Müzik Nedir? 1 ek Müzik Nedir? Müzik en genel tanımı ile sesin biçem ve devinim kazanmış hâlidir. Biçem ve devinim içeren bir ses oluşumunun Müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında Müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir. Özellikler Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, yoğunluk, süre ve tını. Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır. Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir. Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarisi kadar daha uzamasini sağlar. Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayi ayni yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik) yapısına bağlı olarak değişir. Ömer Naci Soykan Cogito |
1 ek MüzikDünyaya gözlerimizi açtığımız ilk günlerde annelerimizin ninnileriyle, bilincine varmadan müzikle tanışmış oluruz. Daha sonra duyduğumuz sarkılan, sözlerinin anlamını kavramadan tekrarlar, melodisini yakalamaya çalışırız. Bir tencere ya da masaya vurarak ilk kez kendi kendimize müzik yapmanın tadına varırız. İlkokul çağında mandolin ya da flüt gibi gerçek bir müzik aleti çalmaya başlamak başlı başına bir mutluluktur. Müzikle tanışıklığımız arttıkça, müziğin coşku, sevinç, korku ve keder gibi duyguların anlatımındaki gücünü keşfederiz. Aynı zamanda flüt, piyano ve keman gibi müzik aletlerini çalabilmenin, yeteneğin yanı sıra sıkı ve düzenli bir çalışma gerektirdiğini de öğreniriz. Müzik en basit melodiden en karmaşık parçalara kadar çok çeşitli türleri kapsar. Biçimi ne olursa olsun, her türlü müzik kendine özgü, değişik bir etki yaratır. Müzik türleri arasında yapılan seçim tamamen kişisel zevke dayanır. Müziğin resim ve heykel sanatıyla ortak yönleri vardır. Ressam yapıtını yaratırken boya, fırça ve tuval; heykelci taş, çekiç ya da alçı kullanırken, besteci de sesleri ve sesleri simgeleyen nota sistemini kullanır. Bestecinin yarattığı ürüne müzik yapıtı, kompozisyon ya da beste denir. Müzik temelde seslerden oluştuğu için din, dil ve kültür farklılıklarından bağımsız olarak herkesçe duyumsanabilir. Bu bakımdan sanatlar içinde en evrensel olanıdır. Klasik Müzik18. yüzyılın sonlarına doğru, müzikte klasik dönem başladı. Günümüzde klasik müzik terimi pop, folk ve caz müziğinden oldukça farklı bir müzik türü için kullanılır. Müzik uzmanları için gerçek klasik müzik, yaklaşık 1760'tan 1830'a kadar Avusturya'nın başkenti Viyana'da gelişmiş olan müziktir. Bu dönem Franz Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludvvig van Beethoven gibi büyük bestecilerin konçerto, senfoni, sonat, yaylı çalgılar ve oda müziğini en yetkin düzeye ulaştırdığı dönemdir. Müzikte duyguların yanı sıra düşünceye de yer veren ilk besteci, çalışmalarıyla kendisinden sonra gelen birçok sanatçıyı derinden etkileyen Beethoven'di. Aynı dönemin öteki önemli bestecileri Fransız Hector Berlioz ile Macar Franz Liszt, Avusturyalı Franz Schu-bert, Polonyalı Frederic François Chopin ve Alman Robert Schumann'dı. |
1 ek Müzik Dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk minlerde annelerimizin ninnileriyle, bilincine varmadan müzikle tanışmış oluruz. Daha sonra duyduğumuz sarkılan, sözlerinin anlamını kavramadan tekrarlar, melodisini yakalamaya çalışırız. Bir tencere ya da masaya vurarak ilk kez kendi kendimize müzik yapmanın tadına varırız. İlkokul çağında mandolin ya da flüt gibi gerçek bir müzik aleti çalmaya başlamak başlı başına bir mutluluktur. Müzikle tanışıklığımız arttıkça, müziğin coşku, sevinç, korku ve keder gibi duygulann anlatımındaki gücünü keşfederiz. Aynı zamanda flüt, piyano ve keman gibi müzik aletlerini çalabilmenin, yeteneğin yanı sıra sıkı ve düzenli bir çalışma gerektirdiğini de öğreniriz. Müzik en basit melodiden en karmaşık parçalara kadar çok çeşitli türleri kapsar. Biçimi ne olursa olsun, her türlü müzik kendine özgü, değişik bir etki yaratır. Müzik türleri arasında yapılan seçim tamamen kişisel zevke dayanır. Müziğin resim ve heykel sanatıyla ortak yönleri vardır. Ressam yapıtını yaratırken boya, fırça ve tuval; heykelci taş, çekiç ya da alçı kullanırken, besteci de sesleri ve sesleri simgeleyen nota sistemini kullanır. Bestecinin yarattığı ürüne müzik yapıtı, kompozisyon ya da beste denir. Müzik temelde seslerden oluştuğu için din, dil ve kültür farklılıklarından bağımsız olarak herkesçe duyumsanabilir. Bu bakımdan sanatlar içinde en evrensel olanıdır. Müziğin Başlangıcı Müzik en eski sanat dallarından biridir. Tarihöncesi devirlerde kuşların ötüşünden, suların şırıltısından, yağmurun sesinden, rüzgârın ve kıyıya vuran dalgaların uğultusundan esinlenen ilk insanlar, içi boş bir kütüğe deri geçirip vurarak, hayvan bağırsaklarından yapılan ipleri çekerek, boynuz, kemik ya da odundan boruları üfleyerek doğadaki sesleri taklit etmeye başladılar. Başlangıçta işaret vermek amacıyla kullandıkları bu sesleri sonraları hoşlarına gidecek biçimde düzenleyerek kendi ilkel müziklerini yarattılar. Eski zamanlardan beri müziğin, dinsel törenlerde önemli bir yeri oldu. Günümüze ulaşabilen en eski müzik yazmaları Hindistan'da 3.000 yıl önce sinden kalma Veda ilahileridir . Müzikle ilgili ilk kuramları geliştiren Eski Yunanlılar'dı. Müzik ve dansın insanların yaşamında önemli bir yer tuttuğu Eski Yunan'da. şairler lir eşliğinde destanlar söylerdi. Müzik sözcüğü. Eski Yunan'da sanatın esin tanrıçaları olduğuna inanılan Musalar'ın adından türetilmiştir . Bununla birlikte o dönemde mousike sözcüğü, Musa-lar'ın koruması altındaki her sanat ya da bilim dalı için kullanılan genel bir terimdi. İÖ 6. yüzyılda akustiğin temelini kuran Pisagor (Pythagoras) müziği matematiksel yoldan çözümleyerek, bir sesin yüksekliği ile telin uzunluğu arasındaki ilişkiyi saptadı. Belirli uzunluktaki bir telde çalınan notanın frekansının, iki kat uzunluktaki bir telde çalınan notanın frekansının tam iki katı olduğunu buldu. Çinliler de Eski Yunanlılar gibi müziğin sevinç ve keder gibi duygular uyandırmaktaki gücünün bilincindeydiler. Müziğin tanrısal bir gücün yankısı olduğuna inanıyorlardı. Bu inanç daha sonraları da sürdü ve Hıristiyanlık'ın ilk yıllarından başlayarak, müzik etkili bir dinsel anlatım aracı oldu. Müzik sözün taşıyıcısı olarak kullanıldı. Melodi dinsel metnin aydınlatılmasına yardımcı oldu. Martin Luther de içinde olmak üzere önde gelen Hıristiyan din adamları müziğin yalın ve dindarlığı güçlendirici olmasından yanaydılar. Müziğin kuramsal gelişimi tarih boyunca çeşitli evrelerden geçti. Ortaçağda dinsel müzik bugün tonalite adı verilen majör ve minör ses dizileri dışında kalan ses dizilerine yani modalara göre yazılıyordu. Tonalite ve oktav (birinci sesten sekizinci sese kadar olan aralık) 17. yüzyılda geliştirildi. Armoninin Doğuşu 9. yüzyılın sonlarına doğru Hıristiyanlık'ta dinsel sözleri içeren tek sesli müzik (sequentia) yaygınlık kazandı. Aynı dönemde iki ya da daha çok sesin bir arada duyulduğu günümüzde organum olarak anılan armoninin ilk örnekleri ortaya çıktı . Koroların ve koral müziğin kiliselere girmesi ortaçağda gerçekleşti. 11. yüzyılda notalar dört paralel çizgi üzerio dönemde geliştirilen neuma yazımından türetildi. Günümüzde kullanılan notasyon birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik, on altılık, otuz ikilik ve altmış dörtlük notalardan oluşur. 12. ve 13. yüzyıllarda motel adı verilen ayin müziği, dindışı müzikten etkilenerek yaygınlık kazandı. Fransa'da bu müzik troubadour ve truver denen saraylı saz şairleri ve gezgin halk ozanları tarafından geliştirildi. Almanya'da sevda şarkıları söyleyen Minnesingerler ortaya çıktı. Madrigaller ve 13. yüzyılda başlayan çalgılı müzik Avrupa'da yaygınlaştı Rönesans Müziği 15.-17. yüzyıl başları arasındaki dönem, uzmanlarca müziğin Rönesans'ı olarak nitelendirilir. Sanat ve edebiyatla ilgili olarak kullanılan bu terim, o dönemde müzik alanında gerçekleştirilen bir dizi hızlı gelişmeye işaret eder. Bu dönemde kontrpuan tekniği yoluyla, birden çok sesin eşzamanlı olarak duyulmasına olanak veren yapıtlar bestelendi. Bunlar çoksesli müziğin ilk örnekleriydi. Aynı dönemde ortaya çıkan öteki müzik biçimleri Fransa'da halk şiirlerinin bestelenmesiyle oluşan şansonlar ve rondo'lardır. 15. yüzyılda Avrupa'nın en önemli müzik merkezi, Fransa'nın doğusundaki Burgonya Sarayı idi. Buraya dönemin birçok ünlü bestecisi öğretmenlik yapmak ve çalışmak için gelirdi. 16. yüzyılda İtalyan Giovanni Pierluigi da Palestrina, Flaman Orlando di Lasso ve Adriaan Willaert, İngiliz Thomas Tallis ve William Byrd gibi sanatçılar besteledikleri missa, motet ve kantatlarla koral müzikte önemli gelişmelere öncülük ettiler Rönesans döneminde yalnızca çalgı için bestelenmiş; org, klavsen, klavikord, epinet ve virginal gibi aletlerle çalınan müzik önemli ölçüde gelişti. Barok Müzikten Klasik Müziğe Müzikte 17. yüzyıl ile 18. yüzyılın ilk yarısı arasındaki dönem barok dönem olarak bilinir. Dinsel ve dindışı müziğin kesin olarak birbirinden ayrıldığı bu dönemdeki en önemli gelişmelerden biri de çalgı eşliğinde söylenen dindışı solo şarkılardı. Bu şarkılar sonradan gelişecek olan operanın ilk örnekleri sayılır . Gene aynı dönemde büyük besteci Johann Sebastian Bach, kısa bir temanın belirli aralıklarla yinelenmesinden oluşan füg'ü yetkinleştirdi. Barok dönem bugün bildiğimiz anlamda orkestraların ilk örneklerinin kurulduğu, çalgıların bugünkü biçimini almaya başladığı bir dönemdi.Barok döneminin en büyük bestecileri İtalyan Claudio Monteverdi, Alman Heinrich Schütz, Johann Sebastian Bach, Georg Friedrich Händel ve İngiliz Henry Purcell'dir O dönemde Fransa'nın yetiştirdiği büyük besteciler Jean Baptiste Lully, François Cou-perin ve Jean-Philippe Rameau'dur. Lully, Fransız orkestra müziğinin ve opera geleneğinin kurucusu, Couperin klavsen müziğini yetkinleştiren besteci, Rameau ise yetkin bir besteci olmanın yanı sıra, armoni biliminin kurucusu olarak tanınır.1740'larda Almanya'da Mannheim Sarayı'nda, Johann Wenzel Anton Stamitz'in kurduğu orkestra, konçerto ve senfoni gibi birçok yeni müzik biçimlerinin gelişmesinde önemli rol oynadı . Klasik Müzik18. yüzyılın sonlarına doğru, müzikte klasik dönem başladı. Günümüzde klasik müzik terimi pop, folk ve caz müziğinden oldukça farklı bir müzik türü için kullanılır. Müzik uzmanları için gerçek klasik müzik, yaklaşık 1760'tan 1830'a kadar Avusturya'nın başkenti Viyana'da gelişmiş olan müziktir. Bu dönem Franz Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludwig van Beethoven gibi büyük bestecilerin konçerto, senfoni, sonat, yaylı çalgılar ve oda müziğini en yetkin düzeye ulaştırdığı dönemdir. Müzikte duyguların yanı sıra düşünceye de yer veren ilk besteci, çalışmalarıyla kendisinden sonra gelen birçok sanatçıyı derinden etkileyen Beethoven'di. Aynı dönemin öteki önemli bestecileri Fransız Hector Berlioz ile Macar Franz Liszt, Avusturyalı Franz Schubert, Polonyalı Frederic François Chopin ve Alman Robert Schumann'dı. Romantikler 19. yüzyılın sonlarında yeni arayışlara sahne olan müzik dünyasında tartışma konusu olan değişik görüşler besteciler arasında ayrılmalara yol açtı. Beethoven müziğe düşünce yüklü yeni bir içerik kazandırmıştı. Onu izleyen ve müziği seçkin sınıfların bir eğlence aracı olmaktan çıkararak, kesintisiz ve alışılmışın dışında bir armoni anlayışıyla yaratmaktan yana bazı sanatçılar, Alman besteci Richard Wag ner'in önderliğinde müzikte Alman Romantizm'i olarak bilinen yeni bir akım başlattılar. Müziğin sınırlarını zorlamamasını savunan ve romantiklerin getirdiği yeniliklere karşı çıkan besteciler ise Johannes Brahms'ın çevresinde toplandılar. Bu iki düşünce akımı 20. yüzyıla kadar birçok besteciyi etkiledi. Avusturyalı besteci Gustav Mahler ile Alman besteci Richard Strauss, Wagner'i izlediler ve orkestra için uzun senfonik yapıtlar bestelediler. Öte yandan Fransa'da Wagner geleneğinin yaygın olduğu bir dönemde Fransız besteci Charles Camille Saint-Saëns klasik modellere bağlı kalarak titiz, zarif ve duygulu müzik parçaları yazdı. Aynı dönemde Mihail İvanoviç Glinka Rusya'da ulusal müzik hareketini başlattı. Peter İliç Çaykovski romantik bir besteci olarak tanındı. Dönemin öteki ünlü Rus bestecileri Aleksandr Borodin, Modest Mussorgski ve Nikolay Rimski-Korsakof, yapıtlarında özellikle halk öykülerini konu aldılar ve Rus halk şarkılarından esinlendiler. 19. yüzyılda operada önemli gelişmeler gözlendi. Operanın bu dönemdeki başlıca bestecileri İtalyan Gioacchino Rossini ve Giuseppe Verdi romantik bestecilerdi. Ama gene de dönemin en önemli opera bestecisi, alışılmış kalıpların dışına çıkarak güçlü orkestralara ve güçlü şarkıcılara yer veren, yapıtlarında edebi ve felsefi düşünceleri konu alan, müziği öteki sanatlarla işbirliği içinde algılayan ve operaya "müzikli dram" adını veren Richard Wagner'di. 20. Yüzyıl 20. yüzyıl müzikte yeni arayışlar dönemi oldu. Fransa'da Claude Debussy ve Maurice Ravel piyano ve orkestra için yazdıkları yapıtlarda alışılmışın dışında bir armoni ve tonalite kullanarak resimde boya ile gerçekleştirilen etkiyi müzikte yaratmakla İzlenimcilik Akımı'nın başlıca temsilcileri oldular . Fransız Erik Satie ve Francis Poulenc, 18. yüzyıl müziğinde olduğu gibi küçük orkestralar kullanarak yalın, ama çarpıcı melodiler ve uyumsuz (disonant) akorlarla öncü (avant-garde) müzik akımını başlattılar. Öncü müziğin ABD'deki başlıca temsilcileri Horatio Parker ve Charles Edward Ives'di.I. Dünya Savaşfndan kısa bir süre sonra gelişen radyo yayınları müziksever dinleyicilerin sayısını önemli ölçüde artırdı. Pop müzik, varyete, müzikal komedi ve caz müziği geniş halk kitleleri arasında yaygınlık kazandı. Bu müzik türleri George Gershwin, Jérôme Kern ve Cole Porter gibi bestecilerle en yüksek düzeyine ulaştı. 1970'lerde ve 1980'lerde önde gelen öteki besteciler Léonard Bernstein, Andrew Lloyd Webber, Aaron Copland'dı. 20. yüzyılda klasik müzikteki en önemli gelişme, Avusturyalı besteci Arnold Schönberg' in bütün armoni ve melodi kurallarını altüst ederek, atonalité denen anahtarsız sistemi ge-liştirmesiyle gerçekleşti. Öğrencileri Alban Berg ve Anton von Webern onu izleyerek operalar, senfoniler, oda müzikleri ve şarkılar yazdılar. Schönberg'in günümüzde bile bazı kulaklara yabancı gelen bu sistemi dizisel sistem ve 12 ton (ya da 12 nota) sistemi olarak bilinir. 20. yüzyıldaki büyük bestecilerin çoğu hiçbir akıma bağlanmadan özgün müzik yazan bestecilerdi. Bu bestecilerin önde gelenleri Rus İgor Stravinski, Sergey Prokofyev ve Dimitri Şostakoviç, Alman Paul Hindemith, Kurt Weill ve Karlheinz Stockhausen, İtalyan Luigi Dallapiccola ve Luciano Berio, Fransız Olivier Messiaen, İngiliz Benjamin Britten ve Michael Tippett'tir. Stockhausen ve Fransız Edeard Vareselenmesine dayanan minimalist (indirgemeci) müzik akımı gelişti. Bu akimin önde gelen adları arasında ABD'li Steve Reich ve Philip Glass sayılabilir. 20. yüzyılın bir başka ünlü bestecisi de ABD'li John Cage'dir. Belirsizlik ilkesine dayanarak rastlantısal müzik türünü geliştiren öncü besteci Cage'e göre, sessizlik bile tek başına müzik olabilir. MsxLabs & TemelBritannica |
1 ek Müzik Müzik, armoni, melodi ve ritm gibi öğelerinden oluşan, kültürel toplumsal kişisel hemen her türü bulunan ama ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın sınırlar içine kapatılamayan, her zaman kapsayan ses öbeği şeklinde de tanımlanabilir. Een genel tanımı ise sesin biçem ve devinim kazanmış hâlidir. Biçem ve devinim içeren bir ses oluşumunun Müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında Müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır. Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir. Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, yoğunluk, süre ve tını. Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır. Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir. Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarısı kadar daha uzamasını sağlar. Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayı aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik) yapısına bağlı olarak değişir. Temel bazı notalar genellikle Ti ve Do ritmlerine uygundur. |
~MÜZİK~ Müzik en genel tanımı ile sesin biçim ve devinim kazanmış hâlidir. Başka bir deyiş ile de müzik, sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur. Biçim ve devinim içeren bir ses oluşumunun müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır. Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir. |
1 ek Müzik Müzik (Musiki) , "Insanlarin kelimeler ile anlatamadigi duygu, düsünce ve hislerini melodik seslerle anlatma sanatidir". Müzigin diger bir tanimi ise "insanlarin kendi yapilarina uygun, yasadgi ortama göre sesleri kullanma sanatidir" seklindedir. SES : Bir cismin titresiminden meydana gelen dalgalarin hava yolu ile kulagimiza ulasmasina denir. Türk Halk Müziği Nedir? Kendine özgü ve degisik ezgilerle söylenen türkü zamanla anonimlesen bir nazim biçimidir. Türküler ana dörtlüklerle, onu izleyen nakaratlardan olusur. Türkülerdeki dörtlüklere Bent adi verilir. Nakaratlar, halk dilinde baglama ve kavustak olarak adlandirilir. Türküler yukarida saydigimiz nazim biçimlerinin aksine hece vezninin her kalibiyla söylenir. Yani hece sayisi itibariyle bir sinirlama olmaz. Mahmut Ragip Gazimihal, ezgilere göre usulsüz ve usullü türküler olarak iki ayirim yapar. Usulsüz olanlar; divan, bozlak, kosma, hoyrat ve Çukurova'yi içine alan uzun havalardir. Usullü olan türküler grubunda ise genellikle oyun havalari yer alir ki bunlara Konya'da oturak havasi, Urfa'da kirik hava adi verilmektedir. Türklerde islenen konulara göre de siniflama yapan yazarlarimiz vardir. Bu siniflama söyledir: Ninniler, Çocuk Türküleri, Doga Türküleri, Ask Türküleri, Kahramanlik ve Askerlik Türküleri, Tören Türküleri, Is Türküleri, Karsilikli Türküler, Ölüm Türküleri, Oyun Türküleri, Tabiat ve Hayvan Türküleri, Zeybek ve Derebeyi Türküleri, Cinayetler ve Acikli Olaylarla ilgili Türküler, Güldürücü Türküler, Yemek ve yiyecekle ilgili Türküler. Yapilarina göre türküleri siniflandiran yazarlar da türkülerin bent kavustaklarini gözönünde bulundurmuslardir. Bu tür siniflama söyledir: Bentleri dörtlükleriyle kurulan türküler, Bentleri dörtlüklerle kurulan türküler, Bentleri üçlüklerle kurulan türküler, Bentleri beyitlerle kurulan türküler. Türkiye'nin sözlü geleneginde, bir ezgi ile söylenen halk siirlerinin her çesidini göstermek için, en çok kullanilan ad "türkü"dür. Türkü kelimesinin, Türk adinin sonuna, Arapça ilgi eki olan "i" ekinin getirilmesiyle ortaya çiktigi anlasilir.Türki: Türkle ilgili, Türk'e özgü anlaminda kullanilir. Kökü, XV. yy'da Horasan'a kadar dayanir. Türkünin belli bir sekli yoktur. Bir kosma, bir semai, bir destan ya da herhangi bir halk siiri türkü ezgisiyle söylendiginde türkü olur. Bu yüzden türkü tipinin en belirgin özelligi "melodisidir". Bunun disinda, türküyü diger halk siiri türlerinden ayiran bir özellik de her ezginin sonunda bulunan kavustaklardir (nakarat). Kavustaklar her ezgiden sonra tekrar edilen ikilik (ya da daha çok) dizelerdir. Türkülerin büyük çogunlugu anonimdir ya da agizdan agiza söylenirken söyleyeni kaybolmustur. Türküler bu sekilde halkin mali olurlar. Türküler çogu kez, bir doga olayi ya da bir kahramanlik karsisinda dogar ve yayilirlar. Türküler, dogduklari bölgenin özelliklerini koruyamazlar. Tasindiklari bölgelerde kisilerin, yer adlarinin, hatta konularin bile degistigi görüldügü için, nerde dogduklarini saptamak güçlesir. DUDAK DEGMEZ (Leb Degmez): Halk edebiyatimizda saz sairleri arasinda atismalar, taslamalar gibi karsilasmalarin yapildigini belirtmistik. Bu karsilasmalardan birisi de dudak degmez'dir. Bu türde asiklar söyleyecekleri dörtlüklerde dudak seslerinden (b,f,m,p,v) harflerini kullanamazlar. Dudak degmez saz sairleri arasinda karsilasmali yapildigi gibi verilecek bir ayaga göre tek bir saz sairi de kendi basina Dudak degmez dalinda hünerini gösterebilir. Bunun için de iki dudak arasina bir igne konur. Yanilma halinde igne dudaga batarak kan çikmasina yol açacaginda, hakemlik yapanlara karsi bir itiraza mahal kalmaz. GÜZELLEME: Halk edebiyatimizda saz sairleri güzelleme de, söylerler. Genellikle geçimlerini saglamak için köy köy gezen ve her yerde saygi gören ve konuk edilen saz sairleri, gördükleri ilgi ve ikram karsisinda gerek ev veya kahvehane sahibine ve kendisini dinleyen topluluga o anda birer dörtlük söyleyerek hosamedide bulunurlar. Ayni kural saz sairlerinin davet edildikleri sünnet törenleri ile dügünlerde de uygulanir. Ayrica doga güzelliklerini dile getirmek, kadin, at, silah ve benzeri seyler için de güzellemelerin yazildigi görülmüstür. Konya Asiklar Bayrami'nda her yil sazli güzellemeler, ayrica sazsiz, sözlü güzellemeler söylenmektedir. |
MÜZİK MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi Duyguları ya da imgeleri anlatmak için sesleri melodi, armoni, polifoni gibi biçimlerde düzenleme sanatı; bu biçimde düzenlenmiş seslerden oluşan yapıtların okunması ya da çalınması. Güzel sanatların en önemli ve en güçlülerinden biridir. Müzikte insan sesiyle, insan sesini taklit ederek yapılmış sazlar temeldir. Bütün güzel sanatlarda olduğu gibi müzik de en ilkel toplumlara kadar uzanmaktadır. Bu konuda en eski belgeler İ.Ö. 4. yüzyıldan kalmadır. Bu yüzyılda Mısır'da nefesli ve telli çalgılar olduğu bilinmektedir. Müziğin şarkı biçimiyle doğduğu, en eski müzik aracı olan insan sesinin uzun süre tek müzik aracı olarak kaldığı kesinlikle saptanmıştır. Eski Çağ müziğinin Yunan uygarlığı üzerinde büyük etkisi oldu. Dönemin büyük filozofları ve matematikçileri olan Aristoteles, Platon, Pitagoras vd.nin müziğe verdikleri biçim, ufak değişikliklerle Orta Çağ'a kadar etkisini korudu. Edebiyat ve çizgisel sanatlarda olduğu gibi, müzikte de her atılım, her sivrilmiş kişi belli bir tarihî sürecin ürünüdür. Ancak müziğe bu bakış açısından yaklaşılması, sınırları belirli bir tarihle ele alınması çok yenidir. 18. yüzyıla kadar müzik kuramıyla ilgilenenler hep çağdaş müzikle sınırlı kaldılar, geçmiş dönemlerin müziğine yönelmediler. Her kuşağın kendi müziğiyle yetinmesi nedeniyle müzik uzun süre ulusların kültür bütünlüğü içinde yerini alamadı. Müzik kuramlarında yavaş yavaş sanat kişiliğinin sürekliliği ilkesi yerleştikçe şiir tarihi, edebiyat tarihi, çizgisel sanatlar tarihi gibi bir de müzik tarihi oluştu. 1757-1781 yılları arasında Rahip Gianbattista Martini'nin yayımladığı "Storia della Musica" (Müzik Tarihi), Yunan müziği sınıflandırmasını ele alan ilk kitap oldu. 19. yüzyılın sonlarına doğru da müzik bilgisi (müzikoloji) doğru. |
Saat: 19:44 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık