şiirde ahenk için çözülmüş bir örnek şiir yollarmısınız çok aciiiiiiiil |
ŞİİRDE AHENK ÖĞELERİ (4) Diziliş yönünden kafiye derken kafiyeli dizelerin sıralanış biçimini kastediyoruz. Halk ve Divan edebiyatlarında düz ve çapraz dizilişten başka mani tipi dediğimiz kafiye dizilişi de mevcuttur. Servet-i Fünun döneminde Batıdan alınan sone nazım şekliyle birlikte şiirimizde sarma diziliş de görülür. Düz diziliş kafiyeli dizelerin alt alta olmasıdır. Buna mesnevi tarzı da diyoruz. Tarihin dilinden düşmez bu destan Nehirler gazidir, dağlar kahraman. Bu beytin kafiyeleri değer olarak tam, diziliş olarak düzdür. Halk edebiyatındaki koşma, semai, varsağı, destan, ilahi gibi nazım şekillerinde birinci dörtlük hariç hep düz diziliş görülür. Ben kocadım sen genceldin Başa bela nerden geldin Kâhi indin kâh yükseldin Şimdi oldun turna gönül Âşık Veysel’den aldığım yukarıdaki dörtlüğün ilk üç dizesi birbiriyle kafiyelidir. Görüldüğü gibi bu dörtlük düz dizilişe sahiptir. İstiklal Marşı’mız düz dizilişin mükemmel bir örneğidir çünkü dörtlüklerdeki her dize birbiriyle kafiyelidir. Çapraz diziliş genellikle Halk edebiyatında ve şiirlerin ilk dörtlüklerinde görülür. Bu dizilişte dörtlüklerin sadece 2. ve 4. dizeleri kafiyeli olabilir. Mesela yine Âşık Veysel’den aldığım aşağıdaki dörtlük böyledir. Güzelliğin on Par’etmez Şu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa Necip Fazıl’dan aldığım aşağıdaki dörtlükte 1. ve 3. dizeler kendi arasında; 2. ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelenerek çapraz diziliş oluşturmuştur. Gaiplerden bir ses geldi: Bu adam Gezdirsin boşluğu ense kökünde Ve uçtu tepemden birdenbire dam Gök devrildi, künde üstüne künde Mani tipi dediğimiz dizilişte ise 1, 2. ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelidir; üçüncü dize serbesttir. Dizilişe adı verilen manilerden bir örnek: Bahçelerde saz olur Gül açılır yaz olur Ben yârime gül demem Gülün ömrü az olur. Mani tipi diziliş Divan şiirindeki tuyuğ ve rubailerde de görülür. Sarma diziliş yukarıda belirttiğimiz gibi edebiyatımıza Batıdan girmiştir. Bu diziliş Halk ve Divan şiirinde görülmez. Sarma dizilişte 1. ve 4.dizeler kendi arasında; 2. ve 3. dörtlükler kendi arasında kafiyelidir. Yahya Kemal’in Ok şiirinden aldığım aşağıdaki dörtlükte sarma diziliş görüyoruz. Yavuz Sultan Selim Han’ın önünde Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı Bu yüksek tepeye dikti bu taşı O yüce hünkârın mutlu gününde. Anlayış yönünden kafiye ise “Kafiye göz için midir, kulak için midir?” tartışmasına dayanır. Bu tartışma Servet- i Fünun edebiyatının doğmasını sağlamıştır. Tartışmanın sebebi 1928’den önce kullandığımız Arap alfabesinin çok harfliliğidir. Harf nedir? Harf seslerin yazıdaki işaretidir. Bizim şu anda “k” ile gösterdiğimiz ses Arap alfabesinde “kaf, kef” olmak üzere iki farklı harfle gösteriliyordu. Mesela “ak” sözcüğünde kaf, “ek” sözcüğünde kef kullanılırdı. Divan edebiyatında “ak” ile “ek” kafiye kabul edilmezdi. Kulağa kafiyeli gelen bu sözcükler farklı harflerle yazıldığı için göze kafiyeli görünmüyordu. Oysa Halk şairleri bu ayrıntıya dikkat etmemiş, kafiyeyi kulağa göre uygulamışlardır. Tanzimat edebiyatının son döneminde “abes” ile “muktebes” kafiyeli midir, kafiyesiz midir tartışması yaşanmış, edebiyatçılar ikiye bölünmüştür. Bu sözcüklerde de “ak” ile “ek”e benzeyen bir sorun vardır. Bizim “s” ile gösterdiğimiz ses Arap alfabesinde “sin, se, sad” gibi üç farklı harfle gösterilirdi. Abes “se” harfiyle, muktebes sin harfiyle bitiyordu. Yani bu sözcükler kulağa kafiyeli geliyordu ama yazımları farklıydı. Bundan başka bizim “h” ile gösterdiğimiz ses “ha, hı, he” olmak üzere üç farklı harfle gösterilmiştir. “Kulak için mi, göz için mi kafiye”nin aslı budur. Günümüzde böyle bir sorun yoktur. Şiirdeki ahenk unsurlarından biri de rediftir. Redifin ne olduğunu, redif ile kafiye arasındaki farkları daha önce vurgulamıştık. Redifleri kafiye zannederek şiir yazanları eleştirip onları acemilikle suçlamıştık. Edebiyatımızda redifi ahenk öğesi kabul etmeyen, rediflerden olabildiğince kaçınan şairler olmuştur. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar böyle bir anlayışa sahiptir. Ona göre rediften yararlanmak bir zayıf şairlerin işidir. Kulağa hoş gelecek kafiye bulamayanların başvurduğu bir yoldur. Fakat gelmiş geçmiş şairlerimizin ezici bir çoğunluğu redifi benimsemiş, ahenk öğesi olarak kullanmayı bilmişlerdir. Redif tek harften oluşacağı gibi dizelerin hemen hemen tümü rediften ibaret de olabilir. Köroğlu’dan aldığım “Bizim yaylanın uşağı / Belinde Aydın kuşağı” dizelerinin sonundaki “-ı” ekleri tek sesten ibaret rediftir. Nedim’den aldığım aşağıdaki dizelerde kafiyeler, redifin baskısıyla ezilmiş, ikinci plana itilmiştir: Safa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim Vefa-yı aşkı kim anlar kiminle söyleşelim Bu beyitte “safa ve vefa” sözcüklerindeki “fa” hecesi kafiye, diğer sözcükler rediftir. Biz dünyaya veda ettik Kalanlara selam olsun Bizim için hayır dua Kılanlara selam olsun Yukarıdaki dörtlük Yunus Emre’ye aittir. Dörtlüğün 1. ve 3. dizelerinde kafiye yoktur; 2. ve 4. dizelerde ise “kal- ve kıl- fiil köklerindeki “l” ünsüzü yarım kafiye “-anlara selam olsun” ek ve sözcükleri rediftir. Bu dörtlüğe ahenk katan öğe hiç şüphesiz ki bu güzel rediflerdir. Gül yüzünde göreli zülf-i semensay gönül Vay gönül vay bu gönül vay gönül eyvay gönül Divan edebiyatı şairlerinden birine ait yukarıdaki dizelere “gönül” redifinin kattığı ahengi ve güzelliği anlatmaya gerek yok sanırım. O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün Bu beyitteki redifler de ustaca bulunmuş, şiire ahenk katan öğelerden biri haline gelmiştir. Halk şairleri kafiye konusunda daima rahat olmuşlardır. Öyle ki Divan şairleri asla yarım kafiye kullanmamışlar, kafiyelerinin en az iki sesten oluşmasına dikkat etmişlerdir. Halk şairleri ise tek sesten ibaret kafiyelerle yetinmişlerdir. Hatta en usta Halk şairleri bile bazı dörtlüklerinde kafiye kullanmamış, rediflerle yetinmiştir. Mesela Karacaoğlan’dan aldığım aşağıdaki dörtlük böyledir: Aradılar bir tenhada buldular Yaslandılar şivgalarım kırdılar Yaz bahar ayında bir od verdiler Yandım gittim ala dağlı kar iken Bu dörtlükte kullanılan “buldular, kırdılar, verdiler” sözcüklerindeki “-dular, -dılar, -diler” ekleri rediftir; “bul-, kır-, ver-“ köklerindeki “r” yarım kafiyedir ama ilk dizedeki fiil kökünde kafiye yoktur. Yine Karacaoğlan meşhur bir semaisinden bir dörtlük: Bana kara diyen dilber Gözlerin kara değil mi Yüzünü sevdiren gelin Kaşların kara değil mi Bu dörtlüğün 2. ve 4. dizelerinde kullanılan “göz ve kaş” isim kökleri kafiyeli değildir. “-lerin kara değil mi” ek ve sözcükleri rediftir. Kısaca bu dörtlükte kafiye yoktur, şiire ahenk katan öğe rediflerdir. Bu şiir ve şairi için “Kafiye kullanmamış, redifleri kafiye gibi kullanmış; kötü şiir, kötü şair.” demek mümkün müdür? Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Ustaca kullanılmış redifler şiire en az ölçü ve kafiye kadar ahenk katar. kaynak |
Cok teşekkür ederim cok işime yaradı. |
yarım kafiyel ile yazılmış şiirler |
Şiirde ritim ve ahenk Arkadaşlar Bana 20 Tane Şiirin Ritim Ahenk v.b Özellikleri Bulunmuş Hali Lazım Benim Ödevim Bu Lütfen Yardım Edermisiniz ????? Ritim ve Ahengi Bulunmuş 20 Tane Şiir !!! |
Alıntı:
Örnek-1 Bizim elde bahar olur, yaz olur. Göller dolu ördek olur, kaz olur. Sevgi arasında yüz bin naz olur. Suçumu bağışla, ben sana kurban. (Ercişli Emrah) Örnek-2 Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar, Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu. Gökler bulutlanıyor, rüzgar serinliyordu. (F. Nafiz Çamlıbel) Ayrıntılı bilgi için ayrıca bakınız>> Redif nedir? Redif Çeşitleri KAFİYE (UYAK) Mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine kafiye denir. Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü, Nücuma sor ki, bu kirpikler uyku görmüş mü? (Mehmet Akif ERSOY) KAFİYE ÇEŞİTLERİ 1) Yarım Kafiye Tek ses benzerliğine dayanan kafiyedir. Örnek-1 Ben çektiğim kimler çeker Gözlerim kanlı yaş döker Bulanık bulanık akar Dağlarım seliyim şimdi (Kul Mustafa) Örnek-2 İstedim kendimi bu göle atam Elimi uzatıp yavruyu tutam Örnek-3 Üstümüzden gelen boran kış gibi Şahin pençesinde yavru kuş gibi Seher sabahında rüya düş gibi Çağıta bağırta aldı dert beni 2) Tam Kafiye İki ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür. Örnek-1 Yollarda kalan gözlerimin nurunu yordum, Kimdir o, nasıldır diye rüzgarlara sordum, Hulyamı tutan bir büyü var onda diyordum (Y. Kemal Beyatlı) Örnek-2 Sen miydin o afet ki dedim, bezm-i ezelde Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde, Bir sofrada içtik, ikimiz aynı emelde, Karşımda uyanmış gibi bir baktı sarardı. (Yahya Kemal Beyatlı) Örnek-3 On atlıya karar verdim yaşını Yenice sevdaya salmış başını El yanında yakar gider kaşını Tenhalarda gülüşünü sevdiğim. 3) Zengin Kafiye Üç ya da daha çok ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür. Örnek-1 Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk, Soğuk bir mart sabahı.. Buz tutuyor her soluk (Faruk Nafiz Çamlıbel) Örnek-2 Baygın bir ihtizaz ile bi-huş akar dere, Sahillerinde çocuklar uzanmış çemenlere. (Orhan Seyfi Orhon) Örnek-3 Miskin Yunus biçareyim Baştan ayağa yareyim Dost ilinden avareyim Gel gör beni aşk neyledi (Yunus Emre) 4) Cinaslı Kafiye Anlamları ayrı, fakat yazılış ve okunuşları aynı olan kelime ve kelime gruplarının mısra sonunda tekrarı ile oluşan kafiyedir. Örnek-1 Niçin kondun a bülbül Kapımdaki asmaya Ben yarimden vazgeçmem Götürseler asmaya Örnek-2 Bilmem ki yaz mı gelmiş Niçin açmış gül erken Aklımı kayıp ettim Nazlı yarim gülerken Örnek-3 Kendin çöz kendin tara Bağ bana Değmesin el başına Bahçe sana bağ bana Ben yarime kavuştum Değme zincir kar etmez Darısı el başına Zülfün teli bağ bana KAFİYE ŞEMASI Mısraların son seslerine bakılarak bir dörtlüğün kafiye düzeni çıkarılır. Kafiye düzenlerinin, mısralarının son seslerindeki düzene göre çeşitleri vardır. 1. Düz Kafiye: "a a a b" "bbbc" "cc" "a a b b" olmalı. İftardan önce gittim Atik-Valde semtine Kaç defa geçtiğim bu sokaklar, bugün yine, Sessizdiler, Fakat Ramazan maneviyyeti Bir tatlı intizara çevirmiş sukuneti 2. Çapraz Kafiye: "a b a b" "cdcd" olmalı. Hayran olarak bakarsınız da Hülyanızı fetheder bu hali Beş yüz sene sonra karşınızda İstanbul fethinin hayali 3.Sarma Kafiye: "a b b a" "cdcd" olmalı. İhtiyar, elini bağrına soktu, Dedi ki: "İstanbul muhasarası Başlarken aldığım gaza yarası İçinden çektiğim bu oktu. |
slm |
Saat: 11:38 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık