MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Cevaplanmış (https://www.msxlabs.org/forum/cevaplanmis/)
-   -   Ahiret ile ilgili ayet meali bulabilir misiniz? (https://www.msxlabs.org/forum/cevaplanmis/216617-ahiret-ile-ilgili-ayet-meali-bulabilir-misiniz.html)

Ziyaretçi 13 Aralık 2008 19:20

Ahiret ile ilgili ayet meali bulabilir misiniz?
 
Ahiret ile ilgili ayet meali bulabilir misiniz?


Keten Prenses 13 Aralık 2008 19:30

Ahirete İman


Ahiret inancı, Kuran'da imanın temel şartları arasında sayılan son derece önemli bir konudur. Allah, Fatiha Suresi'nin başında Kendi sıfatlarını bildirirken, Rahman ve Rahim isimlerinin hemen ardından Kendisi'nin "Din gününün Maliki" (Fatiha Suresi, 3) olduğunu haber verir. Bir sonraki sure olan Bakara Suresi'nin hemen üçüncü ayetinde de müminlerin "gayba", yani görmediklerine, duyularıyla algılayamadıklarına iman ettiklerini bildirir:

Onlar, gayba inanırlar... (Bakara Suresi, 3)

Ölümden sonra dirilme, kıyamet, cennet, cehennem gibi olaylar, kısaca ahiret hep bu "gayb"ın içerisinde yer alır. Nitekim Bakara Suresi'nin 4. ayetinde de, "... ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar" ifadesiyle Rabbimiz "ahirete iman" konusunun önemini tekrar hatırlatır.

Kuran'da bildirilen şekilde bir ahiret inancı, insanın samimi ve gerçek bir mümin olduğunun çok büyük bir kanıtıdır. Çünkü ahirete iman eden bir kişi zaten Allah'a, O'nun kitabına ve Resulüne de kayıtsız şartsız iman etmişdemektir. Bu kişi Allah'ın herşeye gücünün yettiğini, sözünün doğru, vaadinin de hak olduğunu bilir, dolayısıyla ahiretten hiçbir şüphe duymaz. Henüz bu gerçekleri görmediği, bunlara bizzat şahit olmadığı halde Allah'a olan imanının, O'na duyduğu güvenin ve kendisine verilmişolan aklın doğal bir sonucu olarak, adeta görüyormuşgibi bunlara iman eder. Ahirete karşı şüphelerden arınmış, kesin bir iman, Allah'ın varlığına ve O'nun Kuran'da bildirdiği tüm sıfatlarına iman ettiğini, Allah'a tam bir güven ve teslimiyeti olduğunu ve O'nu gereği gibi tanıyıp takdir ettiğini de gösterir.

Gerçek bir imana sahip olmak kesin bilgiye dayanan bir ahiret inancı ile mümkündür. Allah Kuran'ın birçok ayetinde inkarcıların ahireti tanımadığını, onun gerçekleşeceğine inanmadıklarını bildirir. Aslında bunları söyleyenlerin pek çoğu Allah'ın varlığına inanan kimselerdir. Ancak inkarcıların en çok yanılgıya düştükleri konu Allah'ın varlığı değil, Allah'ın sıfatlarıdır. Kimisi Allah'ın herşeyi en başta yaratıp bıraktığını, daha sonra olayların kendi başına gelişip devam ettiğini; kimisi Allah'ın insanı yarattığını fakat insanın kendi kaderini kendisinin belirlediğini; kimisi Allah'tan gizli olan fiiller, düşünceler yapabileceğini; kimisi de Allah'ın var olduğunu, ancak dinin gerekli olmadığını savunur… Allah bu sapkın düşünceyi savunanlarla ilgili olarak Kuran'da şöyle haber verir: Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler... (Enam Suresi, 91)

Ayetten anlaşıldığı gibi bazı insanların imansızlığının temelinde Allah'ın varlığını kesin bir reddetme değil, Allah'ı gereği gibi takdir edememe, dolayısıyla da ahireti inkar etme vardır. Yoksa inkarcılar arasında, bir Yaratıcıyı kesin bir yargıyla reddedenlerin oranı oldukça düşüktür. Bunların bile çoğu içlerinde sürekli bir şüphe duygusuyla yaşar. Allah'a şirk koşan ve ölümden sonra dirilmeyi, hesap gününü, cenneti, cehennemi inkar edenlerin durumu birçok ayette haber verilir ve ahirete iman konusu özlü olarak açıklanır.

Ahiret, her ne kadar bu dünyada beşduyumuzla idrak edemeyeceğimiz bir gerçekse de Allah bu gerçeği aklımızla kavramamız için sayısız delil yaratmıştır. Zaten dünyadaki imtihan ortamının bir gereği olarak, önemli olan bu gerçeklerin duyular vasıtasıyla değil, akıl ve vicdan yoluyla kavranmasıdır. Normal bir insan biraz düşündüğünde kendisi dahil, etrafındaki hiçbir şeyin tesadüf eseri olmadığını, herşeyin, Yaratıcımız'ın sonsuz gücü, bilgisi, isteği ve kontrolünde gerçekleştiğini rahatlıkla görür. Bunun sonucu olarak ahiretin yaratılmasının da Allah için çok kolay olduğunu ve bunun Allah'ın hikmetli ve adaletli yaratması olduğunu kavrar.

Ancak durum bu kadar açıkken, tüm hayatını kendi heva ve hevesi, nefsani arzuları peşinde, Allah'ın emirlerine isyan içinde geçiren bir insan, ölümden sonra dirilmek, hesap günüyle karşılaşmak ve yaptıklarının karşılığını görmek istemez. Bu nedenle her ne kadar ahiretin varlığına ihtimal verse bile vicdanını örtme ve kendini kandırma yolunu seçer. Bu gafil ruh halindeki bir inkarcı artık ölümden sonra dirilmeyi ve ahireti reddedebilmek için akıl ve mantıktan uzak, tutarsız ve tek aşamalı örnekler vermeye başlar. Kuran'da böyle kişilerin inkar edebilmek için verdiği bir örnek şöyle bildirilmektedir:

Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki:

"Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" (Yasin Suresi, 78)

Oysa, yalnızca bir kaçıştan ve kendini kandırmaktan öte bir amacı olmayan bu sorunun cevabı aslında çok açıktır. Allah şöyle buyurmuştur:

De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 79)

Allah, bu şekilde tutarsız örnekler vermenin ahireti inkar edenlere özgü bir özellik olduğunu da Kuran'da bildirmektedir:

Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise Allah'a aittir. O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nahl Suresi, 60)

Bazıları da örneklerini geliştirip detaylandırarak iddialarını daha mantıklı hale getirdiklerini sanırlar. Oysa her söyledikleri akılsızlıklarını daha da açığa çıkarır. Allah ayetlerinde bu kişilerle ilgili şöyle buyurmuştur:

Derler ki: "Biz çukurda iken, gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz? Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?" Derler ki: "Şu durumda, zararına bir dönüştür bu." (Naziat Suresi, 10-12)

Nahl Suresi'nde ise iman etmeyenlerin ahireti inkar etmelerindeki ısrar şöyle haber verilir:

Olanca yeminleriyle: "Öleni Allah diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu, O'nun üzerinde hak olan bir vaaddir, ancak insanların çoğu bilmezler. (Nahl Suresi, 38)

Heva ve heveslerini ilah edinerek, vicdanlarını örten ve böyle örneklerle kendilerini de kandıran insanların konumlarını Allah Kuran'da şöyle bildirir:

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)

Kuran'ın bir başka ayetinde de bu kişilerin durumu şöyle tarif edilir:

Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?Dediler ki: "(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar. (Casiye Suresi, 23-24)


MeLL 3 Şubat 2009 00:36

AHİRETE İMAN VE İNSAN HAYATINA ETKİSİ

  • Ölüm denen gerçek her gün yaklaşıyor. Her geçen gün, yaşlı olsun, genç olsun bütün insanların ömür takviminden bir yaprak daha düşürüyor ve herkes kaçınılmaz biçimde hayatının sonuna doğru yol alıyor. Bunu, her gün yaşadığımız sayısız örneği ile görüp duruyoruz. Her canlının hayatı son bulacak. Ancak ömrü sınırlı olan yalnız insan değil, insanı omuzlarında taşıyan dünya; onun, içinde yer aldığı sistem ve bütün kainatın da tıpkı canlılar gibi belli bir ömrü var. Bir gün gelecek kainatın da ömrü tükenecek ve her şey yerle bir olacak ve düzen bozulacaktır. Bu yer yüzünün ve bütün kainatın “ömrünün” sonu olacaktır. Kainatın, bu müthiş olayı yaşayacağı güne “kıyamet günü” diyoruz.
  • Ancak insanın ölümü, kainat düzeninin bozulması ile kıyametin kopması her şeyin sonu değildir. Aksine, kıyametin ardından, bozulan düzen yeniden kurulacak, ölen herkes tekrar diriltilecek, ikinci ve sonsuz bir hayat başlayacaktır. Yüce Allah'ın kudreti ile gerçekleşecek olan bu ikinci hayata da "Ahiret hayatı" diyoruz.
  • Bütün semavi dinlerin inanç esasları içinde ahiret hayatına iman esası vardır. En son semavi din olan İslam, Ahiret hayatının varlığı üzerinde önemle durur. Tıpkı geçmiş semavi dinlerde olduğu gibi, bizim dinimizde de, her şeyin son bulmasından sonra ikinci ve sonsuz bir hayatın varlığına inanmak, nihai kurtuluşun temel şartları yani iman esasları arasında yer almaktadır.
  • Ahiret hayatı, kıyametin kopmasından sonra, Allah’ın, gelmiş geçmiş bütün insanları ve diğer canlıları tekrar diriltmesi ile başlayacaktır. İnsanın ölüp kabre konması ile kıyametin kopup insanların tekrar diriltilmesi arasında geçen zaman kabir hayatı, bu ara zamana da “berzah alemi” denmektedir.
  • “Ahiret” kelimesi; sözlük anlamı ile “evvel” kelimesinin zıddını ifade eder. İslami bir terim olarak, “öbür dünya”, “ölümden sonraki hayat” anlamında kullanılır. Buna göre dünya, canlıların yaşadığı ilk alem, ahiret ise son alemdir.
  • Ahiret hayatının yaşanacağı ortam Kur'ân'da “ed-dâru’l-âhira” (Ankebut, 29/ 64) “ikinci yurt”, “ahiret yurdu” şeklinde de kullanılmaktadır.
  • Ahiret gününe iman , Allah'a iman esasından ayrı düşünülemez. Çünkü Allah'a iman etmek onun bildirdiği hakikatlere de iman etmeyi gerektirir. İnandığımız Allah bize ahiret gününün varlığını, orada müminlerin ulaşacağı nimetleri, kafirlerin göreceği azabı haber vermiştir. Bu sebeple ahiret gününe inanmamız da kaçınılmaz olur. Bundan dolayı müslüman, inancının bir gereği olarak daima ahiret gününe iman ettiğini, Kuran ve sahih sünnette bildirilen ahiret ahvaline inandığı da söyler. İşte şu ayeti kerime bize, ahirete imanın İslam inanç temellerinden biri olduğunu bildirmektedir.
  • .ياايهاالذين آمنواآمنوا بالله ورسوله والكتاب الذى نزل على رسه والكتاب ا لذى انزل من قبل
  • "Ey iman edenler! Allah'a, Peygamber'ine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin"(Nisa,4/136).
  • Aynı âyetin devamında bu esasları inkâr etmenin küfür olduğu bildirilmektedir.
  • ومن يكفر بالله وملائكته وكتبه ورسله واليوم الآخرفقد ضل ضلالا بعيدا
  • "Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, Peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur."
BAKINIZ Ahiret ile ilgili hadis örnekleri verir misiniz?


Misafir 11 Ekim 2009 20:28

Ölümden sonra dirilme, kıyamet, cennet, cehennem gibi olaylar, kısaca ahiret hep bu "gayb"ın içerisinde yer alır. Nitekim Bakara Suresi'nin 4. ayetinde de, "... ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar" ifadesiyle Rabbimiz "ahirete iman" konusunun önemini tekrar hatırlatır.

Kuran'da bildirilen şekilde bir ahiret inancı, insanın samimi ve gerçek bir mümin olduğunun çok büyük bir kanıtıdır. Çünkü ahirete iman eden bir kişi zaten Allah'a, O'nun kitabına ve Resulüne de kayıtsız şartsız iman etmişdemektir. Bu kişi Allah'ın herşeye gücünün yettiğini, sözünün doğru, vaadinin de hak olduğunu bilir, dolayısıyla ahiretten hiçbir şüphe duymaz. Henüz bu gerçekleri görmediği, bunlara bizzat şahit olmadığı halde Allah'a olan imanının, O'na duyduğu güvenin ve kendisine verilmişolan aklın doğal bir sonucu olarak, adeta görüyormuşgibi bunlara iman eder. Ahirete karşı şüphelerden arınmış, kesin bir iman, Allah'ın varlığına ve O'nun Kuran'da bildirdiği tüm sıfatlarına iman ettiğini, Allah'a tam bir güven ve teslimiyeti olduğunu ve O'nu gereği gibi tanıyıp takdir ettiğini de gösterir.

Gerçek bir imana sahip olmak kesin bilgiye dayanan bir ahiret inancı ile mümkündür. Allah Kuran'ın birçok ayetinde inkarcıların ahireti tanımadığını, onun gerçekleşeceğine inanmadıklarını bildirir. Aslında bunları söyleyenlerin pek çoğu Allah'ın varlığına inanan kimselerdir. Ancak inkarcıların en çok yanılgıya düştükleri konu Allah'ın varlığı değil, Allah'ın sıfatlarıdır. Kimisi Allah'ın herşeyi en başta yaratıp bıraktığını, daha sonra olayların kendi başına gelişip devam ettiğini; kimisi Allah'ın insanı yarattığını fakat insanın kendi kaderini kendisinin belirlediğini; kimisi Allah'tan gizli olan fiiller, düşünceler yapabileceğini; kimisi de Allah'ın var olduğunu, ancak dinin gerekli olmadığını savunur… Allah bu sapkın düşünceyi savunanlarla ilgili olarak Kuran'da şöyle haber verir: Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler... (Enam Suresi, 91)


LaleZaR 31 Ekim 2011 16:36

İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah´a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (2/8)

Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah´a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (2/62)

İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez. (2/86)

De ki: "Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin." (2/94)

Ve onlar, Süleyman´ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil´deki iki meleğe Harut´a ve Marut´a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah´ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. (2/102)

Allah´ın mescidlerinde O´nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azab vardır. (2/114)

Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah´a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (2/126)

Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim´in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. (2/130)

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah´a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (2/177)

(Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah´ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur. (2/200)

Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. (2/201)

Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah´ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram´a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır. (2/217)

Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (2/220)

Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ´ay hali ve temizlenme süresi´ beklerler. Eğer Allah´a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah´ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Aziz´dir. Hakim´dir. (2/228)

Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah´a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz. (2/232)

Ey iman edenler, Allah´a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez. (2/264)

Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur. (3/22)

Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih´tir. O, dünyada ve ahirette ´seçkin, onurlu, saygındır´ ve (Allah´a) yakın kılınanlardandır.." (3/45)

İnkâr edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azabla azablandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur." (3/56)

Allah´ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için ahirette hiçbir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır. (3/77)

Kim İslam´dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. (3/85)

Bunlar, Allah´a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. (3/114)

Allah´ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. (3/145)

Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (3/148)

Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O´nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Allah mü´minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır. (3/152)

Küfürde ´büyük çaba harcayanlar´ seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah´a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azab vardır. (3/176)

Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah´a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. (4/38)

Allah´a ve ahiret gününe inanarak Allah´ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir. (4/39)

Ey iman edenler, Allah´a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah´a ve elçisine döndürün. Şayet Allah´a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. (4/59)

Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. (4/74)

Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah´tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz ´bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar´ bile haksızlığa uğratılmayacaksİnız." (4/77)

Kim dünya sevab (yarar)ını isterse, dünyanın da, ahiretin de sevabı Allah katındadır. Allah işitendir, görendir. (4/134)

Ey iman edenler, Allah´a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah´ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır. (4/136)

Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü´minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah´a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. (4/162)

Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü´minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (5/5)

Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudiler´den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah´tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah´ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azab vardır. (5/41)

Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah´a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (5/69)

Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (6/32)

İşte bu (Kur´an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır. (6/92)

Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar. (6/113)

De ki: "Gerçekten Allah´ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar. (6/150)

Ki onlar Allah´ın yolundan alıkoyanlar, onda çarpıklık arayanlar ve ahireti tanımayanlardır." (7/45)

Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (7/147)

Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım." (7/156)

Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım ´kötü kimseler´ geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah´a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah´tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz? (7/169)

hiçbir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (8/67)

Allah´ın mescidlerini, yalnızca Allah´a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah´tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. (9/18)

Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram´ı onarmayı, Allah´a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (9/19)

Kendilerine kitap verilenlerden, Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, Allah´ın ve Resûlü´nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam´ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. (9/29)

Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. (9/38)

Allah´a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir. (9/44)

Senden, yalnızca Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, kalbleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. (9/45)

Sizden önceki (münafıklar ve kâfirler) gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır. (9/69)

Allah´a and içiyorlar ki (o inkâr sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkâr sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkâra sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah´ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azabla azablandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur. (9/74)

Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah´a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (9/99)

Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah´ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük ´kurtuluş ve mutluluk´ budur. (10/64)

İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda (dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur. (11/16)

Bunlar Allah´ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti tanımayanlardır. (11/19)

Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır. (11/22)

Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür. (11/103)

Dedi ki: "Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah´a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terkettim." (12/37)

Ahiretin karşılığı ise, iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır. (12/57)

Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." (12/101)

Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta´dan başkası değildir. (13/26)

Dünya hayatında onlar için bir azab vardır, ahiretin azabı ise daha zorludur. Onları Allah´tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu da yoktur. (13/34)

Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah´ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler. (14/3)

Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar. (14/27)

Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır. (16/22)

(Allah´tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (16/30)

Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı. (16/41)

Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise Allah´a aittir. O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (16/60)

Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah´ın da inkâr eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir. (16/107)

Şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır. (16/109)

Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır. (16/122)

Ve şüphesiz, ahirete inanmayanlar için de acı bir azab hazırlamışızdır. (17/10)

Kim de ahireti ister ve bir mü´min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (17/19)

Onlardan kimini kimine nasıl üstün tuttuğumuzu gör. Muhakkak ahiret dereceler bakımından daha büyüktür, üstünlük bakımından da daha büyüktür. (17/21)

Kur´an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. (17/45)

Kim bunda (dünyada) kör ise, O, ahirette de kördür ve yol bakımından daha ´şaşkın bir sapıktır.´ (17/72)



Saat: 22:38

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık