MsXLabs
Sayfa 1 / 2

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Osmanlı İmparatorluğu (https://www.msxlabs.org/forum/osmanli-imparatorlugu/)
-   -   Osmanlı Padişahları - Sultan Yıldırım Bayezid (https://www.msxlabs.org/forum/osmanli-imparatorlugu/20405-osmanli-padisahlari-sultan-yildirim-bayezid.html)

kompetankedi 17 Şubat 2007 13:21

Osmanlı Padişahları - Sultan Yıldırım Bayezid
 
2 ek

Bayezid I (YİLDİRİM)

Alıntıdaki Ek 61241

(d. 1360, Bursa - ö. 9 Mart 1403, Akşehir),
Osmanlı padişahı (1389-1402). Devlet yönetimini merkezileştirmiş ve Osmanlı egemenliğini Anadolu’ya yaymıştır.

I. Murad’ın (Hüdavendigâr) oğludur. Annesi Gülçiçek Hatun’dur. 1378’de babasının Anadolu’ya egemen olma siyasetine uygun olarak Germiyanoğlu beyi Süleymanşah’ın kızı Sultan Hatun’la evlendi; Sultan Hatun’a çeyiz olarak verilen Eğrigöz, Simav ve Tavşanlı, Osmanlı ülkesine katıldı. Bayezid 1386’da I. Murad'ın Karamanlılarla yaptığı savaşa Rumeli askerlerinin komutanı olarak katıldı. 1389’daki I. Kosova Savaşı’nın kazanılmasında önemli rol oynadı ve I. Murad’ın zaferden sonra savaş alanında öldürülmesi üzerine, Sadrazam Çandarlı Ali Paşa’nın da desteğiyle kardeşi Yakub Çelebi’yi boğdurarak tahta geçti (28 Ağustos 1389). Osmanlı tarihine “kardeş kanı akıtan ilk padişah” olarak geçen Bayezid, askerlerin tepkisini önlemek için ilk kez cülus bahşişi dağıttı.

Yakub Çelebi’nin öcünü almak bahanesiyle harekete geçen Germiyanoğulları çeyiz olarak verdikleri toprakları, Karamanlılar Beyşehir’i, Kadı Burhaneddin de Kırşehir’i aldı. Osmanlı egemenliğinin Anadolu’da sarsıntı geçirdiği bu sırada Bayezid bir süre daha Rumeli’de kaldı. Akıncılar Bosna, Vidin ve Eflâk içlerine ilerlerken, kendisi de Kratovo’yu ele geçirdi. Savaşta ölen Sırp prensi Lazar’m yerine taç giyen Stefan Lazareviç ile bir antlaşma imzalayarak Sırpları vergi ödeme ve savaşlarda Osmanlı ordusuna asker gönderme yükümlülüğüne bağladı. Ardından Edirne’ye dönerek Bizans’la da benzer bir antlaşma yaptı; yabancı elçileri kabul ederek daha önce verilmiş olan imtiyazları yeniledi.
Alıntıdaki Ek 61242
1390’da Anadolu’ya geçti. Aydmoğullarının Osmanlılara bağladı, Germiyan ve Menteşe topraklarını ele geçirerek Akdeniz’e açıldı. Bu beyliklerden aldığı donanmalarla büyük bir deniz gücü oluşturdu. Şehzadelerini Batı Anadolu’daki önemli kentlere sancakbeyi atadı. 1391’de Hamidoğullarından İsparta ve Burdur’u aldı. Aynı yıl Karamanlılardan Beyşehir ve Akşehir’i alarak Konya’ya girdi, ama barış imzalayarak geri çekildi. Bizans’ın Anadolu’da kalmış tek kalesi Alaşehir’i ele geçirdi.

Bayezid, Batı Anadolu’da otoritesini pekiştirdikten sonra, donanmasına Ege’deki bazı Bizans adalarını yağmalattı. 1391’de ilk kez Konstantinopolis’i (İstanbul) kuşattı. Yedi ay süren kuşatma sonunda imparator II. Manuel’e kentte bir Müslüman mahallesi kurulmasını, bir cami yapılmasını ve yıllık verginin artırılmasını kabul ettirdi. Ardından Rumeli’ye geçen Bayezid, Eflâk voyvodası Mircea’yı tutsak alarak ağır bir baş vergisi karşılığında serbest bıraktı.

1392’de Kastamonu’ya yürüyerek Candaroğullarının Kastamonu kolunun topraklarını ele geçirdi; Sinop kolunu da kendisine bağladı. Bu arada Osmanlı öncü birlikleri Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin karşısında bozguna uğradı ve Bayezid’in büyük oğlu Ertuğrul öldü. Kadı Burhaneddin de Osmanlı topraklarına girerek İskilip, Ankara, Kalecik ve Sivrihisar’ı yağmaladı. Bayezid 1393’te oğullarından Çelebi Mehmed’in (sonradan I. Mehmed) Amasya’yı, Süleyman Çelebi’nin de Tırnova, Silistre, Niğbolu ve Vidin’i almasıyla büyük bir başarı sağladı. Öte yandan Ösmanlı orduları Selanik (Nisan 1394) ve Yenişehir’i (Mora’da) alarak Tesalya ve Arnavutluk’u istilaya giriştiler.

1395’te Mısır’daki Abbasi halifesinden “Rum sultanı” unvanını alan Bayezid, ertesi yıl Yunanistan’da Tırhala, Domokos (Dömeke), Patras ve Farsala’yı ele geçirdi. 1395’te Konstantinopolis’i bir daha kuşatması, yeni bir Haçlı ordusunun harekete geçmesine yol açtı. Bayezid, Tuna’yı aşarak Vidin, Orsovo ve Rahovo’da Osmanlıları kılıçtan geçiren Haçlıları, 25 Eylül 1396’da Niğbolu Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrattı. Eflâk, Macaristan, Bosna ve Arnavutluk’un yeniden fethine girişildi; İşkodra, Dıraç (Durres) , Berat, Osmanlı topraklarına katıldı. 1397’de Konstantinopolis’i üçüncü kez kuşatan Bayezid, Anadolu’ya dönerek, Kara Timurtaş Paşa’yı tutsak eden Karamanlıları Akçay Savaşı’nda yenilgiye uğrattı. Ertesi yıl Bafra, Samsun ve Canik dolaylarını alarak Osmanlı topraklarını Trabzon İmparatorluğu sınırlarına kadar genişletti. Kadı Burhaneddin’in öldürülmesinden yararlanarak Sivas’ı ele geçirdi. 1399’da Malatya, Kâhta, Darende, Divriği gibi kaleleri alarak Dulkadırlı topraklarına girdi. Bu arada topraklarını kaybeden Anadolu beyleri, yeni bir Anadolu seferine kışkırtmak umuduyla, Hindistan seferinden dönen Timur’a sığındılar.

Bayezid’in 1400 başlarında Konstantinopolis’i yeniden kuşatmasından sonra Timur, Ağustos 1400’de Sivas’ı yağmaladı. Ardından Elbistan ve Malatya’yı alarak Suriye’ye yöneldi. Bayezid, Timur tehlikesi karşısında Memlûklerle ittifakı yenilemek istemesine karşın başarılı olamadı. Suriye ve Irak’ı ele geçiren Timur Bağdat’a yönelirken, Bayezid Erzincan’a kadar ilerledi. Timur sayesinde eski konumunu yeniden elde eden Mutahharten’i dize getirdi. Bu arada Bayezid ile Timur arasındaki diplomatik temaslar sonuç vermedi. Bayezid Timur’un, Anadolu beylerine topraklarının geri verilmesi, Osmanlıların kendisine bağlanması gibi isteklerini geri çevirdi . 1402 başlarında Erzincan’a gelen Timur, Kemah’ı alarak oradan Sivas’a geçti. Bu sırada Bayezid de Tokat’a gelmiş bulunuyordu. İki ordu sonunda Ankara yakınlarında Çubuk Ovasında karşı karşıya geldi ve Bayezid, Ankara Savaşı olarak bilinen meydan savaşında ağır bir yenilgiye üğrayarak tutsak düştü (28 Temmuz 1402). Timur elde ettiği zaferden sonra İzmir’e kadar ilerleyerek Anadolu beyliklerine topraklarını geri verdi. Bayezid, yedi aylık bir sürgün döneminden sonra, 9 Mart 1403’te Akşehir’de öldü. Cenazesi Bursa’ya gönderildi. İntihar ettiği de ileri sürülür.

İyi bir örgütçü ve komutan olan Bayezid, okuma yazma bilen ilk Osmanlı hükümdarıydı. Bilginlere ve hukuka saygılıydı. Edirne ve Bursa’da birçok mimari yapıt yaptırmıştı. Osmanlı Devleti’ni merkezileştirerek Osmanlı egemenliğini Anadolu’ya yaydı. Toprak yönetimini berat tecdidi (berat yenileme) voluvla veni bir temele oturttu: vakıf kurulularının yaşaması için yeni kurallar koydu.

BAKINIZ

> Timurhan

> Ankara Savaşı

> Fetret Devri



Kaynak: Ana Britannica


Keten Prenses 21 Aralık 2008 20:25

1 ek

YILDIRIM BEYAZIT

Alıntıdaki Ek 61262

Yıldırım Bayezid tahta geçtikten sonra, babasının vefatı üzerine Anadolu'da vuku bulan ayaklanmaların tamamını zamanda bastırdı. Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan Beyliği bu devirde katıldı. Hâmid Beyliğine bağlı Isparta, Burdur, göller yöresi Osmanlıların oldu.

Yıldırım 1391'de Bizanslılardan Şile’yi aldı. İstanbul'u yedi ay muhasara etti, Tuna nehrini geçerek Romanya'yı Osmanlılara tâbi kıldı.1392'de Silivri ve Selanik Osmanlılara katıldı. 1393'de Bulgaristan tamamen fethedildi.1394'de Kastamonu ve çevresi alındı. Arnavutluk ve çevresi de Osmanlı topraklarına katıldı. 1396'da Haçlı ordusu Niğbolu'da imha edildi. Binlercesi esir alındı. 1397'de Salona Piskoposu, Padişahı bizzat davet ederek halkın zulümden kurtarılmasını rica etmiş bunun üzerine Yıldırım Bayezid, Bizanslılardan Silivri, Mora ve Attika'yı kurtarmıştır. Türklerin Yunanistan'ı almaları böyle olmuştur. Girdiği savaşlarda göstermiş olduğu cesaretten dolayı 1397'de ona (Yıldırım) lakabı verilmişti.

Karaman Beyliği tamamen Osmanlı topraklarına ilhak edildi. İstanbul yeniden muhasara edildi. Dulkadir Beyliği Osmanlılara tabi oldu. Bir haçlı ordusu, Tuna nehri kıyısında bulunan (Niğbolu) kalesini kuşatmıştı. Yıldırım Bayezid de ordusu ile Niğbolu kalesi önlerine kadar geldi. Bir gece Yıldırım Bayezid, tek başına atına binerek düşman saflarını yardı. Niğbolu kalesinin duvarları dibine yanaşarak bir elini kale duvarına dayadı ve : "Bire Doğan!" diye seslendi. Bu sesi tanıyan Niğbolu kalesi kumandanı Doğan Bey de yukarıdan : "Ne var, şevketlüm!" diye sordu. Padişah : "Ordumla birlikte geldim. Sakın kaleyi teslim etmeyesin!" emrini verdikten sonra atını -sürerek gece karanlığında bir yıldırım gibi karargâha döndü.1400'de İstanbul bir daha muhasara edildi. 1402'de (Rivayete göre ulemadan cevazına dair fetva alınmadan) Timur ile Ankara savaşı yapıldı ve Yıldırım yenildi. Timur'un yanında esir olarak kalan büyük Osmanlı Hükümdarı ve Fatih'in dedesi üzüntüsünden 7 ay 12 gün sonra 43 yaşında iken vefat etti. Cenazesi oğlu Çelebi tarafından Bursa'ya getirilerek, kendi türbesine defnedildi. (Allah rahmet eylesin.)

Yıldırım'ın kazanmış olduğu zaferlerin en mühimlerinden birisi (25 Eylül 1396) senesinde, tek başına Müslüman Türk milletinin, bütün bir Hıristiyan Avrupa Devletlerine karşı kazanılmış ve tarihin en büyük zaferlerinden birisi olan Niğbolu zaferi idi. Bu, şanlı zaferin neticeleri de çok büyük olmuştur. Bu zafer, Osmanlı Türk Devletinin, doğu İslâm âleminde de tanınmasına sebep oldu Mısır'daki Abbasi Halifesi (Birinci Mütevekkil) Yıldırım Bayezid'e tebrik için gönderdiği mektubunda, Türk Padişahına: "Sultan-ı İklim-i Rum" ünvanı ile hitabetti. Silsile-i Sâdât-ı Nakşıbendiyye'den Hâce Bahaüddin Şah-ı Nakşıbend (k.s.) Hazretleri, Hâce Alâüddin Attar (k.s.) Hazretleri, Allame Saadeddin Teftazâni, Şerh-i Mekâsıd Müellifi Kemaleddin Hocendi, Hayatü'I - Hayvan isimli eserin sahibi Kemaleddin Muhammed Demiri, Hoca Hafız Şirâzi ve Kadı İbn-i Haldun Yıldırım Bayezid devrinde vefat eden büyük zatlardır.

Erkek Çocukları: Musa Gelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Çelebi, Kasım Çelebi.
Kız Çocukları: Fatma Sultan


_KleopatrA_ 8 Şubat 2010 18:06

1 ek

I. Bayezid

Alıntıdaki Ek 61246
  • I. Bayezid dönemini şekillendiren İstanbul Kuşatmalarıdır.Osmanlı büyümüştür.Anadolu ve Rumeli toprakları arasında İstanbul kalmıştır.Bu nedenle İstanbul'u almak istemiştir.
  • 1. İstanbul Kuşatması Niğbolu Savaşı yüzünden yarıda kesilir.Haçlı Birliği - Osmanlı'ya karşı.Osmanlı kazandı, Bulgaristanı alır.
  • 2. İstanbul Kuşatması Doğudan gelen Timur tehlikesi yüzünden yarıda kesilir.Ankara Savaşı (Yıldırımın hataları, ordudaki sorunlar nedeniyle) kaybedilir.
Ankara Savaşının Kaybedilmesi;
  • Fetret dönemini yarattı
  • ATB bozuldu BEYLİKLER TEK TEK bağımsızlık kazandı.
  • Taht kavgaları Yıldırım'ın oğulları arasında yaşandı , bu döneme Çelebiler dönemi denir.Timur Mustafayı Çelebi'yi esir almıştır.
  • 1402-1413'e kadar Osmanlı Devleti 11 yıl padişahsız yönetilir taht kavgaları nedeniyle.(Halkına hoşgörü ,Tımar devşirme ve iskan gibi siyasetlerle Osmanlı varlığını güçlendirmiş olması padişahsız yönetimi kolaylaştırmıştır)Çelebi Mehmet tahtı ele geçirerek bu duruma son vermiştir.
Kısa olarak I. Bayezid Döneminden Önemli Bilgiler kendi çalışmalarımdan

Hazırlayan _KleopatrA_


asla_asla_deme 18 Mart 2010 13:30

Yıldırım Bayezid Dönemi
 
Babasi, Murad Hüdavendigâr'in tahta cülûs etikleri 761 (1360) yilinda dünyaya gelen Bâyezid, âdil, yigit, bilginlerle yoksullari seven, zenginlere sefkat, zahidlerle iyi insanlara saygi gösteren bir hükümdar idi. Ela gözlü arslan simali, kumral sakalli, görünüsü kirmiziya mail, ak, müdevver ve berrak idi. Heykel gibi saglam ve güçlü kuvvetli idi. Cenk ve savas günlerinde korkusuz bir padisah idi. Giydigi elbise genellikle Bursa kadifesindendi. Annesi Gülçiçek hatundu.

Osmanli pençesinin kavradigi Rumeli agacinda, harp sahasinda hükümdar ilân edilip babasinin tahtina oturan Yildirim'in bâzusu, daha nice meyvelerini Osmanlilarin etegine düsürmek üzere bekleyici idi. O, harp sahasinda hükümdar ilân edildiginden muharebeye devam etmekten geri durmadi. Ayrica komutanlardan Pasa Yigit'i Bosna, Firuz Bey'i de Vidin taraflarina akina gönderdigi gibi bizzat kendisi de Kratova gümüs madenlerini zapt ile Üsküp sehrine Türk göçmenlerini iskân ettirdi.

Avrupa'nin siyaset aktörleri, Yildirim ünvani ile anilan Bâyezid'in fikir ve düsüncelerini pek de bilmez sayilmazlardi. Babasinin biraktigi hududu, mucizeli ordusuyla gögüsleyip alabildigine açan, açarken de karsilastigi sayisiz müsküllere yutkunmadan katlanan, özellikle kilise için bir Isa düsmani sayildigi halde, feth ettigi Hiristiyan ülkelerinin halkina bu kilise mensuplarindan, hatta papalardan daha müsfik ve anlayisli davranan koca Hüdâvendigâr gibi, oglu da acaba ayni siyaset ve insanlik yolu üstünde mi yürüyecekti?

MsXLabs.org & OT


asla_asla_deme 19 Mart 2010 13:55

1 ek

BATI ANADOLU'DA TÜRK BİRLİĞİNİN KURULMASI


Osmanli tahtinda meydana gelen degisiklikten istifadeyi düsünen ve Yakub Çelebi'nin öldürülmesini bahane eden Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, komsu beylikleri de Osmanlilar aleyhine kiskirtmaktan geri kalmiyordu. O, bununla da yetinmeyerek Osmanlilara ait bazi yerleri de isgal etmisti.

Alıntıdaki Ek 61248
Bâyezid, Balkanlar'da gerekli tedbirleri aldiktan sonra Anadolu harekâtina baslamak üzere eski taht sehri olan Bursa'ya gelir. O, burada, Rumeli'de bulunup devletin sinirlan üzerinde gerekli tedbirleri almakla mesgul olan komutanlarin islerini bitirip gelmelerine kadar bekledi. Bu esnada Bursa'da imar faaliyetlerine devam ederek sehirde cami, medrese, imâret, misafirhane, dâru's-sifa gibi hayir eserleri yaptirir. Ayrica Seyh Ebu Ishak dervisleri için de büyük bir zaviye insa ettirdi. Sükrullah, onun Bursa'da insa ettirdigi hayir müesseselerinden bahs ederken söyle der:

"Bursa'da bir Dâru'l-hayr, bir hastahâne, Ebu Ishakhâne, iki medrese, bir cami yaptilar. Onlarin evkafini tayin buyurdu. Daru'l-hayrin evkafindan olmak üzere as ve yemden baska her yil bilginlere ve yerli yabanci yoksullara 600 müd bugday verilmek, her gün konuga ve yerliye et ile birlikte 300 çanak as eristirilmek üzere vakiflarini tayin buyurdu. Hastahâne, Ebu Ishakhâne, medreseler ve caminin her biri için ayrica vakiflar tayin buyurdu. Görenek oldugu üzere bunlara seyh, tabib, imam, müezzin ve müderris dikip akçalarini tayin ettirdi. 30 hafiz, daru'l-hayra, 30 hafiz, camiye tayin buyurdu ki, her gün biri Tanri kelamindan bir cüz okuya."

Keza o, kaynaklarin ifadesine göre üç degirmen çalistiracak kadar bol ve lezzetli içimi ile taninan Akçaglayan adindaki suyu kapali künklerle Uludag'dan sehre indirterek yaptirdigi imâret yaninda kemerler üzerinden geçirip cami, medrese ve hamama taksim etmisti. Artan suyu da mahallelere taksim edip çesmelerden akitmisti. Bütün hayir ve sosyal tesisler için de vakiflar tahsis etmisti.

Rumeli ve Bizans islerini yoluna koyan Bâyezid, Sirp kralini maiyeti ile birlikte ordusuna çagirip harekete geçmek istiyordu. Bizans Imparatorunun oglu Manuel de kuvvetleri ile birlikte Sultan'in ordusuna katilir. Padisah, bundan sonra Kastamonu emîri Candarogullari'ndan Kötürüm Bâyezid'in oglu Süleyman Pasa'yi da ittifaka çagirir. Bu arada Edirne'de muhafiz olarak kalan Beylerbeyi Kara Timurtas Pasa'yi da Rumeli kuvvetleri ile birlikte Anadolu'ya getirtir. Bu kadar büyük bir kuvvet toplamis olan Bâyezid, bir taraftan Bizans Prensi Manuel'i Rum kuvvetleri ile Alasehir üzerine göndererek Bizans Imparatorlugu'na tabi olan bu sehri zapt ettirir. Bütün Osmanli kaynaklan ve özellikle bu olayin meydana geldigi anda yasayan Ahmedî bu sehrin Bâyezid zamaninda feth edildigine isaretle:

"Ne Alasar kodi vü ne Saruhan Ne Aydin u ne Mentese ne Germiyan" der. Öbür taraftan Saruhan üzerine yürüyen Sultan Bâyezid, burayi harpsiz denecek bir sekilde almis ve emir Hizir Sah ile kardesi Orhan'i Bursa'ya gönderip haps ettirmisti. Bundan sonra Aydin iline giren Bâyezid, Isa Bey'in fazl, kemal ve yasina hürmet ederek ona kendinin ve ecdadinin evkafina mutasarrif olmak üzere kayd-i hayat ile (ölünceye kadar) kendisine Tire'yi ikta olarak vermisti. Bu arada Yildirim, Isa Bey'in kizi Hafsa Hatun ile evlendi.

Sultan Bâyezid, daha sonra kayin biraderi olan Germiyan oglu Yakub Bey'in de üzerine yürüyerek basta Kütahya olmak üzere bütün ülkesini alir. Anadolu birligini kurma gayretinde olan Bâyezid, bütün islerini tamamlamadan bu hareketten vaz geçecege benzemiyordu. Onun için Ahmed ve Mehmet Bey ismindeki iki kardesin idaresinde bulunan Mentese üzerine de yürüdü. Burayi da kendisine baglayan Sultan, aldigi bu yeni yerlerin her birine kendi ogullarini vali olarak tayin etti. Bu arada Kütahya merkez olmak üzere meydana getirdigi Anadolu beylerbeyligine Kara Timurtas'i getirmisti. Bundan sonra Hamidogullari beyligine ait yerlerin pek çogunu ele geçiren Bâyezid, bu arada beylige bagli olan Antalya'yi da Osmanlilara bagli bir sancak haline getirdi.

İSTANBUL'UN MUHASARASI VE SEHİRDE TÜRK MAHALLESİNİN KURULMASI
Yildirim Bâyezid, Anadolu'daki seferlerle mesgul oldugu sirada Bizanslilar, bu durumdan istifade ile bazi tedbirler almaya basladilar. Bu meyanda Bizans Imparatoru loannis, ayagindaki agrilara ve yatalak bir halde bulunmasina ragmen, Istanbul surlari ile kulelerinin bazi yerlerini tamir ettirmeye basladi. Bu durumdan haberdar olan Yildirim Bâyezid, bu harekete çok sert bir tepki göstererek tamir ettirilen yerlerin derhal yiktinlmasini ister. Imparator, Yildirim'in yaninda bulunan ve tahtin yegane varisi olan Manuel'i düsünerek tamir edip yaptirdigi yerleri tekrar yiktirir. Ancak Imparator, surlarin yiktirilmasindan kisa bir müddet sonra ölünce, Osmanlilarla birlikte Anadolu seferlerine istirak eden ve Bursa'da bulunan Manuel, bir yolunu bularak Bursa'dan kaçip Istanbul'a gelir ve babasinin yerine tahta oturur.

Âdet oldugu üzere, babasinin matem günlerini geçirdikten sonra Bâyezid'in kendisine ve sehre karsi takindigi tavri düsünmeye baslar. Bâyezid, yeni imparatordan (II. Manuel) vergi artirimi, Istanbul'da bir Müslüman mahallesinin kurulmasi ve bir cami insasi ile bir kadi tayin etmesini ister. Bizans tarihçisi Dukas bu konuyu su ifadelerle dile getirir:

"Bâyezid, Imparator Manuel'e elçiler göndererek, Istanbul içerisinde Türklerin "kadi" tabir ettikleri bir hâkimin devamli olarak bulunmasini arzu ettigini bildirdi. Bu kadi, Istanbul'da ticaretle istigal eden veya o maksatla oraya gidecek olan Müslümanlar arasinda meydana çikacak olan muamelat ve ihtilaflari muhakeme ve hallu fasl edecekti. Bâyezid, Müslümanlarin gâvur mahkemesinde muhakeme olunmalarinin caiz olmadigini, müslümani, kendi hâkiminin muhakeme etmesi icab ettigini, iftiralar ve haksizliklari, daha bir çok seylerle beraber bildirmis, nihayet sunu da ilave etmisti: "Sana emr ettiklerimi yapmak ve taleplerimi yerine getirmek istemezsen, kapilari kapa ve sehrin içinde hükümdarligini yap. Hariçte bulunan her yer ve her sey kâmilen benim olacaktir."

Yildirim'in bu talebi redd edilince, Istanbul'u teslim almak için uzaktan muhasaraya basladi. 1391 senesinde baslayan bu tazyik sonucunda Bâyezid, Istanbul surlarina kadar olan bütün Bizans köylerini muhasaraya basladi. Bu kusatma sonunda Manuel, Istanbul'da birkaç yüz ev ile cami ve mahkemesi olan bir Müslüman mahallesinin kurulmasini ve Haliç'in kuzey tarafinda bir Türk garnizonunun bulunmasini kabul etti. Ayrica her sene Osmanlilara vermekte oldugu vergiyi de artirdi.

YILDIRIM BAYEZID'lN ANADOLU SULTANI ÜNVANINI ALMASI ve diger OLAYLAR
Abbasî Halifeligi döneminde Islâm dünyasinda ortaya çikan yeni devletler, Memlûk hükümdarlarinin yaninda (Misir) bulunan ve fakat siyasî etkinligi fazla olmayan Abbasî halifelerinin kendi hükümdarliklarini tasdik etme arzusunu bir gelenek olarak devam ettiriyorlardi. Böylece devletlerinin taninmasi, mesrulugu ve siyasî nüfuzlarinin artacagina inaniyorlardi.

Filhakika, daha Murad Hüdavendigâr zamaninda baslayan Osmanli-Memlûk münasebetlerinin iyi bir sekilde devam ediyordu. Bu iyi münasebetler, Yildirim zamaninda da devam eder. Bu sebeple 794 senesi Rebiülahir (Subat 1392) ayinda, Rum ülkesinde (Anadolu) sultan olmak için halifeden "tesrif" isteyen Bâyezid'e, Karak Naibi Âmir Hüsameddin Hasan el-Kuckunî'yi birçok hediye ile gönderen Sultan Berkuk'un bu vesile ile dostluk hislerini izhar ettigi görülür.

Kendisine, halife tarafindan gönderilen tesrifi, Bursa'da giyen ve kiliç kusanan Bâyezid, bundan sonra Rum ülkesinin sultani ünvanini almis olur. Bu arada adi geçen elçinin ricasi üzerine Bâyezid, Karamanoglu gibi Kadi Burhaneddin Ahmed ile dostça geçinmeye razi olur. Bununla beraber Bâyezid ile Kadi Burhaneddin arasinda mücadele uzun süre devam edecektir.

Bâyezid'in, halifeden sultan ünvanini almasi, onun Anadolu'daki Türkmen beylikleri üzerine yapacagi seferleri bir mânâda mesrulastiriyordu. Bu, ayni zamanda Anadolu birliginin saglanmasi için de gerekli idi. Bâyezid, gerek bu hadiseden önce, gerekse sonra Anadolu isleri ile mesgul olmaya baslar. Bu maksatla daha önce kendisine bagli olan, fakat sonradan Kadi Burhaneddin tarafina geçmis bulunan Kastamonu'daki Çandaroglu Süleyman Pasa'yi ortadan kaldirmak ister. Bir taraftan da Anadolu'da Kadi Burhaneddin'e düsman olan beyleri ve özellikle Amasya'da hüküm süren Haci Sadgeldioglu Emir Ahmed'i kendi tarafina çekmeye çalisir. 1391'de Kastamonu üzerine gerçeklestirilen bu harekette Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in tarafsiz kalmasini ister. Fakat bu konuda ondan müsbet bir cevap alamaz.

Ancak tam bu sirada Bâyezid, Eflâk voyvodasi Mirçe'nin daha önce kendisine karsi yapilmis bir akinin intikamim almak üzere, Tuna'yi geçip 'Karin Ovasi (Karinâbâd)'ni yakip yiktigini ögrenince Kastamonu seferini birakarak Rumeli'ye geçer. Arkus Ovasinda yapilan siddetli bir muharebede voyvoda esir edilerek kendisinden agir bir fidye alinmis ve Osmanli tabiiyetini kabul ettikten sonra yine memleketine gönderilmisti. Ayni sene hudud beyleri de büyük akinlar yapmislardi. Bu akinlar sonucunda Bosna'ya girerek Naglazinze'ye kadar ilerlemislerdi.

Yukarida belirtilen hadiseden sonra tekrar Anadolu'ya dönen Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in, Candaroglu ile birlesmesine meydan vermeden tekrar Kastamonu üzerine yürür. Fakat bu defa da mevsimin kis olmasindan dolayi geri çekilmek zorunda kalir. Zira böyle bir mevsimde hareket üssünden uzak bir mintikada, düsman ülkesinde kalmak dogru bir hareket olmazdi. Bu sebepten dolayi Bâyezid, tekrar Bursa'ya döner. Nihayet 794 (1392) ilkbaharinda Kastamonu bölgesine giren Bâyezid, Candaroglu Süleyman Pasa'nin ölümü ile sonuçlanan savasta, beyligin Kastamonu kolunu ortadan kaldirir. Bununla beraber Süleyman Pasa'nin kardesi olan ve Sinop'ta hüküm süren Isfendiyar Çelebi, Osmanlilarla dost geçindigi için kendisine dokunulmadigi gibi Sinop'ta ayni sekilde kalmasina müsaade edildi.

Bâyezid'in, Kastamonu'yu ilhak etmesi ve Osmancik'i kusatmasi üzerine bir kismi açiktan açiga, bir kismi da istemeyerek Kadi Burhaneddin'e bagli görünen Kelkit, Yesilirmak ve Canik bölgelerindeki beylerin, birer birer Osmanlilara iltihak ettikleri görülür. Bu vaziyet, Osmanlilar ile Kadi Burhaneddin Ahmed arasindaki münasebetleri oldukça gergin bir safhaya soktu. Iki tarafin öncü kuvvetleri arasinda Çorumlu sahrasinda meydana gelen savasta Osmanli askeri bozguna ugrayarak geri çekilmek zorunda kalir. Bu savasta, Bâyezid'in, Karesi ve Saruhan sancaklari valisi bulunan büyük oglu Ertugrul öldürülmüstü. Bu galibiyet, Anadolu'da Kadi Burhaneddin'in söhretini bir kat daha artirdi. Hatta Kadi Burhaneddin, psikolojik etkisinden istifade ile Bâyezid'in Rumeli isleri ile mesgul oldugu ani, firsat bilerek Amasya'yi kusatma altina alir. Fakat mevsimin kis olmasi ve muhtemel bir Osmanli taarruzundan çekindiginden Tokat'a döner. Bu arada Osmanli kuvvetlerinin büyük bir ordu ile Amasya üzerine dogru geldikleri haberini alinca açik bir sahrada onlarla karsilasmamak için Sivas'a çekilir. Böylece Amasya Osmanli idaresine girer. Sancak beyligine de Bâyezid'in oglu Mehmed Çelebi tayin edilir(1393).

Bu hareket üzerine Taceddinogullari, Tasan oglu ve Bafra emiri, Sultan Bâyezid'e bagliliklarini bildirerek onun idaresine girdiklerini kabul ederler. Süleyman Pasa'nin, Bâyezid ile yapilan harpte öldürülmesinden sonra Kadi Burhaneddin'e iltica eden 500 kadar Kastamonu atlisi da Taceddinogullan ve dolayisiyla Osmanlilar tarafina geçmis oluyordu. Bu arada Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, Kadi Burhaneddin'e elçi gönderip Amasya'nin Osmanlilarin eline geçmesinden dolayi taziyetlerini bildirmek ve müsterek düsmanlari olan Bâyezid'e karsi birlikte tedbir almak ve görüs ahs verisinde bulunmak üzere kendisini Nigde'ye davet etti. Alaeddin Ali Bey ile görüsüp birlesmek üzere Sivas'tan hareket eden Kadi Burhaneddin, Karaman oglu ile anlasmak söyle dursun, büsbütün bozusup harbe tutusurlar. Aralarindaki düsmanligin gittikçe büyümesi her ikisinin de zayiflamasina ve rakipleri olan Bâyezid'in daha fazla kuvvetlenip Anadolu'daki kuvvetini daha saglamlastirmasina sebep oldu. Rakiplerinin arasinda meydana gelen anlasmazligi gören Bâyezid, artik kendisinin Anadolu'da durmasina gerek kalmadigini anlayarak yeniden Rumeli'deki faaliyetlerine baslar. Sultan Bâyezid'in bu dönemdeki faaliyetlerini inceleyen Mükrimin Halil Yinanç, kaynaklarin verdigi bilgilere dayanarak söyle der:

"1393 senesi Nisaninda Venedik Senatosu, Türklere karsi birlikte harp etmek üzere Macar Krali ile bir antlasma yapmaya karar vermis ve Macar Kralini harbe tesvik etmeye baslamisti. Diger taraftan uzun zamandan beri Istanbul'da kusatilmis olan Imparator Manuel, Hiristiyan devletlere müracaat ediyordu."

"Macar Kralinin, Tuna kenarina gelmis olmasi ve Bulgarlarin bunlarla birlesme ihtimali, Bâyezid'i endiselendirdiginden Bulgar kralliginin son kisminin da ortadan kaldirilmasina karar verir. Bunun için büyük oglu Süleyman komutasinda bir ordu gönderdi. Bu ordu, Bulgarlarin payitahti olan Tirnova'yi uzun ve siddetli bir muhasaradan sonra feth etti. Daha sonra Tuna sahilinde birer müstahkem mevki olan Silistre, Nigbolu ve Vidin zapt olundu. Nigbolu'ya kapanan Bulgar Krali Sisman, oglu Aleksandr ile birlikte esir edildi. Rivayete göre kral öldürülmüs, oglu da Müslüman olarak Bâyezid'in maiyetine girmistir. Macar Krali Sigismond, Bulgar ülkesinin Türkler tarafindan alinmasi üzerine Hiristiyan devletlere müracaat etmis ve Türklere karsi müsterek bir Haçli hareketi yapilmasi için papayi tesvik etmisti."

İSTANBUL KUSATMASI
Nigbolu zaferinden önce Istanbul'un Yildirim tarafindan kusatma altina alindigini, fakat zaferle sonuçlanacak olan Nigbolu hadisesi sebebiyle muhasaranin kaldirildigina daha önce temas edilmisti. Yildirim Bâyezid, Haçli ittifakinin tesvikçisi durumundaki Imparator Manuel'e elçi göndererek Istanbul'un teslimini istemisti. Manuel bu istege cevap bile vermedi. Bunun üzerine sehrin dis dünya ile irtibati kesilerek kusatma daraltildi. O dönemlerde kale surlarini yikacak büyüklükte toplar bulunmadigindan sehir halkinin açlik sikintisi ile teslim olacagi düsünülüyordu. Gerçekten de halk, bu yüzden sehri teslim etmeye meyilli idi. Zira Istanbul halki, Manuel ve Silivri Beyi Ioannis taraftan olmak üzere ikiye bölünmüstü. Henüz deniz kuvvetleri fazla güçlü olmayan Osmanlilar, denizden bir sey yapamadiklari gibi, gelecek olan yardima da mani olamayacaklardi. Bununla beraber, Bizans'in Karadeniz ile olan baglantisini kesmek için Bogaziçi'nde müstahkem bir kale, yani Anadolu Hisan (Güzelce Hisar) insa ettirilip Istanbul'un muhasarasi siddetlendirildi. Tam bu esnada bas gösteren Timur tehlikesi üzerine Yildirim Bâyezid, muhasarayi kaldirmak zorunda kaldi. Bu arada Bizans, Yildirim'in sartlarim da kabul ediyordu. Buna göre:
  • Her sene Osmanli hazinesine verilmekte olan haracin arttirilmasi.
  • Istanbul'da bir Türk mahallesi kurularak bir cami yapilmasi.
  • Istanbul'daki Müslümanlarla Rumlar arasindaki anlasmazliklari Islâm hukuku çerçevesinde karara baglamak üzere bir kadi tayin edilmesi.
  • Silivri de dahil olmak üzere Silivri'ye kadar olan yerlerin Osmanlilara terki.
Bizans Imparatoru, bu antlasmaya riayet ederek Istanbul'da Sirkeci'de Türkler için yedi yüz hâne ile bir mescid tedarik etmisti. Padisah da Istanbul'da ikamet etmek üzere Tarakli Yenicesi ile Göynük ve Karadeniz sahili taraflarindan buraya göçmen nakl ettirerek iskan etmisti. Ayrica kadi (hakim, yargiç) ve imam da tayin etmisti.

MsXLabs.org & OT


asla_asla_deme 23 Mart 2010 12:12

Malatya'nın Zaptı
 
1 ek
Alıntıdaki Ek 61249
Sultan Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in ülkesini kendi ülkesine ilhak ettikten sonra Bursa'ya dönmüstü. Bundan kisa bir müddet sonra 15 Sevval 801 (20 Haziran 1399) günü vefat eden Memlûk Sultani Berkuk'un bu ani vefati, gerek ülkesinde gerekse disarda bazi tesirlerin meydana gelmesine sebep olmustu. Timur'un, kendisinden çekindigi Berkuk'un ölümüne sevindigi anlasilmaktadir. Nitekim Ibn Hatib en-Nâsiriya'nin bildirdigine göre Berkuk'un ölümünden büyük bir ferah ve sevinç duyan Timur, ölüm haberini getirene 15.000 dinar vermisti. Ibn Arabsah ise, Hind seferinde iken bu haberi alan Timur'un sevinçten adeta uçtugunu tasvir eder.

Memlûk Sultani Berkuk'un ölümü üzerine yerine geçen oglu Ferec'in küçük ve tecrübesiz olmasi yaninda emirler arasinda meydana gelen ihtilaflar ayni zamanda Yildirim Bâyezid'i de memnun etmis görünmektedir. Sayet Ahmedî'nin verdigi bilgileri dogru kabul edersek Yildirim'in da buna sevindigini söyleyebiliriz. Fakat bu sevincin dogrudan dogruya ve sadece ölüm sebebiyle mi yoksa baska bir maksattan mi kaynaklandigi belirtilmemektedir. Ahmedî bu konuya bir açiklik getirmeden söyle der:

"Buni isidüb Sam'a ol kasd eyledi
Misir benüm oldi deyü söyledi.
Demedi ol öldi ben dahi ölürem.
Söyle kim ol oldi ben dahi oluram."

Gerçekten, Ferec'in küçük ve tecrübesiz olmasi, o esnada Timur'un da Hindistan'da büyük bir istila ile mesgul olmasini firsat bilen Bâyezid, daha önce Anadolu Selçuklulari ülkesinde iken bilahare Misirlilar eline geçmis olan bölgelerin zaptina karar verir. Bunun için daha önce Kadi Burhaneddin'e ait oldugunu belirttigi Malatya'nin kendisine verilmesi için Nasirüddin Ferec'e bir elçi gönderir. Red cevabi almasi üzerine Sivas'tan Malatya'ya gider. Sehrin müdafaa edildigini görünce sehri kusatir. Bu kusatmanin devam etmesinin aleyhlerine olacagini anlayan Malatyalilar teslim olur. Yildirim, oraya bir miktar asker koyarak geri döner. Bu arada Memlûklara ait Kâhta, Besni, Divrigi ve Darende kaleleri de Osmanlilara geçmis olur. Böylece Elbistan da, Orta Firat havzasina kadar uzanan Osmanli hududu içine girmis olur.

Misir'da meydana gelen saltanat degisikliginden istifade ile Malatya ve çevresini alan Yildirim Bâyezid'e karsi kader, baska bir sekilde tecelli edecekti. Bu tecelli de Ahmedî'nin dedigi sekilde olacakti. Misir'da meydana gelen sarsintiyi dikkatle takip edenlerden biri de süphesiz ki Timur'du. O, Osmanlilar ile Memlûklular arasindaki çatismayi çok iyi degerlendirip her iki düsmanini ortadan kaldirmak için zamanin geldigine karar verir. Timur, 1400 yilinda Azerbaycan ve Dogu Irak'ta hâkimiyetini yeniden kurduktan ve Gürcistan'i zapt ettikten sonra Pasinler'e dogru yol almaya baslar. Bu sirada Bâyezid'e itaati kabul etmeyen

Erzincan Emiri


Mutahharten Bey ile Bâyezid tarafindan beyliklerine son verilen Mentesoglu, Saruhanoglu Hizir Sah, Germiyanoglu Yakub Bey, Aydinoglu Isa Bey'in oglu Musa Bey, Timur'a bas vurarak kendisine olan bagliliklarini bildirip topraklarini geri almak için yardim isterler. Buna karsilik, Timur'un önünden kaçan ve Bagdad'da hüküm süren Celayirli Sultan Ahmed ile Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf, Sultan Bâyezid'e siginirlar. Bunlara büyük bir iltifat gösteren Bâyezid, Sultan Ahmed'e Kütahya sehrini, Kara Yusufa da Aksaray'i ikamet yeri olarak tahsis eder. Ayrica bu sehirlerin gelirlerini de onlara verir.

Bu iki düsmaninin, Bâyezid tarafindan kabul ve himaye edilmesi, zaten savasmak üzere Anadolu'ya gelmis olan Timur'a savas için bir firsat verir. Iki hükümdar arasinda teati edilen mektuplar müsbet bir netice vermez. Hatta Timur, Osmanli idaresindeki Sivas'a girerek (Agustos 1400), sehri savunan herkesi kiliçtan geçirtti. Timur, yalniz Sivas'i tahrib ile kalmamis, hatta kendisini mushaflar (Kur'an ve Kur'an sayfalan) ve tevhidler ile karsilamaya çikan çocuklari, ordusundaki atlarin ayaklari altinda çignetmistir. Âli'nin, Künhü'l-Ahbar (III, s. 96)'inda zikr edilen bu vak'a, Timur ile ayni zamanda yasamis olan Ermeni tarihçisi Thomas de Medzoph tarafindan da kayd edilmistir. Böyle bir katliamdan sonra Sivas adeta bir harabeye dönmüs oldu. Timur, daha sonra güney istikametinde hareket ederek Malatya ve Suriye'yi isgal eder. Gerek Haleb, gerekse Suriye'nin diger sehirlerinde büyük zulümler yapar. Sam'da (Dimask) büyük bir katliama girisen Timur, sonunda Yezid b. Muaviye'nin kabrini buldurarak açtirir. Kemiklerle birlikte kabri yaktirip içine pislik doldurur.

Timur'un güneye inmesinden istifade eden Bâyezid, Sivas ve Erzincan'i da alarak Timur'a karsi stratejik bir üstünlük saglamaya çalisti. Bir ayaginin sakat olmasindan dolayi Osmanli tarihlerinde "Timurlenk" veya "Aksak Timur" diye isimlendirilen Timur ile Bâyezid arasinda teati edilen mektup ve gönderilen hediyeler de bir fayda saglayamamisti. Zira, Timur'un teklifleri bir bakima Osmanli hükümdarinin diger beyler gibi tamamen kendisine tabi olmasini emr eden bir mahiyet tasiyordu. Nitekim o, Sultan Bâyezid'den su isteklerde bulunuyordu:
  • Kemah'in Mutahharten'e geri verilmesiyle ailesinin serbest birakilmasi.
  • Sehzadelerinden birinin kendi yanina gönderilmesi.
  • Metbuiyet alâmeti olarak kendisine gönderilecek olan külah ile kemerin kabul edilmesi.
  • Anadolu beylerinden alinan yerlerin yine eski sahiplerine iade edilmesi.
  • Kara Yusuf'un kendisine teslimi. Bu esnada Kara Yusuf, Osmanlilar'in yanindan ayrilmis oldugundan istenenin Kara Yusuf'un ailesi oldugu anlasilmaktadir. Yildirim Bâyezid gibi bir hükümdar için çok olmasina ragmen o, bu sartlan degerlendirmek için çevresiyle istisarede bulunur.
Bununla beraber, bütün bunlara karsi ihtiyatli hareket edilmesini tavsiye eden vezir-i azam Ali Pasa'ya Sultan Bâyezid söyle diyecektir:

"Serefimiz ve karsi koyacak kuvvetimiz vardir. Tâbi olamayiz ve istiklâlsiz yasayamayiz." Bu esnada o, Timur'la meydana gelebilecek bir savasi düsünerek Bizans Imparatoru ile anlasir ve Istanbul muhasarasini kaldirip oradaki askerini geri çeker.

MsXLabs.org & OT


asla_asla_deme 25 Mart 2010 13:13

1 ek
Bazan Anadolu'da, bazan da Rumeli'de ismine yarasir bir sekilde firtina gibi esip simsek gibi çakarak Osmanli Devleti'nin lehinde olacak sekilde bütün Türk beyliklerini tasfiye eden, Bizans'i muhasara ve tehdid eyleyen, Dogu Roma tahtinin mukadderatini Müslüman Türk menfaatleri adina istedigi gibi tasarruf eden, Nigbolu'da Haçli ordularina kesin cevabi veren, bu sürekli zaferlerinden dolayi Abbasî halifesi tarafindan "Sultan-i Iklim-i Rûm" ünvani tevcih edilen Yildirim Bâyezid, Timur'un eline düstükten sonra onunla birlikte Bati Anadolu seferlerinde hazir bulunuyordu. Timur, cengaver ve bir zamanlar firtina gibi esmis olan bu esirini gittigi her yere kendisiyle birlikte götürüyordu. Onbes gün gibi kisa bir zamanda Izmir'i zapt eden Timur, dönüsünde henüz Osmanlilara bagli bulunan Uluborlu ve Egridir kalelerini zapt ettirdi. Bâyezid, Egridir'in zapti esnasinda hastalanmisti. Bunun üzerine Timur, onu Aksehir'e göndermisti. Tedavisi için de meshur tabiplerinden Izzeddin Mesud Sirazî ile Celaleddin Arabî'yi göndermisti.

Yildirim Han'in tedavisine memur edilen doktorlarin bütün çabalarina ragmen, cevval, izzet-i nefis sahibi, magrur ve zaferden zafere kosmaya alismis bir hükümdar olan Yildirim, maglubiyet ve esarete tahammül edemedi.
Alıntıdaki Ek 61250
Zaman zaman Timur'la yapilan sohbetlerde Timur'un kendisini serbest birakacagina ve tekrar Osmanli Devleti'nin basina geçecegine dair söyledigi sözlere de inanmayan Yildirim Bâyezid'in, keder ve üzüntüden gelen bu hastaligina çare bulunamadi. Bunun için 14 Saban 805 (9 Mart 14.03) Persembe günü ruhunu teslim edip intikal-i dâr-i beka eyledi. Öldügü zaman kirk iki yaslarinda oldugu bildirilen Yildirim'in zehir kullanmak suretiyle intihar ettigine dair bilgiler varsa da bunlar gerçegi yansitmamaktadirlar. Zira çagdasi ve Yildirim'i yakindan taniyan tarihçi Ibn Arabsah ile Osmanli tarihçilerinden Enverî, Sükrüllah, Karamanî Mehmed Pasa, Hoca Saadeddin ve Solakzâde gibi kaynaklar ile Timur'un tarihçisi Serafeddin Ali Yezdî ve Nizameddin Samî kesin olarak intihardan bahs etmezler. Bunlara göre o, nefes darligi ve hunnaktan ölmüstür. Solakzâde (Tarih, I, 122) gerçekleri bilmeyen bazi kimselerin tarih yazmaya basladiklarini, cahil olduklari için hakiki sebepleri bilmediklerini söyleyerek bu zehir meselesine söyle temas eder: "Buldugunu yazan ve tarihi zapt etme yolundan azan bazi ozanlar, tarih yazmaya ölçümlenip pek çok farkli kaviller irad etmislerdir. Bunlar ne saltanatin sanina layik gönüller begenen tabirleri bilirler, ne de cülûs tarihleri ve halifelik müddetlerine vâkiftirlar. Padisahlarin ölümlerinin sebepleri beyaninda da nice lâyik olmayan sözler yazip ser'ce cevaz verilmeyen meseleleri o yüce padisahlara isnad edip zehir içti veyahut Timur'un hekimleri zehirlediler diye buhtan ve iftira etmislerdir" der. Gerçekten onun hastaliklarina esaret zilleti ve keder de eklenince kisa bir süre içinde vefat etmistir. Hükümdarligi 14 sene kadar devam etmistir. Ölümü müteakip cesedi tahnit edilerek Aksehir'de Mahmud Hayranî türbesine konulmustur. Timur, onun vefati üzerine yaninda bulunan ailesine taziyetlerini bildirerek ihsanlarda bulunmustu. Semerkand'a dönerken cesedi oglu Musa Çelebi'ye teslim ederek hükümdarlara yarasir bir merasimle defn edilmesini istemis, Musa Çelebi'ye de babasinin mülkünde hükümdarlik için kemer, murassa kiliç ve yüz at vermistir. Yildirim Bâyezid'in na'sinin Bursa'da kendisinin insa ettirdigi Cami yanina defnini vasiyet ettigini söylemeleri üzerine Timur, Yildirim'in tabutunu ve Musa Çelebi'yi Germiyanoglu Yakub Bey'e teslim ederek Bursa'ya gönderdi.

Tarihlerde, azim ve irade sahibi, cesur, cevval, mert, dobra dobra konusan bir kimse olarak zikr edilen Yildirim Bâyezid, ayni zamanda dindar bir kimseydi. Mizac itibariyle sert, hirçin ve inatçi olan Yildirim Bâyezid, Sirp prensesi ile evlendikten sonra, Vezir-i Azam Ali Pasa'nin da tesvikiyle içkiye baslar. Bu sefahat ve isret hayati zamanla saray muhitinden disari tasarak kütleye de sirayet etmekte gecikmez. Özellikle ikbal ve mevki hirsi iliklerine kadar islemis olan Vezir-i Azam Ali Pasa, kendine uydurdugu arkadaslari ile gerek devletin adalet ve insaf töresine, gerek politika ve cemiyet gidisatinda hayli gedikler açti. Bu sebepledir ki, memlekette meydana gelen ahlâkî çöküntü, zamanla kadilarin bile rüsvetle is görmesine sebep olmustu.

Nitekim Hoca Saadeddin Efendi'nin ifadesine göre (Tâcu't-Tevârih, I, 139-140) Osmanli tarihinde "kadiyân-i fi'n-nâr" diye tarihlere geçen hadise, insanlarin can ve mali üzerinde genis bir tasarruf yetkisine sahip olan ve günümüz ifadesiyle yargiç denen kadilarin, adalete göre hükm etmemeleri yüzünden Sultan Bâyezid tarafindan yakilmak suretiyle cezalandirilmalarinin istenmesi hadisesidir. Gerçeklesmeyen ama düsünülen bu hadise bize, Bâyezid'in adalet anlayisina ne kadar önem verdigini gösterdigi gibi, onun ne kadar dindar bir kimse oldugunu da göstermektedir. Gerçekten onun, Ali Pasa'nin igva ve tesiri ile sadece kendi sahsi ile ilgili yaptigi bazi islerden ve içkiden tamamen tevbe ettigi, bir daha içki âlemlerine katilmayacagini belirterek söz verdigi, tarihî kaynaklardan anlasilmaktadir. Nitekim Sükrüllah (Behcetu't-Tevârih, 57) gerek adalet anlayisi, gerekse bu içki meselesine temasla söyle der:

"Yeniden adalet gösterdi. Kadilari topladi. Onlarin kiyiciliklarindan sorusturdu. Taaddiden, seriata aykiriliktan, rüsvetten özge nesne bulmadi. Kimden, seriata aykiri nesne almislarsa ödenmesini buyurdu. Onlarin terbiyesini verdi. Azli gerekeni azl etti. Halk, ülkeler alanin yüksek adalet ve sefkatini isitince ekim biçimleri, is güçleri ile, yurtlarini senlendirmekle ugrasir oldular. Osmaneli her ne kadar senlik idiyse de on kat daha senlendi. Gazi sultan, kötü ve süpheli islerden çekinmeyi ve Tanri'dan korkmayi kamudan ileri tuttu. Beglerle sultanlarin görenegi olan seriata aykiri eglence, çalgi ve bunun gibi aldatici Albizin (seytan) kuruntusundan gelen ne ki varsa hepsini birakti. O zamanin bilginleri ve seyhleri onun arkadasligi ile yücelirlerdi."

Kaynaklar, onun Bursa Ulu Camii'nin insasi esnasinda bir hatirasini bize nakl ederler. Buna göre Bursa'daki Ulu Cami insa edildigi zaman Bâyezid, Emir Sultan diye söhret bulan Semseddin Muhammed Buharî ile birlikte caminin binasini kontrol etmeye gelir. Konusma esnasinda padisah, bu güzel binanin Hz. Emir'in hosuna gidip gitmedigini sorar. Emir Hazretleri de yapinin saglamligi, güzelligi, alaninin genisligi ve çatisinin yüksekliginin tam bir ölçü ve olgunlukta oldugunu söyledikten sonra söyle der:

"Pek güzel olmus, lakin civarinda dört köseye de birer meyhane yapilsaydi" deyince Sultan Bâyezid: "Cami-i Serif, Allah'in evidir. Civarinda meyhanenin ne isi var?" der. Bunun üzerine Emir Sultan: "Padisahim, gerçekte Allah'in evi mü'minin kalbidir. Niçin kalbinizi içki ve münkeratla dolduruyorsunuz?" diyerek tarihî bir nasihatta bulunmus olur. Emir Sultan'in bu nasihati derhal tesirini gösterecek ve sultan bundan böyle içki içmeyecegine söz vererek eski hatalari için de tevbe eder. Biraz önce de temas edildigi gibi o, sadece içkiyi terk etmekle kalmaz, ayni zamanda bütün islerin, Allah'in rizasina uygun bir sekilde görülmesini, dogruluk ve adaletten sapilmamasini, memleketin imar edilmesini, hayir tesislerinin insa edilip halka hizmetin saglanmasini ister. Bizzat kendisi bu neviden faaliyetlere ön ayak olarak her sahada halkina örnek olur. Zaten hareket ve davranislari da bunu ortaya koyar. Nitekim Bursa kadisi olan Semseddin Muhammed Fenarî'nin mahkemede sahidlik yapmak üzere gelen padisahin, cemaatla namaz kilmayi terk ettigi için sehadetini sahih saymayarak kabul etmemesi, bunu göstermektedir. Bizans tarihçileri, padisahin özellikle Nigbolu zaferinden sonra kendisini zevk ve eglenceye kaptirdigini zikr ederler. Bu sebepledir ki son asir Avrupa müellifleri, zamanindaki hükümdarlarin çogundan daha üstün olan Bâyezid'in isret ve sefahat yüzünden fikrî ve bedenî kabiliyetlerini kayb ederek inhitata ugradigini ve bu sebeple tac ve tahtini kayb ettigini yazarlar. Bu ifadelerde büyük bir mübalaga oldugu anlasilmaktadir. Zira her sene Anadolu'nun bir ucundan Rumeli'nin öteki ucuna kadar, bazan bir kaç defa at kosturan, mütemadiyen harp ve devlet islerini tedvir ile mesgul olan hükümdarin isret ve sefahata ne kadar zaman ayirabilecegini düsünecek olursak mesele daha bir kolaylikla anlasilmis olur.

Bâyezid'in ne kadar âdil, hak perest ve tebeasini seven bir hükümdar oldugu hakkinda tabip Ibnu's-Sagir'den naklen Misir tarihçilerine geçen malumat dikkat çekicidir. Buna göre o, her gün herkesin belli zamanda kendisini uzaktan bile görebilecegi genis bir yere gelir ve her taraftan gelen tebeasinin sikâyet ve arzularini birer birer dinler. Tebeasinin maruz kaldiklari zulümleri derhal izale ederdi. O, idaresinde bulunan memleketlerde adalet ve asayis tesis etmisti.

Bâyezid, azim ve irade sahibi, mütehevvir, aceleci ve her seyden nem kapan bir hükümdardi. Bununla beraber âlim ve seyhlere karsi mütevazi ve hürmetkârdi. Muasiri olan hükümdarlara karsi ise magrur oldugu gibi, sahsen pek cesur oldugundan en büyük tehlikelere atilmaktan çekinmezdi. Zamaninda yasamis olan Misir ve Suriye tarihçileri, Bâyezid'in Islâm hükümdarlarinin en hayirlisi ve en büyügü oldugunu zikr ederler. Bundan baska onun, çagdasi olan diger Islâm hükümdarlarinin cihad ve gazayi birakmalarindan dolayi onlara kizdigini da yazarlar. Keza bunlar, Yildirim Bâyezid'in Müslüman hükümdarlarin kendi tebealarindan kanunsuz vergi almalarina tahammül edemedigini ve bu yüzden onlara kizdigini da açikça belirtirler.

Bu hükümdar, bir asirdan beri anarsi ve mücadelelerle çalkalanan Anadolu'ya bir vahdet getirerek buradaki insanlara siyasî bir birlik kazandirmis ve onlari bir bayrak altinda toplamaya muvaffak olmustu. Böylece Bâyezid, Anadolu Selçuklu sultanlarinin gerçek halefi oldugunu isbatlamisti. Ancak Ankara maglubiyeti ile Anadolu'daki birlik bozularak bölge tekrar tefrika içine sokulmustu.

MsXLabs.org & OT


Daisy-BT 18 Haziran 2010 23:27

1 ek

Yıldırım Beyazıd Devri:

Alıntıdaki Ek 61251

(1389-1402)
  • Yıldırım, I. Murat'ın ölümünden sonra kardeşi Yakup'u öldürerek babasının yerine geçti.
  • İlk defa kardeşini öldüren Osmanlı sultanı.
  • Karamanlılar; Saruhan, Menteşe ve Aydın beylerini kışkırtarak Osmanlı Ülkelerini işgale kalktı.
  • Germiyanlılar Karamanlılarla anlaşamadıkları halde Osmanlı­lara çeyiz olarak verilen Kütahya ve diğer şehirleri almak istiyordu.
  • Yıldırım bu durumdan dolayı Sırplarla anlaşma yaparak Anadolu'ya geçti.
  • 1390'dan 1398'e kadar, Beylikleri kendisine bağlayarakAnadolu'da Türk Birliğini sağladı. (Beyliklerin Birliği) Karamanoğullarıyla anlaşma yaptı.
  • Buna göre ; Beyşehir, Akşehir ve bazı yerler Osmalılara verilmek koşuluyla Çarşamba Suyu sınır oldu.
  • İstanbul'un Kuşatılması: Yıldırım Beyazid İstanbul'un Anadolu yakasına Güzelce Hisarı (Anadolu Hisarı) yaptırdı.Yıldırım Beyazid İstanbul'u iki kez kuşattı.
  • 2. kuşatma yedi ay sürdü. Fakat Macarlar'ın Balkanlar'da harekete geçmesi üzerine Bizanslılarla anlaştı.
Bu anlaşmaya göre :
  • Bizans İmparatorluğu vermekte olduğu vergiyi arttıracaktı.
  • İstanbul'da bir cami ve Türk mahallesi yaptıracaktı.
  • İstanbul'daki Müslümanların davalarına bakmak üzere bir Kadı'nın bulundurulması kabul edecekti.
  • Türkler ticaret amacıyla İstanbul'a serbestçe girip çıkabileceklerdi.
  • Yıldırım Beyazıt Candaroğullarının Kastamonu şubesine son verdi. (1398)
  • Bulgaristan tamamen Türk ili haline geldi.


asla_asla_deme 5 Ekim 2010 13:05

1 ek
Alıntıdaki Ek 61255
Yildirim Bayezid, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli ve koc burunlu, gözleri ela, saçlan kumral, sik sakalli ve genis omuzlu idi. Girdigi savaslarda göstermis oldugu cesaretten dolayi ona (Yildirim) lakabi verilrnisti. Yildirim 14 yasina geldiginde, babasi Sirplilarla savasa giderken yerine onu vekil birakmisti.

Türkleri yenmek, Bizans'i kurtarmak ve Kudüs'ü müslümanlarin elinden almak için teskil edilen bir haçli ordusu, Tuna nehri kiyisinda bulunan (Nigbolu) kalesini kusatmisti. Yildirim Bayezid de ordusu ile Nigbolu kalesi önlerine kadar geldi. Bir gece Yildirim Bayezid, tek basina atina binerek düsman saflarini yardi. Nigbolu kalesinin duvarlari dibine yanasarak bir elini kale duvarina dayadi ve :"Bire Dogan!" diye seslendi. Bu sesi taniyan Nigbolu kalesi kumandani Dogan Bey de yukaridan : -Ne var sevketlüm!" diye sordu. Padisah : "Ordumla birlikte geldìm. Sakin kaleyi teslim etmeyesin!" emrini verdikten sonra atini sürerek gece karanliginda bir yildirim gibi karargáha döndü.

Yildirim Bayezid tahta geçtikten sonra, babasinin vefati üzerine Anadolu'da vuku bulan ayaklanmalarin tamamini kisa zamanda bastirdi. Germiyan, Aydin, Menteee ve Saruhan Bey- likleri Osmanlilara bu devirde katildi. Hâmid Beyligine bagli lsparta, Burdur, göller yöresi Osmanlilarin oldu. Yildirim 1391 'de Bizanslilardan Sile'yi aldi. istanbul'u yedi ay muhâsara etti, Tuna nehrini geçerek Romanya'yi Osman- lilara tâbi kildi.

1392'de Silivri ve Selânik Osmanlilara katildi. 1393'de Bulgaristan tamamen fethedildi. 1394'de Kastamonu ve çevresi alindi. Arnavutluk ve çevresi de Osmanli topraklarina katildi. 1396'da Haçli ordusu Nigbolu'da imha edildi. Binlercesi esir alindi. 1397'de Salona Piskoposu, Padisahi bizzat davet ederek halkin zulümden kurtarilmasini rica etmis, bunun üzerine Yildirim, Bizanslilardan Silivri, Mora ve Attika'yi kurtarmistir. Türklerin Yunanistan'i almalari böyle olmustur.

1397'de Karaman Beyligi tamamen OsmanIi topraklarina ilhak edildi. istanbul yeniden muhasara edildi. 1398'de Kadi Burhaneddin devletini ortadan kaldirdi. 1399'da Dulkadir fethedìldi. Dulkadir Beyligi Osmanlilara tabi oldu.

1400'de istanbul bir daha muhasara edildi. 1402'de (Rivayete göre ulemadan cevazina dair fetva alinmadan) Timur ile Ankara savasi yapildi ve Yildirim yenildi. Timur'un yaninda esir olarak kalan büyük Osmanli Hükümdari ve Fatih'in dedesi üzüntüsünden 7 ay 12 gün sonra 43 yasinda iken vefat etti. Cenazesi oglu Musa Celebi tarafindan Bursa'ya getirilerek, kendi türbesine defnedildi. (Allah rahmet eylesin.)

Yildirimin kazanmis oldugu zaferlerin en mühimlerinden birisi (25 Eylül 1396) senesinde, tek basina Müslüman Türk milletinin, bütün bir Hiristiyan Avrupa Devletlerine karsi kazanilmis ve tarihin en büyük zaferlerinden birisi olan Nigbolu zaferi idi. Bu sanli zaferin neticeleri de çok büyük olmustur.

Bu zafer, Osmanli Türk Devletinin, dogu islâm âleminde de taninmasina sebep oldu. Misir'daki Abbasi Halifesi (Birinci Mütevekkil) Yildirim Bayezid'e tebrik için gönderdigi mektubunda, Türk Padisahina: "Sultan-i iklim'i Rum" ünvani ile hitabetti.

Silsile-i Sâdât-i Naksibendiyye'den Hâce Bahaüddin sah-i Naksibend (k.s.) Hazretleri, Hâce Alâüddin Attar (k.s.) Hazretleri, Allame Saadeddin Teftazânî, serh-i Mekâsid Müellifi Kemaleddin Hocendî, Hayatü'I - Hayvan isimli eserin sahibi Kemaleddin Muhammed Demirî, Hoca Hafiz sirãzî ve Kadi Íbn-i Haldun Yildirim Bayezid devrinde vefat eden büyük zatlardir.

Yildirim Bayezid'in esleri ve çocuklari


Bayezid'in esi Germiyanoglu Süleyman Sah'in kizi Devlet Hatun'dur. Daha sonra tahta çikacak olan Çelebi Mehmed bu ana dan dogmustur, ikinci esi Sirp Krali Lazar'in kizi Prenses Olivera, üçüncü esi Bulgar Prensi Konstantin'in kizlarindan biridir. En çok Olivera'yi seviyor ve onu her gittigi yere götürüyordu. Onu içkiye ve sarhoslugun al çaltici zevkine alistiran o olmustur. Fakat daha sonra ulemânin uyari ve baskisi ile Yildirim içkiyi birakmisti.

Yildirim Bayezid'in erkek çocuklari sunlardi: Çelebi Mehmed, Ertugrul, Emir Süleyman, Mustafa, Isa, Musa, Kasim. Üç kizi vardi: Fatma Hatun, Hundî Hatun ve adi bilinmeyen bir kizi.

MsXLabs.org & Osmanlı Tarihi


_Yağmur_ 28 Mayıs 2011 12:36

1 ek

Yıldırım Bayezid

Alıntıdaki Ek 61257

(1360, ?-1403 Akşehir), dördüncü Osmanlı padişahı.

I. Murat'ın (Hüdâvendigâr) büyük oğludur. Annesi Gülçiçek Hatun'dur. Bayezit, şahzedeliğinde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatun ile evlendi (1381). Kızın çeyizi olarak Germiyanoğlu tarafından Osmanlılara Simav, Tavşanlı, Emet yöreleri verildi. Daha şahzedeliği sırasında yeteneklerinden ötürü "Yıldırım" diye anılmaya başlandı. Babası Sultan Murat, Kosova'da şehit edilince, 15 Haziran 1389'da onun yerine tahta çıktı. İlk iş olarak kardeşi Yakup Çelebi'yi öldürttü. Böylece Osmanlı padişahları arasında kardeş kanı akıtma gibi kötü bir geleneğin temelini attı.

Yıldırım Bayezit önce Sırbistan'ı Osmanlılara bağladı. Bizans'a boyun eğdirerek imparatorlarını değiştirtti, İstanbul'da bir Türk mahallesi kurulmasını emretti, ayrıca her yıl belli miktarda vergi ödemelerini istedi. Ardından Anadolu beyliklerini buyruğu altına aldı. Anadolu'da bu işlerle uğraşırken Bizans'ın, verdiği sözde durmadığını görerek 1395'te İstanbul'u kuşattı. Papalık, Macar Kralı Sigismund'un komuta ettiği yetmiş bin kişilik bir Haçlı ordusunu İstanbul'u kurtarmaya gönderdi.

Haçlılar Niğbolu Kalesi'ni kuşattı. Bayezit, Haçlı ordusunu, Niğbolu Savaşı diye anılan büyük bir savaş sonunda yok etti (1396). Dönüp Bizans'ı yeniden kuşattı. 1397'de Anadoluhisarı'nı (Güzelcehisar) yaptırarak bu kuşatmayı daha da pekiştirdi. Anadolu'daki birtakım ayaklanmalar yüzünden İstanbul'un alınması işi uzadı. 1400 yılında Timurlenk'in Anadolu'ya girdiği, Sıvas ve Malatya'yı yakıp yıktığı öğrenildi. İki büyük Türk hükümdarı arasında bir mektuplaşma oldu. Bayezit, Timur'un bütün önerilerini geri çevirdi. Böylece savaş kaçınılmaz oldu. İki Türk hükümdarı, 20 Temmuz 1402'de Ankara'da Çubuk Ovası'nda karşılaştılar.

Osmanlı ordusundan bir bölüm askerin, eski beylerinin bulunduğu Timur tarafına geçmeleri, savaşın sonucunu etkiledi. Bayezit sonuna dek döğüştü, ancak üstün güçler karşısında tutsak düştü (28 Temmuz 1402). Timur, Bayezit'i demir bir kafes içinde (kapalı tahtırevan) taşıtarak Batı Anadolu'ya yürüdü. Kütahya'da uzunca bir süre kaldıktan sonra Denizli üzerinden Aydın'a geldi. Bayezit, hastalığı yüzünden Akşehir'de bırakılmıştı. Timur, 2 Aralık 1402'de İzmir kıyılarına vararak, burasını iki haftada ele geçirdi. Hastalığı gittikçe artan Bayezit 1403'te Akşehir'de öldü. İntihar ettiği de söylenir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi



Saat: 13:58
Sayfa 1 / 2

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık