MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Coğrafya (https://www.msxlabs.org/forum/cografya/)
-   -   Kıbrıs Adası (Kıbrıs Adası Hakkında) (https://www.msxlabs.org/forum/cografya/243420-kibris-adasi-kibris-adasi-hakkinda.html)

ThinkerBeLL 10 Nisan 2009 02:56

Kıbrıs Adası (Kıbrıs Adası Hakkında)
 
1 ek

Kıbrıs

Alıntıdaki Ek 61352

Yunanca KİPROS
Akdeniz’in kuzeydoğusunda ada.

9.251 knr’lik yüzölçümüyle Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır. Türkiye’ nin 64 km güneyinde, Suriye’nin 96 km batısında, Mısır’ın Nil Deltasının 400 km kuzeyinde ve Yunanistan anakarasının yaklaşık 770 km güneydoğusunda, 35°45' ve 34°15' kuzey enlemleriyle, 32°15' ve 34°30' doğu boylamları arasında yer alır. En uç noktaları arasındaki uzunluk batı-doğu doğrultusunda 224 km’ye, kuzey-güney doğrultusunda 96 km’ye ulaşır. Kıyılarının toplam uzunluğu yaklaşık 780 km’dir.

Bugün adada de facto (fiili) olarak iki devlet bulunmaktadır. Toprakların yaklaşık üçte ikisini oluşturan güney bölümü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Yunanca Kipriakı Dimokratia, Türkiye'de resmî adı Kıbrıs Rum Yönetimi) denetimi altındadır. Kıbrıs Cumhuriyeti uluslararası alanda adanın tümünü temsil eden devlet olarak tanınır. 1992 tahmini nüfusu 580.000, yüzölçümü 5.896 knr, başkenti Levkosıa’dır (Lefkoşa/Lefköşe). Türkiye’nin Temmuz 1974’teki askeri müdahalesinden sonra adanın kuzey kesiminde 13 Şubat 1975’te kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti, Kasım 1983’teki bağımsızlık ilanının ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adını almıştır. KKTC uluslararası alanda yalnız Türkiye tarafından tanınmaktadır. 1992 nüfusu 176.000, yüzölçümü 3.355 km2, başkenti Lefkoşa’dır (Lefkoşe olarak da yazılır).
Bütünsel, federal bir devletin oluşturulması amacıyla iki toplum arasında sürdürülen görüşmeler bugüne değin sonuç vermemiştir.

DOĞAL YAPI


YÜZEY ŞEKİLLERİ


Kıbrıs'ın tava biçimli görünümü jeolojik oluşumların sonucunda ortaya çıkan topografik yapısından kaynaklanır. Adanın kuzeyinde, kıyıya çok yakın uzanan ve beş tepeli görünümünden dolayı Beşparmak (Pentadaktylos) Dağlan olarak da bilinen Gime Dağlan yer alır. Kıyıya koşut olarak 160 km boyunca uzanan bu dağlar Akdeniz’in doğu kesimindeki büyük Alp-Himalaya zincirinin en güney ucunu oluşturur. Güneydeki Troodos Dağlan (Karlıdağ) eskiden Avrasya ve Afrika-Arabistan anakaralarını ayıran Tetis adlı derin okyanusun dibindeki volkanik kayalardan oluşur. Bu sıradağ, adanın batı kıyısının yakınından, güneydoğu kıyısının yaklaşık 19 km uzağındaki Stravrovuni Tepesine (689 m) kadar 80 km boyunca uzanır. Sıradağların en yüksek noktası olan Olympos Dağı (Troodos Dağı olarak da bilinir) 1.951 m’ye ulaşır. Kuzeyde ve güneyde bulunan dağlık kesimler arasında, batıda Güzelyurt (Morfu) Körfezinden doğuda Gazimağusa (Famagusta) Körfezine uzanan ve Mesarya (Mesaoria) olarak da bilinen düz ve alçak Içova yer alır. Genel olarak Tersiyer (Üçüncü) Döneme (y. 65- 2,5 milyon yıl önce) ve Kuvaterner (Dördüncü) Döneme (y. 2,5 milyon yıl öncesinden günümüze) ait tortul katmanların bulunduğu ovada, İç Anadolu'ya benzer yüzey şekilleri görülür. Yarısı sulanan ova adanın temel tahıl üretim alanıdır.

AKARSULAR VE İKLİM.


Kıbrıs’taki bütün önemli ırmaklar Troodos Dağlarından doğar. En büyükleri olan Kanlı Dere (Pedieos) Gazimağusa Körfezine, Karyoti Irmağı Güzelyurt Körfezine, Kuris Irmağı ise Episkopi Körfezine dökülür.

Kıbrıs’ta Akdeniz iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar yağmurlu ve oldukça değişken geçer. Yıllık ortalama yağış miktarı 500 mm’dir. En düşük ortalama 350 mm ile Lefkoşa’da, en yüksek ortalama ise 1.025 mm ile Olympos Dağında görülür. Lefkoşa’da yaz aylarında sıcaklık ortalaması 21°C-27°C, kış aylarındaysa 5°C- 15°C arasında değişir. Aralıktan marta değin Troodos Dağlarında birkaç hafta boyunca don olayına rastlanır.

BİTKİ ÖRTÜSÜ VE HAYVAN VARLIĞI


Adanın kuzey kıyısı boyunca yaprakdökmeyen ağaçlarla kaplı verimli bir ova vardır. Burada ayrıca zeytin, keçiboynuzu, portakal, limon ve greyfurt ağaçları yetişir. Troodos Dağları çam, meşe, servi ve sedir ormanlarıyla kaplıdır. Güney ve batıdaki dağ yamaçlarında üzüm bağları uzanır. Sonbaharla ilkbahar arasında İçova çok bol yetişen kır çiçekleri, çalılık ve fundalarıyla yemyeşil ve renkli bir görünüm alır. Ayrıca okaliptüs, akasya, selvi ve çam ağaçlarının birçok türünün görüldüğü ormanlık kesimler vardır. Adanın batı ucunda, Güzelyurt çevresindeki alanda portakal bahçeleri bulunur.

Girne yöresinde fil ve suaygırı fosili bulunmuştur. Eski çağlarda çok sayıda geyik ve yaban domuzunun yaşamış olmasına karşın, günümüzde görülen tek yabanıl hayvan yaban koyunudur. Küçük av hayvanlarına bol miktarda rastlanır. Eski çağlarda efsanelere konu olan ve adanın her yerinde rastlanan yılanlara artık pek rastlanmamak- tadır. Kıbrıs kuşların ana göç yolu üzerinde yer alır. Sonbaharda milyonlarca kuş adadan geçer. Birçok kuş türü kışı adada geçirir. Turaç ve keklik gibi sürekli barınan çok sayıda kuş türü de vardır.

YERLEŞME DOKUSU


Kıbrıslılar geleneksel olarak büyük ölçüde tarımla uğraşmakla birlikte 20. yüzyılda sürekli kentlere yönelmişlerdir. 1973’te nüfusu beş binin üzerinde altı kentle yaklaşık 600 köy bulunuyordu. Bu yapı Türkiye’nin 1974’teki müdahalesinden sonra büyük ölçüde değişti. Güneye göç eden 180 bin Rum özellikle kent çevrelerine yerleştirildi. Türk kesimine ise adanın güneyinden ve Türkiye’den göçler oldu. 1990 sayımına göre Rum kesimindeki başlıca kentler Levkosıa (168.800), Limasol’dur (132.100). 1989 sayımına göre KKTC’nin en kalabalık kenti Lefkoşa’dır (38.496).. Daha sonra sırasıyla Gazimağusa (19.428), Güzelyurt (11.179), Girne (6.902) ve Lefke (3.596) gelir (1985). Nüfus yoğunluğu (1991) Rum kesiminde km2 başına 97,5, KKTC’de ise 51,6 kişidir.

NÜFUS


Kıbrıs halkı Rumlar ve Türkler olmak üzere iki ana etnik gruptan oluşur. Çoğunluğu oluşturan Rumlar, adanın yerli halkıyla Kıbrıs’ı İÖ y. 1100’de kolonileştiren Peloponnesoslu göçmenlerin karışımından gelir. Kıbrıslı Türklerin kökeni ise adayı 1571’de fetheden Osmanlı ordusunun askerlerine ve daha sonra Anadolu’dan göç edenlere dayanır.

Rumların dili Yunanca,Türklerin iseTürkçedir. İngilizce ikinci bir dil olarak yaygın biçimde konuşulur. Eğitim düzeyi genel olarak yüksektir. Okuryazarlık oranı Rum kesiminde 15 yaş ve üzerindeki nüfusta yüzde 94,5 (1989), Türk kesiminde altı yaşın üzerindeki nüfusta yüzde 97’dir.
Rumlar Ortodoks inancına bağlıdır. Kıbrıs Kilisesi herhangi bir patriğe bağlı değildir.

Bu ayrıcalık Bizans imparatoru Zenon tarafından İS 488’de Başpiskopos Anthemios’a tanındı. Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında ethnarkhes (milletbaşı) unvanı verilen başpiskoposlar Ortodoks halkın hem dünya, hem de dinle ilgili işlerinden sorumlu tutuldu. Kıbrıslı Türkler ise Sünni Müslümandırlar. Adada ayrıca az sayıda Maruni, Ermeni, Katolik ve Anglikan toplulukları da yaşamaktadır.

Zaman zaman çok sayıda insanın adadan başka ülkelere göç ettiği görülmüştür. Bugün dışarıda yaşayanların sayısının ada nüfusu düzeyinde olduğu sanılmaktadır. Göç edenlerin çoğunluğu İngiltere’ye yerleşmiştir. Özellikle 1960’ta bağımsızlığın kazanılmasından ve 1974’te Türkiye’nin müdahalesinden sonra büyük göç dalgaları görülmüştür. 1974’ten sonra Ortadoğu ülkelerinde çalışmak üzere adadan ayrılanların sayısında da belirgin bir artış olmuştur.

EKONOMİ


1960-73 arasında Kıbrıs’ta halkın yaşam düzeyi komşu ülkelerin çoğundan yüksekti. Ekonomi büyük ölçüde tarım, ticaret ve turizme dayalıydı. Dünya Bankası’yla (IBRD) Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) elektrik üretimi, liman inşaatı ve kanalizasyon yapımı gibi belirli projeler için büyük miktarlarda kredi alındı. Bu dönemde gayri safi milli hasıla (GSMH) yılda ortalama yüzde 7 oranında arttı.

Türkiye’nin 1974’teki müdahalesi ada nüfusunun yaklaşık üçte birinin yer değiştirmesine neden olarak ekonomide önemli bir gerilemeye yol açtı. Rum kesiminde 1973- 75 arasında yüzde 33 oranında düşen GSYİH 1975-83 arasında yılda ortalama yüzde 8 oranında arttı. Uluslararası ilişkiler alanında yalnız kalmanın da etkisiyle, Türk kesiminde gelir artışı daha düşük düzeyde kaldı ve Türkiye’den yoğun ekonomik destek sağlandı. İki kesim arasında ticaret durdu. Güney kuzeye elektrik, kuzey de güneye su vermeyi sürdürmekle birlikte birbirinden bütünüyle bağımsız iki ayrı ekonomi oluştu. 1990 verilerine göre Rum kesiminde GSMH 5,6 milyar ABD Doları, kişi başına düşen gelir ise 8.040 ABD Dolandır. 1989’da KKTC’de GSMH 203 milyon ABD Doları, kişi başına düşen gelir ise 1.304 ABD Doları’ydı.

DOĞAL KAYNAKLAR


Eskiden bakır üretimi önemli bir yer tutmaktaydı. Birçok Avrupa dilinde bakır anlamına gelen sözcükler (copper, Kupfer, cuivre, cobre) adanın adından türetilmiştir. Bakır yataklarının işletilmesi İÖ 2500’e değin iner. Yüzyıllar boyunca duran bakır üretimi II. Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden başlamıştır. En önemli bakır yatakları Türk kesimindeki Gemikonağı yakınındadır. Ayrıca demir sülfürü, asbest, jips ve krom çıkarılmaktadır. Çok sayıda yüksek nitelikli taşocağı da vardır.

TARIM, ORMANCILIK VE BALIKÇILIK


Adanın ekilebilir topraklarının yaklaşık dörtte biri sulanır. Sulanan topraklar özellikle İçova’da ve güneybatıdaki Baf (Pâfos) çevresinde toplanmıştır. Otlaklar toprakların yüzde 10’unu oluşturur. Genel olarak küçük toprak mülkiyeti ve küçük tarım işletmeleri yaygındır. Rum kesimindeki başlıca ürünler üzüm, çeşitli meyve ve sebzeler, zeytin ve keçiboynuzudur. Adada üretilen turunçgiller, buğday, arpa, havuç, tütün ve hayvan yeminin büyük bölümü Türk kesiminde yetiştirilir. 1991 verilerine göre tarım Rum kesiminde gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 6,3’ünü, KKTC’de ise yüzde 9’unu oluşturur. Toplam tarım üretiminin üçte birini hayvancılık oluşturur. Özellikle koyun, keçi ve domuz besiciliği gelişmiştir. Kıbrıs eskiden geniş ormanlarıyla ün kazanmıştı. Ama yüzyıllar boyunca ağaçların yaygın biçimde kesilmesi ormanların büyük bölümünü yok etmiştir. Ormanlar günümüzde 1.346 km2’lik bir alanı kaplar ve çoğunlukla dağlık bölgelerde ve Baf yöresinde yer alır. Kıyı suları besin bakımından yoksul olduğundan balıkçılık pek gelişmemiştir. Tüketilen balığın büyük bölümü ithal edilir.

SANAYİ


Adada hammadde kaynakları son derece sınırlıdır. Bölünmeden önce sanayi büyük ölçüde iç pazara yönelik küçük işletmelere dayalıydı. 1974’ten sonra dış pazara yönelik bir dizi büyük fabrikanın kurulduğu Rum kesiminde çimento, asbest boru fabrikaları, petrol arıtma tesisleri ve termik santrallar başlıca ağır sanayi işletmelerini oluşturur. Hafif sanayi alanında ise giyim, ayakkabı, makine ve taşıt donanımı gibi mallar üretilir. Rum kesiminde sanayinin GSYİH içindeki payı (1991) yüzde 14,6’dır. Türk kesiminde küçük işletmeler ağırlığını korumaktadır. KKTC’de madencilik ve imalat GSYİH’nin yüzde 12,3’ünü oluşturur.

1960 sonrasında turizm ada ekonomisinin en önemli sektörlerinden biri oldu. 1974’ten sonra Girne ve Gazimağusa-Maraş kıyılarındaki ünlü oteller de içinde olmak üzere turistik tesislerin yaklaşık yüzde 65’i Türk kesiminde kaldı. Rum kesimindeki Limasol, Larnaka ve Baf kıyılarında yeni tesisler geliştirilmesiyle turizm sektörü gelişme gösterdi. Rum kesiminin turizm geliri 1989’da 990 milyon ABD Doları’na ulaştı. Türk kesimine ise 1987’de 184.337 turist geldi. Bunların yaklaşık yüzde 80’ini Türkiye’den gelenler oluşturuyordu.

FİNANS HİZMETLERİ VE TİCARET


Rum kesiminde kıyı bankacılığı da içinde olmak üzere finans hizmetleri 1982’de gelişmeye başladı. Patates ve turunçgiller gibi gıda malları, ayakkabı, giyim eşyaları başlıca ihracat kalemlerini oluşturur. Sürekli görülen dış ticaret açıkları ise turizm gelirleri, yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Rumların gönderdikleri paralar ve İngiliz üslerinden sağlanan ödemelerle kapatılır. Türk kesiminde turunçgiller, patates ve keçiboynuzu başlıca ihraç mallarıdır. KKTC’nin 1991 ihracatı 52,5 milyon ABD Doları, ithalatı ise 301 milyon ABD Doları olmuş, ihracatın yüzde 67’si İngiltere’ye, yüzde 14’ü Türkiye’ye yapılmıştır.

ULAŞIM


İngiliz yönetimi altında adada geniş bir karayolu ağı oluşturulmuştu. Demiryolu bulunmadığından ada içi ulaşım bütünüyle karayoluna dayanır. Lefkoşa Uluslararası Havalimanı 1974’te kapatıldı. Rum kesiminde Larnaka ve Baf tâki havalimanları uluslararası seferler için kullanılmaktadır. Türk kesiminde ise, Lefkoşa yakınındaki Ercan Havalimanı ile Gazimağusa yöresinde inşa edilen Geçitkale Havalimanı Türkiye ile karşılıklı seferler yanında uluslararası seferler için de kullanılır. Adada kıyı taşımacılığı gelişmemiştir. Kıbrıs ile Türkiye ve Yunanistan arasında feribot seferleri de yapılmaktadır. Kıbrıs Cumhuriyeti’ne kayıtlı ticari gemilerin çoğunluğu yabancı kökenlidir.

YÖNETSEL VE TOPLUMSAL KOŞULLAR DEVLET YÖNETİMİ


Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960’ta kabul edilen anayasasında yürütme gücünün başı olan cumhurbaşkanının Rum, yardımcısının Türk olması öngörülmüştü. Aynca yedi Rum ve üç Türkten oluşan bir Bakanlar Kurulu görev yapacaktı. Yasama görevini ise beş yılda bir seçilen ve 35 Rumla 15 Türkten oluşan Temsilciler Meclisi yerine getirecekti. Öte yandan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir başka devletle birleşmesi ve bölünmesi yasaklandı. İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasındaki antlaşmayla kurulan düzenin korunması için her üç ülkeye gerektiğinde tek başına adaya müdahale hakkı tanındı. Anayasa Rum toplumu arasında fazla destek görmedi. İngiliz egemenliğine karşı bağımsızlık yerine enosis (Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi) amacıyla mücadele etmiş olan Rumlar kısa süre sonra birçok anayasal kuralın, özellikle de maliye ve yerel yönetimle ilgili olanların uygulanamayacağını öne sürmeye başladılar. Değişiklik önerileri Türklerce reddedildi. 1963 sonunda iki toplum arasında çıkan çatışmanın ardından anayasa büyük ölçüde kâğıt üzerinde kaldı. 1974’ten sonra Rum kesiminde, Türklerin haklarıyla ilgili belirli hükümler geçersiz kabul edilerek anayasaya bağlı kalındı. Türk kesiminde ise yeni bir anayasa kabul edildi.

Rum kesiminde yargıçlar merkezî yönetimce atanmakla birlikte yargı yürütmeden bütünüyle bağımsızdır. Yargı sisteminin yapısını bir yüksek mahkeme, yargıtay ve bölge mahkemeleri oluşturur. Türk kesiminde de benzer bir yapı vardır.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin en eski partisi 1941’de kurulan Emekçi Halkın İlerici Partisi’dir (AKEL). Rum kesiminin öteki önemli partileri 1990 seçimlerinden birinci parti olarak çıkan Demokratik Birlik (Disy), sosyalist eğilimli Birleşik Demokratik Kıbrıs Birliği (EDEK), Merkez Birliği, Demokratik Birlik ve Demokratik Parti'dir. KKTC nin en önemli partisi Ulusal Birlik Partisi'dir (UBP). Öbür partiler ise Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ve Yeni Doğuş Partisi dir (YDP).

EĞİTİM, SAĞLIK VE KÜLTÜR


Rum kesiminde altı yıllık ilköğrenim zorunlu ve parasızdır. Türk kesiminde, ilk ve orta öğretim kurumlan yanında Doğu Akdeniz Üniversitesi de vardır. Pek çok Kıbrıslı öğrenci yükseköğrenimini İngiltere, ABD, Yunanistan ve Türkiye’deki üniversitelerde sürdürmektedir. Adanın bütününde sağlık hizmetlerinin düzeyi genel olarak yüksektir.

Türk kesiminde, onarılmış Salamis ve Soli antik tiyatroları çeşitli oyunların sahnelenmesi için kullanılır durumdadır. Baf yakınındaki Lemba adlı köyde bulunan Kıbrıs Sanat Yüksekokulu sanat öğrencileri için lisansüstü kurslar düzenler. Televizyon ve radyo yayınları belli ölçüde yönetimin denetimindedir ve reklamlarla finanse edilir. Türk kesiminde ise TRT’nin desteğiyle kurulan Bayrak Radyo ve Televizyonu’nun (BRT) yayınları izlenir.

TARİH


Adadaki insan yerleşimiyle ilgili en eski bulgular Neolitik Çağa aittir. Güney kıyısı yakınlarındaki Khirokitia’da bulunan kalıntılar İÖ y. 6000 dolaylarında burada Akdeniz yöresinin en dikkate değer topluluklarından birinin yaşadığını gösterir. Daha sonraki yerleşim dönemi Sotira kültürü olarak bilinir ve İÖ 4500-4000 arasını kapsar. Bir çeşit sabuntaşından yapılmış küçük süs eşyaları ve oldukça çekici çanak çömlekler bu kültürün başlıca özelliğidir.

TUNÇ ÇAĞI.


Orta Tunç Çağında (İÖ 1900-1600) bezemeli çanak çömlek yapımı gelişmiştir. Tunçtan yapılmış araçların varlığı el sanatlarının oldukça ileri düzeyde olduğunu gösterir. Hitit ve Mısır kayıtlarında bakırla ilgili olarak rastlanan Alaşiva ya da Alasia adının Kıbrıs’tan çıktığı kabul edilir. Son Tunç Çağında (İÖ 1600-1050) adanın dışarıyla ilişkileri gelişmiştir. Mısır firavunu III. Tutmosis İÖ y. 1500’de adayı istila ettiğini öne sürer. Yazı Girit’ten alınmıştır. İÖ y. 1400’den sonra çok miktarda Miken çanak çömleği Yunanistan anakarasından adaya getirilmiştir. İÖ 1200’de Miken uygarlığının çöküşünden sonra adaya Peloponnesos’tan Yunanlıların göç ettiğini gösteren kanıtlar vardır.

YUNANLI GÖÇÜ


Peloponnesos’tan Yunanca konuşan halkların kitlesel göçü Demir Çağıyla (İÖ 1100-700) birlikte başladı. İÖ y. 1000’den sonra Yunanca adada etkin dil oldu. Göçle gelen insanların kurdukları yeni kentler, Kurion (Latince Curium), Paphos, Marion, Soloi (Latince Soli), Lapethos ve Salamis adlı eski Yunan krallıklarının merkezlerini oluşturdu. İÖ y. 800’de bugünkü Larnaka’nın yakınındaki Kition’da (Latince Citium), Tyros’a (Bugün Sur) bağlı bir Fenike kolonisi oluştu. Amathus adlı yedinci bir krallık ise bir süre adanın yerli halkının denetiminde kaldı.

DIŞ SİYASAL ETKİLER


İÖ 709’da Asur kralı II. Şarrukin (Sargon), Kıbrıslı yedi kralı kendisine bağladı. Daha sonraki Asur belgelerinde yedi krallığın yanı sıra Kition, Keryneia, Tamassos ve İdalion (Latince Idalium) adlı krallıklardan da vergi alındığı belirtilir. Asurlara bağımlılık IÖ 663’e değin sürmüştür. Sonraki yüzyıl boyunca bağımsız kalan Kıbrıs hızlı bir gelişme gösterdi. Epik şiirin büyük yaygınlık gösterdiği bu dönemin özelliklerini tunç ve demir eşyalar, seramik bezemede yaratıcı bir üslup, ince bir kuyumculuk ve fildişi işlemeciliği oluşturur.

İÖ y. 569’da Kıbrıs kralları Mısır firavunu II. Ahmose’ye bağlılıklarını bildirdiler. Arkaik Dönemin (IÖ 750-475) son yıllarında İonya sanat okullarının büyük etkisi görüldü. İlk Kıbrıs parası da gene bu dönemde Salamis kralı Evelthon (IÖ 560- 525) adına çıkarıldı.

İÖ 525’te Kıbrıslı krallar Mısır’ı fetheden Ahamenişlere bağlandılar. Kıbrıs İÖ 522’de, I. Dareios’un hükümdarlığı sırasında Pers İmparatorluğu’nun beşinci eyaletine katıldı. İÖ 480’de Yunanistan’ı istila eden I. Kserkses’i Kıbrıslı krallar da desteklediler. İÖ 411’de Salamis kralı Evagoras, Atina’nın desteğiyle Helen yanlısı bir politika izlediyse de İÖ 381 ’de Persler tarafından yenilgiye uğratılarak İÖ 374’te öldürüldü. Klasik Dönemde (İÖ 474-325) sanat etkinlikleri büyük ölçüde Attika etkisine girdi.
Büyük İskender İÖ 333’te III. Dareios’u yendikten sonra Kıbrıs krallıklarının sürmesine izin verdi. Onun ölümünden sonra (İÖ 323) Mısır Krallığı’nın bir eyaleti olan Kıbrıs, sonraki 250 yıl boyunca Ptolemaios egemenliğinde kaldı.

IÖ 58’de bir Roma eyaleti olan Kıbrıs’ın ilk prokonsüllerinden biri ünlü hatip ve yazar Cicero’ydu. Ada Julius Caesar tarafından VII Kleopatra’ya verildiyse de İÖ 32’de yeniden Roma’ya bağlandı. IÖ 22’den sonra ayrı bir senatörlük eyaleti olarak prokonsül unvanı taşıyan valilerce yönetildi. Sonraki 600 yıl boyunca Kıbrıs’ta, zaman zaman görülen depremler, salgın hastalıklar ve bir Yahudi ayaklanması dışında tam bir barış ve huzur hüküm sürdü.

Roma Döneminin en önemli olayı Hıristiyanlığın girişi oldu. Havari Paulus, Kıbrıslı Yahudilerden Barnabas’la (sonradan Aziz Barnabas) birlikte İS y. 45’te Hıristiyanlığı yaymaya başladı ve prokonsül Sergius Paulus’un Hıristiyanlığı benimsemesini sağladı.

Kıbrıs İÖ 395’te Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra Doğu (ya da Bizans) İmparatorluğu’na bağlı kaldı. Doğu Piskoposluk Bölgesi’nin parçası olarak Antiokheia’dan (Antakya) yönetildi. Ama Kıbrıs Kilisesi, İmparator Zenon’un 488’de verdiği ayrıcalıkla Antiokheia patrikliğinden bağımsızlığını elde etti. Kıbrıs 688’de II. İustinianos ile Halife Abdülmelik arasında imzalanan bir antlaşmanın ardından 300 yıl boyunca Bizans İmparatorluğu ile halifeliğin ortak egemenliğine girdi. 965’te BizanslIlar adayı yeniden bütünüyle ele geçirdiler. Yaklaşık 1185’te Kıbrıs’ın Bizans valisi I. İsaakios Komnenos isyan ederek kendini imparator ilan etti. Komnenos BizanslIların saldırısına karşı koyduysa da 1191’de Kral I. Richard (Aslan Yürekli) komutasındaki İngiliz Haçlı filosuna yenilerek tutuklandı. Richard ele geçirdiği adayı önce Templier tarikatı şövalyelerine, ardından da eski Kudüs Haçlı kralı Guy’ye (Lusignanlı Gui) para karşılığında sattı.

Guy, ortaçağın sonuna değin sürecek feodal bir monarşi oluşturdu. Kardeşi ve ardılı Amalricus, Kutsal Roma-Germen imparatoru IV. Heinrich’den kral unvanını elde etti. Lusignan kralları Avrupa ile ilişkileri geliştirdi. Kıbrıslı soylular ve tüccarlar büyük servetleriyle ün kazandılar. Ada Müslümanlara karşı bir saldırı üssü olma konumunu korudu. 1361’de Kıbrıs kralı I. Pierre (hd 1359-69) bir Haçlı seferine girişerek Adalia (Antalya) ve İskenderiye’yi yağmaladı. Lusignan hanedanının sonuncu kralı II. James’in (hd 1460-73) ölümünden sonra yerine Venedikli soylu bir kadın olan karısı Caterina Cornaro (hd 1474-89) geçti. Kraliçe Cornaro’nun döneminde Kıbrıs, Venedik Çumhuriyeti’nin denetimine girdi. Seksen iki yıl süren Venedik egemenliğinden sonra adayı Osmanlılar ele geçirdiler.

OSMANLI EGEMENLİĞİ


1570’te Lefkoşa’yı ele geçiren Osmanlılar ertesi yıl uzun bir kuşatmanın ardından Magosa’yı da aldılar. Osmanlı egemenliği yaklaşık 300 yıl sürdü. Katolik Kilisesi baskı altında tutularak Ortodoks Kilisesi’nin gücü yeniden oluşturuldu. Eski feodal yapıya son verilerek Rum köylüsüne toprak üzerinde mülkiyet ve miras hakkı sağlandı. Önce indirilen vergiler sonradan büyük ölçüde artırıldı. 18. yüzyılda Ortodoks başpiskoposu vergilerin toplanmasından sorumlu tutuldu.
Yaklaşık 20 bin Müslüman fethin ardından adaya yerleştirildi. Kıbrıs padişahlar açısından oldukça önemsiz bir eyalet konumunda kaldı. Bazı ayaklanmaların çıktığı adanın Ortodoks başpiskoposu 1821’de, Yunanistan anakarasındaki isyanı desteklediği gerekçesiyle idam edildi.

İNGİLİZ EGEMENLİĞİ


İngiltere ile OsmanlI Devleti arasında imzalanan 1878 tarihli Kıbrıs Sözleşmesi’yle adanın Osmanlı egemenliğinde kalmakla birlikte İngilizlerce yönetilmesi kabul edildi. İngiltere’nin amacı adayı askeri üs olarak kullanmaktı. Ama 1914’te İngiltere Kıbrıs’ı topraklarına kattığını ilan etti. Türkiye, İngiltere’nin bu tek yanlı ilhak kararını Lozan Antlaşmasıyla onayladı. 1925’te Kıbrıs İngiliz tahtına bağlı bir sömürge oldu.

Başlangıçta Rumlar adanın Yunanistan’a devredileceği umuduyla İngiliz işgalini desteklediler. Bu dönemde Kıbrıs’ın siyasal yaşamının en önemli konusunu Rumların enosis talepleriyle Türklerin buna karşı çıkması baskım sayılmazsa, II. Dünya Savaşı’nın dışında kaldı. 1947’de İngiliz valisinin yerel halkın yönetime katılımını güçlendirmeye yönelik önerileri Rumlarca “enosis ve yalnızca enosis” sloganıyla reddedildi.

1955’te Yunanistan ordusunda albay olarak görev yapmış olan Georgios Grivas (Digenis) Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü (EOKA) adlı bir örgüt kurarak enosis amacıyla silahlı eylemlere girişti. Mart 1956’da başpiskopos III. Makarios Rum eylemlerini desteklediği gerekçesiyle Seyşel Adalarına sürgüne gönderildi. Mart 1957’de serbest bırakılmasına karşın adaya dönmesine izin verilmediğinden karargâhını Atina’da oluşturdu. Bu arada Fazıl Küçük önderliğindeki Kıbrıslı Türkler de adanın ya Türkiye’ye geri verilmesini ya da bölünmesini istemeye başladılar. Yunanistan’da ve Türkiye’de konuya ilginin büyük ölçüde artması mitinglere, Türkiye’den çok sayıda Yunan uyruklunun sınır dışı edilmesine ve bazı Rumların ülke dışına çıkmasına yol açtı.

Türkiye ve Yunanistan hükümetleri arasında Şubat 1959’da varılan anlaşma, aynı ay Londra’da düzenlenen konferansta İngiltere hükümetiyle Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarının temsilcileri olan Küçük ve Makarios tarafından da onaylandı. Anayasanın hazırlanmasından sonra Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos 1960’ta resmen ilan edildi. İngiltere'ye Akrotiri ve Dhekelia askeri üslerinde egemenlik hakkı tanındı. Varılan anlaşmayla, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bölünmesi ve siyasal ya da ekonomik bakımdan başka bir ülkeyle birleşmesi yasaklandı. Yunanistan, Türkiye ve Ingiltere, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve güvenliğini garanti ettiler. Aralık 1959’da yapılan seçimler sonucunda Makarios cumhurbaşkanı, Küçük de cumhurbaşkanı yardımcısı oldu. Bakanlar Kurulu’nun kararlan bağlayıcı olmakla birlikte, cumhurbaşkanının ve yardımcısının güvenlik, savunma ve dış politika konularında veto hakkı bulunuyordu.

KIBRIS CUMHURİYETİ


İlk genel seçimler 31 Temmuz 1960’ta yapıldı. Rumlara ayrılan 35 sandalyenin 30’unu Makarios’un yandaşları kazanırken 5’ini AKEL üyeleri elde etti. Türklere ayrılan 15 üyeliğin tamamını Küçük’ün yandaşları kazandı. Kıbrıs Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler’e ve İngiliz Uluslar Topluluğu’na üye oldu.

1963 sonlannda Makarios özellikle yerel yönetim ve mâliyeyle ilgili konularda ortaya çıkan güçlükleri öne sürerek anayasada değişiklik önerdi. Bunların Türk tarafınca reddedilmesi üzerine Türklere yönelik saldırılar başladı. İki toplum arasında çıkan
çatışmalar sonucunda, Türklerin denetiminde Rumlarca çevrelenmiş yalnızca birkaç yerleşim noktası kaldı. Lefkoşa bir ateşkes hattıyla ikiye bölündü. Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyi adaya çokuluslu bir BM Barış Gücü’nün gönderilmesini kararlaştırdı. Aynı yıl adanın kuzeybatısında Türklere yönelik saldırıların artması üzerine Türkiye’ye bağlı uçaklar ada üzerinde ihtar uçuşu yaptılar. Ama Türkiye’nin çıkarma tehdidi gerçekleşmedi. Hem Yunanistan hem de Türkiye’den adaya gizlice subay ve birlikler gönderilerek her iki toplumca oluşturulan kuvvetlerin eğitilmesi sağlandı. Yunanistan ordusunda korgeneralliğe yükselen Grivas adaya dönerek Kıbrıslı Rumların oluşturduğu Kıbrıs Rum Ulusal Muhafız Birliği’nin komutanlığını üstlendi. 1967’de Türkiye’nin verdiği ültimatom üzerine Yunanistan’da işbaşında bulanan askeri cunta, kara birlikleriyle Grivas’ı adadan çekmeyi kabul etti. 1968 ve 1973’te yeniden seçilen Makarios bağlantısızlar hareketi içinde yer alarak uluslararası alanda etkin bir rol oynamaya başladı. Birçok Rum, enosis yerine bağımsızlığı savunmaya yöneldiği gerekçesiyle Makarios’a karşı muhalefeti yoğunlaştırdı. Bu arada 1971’de adaya gizlice dönen Grivas, EOKA B adlı bir örgüt kurarak enosis mücadelesini yeniden başlattı.

Türkiye’nin müdahalesi


15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Rum Ulusal Muhafız Birliği’ ne bağlı birlikler, Yunanistan anakarasından subayların önderliğinde enosis'i gerçekleştirmek amacıyla bir darbe düzenledi. Makarios kaçmayı başararak Malta üzerinden Londra’ya gitti. EOKA’nın eski bir üyesi olan Nikos Sampson, Kıbrıs cumhurbaşkanı ilan edildi. Beş gün sonra, Sampson yönetimini devirmeyi amaçladığını bildiren Türkiye Girne’ye çıkarma yaptı. Sert bir direnişle karşılaşan Türk birlikleri Girne çevresinde bir köprü başı oluşturarak Lefkoşa’yla bağlantı kurmayı başardı. 22 Temmuz’daki ateşkesin ardından Yunanistan cuntası düştü. Kıbrıs’ta Sampson’un yerine Temsilciler Meclisi başkanı Glafkos Klerides getirildi. Üç garantör devlet Ingiltere, Yunanistan ve Türkiye Cenevre’de görüşmeleri başlattı. Türk önerilerinin kabul edilmemesi üzerine, Türk birlikleri 13 Ağustos’ta yeniden ilerlemeye başlayarak 16 Ağustos’ta, KKTC’nin bugünkü sınırını oluşturan Attila Hattı’na ulaştılar. Aralıkta Makarios adaya döndü.
Toplumlararası görüşmeler. Türk ve Rum toplumlarının temsilcileri olarak Rauf Denktaş ile Klerides arasındaki görüşmeler 1968’de başladı ve sonuç vermeden 1974’e değin sürdü. Türk tarafının, zayıf bir merkezî hükümete sahip iki bölgeli federatif devlet önerisi Rumlarca reddedildi. Türk kesiminde 1967’den beri var olan geçici yönetim Şubat 1975’te yerini Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne bıraktı. Birleşmiş Milletlerin gözetiminde Nisan ve Haziran 1975 ile Şubat 1976’da Viyana’da yapılan toplumlararası görüşmelerin ardından Ocak ve Şubat 1977’de Makarios ile Denktaş buluştu. Görüşmede iki bölgeli bir federasyon oluşturulması için gerekli temel ilkeler konusunda anlaşmaya varıldı.

Makarios’un Ağustos 1977’de ölmesi üzerine Kıbrıs Rum Yönetimi’nin başkanlığına gelen Spiros Kipriyanu 1978 ve 1983 seçimlerini kazanarak bu görevi 1988’e kadar sürdürdü. Toplumlararası görüşmeler Mayıs 1983’te kesildi. Aynı yıl 15 Kasım’da ise KKTC kuruldu ve cumhurbaşkanlığına Rauf Denktaş seçildi. 1988’de Kipriyanu'nun yerine Georgios Vasiliu seçilirken, Denktaş Mayıs 1990’da yapılan seçimleri kazanarak cumhurbaşkanı kalmayı başardı. Rum kesiminde Şubat 1993’te yapılan seçimlerde Glafkos Klerides Vasiliu’yu yenilgiye uğratarak başkan seçildi. Denktaş ile Vasiliu ve Klerides arasında yürütülen toplumlararası görüşmelerden bir sonuç alınamadı. KKTC’de 1993 sonunda yapılan seçimler, Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin bir koalisyon hükümeti kurmasıyla sonuçlandı.

Türk tarafının önerilerinin temelini, siyasal açıdan birbirine eşit iki federe cumhuriyetten oluşan, Türkiye’nin güvencesine sahip bir devletin kurulması oluşturmaktadır. Rum tarafı ise, adadaki Türk askerlerinin çekilmesini yeni bir düzenlemenin önkoşulu olarak görmekte, iki toplumun nüfusları oranında siyasal ağırlığa sahip olacağı iki bölgeli federal bir devlet kurulmasını önermektedir.



Misafir 16 Ocak 2010 11:24

Tarih Öncesi Kıbrıs Adası
 
1 ek
Alıntıdaki Ek 61353
Kıbrıs

(Yun.: Kipros, Fr.: Chypre, İng.: Cyprus), Doğu Akdeniz'de ada.

Sicilya ve Sardinya'dan sonra Akdeniz'in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs'ın yüzölçümü 9.251 km2'dir. Türkiye kıyılarından en az 40, Suriye kıyılarından 60 mil uzaktadır. Adanın güney yarısı Karlıdağ-Trodos adı verilen dağlık bir kitleyle örtülüdür. Bu kitlede en yüksek nokta 1.950 m.ye kadar çıkar. Kuzeyde Türklerin Beşparmak, Rumların Girne-Karpas adını verdikleri, kıyıya paralel bir dağ sırası uzanır ve en yüksek yerinde 1.000 m.ye kadar ulaşır. Bu iki dağlık bölge arasında da, nüfusun büyük kısmının toplandığı düzlükler yer alır (Meserya). İklimi, doğal ve kültür bitkileriyle tipik bir Akdeniz adası olan Kıbrıs, su gereksinimini büyük ölçüde yeraltı sularından karşılar. Bu sulardan, kurak yaz mevsimi boyunca tarımda yararlanılır. Nüfusun % 79,2'si Rum, % 18,7'si Türk, % 2,1'i küçük azınlıklardır (Ermeni, Arap vd.). Resmî dil Yunanca ve Türkçedir. Merkezi Lefkoşa (Nicosia); başlıca kentleri ise Limasol, Magosa, Larnaka, Girne ve Baf'tır. İlk çağların en eski dönemlerinden beri yerleşilmiş bir ada olan Kıbrıs, Akdeniz'in en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Adanın adı, o dönemlerden beri bilinen bakır madenlerinden gelir. Birçok el değiştirdikten sonra, 1192'de krallık hâline geldi. 1489-1570 yılları arasında Venedik yönetiminde kaldı. Coğrafî konumuyla ada Doğu Akdeniz uygarlıkları ve imparatorlukları arasındaki ilişkilerde ve alışverişlerde ayrıcalıklı bir rol oynamıştır. Çok yönlü etkilerden alabildiğine etkilenmiş olan Kıbrıs özgün niteliğini korumasını da bildi. Daha İ.Ö. VI. binyılda yerleşimin başladığı (Hirokitia'da yapılan kazılara göre) adada IV. binyılın ortalarına doğru çanak çömlek kullanılmaya başlandı. Neolitik döneme ait yerleşmeler İ.Ö. 3000'e doğru terk edildi. İ.Ö. 2300'e doğru başlamış olan Tunç Çağı'nda madenlerin işletilmeye başlamasıyla bir refah dönemi yaşandı ve ticaret gelişti. İ.Ö. 1400'de Ahalar adaya yerleştiler, Mikenai kültürü II. binyılın sonuna dek adada varlığını sürdürdü. Dor istilâlarından etkilenen Kıbrıs; Yunanistan, İyonya, Rodos, Fenike ve Mısır ile ilişkiler kurdu.

İ.Ö. IX. yy'da çeşitli Fenike kolonileri (Kition, Amathonte, Lapathos) kurulmasına rağmen Yunan yerleşmesi Helenistik dönemin sonuna kadar sürdü. Sırasıyla Asurluların, Mısırlıların, sonra Perslerin istilâsına uğrayan ada Evagoros döneminde (İ.Ö. 410-374) ayaklanmaya kalkıştı. İ.Ö. 333'te İskender'in imparatorluğuna bağlandı, daha sonra Selefkîlerle Ptolemaios hanedanı arasında bir kavga konusu oldu, İ.Ö. 58'de ise Romalıların eline geçti. Antikçağ'ın sonunda, erken dönem Hristiyan yapılarının (Paphos, Soli) da gösterdiği gibi parlak bir dönem yaşandı. Bizans İmparatorluğu ile bütünleşen ada geçici olarak Arapların eline geçti (İ.Ö. IX.-X. yy), sonra Aslan Yürekli Richard adayı ele geçirip Gui de Lusignan'a verdi. Lusignan 1192'de burada Fransa'nın desteğiyle bir Lâtin krallığı kurdu. Uzun bir refah döneminin ardından 1489'da Venediklilerin işgaline uğrayan ada 1571'de Türklerin eline geçti. 1571'den 1878'e kadar, 300 yıldan fazla Türk yönetiminde kaldı. Bu tarihte, Osmanlı Devleti, Türk-Rus Savaşı sonucunun yarattığı bunalımlı bir dönemde, ada yönetimini, bazı koşullar karşılığında İngiltere'ye devretti. Hukuken Osmanlı Devleti'ne bağlı olmakla beraber, ada 1914'e kadar İngiltere elinde kaldı. Bu tarihte, Türklerle savaş hâlinde olması nedeniyle, İngilizler tarafından resmen ilhak edildi ve 1925'te de koloni hâline getirildi. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Kıbrıs, son derece karışık siyasî ve askerî olaylara sahne oldu ve çok bunalımlı dönemler yaşadı. Bir yandan adanın iki toplumu arasında, öte yandan da Rumlarla İngilizler arasında meydana gelen olaylar zaman zaman kanlı çarpışmalara dönüştü. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere hükümetleri arasında süregelen uzun diplomatik görüşmelerden sonra, 1959'da bağımsız bir devlet hâline getirildi. Yeni devletin anayasası iki topluma eşit haklar tanıyordu. Toplumlar devletin yönetimine nüfusları oranında katılacaklar, devlet başkanı bir Rum, yardımcısı bir Türk olacak, parlamentoda, kabinede ve öteki devlet hizmetlerinde yine nüfusları oranında yer alacaklar, belediye seçimlerini ayrı ayrı yapacaklardı. Fakat anayasanın öngördüğü bu haklar, kuruluşun daha ilk yılında Türkler aleyhine bozuldu.

1963 yılı sonlarında adanın Rum yönetimi Türklere karşı yıldırma hareketlerine girişti. Çünkü bağımsızlığa karşın, Rum yönetiminin asıl hedefi olan Yunanistan ile birleşme (ENOSİS) politikasından vazgeçilmemişti. 1964-1974 dönemi içinde, bir yandan üç garantör devlet (Türkiye, İngiltere, Yunanistan), öte yandan adanın Türk ve Rum toplumları yöneticileri arasında yapılan diplomatik girişimler; Birleşmiş Milletler'in aldığı, adaya barış gücü ve bir arabulucu gönderilmesi gibi önlemler hiçbir olumlu sonuca ulaşamadı. Bu arada Yunanistan'da kurulan cunta rejimi, Kıbrıs sorununun daha da çıkmaza girmesine yol açtı. Bu cuntanın girişimleri sonunda, 1974 Temmuz ayında adada bir hükümet darbesiyle Sampson yönetimi kuruldu. Bu olay Kıbrıs sorununu bir oldubitti noktasına getirdi. Olay üzerine, İngiltere nezdindeki bazı diplomatik girişimler de bir sonuç vermeyince Türk hükümeti, garantörlük hakkını tek başına kullanarak adada bir oldubitti ile değiştirilmek istenen antlaşmaları ve Türkler'in can emniyetini korumak amacıyla askerî harekâta girişti (20 Temmuz 1974). Adanın kuzey kıyısında Girne ve yakın çevresini kontrolü altına aldı. Olay, Kıbrıs'ın Rum kesiminde ve Yunanistan'da derin yankılar yarattı. Sampson ve cunta yönetimleri devrildi; üç garantör devlet arasında Cenevre'de görüşmeler başladı. Fakat bu görüşmeler, adaya güven getirecek bir antlaşmaya ulaşamadı. Türkiye, ikinci bir harekâtla adanın kuzey yarısını kontrolü altına aldı (15 Ağustos 1974).

1975'te Kıbrıs fiilen ikiye bölündü. Kıbrıs topraklarının yaklaşık üçte ikisini oluşturan güney bölümü Kıbrıs Cumhuriyeti'nin (Türkiye'de resmî adı Kıbrıs Rum Yönetimi, nüfusu 503.498 [1982], yüzölçümü 5.896 km2) denetimi altındadır. Kıbrıs Cumhuriyeti, uluslararası alanda adanın tümünü temsil eden devlet olarak tanınır. Kuzeyde, Kıbrıs'ın yaklaşık % 40 kadarını meydana getiren bölgede bir "Türk Federe Devleti" kuruldu. Rauf Denktaş, federe devletin başkanı oldu. Rum tarafıyla yapılan görüşmelerin sonunda her iki tarafın da kabul edeceği bir antlaşmaya varılamadı. Bunun üzerine adanın kuzeyinde 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla (yüzölçümü 3.355 km2, 1978'de nüfusu 146.740) bağımsız bir Türk devleti kuruldu. KKTC, uluslararası alanda yalnız Türkiye tarafından tanınmaktadır. Adanın tümünde federal bir devletin oluşturulması amacıyla iki toplum arasında sürdürülen görüşmeler bugüne değin sonuç vermemiştir.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi


Safi 12 Ocak 2017 21:59

1 ek

KIBRIS

Alıntıdaki Ek 61354

rumca Kypros, Doğu Akdeniz havzasının kuzey kesiminde, Türkiye'nin Akdeniz kıyılarından ancak 70-80 km genişlikte bir deniz alanı ile ayrılmış ada; Akdeniz’in Sicilya ve Sardinya'dan sonra 3. büyük adası; 9 251 km2. K.-G. doğrultusundaki genişliği, orta kesimde 70 km dolayında; G.-B.-K.-D. doğrultusunda uzunluğu, Arnavut burnu ile Kırpaşa yarımadası ucundaki Zafer (esk. Andreas) burnu arasında 230 km. Yaklaşık 910 000 nüf. (171 000 Türk, 739 000 Rum [1990]). 1571'de OsmanlI imparatorluğu'na katılan, 1878’de Ingiltere'ye kiralanan, 1914'te Büyük Britanya'ya bağlanan Kıbrıs, 1960'ta Türklerle Rumlar’ın ortak yönettikleri bağımsız bir cumhuriyet oldu. 1974 Barış harekâtı'ndan sonra ada Türkler'in ve Rumlar'ın çoğunluğunu oluşturduğu iki kesime ayrıldı. Kuzey kesimde önce Kıbrıs Türk Federe Devleti, 1983'te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Her iki kesimin başkenti ortadan bölünmüş bir şehir olan Lefkoşa'dır (rumca Nikosia).

COĞRAFYA


doğal çevre


Yüzey şekilleri ve jeolojik yapı bakımından ada birbirinden farklı 3 birime ayrılır. K.'de Beşparmak (rumca Pendadhaktylon) sıradağlarıyla kaplı engebeli bir kesim B.’da Koruçam (esk. Kormacit) burnundan D.'da Zafer (esk. Andreas) burnuna kadar uzanır Bu kesimin D. yansını Kırpaşa (esk. Karpas) yarımadası oluşturur. Beşparmak sıradağları B.’dan D.’ya giderek alçalan orta yükseklikte (B.’da Selvili tepe 1 017 m, ortada Beşparmak tepe 740 m) dağlardır; ama yamaçlarının dikliği nedeniyle ancak bazı dar boğazlar ve gediklerle aşılabilirler. K. kıyılarını iç kesime bağlayan başlıca yollann izlediği bu boğazlarda bazı ortaçağ kaleleri (St. Hilarion, Buffatento ve Kantara) kurulmuştur Dağların çekirdeğini Karbon ve Kretase yaşta kuvvetle kıvrılmış ve yer yer karslaşmış kayaçlar oluşturur; etrafı ise Miyosen ve daha yeni tortullarla (kireçtaşı, marn, konglomera, alçıtaşı ve kayatuzu yatakları) çevrilmiştir K. yamaçları önünde yeni denizsel taraçaların da görüldüğü dar bir kıyı şeridi uzanır. Adanın yüzey şekilleri ve jeolojik bakımdan farklı ikinci büyük birimini, Güzelyurt ve larnaka körfezlen arasında çekilen bir hattın G.'inde kalan kütlesel kesimi oluşturur. Erenköy yöresi dışında hemen tamamı rum bölgesinde kalan bu kesim adanın en engebeli, en yüksek yörelerini içerir ve Karlıdağ’da (rumca Troodhos) Olympos tepesinde 1951m'ye erişir Birçok akarsu bu bol yağışlı yüksek alandan doğarak ışınsal bir şekilde çevreye yönelir.

Troodhos kütlesi adı ile bilinen bu dağlık kesimin en yüksek yerleri gabroı diabaz ve ultrabazik derinlik kayaçlarından ve onlan bir kuşak gibi çeviren yastık lavlardan oluşur. Kütlenin daha alçak D. ve G. kesimlerinde ise Kretase ve Miyosen tortullan yaygındır. Adanın üçüncü morfo-tektonik birimini, K. ve G.'deki dağlar ile Güzelyurt ve Gazi Mağusa körfezleri arasında yaklaşık 90 km boyunca uzanan içova (rumca Mesaoria) meydana getirir Adanın yankurak, ama en önemli tanm alanı olan Içova'nın ortasındaki en yüksek yerinde Lefkoşa kurulmuştur. Buradan D.'ya ve B.'ya doğru genişleyen ve kumsallarla çevrili kısmı bataklık kıyılarla sona eren içova, Miyosen ve daha yeni kalın tortullarla kaplı bir birikim alanıdır Ortasından 35°K. paralelinin geçtiği Kıbrıs, uzun kurak yazlan, ılık ama yağışlı kışları ile tipik Akdeniz ikliminin etkisindedir. Ama konum, bakı ve özellikle engebelik, bu genel tabloda adanın 3 büyük coğrafi birimi arasında önemli iklim farklılaşmalarına yol açar. Dağlarla deniz etkilerine kapanmış olan içova daha kurak (Lefkoşa yıllık yağış ort. 483 mm), yazın daha sıcak (Lefkoşa temmuz ort. 32,2°C), kışın biraz daha soğuktur (Lefkoşa ocak ort. 10°C). Bu birimde yağış Güzelyurt körfezine doğru daha da azalır. Oysa yıllık ortalama yağış, K.'deki Beşparmak dağlarında 650 mm'ye varır, G.'deki Karlıdağ kütlesinde ise 1 000 mm’yi geçer. Bu iki dağlık kütle özellikle G.'deki Karlıdağ, adanın su depolandır. Farklılaşma sıcaklık şartlarında da görülür. Kıyı kesimi denizsel etki sayesinde kışın içova'dan birkaç derece daha sıcak, yazın daha serindir (Girne ocak ort. 11,7 °C, temmuz ort. 283 °C). Bitki örtüsü de bu farklılıklara göre değişir Beşparmak dağlannın büyük kesimi garig ve harnup (keçiboynuzu) ağaçlarının çokluk olduğu makilerle daha yağışlı ve daha yüksek Karlıdağ kütlesi ise meşe ve çam ormanları ile kaplı olduğu halde içova yazın tamamıyla kuruyan akarsu yatakları dışında bozkır görünümündedir.

nüfus


Kıbrıs nüfusu, tarih boyunca adanın gelişme ve refah düzeyine göre değişiklik göstermiştir; Antikçağ'ın parlak döneminde 1 milyonu geçtiği sanılan nüfus, geçen yüzyıllarda azalmış, bazı tahminlere göre 80 000'e kadar inmiş, ancak daha sonra XX. yy.'ın başlarında 200 000'e, 1921'de ise denizaşırı ülkelere yönelen (her vıl 3 000-4 000 kişi arasında değişen) göçlere rağmen 250 000'e yaklaşmıştır. 1990 yılı rakamlarıyla 910 000 kişi olan nüfusun 17 000’i Türkler'den, geri kalan nüfusun büyük çoğunluğu Rumlar'dan oluşur.

Adanın bu iki esas toplumunun yaşam alanları 1974 Barış harekâtı'ndan sonra tamamıyla değişmiş, bugünkü rum kesiminde yaşayan Türkler'in hemen hepsi KKTC' nin toprakları içinde toplanmış, K.’deki Rumlar da, 1 000-2 000 kişi dışında rum kesimine göç etmiştir Halkın büyük çoğunluğu kırsal yerleşmelerde yaşar; kentleşme oranı düşüktür. Başlıca kentle; Lefkoşa, Gazi Mağusa, Girne Larnaka, Limasol ve Baf'tır En yoğun nüfuslanmış alan içova’dır.

ekonomi


Kıbrıs, esas itibariyle bir tarım ülkesidir; çalışan nüfusun yandan çoğu ulusal gelirin % 25 kadannı sağlayan tarımla uğraşır Tanm ayrıca çeşitli sanayi kollanna da hammadde sağlar. Büyük bir kısmı dağlık olmasına karşın tarıma ayrılan topraklar ada yüzölçümünün yandan çoğunu kaplar Başlıca tanm alanları İçova ile dağlann 300-400 m'ye kadar yükselen yamaçlarıdır. En önemli toprak ürünleri, özellikle Içova'da yetiştirilen buğday, arpa ve zeytin ile dışsatımında önemli yer tutan turunçgiller, üzüm, çeşitli meyveler ve patatestir. Ama ada tahıl ve bazı besin maddeleri gereksinimini dışandan sağlamak durumundadır Adanın başlıca toprak ürünlerinden biri de büyük ölçüde ihraç edilen harnuptur. Kıbrıs ormanlannın bu doğal ürünü hayvan yemi ve çikolata gibi şekerli besinlerin dolgu maddesi olarak kullanılır. Tarımın karşılaştığı başlıca sorun uzun yaz kuraklığı sırasında çekilen su kıtlığıdır Bunu önlemek için dağlann eteğindeki karstik kaynaklardan ve aynı yerlerde kurulan bazı barajlardan (türk kesiminde Gönyeli, Kadıköy ve Yuvacık barajı gibi) yararlanılarak sınırlı ölçüde sulu tarım yapılır. Eskiden beri katır ve eşek yetiştiriciliği ile ünlü olan Kıbrıs'ta hayvancılık (özellikle koyun ve keçi) önemli bir uğraşıdır. Sürüler adanın yarıkurak kesimleri ile dağlık alanlarındaki meralarda beslenir Adını latince "cyprium”dan (bakır) alan Kıbrıs'ın özellikle G.'deki dağlık kesimi çeşitli yeraltı zenginliklerine sahiptir. Başlıcaları pirit ve bakır (Mavroruni, Lymni, Kalavasos), krom (Kakopetria) ile asbest (Amiandos) yatakları ve bir tür boya toprağı (bazaltların ayrışmasından oluşan Terra Verte), alçıtaşından oluşan yeraltı ürünleri Kıbrıs ekonomisi açısından önem taşır. Sanayi fazla gelişmemiştir. Başlıca kolları besin, dokuma, giyim eşyaları yapımı ve el işlemeciliğidir.

TARİH


Antikçağ


Jeolojik çağlarda Anadolu yarımadasından koptuğu anlaşılan Kıbrıs, elde edilen bulgulara göre yenilaş kültürüne ulaşmış bazı kavimler tarafından keşfe dildi. Buraya yerleşen ilk insanların İ.Û. IV. binyıl başlarında metali tanıdıklan ve küçük eşyalarla gereçlerin yapımında kullandıkları bilinmektedir. Bronzu işlemeyi bilen bir başka kavmin de LÛ. III. binyıl ortalarına doğru adaya ayak bastığı anlaşılmaktadır Mezarlarda bulunan kilden yapılma figürler, Bakır çağını yaşayan Kıbrıslılar'ın Be ğa tannya taptıklannı, tannlanrıa çocuk kurban ettiklerini, geçimlerini tarımcılıkla sağladıklarını ortaya koymaktadır. Asurlular'ın Anadolu'da ticaret kolonileri kurdukları ilk Tunç çağında adanın, Mısır'ın XII. sülale sinden gelme firavunların yönetimi altında olduğu sanılmaktadır. Bu durum Orta Tunç ve Son Tunç çağlarında da devam etmiştir. Hitit çivi yazı belgelerinde Alaşiya adıyla anılan Kıbrıs Tuthalia ll'den başlayarak Hitit imparatorluğu'nun egemenliği altına girmiştir.

Ada İ.Ö. XII. yy.'da Akhalar'ın istilasına uğradı ve adı iatnana olarak değişti. Kıbrıs’ın Suriye, Filistin, Anadolu, Yunanistan ve Mısır arasındaki ticaret yollan üstünde oluşu, önemini gittikçe artırdı ve özellikle de adada birçok koloniler kurmuş olan Fenikelilerin aracılığıyla komşu ülkelerin kültürleriyle tanıştı.
I.Û. 576'da pers kralı Keyhüsrev, Yeni Babil devletini ortadan kaldırdıktan sonra Kıbrıs'ı da egemenlik bölgesi içine alarak yıllık vergiye bağladı. Dara I de burasını beşinci satraplık haline getirdi. İ.Ö. V. yy.'ın başlarındaki ion ayaklanmasına katıldığı için Sdi dışında tüm kentleri Persler’ce işgal edildi. Çeşitli ayaklanmalara ve savaşlara karşın Persler'in nüfuzu, Ptolemaioslar dönemine değin iki yüzyıldan fazla sürdü. Kıbrıs'ın son kralı Ptolemaios ölünce (İ.Ö. 58) Romalılar buraya egemen oldular ve Kilikia ile birlikte Kıbns'ı da imparatorluğun bir eyaleti durumuna getirip başına vali olarak Cicero’yu atadılar. Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldıktan (395) sonra ada, Bizans'a kaldı.

Ortaçağ


Müslüman Araplar'ın Doğu Akdeniz'e çıkmalarına değin Kıbrıs, oldukça sakin bir dönem yaşadı. VI. yy.'ın ortalarında Doğu Akdeniz’i harabeye çeviren depremle onu izleyen veba salgınından yüz yıl kadar sonra, Hz. Osman'ın Şam’daki valisi Muaviye, adaya bir sefer düzenledi. İslam kaynaklarına göre, Hz. Muhammet'in halasının kızı Ümmü Haram'ın da kocasıyla birlikte katıldığı bu sefer sırasında Ümmü Haram, Larnaka dolaylarında attan düşerek öldü. Bugün bu yörede bulunan ve Hala Sultan adıyla bilinen mezar, Kıbrıslı müslümanların kutsal yerlerinden biridir Arap saldınlarının sonraki yüzyıllarda da sürmesine hatta abbasi halifelerinden Harunurreşit’in 802 yılında buraya büyük bir sefer düzenlemesine karşın, Kıbrıs'ı Bizans'tan koparmak mümkün olamadı İmparator Nikephoros Phokas, Niketas'ın komutasındaki bir orduyla Kıbrıs’ı işgal ederek (964/965), iustinianos II zamanında Güney Anadolu kıyılarıyla çevre adaları da kapsayan Kibyraioton (Kybriot) themasını yeniden kurdu. XI. yy.'da adadaki bizanslı valilerin zaman zaman başkaldırı girişimlerinde bulunmaları üzerine Aleksios Komne nos adaya biri askeri, öbürü sivil olmak üzere iki yönetici atadı, ioannes II de, XII. yy.'ın ortalanna doğru danişmentli emir Melik Gazi'nin ölmesini fırsat bilerek, Türkler'in elinde bulunan Güney Anadolu kıyılarını ele geçirip, Kıbrıs'ı oğlu Emmanuel için bağımsız bir prenslik haline getirmek istediyse de başarı sağlayamadı. 1184'te Kıbrıs'ı hileyle ele geçiren isaakios Komnenos, Bizans'ı dinlemeyerek kendi başına hareket etmeye başladı. Kudüs'ü Selahattin Eyyubi'den almak amacıyla büyük bir donanmayla Suriye’ye doğru yol alan İngiltere kralı Richard I, iki gemisinin isaakios tarafından zapt edilmesi üzerine Limasol limanına asker çıkardı, isaakios kaçmayı dene diyse de yakalanarak hapsedildi (1191).

Richard I, adayı Kudüs kralı ve Manche kontu Gui de Lusignan’a sattı. Bu tarihten başlayarak XVI. yy.’ın ikinci yarısına değin Fransızlar'ın, Cenevizlilerin ve Venedikliler'in elinde bulunan Kıbrıs, deniz ticaretinin önemli uğrak noktalarından biri olduğu gibi, Gui'nin ardılı Lusignanlı Amauri'nin (1194-1205) kurduğu krallık da Anadolu'yu tehdit edecek kadar güçlendi. 1342'de Papalık, Venedik ve Rodos şövalyeleriyle birleşerek Türkler'e karşı Kutsal Ittifak'ı oluşturdu; İzmir’i ve Antalya’yı ele geçirdi. Bir başka haçlı ordusu 1366'da Gelibolu'ya çıktı. Kıbns sulannda bulunan haçlı donanmasına karşı 1426'da memluk sultanı Baybars, adaya çıkardığı ordusuyla kral Janus'un ordusunu dağıttı, kendisini de tutsak aldı. Janus, yıllık 5 000 duka altın vergi ödemek koşuluyla serbest bırakıldı. Onun oğlu Jean II zamanındaysa bu miktar 8 000 dukaya çıkartıldı.

1489'dan 1571'e değin süren Venedik egemenliği döneminde ezilen ve horlanan yerli rum halkı zaman zaman osmanlı padişahına gönderdikleri gizli elçilerle kendilerine yardım edilmesini istemek zorunda kaldı. Kıtöns üzerine bir sefer düzenlenmesine karar veren Selim II, Piyale Paşa’v Kıbns'ı almakla görevlendirdi. Piyale Paşa, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1570 haziranında Finike'ye gelip adaya geçti ve ordunun başında Lefteri ve Girne lalelerini kısa sürede düşürdü; Lefkoşa kalesi de 50 gün dayandıktan sonra ele geçirildi. Savaş sırasında adanın Venedikli valisi Dandolo öldürüldü. Limasol, Larnaka, Baf kaleleri alındı. Lala Mustafa Paşa'nın kuvvetlerine yaklaşık on ay direnen Magosa kalesinin de 1 ağustos 1571’de teslim olmasıyla adadaki uenedik ve Kutsal ittifak'ın egemenliği sona erdi.

Modem ve çağdaş dönem


Bu tarihten başlayarak eyalet düzeyinde Osmanlı devletine bağlanan Kıbrıs'a ilk beylerbeyi olarak Muzaffer Paşa gönderildi. Magosa, Limasol, Baf ve Girne'nin yanı sıra Alâiye (Alanya), Tarsus, İçel, Zülkadriye, Sis ve Trablusşam sancakları da bu yeni eyalete bağlandı (1573'ten sonra son üçü Kıbrıs eyaletinden ayrılmıştır), ilk başlarda Derya kalemi’ne bağlanan eyalet, daha sonra Kaptanıderya divanı’na bağlandı ve kap tanıderyaların gönderdikleri bir müsellim tarafından yönetildi. XVII. yy.'ın sonlarına doğru sadrazam hasları arasına katıldıysa da, 1785’te doğrudan Divanı humayun’a bağlı bir muhassıllık haline getirildi. Bu arada hükümetin izlediği iskân politikası uyarınca adadaki müslüman nüfus toplam nüfusun üçte birine ulaştı. 1777'de adada yaşayan 84 000 kişiden 47 000'ini Anadolu Türkleri, Türkmenler ve Yörükler oluşturmaktaydı.

Bununla birlikte Osmanlı devletinde baş gösteren sarsıntılar adada bazı ayaklanmalara yol açtı. Bunlardan 1685'te kaptanıderya müsellimi Boyacıoğlu Mehmet'e karşı olan ayaklanmayı Halepli Ahmet Paşa, 1764’te muhassıl Silahtar Çil Osman Ağa’ya karşı başlatılan ve bütün adaya yayılan bir başka ayaklanmayı da Teke sancağı mutasarrıfı Ahmet Paşa bastırdı. Küçük Mehmet Bey de 1821’deki yunan ayaklanması sırasında, başpiskopos Kybrianos’la Baf, Tuzla ve Girne metropolitlerini idam ettirerek ayaklanma eyleminin Kıbns’a sıçramasını engelledi.

Mahmut II döneminde başkaldıran Mısır hıdivi Mehmet Ali Paşa'nın eline geçen ve sekiz yıla yakın bir süre (1832-1840) Mısır’ın yönetiminde kalan Kıbrıs Tanzimat' tan sonra Cezair-i Bahr-i Sefid eyaletine bağlı bir liva haline getirildi. 1861’de İstanbul'a, 1868'de Çanakkale mutasarrıflığına bağlandı; 1870'te yeniden bağımsız mutasarrıflık oldu. Ancak 1875 ortalarında baş gösteren Hersek ayaklanmasını izleyen uluslararası siyasi gelişmeler, özellikle de Türkiye'nin yaşadığı bunalımlar (Abdülaziz'in, birkaç ay sonra da Murat V'in tahttan indirilmesi, Doksanüç harbi ve Ayastefanos antlaşması vb.) sonucu, İngiltere Rusya'ya karşı Osmanlı devletini korumak, aynı zamanda Doğu Akdeniz, Süveyş ve Hindistan ticaret yollarının güvenliğini sağlamak bahanesiyle BabIâli'yi bir ittifaka zorladı. Abdülhamit II, bazı hükümet üyelerinin direnmelerine karşın, İngiliz hükümetinin Kıbrıs'ı zorla işgal edeceği tehditi üzp rine "hukuku şahaneme asla halel gelme mek şartıyla muahedenameyi tasdik ede rim" notunu ekleyerek antlaşmayı imzaladı. Böylece 307 yıla yakın bir süre osmanlı egemenliği altında kalmış olan Kıbrıs, 12 temmuz 1878 gününden başlayarak geçici olmak kaydıyla İngiltere'nin yönetimine geçti. Bu arada Magosa'daki tûrk birlikleri Ingilizler'e karşı silahlı direnişte bulunmayı denedi; LimasoTdaki yönetici meclis de kararı tanımadığını bildirdiyse de yerli rum halkı olayı sevinçle karşıladı. Osmanlı devleti Birinci Dünya savaşı’na katılınca da İngiltere adayı resmen ilhak etti. 24 temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış antlaşmasıyla Türkiye'den tamamen kopartan ada, 1925'ten başlayarak İngiltere’nin sömürgeleri arasına katıldı.

1882 yılında saptanan statüye göre adanın yönetimi, İngiliz yüksek komiserinin başkanlığında 6’sı hükümet memuru, 9'u Rum, 3'ü Türk 18 kişilik bir Kavanin meclisi’ne bırakılmıştı. 1936'da Kavanin meclisi kaldırılarak tüm yetkiler İngiliz yüksek kp miserine devredildi. 1943'te ada belediyelere ayrıldı; Lefkoşa, Larnaka, Limasol, Magosa, Girne ve Baf’ta böyle komiserlikleri oluşturuldu, ikinci Dünya savaşı'ndan sonra İngiltere’nin Kıbrıs’a bağımsızlık tanıma eğilimi, adanın türk ve rum topluluklan arasındaki uyuşmazlıkları ve çatışmalan körükledi, aynı zamanda Türkiye ile Yunanistan arasında da ciddi sorunlara yol açtı. 1954' te Yunanistan, Kıbrıs sorununa "self-determination” (kendi yazgısını kendisinin belirlemesi) yoluyla çözüm getirilmesi önerisini Birleşmiş milletler'e götürdüyse de, siyasi komisyon konunun görüşülmesini ileri bir tarihe bıraktı. Bunun üzerine Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında başlatılan üçlü görüşmeler, 1959'da Zürich ve Londra anlaşmalarının imza edilmesiyle sonuçlandı. 16 ağustos 1960'tan başlayarak bağımsız bir cumhuriyet olan Kıbrıs'a aynı gün 650 kişilik bir türk ve bir de yunan alayı ayak bastı, böylece 82 yıllık İngiliz yönetimi sona erdi.

Kıbrıs Cumhuriyeti


Cumhuriyetin anayasasına göre yapılan seçimlerle rum önderi Makarios Cumhurbaşkanı, türk toplumu önderi Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı yardımcısı seçildiler. Adadaki İngiliz üsleri korunuyordu. Anayasa’ya göre bazı bakanlıklar Türkler'e bırakıldı; tendi belediyelerini kurmalarına da izin verildi. Ancak Rumlar Türkler'e verilen haklan tanımak istemediler Tarafsız Anayasa mahkemesi'nin Türkler lehindeki kararlarını da uygulamadılar. Enosis yanlısı EO- KA örgütü de saldırılarını yoğunlaştırdı. Makarios, anayasayı değiştirmek istediklp rini resmen açıkladı (kasım 1963). Aralık 1963’te olaylar çatışmaya dönüştü; üç gün içinde 24 türk öldürüldü. Saldırıları durdurmak amacıyla türk uçakları ada üzerinde uyan uçuşlan yaptılar Ingiltere duruma mp dahale etti. Londra'da İngiltere Yunanistan, Türkiye Kıbrıs hükümeti ve adadaki cemaat temsilcilerinin katıldığı bir konferans top landı (ocak 1964). Konferansta bir anlaşmaya vanlamadı; Rumlar Garanti anlaşması'nın kaldırılmasını istediler. 1964 martında Birleşmiş milletler bir barış gücü oluşturularak adaya gönderilmesine karar verdi. Birleşmiş milletler'ce atanan arabulucular da toplumlar arasındaki gerginliği azaltamadı. Artan rum saldırtan karşısında türk birlikleri ve donanması şubat 1964'te adaya doğru yola çıktıysa da üç gün sonra geri döndüler Nisan 1964'te Makarios tek yanlı olarak, Zürich ve Londra anlaşmalarını gp çersiz saydığını açıkladı.

Türkiye Dışişleri bakanının, gerekirse adaya çıkarma yapılabileceğini açıklaması üzerine ABD Başkanı Johnson, Başbakan İnönü'ye bir mektup göndererek böyle bir hareketi onaylamadıklarını, Türkiye’nin ABD’ce verilen silahları kullanamayacağını ileri sürdü (JOHNSON MEKTUBU); İnönü’yü görüşmek üzere ABD’ye çağırdı. Rumlar’ın adadaki Türkler'e saldırtan 8-9 ağustosta türk uçaklarının rum hedeflerini bombalaması ÜZP rine durdu. 21 nisan 1967'de Yunanistan' da albaylar cuntası iktidara geldi. Adadaki FOKA örgütü, önderleri Grivas yönetiminde, Yunanistan'daki cunta desteğinde Geçitkale ve Boğazköy köylerindeki Türkler'e saldırdılar. Türk donanması, çıkarma birlikleri yine Akdeniz’e açıldı; uçaklar uyarı uçuşlarına başladı. Makarios bir tez daha gerilemek zorunda kaldı. Türkler'e karşı saldırılar bir süre ertelendi. 29 aralık 1967'de "Kıbrıs Geçici türk yönetimi" kuruldu. Makarios 1968 ve 1973 seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçildi. Rauf Denktaş da 16 şubat 1973'te Cumhurbaşkanı yardımcısı oldu. 1967 saldırılarından sonra çağrıldığı Yunanistan'a giden çeteci Grivas, Makarios'un enosisin ertelenmesinden söz ettiği günlerde adaya geri döndü (1971). Bu tez Makarios yanlısı kişilp re karşı da eylemlere girişti; rum karakollarını bastı. Grivas, ocak 1974'te öldükten sonra, yeniden örgütlenen EOKA-B eylemlerini sürdürdü, Ulusal muhafız birlikleri yunanlı subaylar yönetiminde Makarios’a karşı bir darbe düzenledi (15 temmuz 1974).

Ağrotur İngiliz üssüne sığınan Makarios oradan ABD’ye kaçtı. EOKA-B önderi Nikos Sampson Başkan ilan edildi. Türkiye, darbeyi Yunanistan'ın bir girişimi olarak değerlendirdi. Başbakan Bülent Ecevit, Ingiltere başbakanıyla görüştü; garantör devlet olan İngiltere'nin Kıbrıs'taki olaylara müdahalesini, Makarios'un geri dönmesini istedi. İngiltere etkili girişimlerde bulunmaktan kaçındı; ABD, arabuluculuk girişimleriyle oyalama siyasetine başvurdu. Kıbrıs'ta Türkler'in durumlarının sarsıldığını, Anayasa’nın fiilen ortadan kaldırıldığını gören Türkiye, 20 ten muz 1974'te Kıbrıs'a askeri birlikler çıkarmaya başladı. (KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI.) Yunanistan'da enoSisi gerçekleştirmeye girişen askeri hükümet Kıbrıs çıkarması karşısında iktidardan uzaklaşmak zorunda kaldı, Karamanlis sivil hükümeti kurdu. Kıbrıs'ta Ulusal muhafız örgütü Samp- son’u Başkanlıktan aldı; onun yerine Meclis başkanı Glafkos Klerides geçici Cumhurbaşkanı atandı. Cenevre'de Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılmasıyla görüşmeler başladı (25-30 temmuz, 8-13 ağustos). Yunanistan ve Türkiye Dışişleri bakanları görüşmelerde bir anlaşmaya varamadılar. Türkiye harekâtın ikinci aşamasını başlattı ve Gazi Mağusa, Lefkoşa Erenköy'den geçen ve adayı ikiye bölen Attila hattı tutuldu. Harekât sırasında güneyde kalan 10 000 türk, Ağrotur İngiliz üssüne sığındı ve ingilizler tarafından rehin alındı. Türkiye'yle yapılan görüşmeler-1 de pazarlık konusu yapıldı. Rehineler 1975 yılı başında serbest bırakıldı.
Harekâtın tamamlanmasından sonra Rumlarla türk toplumu arasında görüşmeler yeniden başladıysa da Makarios’un adaya dönüp Cumhurbaşkanlığı makamına geçmesiyle (aralık 1974) bir ilerleme sağlanamadı. Makarios, Türkler’in nüfusları oranında (% 18) toprak almasını, adada dağınık olarak kurulacak türk kantonlarının güçlü bir merkezi yönetime bağlanmasını istiyordu. Türkler’se gevşek bir merkezi yönetim yanında, coğrafi esaslara göre iki grupta toplanan kantonların kurulmasını savunuyorlardı. Bir anlaşmanın sağlanamaması üzerine adanın türk kesiminde Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) kuruldu (13 şubat 1975); Rauf Denktaş federe devletin bâşkanı oldu.

iki kesim, toplumlararası görüşmelerin Birleşmiş milletler genel sekreteri Wald- heim gözetiminde sürdürülmesini kabul etti. Viyana'da yapılan toplantılarda (8 mayıs - 31 temmuz 1975) iki kesim arasında nüfus değişimi kabul edildi; güneyde kalan Türkler Kuzey Kıbrıs'a geçtiler. Ada fiilen ikiye bölünmüş oldu. Rumlar görüşmelerde devletin federasyon yapısında olmasını kabul ettiler; ancak türk birliklerinin en kısa zamanda adadan çekilmesini, federal hükümet ve çeşitli kuruluşlarda görev alacak olan Türkler'in oranının % 25'i aşmamasını, adanın toprak olarak % 20'sinin Türkler’e bırakılmasını, Kıbrıs' ın toprak bütünlüğünün uluslararası güvenceye bağlanmasını, adada seyahat ve yerleşme özgürlüğünün kabul edilmesini istiyorlardı. Türk tarafıysa iki bölgeli federe devlet kurulmasını, türk birliklerinin barış antlaşması imzalandıktan sonra adadan ayrılmasını, federal hükümette Türklerle Rumlar’ın aynı oranda temsil edilmesini, Türkler'in topraklarının, tapulu mülklerin toplamından daha az olmasını, Kıbrıs’ın bağımsızlığının Türkiye ve Yunanistan tarafından garanti edilmesini savundular. KTFD'de ilk seçimler haziran 1976'da yapıldı. Rauf Denktaş'ın önderi olduğu Ulusal birlik partisi 40 milletvekilliğinden 29'unu kazandı.
Birleşmiş milletler genel kurulu'nun, Güvenlik konseyi'nin adadaki türk birliklerinin çekilmesi yönünde aldıkları kararlar uygulanmadı. Dışişleri bakanı i. S. Çağlayangil Kıbrıs'taki Türkler'in can ve mal güvenliği sağlanmadıkça türk ordusunun adadan ayrılmasının sözkonusu olamayacağını yineledi. Cumhurbaşkanı Makarios, ocak 1977'de VValdheim'ın gözetiminde Denktaş'la buluştu, iki önder tarafların alacağı toprak oranı, federal devletin yapısı, göçmenlerin yerleştirilmesi, seyahat ve mal edinme özgürlüğü konularını teknik düzeyde ele alarak çözmeye çalışmayı kabul ettiler. Makarios, 2 ağustos 1977'de öldü. Yerine geçen Spiros Kipriyanu genşlde uyuşmaz bir tutum izledi. Mayıs 1979'da Waldheim’ın girişimiyle buluşan Denktaş ve Kipriyanu 10 maddelik bir çerçeve anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma çerçevesinde başlatılan görüşmelerde rum temsilciler iki federe devlet ilkesine yine karşı çıktılar. Türk toplumu için bağımsızlık ilanı, tek çıkar yol görünüyordu. Haziran 1983'te KTFD Bakanlar kurulu, türk toplumunun kendi kaderini belirleme hakkının kullanılması yönünde karar aldı. Kararın gerekçesinde, adanın bağımsızlığını kazandığı zaman egemenliğin yalnız rum toplumuna değil, her iki topluma devredildiği, türk halkının kendi kaderini belirleme hakkına sahip olduğu belirtiliyordu. Türkler'in sıradan bir azınlık gibi kabul edilmesi, uluslararası ku- rumların baskıları bağımsızlık ilanı yönündeki eğilimleri daha da güçlendirdi. Meclis, 15 kasım 1983'te Bakanlar kurulu’nun hazırladığı bağımsızlık bildirgesini oybirliğiyle kabul etti; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu.

Türkiye KKTC'yi hemen tanıdı. İngiltere, Yunanistan, Kıbrıs rum kesimi bağımsızlık ilanını 1959 Garanti antlaşması'na aykırı olduğunu ileri sürerek kabul etmediler. Birleşmiş milletler güvenlik konseyi, Pakistan’ın muhalefetine karşı 13 oyla (Ürdün çekimser kaldı), bağımsızlık ilanının Garanti antlaşması'na aykırı olduğu için geçersiz sayılmasını kararlaştırdı (18 kasım 1983); Birleşmiş milletler genel sekreterinin adada barışçı girişimlerini sürdürmesine karar verdi. Genel sekreter Perez de Cuellar, Denktaş ve Kipriyanu’yu bir araya getirerek onlara görüşmelere esas olacak bir anlaşma taslağı sundu. Bu taslakta görüşmelerin ana ilkelerinin saptanması, ayrıntıların daha sonraki zirve toplantılarında görüşülmesi öneriliyordu. Türk askerlerinin adadan ayrılmasını ön koşul olarak ileri süren Kipriyanu, genel sekreterin önerilerini kabul etmedi. Muhalefet lideri Glafkos Klerides, genel sekreterin önerilerini müzakereden kaçındığı için Kipriyanu’yu eleştirdi (şubat 1985); türk tarafının önerdiği askerlerin aşamalı olarak çekilmesi için takvim verilmesinin tartışılabileceğini savundu. Yunanistan başbakanı Papandreu ise, Kipriyanu'nun siyasetini onayladığını açıkladı.

Eski SSCB, Kıbrıs sorununun çözülmesi için birtakım ilke ve yöntemler önerdi. Kıbrıs’ın bağımsız, toprak bütünlüğüne sahip, tek devlet düzeninde kalmasını 'savundu, iç sorunlarını dış müdahaleler olmadan kendi aralarında çözmelerini, bütün yabancı askerlerin çekilmesini, İngiliz üstlerinin kapatılmasını, Kıbrıs sorununun Güvenlik konseyi üyeleri, Türkiye ve Yunanistan'ın katılacağı uluslararası bir konferansta görüşülmesini istedi. Kipriyanu ve Papandreu bu önerileri olumlu buldular. Perez de CuyIlar, mart 1986’da Kıbrıs ve KKTC hükümetlerine yeni bir anlaşma taslağı sundu. Bu taslağa göre, adanın % 29'u (halen % 37’si Türkler’de) ve kimi idari görevler Türkler’e bırakılıyordu. Kipriyanu taslağı kabul etmediğini bildirdi. Denktaş ise önerileri olumlu karşıladı. Kıbrıs rum yönetimi ile Avrupa topluluğu (AT) arasında Gümrük birliği anlaşması yapıldı (mayıs 1987). Şubat 1988’de rum kesiminde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde komünist AKEL (Emekçi halkın ilerici partisi) ve Liberal parti Yorgo Vasiliu'yu, sağ partiler Klerides’i desteklediler. Katı siyaseti yüzünden eleştirilen Kipriyanu seçimi kaybetti; Vasiliu cumhurbaşkanı seçildi. Denktaş ve Vasiliu'nun aynı yılın ağustos ayında Cenevre'de bir araya gelmesiyle yeni bir diyalog sürecine girilmiş oldu, iki taraf, çift toplumlu ve çift bölgeli bir federasyon üzerinde prensipte anlaştılarsa da, ortaya çıkan küçük pürüzler tam çözüme ulaşılmasını önledi.

Japon imparatoru Hiro Hito'nun cenaze töreni sırasında (şubat 1989), dönemin başbakanı Özal ve Vasiliu'nun yaptıkları görüşmeyle yumuşama yolunda yeni bir adım atıldı. 1989 haziranında Denktaş ve Vasiliu, New York’ta biraraya geldiler. 1990 şubatında Perez de Cuâllar'ın girişimiyle Denktaş ve Vasiliu New York'ta buluştular. Vasiliu tek bir topluluk ilkesinde, Denktaş iki ayrı halkın varlığı ve türk toplumunun kendi geleceğini tayin etme hakkı üzerinde ısrar ettiler. Bu arada Kıbrıs rum kesiminin yaptığı tam üyelik başvurusu, AT bakanlar konseyi tarafından kabul edildi (temmuz 1990). Perez de CuyIlar, Kıbrıs sorununun çözümü için girişimlerini 1991'de de sürdürdü. Körfez savaşı’yla birlikte Ortadoğu'nun gündeminde yeni konuların yer alması, Bush'un Kıbrıs konusunun en kısa zamanda adil bir çözüme ulaştırılacağı yolunda yaptığı açıklamalar ve Denktaş ile Vasiliu'nun BM genel sekreteri Butros Gali gözetiminde New York'ta yaptıkları görüşmelere (1992) rağmen, 1993'e gelindiğinde elle tutulur bir gelişme kaydedilmiş değildi. Rum kesiminde şubat 1993'te yapılan seçimleri ılımlı lider Glafkos Klerides kazandı.

ARKEOLOJİ VE SANAT


Kıbrıs, coğrafi konumu nedeniyle Yakındoğu ve Ege uygarlıkları arasında bir köprü oluşturur. Kıbrıs sanatında, bu uygarlıkların etkileri yerel geleneklerle kaynaşmış, özgün bir yaratıcılığa dönüşmüştür.
Khirokitia, Sotira, Trulli gibi, VII.-IV. bin yıl'lar arasında tarihlenen çok sayıda yerleşim, adanın Yenitaş döneminde iskân edilmiş olduğunu kanıtlar. Bu yerleşimler büyük bir olasılıkla doğal bir afet sonucu terk edildi; ancak Bakırtaş döneminden başlayarak yeni bir halk topluluğunun bütün adaya yayıldığını gösteren kanıtlar vardır: başlıca merkezler Erimi ve Lemba'dır. V. Karageorghis'e göre Tunç çağ İ.Û. 2300'e doğru başlar, ilk Tunç çağ (İ.Û. 2300-2000) yalnızca nekropolislerden (Vunus, Lapithos) bilinmektedir. Orta Tunç çağ boyunca (2000-1550) Girit ile ilişkiler ağırlıkta gibi görünürken Son Tunç çağda (1550-1100), Mykenaililer kent merkezlerinde yerleşimler kurdular; buralarda yapılan kazılarda çok sayıda ilginç buluntu elde edildi: Mykenai çanak çömlekleri, kuyum eşyaları, fildişi eşyalar (Tuzla, Kition Palea Paphos). Kıbrıs geometrik dönemini (İ.Û. 1050-700) belirleyen gelişmeler, Yunanistan'la ilişki kurulması (çanak çömlek, Salamis’teki mezarlar) ve Fenikelilerin Kition’a gelmesi oldu. Arkaik dönemde sanat, siyasal üstünlüğü arka arkaya ele geçiren komşu ülkelerin (Asur, Mısır, Pers) etkisi altında kaldı. Çok sayıda tapınak inşa edildi; bu tapınaklarda, yerli kireçtaşından (Kurion’daki Apollon Hylates tapınağı, Kition'da Herakles Melkar tapınağı, Vuni’deki Apollon tapınağı), çoğu zaman da pişmiş topraktan, bazen doğal boydan daha büyük (Ayairini) adak heykelleri vardı. Klasik dönemde özellikle Salamis’te Evagoras'ın sarayında, Marion'da ve Vuni hâzinesinde görülen yunan etkisi Rolemaioslar egemenliğinin sonuna dek sürdü. Roma dönemi boyunca çok sayıda anıtsal yapı inşa edildi ve Nea Paphos adanın en önemli kenti haline geldi (tiyatro, kaya mezarları, mozaikler). Erken hıristiyanlık dönemi, pek çok kilisenin inşa edildiği parlak bir dönem oldu: Paphos (Baf), Soloi, Salamis, Kurion Ortaçağ kiliseleri, adanın zenginliğinin ve Bizans ile sıkı ilişkilerinin göstergesiydi. Bazı manastır kiliseleri, Konstantinopolis üslubundan esinlenen Sakız’daki Nea Moni'yi (XI. yy.) örnek aldı. Kiliseler, Komnenoslar ve Palaiologoslar dönemlerinden (XII. -XIV. yy.’lar) kalma Paphos, Lagudera (Panaghia), Asinu (Panaghia), Perakhorio'dat (Aghioi Apostoloi), görüldüğü gibi fresklerle süslendi.
6682 Ortaçağda Batı etkileri de görülmeye başlandı (adada Haçlı varlığı). Lefkoşa (Ste-Sophie katedrali [Selimiye camisi], St - Nicolas, Ste-Catherine [Haydarpaşa camisi] ve St-Georges-des-Latins kiliseleri) ve Gazi Mağusadaki (St-Nicolas katedrali [Lala Mustafapaşa camisi], St-Françcis ve St-Georges-des-Grecs kiliseleri) gotik yapılar, Girne yakınındaki Bellapais manastırı bu dönemde yapıldı. Venedikliler başlıca iki büyük kentin kale ve surlarını yenilediler.

OsmanlI egemenliği sırasında kiliselerin bir bölümünün camiye dönüştürülmesinin yanı sıra, ada çeşitli türk yapılarıyla Kıbrıs Barış harekâtı donandı. Bunlar daha çok Gazi Mağusa haritaları (Canpulat türbesi ve müzesi, Akkule mes cidi, Kutuposman tekke ve türbesi, Yirmi- sekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin türbesi, Caferpaşa hamamı ve Kızıl hamam, Caferpaşa çeşmesi), Lefkoşa (Büyük, Emir, Elmaslı, Korkut, Omeriye hamamları, Bayraktar, Sarayönü, Turunçcu, iplikpazarı, Arapahmet camileri, mescitler, Aziziye, Mevlevi tekkeleri, medreseler, Sultanmahmut II kütüphanesi, türbeler, Büyük han ve Kumarcılar [Komancılar] hanı, çeşmeler, Dervişpaşa ve Kâmilpaşa konakları), Girne (Caferpaşa camisi), Lefke (Piriosmanpaşa camisi), Larnaka (kale, Seyitahmet camisi [Camiikebir], Tuzla, Ulu camileri, Halasultan cami, türbe ve tekkesi) Limasol (Köprülü cami, Camiikebir, Yeni hamam, Gazipaşa çeşmesi), Bat (kale, Yeni ve Musallatepesi camileri, Yeni cami hamamı) bulunmaktadır.

Kaynak: Büyük Larousse



Saat: 17:18

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık