatı ilerleyince Osmanlı Devleti 4 Ekim 1853’te savaş ilân etti. Ardından Osmanlı’nın Kafkas Müslümanlarına yönelik ilgisinde bir artış oldu. Harbin başlayacağını anlayan Şeyh Şamil’in Ruslara hücum etmesinin ve Tiflis’e 7-8 saat mesafeye kadar yaklaşmasının etkili olduğu biliniyor. Gelişmeler üzerine dönemin Osmanlı Ordusu Başkomutanlığı, Anadolu Ordusu Komutanı’nı uyararak, güvenilir bir kişinin İmam’la irtibata geçmesini istedi. Gerçi bu teşebbüsün neticesi beklenmeden 9 Ekim’de Sultan Abdülmecid Şeyh Şamil’e son durumu değerlendiren bir ferman göndermişti. Söz konusu emri götürmek üzere Dağıstan ümerasından Halil ve İbrahim Beylerle, kolağası Hacı Hüseyin ve mülazım Kasım Bey görevlendirilmişti.

İmam Şamil, Kafkasları Osmanlı lehine birleştiriyor

Aslında ferman içerdiği başka istek ve bilgilerle ayrı bir öneme de sahip. Çünkü Sultan Abdülmecid, Şeyh Şamil’e gönderdiği bu fermanla, ona ‘cihat’ çağrısı da yapıyordu. Sultan, halife sıfatını kullanarak hem bu çağrıyı yapmış hem de Şamil’in önderliğinde Şemik, Kuba, Şirvan, Karabağ, Derbend, Kara Kaytak ve Şemhal kasabaları ile Endirey, Licay ve İlisu tarafları han ve ümerasının Ruslara karşı hücum etmesini bildirmişti. İmam Şamil’in Anadolu Ordusu Komutanı Mareşal Vezir Abdi Paşa ile haberleşmesi de isteniyordu. Bir müddet sonra Abdi Paşa ile Şeyh Şamil arasında harp ile ilgili yazışmalar başladı. Şamil bu haberleşmelerde ısrarla Kafkasya’daki Müslüman halkın varlığına dikkat çekiyor, birlikte yürütülecek bir askeri harekât sayesinde Rusların bölgeden çıkarılabileceğini vurguluyordu.

Kırım Harbi sırasında yürüttüğü siyaset Şeyh Şamil’in, bölgedeki emir ve hanları Osmanlı Padişahı’nın istekleri doğrultusunda itaat altına almasını sağlamıştı. Hatta bunlar Anadolu Komutanlığı emrine girmişti. Ancak bu bağlılık, Osmanlı ordusu Gümrü’ye girmediği müddetçe açıklanmayacaktı. Aksi takdirde, hanlar ve Müslüman halk bu durumdan zarar görebilirdi. Hanların ve emirlerin bağlılığını artırmak için kendilerine rütbe verilmesi de gündeme gelmiş ve akabinde Şeyh Şamil’e vezirlik ve Dağıstan Serdar-ı Ekremi unvanı verilmişti. Fakat tüm bunlar büyük bir gizlilik içinde yürütülüyordu. Tüm bunlar da gösteriyor ki, İmam Şamil, Kırım Harbi’nin başlarında Doğu Anadolu- Kafkas cephesinde Osmanlı ile ortak bir harekata girişmek istemişti. Özellikle Rusların bölgedeki en önemli askeri geçiş yolu Vladikafkas- Tiflis güzergahına saldırmak istemiş, fırsat bulduğunda hücumlara da girişmişti. Fakat Devlet-i Aliyye bu istekleri, Cevdet Paşa’nın ‘Tezakir’ isimli eserinde belirttiği gibi yeterince değerlendirememişti.



Misafir 27 Eylül 2007 21:16

ŞEYH ŞAMİL
 
Şeyh Şamil

Kuzey Kafkasya'nın efsanevi lideri ve "devletleşme" çabalarının en kayda değer ismi İmam Şamil, 1797 yılında Dağıstan'da Gimri (Genu) köyünde dünyaya geldi. Babası bölgenin yerli halklarından Avarlara mensup Dengau Muhammed'dir. Annesi Aşiltalı Bahu Mesedo, Avar beyi olan Pir Budah'ın kızıdır. Genç yaşında, Rus yayılmacılığına karşı Kuzey Kafkasya'da halkı "gazavat"a çağıran Nakşibendi tarikatına dahil oldu. İlk eğitimini Said Harekani'den aldı. Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki Efendi'den ders aldı. İmam Hamzat'ın 19 Eylül 1834 Cuma günü Hunzah Camii'nde şehadetinden sonra, 2 Ekim 1834'de Aşilta'da yapılan toplantıda oy birliği ile imamlığa getirildi.

25 Ağustos 1859'da, Gunip kuşatmasında silah bırakıncaya kadar aralıksız mücadeleyi sürdürdü. 1869'a dek Kaluga'da ikamet etti. 1870'te İstanbul üzerinden Hicaz'a geçti.

İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlendi. Fatimat, Cevheret, Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin (küçük yaşta öldü), Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed Şefi, Cemaleddin ve Muhammed Kamil isimli altı oğlu ile Fatimat, Nafisat, Necabat, Bahu-Mesedu ve Safiyat isimli beş kızı oldu. Yaygın olarak bilinenin aksine, Şamil asla bir "şeyh" değildi; "siyasi otorite" yi temsil eden "imamet" makamında bulunuyordu. Şamil'in ruh ikliminde Molla Cemaleddin'in yeri büyüktü. Hocasının yanında Şamil, baştan beri büyük bir disiplin ile çalışmış, Arap edebiyatını öğrenmiş, mukayeseli ilim dalları üzerinde çalışmıştı. Büyük yerleşim birimlerinde halkı teşkilatlandırıp, aydınlatmaya çalışan Şamil, Aşilta köyüne yerleşti.

Ruslar 1837 Hunzah, Gimri ve diğer önemli yerleşim birimlerini zaptedip kaleler yapmışlardı.
Sık sık yer değiştirmek zorunda kalan Şamil, düşmanın uzanmayacağı bir yerde yerleşmeyi önerenlere sağlam bir yere çekilelim, kendi yurdumuzda düşmanla çarpışalım" dedi. Bunun üzerine çok güç zaptedilir bir yer olan Ahulgoh'a yerleştiler. Henüz daha bir yıl olmuştu ki; Ruslar bütün kuvvetleriyle 1838'de Ahulgoh'u ablukaya aldılar. Cesaretin mükemmel örneğini Gimri müdafaasında gösteren Şamil, imamlığının ilk büyük imtihanını ve kumanda üstünlüğünü Ahulgoh ve Surbay savaşlarında da ispat etmişti. Ahulgoh'ta günlerce mücadele eden İmam, buradan kuşatmayı gizlice aşarak Ruslara esir düşmeden Çeçenistan'a gitmeyi başardı. Ruslar bu kuşatmada İmam'ın bir avuç askeri karşısında 3 bin kayıp vermişti. Başına ödül konmuş olan İmam'ın Rus Çarı'na meydan okuyan mektupları ünlüdür.

Muhammed Tahir'in vesikaları Şamil'in hayatına ilişkin aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Tahir, Şamil'in vefakar bir maiyeti ve sekreteriydi. Şamil, esaret yıllarında hayatına ilişkin bilgileri dikte ettirmişti. Bu tarihi vesikalar Arapça yazılmıştır. Tahir'in 1882'de ölümünden sonra, oğlu Habibullah eserin yazım işini sürdürdü.

Şamil daha genç yaşlarında iken ciddi çalışmaları, spor aktiviteleri ve kahramanlıkları ile adından sözettirdi. Şamil sadece asker kişiliği ile tanınan biri değildi. Uyguladığı başarılı harp taktiklerinin yanısıra adli, idari ve sivil bir devlet mekanizması geliştirdi. Medreselerdeki tedrisata ehemmiyet verdi, fikir ve san'at sahasında büyük adımlar attı. Tarihteki en büyük gerilla lideri sayılan Şamil 4 Şubat 1871'de yetmiş dört yaşında Medine'de vefat etti. Cennet-ül Baki mezarlığına defnedildi.


Yararlanılan kaynak: Kafkasya'nın Kurtuluş Mücadelesi. Cafer Barlas. Kitabevi 1992. İst





yüksel2 27 Eylül 2007 21:27

yanlış hatırlamıyorsam şöyletdi:şeyh ruslara yakalanmış ve rus komutan kendisine iyi davranarak yemek masasına almış neyse herkes yemek yerken şeyh sinirlisinirli oturuyor yemek yemiyor konuşmuyormuş rus komutan ona bana çok sinirlisiniz beni yiyecek gibi kızgın bakıyorsunuz dediğinde şeyh: kusura bakma ben domuz eti yemem demiş...yanlışlar olabilir hatırladığım bunlar.. yaşasın bağımsız çeçenya

Gece kurt yavrularken, geldik dünyayaSabah kükrerken arslan, ismimiz konduLa İlahe İllallahKartal yuvalarında emzirdi analarımızEyer üstünde savaşı öğretti babalarımızLa İlahe İllallahHalk için, vatan için yetiştirdi analarımızOnlar tehlikede oldugunda yiğit kesildikLa İlahe İllallahDagların şahinleri gibi özgürce yetiştikGururla çıktık zoluklardan, bozgunlardanLa İlahe İllallahTunçtan dağlar kurşun gibi erise deOnursuz çıkmayız hayattan ve savaştanLa İlahe İllallahEy kara toprak, her zerren çatlasa da soğuktanSana ******** bir şekilde dönmeyeceğizLa İlahe İllallahHiçbir zaman hiç kimseye pes etmedik bizYa özgürlük, ya ölümdür seçeneğimizLa İlahe İllallahYaralarımızı ağıtlarla sararken bacılarımızMaharetle canlanır değerli gözlerimizLa İlahe İllallahAçlık kıvrandırsa kök yerizSusuzluk bezdirse taşların suyunu içerizLa İlahe İllallahGece kurt yavrularken geldik dünyayaHalka, vatana ve Allah`a bağlıyız bizLa İlahe İllallah

__________________


Bluesorrow 2 Mart 2008 13:55

Bir yabancının gözüyle İmam Şamil

MARTIN BRAND

(Almanca aslından çeviren Mustafa Naç*)


1832 yılında Ruslar Gimri'ye saldırdılar. Bu saldırıda Gazi Molla şehid düştü. Zaten koskoca aulda iki kişiden


başka hiç kimse bu saldırıdan kurtulamadı. Bu iki erkekten birisi, aynı zamanda Gazi Molla'nın da yardımcısı ve ikisene sonra imam o olacak olan Şamil adında genç bir adamdı.


Bir Rus subayı, bu saldırıyı şöyle anlatıyor:"Gece karanlıktı. Yanan bir çatının aydınlığında Şamil, bir evin girişinde bize göre yüksek bir yerde öylece duruyordu. Bir devi andıran vücuduyla bu adam öyle sakin bir şekilde duruyordu ki, sanki iyice nişan alabilmemizi bekliyordu. Aniden yırtıcı bir hayvan gibi sıra halinde durup kendisine ateş edenlerin üzerine atladı ve sol eliyle kılıcını çekip üç askerimizi birden yere serdi. Fakat dördüncü askerimiz, kılıcını Şamil'in göğsünün ta derinliklerine batırdı. O an Şamil'in yüzü hiçbir duygu göstermiyordu. Göğsünden kılıcı çıkartıp bunu yapan askeri de yere serdi. Sonra bir insanın asla beceremeyeceği bir sıçrayışla gecenin içine kayboldu.Hepimiz çok şaşırmıştık."


Ruslar bu kaçışa pek bir ehemmiyet vermemişlerdi ve Gimri'nin alınmasıyla Kafkasya'yı fethettiklerini düşünüyorlardı. Çeçenlerde ise bu kaçış büyük bir etki yaptı ve böylece "Şamil Efsanesi"nin ilk taşı konmuş oldu.


Şamil, kendisinden önce hiçbir kimsenin yapamadığı bir şey yapmıştı: Çeçen ve Dağıstan halklarını birleştirerek bir imamlık kurup, bir despot gibi hüküm sürdü.


Özellikle Kafkas dağlarının korumasından pek faydalanamayan bazı halklar ona tabi olmakta tereddüt ediyorlardı. Bu kabilelere karşı her türlü imkanlarla mücadele etti.


F. Nansen'in kitabından uzunca bir alıntı bu konu hakkında daha iyi fikir veriyor:


"Şamil'in karakteri, tarzı ve insanlara karşı tavırları şu olayda kendini net bir şekilde gösteriyor:


Şamil, Dağıstan'daki savaşlar esnasında Çeçenistan'ı fazla koruyamamıştı. Dağlarda ve düzlüklerde yaşayan Çeçenler Rus baskınlardan her zamankinden daha fazla zarar görüyorlardı.


Bu çaresizlik içinde Şamil'in Dargo'daki karargahına dört elçi göndermişlerdi.


İstekleri ise, ya onları daha iyi koruması, yada Ruslarla barış antlaşması için izin vermesi idi. Fakat bu dört elçi bu teklifi fanatik imamın kendisine söylemeye cesaret edemiyorlardı, çünkü bu hareket, hayatlarına mal olabilirdi.


Şamil'in annesine gidip ondan isteklerini Şamil'e bildirmesini istediler. Şamil, annesine karşı çok şefkatli idi ve onu çok seviyordu. Fakat bu sevgi bile onun bu konudaki sertliğinden bir şey eksiltmedi. Gelen elçilerin


öldürülmesi, yada gözlerinin oyulması, yada ellerinin veya başka bir uzuvlarının kesilmesi - ki bu tür cezaları daha önce vermişti - gibi kötü sonuçlar getirebileceğini düşünüyordu. Halkına, Çeçenlerin bu isteklerini bildirdi. Ve Peygamber, emrini bizzat kendisine bildireceği vakte kadar oruç ve ibadet ederek inzivaya çekileceğini duyurdu.


Ve mescide girip arkasından kapıyı kapattı. Şeyhin müridleri ise zikirlerini mescidin önünde yapıp, ibadetlerini şeyhin ibadetleriyle birleştiriyorlardı. Üç gün üç gece boyunca kapılar açılmadı. Dışarıdakiler oruç ve zikirden bitap düşmüşlerdi ve büyük bir heyecanla şeyhin çıkmasını bekliyorlardı. Nihayet kapı açıldı ve Şeyh gözüktü.


Yüzü bembeyaz olmuştu ve gözleri kan çanağına dönüşmüştü. İki mollayla beraber mescidin damına çıktı ve annesini yanına getirmelerini emretti.



"Çardra" denilen beyaz örtüsüne bürünmüş bir vaziyette mollalar annesini getirdiler.


Ağır adımlarla şeyhin yanına vardı. Şamil ona hiçbir şey söylemeden dakikalarca baktı. Sonra gözlerini göğe çevirip her taraftan duyulan bir sesle:



"Ey büyük Peygamber! Senin emirlerin kutsaldır. Senin adil kararın herkese bir uyarı olsun."



Sonra halka dönüp:



"Sözünden dönen Çeçenler, Ruslara boyun eğsinler. Onlara utanç olarak elçi göndermiş olmaları yeter.


Bana söylemekten korktular ve güçsüz annemi alet ettiler. Ve görün işte! Sizin ibadetlerinizle birlikte üç gün boyunca bende ibadet ettim ve oruç tuttum. Ve benim bu münasebetsiz soruma olan cevap bizzat Peygamber tarafından geldi ve beni bir yıldırım gibi çarptı: Çünkü Allah'ın isteğidir ki, bana Çeçenlerin isteğini ilk açıklayan kişi, 100 kırbaç cezasına çarptırılacaktır. Ve bunu bana ilk söyleyen - annemdi!" Şamil'in işaretiyle zavallı yaşlı kadının üzerinden çardrasını yırttılar ve kırbaçla ona vurmaya başladılar. Korku ve hayranlık dolu bir uğultu koptu halk arasında. Beşinci darbeden sonra kadıncağız bayıldı. Şamil bile acıdan kendinden geçmiş bir vaziyette annesinin ayaklarına düştü. Bu sahne çok etkileyici idi ve bunu görenler ağlayarak annesi için af diliyorlardı. Birkaç saniye sonra Şamil ayağı kalktı. Yüzünde biraz önceki duygusallıktan eser kalmamıştı. Bir defa daha gözlerini semaya çevirip kabir ciddiyetiyle şöyle dedi:



"La İlahe İllallah, Muhammedurrasulullah!



Ey Cennet Ehli! Benim yalvarmalarım duyuldu ve bu cezanın geri kalan kısmını çekme isteğim kabul edildi. Ben bu kabulü büyük bir neşeyle karşılıyorum ve bunu, bana verilmiş en büyük bir hediye olarak kabul ediyorum! Allah'a sonsuz hamd olsun ki, imtihanı başarıyla kazandım."


Gülümseyen dudaklarla üzerindeki kızıl cübbesini çıkarıp sırtını açtı ve iki müridine ağır Nogay kırbaçlarını verdi ve şöyle buyurdu: "Peygamberin emrinde gevşek davranıp hafif vuranı bizzat kendi ellerimle öldüreceğim!"


Hiçbir tepki vermeden 95 kırbaç darbesini karşıladı ve yine hiç bir şey olmamış gibi cübbesini giyip, şok olmuş kalabalığa dönerek: "Annemin acı çekmesine sebep olan o lanetli köpekler neredeler?" Zavallılar elçiler, sürüklene sürüklene getirilip ayaklarına serildiler. Başlarına gelecekler, yani İmam'ın onları öldüreceğinden hiç kimsenin şüphesi kalmamıştı artık. Fakat beklenilenin aksine, Şeyh onları kaldırıp: "Artık yurtlarınıza dönün ve oradakilere cevap olarak burada şahit olduklarınızı anlatın." dedi.


Bu olayda karşımıza çıkan, sadece iyi bir oyuncu olan Şamil değil, o aynı zamanda kitleleri harekete geçirebilen bir karakterdi. Bu mükemmel derecede tasarlanmış oyun, hemen inanan dağlı haklar arasında derin bir etki uyandırması gerekiyordu.


(Nansen, bu çok şahitli olayı tasarlanmış bir tezgah olduğunu düşünüyor. Çevirmenin notu)."


Nansen'in kitabından alıntı burada bitiyor. Şamil, iktidarının en yüksek olduğu 1849 yılında 20,000 askeri vardı.


Onun karşısındaki Rus asker sayısı ise 280,000 idi. Bu orantısızlığa rağmen Şamil, Rus ordusu karşısında çok parlak zaferle kazanmıştı ve Rus askerlerinden on binlercesini öldürmüştü. Kısa bir zaman için Vladikafkas ve Gürcistan'ın başkenti Tiflis şehirleri arasındaki Ruslar için çok önemli bağlantı yolunu da ele geçirmişti.


Hatta Tiflis'e şaşırtma bir saldırı bile yapabilmişti. Rusya'nın Kafkasya'da nasıl bir direnişle karşılaştığını şu gerçek daha iyi gösteriyor: Rusya bazen bütün bütçesinin altıda birini sadece bu savaş için harcıyordu.


Paris barışı, aynı vakitlerde devam eden ve bir çok Rus ordusunu da bağlayan Kırım savaşını bitirmişti.


Yine aynı vakitte, yani 1856 yılında Prens Baryatinski, Kafkaya'daki ordularının başına geçmişti.


Prens Baryatinski, Çeçenler'e karşı dağlarda hiçbir şansı olmadığını biliyordu ve böylece onlarla açık arazilerde savaşabilmek için dev kayın ormanlarını yok etmek amacıyla 100,000 kişilik bir ordu hazırladı.


1859 yılında Şamil, Gunib Aulu'nda kıstırılmış ve teslim olmaya zorlanmıştı. Ailesiyle birlikte kuzeye götürüldü ve Moskova'da Çar 2. Aleksander tarafından büyük bir hayranlıkla ve iltifatlarla karşılandı. Bir yemek esnasında Şamil'i seyreden Çar, herkesin duyabileceği bir sesle:"Korkarım İmam bu gidişle bizi de yiyecek!" dedi.


Şamil pek oralı olmadan şöyle cevap verdi: "Hiç korkmayın, sizi yemeyeceğim, çünkü dinimizde domuz eti yemek yasaktır."


Şamil oradan Moskova'nın güney batısına, Kaluga'ya götürüldü. Orda Rus devletinin himayesi altında üç hanımı ve çocuklarıyla birlikte kalmaya başladı. Rus izniyle 1870 yılında Mekke'ye göç etti. 1874 yılında, o çok sevdiği Peygamberini ziyareti esnasında Medine'de vefat etti. Kabri, Cennet-ül Baki denilen Medine'deki mezarlıktadır.



*Mustafa Naç: Kafkas Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi



Kaynak:Kafkas Vakfı



Mira 9 Eylül 2012 20:37

Şeyh Şamil
 
ŞEYH ŞAMİL (1798 ? Gimri/Dağıstan - 1871 Medine)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Kafkaslı din adamıdır. Ülkesinin bağımsızlığı için Çarlık Rusyası ile savaşan Şeyh Şamil, Avar asıllıydı. 1813'ten sonra Dağıstan, Rusya'nın egemenliği altına girmişti. Şeyh Şamil önceleri Molla Muhammet'in, onun ölümünden sonra da yerine geçen Hamza Bey'in yanında Avarlara ve Ruslara karşı savaştı. Hamza Bey'in ölümünden sonra imam oldu (1834) ve başa geçti. 1837-1893 yılları Ruslar ile yapılan mücadelelerle geçti. 1893'te saldırıya geçen Ruslar, Şeyh Şamil'in bulunduğu Ahulgo kentini kuşattılar. Antlaşma girişimleri, Şeyh Şamil'in teslim olmayı reddetmesi üzerine sonuçsuz kaldı ve Ahulgo bir süre sonra Ruslar tarafından alındı. Kaçarak kurtulmayı başaran Şeyh Şamil, Avar Beyi Hacı Murat'ın da kendisine katılmasıyla mücadelesini sürdürdü. 1845'te Rus ordusu, Darga'yı ele geçirdi. Bu arada Şeyh Şamil'den ayrılan Hacı Murat, Ruslara sığındı. 1852'de Şeyh Şamil Kabarda'yı işgal etti; ancak bir sonuca ulaşamadı. Kırım Savaşı'ndan sonra Ruslar Kafkasya'nın üzerine daha çok yüklendi. 1856'da Vedono Kalesi'ne sığınan Şamil, bir süre sonra da dağlara çıkmak zorunda kaldı. Ruslara karşı 25 yıl savaşan Şamil en sonunda Gurib'e sığındı ve 6 Eylül 1859'da iki oğluyla birlikte teslim oldu. İlk önceleri Rusya'da tutulan Şeyh Şamil, Medine'ye gönderildi ve orada öldü.


_EKSELANS_ 16 Şubat 2013 22:45

Şeyh Şamil



Kuzey Kafkasya'nın efsanevi lideri ve "devletleşme" çabalarının en kayda değer ismi İmam Şamil, 1797 yılında Dağıstan'da Gimri (Genu) köyünde dünyaya geldi. Babası bölgenin yerli halklarından Avarlara mensup Dengau Muhammed'dir. Annesi Aşiltalı Bahu Mesedo, Avar beyi olan Pir Budah'ın kızıdır. Genç yaşında, Rus yayılmacılığına karşı Kuzey Kafkasya'da halkı "gazavat"a çağıran Nakşibendi tarikatına dahil oldu. İlk eğitimini Said Harekani'den aldı. Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki Efendi'den ders aldı. İmam Hamzat'ın 19 Eylül 1834 Cuma günü Hunzah Camii'nde şehadetinden sonra, 2 Ekim 1834'de Aşilta'da yapılan toplantıda oy birliği ile imamlığa getirildi.

25 Ağustos 1859'da, Gunip kuşatmasında silah bırakıncaya kadar aralıksız mücadeleyi sürdürdü. 1869'a dek Kaluga'da ikamet etti. 1870'te İstanbul üzerinden Hicaz'a geçti.
İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlendi. Fatimat, Cevheret, Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin (küçük yaşta öldü), Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed Şefi, Cemaleddin ve Muhammed Kamil isimli altı oğlu ile Fatimat, Nafisat, Necabat, Bahu-Mesedu ve Safiyat isimli beş kızı oldu. Yaygın olarak bilinenin aksine, Şamil asla bir "şeyh" değildi; "siyasi otorite" yi temsil eden "imamet" makamında bulunuyordu. Şamil'in ruh ikliminde Molla Cemaleddin'in yeri büyüktü. Hocasının yanında Şamil, baştan beri büyük bir disiplin ile çalışmış, Arap edebiyatını öğrenmiş, mukayeseli ilim dalları üzerinde çalışmıştı. Büyük yerleşim birimlerinde halkı teşkilatlandırıp, aydınlatmaya çalışan Şamil, Aşilta köyüne yerleşti.Ruslar 1837 Hunzah, Gimri ve diğer önemli yerleşim birimlerini zaptedip kaleler yapmışlardı.

Sık sık yer değiştirmek zorunda kalan Şamil, düşmanın uzanmayacağı bir yerde yerleşmeyi önerenlere sağlam bir yere çekilelim, kendi yurdumuzda düşmanla çarpışalım" dedi. Bunun üzerine çok güç zaptedilir bir yer olan Ahulgoh'a yerleştiler. Henüz daha bir yıl olmuştu ki; Ruslar bütün kuvvetleriyle 1838'de Ahulgoh'u ablukaya aldılar. Cesaretin mükemmel örneğini Gimri müdafaasında gösteren Şamil, imamlığının ilk büyük imtihanını ve kumanda üstünlüğünü Ahulgoh ve Surbay savaşlarında da ispat etmişti. Ahulgoh'ta günlerce mücadele eden İmam, buradan kuşatmayı gizlice aşarak Ruslara esir düşmeden Çeçenistan'a gitmeyi başardı. Ruslar bu kuşatmada İmam'ın bir avuç askeri karşısında 3 bin kayıp vermişti. Başına ödül konmuş olan İmam'ın Rus Çarı'na meydan okuyan mektupları ünlüdür.

Muhammed Tahir'in vesikaları Şamil'in hayatına ilişkin aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Tahir, Şamil'in vefakar bir maiyeti ve sekreteriydi. Şamil, esaret yıllarında hayatına ilişkin bilgileri dikte ettirmişti. Bu tarihi vesikalar Arapça yazılmıştır. Tahir'in 1882'de ölümünden sonra, oğlu Habibullah eserin yazım işini sürdürdü.

Şamil daha genç yaşlarında iken ciddi çalışmaları, spor aktiviteleri ve kahramanlıkları ile adından sözettirdi. Şamil sadece asker kişiliği ile tanınan biri değildi. Uyguladığı başarılı harp taktiklerinin yanısıra adli, idari ve sivil bir devlet mekanizması geliştirdi. Medreselerdeki tedrisata ehemmiyet verdi, fikir ve san'at sahasında büyük adımlar attı. Tarihteki en büyük gerilla lideri sayılan Şamil 4 Şubat 1871'de yetmiş dört yaşında Medine'de vefat etti. Cennet-ül Baki mezarlığına defnedildi.

HAKKINDA YAZILANLAR
1.İmam Şamil
Kafkasyanın Büyük Harp ve İhtilal Kahramanı
Tarık Mümtaz Göztepe
İnkilap Kitabevi / Türk Yazarlardan Roman Hikaye Fıkralar Dizisi

"Tarık Mümtaz Göztepe" nin çok heyecanlı ve sürükleyici bir üslubla kaleme aldığı bu tarihi büyü harb ve kahramanhk menkıbeleri en muazzam Çar ordularına ve meşhur Rus generallerine Dağıstan ve Çeçenistanı tam 35 yıl dar getiren "İmam Şarnil" in en büyük zaferlerine sahne olan savaşları tamamlayan bu tarihi eser, Milli Kütüphanemizin derin bir boşluğunu doldurmaktadır.

2.Şeyh Şamil
Çarlara Başeğmeyen Dağlı
Samih Nafiz Tansu
İnkilap Kitabevi / Türk Yazarlardan Roman Hikaye Fıkralar Dizisi

3.Sovyet Tarihçiliğinde Şamil
(Shamil in Soviet Historiography)
Moşe Gammer

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı

Dr. Moşe Gammer, Tel Aviv Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Tarihi fakültesi'nde deneyimli (senior) okutmandır. Doktora çalışmasını "London School of Economics" and "Political Science"da yapmıştır. Şamil ile Kafkasya'nın tarihi ve güncel olayları üzerine yayınlanmış bir çok makalesi ve ayrıca "Çar'a karşı Müslüman Direnişi: Şamil ve Çeçenya ile Dağıstan'ın Fethi" (Londra, 1994) adlı bir kitabı vardır. Dr. Gammer Batı'da Kuzey Kafkasya üzerine en üst düzeydeki uzmanlardan biri olarak kabul edilmektedir.


nötrino 10 Mayıs 2013 18:00

İslam Alimi İmam Şeyh Şamil
 
Dağıstan'dan Medine'ye Şeyh Şamil (1797 - 1871)

Rusların, Kafkasya’da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihyâ etmek, yaymak için uğraşan, Kafkas-Rus mücâdelesinin en unutulmaz siması ve düzenli Rus ordularını dize getiren meşhûr Kafkas kahramanı, büyük mücâhid, alim ve veli!

“Şems-üş-şümûs” isimli kitapta bildirildiğine göre; Şeyh Şâmil, arkadaşları ile ilim öğrenmek üzere Bağdat’a gidip, Mevlânâ Hâlid hazretlerinden ders aldı. Ondan; tefsîr, hadîs, fıkıh, edebiyat, târih, fen gibi zâhirî ilimleri öğrenerek, büyük bir âlim, ayrıca tasavvuf ilmini öğrenerek, hocasının eşsiz teveccühleri ile de büyük bir velî oldu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretleri, bu kıymetli talebesine halifelik de vererek, Allahü teâlâya kavuşmak arzusuyla yanan âşıkların kalblerine bir kıvılcım sunması için memleketi olan Kafkasya’ya gönderdi. Ba’zı kaynaklara göre de, zâhirî ilimleri Sa’îd Herekânî’den, kalb ilimlerini de Cemâleddîn Kumûkî hazretlerinden öğrendi.

Hürriyet ve istiklâle düşkün olma denince; akla ilk gelen millet veya topluluklardan birisi şüphesiz Dağıstanlılar'dır. Onların bu özellikleriyle tanınmasına sebep olan isim ise; liderleri Şeyh Şamil'dir. Adı; lûgatlardaki "kahramanlık", "cesaret", "fedakârlık", "yiğitlik" gibi pek çok kelimenin yerine kullanılabilecek olan bu zat, sahip olduğu bu özellikleriyle hem kendisi hem de mensubu bulunduğu millet tarihe geçmiştir.

1797'de Dağıstan'ın Gimri köyünde doğan Şamil'in hayatında iki safha vardır: İlim ve savaş. Gençlik yılları ilim tahsiliyle geçer. Arkadaşlarıyla birlikte gittiği Bağdat'ta, meşhur Mevlana Halid-i Bağdadî'den dersler almıştır. Dinî ilimlerin yanında; edebiyat, tarih ve fen bilimlerine ait derslerle eğitimini tamamlamıştır. Bundan dolayı o artık adının başında bir de "Şeyh" ünvanı taşımaktadır.1830-1960 yılları arasındaki hayatını ise; kendisi açısından savaş, kan, sıkıntı, çile; düşmanları açısından ise korku, ölüm ve yiğit düşman kelimeleriyle ifade etmek mümkündür.

XVIII. yüzyılda Avrupa'daki sanayi devriminin ardından Batılı ülkeler, kendi endüstrilerine hammadde sağlamak için, diğer ülkeleri yağmalamaya, sömürmeye başlamışlardı. Bölgesinde oldukça güçlü bulunan Çarlık Rusyası da bundan cesaret alarak, yağma harekâtına kalkışmıştı. Diğer taraftan, sıcak denizlere açılmak Rusların zaten ezelî ve ebedî idealiydi. Bunun da tek yolu Kafkaslar'ı geçerek Anadolu üzerinden Akdeniz'e inmekti. XIX. asrın başlarında Müslüman Kafkasya'da ırk, dil, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun bütün ahali, bir önceki asrın sonlarında başlayan Rus işgaline karşı İmam Muhammed önderliğinde bir mücadeleye başlamıştı. Vatanın, milletin, dinin ve mukaddes bilinen bütün değerlerin tehlikeye düştüğü böyle bir zamanda, Şeyh Şamil de; çocukluk ve okul arkadaşı İmam Muhammed'in yanında yer aldı ve en büyük yardımcısı oldu. Tarihteki bütün istilâlardan kurtulmayı başarmış olan Kafkasyalılar, bu defa da Rusların karşısına dimdik dikilmişlerdi.

Dağıstan'daki bir çarpışmada 1832'de Molla Muhammed kahramanca şehit oldu. Şeyh Şamil ise ağır şekilde yaralanmıştı. Göğsüne saplanan süngüden dolayı sol elindeki kılıcıyla karşısında tüfeği tutan askere ulaşamayınca ileriye doğru bir hamle daha yaptı. Düşmanın kellesini uçurmuş ama, süngü de sırtından çıkmıştı. Gece karanlığında kaybolduktan sonra, yapılan tedavi sonunda kendine geldiğinde, başında bekleyen çok sevdiği annesine ilk sözü, "Ana, namaz vakti geçti mi?" oldu.Halbuki tam yirmibeş gündür baygın hâlde yatıyordu. Sonra hastalığı tekrar nüksetti. Altı ay süren tedavi sonunda ancak iyileşebildi.Muhammed'den sonra Dağıstan İstiklal Mücadelesi'nin başına bu defa Hamza bey seçildi. Ancak tarihimizde oldukça sık rastlanan tefrika, kan davası ve fitne musibeti, bu defa da burada ortaya çıktı. Kabileler arasındaki düşmanlık sonucu üç yıl sonra Hamza bey de, hem de camide şehit edildi.

Liderlik görevi artık Şeyh Şamil'e düşüyordu. Milletleri ayakta tutan kahramanlar ve âlimlerdir. Şamil'de bu iki haslet de mevcuttu. Halkının da arzusu üzerine bu ağır yükü omuzlayan Şeyh Şamil, artık İmam Şamil'di. Yani kelimenin lûgattaki mânâsıyla; "halka ve topluma her yönden önder olan" İmam Şamil. Böylece hayatının da ikinci safhası başlamış oldu. Ruslar ise başlarına geleceklerden habersiz, İmam Muhammed ve arkasından da Hamza beyin ölümünün sevincini yaşıyorlardı.Zor bir dönemde "İmam" olan Şamil; ilk önce işgal tehdidi altındaki diğer kabile ve topluluklar arasındaki kan davası, düşmanlık gibi olumsuzlukları kaldırmak için uğraştı. Bunu da başardı; Dağıstanlılar, Çeçenler ve Avarlar arasında birlik ve beraberliği sağladı. Bu bütün kalbiyle inanıp gönül verdiği İslâm dininin bu konudaki hükümleri sayesinde olmuştu.Kendisiyle birlikte hareket etme sözü veren diğer boy ve kabilelere, meşhur kumandan Hacı Murat'ın da katılmasıyla artık çok daha güçlüydüler. İstilâcı düşman için ise, korku ve yenilgilerle dolu uzun bir dönem başladı.

Dünya çapında bir orduya sahip olup Moskova kapılarına dayanan Napolyon gibi bir komutanı geri kaçmaya mecbur bırakan Rus ordusu ve kumandanları, Şamil ve arkadaşlarına karşı âciz kalıyorlardı. Askerî, siyasî, ekonomik, lojistik hiçbir tedbir ve taktik ona karşı kâr etmiyordu. Karşılarındaki sanki insanüstü bir varlıktı. Zaten Şeyh Şamil gibi dünya nimetlerini elinin tersiyle itmiş bir insan, hangi vaatlerle kandırılabilir, ölümü göze almış bir insan neyle korkutulabilirdi ki...! Dağlık ve ormanlık bir coğrafyaya sahip olan Dağıstan'ın bu yapısını, Şeyh Şamil akıllıca değerlendiriyordu. Hemen hemen her olay Allah'ın apaçık ihsan ve yardımıyla lehlerine sonuçlanıyordu.

Birliği sağlamak kadar, onu devam ettirmek de zordu. Karşılarındaki güçlü düşmanın baskılarına askerlerin ve halkın dayanması; ancak tavizsiz bir idare ile mümkün oluyordu. Şamil'in birlikten kaynaklanan bu gücünü kırmak isteyen Ruslar, çeşitli taktikler deniyor, cazip tekliflerde bulunuyorlardı. İmam ise teslim olmak bir tarafa, sulh konusunun bile teklif edilmesini yasaklamış; teşebbüs edenlerin de cezalandırılacağını bildirmişti. Bu arada Rusların yeni bir teklifini Şamil'e iletmek isteyen bir grup, O'nun çok sevdiği annesini kırmayacağını düşünerek bu teklifi ona yaptırdılar. Annesi oğluyla yaptığı görüşmeden gözü yaşlı çıktı. İmam annesi hakkındaki kararı üç gün sonra açıklamıştı: "Annem cezalandırılacaktır!" Bir tarafta anası, diğer tarafta ise ülkesinin istiklâl mücadelesinin kararlılığı ve geleceği. Şeyh Şamil; yine büyüklüğünü ortaya koydu ve yüz kırbaçlık cezayı kendisine vurdurarak hem annesini kurtardı, hem de davasındaki samimiyet ve ciddiyetini dosta düşmana gösterdi.

Kafkaslarda bu şanlı direniş asıl hedef olan Osmanlı'yı âdeta bir ileri karakol gibi Ruslar'a karşı koruyordu. Orada bunlar olurken, Osmanlı Devleti ise, kendi başındaki gailelerle uğraşmaktaydı. Kafkasya'ya askerî bir yardımda bulunamıyorlardı, ancak olan biteni yakından takip ettikleri arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır.1) Tehlikenin doğrudan kendisine yöneldiği 93 Harbi olarak da bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi'nde, yine kendilerini destekleyen Kafkas ahalisine silah desteğinde bulunulduğunu belgelerde görmek mümkündür.2) Ayrıca bu savaştan sonra Osmanlı Devleti'ne sığınan muhacirler de, gördükleri yardımlara şükranlarını arzetmişlerdir.3)

Kafkas güçleri sayesinde zayıflayan ve kuvvetleri dağılan Ruslar; 1853-1856 Kırım Harbi'nden de yenik ayrılmışlardı. Tahta geçen yeni Rus çarı ise, artık Şeyh Şamil meselesini halletmek istiyordu. Kalabalık bir orduyu, daha önce yenile yenile tecrübe kazanmış komutanlarının emrine vererek Şamil'in üzerine yolladı. Bu koca ordu bile, Çeçenlerin direnişini ancak iki yılda kırabildi. Şeyh Şamil ise; beraber hareket ettiği bazı gruplar ihanet edip ayrılıncaya kadar kahramanca savaştı. Fakat, artık kurduğu birlik ve teşkilat da bozulmuştu. 400 askeriyle Gunip köyüne sığınan Şeyh Şamil ondört Rus taburu tarafından kuşatıldı. Birkaç gün sonra sadece elli adamı kalmıştı. O, elinde kılıcıyla savaşarak şehit olmak niyetindeydi. Ama ailesi ve köy halkının yok olmaması için teslim olmak zorunda kaldı. Kahramanlığı ve cesareti düşman tarafından da takdir gören Şeyh Şamil, Ruslar tarafından da iyi karşılandı. Çar kendisiyle bizzat görüştü.

Kulaga köyünde 1869 yılına kadar esir olarak ağırlanan Şeyh Şamil; hacca gitmek üzere izin aldı ve İstanbul'a hareket etti. Burada şanına lâyık bir şekilde ve halkın da sevgi gösterileriyle karşılandı.Hac dönüşü sürekli kalması için kendisine bir konak hazırlandı.4) Ama nasıl yaşaması gerekiyorsa öyle yaşayan bu insan, sanki nerede ölmek gerektiğini de bilmişti. Şeyh Şâmil, büyük bir i’tinâ ile bütün şartlarına a’zamî titizliği göstererek haccını yaptıktan sonra, ömrünü O’nun sünnet-i seniyyesini yaymak için uğraştığı, bu uğurda ölümü göze aldığı, sevgili, muhterem, mübârek Peygamberi, iki cihanın efendisi Muhammed aleyhisselâmın huzûr-u şerîflerine gitmek için, nurlu Medîne yollarına düştü. Peygamber Efendimize (s.a.v.) olan aşkının çokluğundan ve O’na kavuşmanın heyecanından gözünden sel gibi gözyaşı akıtan Şeyh Şâmil, sürünerek Resûlullahın ( aleyhisselâm ) huzûr-u şerîflerine geldi.

Başta Medîne muhâfızı Hâfız Paşa, seyyidler, dünyânın dört bucağından gelmiş olan hacılar, onu heyecanla ta’kib ediyordu. Kabr-i saadetlerinin kıble tarafına geçip, mübârek ayak uçlarından Resülullaha, gönlünün en derin köşelerinden coşup gelen vecd ile: “Essalât-ü vesselâm-ü aleyke yâ Resûlallah! Essalât-ü vesselâm-ü aleyke yâ Habîballah! Essalât-ü vesselâm-ü aleyke yâ Seyyid-el evveline vel-âhirîn!” diyerek selâm verince, Resûlullahın ( aleyhisselâm ) selâmına mukâbelesi ile şereflendi. Orada bulunanların şahit olduğu bu hâdiseden sonra Şeyh Şâmil, uzun müddet duâ edip gözyaşı dökerek hasretini giderdi, gönlündeki fırtınaları dindirdi.

Medine'ye geçtikten sonra başında okunan Kur’ân-ı Kerîm tilâvetleri arasında, 1287 (m. 1871) senesi Zilkade ayının yirmibeşinci gününde Kelime-i Şehâdet getirerek vefat eden Şeyh Şamil, Cennetü'l-Baki kabristanına defnedilerek sağlığında hep yolundan gittiği Hz. Peygamber (s.a.v.)'e komşu oldu. Şeyh Şamil mücadelesini galip mi bitirmişti, yoksa mağlup mu? 150 sene önce bu soruya cevap vermek belkide zordu. Ama Türkiye halen ayakta ve yerinde olduğuna ve birileri hâlâ sıcak denizlere inemediklerine göre; bu sorunun cevabı gün gibi ortada olsa gerek...!

Dipnotlar:

1) Dağıstanlı Şeyh Şamil'in askeri sergerdesi Danyal'ın Devlet-i Aliye'ye celb olunması isteğinin, orada bulunan mücahitleri üzüntüye sevkedeceğinden tecviz edilmeyeceği ve gönderdiği adamına 2500 kuruş verildiğine dair tahrirat. 8. N. 1265 (29 Temmuz 1848) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, BEO. A. MKT. nr. 216/20.
2) Kafkas ahalisiyle Asakir-i Muavene'ye dağıtılmak üzere Marsilya'dan kapsül ve fişek ile 13.300 adet Rovelverin satın alınıp bedelleri olan 18.200 frankın ödenmesine dair irade. 14.Ca.1294 (28 Mayıs 1827) BOA İrade Dahiliye nr. 60987.
3) Kafkas muhacirlerinin iaşelerinin temininde gösterilen gayretten dolayı sundukları teşekkürname. 16.Ş.1301(12 Haziran 1883) BOA Yıldız Mütenevvi Maruzatı nr. 14/95,
4) Hac için Hicaz'a gitmiş olan Şeyh Şamil Hazretlerinin dönüşü yakın olduğundan kendisine ihsan buyurulan konağın tefrişi için ... irade. 23.S.1287 ( 26 Mayıs1870) BOA İrade Dahiliye nr. 42643.

Kaynaklar:

1) Tarık Mümtaz Göztepe, Dağıstan Aslanı İmam Şamil, İst. 1991.
2) John F. Baddeley, Rusların Kafkasya'yı İstilası ve Şeyh Şamil, İst. 1989.
3) Fikret Işıltan, İslam Ansiklopedisi; Şeyh Şamil mad, c. 11, s. 468-474, İst. 1979.
4) Şems-üş-şümûs sayfa:137.
5) Gazevât-ı Şeyh Şâmil.
6) Âsâr-ı Dağıstan sayfa: 194.






Saat: 01:59

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık