MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Müzik tr (https://www.msxlabs.org/forum/muzik-tr/)
-   -   Ali Rıfat Çağatay (https://www.msxlabs.org/forum/muzik-tr/14685-ali-rifat-cagatay.html)

KisukE UraharA 24 Kasım 2006 11:29

Ali Rıfat Çağatay
 
1 ek

Ali Rıfat Çağatay

Alıntıdaki Ek 62631

(d. 1867, İstanbul - Ö..3 Mart 1935, İstanbul),
geleneksel Türk müziğini, Batılı yorum ve yazım teknikleriyle yenilemeye çalışmış besteci, yorumcu ve eğitimci.

Özel eğitim gördü. Ud, viyolonsel ve kemençe çalmayı öğrendi. Genç yaşta ut virtüözü olarak ünlendi. Önce, yöneticiliğine getirildiği Şark Musikisi Cemiyeti’nde, sonra da kendisinin kurduğu Türk Musikisi Ocağı’nda sayısız öğrenci yetiştirdi. Öğrencileriyle birlikte verdiği halka açık konserlerde piyano, flüt, viyolonsel, kontrbas gibi Batı çalgılarından da yararlandı; yorumda Batılı konser anlayışının etkilerini taşıyan yepyeni bir yaklaşımı yerleştirmeye çalıştı.

Geleceğin Türk müziğini, Türk makamlarıyla Batılı yazım tekniklerinin bireşimi olarak tanımladı ve bu tanıma uygun besteler yaptı. Ayrıca geleneksel çizgide yapıtlar da verdi, “istiklal Marşı” 1924-30 arasında onun bestesiyle okundu. “Zülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş” (nihavend beste), “Verdim âteş dillere suzidil-i âvâreden” (suzidil beste), “Gördüm yine bir âfet-i nadide-edâyı” (nihavend ağırsemai), “Sarahaten acaba söylesem darılmaz mı” (nihavend fantezi), “Edâlı bir yosma kararım aldı” (hüseyni şarkı), “Meyledip bir gülzare” (nişaburek şarkı) ve “Meclis-i vaslında giryan olduğum mazur tut” (yegâh şarkı) en ünlü yapıtlarındandır.

kaynak: Ana Britannica


ThinkerBeLL 1 Ağustos 2012 13:48

İstiklal Marşı'nın ilk bestecisi Ali Rıfat Çağatay


İstiklal Marşının ilk bestecisi olan Ali Rıfat Çağatay, 1869 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Ölümü 3 Mart 1935'tir. Udi Rıfat Bey olarak da tanınır. Türk udi, bestekar, yorumcu, eğitimci ve çellisttir. Ancak Ali Rıfat Çağatay’ın asıl bilinilirliği milli marşımız olan İstiklal Marşı'nın ilk bestecisi olmasıdır. 1921 yılında kabul edilen İstiklal Marşı'nın ilk bestesini kendisi yapmış ve yapmış olduğu beste 1930 yılına kadar Osman Zeki Üngör’ün bestesi ile değiştirilinceye kadar kullanılmıştır.

Doğumundan ölümüne kadar istanbul’da yaşayan Ali Rıfat Çağatay çocukluğundan itibaren çok özel bir eğitim aldı ve döneminin ünlü musiki hocalarından dersler aldı. Kemenç ve viyolensel çalmayı öğrendi ve bu çalgı aletlerinde ustalaşarak kemençezen ve viyolensel ünvanlarını kazandı. Ayrıca genç yaşında İstanbul'da ud virtüözü olarak nam saldı.
1914 yılında açılan devlet konservatuarında (Darülelhan/Nağmelerin Evi) öğretim elemanı olarak yer almıştır. Şark Musiki Cemiyeti ile Türk Musikisi Ocağı'nı Ali Rıfat Çağatay kurup yönetmiştir. Türk müziği ile Batı müziğini harmanlayarak yeni tanımlar da bulunmuş ve bu şekilde 50 kadar beste üretmiştir.

Ailesinde de ünlü kişiler bulunmaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün efsane isimlerinden sayılan Ali Cafer Çağatay oğludur. Şari Oktay Rıfat Horzcu'nun ise amcaları olurlar. Ağabeyi Samih Rıfat Horozcu ise şari ve dil bilimcidir.
Ali Rıfat Bey’in baba tarafı “Leh” asıllıdır; 1867 yılında İstanbul’da doğdu. Babası piyade albayı Hasan Rıfat Bey’dir. Hasan Rıfat Bey’in dört çocuğu sırası ile şunlardır: Ali Rıfat Çağatay, edebiyatçı ve musıkişinas Samih Rıfat, Muzaffer Rıfat ve Cevat Rıfat (Atilhan).Özel öğrenim görerek yetiştirildi; yüksek düzeyde Fransızca bilirdi. Arapça ve Farsça’ya da vakıftı. Musıkimizin tanınmasına ve yaygınlaşmasına büyük hizmetlerde bulunmuş ve çok öğrenci yetiştirmiş kimselerdendir. “Şark Musiki Cemiyeti”nde yöneticilik ve hocalık yaptı. Said Halim Paşa’nın hanende Nedim Bey’den dul kalan kızı Zehra Hanım’la evlenmiş, bir aile geleneği olarak evini bir musiki mahfili durumuna getirmişti. Eşi ile birlikte Avrupa’ya gittti; Zehra Hanım’ın Nice’de olümü üzerine İstanbul’a döndü.

Dönüşünden sonra Türk Musikisi Ocağı’nı kurdu. Bundan sonra icrakarlığı bıraktı; yalnızca bestekarlıkla uğraştı. İsmail Hakkı Bey’in ölümünden sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı Tetkik ve Tasnif Heyeti üyesi oldu. Bu yıllarda Rauf Yekta Bey ve Ahmed Irsoy’la Türk Musikisi klasiklerinin yayınlanmasına hız verilmiştir. Ölünceye kadar bu görevde kaldı. Orta boylu, şişman bir kimse olan Ali Rıfat Bey 3 Mart 1935 tarihinde kalb hastalığından İstanbul’da öldü ve Kadıköyü Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Musiki hayatının ilk dönemlerinde Udi Ali Rıfat adı ile tanınırdı. Ünlü ud yapımcısı Manol Usta kendisini davet eder, yaptığı udların goğsünü yapıştırmadan imza ettirir, bu imzalı udlar hemen satılırdı. Daha sonra kemençe, viyolonsel, tanbur çalmayı da öğrenen sanatkarın sesi güzeldi ve eserleri en doğru şekliyle bilirdi. Kızıltoprak’taki köşküne Ahmed Irsoy, Rauf Yekta Bey, Ziya Paşa, Hanende Hüsameddin, Hoca Ziya Bey, Leon Hancıyan, Udi Nevres Bey, Rahmi Bey, Nuri Duyguer, Dr. Hamid Hüsnü Bey, Kemal Niyazi Seyhun, Refik Fersan, Tanburl Cemil Bey’in yeğeni Hikmet Bey, daha sonraları Münir Nureddin Selcuk, kardeşi Samih Rıfat’ın oğlu tanburi Hatif Bey, Faize Ergin, Udi Hayriye Örs, Enise Can ve Fulya Akaydın kardeşler gibi ünlü sanatkarlar devam ederdi. Hemen hemen her akşam yapılan bu toplantılarda musiki icra edilir, bilimsel tartışmalar yapılırdı.
Klasik musıkmizi iyi bilen Ali Rıfat Çağatay için Mesud Cemil, “Gayet esaslı, sağlam, temiz teknikli, makbul uslublu bir ud sanatkarıydı diyor. Bu sazda en başarılı öğrencisi Şerif Muhiddin Targan’dır. Targan’ın uddaki başarısını gördükten, kendini geçtiğini anladıktan sonra, öğrencisinin sanatına büyük bir saygı duyarak kapılarda karşılar, “Bu öğrencim beni fersah fersah geçti” dermiş.

Musıkimize “Konser Musikisi” havasını vermeyi ilk kez düşünenlerdendir. 1920 yılında, Cemil Bey’in ölümünden dört yıl sonra, Cemil Bey’i anmak, hatırasını yaşatmak için, başkanı bulunduğu “Şark Musiki Cemiyeti”nin saz ve ses sanatkarlariyle bir konser hazırlamıştı. Bu konser için nihavend makamından “Zülfün görenlerin hep…” güfteli ağır semaiyi bestelemiş, koro yönetmiş, viyolonsel çalmıştı. Bu koroyu aynı zamanda yüzü seyircilere dönük olarak yö-nettiği ve en cok kendi eserlerini okuttuğu için tenkit edilmisti. Geleneklere bağlı, fakat yeniliğe taraftar olduğu için bir yandan klasik okulun son ustalarını tanımaya çalılırken, diğer yandan da yeni bir anlayışla beste, nakış, semai, ilahi, durak, şarki gibi formlarda güzel eserler bestelemiştir. Suzidil, nihavend, dilkeşhaveran makamlarındaki besteleri, bestekarlıktaki kudret ve maharetini gösterir. Musıkimizde bir saz eseri formu olan “Methal”i de ilk kullanan odur. Yeniliğe taraftar olması sebebi ile “çokseslilik” üzerinde durmuş, bazı denemeler yapmıştır. Bu konuda kontrbas, viyolonsel, piano, flüt’ü ilk kez kullanmıştır. ilk armoni denemesini Kemani Rıza Efendi’nin tahirbuselik peşrevi üzerinde yapmıştır. Mesud Cemil bununla ilgili bazı hatıralar naklediyor. Kızıltoprak’taki evinde Kemal Niyazi Seyhun, Mesud Cemil ve kendisi olmak üzere bu eseri üç kemençe ile çalmışlar. Mesud Cemil bu başarılı çalışmaların üzerinde durulmadığını ve unutulup gittiğine değiniyor. Üç ud için çoksesli başka bir eser bestelemiştir.
Sabırlı bir araştırmacı ve kolleksiyoncu olan Çağatay, eski sanatkarlardan pek çok eseri notaya almış, buna Said Halim Paşa kolleksiyonunu da katarak büyük bir kolleksiyon yapmıştır. Müzikolojiye yöneldikten sonra yabancı dillerden kitaplar getirtmiş, incelemiş, değerli makaleler yayınlamıştır. Musiki sanatımızda kurucu, öğretici ve yönetici olarak büyük emeği geçen büyük bir sanatkardır. İstiklal Marşı’nın ilk bestesi de Ali Rıfat Bey’indir.

Operet, marş, fantezi, methal, saz semaisi, oyun havası, beste, şarkı olarak elli beş kadar eseri biliniyor.

Ali Rıfat Bey’in Eserleri ve Notaları

Dr. M. Nazmi Özalp - Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.


Safi 10 Mart 2017 21:28

ÇAĞATAY (Ali Rifat)


türk besteci
(İstanbul 1867 - ay. y. 1935).

Özel müzik dersleri aldı. Ut, çello ve kemençe çalmayı öğrendi. Özellikle udi olarak tanındı. Kadıköy'de Şark musiki cemiyeti'ni kurdu ve yönetti. Bir süre Avrupa’da kaldı, yurda dönünce Türk musiki ocağı’nı kurdu. Burada yetiştirdiği çok sayıda öğrencisiyle halka açık konserler verdi; bu konserlerde topluluğa çello, piyano, kontrabas, flüt gibi batı çalgılarını da ekledi.

Geleneksel tarzda yapıtların yanı sıra, batı müziği etkileri taşıyan parçalar da besteledi. Kimi klasik yapıtları armonize etti. 1927’den ölümüne değin, Belediye Konservatuvarı türk musikisi tetkik ve tasnif heyeti'nde görev yaptı. 1924-30 arasında, İstiklal marşı, onun bestesiyle çalındı. Ünlü yapıtları: Nihavend beste (Zülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş), Suzidil beste (Verdim âteş dillere suzidil-i âvâreden), Nihavend fantezi (Sarâhaten acaba söylesem darılmaz mı?), Hüseyni şarkı (Edalı bir yosma kararım aldı), Nişaburek şarkı (Meyledip bir gülizare).




Saat: 16:47

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık