MsXLabs
Sayfa 1 / 2

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Türk ve İslam Dünyası (https://www.msxlabs.org/forum/turk-ve-islam-dunyasi/)
-   -   Türk Boyları - Oğuz Boyu (Oğuzlar) (https://www.msxlabs.org/forum/turk-ve-islam-dunyasi/18307-turk-boylari-oguz-boyu-oguzlar.html)

Misafir 5 Ocak 2005 16:48

Türk Boyları - Oğuz Boyu (Oğuzlar)
 
2 ek
Alıntıdaki Ek 63347

Oğuzlar,

Orta Asya’daki yurtlarından yayılarak ortaçağ boyunca geniş bir bölgede etkin olan göçebe halk topluluğu. Türkiye Türkleri ile Türkmenistan, Azerbaycan, İran ve Irak Türklerinin atası sayılır.

Altı ve Dokuz Oğuzlar.
Oğuzların Asya Hunlarının (Xiongnular) kabile birliğine bağlı oldukları, sonraki örgütlenmelerinde de Hun toplum yapısının bazı izdüşümlerini bir ölçüde taşıdıkları yönünde göstergeler vardır. Hun dili üzerindeki bazı araştırmalar da dillerinin Türkçe ile Moğolca arasında yer aldığını, eski Türk dilleriyle bağlantılı olduğunu, leksikolojik ve morfolojik bakımdan da Erken Osmanlı Türkçesine benzediğini göstermektedir. Başlangıçta yalnızca, bugün Göktürkler olarak bilinen bir başka akrabalık kümelenmesiyle sınırlı olan Türk sanının Oğuzlar için de kullanılması, toplumsal ve ekonomik yapı benzerliğinin yanı sıra, farklı akrabalık kümelenmelerinin tekrar tekrar aynı siyasal yapı altında ilişkiye geçmesinin ve etnik bakımdanda bütünleşmelerinin sonucudur.

“Oğuz” adının yer aldığı en eski kayıt, Göktürk yurdunun kuzeyindeki Barlık Irmağı kıyısında 6. ya da 7. yüzyıldan kalma bir yazıtta yer alır. Bu yazıt, erdemli bir alp olarak beyliğe erişecekken küçük yaşta ölen “Öz Yiğen Alp Turan” için dikilmiş bir anıt taştır. Öteki üç Barlık yazıtı da büyük olasılıkla Oğuzlara ve Oğuz beylerine aittir. Bu dönem, söz konusu yazıtlarda “Altı Oğuz budun” biçiminde anılan topluluğun bir kabile federasyonu içinde örgütlendiği aşamayla çakışır. Oğuzlar bu dönemden sonra Göktürk egemenliğindeki toprakların kuzeyine göç etmiş olmalıdırlar.

Orhun Yazıtları’nda “Türk budun” dışında “Dokuz (Tokuz) Oğuz budun” olarak anılan topluluk özellikle 7. yüzyılın son çeyreği ile 8. yüzyılın ilk yansı boyunca, Tuğla (Toğla) Irmağı boyunca Göktürklere karşı egemenlik mücadelesi vermiştir. Oğuz boylarının Baz Kağan önderliğinde Kutluk (Kutluğ) Devleti’nin kuruluşuna, kendi göçebe düzenlerinin sarsılacağı kaygısıyla karşı çıktığı, bunun için Kuzey Çinli Tabgaçlar (Çince Bei Wei) ve Kitanlarla (Hitanlar) anlaştığı bilinmektedir. Yirmiyi aşkın yerde Oğuzlardan söz edilen Orhun Yazıtları’nda (Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtları) bu topluluk sık sık yağı (düşman) adıyla anılır ve Türk Budununu yok olmanın eşiğine nasıl getirdiği anlatılır. Bu ifadeler, bir konfederasyon oluşturma ve bunu güçlendirme doğrultusunda Türklerin Oğuzları denetim altına alma çabasını yansıtır. Yazıtların başka yerlerinde ise Türkler ile Oğuzların birleşme dönemlerindeki öğütler ve Bilge Kağan’ın iki buduna da yönelen seslenişleri yer alır.

Göktürklerin yeniden toparlanmasını önlemeyi başaramayan ve sonunda İlteriş (il-Tiriş) Kağan’ın (682-92) buyruğuna giren Oğuzlar bir süre onlarla birlikte davrandılar ve Kırgızlar üzerine yürüdüler. Ama Bilge Kağan döneminde (716-734) sık sık ayaklanarak dört (ya da beş) kez Türklerle savaşa tutuştular. Dokuz Oğuzlardan bu savaşlarda önemli rol oynayan Üç Oğuz boyları Dokuz Tatarlarla işbirliği yaptı. Yenik düşen bazı Oğuz boyları Çin’e göç ederken, yurtlarında kalanlar Uygurların Basmıllar ve Kartuklarla birleşerek Göktürk egemenliğine son vermesine en önemli desteği sağladılar. Ama Oğuzlar bu kez de Uygurların onları boyunduruk altına alma girişimlerine karşı ayaklandılar, bu amaçla Çikler ve Kırgızlarla ittifak kurdular.

Sirderya Oğuzları. Uygur egemenliğinin sona ermesinden (840) önce ya da en geç o dönemde batıya göç ettiği sanılan Oğuz boyları Sirderya (Seyhun) Oğuzları olarak Dokuz Oğuzlardan ayırt edilir. Bunların önceleri bir bölümü, daha sonra da hemen tümü “Türkmen” adıyla anılmıştır. Karluklar ile Halaçların da Türkmen olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Ama Türkmen sanı yüzyıllar boyunca, özellikle Anadolu, İran, Irak ve Suriye’de Oğuz soyundan gelenler için kullanılmıştır. Ote yandan 10. yüzyıl İslam coğrafyacılarının Beşbalık (Bişbalık) bölgesinde yaşayan Uygurlardan “Tokuz Guzz” adıyla söz etmeleri, Orhun bölgesinde Göktürk egemenliği altında bulundukları dönemden başlayarak Oğuzlar ile Uygurların kaynaşmasının göstergesi sayılabilir. Çeşitli aşamalardan sonra Türkiye Oğuzlarının Türk adıyla nitelenmesi ise özgül nedenlerin sonucudur. Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde nüfusun başat ve çoğunluk kesimini Müslüman Oğuzlar oluşturuyor ve bunlar Türk olarak anılıyordu. 19. ve 20. yüzyıllarda Türk milliyetçiliği geçmişe yönelerek Türklüğün Orta Asya’daki kapsamını çok genişletmiş, etnik köken birliğini belirttiği varsayılan bu adı gerçekte farklı başlangıçlardan türeyerek ortak bir siyasal oluşumu paylaşmış bütün kavimler ve akrabalık kümeleri için kullanmıştır.

Sirderya Oğuzlarının 11. yüzyılda kullandığı birçok sözcük Doğu Türklerince bilinmiyordu. Oğuzların lehçesi de doğu Türklerinin lehçesinden oldukça farklıydı. Bu veriler Sirderya Oğuzlarının 8. yüzyıldan beri bu bölgede yaşadıklarını düşündürmektedir. Ama Sirderya Oğuzları ile Dokuz Oğuzlar büyük olasılıkla tek bir kavmin iki bölüğü olarak yayılmışlardır. Bu durumda, Dokuz Oğuzlar arasındaki Üç Oğuzlar ve Altı Oğuzlar ayrımının Sirderya Oğuzları arasında Üçoklar ve Bozoklar ayrımına dönüştüğü varsayılabilir. Buna karşılık, Dokuz Oğuzlar ile Sirderya Oğuzları arasında yalnızca benzerlik bulunduğu varsayılırsa, Sirderya Oğuzlarının On-oklarla ilişkilendirilmesi daha anlamlıdır.

Oğuzlar 10. yüzyılın ilk yarısında özellikle Seyhun Irmağının orta yatağına kadar olan alan ile ırmağın iki yanından kuzeye uzanan steplerde kabile beylerinin kendi içlerinden seçtiği tek bir yabgunun buyruğunda yaşıyorlardı. Seyhun’dan Hazar Denizine kadar, Emba (Cim), Mugayar (Mugocar) Dağları, Irgız Irmağı, Karakum, Ulu-Tag (Uludağ) ve Kiçi-Tag (Kiçidağ) çevreleri Oğuzların yurduydu. Bu hattın kuzeybatısında Peçeneklerle, kuzeyinde ise Kimeklerle ilişkileri vardı; doğuda önce Karluklar, 11. yüzyıldan sonra da Çigiller yer alıyordu. Seyhun çevresi ve ırmağın kuzeyi İslam coğrafyacılarınca Oğuz Çölü (el-Mefâzâtü’l- Guzziye) olarak adlandırılıyordu. Güneyde ise Oğuzlar ile İslam ülkesi arasında görece belirgin bir sınır vardı; Harezm’deki Cürcaniye (Urgenç), onun kuzeybatısındaki Cit ve Aral Gölünün güneyindeki Bar atiğin Arap-İslam uygarlığının Oğuzlara karşı sınır kasabalarıydı.

Oğuz yabgularının kışlığı, Seyhun’un ağzı yakınlarındaki Yeni-Kend’di. Oğuzların bir bölümünün yerleşim alanlarına egemen olması ve zamanla bir bölümünün de yerleşikleşmesi sonucunda Cend ve Huvâre kentleri de Oğuz yabgulannm denetimine girdi. Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati’t- Türk’te belirttiğine göre Sepren (Sabran), Karaçuk, Suğnak, Karnak ve Sitgün Oğuzlarının başka halklarla yan yana yerleşik yaşadıkları kentlerdi. Oğuzların ticari ilişkiye yöneldikleri başlıca kent ise bir Müslüman yerleşmesi olan Sepren’di. Oğuzların Müslümanlaşması da yerleşik yaşama geçmelerine koşut olarak gelişti ve 11. yüzyıl başlarında büyük ölçüde tamamlandı. Ama çoğunluktaki göçebe Oğuzlar kandaş törelerini sürdürdüler; ne ölçüde katmanlaşmış olsalar da uygar toplumlara özgü sınıflaşmanın uzağında kalan bu boylar yerleşik Oğuzları yatuk (“tembel”) adıyla anıyorlardı.

Savaş ve fetih yoluyla genişleme geleneğini sürdüren göçebe Oğuzlar, Peçenekleri Karadeniz’in kuzeyine kadar göç ettirdiler, Hazarlar ile savaştılar ve güneydeki İslam ülkelerine akınlar düzenlediler. Doğuda Karluklara ve Çigiller ile Kimeklerin Kıpçak boyuna karşı sürdürdükleri savaşlar da hemen hiç kesintiye uğramadı. Oğuz yabguları ve beyleri Abbasi, Karahanlı, Gazneli ve Samani devletlerinin siyasal ve askeri ilişkilerinde de etkili oldular. 1003 ve 1004’te Müslüman Oğuzların desteğindeki bir Arap ordusunun Karahanlıları yenmesi Oğuzlar için zengin ganimet olanakları sağladı. Oğuzların bazı kolları ise daha uzak bölgelere göç etmeyi yeğlediler. Örneğin yaygın kanıya göre yabgunun buyruğundaki bir subaşı iken ayaklanan ve gitgide daha büyük bir Oğuz kümelenmesini yönetiminde toplayan Selçuk Bey önderliğindeki Kınık boyu Selçuklu hanedanının atası oldu. Gene de Oğuz yabguluğu 11. yüzyıl başlarına değin etkinliğini korudu. Bağımsız yabguluğun büyük olasılıkla Kıpçak saldırıları sonunda yıkıldığı bilinmekteyse de, yıkılış tarihi tam olarak belli değildir.

Hun kabile birliğinin önderi shanyu' yu andıran, ama Hunların konfederatif yapısına göre belki daha sınırlı bir işlevi olan yabguluğun gerçekte kabileler arasında bir tutunum mekanizması olduğu anlaşılmaktadır. Ama göçebe yönetimlerin pekişmesi ve yönetici katmanların oluşmasıyla birlikte, yabguluğun bir yönetim kurumuna dönüşerek hanlığa koşut bir gelişim gösterdiği öne sürülebilir. Gene de bu yönetim odağı, devlet yönetiminden ve hükümdarlıktan ayırt edilmelidir. Oğuzlardaki öteki önemli sanlar arasında subaşı, küz (kül), erkin, ymal ve tarhan sayılabilir.

Oğuzların toplum ve yönetim düzenindeki dağılma, yabgu egemenliğinin zayıflamasının ve bunun doğurduğu otorite boşluğunun değil, bütün katmanlaşma eğilimlerine karşın başlangıçta temel niteliği bakımından eşitlikçi olan kandaş askeri demokrasi yapısının dışına taşan eğilimlerin sonucudur. Kamusal nitelikli yönetim sorumluluğunun töresel çerçeveyi aşmaya yönelmesi ve kabile toplumu yapısını zorlaması bu gelişmenin başlıca etmenlerinden biridir. Ama devlet örgütlenmesine geçiş aşamasında, bu örgütlenme biçiminin kandaşlık ilişkilerine son vermek için kullandığı pek çok iktidar yöntemi gene kandaşlıktan ödünç alınmıştır. Örneğin Selçuk’un daha sonra yabgu unvanını alması, devlet örgütlenmesine yönelmiş bir önderliğin eski kandaşlık ilişkilerinin kalıntılarından yararlanarak bir meşruiyet çerçevesi yarattığını gösterir. Daha sonra Osmanlılarda da II. Murad döneminde en son kandaşlık kalıntılarının sona erdirilmesi çabasıyla Oğuz geleneğinin canlandırılması, gerçekte devlet örgütlenmesinin bütün kuramlarıyla olgunlaştığını gösterir; hemen aynı dönemde gene Oğuz kökenli Akkoyunlularda da bir tür “Oğuzculuk” kurgulanmıştır.

Oğuzların 11. yüzyılın ilk yansında Karadeniz’in kuzeyine gelmiş bulunan, en çok 20-30 bin çadırlık bir kolundan Bizans kaynaklarında Uz, Rus kaynaklarında ise Tork (çoğul Torki) adıyla söz edilir. Bu Oğuz kolunun Tuna’ya indiği (1065), Yunanistan’a kadar geniş bir bölgeyi yağmaladığı, bir salgın hastalık yüzünden sayılarının azaldığı, sağ kalanların Bizans hizmetine girdiği bilinmektedir. Bunların bir bölümü Bizans sınırlarında Makedonya’ya yerleşmiştir (1071’deki Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusundan Selçuklu saflarına geçen Uz askerleri bunlardandır). Ama Makedonya Uzları uzunca bir süreç sonunda Slavlaşmıştır.
12.yüzyılın ortalarında, Karaçuk Oğuzlarının Oğuz yurdundan ayrılmayan önemli bir kütlesi Karahanlılann egemenliği altında yaşıyordu. 1141’de Horasan’a gelen Oğuzlar, Üçok ve Bozok adlarıyla özellikle Belh yöresini yurt tuttular ve Büyük Selçuklu sultanına yılda 24 bin koyun vergi ödediler. 1153’te patlak veren savaşta Büyük Selçukluları yenerek Sultan Sencer’i tutsak ettiler. Bu beklenmedik zafer Oğuzlara Horasan’a egemen olma fırsatını veriyordu; ama devlet yönetimi deneyimlerinin zayıflığı yüzünden Harezm, Serahs, Fars ve Kirman bölgelerine dağıldılar. Kirman’da bağımsız olan Oğuz Beyi Dinar ( 1185-95) “melik” sanını aldı. Fars’a giden Oğuzlar da Salgurlular devletini kurdular. Binlerce çadırdan oluşan Oğuz-Salgur kolu 12. yüzyıl boyunca Türkmen adıyla Anadolu’ya ve Suriye’ye göç etti. Bu akınlar sonucunda Anadolu’ nun Türkmenleşmesi iki yüzyıl sürdü. Yemen’deki Guzz süvarileri, Akkoyunlu ve Karakoyunlu aşiretleri, Azerbaycan’daki Şahsevenler ile Beğdili ve Avşar boyları da Oğuz yayılmasının öbür kollarını oluşturuyordu.

Türkmenler gerek Büyük Selçuklu gerek Anadolu Selçuklu devletlerine karşı önemli ayaklanmalar gerçekleştirdiler. Bu nedenle her iki devlette de Oğuzlar ordu örgütlenmesinin dışında tutulmaya başladı; devlet öncesinin toplumsal dokusunun bozulduğunu gören kandaş kökenli birimlerin tepkisi ordu gücüyle bastırıldı.

Ekonomik ve toplumsal örgütlenme.
11. yüzyılda Oğuzların çoğunluğunun mal varlığını koyun sürüleri, yılkılar (at sürüleri) ve develer oluşturuyordu. At “binit”, deve de “yüklet” olarak kullanılıyordu. Ama Oğuzlar koyun etinin yanı sıra at ve deve etini de beslenme amacıyla kullanıyorlardı. At eti yemenin özellikle törensel bir işlevi vardı; ölenlerin atlarını yeme töresi uzun süre varlığını korudu. Yerleşik Oğuzlar ise ticari etkinliğe özellikle Müslüman tüccarların etkisiyle başladılar. Oğuz yurdundan geçen ve Harezm’den İtil bölgesine giden yol Oğuzların ticari ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulundu. Oğuzlar, Harezm’de Cürcaniye ve Baratigin, Maveraünnehir’de de Sabran kentlerine gelerek koyun sürülerini satıyorlardı.

Sirderya Oğuzlarının örgütlenme biçiminin ve daha eski kültürel özelliklerinin belirgin yönleri, Oğuz menkıbe ve destanlarında görülür. Evrensel kandaşlık ilkeleri, Asya kandaşlığının en eski özelliklerinin izleri ve Oğuzların en eski yaşam biçiminin anıları bu menkıbe ve destanlarda {bak. Oğuz Kağan Destanı; Oğuzname) iç içe geçmiş biçimde bir arada bulunur. Oğuzların ürünleri konusundaki başlıca kaynak, Reşided- din’in Camiü’t-Tevarih adlı yapıtındaki “Tarih-i Oğuzân ve Türkân ve Hikâyât-ı Cihangir-i O” başlıklı bölümdür. Bu bölümün tarihsel yöntemle çözümlenmesi “Oğuz Kağan”ın tarihsel bir kişilikten çok, 24 boyluk Oğuz örgütünün simgesi olarak belirdiğini gösterir. Divanü Lügati't-Türk ile Ebu’l- Gazi Bahadır Han’ın Şeceri-i Terâkime’ sinde de Oğuzlarla ilgili bilgiler vardır.

Oğuzlar konusunda bilinenlerin çoğuna kaynaklık eden Dede Korkut Kitabı görece yakın geçmişte, 15. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Kitap, Oğuzların yaşamında eski ile yeni olanı iç içe sunar. Bunlar arasında en eski öğeler, Öğuzların Anadolu’ya geçmeden önce Maveraünnehir’deki dönemlerine, daha sonra da Anadolu’nun kuzeydoğusuna gelen Oğuzların Trabzon’ daki Rum devletiyle çatışmalarına ilişkindir. Öykülerin daha sonraki metinlerinde Kıpçaklar ve Bizanslılar tek bir “kâfir” kavramında birbirine karışır.

Alıntıdaki Ek 63345
Belirli bir aşamanın ürünü olduğu anlaşılan Oğuz “boyları” temel kaynaklarda şöyle sıralanır.
  • Bozoklar: Kayı, Bayat, Alkaevli (Alkabölük), Karaevli, Yazır (Yazgır), Dodurga (Tutırga), Döğer (Töker), Yaparlı, Avşar, Kızık, Beydili, Karkın.
  • Uçoklar: Bayındır, Beçeneg (Peçenek boyu), Çavuldur (Çavundur), Çepni, Salur (Salgur), Eymür, Alayundlu, Yüregir, İğdir, Büğdüz, Yıva (Iva), Kınık.
Anadolu’da yerleşik düzene geçen Üçoklar ve Bozoklar, Anadolu Selçukluları, Dulkadıroğulları, Ramazanoğulları ve Osmanoğulları gibi devletlerin nüfus bileşiminde ağırlığı oluşturmuşlardır. Orta Anadolu’ya göçenlerin yoğun olarak yaşadıkları bölge uzun süre “Bozok” adıyla tanınmıştır. Geleneksel kanı, Oğuzların İslâmî benimsemesinden önce üstünlüğün Bozoklarda olduğu yönündedir. Oğuz yabguları ile Müslüman Türk hanedanlarının çoğunun Kayı, Yazır, Avşar ve Beydili gibi Bozok boylarından olması bu kanıyı desteklemektedir. Buna karşılık Üçoklardan Eymür boyundan da bey hanedanları vardır. Dede Korkut öykülerinde de üstün kol, Bayındır Han ve Bey Salur adlarının simgelediği gibi Üçoklardır.

Oğuz görenekleri.
Dede Korkut Kitabı’nda töre, alp geleneği, ozan görenekleri, insan-silah ilişkileri ve Oğuz silahları sıkça gündeme gelir. Silahın, özellikle okun, örgüt-inanç ilişkisini yansıtan yönleri belirginleşir. Bu metinde savaş ve silah kullanımıyla ilgili terim ve deyimler 200’e yaklaşır. Oğuz göreneklerinin çeşitli motifleri arasında anaerkillik döneminin kalıntılarını yansıtan öğeler de yer alır.

Oğuz töresine göre her Oğuz boyunun “damgası” Oğuz Han tarafından verilmiştir ve Oğuz boylarının her birinin birer ongunu vardır. “Döl-alma”, “kargış”, “ant içme” ve alp pratikleri; kutsal olanın yer-su biçiminde gözükmesi; kutsallığı bozacağı inancıyla su kullanımının sınırlı tutulması Oğuzların önemli görenekleri arasındadır. Oğuz töresine göre öldürülenin öcünün bütün kabile tarafından alınması gerekir; baba ölünce oğlu üvey annesiyle evlenebilir. Kan Turalı, Kara Çekür, Kırk Kınık, Bozaygırlı Beyrek gibi bazı alplerin “yüzlerine bakılmazlık” gereğince peçeli olarak gezmesi anaerkilliğin bir kalıntısını yansıtır. Ayrıca kadın alplerin erkek alplerden farksız bir yiğitlik gösterdiği (örn. Beyrek’in, nişanlısı Banu Çiçek’le güreşmesi ve yenilmekten güç kurtuluşu) anlatılır. Yas, ölü aşı ve gömme âdetleri (ölünün mezar-eve oturtularak buraya içki dolu kap konulması), şaman inançlan, av, savaş ve toylara verilen önem Oğuzların kültür kalıtının parçalarıdır. Müslüman Oğuzlar, eski geleneklerinden zamanla bir ölçüde uzaklaşmışlardır. Oğuzların Müslümanlaşmadan önce de öteki tanrılardan üstün “Tengri” adlı en yüce bir varlığa inanmalarının İslâmî benimsemelerini kolaylaştırdığı öne sürülür. Eski Oğuz şamanlarının yargıçlık, hekimlik ve kâhinlik yaptıkları, ayin yönettikleri bilinir.

Kaynak: Ana Britannica


asla_asla_deme 12 Kasım 2008 13:47

1 ek
Alıntıdaki Ek 63346
Orta Asya'daki Türk toplulukla­rından biri olan Oğuzlar'ın adına ilk kez, İS 7. yüzyılda yazıldığı sanılan Yenisey yazıtlarında rastlanır. Buradan, Oğuzlar'ın o sıralarda altı boy halinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. 8. yüzyıl başlarında en güçlü dönemlerini yaşa­yan Göktürkler'in egemenliği altına girme­mek için mücadele eden Oğuzlar, Bilge Ka­ğan döneminde (716-734) yenik düşerek da­ğıldılar. Bir bölümü de Göktürk egemenliğini kabul ederek asıl yurtları olan Yenisey Irmağı ile Baykal Gölü arasında kaldı. Göktürkler'in 742'de yıkılmalarından sonra Oğuzlar bu kez de Uygur egemenliğine karşı direndiler. Ama 9. yüzyıl başlarında giderek artan Uygur ve Kırgız baskısı karşısında büyük bölümü batı­ya, Seyhun (Sir Derya) Irmağı boylarına göç etti.

10. yüzyılda Aral Gölü ile Hazar Denizi arasındaki topraklara kadar yayılan Oğuzlar boylar arasındaki uzlaşmaya dayanan bir dev­let de kurmuşlardı. Tarihçilerin Oğuz Yabgu Devleti olarak adlandırdıkları bu devletin başında boy beylerinin kendi aralarından seçtikleri, yabgu sanı taşıyan bir hükümdar vardı. Oğuzlar'ın tarihte etkili bir rol oynama­ya başlamaları da bu devletin dağılma süreci­ne paraleldir.

Büyük Selçuklu Devleti'ni kuran Tuğrul Bey ile Çağrı Bey'in dedesi Selçuk 10. yüzyı­lın ikinci yarısında, başkanı olduğu Kınık bo­yu ile Oğuz Yabgu Devleti'nden ayrılarak ba­ğımsız bir güç oluşturmuştu. Selçuklular'ın önce İran'ı ardından da Anadolu'yu ele geçir­meleri üzerine birçok Oğuz boyu da onlarla birlikte göç etti. Bunlardan yerleşik yaşama geçmeyenler 11. yüzyıldan başlayarak Türkmen adıyla anıldılar. Göçebe Oğuzlar'la yerleşik yaşama geçenler arasında sert mücadeleler baş göster­di. Göçebe Oğuzlar'ın 1153'teki ayaklanması Büyük Selçuklu Devleti'nîn, 1240'taki Baba İshak Ayaklanması ise Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılış sürecini başlattı. Bununla birlikte, Oğuzlar birçok büyük devletin kuru­cusu oldular. Anadolu'da başta Osmanlılar olmak üzere Anadolu Beylikleri'ni kuranlar, Akkoyunlular ve Karakoyunlular ile İran'da egemenlik kuran Salgurlular, Afşarlar ve Ka­çarlar çeşitli Oğuz boylarındandır.

Oğuz Boyları


Oğuzlar'ın ortak, destansı tarihleri Oğuzname'ye (Oğuz Kağan Destanı) göre, en büyük hükümdarları Oğuz Han'ın Gök Tanrı'nın kızı olan eşinden doğan üç oğlundan (Ay Han, Gün Han, Yıldız Han) Bozok kolu; Yer Tanrı'nın kızından doğan üç oğlundan (Gök Han, Dağ Han, Deniz Han) da Üçok kolu; her birinin dört oğlundan da 24 Oğuz boyu türemiştir. Buna göre Ay Han'ın oğullarından Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı; Gün Han'ın oğullarından Kayı, Bayat, Alkaevli, Karaevli; Yıldız Han'ın oğullarından Avşar, Kızık, Beğdili, Karkın; Gök Han'ın oğullarından Bayındır, Peçenek Çavuldur, Çepni; Dağ Han'ın oğullarından Salur, Eymür, Alayunt-lu, Yüreğir; Deniz Han'ın oğullarından İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boyları gelmiştir. Her dört boyun ongun adı verilen ortak bir simge­si, her boyun da hayvanlara vurulan ayrı damgası vardır. Oğuzlar'ın tarihine ve yaşam biçimlerine ışık tutan önemli bir kaynak da Dede Korkut Hikâyeleri'dir

MsxLabs & TemelBritannica


Misafir 5 Mayıs 2009 09:50

1 ek

Oğuz Türkleri

Alıntıdaki Ek 63348


Bozoklar ve Üçoklar

Bu boyların Bozoklar ve Üçoklar olarak ikiye bölünmesi ise daha sonradır. Bu iki ana kol arasında çıkan anlaşmazlıklar, boyların bir kısmının batıya göçmesine neden oldu, bir kısmı da Göktürk Devleti'nin kurulması ve Ötüken'i işgali nedeniyle batıya göçmüştür(6.yy). Kalanlar Göktürk egemenliği altına girmiştir. 630'da ilk Göktürk devletinin zayıflayıp Çin kontrolü altına girmesiyle tekrar birleşmeye başlamışlarsa da ikinci Göktürk Devleti kurulunca fazla direniş gösteremeden tekrar egemenlik altına girdiler.

(7.yy sonları). 745 yılında ikinci Göktürk Devleti de yıkılınca batıya ve Çin'e göçmüş birçok Oğuz Boyu da Ötüken'e geri dönerek Kutluk Bilge Kağan'ın kurduğu uygur devleti çatısı altında birleşti. 840 yılında Uygur Devleti Kırgızlar tarafından yıkılınca Oğuzların asıl büyük göçü başladı ve Asya'nın dört bir tarafına ama daha çok kitleler halinde batıya göçtüler. Cengiz Han'ın kurduğu Moğol İmparatorluğunun egemenliği altına girdiler. Moğol egemenliği sona erdikten sonra tekrar toparlandılar. 10. yüzyılda Hazar Denizi'nin doğusunda Oğuz Yabgu önderliğinde ilk devletlerini kurdular. 1000 yılında Kıpçaklar tarafından yıkılan bu devletten sonra Oğuzlar ikiye bölündü, bir kısmı kuzeye giderek bugünkü Kırım, Kazak, Bulgar ve Tatar Türklerinin atası oldular; bir kısmı da Selçuk bey önderliğinde güneye indiler, İslâmı kabul edip İslâm orduları hizmetine girdiler.

Selçuklular olarak anılmaya başlayan bu kol Tuğrul Bey önderliğinde 1038 yılında Irak ve İran'da Büyük Selçuklu İmparatorluğunu kurdu. Etrafta dağınık yaşayan diğer Türk boyları da bu İmparatorluğa katıldı. 1153'te kuzeydoğudan gelen Karahıtaylar ve Karluklar tarafından imparatorluk yıkılınca Oğuzlar dağıldı. Dağılan bu boyların kimi Harzemşahlara bağlandı, kimi Horasan'a, Kirman'a göçtü, kimileri de daha batıya gidip Irak'a, Suriye'ye yerleşti, kimileri de Anadolu Selçuklu Devleti 'ne katıldı. Bunlardan sonra kurulan Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safevi Devletleri, Anadolu beylikleri,Osmanlı İmparatorluğu, Suriye, Irak ve Azerbaycan'da çeşitli beylikler vs. hep Oğuz kökenli Türklerin kurduğu devletlerdir.

Oğuz Türkleri, Oğuz Han'ın 6 oğlu ve onların 4'er oğlundan meydana gelmişlerdir. Meydana gelen bu 24 boyun ayrı adı ve ünvanları vardır. Bu bölümleme, Oğuz Kağan Efsanesi'nden kaynaklanmaktadır.

Orta Asya kökenli Türk halklarından olan Oğuz boyları, X. yy civarında göçebe bir yapıyla yer değiştirmeye başlamışlar ve coğrafi olarak yayılmışlardır. Oğuz Türkleri, bugünkü Türkiye Türklerinin (Selçuklular, Osmanlılar, diğer Türkmen beylikleri ve boyları) atası sayılmaktadırlar.


_KleopatrA_ 30 Ocak 2010 00:32

Türk Boyları - Oğuz Boyu (Oğuzlar)


Orta Asya'daki Türk toplulukla­rından biri olan Oğuzlar'ın adına ilk kez, İS 7. yüzyılda yazıldığı sanılan Yenisey yazıtlarında rastlanır. Buradan, Oğuzlar'ın o sıralarda altı boy halinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. 8. yüzyıl başlarında en güçlü dönemlerini yaşa­yan Göktürkler'in egemenliği altına girme­mek için mücadele eden Oğuzlar, Bilge Ka­ğan döneminde (716-734) yenik düşerek da­ğıldılar. Bir bölümü de Göktürk egemenliğini kabul ederek asıl yurtları olan Yenisey Irmağı ile Baykal Gölü arasında kaldı. Göktürkler'in 742'de yıkılmalarından sonra Oğuzlar bu kez de Uygur egemenliğine karşı direndiler. Ama 9. yüzyıl başlarında giderek artan Uygur ve Kırgız baskısı karşısında büyük bölümü batı­ya, Seyhun (Sir Derya) Irmağı boylarına göç etti.

10. yüzyılda Aral Gölü ile Hazar Denizi arasındaki topraklara kadar yayılan Oğuzlar boylar arasındaki uzlaşmaya dayanan bir dev­let de kurmuşlardı. Tarihçilerin Oğuz Yabgu Devleti olarak adlandırdıkları bu devletin başında boy beylerinin kendi aralarından seçtikleri, yabgu sanı taşıyan bir hükümdar vardı. Oğuzlar'ın tarihte etkili bir rol oynama­ya başlamaları da bu devletin dağılma süreci­ne paraleldir.

Büyük Selçuklu Devleti'ni kuran Tuğrul Bey ile Çağrı Bey'in dedesi Selçuk 10. yüzyı­lın ikinci yarısında, başkanı olduğu Kınık bo­yu ile Oğuz Yabgu Devleti'nden ayrılarak ba­ğımsız bir güç oluşturmuştu. Selçuklular'ın önce İran'ı ardından da Anadolu'yu ele geçir­meleri üzerine birçok Oğuz boyu da onlarla birlikte göç etti. Bunlardan yerleşik yaşama geçmeyenler 11. yüzyıldan başlayarak Türkmen adıyla anıldılar. Göçebe Oğuzlar'la yerleşik yaşama geçenler arasında sert mücadeleler baş göster­di. Göçebe Oğuzlar'ın 1153'teki ayaklanması Büyük Selçuklu Devleti'nîn, 1240'taki Baba İshak Ayaklanması ise Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılış sürecini başlattı. Bununla birlikte, Oğuzlar birçok büyük devletin kuru­cusu oldular. Anadolu'da başta Osmanlılar olmak üzere Anadolu Beylikleri'ni kuranlar, Akkoyunlular ve Karakoyunlular ile İran'da egemenlik kuran Salgurlular, Afşarlar ve Ka­çarlar çeşitli Oğuz boylarındandır.

Oğuz Boyları


Oğuzlar'ın ortak, destansı tarihleri Oğuzname'ye (Oğuz Kağan Destanı) göre, en büyük hükümdarları Oğuz Han'ın Gök Tanrı'nın kızı olan eşinden doğan üç oğlundan (Ay Han, Gün Han, Yıldız Han) Bozok kolu; Yer Tanrı'nın kızından doğan üç oğlundan (Gök Han, Dağ Han, Deniz Han) da Üçok kolu; her birinin dört oğlundan da 24 Oğuz boyu türemiştir. Buna göre Ay Han'ın oğullarından Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı; Gün Han'ın oğullarından Kayı, Bayat, Alkaevli, Karaevli; Yıldız Han'ın oğullarından Avşar, Kızık, Beğdili, Karkın; Gök Han'ın oğullarından Bayındır, Peçenek Çavuldur, Çepni; Dağ Han'ın oğullarından Salur, Eymür, Alayunt-lu, Yüreğir; Deniz Han'ın oğullarından İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boyları gelmiştir. Her dört boyun ongun adı verilen ortak bir simge­si, her boyun da hayvanlara vurulan ayrı damgası vardır. Oğuzlar'ın tarihine ve yaşam biçimlerine ışık tutan önemli bir kaynak da Dede Korkut Hikâyeleri'dir.

MsxLabs & TemelBritannica


Daisy-BT 15 Haziran 2010 19:40

Maddelerle Tarih
 

Oğuzlar



Asya'dan doğu Avrupa'ya giden Türk kavimidir.
Bizans ordusunda ücretli askerlik yapmışlardır.
Devlet özelliği göstereme­mişlerdir.


_Yağmur_ 29 Temmuz 2011 15:18

1 ek

ÜÇOKLAR

Alıntıdaki Ek 63350

Oğuzların sol koluna verilen ad.

Oğuzlar, Bozoklar ve Üçoklar olarak ikiye ayrılırdı. Bozoklar, sağda; Üçoklar ise solda otururlardı. Oğuz Destanı'na göre Üçoklar, Oğuz Han'ın 6 oğlundan üç küçüğü olan Dağ Han, Deniz Han ve Gök Han ve bunların dörder oğullarından türemiştir. Buna karşılık sağda oturan Bozoklar, Gün Han, Ay Han ve Yıldız Han ile bunların yine dörder oğullarından çoğalmışlardır. Üçokların işareti ok, Bozoklarınki ise yaydır. Bozoklara göre daha alt düzeyde kabul edilirler. Orta Asya Oğuz Devleti'nde yöneticilerin daha çok Bozoklardan çıktığı, Batı'ya göç olayından sonra da üstünlüğün Üçoklara geçtiği görülmektedir

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi


Mira 30 Nisan 2012 21:17

1 ek

Oğuzlar

Alıntıdaki Ek 63351


Anadolu, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan Türklerinin ataları olan Türk kavmi. Oğuzlar konusundaki ilk bilgiler Yenisey Irmağı kıyılarındaki, 6. yüzyıldan kalma kitabelerden elde edildi. Oğuzlar, Göktürk ve Kutluk devletlerinin kuruluşu sırasında Selenga Irmağı kıyılarında oturuyorlardı. Bu iki devletle zaman zaman düşmanca ilişkiler içine girmişlerdi. İkinci Göktürk Devleti de denilen Kutluk Devleti; Uygur, Basmıl ve Karluklar ile Oğuzların anlaşması sonucu yıkıldı. Oğuzlar, Kutluk Devleti'nin yıkılmasından sonra Uygur Devleti'ne bağlandılar. Ancak bu yeni devletle de mücadele etmekten geri durmadılar. Oğuzlar, Uygur Devleti'nin yıkılmasından sonra Siriderya Irmağı dolaylarındaki geniş bozkırlara gelip burada göçebe bir hayat sürmeye başladılar. Oğuzların tarihi, bu bölgede yaşamaya başlamalarından sonra dikkate değer bir durum aldı. Oğuzlar Siriderya boylarında; tarihi çok iyi bilinmeyen, güçlü bir merkezî idareden yoksun bulunan bir devlet de kurmuşlardı. Bu devlet, başında bulunan hükümdarın "Yabgu" unvanından dolayı genellikle "Oğuz Yabgu Devleti" olarak bilinir. Oğuzlar Siriderya bölgesinde hayvancılık, hayvan ürünleri ticaretiyle uğraşıyorlardı. Bu yüzden İran ve Horasan halkıyla ticaret ilişkileri vardı.

Ayrıca, Çin'i Akdeniz ve Karadeniz limanlarına bağlayan kervan yolları üzerinde olmalarından ötürü kervanları da kendi denetimleri altında tutuyorlardı. Hem bu nedenle ve hem de sürülerine otlak bulma zorunluluğundan dolayı zaman zaman kendilerine komşu yerleşik halkla çatışmak ve topraklarına girme durumunda kalıyorlardı. Bu yüzden, Karahanlılar ve Gazneliler ile sık sık savaşmak zorundaydılar. Özellikle Gazneliler ile Oğuzların mücadelesi, Oğuzların geleceğinde belirleyici bir rol oynadı. Oğuz Yabgu Devleti'nin 10. ya da 11. yüzyılda yıkıldığı sanılmaktadır. Bu devletin ortadan kalkmasıyla Oğuzlar çevre ülkelere dağıldılar. Bir kısım Oğuzlar, Oğuz Yabgu Devleti'nin subaşısı Selçuk Bey'in oğulları ve bir süre sonra torunlarının etrafında birleştiler.

Oğuz-Gazneli mücadelesini Oğuzların lehine sonuçlandıran, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul ve Çağrı beyler oldu. Bu iki kardeşin etrafında birleşen Oğuzlar, Gazneliler Devleti'ni Dandanakan Savaşı'nda çok ağır bir yenilgiye uğratarak Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nu kurdular (1040). Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun kurulmasıyla Oğuzlar hızla Ön Asya ülkelerini ele geçirdiler. Yarım yüzyıl içinde Anadolu'nun büyük bir kısmına yayıldılar. Ancak Oğuzların kurulmasında etkili oldukları Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu gibi devletler bir süre sonra göçebe Oğuzların etkisinden çıkarak yerleşik İran ve Bizans toplumlarının ve onların kültürlerinin etkisi altına girince iktisadi bakımdan dünya ticaret yollarına bağlandılar. Bu nedenle, göçebe hayat tarzını devam ettiren, dolayısıyla yerleşik toplumlarla ve uygarlıklarla çatışma hâlinde olan Oğuzlar ile mücadele etmek zorunda kaldılar. Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasında Oğuz isyanlarının büyük payı vardır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda da, son dönemlere kadar göçebe Oğuz kabilelerini toprağa bağlama çabaları, Oğuz boylarının Osmanlı Devleti'ne karşı isyanlarına neden oldu. Oğuz geleneklerine göre, Oğuz boyları Bozoklar ve Üçoklar olmak üzere iki ana kola ayrılırlar. Bu kolların da her biri 12 boya ayrılır, böylece Oğuz boylarının sayısı 24'e ulaşır. Bu örgütlenme efsanelere göre Mete tarafından yapılmıştır.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi


perlina 5 Nisan 2017 16:53

1 ek

Oğuzlar, Oğuz Boyu

Alıntıdaki Ek 63354

Bugün Türkiye, Balkanlar, Âzerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan’da yaşayan Türklerin ataları olan büyük bir Türk boyu. Oğuzlara, Türkmenler de denir. Oğuz kelimesinin türeyişiyle ilgili çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Kelimenin boy, kabile mânâsına gelen “Ok” ve çokluk eki olan “z”nin birleşmesinden “Ok-uz” (oklar, koylar) anlamında olduğu ileri sürüldüğü gibi, oyrat (haşarı, yaramaz) kelimesinin eş anlamlısı olduğunu iddiâ edenler de vardır. Ancak kelime, Anadolu ağızlarında “halim selim, ağırbaşlı” mânâlarına da kullanılmaktadır. Arap kaynaklarında ise “guz” veya “uz” şeklinde geçmektedir.

İlk zamanlar Üçok ve Bozok adlarıyla iki ana kola ayrılmış olan Oğuzlar, daha sonraki devirlerde, Dokuz Oğuz, Altı Oğuz, Üç Oğuz adlarında boylara da ayrıldılar. Oğuzlar, yirmi dört boydan meydana gelmişti. Bunlardan on ikisi Bozok, on ikisi Üçok koluna bağlıydı. Tarihçiler, hazırladıkları cetvellerde Oğuz boylarının adlarını, sembollerini ve ongunlarını (armalarını) göstermişlerdir. Buna göre, Bozoklar Kayı, Bayat, Alka Evli, Kara Evli, Yazır, Dodurga, Döğer, Yaparlu, Afşar, Begdili, Kızık, Kargın; Üçoklar ise; Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepnî, Salur, Eymur, Ala Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva, Kınık boylarına ayrılmışlardı. Bugün Türkiye’de yirmi dört Oğuz boyuna ait işaret ve yer adlarına çok rastlanmaktadır.

Oğuz adına ilk defa Yenisey Kitabelerinde rastlanmaktadır. Barlık Irmağı yöresinde bulunan bu kitabelerde; “Altı Oğuz budunda” sözü yer almaktadır. Öz Yiğen Alp Turan adlı bir beye ait olan bu kitabelerin yazıldığı devirde, Oğuzlar, Göktürkler'in hakimiyeti altında altı boy hâlinde Barlık Irmağı kıyılarında yaşamakta idiler.
Altıncı yüzyıldan itibaren Göktürklerin idaresinde toplanan Türk kabilelerinden bir kısmı gibi Oğuzlar da kendi aralarında birlik kurarak Tula-Selenga ırmakları bölgesinde Dokuz-Oğuz Kağanlığını meydana getirdiler.

Göktürk kağanlığının, Kutlug Şad (İlteriş Kağan) tarafından 682’de ikinci defa kurulmasından sonra, Göktürkler, hâkimiyetlerini kabul etmeyen Oğuzlar üzerine yürüdüler. Tula Irmağı kıyısında yapılan kanlı bir savaşta, Oğuzlar yenildiler. Fakat, Göktürklerin hâkimiyetini kabul etmediler. İlteriş Kağan, Oğuzlar üzerine birçok sefer düzenledi ve Baz Kağanı öldürdü. Oğuzların merkezi Ötüken ve çevresini ele geçirdi. Bu yenilgi karşısında İlteriş Kağan’ın hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalan Oğuzlar, Göktürklerin Kırgızlarından Bilge Kağan zamanında isyan ettiler. Bir sene içinde bir kaç defa harbe giren Oğuzlar; yenilerek, geri çekildiler. Daha sonra Dokuz-Tatarlar ile ittifak kurarak Göktürklerle mücadele ettilerse de yine bozguna uğrayarak, Çin taraflarına göç ettiler. Bir müddet sonra tekrar eski yurtlarına döndüler. Bu mücadelelerde zayıflayan Göktürkler, 745’te Uygurlar tarafından yıkıldı. Bu esnada Uygurlara yardım eden Oğuzlar, Uygur Devletinin dayandığı başlıca boylardan biri oldu. Uygurlarla birlikte Basmıl ve Karluklar'a karşı savaştılar. Fakat zaman zaman Uygurlara karşı da isyan etmekten geri durmadılar. Eski müttefikleri Dokuz-Tatarlar ile birleşerek Uygur Kağanı Moyunçur’a karşı cephe aldılar. Zaman zaman Çin’e gittiler. Daha sonra Çin’den çıkarak eski yurtlarına döndüler. Uygur Devletinin yıkılması üzerine batıya göçerek Sir Derya (Seyhun) kıyılarına ve onun kuzeyindeki bozkırlara yerleştiler. Onuncu yüzyılda, göçebe hayatı yanında, yerleşik bir hayat sürmeye de başladılar. Göçebe Oğuzlar, daha ziyade koyun, at, deve, sığır yetiştiriciliği ve ticaretle uğraşıyorlardı. Yerleşik Oğuzlar ise, Sabran (Karacuk), Suğnak, Karnak, Sütkent gibi şehirlerde oturuyorlardı. Onuncu asırda henüz Müslüman olmamış olan Oğuzlar, inanışları gereği bir takım ibadet ve âyinleri yerine getiriyorlardı. Ancak yaşayış bakımından İslâmiyet'e uygun tarafları vardı. Soy temizliğine ehemmiyet verirlerdi. Bilhassa zina gibi suçların cezası ölümdü.

Onuncu asrın başlarında Oğuzlar, Mâverâünnehir çevresinde yerleşip, Yabgu denilen hükümdarın idare ettiği bir devlet kurdular. Devlet ve millet işlerinin bir mecliste istişare edildiği ve subaşı denilen ordu kumandanı, Yabgu’nun vekili ve nâibi olan tegin, İnal ve Tarkan unvanlarını taşıyan memurlar vardı. Oğuzların bu sıradaki başşehirleri, Sir Derya kıyısındaki Yeni Kent idi. Yabgu Devleti zamanında Oğuzlar, Üçok ve Bozok diye iki kısma ayrılmışlardı.

Onuncu asrın sonlarında İslâm dînini kabul ederek iyice güçlenen Oğuzlar, komşuları Peçenekler ve Hazarlar ile savaşlar yaparak onları yendiler. Fakat 11. yüzyılın ortalarında, Oğuzların İslâm dînini kabul etmemiş olan bir kısmı, Kıpçaklar'ın baskısıyla yurtlarını terk ederek Karadeniz’in kuzeyinden Tuna boylarına, oradan da Balkanlara indiler. İslâm dînine girmedikleri için etraflarını saran Hıristiyan devletlerin baskısıyla kısa zamanda benliklerini kaybederek, örf, an’ane ve geleneklerini unuttular. Eriyip, yok oldular. Geri kalanları da Bizans hizmetine girdiler. 1071’de yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi'ne Bizanslıların yanında katıldılar. Fakat çok geçmeden Selçuklular tarafına geçtiler.

İslâm dînini kabul eden Selçuk Bey’in idaresindeki Oğuz boyları ise, Oğuz Yabgu Devleti hükümdarının, kendilerine kötülük yapacağından çekinerek, yurtlarından ayrılıp İslâm diyarı olan Horasan taraflarına gittiler. Mâverâünnehir’de kalan diğer Oğuz boyları da, Kıpçakların hücum ve baskıları sonunda dağıldılar. Böylece Oğuzlar Devleti yıkıldı. Yerlerinde kalan Oğuzlar ise Karaçuk dağları bölgesinde, Mangışlak’da ve Seyhun Nehri kıyılarında yerleştiler. Daha sonra Karahıtayların ve Karlukların baskısı netîcesinde, Horasan’a gelip Selçuklulara tâbi oldular.

Selçuk’un büyük oğlu Arslan İsrâil, Horasan’da hâkimiyet kurup, diğer Oğuz boylarını idaresi altında topladı. Daha sonraları,Tuğrulve Çağrı Beyler idaresindeki Selçuklular, Sâmânoğulları ile ittifak kurarak, Karahanlılar'a ve Gazneliler'e karşı mücadele ettiler. Selçukluların başarılı idareleri sebebiyle pekçok Oğuz boyu onların hâkimiyetinde toplandı. Birçokları yerleşik hayata geçti.

Selçuklu Devletinin kurulmasında esas rolü oynayan Oğuzlar ve diğer Oğuz boyları, 11. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akın akın İran, Irak, Anadolu ve Suriye’ye doğru yayıldılar. Selçuklu Devletinin sınırlarını Ceyhun Nehrinden Akdeniz’e kadar genişlettiler. İslâmiyet'i kabul etmeden önce dünyevî maksatlar ve kuru cihangirlik için çalışan, harp eden ve soylarının temizliğiyle tanınan Oğuzlar, İslâm dînini kabul ettikten sonra, Allahü teâlânın yüce dîni olan İslâmiyet'i yaymaya gayret ettiler. Gittikleri yerlerde doğruluğun, adaletin, ilmin ve medeniyetin savunuculuğunu yaptılar. İnsanlara hizmet etmek, ilmin ve medeniyetin yayılmasını sağlamak için pekçok cami,medrese,kervansaray, hamam ve köprü yaptırdılar.

Büyük Selçuklu,Türkiye Selçukluları,Akkoyunlular,Salgurlular,Artukoğulları, Karamanoğulları, Ramazanoğulları, Dulkadiroğulları ve Osmanlı devletlerini kurarak İslâm dîninin yayılmasına hizmet ettiler. İslâmiyet'in ve Müslümanların yok edilmesi için çalışan Haçlılara karşı parlak zaferler kazandılar. İslâmiyet'e, ilme ve adalete karşı olan ortaçağ Avrupa’sına pekçok yenilikleri götürdüler. Dokuz yüz sene boyunca, kurdukları devletlerin sınırları içinde yaşayan bütün unsurlara karşı İslâm dîninin emirleri doğrultusunda hareket ederek, hizmet ettiler. Bugün Türkiye, Âzerbaycan, İran, Türkmenistan, Afganistan, Irak ve Suriye’de yaşayan Türkler, Oğuzların neslindendir.

Oğuz teşkilâtı, yirmi dört boyun çıkardığı sülâleler ve meşhûr şahsiyetleri: Boz-Oklar: Dış Oğuzlar da denip, Sağ kolu teşkil ederler. (Bkz. Oğuz Kağan Destanı)

1. Gün-Alp/Gün-Han: Sembolü şâhin. Oğulları:


a) Kayıg/Kayı-Han: “Sağlam, berk” mânâsındadır. Üç kıta ve yedi denize altı yüz yıldan fazla hâkim olan Osmanlı sülâlesi bu boydandır. Kayı Boyundan Ertuğrul Gâzi ve her biri birer müstesnâ şahsiyete sâhip, çoğu dâhî, cihangir, kumandan, şâir ve sanatkâr olan Osmanlı sultanları, Kayı Han neslinin kıymetini göstermeye kâfidir.
b) Bayat: “Devletli, nîmeti bol” mânâsındadır. Maraş ve çevresine hâkim olan Dulkadiroğulları, İran’da Kaçarlar, Horasan’da Kara Bayatlar, Maku ve Doğubeyazıt hanları, Kerkük Türkmenlerinin çoğu, bu boydandır. Dede Korkut kitabını 1480’de Hicaz’da yazan Tebrizli Hasan ve meşhûr şâir Fuzûlî bu boydandır.
c) Alka-Bölük/Alka-Evli: “Nereye varsa başarı gösterir” mânâsındadır. Türkiye ve Âzerbaycan’daki Alaca, Alacalılar adı taşıyan yerler bu boyun hatırasıdır.
d) Kara-Bölük/Kara-Evli: “Kara otağlı (çadırlı)” mânâsındadır. Karalar ve karalı gibi coğrafî yer adları bunlardan kalmadır.

2. Ay-Alp/Ay-Han: Sembolü kartal. Oğulları:


a) Yazgur/Yazır: “Çok ülkeye hâkim” mânâsındadır. Ab-Yabgu devrindeki Yenibent Yabguları, Batı Türkistan’daki Cend Emirleri, Kara-Daş denilen Horasan Yazırları, Ahıska’dan aşağı Kür boyundaki Azgur-Et (Azgur Yurdu) Kalesi, Kürmanç Kürtlerinin Azan Boyu, Toroslardaki Gündüzoğulları Hanedanı bu boydandır.
b) Tokar/Töker/Döğer: “Dürüp toplar” mânâsındadır. Yenikentli Vezir Ayıdur, Harput-Diyarbakır-Mardin hâkimleri, Artuklular, Sincar-Siverek, Suruç arasında hâkim eski Caber Beyleri, Memluklar devrinde Halep Döğeriyle Hama Döğerleri, bugünkü Mardin-Urfa arasında yirmi dört oymaklı Kürt Döğerleri, Hazar Denizi doğusundaki Saka Boyu Takharlar; Şavşat’taki Ören kale, To-Kharis ve Malatya’nın Tokharis bucağı, Dağıstan’daki Digor ve Kars ve Arpaçay sağındaki Digor kazası bu boydan hatıradır.
c) Totırka/Dodurga/Dödürge: “Ülke almak ve hanlık yapmak” mânâsındadır. Sivas doğusundaki Tödürgeler bu boydandır.
d) Yaparlı: “Misk kokulu” mânâsındadır. Zaza Çarekliler ve misk ticareti yapan Yaparı Oymağı bu boydandır. Yaparı Oymağının Akkoyunlu ve Giraylı camilerinin mihrap duvar harcına bu güzel ıtriyattan kattıklarından hâlâ hoş kokmaktadır. Diyarbakır ve Kırım’da hatıraları vardır.

3. Yıldız-Alp/Yıldız Han: Sembolü tavşancıl. Oğulları:


a) Avşar/Afşar: “Çevik ve vahşî hayvan avına hevesli” mânâsındadır. Hazistan Beyleri, Konya’daki Karamanoğulları, İran’daki Avşarlı Nâdir Şah ve hanedanı, Ürmiye ve Horasan Afşarları bu boydandır.
b) Kızık: “Yasakta pek ciddi ve kuvvetli” mânâsındadır. Gaziantep, Halep ve Ankara çevresindeki Kızıklar, Doğu Gürcistan’da ve Şirvan batısındaki ovaya Kızık adını verenler bu boydandır.
c) Beğdili: “Ulular gibi aziz” mânâsındadır. Harezmşahlar, Bozok/Yozgat-Raka/Halep çevresindeki Beğdililer, Kürmanç Badılları bu boydandır.
d) Karkın/Kargın, “Taşkın ve doyurucu” mânâsındadır. Akkoyunlu-Dulkadiroğlu ve Halep-Hatay bölgesindeki Kargunlar, Doğu Anadolu ve Âzerbaycan’daki ilkbaharda eriyen karların suları ile kopan sel ve su kabarmasına da Kargın/Korkhun denilmesi bu boyun adındandır.

Üç-Oklar: İç Oğuzlar da denilip, sol kolu teşkil ederler.

1. Gök-Alp/Gök Han: Sembolü sungur. Oğulları:


a) Bayundur/Bayındır: “Her zaman nîmetle dolu yer” mânâsındadır. Akkoyunlular sülâlesi, İzmir’den Âzerbaycan’daki Gence’ye kadar Bayındır adlı yerler bu boydan gelir.
b) Beçene/Beçenek/Peçenek: “İyi çalışkan, gayretli” mânâsındadır. Karadeniz kuzeyi ile Balkan Yarımadasına göçen ve 1071 Malazgirt ile 1176 Miryokefalon Meydan Muhârebelerinde Bizanslılardan ayrılarak Selçuklular safına geçen Peçenekler, Dicle Kürmançlarının iki ana kolundan güneydeki Beçene Kolu, Ankara-Çukurova Halep bölgelerindeki Türkmen oymaklarından Peçenekler bu boydandır.
c) Çavuldur/Çavındır: “Ünlü, şerefli, cavlı” mânâsındadır. Türkmenistan’da Mangışlak Çavuldurları, Çorum çevresindeki Çavuldur ve Anadolu’daki Çavdar Türkmen oymakları, Erzurum ve çevresindeki Çoğundur adlı köyler bu boyun adından gelmektedir.
d) Çepni: “Düşmanı nerede görse savaşıp hemen çarpan, vuran ve hızlı savaşan” mânâsındadır. Rize-Sinop arasındaki çok usta demirci Çepniler ve Çebiler, Kırşehir, Manisa-Balıkesir çevresindeki ve Kars ile Van bölgelerinde Türkmen Oymağı Çepniler bulunmaktadır.

2. Dağ-Alp/Dağ Han: Sembolü uçkuş. Oğulları:


a) Salgur/Salur: “Vardığı yerde kılıç ve çomağı ile iş görür” mânâsındadır. Kars ve Erzurum hâkimi Salur Kazan Han Sülâlesi, Sivas-Kayseri hükümdarı âlim ve şair Kadı Burhâneddin Ahmed ve Devleti, Fars Atabegleri, Salgurlular, Horasan’daki Teke-Yomurt ve Sarık adlı Türkmenlerin çoğu bu boydandır.
b) Eymür/Imır/İmir: “Pek iyi ve zengin” mânâsındadır. Akkoyunlu, Dulkadirli ve Halep Türkmenleri içindeki Eymürlü/İmirlü oymakları, Çıldır ve Tiflis’teki iyi halıcı ve keçeci Terekeme Oymağı bu boydandır.
c) Ala-Yontlup/Ala-Yundlu: “Alaca atlı, hayvanları iyi” mânâsındadır. Yonca kelimesi bu boyun hatırasıdır.
d) Yüregir/Üregir: “Daima iyi iş ve düzen kurucu” mânâsındadır. Orta Toros ve Çukurova Üç-Oklu Türkmenlerinin çoğu, Adana’daki Ramazanoğulları bu boydandır.

3. Deniz Alp/Deniz Han: Sembolü çakır. Oğulları:


a) Iğdır/Yiğdir/İğdir: “Yiğitlik, büyüklük” mânâsındadır. İçel’in Bozdoğanlı Oymağı, Anadolu’da yüzlerce yer adı bırakan İğdirler, İran’da büyük Kaşkay-Eli içindeki İğdirler ve Iğdır adı, bu boyun hâtırasıdır.
b) Beğduz/Bügdüz/Böğdüz: “Herkese tevâzu gösterir ve hizmet eder mânâsındadır. Dicle Kürtleri ilbeği olup, Hazret-i Peygamber’e elçi giden (622-623 yılları arasında Medîne’ye varan), Bogduz-Aman Hanedanı temsilcisi ve Kürmanç’ın iki ana kolundan Bokhlular/Botanlar, Yenikent-Yabgularından onuncu yüzyıldaki Şahmelik’in Atabegi Kuzulu, Halep Türkmenlerinden Büğdüzler bu boydandır.
c) Yıva/Iva: “Derecesi hepsinden üstün” mânâsındadır. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh (1072-1092) devrinde Suriye ve Filistin’i feth eden Atsız Beğ, 12. yüzyılda Hemedân batısında Cebel bölgesi hâkimleri Berçemeoğulları, Haçlıları Halep çevresinde yenen Yaruk Beg, Güney-Âzerbaycan’daki Kaçarlu-Yıva Oymağı bu boydandır. Ankara’da çok makbul yuva kavunu bu boyun yerleştiği ve adları ile anılan köylerde yetişir.
d) Kınık: “Her yerde aziz, muhterem” mânâsındadır. Büyük ve Anadolu Selçuklu devletleri, Orta Toroslardaki Üçoklu Türkmenler, Halep-Ankara ve Aydın’daki Kınık Oymakları bu boydandır.

Kaynak: Genel Türk Tarihi / dallog.com


perlina 5 Nisan 2017 17:00

Oğuzlar





Safi 5 Nisan 2017 21:38

1 ek

OĞUZLAR

Alıntıdaki Ek 63356

Batı Türkleri'nin (Türkmenistan, İran, Azerbaycan, Irak, Suriye, Anadolu ve Rumeli) ataları olan ve daha sonra “Türkmenler" adıyla anılan türk topluluğu.

Oğuzlar’ın ilk anayurdu ormanlık Ötüken bölgesiydi. Oğuz destanına göre Oğuz Han’ın Günhan, Ayhan, Yıldızhan, Gökhan, Dağhan ve Denizhan adlı 6 çocuğu vardı. Bunlardan her birinin dörder çocuğu oldu. Oğuz boylarını oluşturan bu 24 çocuğun adları şudur:
  • Günhanoğulları: Kayı, Bayat, Alkaevli, Karaevli (totemleri şahin);
  • Ayhanoğulları: Yazır, Döger, Dodurga, Yapariı (totemleri kartal);
  • Yıldızhanoğulları: Avşar, Kızık, Begdili, Kargın (totemleri tilki);
  • Gökhanoğulları: Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepni (totemleri kurt);
  • Dağhanoğulları: Salur, Eymür, Alayuntlu, Yüregir (totemleri kılıç);
  • Denizhanoğulları: iğdir, Büğdüz, Ytva, Kınık (totemleri çakırdoğan).
Oğuz Han'ın ölümünden sonra bu 24 oğuz boyu Gökhanoğulları, Ayhanoğulları ve Yıldızhanoğulları'nın oluşturduğu Bozoklar ve Günhanoğulları, Dağhanoğulları, Denizhanoğulları'nın meydana getirdiği Üçoklar adıyla 12’şerli olarak ikiye bölündü. Daha sonra Bozoklar’la Üçoklar aralarında anlaşmazlığa düşüp üstünlük savaşına girişince, bunların bir bölümü Onoguriar adıyla Kafkasya taraflarına göçüp orada Sabirler'le birleşerek Uturgur topluluğunu oluşturdular (550-557). Ote yandan, Ötüken yeni kurulan Göktürk devletinin istilasına uğrayınca (552), oğuz boylarının bir bölümü yine anayurtlarından göçerken, geriye kalanlar da bölgenin çeşitli yerlerine dağılarak aralarındaki birliği bozdular.

Doğu Göktürk devletinin yıkılıp da (630) Çin egemenliği altında tutsaklık döneminin başlaması üzerine bölgede bulunan oğuz boyları (oklar) yeniden birleşmeye başladılar. Bu arada, Batı Göktürk imparatorluğu'nun topraklarında yaşayan Oğuzlar da bu devletin bağımsızlığı sona erince (659), "Onoklar" adı altında bir araya geldiler. Doğuda 630-650 arasında ilk kez 6 boy birleşti. Kutluğ Kağan Doğu Göktürk devletini yeniden canlandırdığında (682) boy sayısının 9'a yükselmesiyle bunlar "Dokuz Oğuzlar” adını aldılar. Göktürk devletinin yeniden kuruluşunu hoş karşılamayan ve Ötüken'e girmesini engellemek için Orhon ırmağı boylarında Kutluğ Kağan'a karşı savaşan Dokuz Oğuzlar, şu boylardan oluşmuştu: Kutluğ Kağan’ın ardılı Kapağan'ı tuzağa düşürerek öldüren (716) Bayırkurlar, Hunlar, Tongralar, Sekiyeler, Husiyeler, Kipiler, Atiyeler, Pesiler ve Pukular.

Aynı topraklarda yaşayan öteki oğuz boylarından Topalar birliğe katılmazken, Telenkutlar'la Hikiyeler Göktürkler’ in buyruğunda kendi soydaşlarına karşı savaştılar. Göktürk imparatorluğu yıkıldıktan (745) sonra Oğuzlar yerlerinden ayrılmadıkları gibi, Bilge Kağan döneminde (716-734) Çin'e göçen boylardan Tölösler, İarduşlar ve Türkeşler de geri dönerek Uygur devletinin kurucusu Kutluk Bilge Kağan'ın yönetimi altına girdiler. Ancak, Uygur devleti Kırgızlar tarafından ortadan kaldırılınca (840), oğuz boylarının batiya, güneye ve kuzeye doğru büyük göçleri başladı. Kuzeye göçen ürünkay, kıyat, kangurat, iğreç, usun, bayavut, nukuz, öngüz, sulduz ve kingüt boyları zamanla başka türk boyları ve çeşitli yabancı ka- vimlerle birleşerek "Otuz Tatar” ve “Dokuz Tatar" denen toplulukları oluşturdular.

Cengiz imparatorluğu kurulduktan sonra Moğollarla kaynaşan bu topluluklar, Moğol İmparatorluğu dağıldıktan sonra bağımsız benliklerine kavuşup yeniden ortaya çıkarak bugünkü Kırım ve Kazan halkının ataları oldular. Batıya ve güneye göçen oğuz boyları, eski Batı Göktürk devletinin topraklarında yaşayan öteki Oğuzlar (Onoklar) ve başka türk boylarıyla birleşerek karluk ülkesiyle Hazar denizi arasında uzanan bölgede Oğuz Yabgu adını verdikleri bir devlet kurdular. Bu devletin kuzey sınırları dışına birliğe katılmayan oğuz boylarından Kimekler, kuzey - batı sınırları dışına da yine onlardan biri olan Peçenekler yerleşti. Merkezi Sir Derya (Seyhun) ırmağı ağzındaki Yenikent olan bu devletin başında “Yabgu" denen bir hükümdar vardı. Yabgu naibi “külerkin", ordu komutanı da "subaşı” unvanıyla anılırdı. Devletin sınırları içinde yaşayan oğuz boylarının bir bölümü konargöçer yaşam biçimlerini sürdürürken, geriye kalanlar da yerleşik bir yaşam düzenini benimsemişlerdi. Komşuları Kartuklar ile sürekli savaş durumunda bulunan Yabgu Oğuzlar, öteki komşuları Peçenekler'i de yurtlarından söküp Karadeniz'in kuzeyine göçmek zorunda bıraktılar.

Kıpçaklar'ın sürekli saldırıları karşısında Oğuz Yabgu devleti sonunda yıkıldı (1000). Devletin dağılması üzerine yurdundan ayrılan subaşı Selçuk’un kinik boyu, İslam ülkelerinin bulunduğu güney-batı’ya inerek müslümanlığı kabul etti ve onların hizmetine girdi. Daha sonra Selçuklular diye anılan bu oğuz boyu, başbuğları Tuğrul Bey’in önderliğinde Irak ve İran'da Büyük Selçukiu imparatorluğu'nu kurdu (1038). Oğuzlar'ın bir başka kolu olan Uzlar da devlet dağıldıktan sonra kuzeye yönelip Kıpçaklar’la birleşerek Peçenekler’i Kuzey Karadeniz kıyılarından batıya kovdular. Ardından, Dokuz Ogurlar ve Otuz Ogurlar'la bir araya gelen Uzlar, itil (Volga) bulgar devletini kurdular.

Göç etmeyerek eski yurtlarında kalan Oğuzlar'ın önemli bir bölümü de Karaçuk dağlarıyla Mangışlak yarımadası arasında uzanan bölgeye çekildi. Kuzeyden gelen bir baskı sonucu güneye göçen ve Karahanlılar’ın izniyle Maveraünnehir’e yerleşen Karaçuk Oğuzları (1140), aynı bölgede yaşayan Karluklar'la birlikte bu devletin hizmetine girdiler. Ancak, Maveraünnehir'i istila eden Karahıtaylar'la güçbirliği yapan Kartuklar tarafından bölgeden kovulmaları üzerine Horasan’a geçip Belh yöresine yerleşerek Selçuklu hükümdarı Sencer'e bağlandılar. Bir süre sonra Sencer, yönetime karşı ayaklanan bu Oğuzlar'ın üzerine yürüdü (1153). Yapılan savaşta büyük bir zafer kazanan Oğuzlar, Sencer’i tutsak aldılar, başkent Merv başta olmak üzere Horasan’ın önemli bir bölümüne egemen duruma gelerek kinik boyundan inen Oğuzlar’ın kurduğu Selçuklu devletinin parçalanmasına yol açtılar. Ancak, başlarında yetenekli bir hükümdar bulunmadığı için devlet kuramayarak birbirlerine düştüler ve kısa sürede birkaç kola ayrılıp dağıldılar. Aralarında sadece yazır boyu Yağmur Han başkanlığında Nasa’nın batısında yurt tutarak Harizmşahlar’a bağlandı (1160).

Öte yandan, Dinar adlı başbuğlarının yönetiminde Sarahs bölgesinde yaşayan ve yaklaşık 20 boydan oluşan kalabalık bir oğuz topluluğu, sonuna kadar savaşımlarını sürdürmelerine karşın, Harizmliler bölgeyi ele geçirince parçalanıp dağıldı (1173). Bunlardan 5’i salur boyunun önderliğinde Fars bölgesine (Basra körfezi çevresi) göçtü. On boydan oluşan 10 000 kişilik bir grup da bayat, kargın, Yaparlı Oğuzları'nın yönetiminde Kirman’ı istila etti. Dinar'ın buyruğunda kalan öteki 5 boy, Cürcan'da tutunmaya çalıştıysa da Harizmşahlar'ın sürekli baskısı karşısında bunlar da Horasan'dan çekilip Kirman'a gitmek zorunda kaldılar (1185). Ülkeye tam anlamıyla egemen olan Dinar, kendisine başkaldıran Oğuzlar’ı ezip denetim altına aldı. Ona bağlanmak istemeyen oğuz boylarının bir bölümü Fars'a göçtü. Dinar’ın ölümünden (1195) sonra yönetimi ele geçiren Oğuzlar'ın salur boyu, Fars ve Kirman'da "Irak Oğuzları” diye de anılan Salgurlu atabeyliğini kurdu. Beylik, Hulagu tarafından ortadan kaldırıldı (1265).

Batı Asya'ya gelip müslümanlaştıktan sonra Türkmenler adıyla anılmaya başlayan oğuz boylarının yayılışı Anadolu’ya da yöneldi. Moğol istilası nedeniyle Türkistan'ın büyük ölçüde yıkıma uğraması üzerine türkmen adı verildikten sonra oğuz adı unutulan bu boyların batı doğrultusunda göçleri sürekli olarak iki yüzyılı aşkın bir zaman sürdü. Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nu kuran boyların önemli bölümü Anadolu'ya gelip yerleşti. Türkmen adını alan bu Oğuzlar, burada Anadolu Selçuklu devletini, Anadolu beyliklerini, Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletlerini, Osmanlı İmparatorluğu'nu; Suriye, Irak, Eicezire ve Azerbaycan'da ArtuLzenoi. ildenizll Salourlu atabeyliklerini; İran'da Ismailliler ya da Haşşaşinler devletini, Safevi, Avşar, Kaçar hanedanlarını kurdular.

Kaynak: Büyük Larousse



Saat: 02:14
Sayfa 1 / 2

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık