MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Soru-Cevap (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/)
-   -   Mevsimlik göçlerin sebebi ve sonuçları nelerdir? (https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/214356-mevsimlik-goclerin-sebebi-ve-sonuclari-nelerdir.html)

Ziyaretçi 1 Aralık 2008 21:37

mevsimlik göç ile ilgili sebep-sonuç ve nedenler istiyorum.Şimdiden teşekkür ediyorum.


fadedliver 1 Aralık 2008 21:46

Mevsimlik Göç:Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.
Ürüne göre bir göç rotası çizen mevsimlik işçiler çocuklarıyla beraber her yıl kilometrelerce yol kat ediyor. Baharın gelmesiyle birlikte çocuklarıyla Doğu ve Güneydoğu`dan Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesi`ne soğan, pamuk, çay ve fındık toplamaya giden ailelerin çocukları da aylarca evlerinden uzakta ve zor hayat şartlarında çalışıyor. Ortalama 6 ay süren mevsimlik göç, en çok okullarından ayrılmak zorunda kalan çocukları etkiliyor. Yaşanan göçle birlikte eğitimlerinden de mahrum kalan çocuklar karne sevinci de yaşayamıyor. Güneydoğu`da yoğun yaşanan göçü önlemek ya da geciktirebilmek için kaymakamlıklar ve Milli Eğitim müdürlüklerince kampanyalar düzenleniyor, projeler hazırlanıyor. Bismil ilçesine de vekaleten bakan Çınar Kaymakamı Hasan Tanrıseven, Diyarbakır`da mevsimlik işçi göçünün en çok yaşandığı ilçelerin Çınar ve Bismil olduğunu söyledi. Kaymakamlık olarak bu göçün önlenmesi veya geciktirilmesi yönünde çalışma yürüttüklerini, Bismil`de 150, Çınar`da da 50 öğrenciye yardım ettiklerini kaydeden Tanrıseven, "Ekonomik nedenlerden dolayı birçok aile bırakacakları yer olmadığı için çocuklarını da beraberinde götürüyor." dedi.
Karne alamadan tarlaya gidiyorlar
Alıntı





Keten Prenses 1 Aralık 2008 22:02

Sonbahar gelince bazı kuşların ortadan kaybolup, ilkbaharda yeniden ortaya çıkmaları, onların başka bir yöreye mi gittiklerini, yoksa kış uykusuna mı yattıklarını bilemeyen ilk doğa bilimcilerin hep aklını karıştırmıştır. Her ne kadar çağdaş doğa bilimin temelini atan ünlü Aristo, turnaların Anadolu yaylalarından Nil deltası bataklıklarına uçtuklarının bilincinde olsa da kırlangıç, toygar, üveyik gibi küçük kuşların yerin altında kış uykusuna yattıklarını düşünüyordu.
http://www.taklaciguvercin.com/images/22.jpg
Çok daha sonraları, 1600'lerde bile Avrupalılar kuzeye özgü Yosun Kazlarının her ilkbahar bir cins deniz kabuklusunun içinden çıktığını sanıyorlardı.
Bugün, her yıl milyarlarca kuşun ilkbahar ve sonbaharınbaşlarındabinlerce kilometrelik göçlerine başladıklarını biliyoruz. Hem Avrasya'dan, hem Kuzey Amerika'dan toplam 400 türe ait 10 milyar kuşun kışı Afrika'da veya Orta ve Güney Amerika'dageçirdikleri saptanmış bulunuyor. Göç sayesinde kuşlar, yıl boyu aktif kalarak dünyanın farklı yörelerindeki mevsimlik beslenme ve yuvalanma olanaklarından yararlanıyorlar. Bu açık avantaja karşın, göçün maliyeti ağır olduğu gibi bu kadar uzun soluklu bir yolculuğun üstesinden gelebilmek için kuşta köklü fizyolojik değişimler gerekiyor.
KUŞLAR NEDEN GÖÇ EDERLER?
Bu sorun, hala ornitolojide (kuş bilimi) en zorlu sorulardan birisi. Genellikle kuş göçleri üreme ve üreme dışı dönemlerin aynı bölgede geçirilmesinin avantajlı ya da mümkün olmadığı durumlarda görülür. Ancak, bazen daha yakındaelverişli kışlama alanları varken türün neden binlerce kilometre öteye göç ettiğini açıklamak her zaman kolay değil. Göç, olanca risklerine karşın hala vazgeçilemediğine göre kuşlara hatırı sayılır yararlar sağlıyor olmalı. Uzun göç yolculuğu, tamamlamak için harcanan enerjinin yanısıra yorgunluk, kaybolma, yırtıcılara yem olma gibi riskleri nedeniyle tehlikeli bir girişim. Kuzey Yarımküre'den güneye göçen küçük kuşların yarısından fazlası asla geri dönmüyor. Örneğin diğer akrabalarının aksine çok daha geç, Ağustos ayında yuva yapan Ada Doğanı bu gibi küçük göçmenlerle beslenerek yaşamak için evrilmiş bir yırtıcı. Buna, insanoğlunun ve olumsuz hava koşullarının etkilerini eklersek göç ve kışlama sırasında ölüm oranının yüksekliği bizi şaşırtmamalı.
Kuşların, kış aylarının olumsuz çevre koşullarından güneye kaçmaları kolay anlaşılsa da belki de daha ilginç bir soru neden uygun koşullar tropikal bölgelerde yıl boyu hüküm sürdüğü halde tekrar kuzeye döndükleri. Burada önemli nokta, her ne kadar kış boyunca düşmanca koşullar hüküm sürse de, kuzey enlemlerinde ilkbahar ve yaz ayları boyunca üremek için tropikal bölgelere göre daha uygun özelliklerin bulunması. Tropikal enlemlerde gece-gündüz uzunluğu neredeyse sabit olduğu halde, ilkbahar ve yaz boyunca kuzey enlemlerde gündüzler gecelerden belirgin derecede uzun. Diğer taraftan ılıman ve tropikal bölgelerde yerli kuş popülasyonlarının yoğunluğu özellikle üreme sırasında yüksek rekabet oluştururken, daha az türe sahip kuzey enlemlerinde bu rekabet daha düşük. Bu bakış açısına göre, kuzey enlemlerdeki çoğu göçmen kuş türleri kuzeydeki geçici yaz bolluğundan faydalanan tropikal kökenli kuşlardır.
Aynı türün farklı coğrafyalarda yaşayan toplulukları göç davranışını sonradan kazanabilir ya da kaybedebilirler. Örneğin Küçük İskete son yüzyıl içinde Akdeniz havzasından kuzeye, Avrupa'ya yayıldı. Atasal Akdeniz toplulukları yerliyken, yeni kuzey popülasyonları artık göçmen oldular. Tam tersine bir gelişme, Güney Afrika'da kışlayan Kara Leylek ve Arıkuşu gibi bazı göçmen türlerinin bir kısmının artık oarada üreyen yerli türlere dönüşmeleri.
Genel olarak, tropikal bölgeye göç eden kuşlar geride ılıman bölgede kalanlara göre kışı daha iyi atlatırken, geride kalan yerli türler üreme açısından göçmenlerden daha başarılı oldular. Tropikal bölgelerdeki yerli türler ise uzun yaşamayı düşük üremeye feda ederler. Kurdukları yuvaların pek azı başarılıdır, yavru sayıları düşüktür ve her çift yılda birçok kere üremeyi dener, ama erginler uzun ömürlüdürler.
Göç, yerel koşullar yakındaki yörelere fırsatçı hareketleri teşvik ettiği durumlarda evrilir. Popülasyonun sadece bir kısmında başlayan bu davranış eğer avantajlı ise, bir süre sonra göç etmeyen toplulukların yeryüzünden silinmesi sonucunda o türün tüm bireyleri için bir kural haline gelir.

FARKLI GÖÇ ŞEKİLLERİ
Farklı türlerin kışlama ve üreme alanları arasında izledikleri rota ya da kışlama alanlarında yerleşme şekilleri değişik göç şekilleri oluşturuyor. En belirgin farklılıklardan biri süzülen kuşlarla, kanat çırpan aktif uçucular arasında. Uçabilmek için termallere bağımlı süzülen kuşlar, geniş su kitlelerini aşamadıklarından kıyı kenarını izleyerek gündüzleri uçarlar ve denizleri karaların birbirlerine en çok yaklaştıkları bölgelerden geçerler. Diğer taraftan pek çok ötücü kuş, yağmurcun ve su kuşu yer şekillerine bağlı kalmaksızın geniş bir cephe şeklinde geceleri göç ederler.

SÜPER YAKIT: İÇYAĞI
Göç eden kuşların büyük çoğunluğu bir seferde uzun mesafeleri aşabilmek için deri altında yağ depolar. Yağ parçalandığında, aynı miktarda karbonhidrat veya proteinle karşılaştırılırsa onların iki katı enerji ve su üretir. Biriktirilen yağ, bazen vücut ağırlığının iki katına çıkmasına neden olabilir. Bu denli çok yağın kısa sürede biriktirilebilmesi için uygun metabolik ve davranışsal değişikliklerin oluşması gerekiyor. Bu değişiklikler arasında aşırı yeme (hiperfagi), metabolizmalarının nitelik değiştirmesi, iç organların bazılarının küçülmesi sayılabilir. Yağ, normal zamanlarda küçük kuşların vücutlarının % 3 ila %5'ine karşılık gelir. Oysa göç sırasında bu değer %25'e, bazı kuşlarında %45' ulaşabiliyor.
Yapılan araştırmalar, küçük kuşların bir saatlik bir uçuş sırasında vücut ağırlıklarının yaklaşık %1'ini kaybettiklerini göstermiş. Ünlü göç araştırmacısı Peter Berthold, ağırlının %40'ı yağ olan bir göçmen kuşun 100 saat boyunca durmadan uçabileceğini ve bu süre zarfında 2500 km. yol katedeceğini hesaplamış. Yakıtı tasarruflu kullanma açısından hiçbir insan yapısı motor kuşların metabolizmasıyla baş edemez!

GÖÇÜN ZAMANLAMASI
Ankara'da her yıl Mart'ın 15'i civarında leylekleri görmek o kadar doğaldır ki neredeyse takviminizi onların gelişine göre ayarlayabilirsiniz. Kuşların iç ritimleri, onlara yılın hangi döneminde olduklarını oldukça hassas biçimde anlatır. Yabani kuşları kafeslerde besleyen meraklıların en az 200 yıldan beri bildikleri 'yol huzursuzluğu' değişen gün uzunluğunun kuşun hormonları üzerinde yarattığı etkinin en belirgin sonuçlarından. Güneşin batımıyla birlikte kafesteki kuş, göç etmesi gereken yöne doğru durmaksızın hamle yaparak içgüdülerine karşı koyamaz.
Göçmen kuşlar aynı zamanda hava koşullarını da dikkate alırlar. Uygun hava basıncı ve rüzgar koşulları oluşmadıkça uzun süreli bir yolculuğa çıkmazlar. Bu bilgileri nasıl elde ettikleri tam olarak anlaşılamamıştır, ancak düşük frekanslı sesleri duyabilmeleri ve hava basıncını algılayabilmeleri gibi özelliklerini kullandıkları sanılmakta.

YÖN BULMA
Başta posta güvercinleri üzerinde yapılan araştırmalar sayesinde bugün kuşlarda yön bulmanın temelini biliyoruz. Örneğin. birçok kuş türünün tepeler, vadiler, hatta büyük kentlerdeki gökdelenler gibi görsel işaretleri hatırladıkları ve kullandıkları ortaya konulmuş. Ancak onlar için asıl yön gösterici, aynen bir zamanların deneyimli denizcileri için olduğu gibi güneş ve yıldızlar. Göç sırasında kuşlar kalıtsal olarak gidecekleri yönü gündüzleri güneşin durumuna bakarak saptayabilirler. 1950'lerden başlayarak yapılan deneylerde, kuşların içsel saatlerine göre güneşin hangi yönde olduğunu saptayabildikleri gösterilmiş. Bu deneylerde kullanılan bireyler, yapay bir ışıklandırma rejimi ile günün aydınlık ve karanlık dönemleri doğal güne göre birkaç saat kaydırılmış bir kafes ortamına yerleştirilmişler. Sonbaharda güneye uçmaları gereken bu kuşlar, kendi iç saatlerine göre günortası (saat 12), gerçekte ise akşamüstü saat 18 iken güneşi gördükleri zaman açıkça batıya - yani güneşin öğlen saatinde olduğunu sandıkları konuma - yönelmişler. Kuşlar aynı zamandadünyanın kendi etrafında dönmesinden kaynaklanan, güneşin konumunun her saat 15 derece kadar değişmesini de dikkate alabilirler.
Gece göç eden kuşlar ise, yıldızların konumuna bakarak yönlerini saptarlar. Planetaryumlarda (tavanına gece gökyüzü görüntüsü yansıtılabilen daire biçimli kapalı salon) yapılan deneylerde, yapay olarak kuzey-güney ekseni 180 derece döndürüldüğünde kuşların da yönlerini aynı şekilde çevirdikleri görülmüş. Kuşbilimci Stephen Emlen yavru kiraz kuşları üzerinde yaptığı ve sırayla belli takımyıldızların görünmelerini engellediği titiz deneylerle kuşların hangi yıldızları kullandıklarını araştırmış. Deneyler sonucu, yavruların Kutup Yıldızı yerineBüyük Ayı, Küçük Ayı, Draco, Cepheus ve Cassopeia takım yıldızlarının konumlarını daha henüz yuvadayken ezberledikleri anlaşılmış. Emlen bir başka deneyinde de güneşin süreleri üzerinde oynayarak kafesteki kuşların bir bölümüne sonbaharda, diğer bölümüne ilkbaharda oldukları izlenimini vermiş. Her iki grup, planateryumda aynı gece gökyüzünün altına konduklarında bir grup kuzeye, öteki grup güneye yönelmişler!
Havanın kapalı olduğu zamanlarda da başarıyla yön bulan kuşların varlığı, araştırmacılara kuşların yön tayininde bilmediğimiz başka bir duyuları olduğunu düşündürür. Nitekim, aralarında güvercinin de bulunduğu bazı türlerin yerkürenin manyetik alanını algılayabildikleri gösterilmiş. Karıkoca araştırmacılar Wiltschko ve Wiltschko'nun öncülük ettiği deneylerde, kafalarının yakınına ters manyetik alan oluşturulması güvercinlerin beklenenin tam tersi yöne gitmelerine neden olmuş.



Keten Prenses 1 Aralık 2008 22:03

İÇ GÖÇLER

İç göçler 1950 'den sonra Ulaşımın gelişmesi ve sanayileşme ile artış göstermiştir.
İç Göçün (Köyden Kente) Sebepleri

1. Hızlı nüfus artışı,
2. Tarım alanlarının miras yoluyla küçük parçalara ayrılması,
3. Tarımda makineleşme ile işsizliğin oluşması (bu genelleme Karadeniz bölgesi için geçerliliğini yitirir.).
4. Eğitim hizmetleri, alt yapı hizmetlerinin yetersizliği,
5. Kan davaları ve terör.
6. İklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri.
7. Sağlık hizmetlerinin yetersizliği (en az etkili).
8. İş imkanlarının sınırlı olması.
9. Kentlerde sanayinin gelişmiş olması.
Köyden Kente Göçün Sonuçları
1. Nüfusun dağılışında dengesizlik olur.
2.Yatırımların dağılışında dengesizlik olur.
3. İşsizlik ortaya çıkar.
4.Konut sıkıntısı olur. Sonuçta gecekondulaşma olur.
5.Sanayi tesisleri (fabrikalar) kent içinde kalır.
6. Çevre sorunları artar.
7.Trafik, eğitim-sağlık problemleri olur.
8.Alt yapı hizmetlerinin götürülmesi zorlaşır.
9.Kültür çatışması olur.
10.Kırsal kesimdeki yatırımlarda verimsizlik olur.
Köyden Kente Göçü Önlemek İçin
1.Sulamalı tarım yaygınlaştırılmalı,
2.Modern tarım yöntemleri yaygınlaştırılmalı.
3.Besi ve ahır hayvancılığı geliştirilmeli.
4.Eğitim -sağlık hizmetleri geliştirilmeli.
5.Tarıma dayalı sanayi kolları kırsal kesime kaydırılmalı
6.Alt yapı hizmetleri geliştirilmeli (yol ,su, elektrik, haberleşme).


GÖÇ

Waugh'a göre (1990: 301) "göç, devinim ve insanın yerleşme yerinde, bazı dönemlerde, kalıcı değişimidir. Göçler itici ve çekici faktörlerin etkileri ile ortaya çıkmaktadır. İtici faktörler, insanları mevcut yerleşmelerinden hoşnutsuz eden baskılar nedeniyle uzaklaştırırken, çekici faktörler insanların yeni bir yerleşmesine etki eder". Göç, kısaca, insanların yaşadıkları yerleri
herhangi bir amaçla uzun veya kısa süreli olarak değiştirmesi olayıdır.
Göçün Sebepleri
Göç hareketinin çok sayıda sebebi bulunmaktadır. İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için ekonomik anlamda, içinde bulundukları devre göre, belirli standartlarda olanaklara sahip olmaları gerekmektedir. İnsanlar yaşamak için öncelikle fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olup, bunun için belirli bir gelire ihtiyaç duyarlar. Bu amaca yönelik insanlar, bir işte çalışarak kendisinin ve bakmak zorunda olduğu kişilerin geçimini sağlamaktadırlar. İnsanlar bulundukları ortamlarda iş bulamıyor ve geçimlerini sağlayamıyorlarsa iş bulabilecekleri bir yere göçmek zorundadırlar. Bu nedenle de araştırma sahasında, göçün en önemli sebebi, iş bulmak amacını taşımaktadır (%78,1). GAP'ın faaliyete geçmeye başlaması ile beraber, bu neden ortadan kalkmaya başlamıştır Yukarıda değinilen göçün nedenlerini Gökçe'de (1996: 264) destekleyerek, 1981 verilerine göre %40 olan topraksız çiftçi ailelerinin oranının 1993'e gelindiğinde de aynı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, bu durumun topraktan yeterli geçim sağlayamama, kentlere kitlesel göç ve işsizlik sorununu da beraberinde getirdiğini vurgulamıştır. Araştırma sahasında göç olayının sebeplerinden bir diğeri "kan davası"dır. Kan davasının göç nedeni olması (%2,1), sahada kan davası olaylarının hala devam ettiğini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu çağdışı olayın hala yaşanıyor olması sahadaki insanların geleneksel etkilerinden kopamıyor olmasının bir göstergesi olması yanında, eğitim, ekonomik ve kültürel anlamdaki bazı eksikliklerin etkili olduğu söylenebilir. F. Doğanay
(1997: 21-22), Harran'da 1970'li yıllarda, bazı aileler arasında kan davasının olduğuna dikkat çekerek, bunun ailelerde huzursuzluk ve güvensizlik nedeni olduğunu belirtmiştir.
Araştırma sahasında, ankete katılan hane halkı reislerinden köyden "göçmek isteyenlerin" oranı azımsanmayacak kadar çoktur (%25,4), Ancak, bu sadece bir istek olup, kesinleşmiş bir olay değildir. Köyden göçmek istemeyenler ise çoğunluğu oluşturmaktadırlar (%74,6). Bu da, göçün durmaya başladığının göstergelerinden kabul edilebilir.
Ankete katılan hane halkı reislerinden yurt içine göçmek isteyenlerin önemli bir kısmı; Adana (%34,9) ve İstanbul'u (%21,7) tercih etmişlerdir. Göç isteği çoğunlukla yakın merkeze ve il içine doğru bir hareketlilik göstermiştir (%72,2), (Tablo 5). Bu oranlara bağlı olarak göç isteğinin, iş imkanı fazla olan gelişmiş uzak merkezlere ve yakın merkezlere şeklinde olduğu söylenebilir.
Dış göç eğilimine karşın, Şanlıurfa'dan dışa göç eğilimi son 15-20 yıl süresince sürekli düşüş göstermiştir. Buna karşın, bölge kentlerine olan göç; nüfus yığılmasına sebep olmaktadır.
Araştırma sahasına, göç ederek gelenlerin çoğu iş imkanının artmış olduğunu belirtmişlerdir (%73,3). İş kurduğu için gelenlerde de artış vardır (%6,7) Bu durum, GAP'ın ve Şanlıurfa ilinin iş cazibesi bakımından önemli olmaya başladığını gösterdiği gibi gelecekte de önemli olacağının işaretlerindendir.
Sahada 1995 yılından itibaren, Atatürk Barajı'ndan sulamanın başlaması ile beraber, önceleri Türkiye'nin diğer bölgelerine çalışmaya giden insanların geriye dönmeye başlamış olmasına karşın, bu "tersine göç" nüfusun artış hızını etkiyecek kadar yüksek değildir. Çünkü, göç hareketinin etkileri kısa sürelerde görülmez. Araştırma sahasında yaşayan insanlar, daha önceleri, Adana ve Çukurova gibi yerlere çalışmaya gitmişlerdir. 1995'te GAP'ın devreye girmesi ise, henüz yeni sayılabilecek bir olaydır. Bunun "tersine göç"gibi sosyal boyuttaki olaylara geç tesir etmesi de gayet doğaldır. Bölge dışına göç eden insanlar göç ettikleri yerlerde ekonomik faaliyetlerini sürdürdüğü gibi buralardan genellikle geriye dönmek istemezler. Çünkü, geriye döndükleri zaman tekrar geldikleri yerlere uyum sağlamaları da geç olacak ve buna bağlı olarak da kurulu düzenleri bozulacaktır. Türkiye'de son yıllarda yaşanan, ülke genelindeki ekonomik çıkmazın da tersine göçe olumsuz etkisi olduğu söylenebilir. Bu sebeple, son yıllarda artması beklenen tersinegöç, yukarıda belirtilen nedenlerle az gerçekleşmiştir. Tersine göç olgusunun az da olsa başlamış olması, GAP'ın çekici özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Yukarıda ortaya koymuş olduğumuz görüş, bazı araştırmacılar tarafından da desteklenmektedir. GAP entegre bölgesel kalkınma projesi gerçekleştiğinde, Güneydoğu Anadolu, göç veren değil, yüksek oranda göçlerin yöneldiği bir bölge olacaktır. Gaziantep ve Şanlıurfa bölgenin en büyük ve Türkiye'nin sayılı metropolleri arasına girecektir (H. Doğanay, 1997: 448). Gökçe'de bu görüşü destekleyerek (1996: 265), 2005 Hedef Yılı'nda, bölgesel istihdamın 1985 yılına göre % 251 oranında artış kaydedeceğini, buna karşılık, nüfus artış oranının ise % 240 olacağını belirtmiştir. Görüldüğü gibi, 2005 Hedef Yılı'nda bir istihdam fazlalığı dikkati çekmektedir. Bu istihdam fazlalığının bölge dışında çalışan nüfusu bölgeye çekme gücü vardır.
Yukarıdaki araştırmacıları Özer'de destekleyerek (1997: 161), GAP ile birlikte bölgenin önemli oranda göç alacağını ve bu göçün en büyüğünün projenin başları ile (1990) sonları yani ürünlerin verileceği dönem (2010) olacağını belirtmiştir. Ayrıca, GAP bölgesine proje ile birlikte ve projeden sonra genellikle Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu'dan göç geleceğini vurgulamıştır.

Görüldüğü gibi, GAP'ın tamamlanmasıyla birlikte sadece daha önce araştırma sahasından Türkiye'nin diğer bölgelerine göç eden insanlar sahaya göç etmeyecek, buna ilave olarak Ülkenin diğer bazı bölgelerinden de araştırma sahasına göç hareketi gerçekleşecektir. Çünkü, GAP tamamlandığında sahaya göç verme ihtimali olabilecek bölgelerde istihdam sorun olmaya devam ederken, GAP bölgesinde istihdam fazlalığı olacaktır. Bu da, sahaya diğer bölgelerden göç hareketinin gerçekleşmesi için yeterli bir nedendir.
Araştırma sahasında "geni aile tipi"nde olan ailelerden işini ve kazancını ayıran bireyler daha sonra "çekirdek aile" kurarak toplumsal manada yaşamlarını önceki geniş ailelerinden ayrı olarak devam ettirirler. Bu durum, göçe sebep olabilmektedir. Şöyle ki; evini ayırarak yeniden çekirdek aile oluşturan bireyler bazen bulunduğu yerden iş bulmak için ayrılarak göç ederler.

İç Göç
Günümüzde, insanlar daha rahat ortamlarda yaşamak istemektedirler. Bu istek aynı zamanda göç nedenlerinin en önemlilerindendir. Göç çoğunlukla, insanların bölgeleri dışındaki sanayileşmiş büyük şehirlere olurken, bazen kendi yaşadıkları kırsal alanların bağlı bulundukları il ve ilçe merkezlerine de olabilmektedir. Hatta, bazı insanlar yurt dışına bile göç ederler. Araştırma sahasında, son zamanlara gelinceye kadar ciddi düzeyde bir göç olayı söz konusu idi. Ancak, sulamalı tarıma geçilmesi nedeniyle böyle bir hareketlilik ortadan kalkmaya hatta tersine dönmeye başlamıştır. Bu tersine durum, yani "tersine göç" çok önemli oranlarda olmamakla birlikte böyle bir eğilimden söz edilebilir. Şanlıurfa ilinde göç 1990'lı yıllar ve öncesinde negatif iken; 1990'lı yıllarda durmaya günümüzde ise tersine dönmeye başlamıştır.
Araştırma sahasında yurt içine göç; "il içi" ve "il dışı" olarak iki şekilde değerlendirilebilir. Ankete katılan hane halkı reislerinden il dışına göç eden hane bireylerinin olduğunu belirtenler önemli bir oran oluşturmaktadır. Hane halkı reislerinden önemli bir kısmı, haneden herhangi bir bireyin yurt içine göçtüğünü belirtmişlerdir. Göç eden hane halkı bireylerinin önemli bir kısmı (%45,5) Adana'yı tercih etmiştir. İl dışına göç edenlerin çoğunluğu ise çevre illeri tercih etmişlerdir (%55,8). Geriye kalanların önemli bir kısmı, Şanlıurfa Merkez İlçe'ye göç ederken (%23,9), arta kalanlar ise uzaktaki illere göçmüşlerdir.

Sulamalı tarım henüz ildeki iş isteğine yeterince cevap veremediği için Şanlıurfa'da hala il dışına göç vardır. Sulamalı tarıma 1995'te geçildiği düşünülürse bu durum oldukça doğaldır. Göç gibi toplumsal olayların sonuçlarının ortaya çıkması uzun sürebilir.
Hane halkı reislerinden ülke içinden göç ederek geldiğini belirtenler %3,2 orandadır. Bu da, GAP'ın bir çekim gücü oluşturmaya başladığını göstermektedir. Ülke içinden göç ederek gelenlerin çoğunluğu Adana (%38,5) ve Gaziantep'ten gelmiştir (%30,8). Şanlıurfa'dan göç ederek geldiğini belirtenler de önemli bir orandadır (%15,4), (Tablo 9). Daha önceleri tarımda ve değişik işlerde çalışmak amacıyla Adana ve Gaziantep'e çalışmaya giden ailelerin geriye dönmeye başlamış olması iç göç içerisinde değerlendirilebilir.
Toplam hane halkı reislerinin Şanlıurfa il merkezinden Şanlıurfa'nın değişik köylerine göçtüğünü belirtmesi dikkat çekicidir. Çok ciddi bir oranda olmamakla beraber Şanlıurfa'da "kentten köye göç" olgusu başlamıştır. Bunun da başlıca sebebi, ilde sulamalı tarıma geçilmesi ile sulamalı tarım arazilerinde işgücüne ihtiyaç doğmasıdır. Bu durum, aynı zamanda GAP'ın sonuçlarının alınmaya başlandığının da bir göstergesidir.

Araştırma sahasında "kırdan kente" göçün en önemli sebepleri şunlardır:
- Kırsal alanlarda yeterli iş imkanın olmaması,
- Miras yoluyla arazilerin bölünmesi veya çiftçilikle geçinen ailelerin toprak sahibi olamamaları,
- GAP kapsamında yer alan Atatürk, Birecik ve Hacı Hıdır Barajı'nın göl aynası altında kalan yerleşmelerdeki insanların kente göç etmesi en belirgin nedenlerdendir.
- Kırdan kente göçün bir başka sebebi de; kırsal kesimde doğurganlık oranın fazla olması dolayısıyla aşırı nüfus artışıdır.
Zorunlu Göç Araştırma sahasında, GAP ile gerçekleştirilen baraj gölü aynasının altında kalan yerleşmelerden başka yörelere önemli miktarda göç yaşanmıştır. Ayrıca, kan davası ve terör zorunlulukları dahilinde de "zorunlu göç" olayı mevcuttur. Sahada zorunlu göç olayı, özellikle Atatürk, Birecik ve Hacı Hıdır barajlarının göl aynalarında kalan yerleşme yerlerinde yaşayan insanların göçmek zorunda kalması durumu ile daha da önem kazanmıştır (Tablo 10). Gerek araştırma sahasında, gerekse GAP Bölgesi'nde baraj göl aynalarının suları altında arazileri ya da ev ve dükkanları kalan insanların bu mülklerinin kamulaştırılması ve bu insanların yeniden yerleştirilmeleri birbirinden ayrılmayan konulardır. Sahada kamulaştırma ve yeniden yerleştirme sorunlu olmuştur. Bu sorun, ekonomik olduğu kadar sosyolojik ve psikolojiktir. Bu sebeple, üzerinde özenle durulması gereken bir konu olup, hala devam eden bir problemdir.

Yeniden yerleştirme zorunlu göçün bir çeşidi olarak tanımlanabilir. Araştırma sahasında, devlet tarafından oluşturulan tesisler sebebiyle kamulaştırmadan etkilenenlerin iskanı 2510 sayılı İskan Kanunun Ek-10 Maddesine göre isteğe bağlı olarak yapılmıştır. Vatandaş devlet eliyle iskan istemediği takdirde kamulaştırma bedellerini alabildikleri gibi, diledikleri şekilde kullanmak için serbest bırakılmışlardır. İnsanların zorunlu olarak yeniden iskana tabi tutulmaları, hiçte istenecek bir durum değildir. Bu sebeple de
birtakım sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunlar bazen gerçek olurken bazen de spekülatif olmaktadır.

Sahada zorunlu göçe etki eden en önemli faktörlerden birisi PKK adlı yasadışı terörist örgütün ortaya koymuş olduğu terörist faaliyetlerle ortaya çıkan güvenlik sorunudur. PKK'nın bölgede göstermiş olduğu faaliyetlerden canını kurtarmak isteyen insanlar özellikle kırsal kesimden kent alanlarına göç etmişlerdir. Bu durum, son 5-6 yıldır bu örgütün faaliyetlerinin durdurulması ile oldukça az bir düzeye indirgenmiştir. PKK, sahada fazla etkili olmamakla beraber, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinin bazı illerinde daha etkili olmuştur. Güvenlik sorunu, gerek Şanlıurfa'da, gerekse bölgedeki diğer illerden Şanlıurfa merkezine göç olaylarının yaşanmasına sebep olmuştur.

Göçün Sonuçları
Göç olgusu genellikle olumsuz olup, göç veren yeri olumlu ya da olumsuz etkilediği gibi göç alan yeri de aynı şekilde etkilemektedir. Bu sonuçları göçveren yerler ve göç alan yerler için ayırarak ele almak mümkündür.
Göç veren yerler için;
- Öncelikli olumsuzluğa sahip olan iş gücü göçüdür. İş gücü göçü o yerin iş yapma ve ürün üretme becerisinin azalması ya da yok olması demektir.
- Sermaye göçü ise, göç veren yeri sermaye açısından olumsuz etkileyerek, bu yerdeki toplam sermaye miktarını azaltır.
- Beyin göçü bir diğer olumsuz etki olup, belki de en olumsuzudur.
Çünkü, göç veren yerin beyin kadrosunun azalması demektir. Bu da, bir yerin gelişimi için en gerekli olan unsurunun yok olması manasını taşır.
- Göçün uzun vadeli etkisine bakıldığında, göç eden nüfus daha önce yaşadığı yere dönerse göçtüğü yerde kazanmış olduğu sermayeyi göç etmeden önceki yere taşıyabilmektedir. Bu yönüyle ortaya çıkan döngüsel durum, göç veren yerler için ancak uzun vadeli olarak, bir yarar sağlamaktadır. 1990'dan önceki yıllarda il dışına göçmüş olan nüfus, 1995'li yıllarda artık Şanlıurfa'ya göçmeye başlamıştır. Tersine göç eden bu nüfus daha önce göçmüş olduğu Adana, Mersin ve diğer bazı şehirlerde kazanmış oldukları bilgi, beceri ve sermayelerini il için kullanmaktadırlar. Araştırma sahasında, pamuk yetiştiriciliğinin fazla yapılma sebeplerinden birisi, yukarıda belirtilen bölgelerden, tersine göçle gelen nüfusun pamuk tarımını bilmesi ve yapmak istemesiyle az da olsa alakalıdır. Suruç ilçesindeki çiftçilerin önemli bir kısmı daha önce Mersin ve Adana'da pamuk işçiliğinde, özellikle pamuk sulamasında çalışmıştırlar. Bu sebeple, göçe katılan çiftçilerden, pamuk yetiştiriciliği konusunda diğer çiftçiler yararlanmaktadırlar.
Göçün, göç alan yerler içinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Göç alan yerlere olan olumsuz etkileri şunlardır:
- Yerel yönetim boyutunda oldukça önemlidir. Göç ederek gelen insanların barınması, sosyal ve kültürel manada bir takım hizmetleri alması için en fazla iş yerel yönetimlere düşmektedir. Bir yere göç edilmesi eğer göç patlaması şeklinde ise bu durum çok daha ciddidir.
- Göç eden nüfusun göç ettikleri yere sosyal ve kültürel boyutta uyum sağlaması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir problemdir. Bu durumda bir Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) Şanlıurfa'daki Göçe Etkisi çok yerel yönetim çaba gösterse de yeterli olamamakta ve göç eden nüfusun bir takım sosyal ve psikolojik problemi ortaya çıkmaktadır. Doğrudan insanların ruh sağlığı ile alakalı olması dolayısıyla göç olgusu içerisinde belki de en önemli olumsuzluk budur. Göç olgusu, gerek nedensel açıdan gerekse sonuç açısından daha çok ekonomik bir boyut taşımaktadır. Bundan dolayı da göç olgusunun olumsuzluğunu ortadan kaldırmak için göç eden insanların bulundukları yerlerde değerlendirilmesi göç probleminin çözümü için en kısa ve en ekonomik yoldur.
Göç alan yerler için göçün olumlu etkileri: Göç ederek gelen nüfusun beceri düzeyleri göç ettiği yeri olumlu etkiler. Göç eden nüfusun sermaye olanakları da gittiği yerde kullanılmaktadır. Dolayısıyla, göç eden insanların sahip olduğu bütün olumlu imkanlar göç ettiği yerde kullanılmakta ve buna bağlı olarak, göç veren yer kısa süre içerisinde bu nüfusun olumlu yönlerinden yararlanamamaktadır.

SONUÇ
Araştırma sahasında göçün en önemli sebebi istihdam sorunudur. Daha iyi yaşam isteği, toprak mülkiyetinin olmaması ya da az olması, eğitim ve kan davası diğer göç nedenleridir. İtici faktörler nedeniyle 1990'lı yıllara kadar Şanlıurfa'dan ülkenin bazı bölgelerine önemli miktarda göç yaşanmıştır.
Ülkenin farklı bölgelerine göç eden insanlar, 1995'te Atatürk Barajı'ndan sulamanın başlaması ile ortaya çıkan istihdam olanakları nedeniyle geriye dönmeye başlamışlardır. Bu "tersine göç", ilde son on yılda en önemli insan hareketi olmuştur. Önceleri göç hareketi, daha çok araştırma sahasından Türkiye'nin diğer illerine doğru görülürken, günümüzde GAP'ın faaliyete geçmesine bağlı olarak, çevre illerden araştırma sahasına olmaktadır.
Araştırma sahasında kırsal kesim son zamanlarda, sulamalı tarım ile birlikte kentsel alanlara kıyasla daha fazla istihdam olanağı sağlamaktadır. Bu istihdam olanağı çoğunlukla tarımsal faaliyetlerde olmaktadır. Bu sebeple, sahada 1995 yılından itibaren özellikle Şanlıurfa'nın merkezinden Merkez İlçe'nin köylerine ve baraj sulamasının başladığı ova köylerine doğru "kentten köye göç" başlamıştır.
"Zorunlu göç" içerisinde yer alan kamulaştırmaya dayalı yeniden yerleştirme hem sosyo-ekonomik hem de psikolojik bir olaydır. Yeniden yerleştirme çalışmalarına bu açılardan yaklaşılarak, bu durumdan etkilenenlere en uygun ortamlar hazırlanmalıdır.
Şanlıurfa'da "yarı-göçebe" toplulukların mevsimlik devinimi uzun yıllardan beri var olan bir mevsimlik göç olayı olup, ilde Karacadağ ve Tektek dağlarında az da olsa devam etmektedir. Ayrıca, pamuk işinde çalışmak için Şanlıurfa'ya pamuk çapalama ve toplama mevsiminde çevre illerden gelen işçi göçü de mevsimlik göç içerisinde değerlendirilebilir. Araştırma sahsında, göçün olumsuz tarafı "iş gücü, sermaye ve beyin göçü"dür. Göçün olumlu sonuçları ise uzun vade de gerçekleşmekte olup, "sermaye ve kalifiye iş gücü" şeklindedir. http://www.menacam.com/hotdot.gif


Misafir 26 Kasım 2010 15:35

kuşlar
 
Her gün kuş sesleri ile uyanıyordum. Bir gün uyandığımda kuş seslerini duyamadım. Kuşlar neden bu bölgeyi terk etmiş olabilir?


Misafir 7 Mart 2011 20:20

kuşların göç nedenleri acil lazım


Misafir 20 Mart 2011 19:21

göç
 
Mevsimlik Göç:Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.
Ürüne göre bir göç rotası çizen mevsimlik işçiler çocuklarıyla beraber her yıl kilometrelerce yol kat ediyor. Baharın gelmesiyle birlikte çocuklarıyla Doğu ve Güneydoğu`dan Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesi`ne soğan, pamuk, çay ve fındık toplamaya giden ailelerin çocukları da aylarca evlerinden uzakta ve zor hayat şartlarında çalışıyor. Ortalama 6 ay süren mevsimlik göç, en çok okullarından ayrılmak zorunda kalan çocukları etkiliyor. Yaşanan göçle birlikte eğitimlerinden de mahrum kalan çocuklar karne sevinci de yaşayamıyor. Güneydoğu`da yoğun yaşanan göçü önlemek ya da geciktirebilmek için kaymakamlıklar ve Milli Eğitim müdürlüklerince kampanyalar düzenleniyor, projeler hazırlanıyor. Bismil ilçesine de vekaleten bakan Çınar Kaymakamı Hasan Tanrıseven, Diyarbakır`da mevsimlik işçi göçünün en çok yaşandığı ilçelerin Çınar ve Bismil olduğunu söyledi. Kaymakamlık olarak bu göçün önlenmesi veya geciktirilmesi yönünde çalışma yürüttüklerini, Bismil`de 150, Çınar`da da 50 öğrenciye yardım ettiklerini kaydeden Tanrıseven, "Ekonomik nedenlerden dolayı birçok aile bırakacakları yer olmadığı için çocuklarını da beraberinde götürüyor." dedi.
Karne alamadan tarlaya gidiyorlar


Misafir 22 Ekim 2011 14:40

mevsimlik göç
 
Mevsimlik Göç:Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.
Ürüne göre bir göç rotası çizen mevsimlik işçiler çocuklarıyla beraber her yıl kilometrelerce yol kat ediyor. Baharın gelmesiyle birlikte çocuklarıyla Doğu ve Güneydoğu`dan Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesi`ne soğan, pamuk, çay ve fındık toplamaya giden ailelerin çocukları da aylarca evlerinden uzakta ve zor hayat şartlarında çalışıyor. Ortalama 6 ay süren mevsimlik göç, en çok okullarından ayrılmak zorunda kalan çocukları etkiliyor. Yaşanan göçle birlikte eğitimlerinden de mahrum kalan çocuklar karne sevinci de yaşayamıyor. Güneydoğu`da yoğun yaşanan göçü önlemek ya da geciktirebilmek için kaymakamlıklar ve Milli Eğitim müdürlüklerince kampanyalar düzenleniyor, projeler hazırlanıyor. Bismil ilçesine de vekaleten bakan Çınar Kaymakamı Hasan Tanrıseven, Diyarbakır`da mevsimlik işçi göçünün en çok yaşandığı ilçelerin Çınar ve Bismil olduğunu söyledi. Kaymakamlık olarak bu göçün önlenmesi veya geciktirilmesi yönünde çalışma yürüttüklerini, Bismil`de 150, Çınar`da da 50 öğrenciye yardım ettiklerini kaydeden Tanrıseven, "Ekonomik nedenlerden dolayı birçok aile bırakacakları yer olmadığı için çocuklarını da beraberinde götürüyor." dedi.
Karne alamadan tarlaya gidiyorlar
Alıntı

Kaynak: Mevsimlik göçlerin sebebi ve sonuçları nelerdir?


Misafir 15 Aralık 2011 15:29

GöÇ
 
Göçün Sonuçları
GGöçün Sonuçları
Göç olgusu genellikle olumsuz olup, göç veren yeri olumlu ya da olumsuz etkilediği gibi göç alan yeri de aynı şekilde etkilemektedir. Bu sonuçları göçveren yerler ve göç alan yerler için ayırarak ele almak mümkündür.
Göç veren yerler için;
- Öncelikli olumsuzluğa sahip olan iş gücü göçüdür. İş gücü göçü o yerin iş yapma ve ürün üretme becerisinin azalması ya da yok olması demektir.
- Sermaye göçü ise, göç veren yeri sermaye açısından olumsuz etkileyerek, bu yerdeki toplam sermaye miktarını azaltır.
- Beyin göçü bir diğer olumsuz etki olup, belki de en olumsuzudur.
Çünkü, göç veren yerin beyin kadrosunun azalması demektir. Bu da, bir yerin gelişimi için en gerekli olan unsurunun yok olması manasını taşır.
- Göçün uzun vadeli etkisine bakıldığında, göç eden nüfus daha önce yaşadığı yere dönerse göçtüğü yerde kazanmış olduğu sermayeyi göç etmeden önceki yere taşıyabilmektedir. Bu yönüyle ortaya çıkan döngüsel durum, göç veren yerler için ancak uzun vadeli olarak, bir yarar sağlamaktadır. 1990'dan önceki yıllarda il dışına göçmüş olan nüfus, 1995'li yıllarda artık Şanlıurfa'ya göçmeye başlamıştır. Tersine göç eden bu nüfus daha önce göçmüş olduğu Adana, Mersin ve diğer bazı şehirlerde kazanmış oldukları bilgi, beceri ve sermayelerini il için kullanmaktadırlar. Araştırma sahasında, pamuk yetiştiriciliğinin fazla yapılma sebeplerinden birisi, yukarıda belirtilen bölgelerden, tersine göçle gelen nüfusun pamuk tarımını bilmesi ve yapmak istemesiyle az da olsa alakalıdır. Suruç ilçesindeki çiftçilerin önemli bir kısmı daha önce Mersin ve Adana'da pamuk işçiliğinde, özellikle pamuk sulamasında çalışmıştırlar. Bu sebeple, göçe katılan çiftçilerden, pamuk yetiştiriciliği konusunda diğer çiftçiler yararlanmaktadırlar.
Göçün, göç alan yerler içinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Göç alan yerlere olan olumsuz etkileri şunlardır:
- Yerel yönetim boyutunda oldukça önemlidir. Göç ederek gelen insanların barınması, sosyal ve kültürel manada bir takım hizmetleri alması için en fazla iş yerel yönetimlere düşmektedir. Bir yere göç edilmesi eğer göç patlaması şeklinde ise bu durum çok daha ciddidir.
- Göç eden nüfusun göç ettikleri yere sosyal ve kültürel boyutta uyum sağlaması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir problemdir. Bu durumda bir Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) Şanlıurfa'daki Göçe Etkisi çok yerel yönetim çaba gösterse de yeterli olamamakta ve göç eden nüfusun bir takım sosyal ve psikolojik problemi ortaya çıkmaktadır. Doğrudan insanların ruh sağlığı ile alakalı olması dolayısıyla göç olgusu içerisinde belki de en önemli olumsuzluk budur. Göç olgusu, gerek nedensel açıdan gerekse sonuç açısından daha çok ekonomik bir boyut taşımaktadır. Bundan dolayı da göç olgusunun olumsuzluğunu ortadan kaldırmak için göç eden insanların bulundukları yerlerde değerlendirilmesi göç probleminin çözümü için en kısa ve en ekonomik yoldur.
Göç alan yerler için göçün olumlu etkileri: Göç ederek gelen nüfusun beceri düzeyleri göç ettiği yeri olumlu etkiler. Göç eden nüfusun sermaye olanakları da gittiği yerde kullanılmaktadır. Dolayısıyla, göç eden insanların sahip olduğu bütün olumlu imkanlar göç ettiği yerde kullanılmakta ve buna bağlı olarak, göç veren yer kısa süre içerisinde bu nüfusun olumlu yönlerinden yararlanamamaktadır.

SONUÇ
Araştırma sahasında göçün en önemli sebebi istihdam sorunudur. Daha iyi yaşam isteği, toprak mülkiyetinin olmaması ya da az olması, eğitim ve kan davası diğer göç nedenleridir. İtici faktörler nedeniyle 1990'lı yıllara kadar Şanlıurfa'dan ülkenin bazı bölgelerine önemli miktarda göç yaşanmıştır.
Ülkenin farklı bölgelerine göç eden insanlar, 1995'te Atatürk Barajı'ndan sulamanın başlaması ile ortaya çıkan istihdam olanakları nedeniyle geriye dönmeye başlamışlardır. Bu "tersine göç", ilde son on yılda en önemli insan hareketi olmuştur. Önceleri göç hareketi, daha çok araştırma sahasından Türkiye'nin diğer illerine doğru görülürken, günümüzde GAP'ın faaliyete geçmesine bağlı olarak, çevre illerden araştırma sahasına olmaktadır.
Araştırma sahasında kırsal kesim son zamanlarda, sulamalı tarım ile birlikte kentsel alanlara kıyasla daha fazla istihdam olanağı sağlamaktadır. Bu istihdam olanağı çoğunlukla tarımsal faaliyetlerde olmaktadır. Bu sebeple, sahada 1995 yılından itibaren özellikle Şanlıurfa'nın merkezinden Merkez İlçe'nin köylerine ve baraj sulamasının başladığı ova köylerine doğru "kentten köye göç" başlamıştır.
"Zorunlu göç" içerisinde yer alan kamulaştırmaya dayalı yeniden yerleştirme hem sosyo-ekonomik hem de psikolojik bir olaydır. Yeniden yerleştirme çalışmalarına bu açılardan yaklaşılarak, bu durumdan etkilenenlere en uygun ortamlar hazırlanmalıdır.
Şanlıurfa'da "yarı-göçebe" toplulukların mevsimlik devinimi uzun yıllardan beri var olan bir mevsimlik göç olayı olup, ilde Karacadağ ve Tektek dağlarında az da olsa devam etmektedir. Ayrıca, pamuk işinde çalışmak için Şanlıurfa'ya pamuk çapalama ve toplama mevsiminde çevre illerden gelen işçi göçü de mevsimlik göç içerisinde değerlendirilebilir. Araştırma sahsında, göçün olumsuz tarafı "iş gücü, sermaye ve beyin göçü"dür. Göçün olumlu sonuçları ise uzun vade de gerçekleşmekte olup, "sermaye ve kalifiye iş gücü" şeklindedir.


Kaynak: Mevsimlik göçlerin sebebi ve sonuçları nelerdir?
Göç veren yerler için;
- Öncelikli olumsuzluğa sahip olan iş gücü göçüdür. İş gücü göçü o yerin iş yapma ve ürün üretme becerisinin azalması ya da yok olması demektir.
- Sermaye göçü ise, göç veren yeri sermaye açısından olumsuz etkileyerek, bu yerdeki toplam sermaye miktarını azaltır.
- Beyin göçü bir diğer olumsuz etki olup, belki de en olumsuzudur.
Çünkü, göç veren yerin beyin kadrosunun azalması demektir. Bu da, bir yerin gelişimi için en gerekli olan unsurunun yok olması manasını taşır.
- Göçün uzun vadeli etkisine bakıldığında, göç eden nüfus daha önce yaşadığı yere dönerse göçtüğü yerde kazanmış olduğu sermayeyi göç etmeden önceki yere taşıyabilmektedir. Bu yönüyle ortaya çıkan döngüsel durum, göç veren yerler için ancak uzun vadeli olarak, bir yarar sağlamaktadır. 1990'dan önceki yıllarda il dışına göçmüş olan nüfus, 1995'li yıllarda artık Şanlıurfa'ya göçmeye başlamıştır. Tersine göç eden bu nüfus daha önce göçmüş olduğu Adana, Mersin ve diğer bazı şehirlerde kazanmış oldukları bilgi, beceri ve sermayelerini il için kullanmaktadırlar. Araştırma sahasında, pamuk yetiştiriciliğinin fazla yapılma sebeplerinden birisi, yukarıda belirtilen bölgelerden, tersine göçle gelen nüfusun pamuk tarımını bilmesi ve yapmak istemesiyle az da olsa alakalıdır. Suruç ilçesindeki çiftçilerin önemli bir kısmı daha önce Mersin ve Adana'da pamuk işçiliğinde, özellikle pamuk sulamasında çalışmıştırlar. Bu sebeple, göçe katılan çiftçilerden, pamuk yetiştiriciliği konusunda diğer çiftçiler yararlanmaktadırlar.
Göçün, göç alan yerler içinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Göç alan yerlere olan olumsuz etkileri şunlardır:
- Yerel yönetim boyutunda oldukça önemlidir. Göç ederek gelen insanların barınması, sosyal ve kültürel manada bir takım hizmetleri alması için en fazla iş yerel yönetimlere düşmektedir. Bir yere göç edilmesi eğer göç patlaması şeklinde ise bu durum çok daha ciddidir.
- Göç eden nüfusun göç ettikleri yere sosyal ve kültürel boyutta uyum sağlaması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir problemdir. Bu durumda bir Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) Şanlıurfa'daki Göçe Etkisi çok yerel yönetim çaba gösterse de yeterli olamamakta ve göç eden nüfusun bir takım sosyal ve psikolojik problemi ortaya çıkmaktadır. Doğrudan insanların ruh sağlığı ile alakalı olması dolayısıyla göç olgusu içerisinde belki de en önemli olumsuzluk budur. Göç olgusu, gerek nedensel açıdan gerekse sonuç açısından daha çok ekonomik bir boyut taşımaktadır. Bundan dolayı da göç olgusunun olumsuzluğunu ortadan kaldırmak için göç eden insanların bulundukları yerlerde değerlendirilmesi göç probleminin çözümü için en kısa ve en ekonomik yoldur.
Göç alan yerler için göçün olumlu etkileri: Göç ederek gelen nüfusun beceri düzeyleri göç ettiği yeri olumlu etkiler. Göç eden nüfusun sermaye olanakları da gittiği yerde kullanılmaktadır. Dolayısıyla, göç eden insanların sahip olduğu bütün olumlu imkanlar göç ettiği yerde kullanılmakta ve buna bağlı olarak, göç veren yer kısa süre içerisinde bu nüfusun olumlu yönlerinden yararlanamamaktadır.

SONUÇ
Araştırma sahasında göçün en önemli sebebi istihdam sorunudur. Daha iyi yaşam isteği, toprak mülkiyetinin olmaması ya da az olması, eğitim ve kan davası diğer göç nedenleridir. İtici faktörler nedeniyle 1990'lı yıllara kadar Şanlıurfa'dan ülkenin bazı bölgelerine önemli miktarda göç yaşanmıştır.
Ülkenin farklı bölgelerine göç eden insanlar, 1995'te Atatürk Barajı'ndan sulamanın başlaması ile ortaya çıkan istihdam olanakları nedeniyle geriye dönmeye başlamışlardır. Bu "tersine göç", ilde son on yılda en önemli insan hareketi olmuştur. Önceleri göç hareketi, daha çok araştırma sahasından Türkiye'nin diğer illerine doğru görülürken, günümüzde GAP'ın faaliyete geçmesine bağlı olarak, çevre illerden araştırma sahasına olmaktadır.
Araştırma sahasında kırsal kesim son zamanlarda, sulamalı tarım ile birlikte kentsel alanlara kıyasla daha fazla istihdam olanağı sağlamaktadır. Bu istihdam olanağı çoğunlukla tarımsal faaliyetlerde olmaktadır. Bu sebeple, sahada 1995 yılından itibaren özellikle Şanlıurfa'nın merkezinden Merkez İlçe'nin köylerine ve baraj sulamasının başladığı ova köylerine doğru "kentten köye göç" başlamıştır.
"Zorunlu göç" içerisinde yer alan kamulaştırmaya dayalı yeniden yerleştirme hem sosyo-ekonomik hem de psikolojik bir olaydır. Yeniden yerleştirme çalışmalarına bu açılardan yaklaşılarak, bu durumdan etkilenenlere en uygun ortamlar hazırlanmalıdır.
Şanlıurfa'da "yarı-göçebe" toplulukların mevsimlik devinimi uzun yıllardan beri var olan bir mevsimlik göç olayı olup, ilde Karacadağ ve Tektek dağlarında az da olsa devam etmektedir. Ayrıca, pamuk işinde çalışmak için Şanlıurfa'ya pamuk çapalama ve toplama mevsiminde çevre illerden gelen işçi göçü de mevsimlik göç içerisinde değerlendirilebilir. Araştırma sahsında, göçün olumsuz tarafı "iş gücü, sermaye ve beyin göçü"dür. Göçün olumlu sonuçları ise uzun vade de gerçekleşmekte olup, "sermaye ve kalifiye iş gücü" şeklindedir.


Kaynak: Mevsimlik göçlerin sebebi ve sonuçları nelerdir?


Misafir 12 Aralık 2012 17:21

İç göçler 1950 'den sonra Ulaşımın gelişmesi ve sanayileşme ile artış göstermiştir.
İç Göçün (Köyden Kente) Sebepleri

1. Hızlı nüfus artışı,
2. Tarım alanlarının miras yoluyla küçük parçalara ayrılması,
3. Tarımda makineleşme ile işsizliğin oluşması (bu genelleme Karadeniz bölgesi için geçerliliğini yitirir.).
4. Eğitim hizmetleri, alt yapı hizmetlerinin yetersizliği,
5. Kan davaları ve terör.
6. İklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri.
7. Sağlık hizmetlerinin yetersizliği (en az etkili).
8. İş imkanlarının sınırlı olması.
9. Kentlerde sanayinin gelişmiş olması.
Köyden Kente Göçün Sonuçları
1. Nüfusun dağılışında dengesizlik olur.
2.Yatırımların dağılışında dengesizlik olur.
3. İşsizlik ortaya çıkar.
4.Konut sıkıntısı olur. Sonuçta gecekondulaşma olur.
5.Sanayi tesisleri (fabrikalar) kent içinde kalır.
6. Çevre sorunları artar.
7.Trafik, eğitim-sağlık problemleri olur.
8.Alt yapı hizmetlerinin götürülmesi zorlaşır.
9.Kültür çatışması olur.
10.Kırsal kesimdeki yatırımlarda verimsizlik olur.
Köyden Kente Göçü Önlemek İçin
1.Sulamalı tarım yaygınlaştırılmalı,
2.Modern tarım yöntemleri yaygınlaştırılmalı.
3.Besi ve ahır hayvancılığı geliştirilmeli.
4.Eğitim -sağlık hizmetleri geliştirilmeli.
5.Tarıma dayalı sanayi kolları kırsal kesime kaydırılmalı
6.Alt yapı hizmetleri geliştirilmeli (yol ,su, elektrik, haberleşme).

GÖÇ

Waugh'a göre (1990: 301) "göç, devinim ve insanın yerleşme yerinde, bazı dönemlerde, kalıcı değişimidir. Göçler itici ve çekici faktörlerin etkileri ile ortaya çıkmaktadır. İtici faktörler, insanları mevcut yerleşmelerinden hoşnutsuz eden baskılar nedeniyle uzaklaştırırken, çekici faktörler insanların yeni bir yerleşmesine etki eder". Göç, kısaca, insanların yaşadıkları yerleri
herhangi bir amaçla uzun veya kısa süreli olarak değiştirmesi olayıdır.
Göçün Sebepleri
Göç hareketinin çok sayıda sebebi bulunmaktadır. İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için ekonomik anlamda, içinde bulundukları devre göre, belirli standartlarda olanaklara sahip olmaları gerekmektedir. İnsanlar yaşamak için öncelikle fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olup, bunun için belirli bir gelire ihtiyaç duyarlar. Bu amaca yönelik insanlar, bir işte çalışarak kendisinin ve bakmak zorunda olduğu kişilerin geçimini sağlamaktadırlar. İnsanlar bulundukları ortamlarda iş bulamıyor ve geçimlerini sağlayamıyorlarsa iş bulabilecekleri bir yere göçmek zorundadırlar. Bu nedenle de araştırma sahasında, göçün en önemli sebebi, iş bulmak amacını taşımaktadır (%78,1). GAP'ın faaliyete geçmeye başlaması ile beraber, bu neden ortadan kalkmaya başlamıştır Yukarıda değinilen göçün nedenlerini Gökçe'de (1996: 264) destekleyerek, 1981 verilerine göre %40 olan topraksız çiftçi ailelerinin oranının 1993'e gelindiğinde de aynı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, bu durumun topraktan yeterli geçim sağlayamama, kentlere kitlesel göç ve işsizlik sorununu da beraberinde getirdiğini vurgulamıştır. Araştırma sahasında göç olayının sebeplerinden bir diğeri "kan davası"dır. Kan davasının göç nedeni olması (%2,1), sahada kan davası olaylarının hala devam ettiğini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu çağdışı olayın hala yaşanıyor olması sahadaki insanların geleneksel etkilerinden kopamıyor olmasının bir göstergesi olması yanında, eğitim, ekonomik ve kültürel anlamdaki bazı eksikliklerin etkili olduğu söylenebilir. F. Doğanay
(1997: 21-22), Harran'da 1970'li yıllarda, bazı aileler arasında kan davasının olduğuna dikkat çekerek, bunun ailelerde huzursuzluk ve güvensizlik nedeni olduğunu belirtmiştir.
Araştırma sahasında, ankete katılan hane halkı reislerinden köyden "göçmek isteyenlerin" oranı azımsanmayacak kadar çoktur (%25,4), Ancak, bu sadece bir istek olup, kesinleşmiş bir olay değildir. Köyden göçmek istemeyenler ise çoğunluğu oluşturmaktadırlar (%74,6). Bu da, göçün durmaya başladığının göstergelerinden kabul edilebilir.
Ankete katılan hane halkı reislerinden yurt içine göçmek isteyenlerin önemli bir kısmı; Adana (%34,9) ve İstanbul'u (%21,7) tercih etmişlerdir. Göç isteği çoğunlukla yakın merkeze ve il içine doğru bir hareketlilik göstermiştir (%72,2), (Tablo 5). Bu oranlara bağlı olarak göç isteğinin, iş imkanı fazla olan gelişmiş uzak merkezlere ve yakın merkezlere şeklinde olduğu söylenebilir.
Dış göç eğilimine karşın, Şanlıurfa'dan dışa göç eğilimi son 15-20 yıl süresince sürekli düşüş göstermiştir. Buna karşın, bölge kentlerine olan göç; nüfus yığılmasına sebep olmaktadır.
Araştırma sahasına, göç ederek gelenlerin çoğu iş imkanının artmış olduğunu belirtmişlerdir (%73,3). İş kurduğu için gelenlerde de artış vardır (%6,7) Bu durum, GAP'ın ve Şanlıurfa ilinin iş cazibesi bakımından önemli olmaya başladığını gösterdiği gibi gelecekte de önemli olacağının işaretlerindendir.
Sahada 1995 yılından itibaren, Atatürk Barajı'ndan sulamanın başlaması ile beraber, önceleri Türkiye'nin diğer bölgelerine çalışmaya giden insanların geriye dönmeye başlamış olmasına karşın, bu "tersine göç" nüfusun artış hızını etkiyecek kadar yüksek değildir. Çünkü, göç hareketinin etkileri kısa sürelerde görülmez. Araştırma sahasında yaşayan insanlar, daha önceleri, Adana ve Çukurova gibi yerlere çalışmaya gitmişlerdir. 1995'te GAP'ın devreye girmesi ise, henüz yeni sayılabilecek bir olaydır. Bunun "tersine göç"gibi sosyal boyuttaki olaylara geç tesir etmesi de gayet doğaldır. Bölge dışına göç eden insanlar göç ettikleri yerlerde ekonomik faaliyetlerini sürdürdüğü gibi buralardan genellikle geriye dönmek istemezler. Çünkü, geriye döndükleri zaman tekrar geldikleri yerlere uyum sağlamaları da geç olacak ve buna bağlı olarak da kurulu düzenleri bozulacaktır. Türkiye'de son yıllarda yaşanan, ülke genelindeki ekonomik çıkmazın da tersine göçe olumsuz etkisi olduğu söylenebilir. Bu sebeple, son yıllarda artması beklenen tersinegöç, yukarıda belirtilen nedenlerle az gerçekleşmiştir. Tersine göç olgusunun az da olsa başlamış olması, GAP'ın çekici özelliklerinden kaynaklanmaktadır.


Kaynak: Mevsimlik göçlerin sebebi ve sonuçları nelerdir?



Saat: 03:23

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık