Mineraller ve Özellikleri MsXLabs.org & Temel Britannica Yerkabuğundaki katı, çoğunlukla kristal yapılı kimyasal karışımlara (bileşiklere) mineral denir. Mineral ile kayaç birbirine karıştırılmamalıdır. Belirli bir minerali kayaçtan ayıran temel özellik, o mineralin her zaman aynı kimyasal bileşime sahip olmasıdır. Aynı tür mineralden alınan örneklerde her zaman aynı elementler, aynı miktarlarda bulunur; ama aynı tür kayaçtan alınan örnekler birbirinden çok farklı bileşimlerde olabilir. Kayaçlar genellikle çeşitli mineral karışımlarından oluşur. Minerallerin önemlice bir bölümü korkayaçlarda oluşmuştur; bazen volkanik kayaç da denen korkayaçlar, magmanın, yani erimiş haldeki mineral maddeleri karışımının soğuyup katılaşması sonucunda ortaya çıkan kayaç türüdür. Erimiş kütle soğurken mineral kristalleri oluşur. Granit kayaçlarında bulunan mika, feldispat, hornblend ve kuvars mineralleri bu biçimde oluşmuştur. Bazı başka mineraller ise, başkalaşım kayaçlarındaki (yüksek ısı ve basınç etkisi altında değişime uğramış kayaçlar) ısının ve basıncın etkisiyle oluşmuştur. Şeyllerde görülen grena bu tür bir başkalaşım mineralidir. Korkayaçların aşınması sonucunda, bu kayaçlardaki mineraller kayaç bloğundan ayrılarak akarsularca başka yerlere taşınır ve buralarda dibe çökerek, kumtaşı, kiltaşı ve konglomera (karışım) çökellerini oluştururlar. Örneğin kumtaşı, kuvars taneciklerinin bu yolla birikip birbirine yapışmasıyla ortaya çıkar. Bazı mineraller ise çözeltiden çökelme yoluyla damarlar halinde oluşur. Korkayaçlar soğurken sular, kayaçlardaki çeşitli mineralleri eriterek (çözündürerek) uzaklara taşır; daha sonra bu kızgın sular yerkabuğundaki çatlaklar arasından süzülürken, içindeki mineraller çatlaklara çökelir ve böylece mineral damarları ortaya çıkar. Mineral damarlarının büyük bölümü, önemli miktarlarda değerli metaller içerir. Sarkıt ve dikitler, çoğunlukla kalsitin çökelmesiyle oluşur. Tuzlu suyun buharlaşması sırasında ise, bazı mineraller belirli bir düzen içinde çökelir. Önce kalsiyum ve magnezyum karbonatların çökelmesiyle kireçtaşı yatakları oluşur; bunu, kalsiyum sülfatın çökelmesiyle ortaya çıkan alçıtaşı ve anhidrit izler; daha sonra sodyum klorür çökelerek kayatuzunu oluşturur; son olarak da potasyum tuzları çökelir. Bazen minerallerde az miktarlarda da olsa bazı yabancı maddeler (mineralin kendisinden başka maddeler) de bulunabilir. Katışkı denen bu maddeler, mineralin kimyasal bileşimini pek etkilemese bile, onun görünümünde belirgin değişikliklere yol açabilir. Örneğin, zümrüte parlak yeşil rengini veren, bu maddeyi oluşturan beril (berilyum ve alüminyum silikat) mineraline çok az miktarda karışmış olan krom oksittir. Mermerlere değişik renkler kazandıran maddeler de, bu tür katışkılardır. Demir tuzları yakut ve topazı, manganez ise ametisti renklendirir. Mineralleri, kimyasal bileşimlerinin dışında birbirinden ayıran bazı özellikleri vardır. Bunlar, kristal biçimleri, kristallerinin iç yapısı, renk ve parlaklıkları, özgül ağırlıkları, sertlikleri, çözünürlükleri (sıvı içinde erime yetenekleri) ve ısıtıldıklarında ne tür bir davranış sergiledikleridir. Mineraloji uzmanları, inceledikleri örneğin bütün bu özelliklerini saptadıktan sonra, onun hangi mineral olduğuna kesin olarak karar verebilirler. Bütün bu incelemeler kesin bir sonuç vermezse, örnek X ışınları altında ayrıntılı bir kimyasal çözümlemeden geçirilir. |
Minareller, Minarellerin Özellikleri ve Çeşitleri Mineral Nedir? Doğal şekilde oluşan, homojen, belirli kimyasal bileşime sahip inorganik kristalleşmiş katı bir cisimdir. Buna göre minerallerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: 1. Doğal olarak oluşur.Metallerin çoğu, modern hayatta gerekli olan kimyasal ve endüstriyel ürünler minerallerden gelir. Çiftçilik ve toprağa dayalı ormancılık minerallere dayanır. Minerallerin kullanım alanlarının potansiyel sayısı neredeyse sonsuzdur. En çok göze çarpan mineral örnekleri kayalar ve taşlardır. Civanın dışında mineraller; ağır, sert ve yoğun olup aldığı şekillere kristal adı verilen katı kütlelerdir. Kristaller, değişmeyen ve muntazam şekle sahip olan maddelerdir. Bu demek oluyor ki, kristal parçalara ayrılsa bile her özel parça orijinal kristalin şekline sahip olur. Mineraller bu yolla teşhis edilir. Cıva dışında hiçbir mineral sıvı halde bulunmaz. Hızlı hareketi ve parlak gümüş rengiyle “çabuk gümüş” diye de adlandırılan cıva oda sıcaklığında sıvıya dönüşür. Mineraller, değişik taş çeşitlerinin içinde biçimlenen doğal maddelerdir. Onlara ulaşabilmek için madenler, kuyular ya da tünellerle toprağın derinliğine inmek gerekir. İnsanların, hayvanların ya da bitkilerin etkisiyle oluşan suni maddeler gerçek mineraller değildir. Örneğin Tayland’daki madenlerden çıkarılan yakut gerçek bir mineraldir. Ama saf olmasına rağmen lazer yapımında kullanılan insan yapımı yakut hakiki mineral değildir. Gerçek bir mineral hiçbir canlının etkisi olmadan gelişim göstermelidir. Bu da “inorganik oluşum” diye adlandırılır. Örneğin; gerçek bir mineral olmayan amber, öncelikle parçalandığında kristal parçacıkları aynı şekli korumadığı ve milyonlarca yıl önce kozalaklı ağaçların ürettiği fosil reçine olarak günümüze geldiği için mineral olma özelliğinden yoksundur. Kayalar, minerallerin spesifik kombinasyonlarından meydana gelirler. Örneğin kuvars ve mika granitten çıkartılır. Minerallerin çıkartılamadığı kaya türleri de vardır. Bunun nedeni içlerindeki mineralin çok az olması ya da çok geniş bir gruba bağlı olup henüz sınıflandırılmadıkları için tercih edilmeyişleridir. Obsidyen ikinci türe örnektir. Lav akıntılarında bulunur ve silikon ile oksijenin bir araya gelmesiyle oluşan silis mineralinden yüksek miktarda içerir. Onu meydana getiren kristallerin farklı konumlarda aynı şekilde kalamamasına rağmen sonuçta bu zengin mineral teknik olarak kaya adını alır. Mineraller genel bir bakışla iki gruba ayrılır: 1- Metal asıllı olanlarHematit (demir), bornit (bakır) ve boksit (alüminyum) metal mineraller için belirli örneklerdir. Kuvars, asbestos, kalsit de "metal olmayan" mineraller grubuna girerler. Mineraller çoğunlukla kristaller halinde bulunurlar. Minerallerle kayaları birbirine karıştırmak kolaydır. Fakat bunların arasında önemli bir fark olduğunu özellikle belirtelim. Bir mineralin belirgin bir yapısı vardır. Kimyasal yapısı daima aynıdır. Dünyanın hangi köşesinde bulunursa bulunsun sertliği, diğer başka nitelik ve özellikleri değişmez. Buna karşılık, kayalar muhtelif minerallerin karışımı bir yapıdadır. Sözgelimi granit diye bilinen kaya cinsi, kuvars, mika, florspat ve diğer başka minerallerin karışımından meydana gelen bir yapıya sahiptir. Üstelik yeryüzünün bir yerinde bulunan granitte bu minerallerin oranı başkadır, diğer bir köşesindeki granitte başkadır. Mineraller kayalarda, kumların içinde, taşlarda bulunabilir. Yeraltında bulunan minerallerden örneğin kükürt, endüstride özellikle sülfürik asit yapımında kullanılır. Alçıtaşı ya da tebeşir mineralleri kille karıştırılır, ısıtılır ve bundan çimento elde edilir. Demirin yüksek fırınlarda arıtılmasında da büyük ölçüde alçıtaşından yararlanılmaktadır. Altın ve daha birkaç metal, tabiatta arı (saf) halde bulunur. Bunların çoğu oksitler, karbonatlar ve klorürler bileşiminde elde edilir. Filizler yüksek fırınlarda kimyasal maddelerle karıştırılıp ısıtılarak arıtılırlar. Alüminyum güç arıtıldığından, filizinden ayrıştırma işleminde elektroliz olayı uygulanır. Altın, kurşun, gümüş, bakır filizleri, kimyasal yolla arıtılan diğer filizler arasında sayılabilirler. Yeraltındaki minerallerin bilimsel bir yolla incelenmesi işi "mineraloji" diye isimlendirilir. Minerallerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini, renk, saydamlık, yoğunluk, sertlik ve benzeri karakteristiklerini incelemek "mineraloji"nin işidir. Minerallerin doğada veya deneysel olarak yapılan incelemelerde de gözlendiği gibi, oluşum şartları bunların belirli fizikokimyasal şartlarda (belirli sıcaklık ve basınç altında ve ortamın kimyasal durumu gibi) oluşurlar. Buradan mineralojinin bir amacının da minerallerin oluşturduğu yerkabuğunun kimyasal ve fiziksel yapısının öğrenilmesi, yerkabuğunun tarihinin bilinmesi ve yeraltı kaynaklarından yararlanılması olduğunu anlıyoruz. Mineraller belirli bir kimyasal bileşime sahiptirler. O halde her mineral bir kimyasal formül ile ifade edilir. Minerallerin kimyasal formülleri genellikle sabittir. Ancak belirli sınırlar içinde belirli kaidelerle değişebilir. Çok ender olarak saf elementler (altın, gümüş, bakır vs) şeklinde oluşan mineraller, yerkabuğunda meydana gelen doğal fizikokimyasal olayların ürünleridir. Minerallerin bir diğer özelliği de inorganik oluşudur. Yerkabuğunda bulunan petrol, kömür, fosil ve reçine gibi maddeler mineralojinin kapsamına girmez. Ancak nadir de olsa organik mineraller de vardır; mesela "kehribar" gibi. Minerallerin katı olmaları düzenli bir atomsal içyapıya sahip olduklarını gösterir. Mineral kristallerinin dış yapıları incelendiğinde düzgün geometrik dış şekilli oldukları görülür. Yine aynı şekilde içyapılarının da düzgün olduğu görülür. Minerallerin "cıva" gibi sıvı olan tipleri de vardır. Mineraller homojen bir yapıya sahiptirler. Alınan bir mineral örneğinin her tarafı aynı mineralden ibaret olmalıdır. Ancak her mineralde az veya çok yabancı mineral varlığı bulunmaktadır. Yabancı madde oranının çokluğu, mineralin özelliklerini değiştirir. Esasta; gözle görülebilen boyutta homojen olması basit tanımlama için yeterlidir. Mineral Çeşitleri
Ayrıca mineraller için bakınız: |
Saat: 08:25 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık