edebi sanat nedir |
Alıntı:
TEŞBİH (BENZETME) Anlama güç katmak için, aralarında gerçek yada mecaz, çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme sanatıdır. Şair, kendisini etkileyen bir olay veya varlık karşısında heyecanlanır, bu heyecanını daha kuvvetli ve tesirli anlatabilmek için, o ruh hâlini okuyucuda daha iyi canlandırabilecek benzetmeler yapma yoluna gider ve bunun sonucunda da teşbîh sanatı meydana gelmiş olur. Teşbîh sanatında en az iki, en fazla dört öge bulunur ve yapılan teşbîh bu ögelerin bulunup bulunmamalarına göre bazı isimler alır. Bu dört benzetme ögesi (erkân-ı teşbîh, teşbîhin rükunları, ögeleri) şunlardır : 1- Benzeyen (müşebbeh, teşbîh edilen, benzetilen) : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik bakımından güçsüz olanıdır. 2- Kendisine Benzetilen (Müşebbehünbih, kendisine teşbîh edilen, benzetmelik) : Birbirlerine benzetilen şeylerden nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır. 3- Benzetme Yönü (Vech-i Şebeh) : benzeyen ve kendisine benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır. (Ancak bu ortak nokta her zaman vurgulanarak zikredilmeyebilir.) 4- Benzetme Edatı (Edat-ı Teşbîh) : Benzeyen ve kendisine benzetilen arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir. Teşbîhte genellikle şu kelime yada ekler benzetme edatı olarak kullanılır : Âdetâ, andırır, benzer, bigi, çü, çün, gibi, gûnâ, gûne, gûyâ, gûyiyâ, kimi, mânend, meger ki, misal, misillü, misl, nitekü, nitekim, sanki, sıfat (gül- sıfat), tek, tıpkı, -asâ, -vâr, -veş vb. Aşağıdaki örnekte benzetme ögelerini topluca görebilmekteyiz. Durmuş zaman gibiydi geçmeyen zaman. Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen (benzetilen, müşebbeh) : zaman 2- Kendisine benzetilen (mişebbehünbih) : durmuş saat 3- Benzetme yönü (Vech-i şebeh) : durup geçmemek, ilerlememek, durmuş 4- Benzetme edatı (edat-ı teşbîh) : gibiydi Bu örnekte geçmeyen zaman durmuş bir saate benzetilmektedir. Bu mısrada kullanılan kelimelerin tamamı gerçek anlamlarında kullanılmıştır. Bununla birlikte “durup geçmeyen zaman” gerçekten durmuş bir saat değildir. Mecâzî bir benzerlik söz konusudur. Yani kelimeler gerçek anlamlarında kullanıldıkları halde meydan getirdikleri anlam bütünlüğü mecâzî bir yapı kazanır. Bu örnekte, şair kendi ruh sıkıntısından doğan zamanın bir türlü geçmeyişini, durmuş bir saate benzeterek okuyucu üzerindeki etkiyi arttırmaya çalışmıştır. TEŞBÎH ÇEŞİTLERİ : Benzetme ögelerinden (erkân-ı teşbîhten) birisinin yada birkaçının kullanılıp kullanılmamaları açısından yaygın tarife göre dört türlü teşbîhten söz etmek mümkündür. 1- Mufassal Teşbîh (Teşbîh-i Mufassal, tafsilatlı, ayrıntılı teşbîh) : Benzetme ögelerinin tümünün bulunduğu teşbîhe mufassal teşbîh denir. Ali aslan gibi cesurdur. 1- Benzeyen-benzetilen : Ali 2- Kendisine benzetilen : aslan 3- Benzetme yönü : cesaret 4- Benzetme edatı : gibi Meltem’ in gözleri deniz rengi gibi masmavidir. 1- Benzeyen : Meltem’ in gözleri 2- Kendisine benzetilen : deniz rengi 3- Benzetme yönü : masmavilik 4- Benzetme edatı : gibi Bir güzel yırtıcı kuş gözleri gördüm, baktım Som mücevher gibi kan kırmızı tırnaklarına Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : tırnaklar 2- Kendisine benzetilen : som mücevher 3- Benzetme yönü : kırmızılık, kırmızı renkte oluş 4- Benzetme edatı : gibi 2- Muhtasar Teşbîh (Teşbîh-i muhtasar, kısaltılmış, ayrıntısız teşbîh) : Teşbîhin ögelerinden (erkân-ı teşbîhten) benzetme yönü (vech-i şebeh) söylenilmeden yapılan teşbîhtir. Yani bu tür teşbîhlerde benzetme yönü bulunmaz. Ali aslan gibidir. 1- Benzeyen : Ali 2- Kendisine benzetilen : aslan 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : gibi Hizmetçiye gel der gibi Azrail’e gel der. Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : azrail 2- Kendisine benzetilen : hizmetçi 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : gibi Âb-gine içinde mey gibidir Leb-i la’lin hayâli dilde müdâm leb : dudak la’l : yakut müdâm : devamlı, sürekli,daima âb-gîne : billur, kristal; şişe, sürahi; kadeh; ayna, elmas; kılıç; gözyaşı; şarap mey : içki, şarap (Yâkuta benzer, yâkut renkli dudağının hayâli gönülde devamlı kadeh içindeki şarap-içki gibidir. / Yada : ey sevgili, senin yâkuta benzer dudağının hayâli gönlümde sürekli kadeh içindeki içki-şarap gibidir. / Senini dudağının hayâli hiç aklımdan, hatırımdan gitmiyor, çıkmıyor.) La’l (yâkut) : Kırmızı; kırmızı renkte bir taş. Şarap da kırmızı renktedir. Kadehin şekli de kalp şekline benzer şeklinde düşünülmüştür. Şarap da dudağa götürülerek içilir vs. Dudak-lal aynîleştiriliyor, özdeşleştiriliyor. Şairin dudağında tıpkı mey tadı, lezzeti veriyor ve onun gibi aklımı başımdan alıyor, sarhoş ediyor. 1- Benzeyen : Sevgilinin dudağının hayâli 2- Kendisine benzetilen : Kadeh içindeki şarap, mey 3- Benzetme yönü : Sarhoş etme, aklı baştan alma, kırmızılık 4- Benzetme edatı : gibi 3- Müekked Teşbîh (Teşnîh-i müekked, te’kid edilmiş, eksiltilmiş) : Benzetme edatı bulunmayan teşbîh türüne denir. Yalnız bu katta mümkün olur dâimî uçuş Her hamlesiyle rûh, o çelikten kanatlı kuş Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : ruh 2- Kendisine benzetilen : çelik kanatlı kuş 3- Benzetme yönü : uçma, uçuş (ruhun da uçar gibi göğe yükseldiği fikri) 4- Benzetme edatı : - Sürekli sevgiyi duydukça anne topraktan 1- Benzeyen : toprak 2- Kendisine benzetilen : anne 3- Benzetme yönü : sevgi duymak, göstermek 4- Benzetme edatı : - 4- Beliğ (güzel, uz) Teşbîh (Teşbih-i Beliğ) : Sadece benzeyen ve kendisine benzetilen ögeleriyle yapılan teşbîh türü olup teşbihin en makbul çeşididir. Som gümüşten sular üstünde giderken ileri Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : sular 2- Kendisine benzetilen : som gümüş 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : - Fark etmez anne toprak ölüm mâceramızı Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : toprak 2- Kendisine benzetilen : anne 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : - Hulyâ tepeler, hayâl ağaçlar Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : tepeler, ağaçlar 2- Kendisine benzetilen : hulyâ, hayâl 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : - Bu örnekte görüldüğü üzere birden fazla unsurun da birbirine benzetildiği olur. Hatta özellikle birden fazla unsur arasında yapılan edebî sanatlar vardır. Edebî sanatlardan bahseden eserlerde teşbîhin bu yaygın dört çeşidinin dışında, kullanışlarına göre de teşbîh çeşitleri hakkında bilgi verilmiştir. İSTİARE (İĞRETİLEME) Teşbihin ana öğelerinden sadece kendisine benzeyen ya da kendisine benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir.Kendisine benzetilenle yapılana "açık istiare" kendisine benzeyenle yapılana "kapalı istiare" denir. İstiare Açık İstiare Kapalı İstiare Benzeyen-Yok Benzeyen-Var Benzetilen-Var Benzetilen-Yok *Bir ihlal uğruna Rab ne güneşler batırıyor. K.Benzetilen *Uludağ etekleri al ipekten bu akşam. *Kara dutum,çatal karam,çingenem Nar tanem,nur tanem,bir tanem *Varsın rüzgar bahçelerde gezsin *Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu. |
MECAZ VE MECÂZ-I MÜRSEL Mecaz kelimesi sözlükte gelip gidilen, geçilen yol; geçilmesine izin (cevaz) verilen sınır ve gerçeğin zıddı anlamlarındadır. Bir edebî terim olarak ise mecaz, bir kelimenin gerçek anlamlarında kullanılmayıp, benzetme maksadı yada bir şeyle benzetme ilgisinin başka? anlamlarda kullanılmasıdır. Kelimelerin mecâzî anlamlarında kullanılmaları duygu ve hayali şahlandır, sözün etkisini arttır. Mecaz kullanımı sayesinde bir konunun daha iyi kavranması yada kavratılması sağlanır. Mecaz, başlı başına bir edebî sanat olmaktan ziyade, teşbîh, istiâre, kinâye, mecâz-ı mürsel vb. gibi değer bazı sanatların ortaya çıkmasına yardımcı olur. Bir diğer ifadeyle bu tür sanatlarda mecâzî anlamda kullanılmış bir kelime olacağından burada ağırlıklı olarak vurgulanan, tespit edilen sanata ilaveten mecaz sanatı da vardır. Bir babanın oğluna “aslanım” demesinde istiâre sanatı vardır. Zira iki unsur arasında bir benzetme ilgisi (ilişkisi) ve maksadı vardır ve bu unsurlardan sadece biri mevcuttur. Ayrıca mevcut olan unsur (aslan-kendisine benzetilen) mecâzî anlamda kullanılmıştır, geçek anlamda kullanılmalarına imkân yoktur. Burada mecâzî anlamda kullanılan “aslan” kelimesi ile yerine kullanıldığı “oğul” arasında bir benzetme ilgisi ve maksadı vardır. Eğer bir kelime mecâzî anlamda kullanılmış ve bu kullanımda yerine kullanıldığı kelime ile arasında bir benzetme, benzerlik ilgisi, ilişkisi yada maksadı varsa orada gerçek mecaz sanatı var demektir. Bu tip mecazlar sadece mecaz diye de anılırlar ve mecaz-ı mürselden farklıdırlar. Mehtâp her gece yeri, semâları dolaştı; gümüşlerini manzaralar üstüne döktü. Burada gerçek mecaz sanatı vardır zira; 1. Gümüş kelimesi gerçek anlamının dışında mecâzî anlamda kullanılmıştır. Buradaki gümüşleri ile ayın parlak hâlinden saçılan ışıklar kastedilmiştir. 2. Dolayısıyla ayın parlak hâlinden saçılan ışıklar gümüşlere benzetilmiştir. Yani saçılan ışıklar ile yerlerine kullanılan ve mecaz yapılan gümüş (ler) arasında bir benzetme ilişkisi (benzetme ilgisi) ve maksadı vardır. 1- Benzeyen : mehtabın saçılan ışıkları (yok) 2- Kendisine benzetilen : gümüşler (var) Mecazı (gerçek mecazı), mecaz-ı mürselden ayırmada dikkat edeceğimiz en önemli husus bu benzetme ilgi ve maksadını tespit etmektir. Şayet böyle bir ilgi ve maksat var ise orada istiâre sanatı vardır ve bu sanatın olduğu yerde ise mecaz-ı mürselin olması imkânsızdır. TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME) SANATI Cansız varlıklarla ve insan dışındaki canlılara insan özellikleri vermeye teşhis sanatı denir. *Onun ölümüne gök yüzü ağladı. *İçmiş gibi geceyi bir yudumda, Göğün mağrur bakışlı bulutları. *Ay suda bestelerken en güzel şarkısını Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı. Alıntıdır... |
edebi sanat nedir şiirdeki önemini açıklyınız |
Edebi sanatı nedir Bu sekilde soru Bende anlamadım Edebi sanatı nedir diyo |
Alıntı:
Mecaz Kelime veya kelime gruplarını bilinen ilk manalarından başka bir manada kullanmaya mecaz denir. Mecaz edebî eserlerde kullanıldığı gibi zaman zaman günlük konuşmalarda da kullanılır. Mesela "yüreksiz" kelimesi "korkak" manasında kullanıldığı zaman mecaz sanatı yapılmış olur. Eğer kelimeye kazandırılan mana ile asli mana arasında bir benzerlik var ise bu mecaz; hiç bir ilgi yok ise mecaz-ı mürsel adını alır. Örnek Akif'in "Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal" mısraındaki "hilâl" kelimesi ile Türk bayrağı kastedildiği için mecaz-ı mürsel sanatı yapılmıştır. “Ankara bu konuda kararlı.” cümlesinde kararlı olan Ankara değil, Ankara’daki hükûmettir. Bir ilgi dolayısıyla Ankara kelimesi hükûmet anlamında kullanılmıştır. Teşbih Aralarında ilgi kurulabilen iki şeyden, ilgili oldukları konuda zayıf olanın kuvvetliye benzetilmesine teşbih denir. Tam bir teşbihte dört unsur vardır:
Örnek Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım. İstiare İki temel unsurundan (benzetilen ve benzeyen) sadece biri söylenerek yapılan teşbihe istiare denir. İstiarelerde ya benzeyen veya benzetilen vardır. Yalnız benzetilen söylenmiş ise açık istiare, yalnız kendisine benzetilen söylenmiş ise kapalı istiare denir. Örnek “Şu karşımızdaki mahşer kudursa çıldırsa” mısraında düşman ordusu mahşere benzetilmiştir. Ama benzeyen (düşman ordusu) belirtilmemiştir. Bu bir açık istiaredir. “Can kafeste durmaz uçar” mısraında ise can bir kuşa benzetilmiştir. Ancak benzetilen açıkça yazılmamıştır. Bunu diğer unsurlardan anlıyoruz. Bu sebeple bu bir kapalı istiaredir. Teşhis Canlı veya cansız varlıklara insan benliği vermek, yani onları şahıs gibi kabul etme sanatıdır. Örnek “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal” mısraında bayrağın çehresi çatık bir insan olarak düşünülmesi ile teşhis sanatı yapılmıştır. İntak Kelime olarak söyletmek konuşturmak manasına gelir. Canlı ve cansız varlıkları insan gibi konuşturmak sanatıdır. La Fontaine'in küçük hikâyeleri bu sanatın en güzel örneklerini verir. Örnek Benim adım dertli dolap Suyum akar yalap yalap mısraları su dolabının konuşması olarak düşünüldüğü için intak sanatı vardır. Tariz Söylenen bir sözün; alay etmek veya sitemde bulunmak maksadıyla tam tersinin kastedilmesi sanatıdır. Örnek “Eski eş'arda dürbin ile mana görülür Yeni eş'arda mana gibi bir külfet yoktur.” beytinde yeni şirin mana yönünden yetersizliği ile tariz sanatı yoluyla alay edilir. Kinaye Bir sözün aynı anda hem gerçek hem de mecazi manada kullanılması sanatıdır. Örnek Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın beytindeki taş bağırlı deyimi ile hem dağların taş ve topraktan meydana gelmiş olması; hem de merhametsiz, yüreksiz olmak anlamı kastedilir. Buradaki merhametsiz mecazi anlamdır. Mübalağa Bir şeyin vasıflarını veya bir olayı olduğundan fazla büyüterek veya küçülterek ifade etme sanatıdır. Örnek “Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.” mısraında şair bir şehidin tarihe sığmayacağını ifade ile güzel bir mübalağa örneği veriyor. Tezat Aynı varlığın iki zıt yönünü bir arada ifade etme veya birbirine zıt iki kavram arasında ilgi kurma sanatıdır. Örnek "Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz" mısraında birbirine zıt iki kelime aynı beyitte kullanılarak tezat sanatı yapılmıştır. Biz şi’ri böyle söyledik ağyar söylesün, Hem dost söylesün bunu hem yar söylesün Tecahül-i Arif Şairin çok iyi bildiği bir şeyi bilmezlikten gelmesi sanatıdır. Örnek “Edrine şehri mi bu ya gülşen-i me'va mıdır Anda kasr-ı padişahi cennet-i a'lâ mıdır” beytinde gördüğü yerin Edirne mi cennet mi olduğunu soruyor, yani bilmezlikten geliyor. İstifham Anlatımı etkili kılmak için soru sorarak anlatmaya denir. Örnek Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mıbeytinde şair kendisini ayıplayanların sevgilisinin ne kadar güzel olduğunu görünce utanacakları soru sorarak ifade ediyor. Hüsn-i Ta'lil Sebebi bilinen bir olayı, bir durumu, gerçek sebebi dışında daha güzel bir sebebe bağlama sanatıdır. Örnek Gül-i ruhsarına karşu gözümden kanlı akar su Habibim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı beytinde şair çok ağladığı için gözyaşları bulanık yani kanlı akmaktadır. Oysa şair bunu ilkbaharda sular bulanık akar benim de gözyaşlarım senin yanağının gülüne karşı bulanık akmakta diye söyleyerek güzel bir sebebe bağlıyor. Tevriye Bir kelimenin aynı yerde birden fazla manada kullanılması sanatıdır. Kelimenin asıl anlamı yanında uzak anlamının da kastedilmesidir. Örnek Sordum nigarı, dediler ahbab Semt-i Vefa'da doğru yoldadır. beytinde vefa "bir semt adı ve sadakat" manalarıyla , doğru yol " yolun düzlüğü ve seçilen tavrın doğruluğu" manalarıyla tevriyeli olarak kullanılmıştır. Bir delikanlu harâmidir deyü afv ettiler Asmadan kurtuldu ammâ çok sıkılmıştır şarâb Tenasüp Manaca birbirine uygun kelimeleri bir arada kullanma sanatına tenasüp denir. Örnek Ol peri-veş kim melahat mülkinün sultanıdur Hükm anın hükmü bana ferman anın fermanıdır. beytinde de padişahlık müessesesi ile ilgili olarak "sultan, hüküm, ferman, mülk" kelimeleri birbiriyle ilgilidir. Telmih Herkes tarafından bilinen geçmişteki bir olayı , bir veya birkaç kelime ile hatırlatma sanatıdır. Örnek “Yar sana Çağlar sular yarsana Çünkü Ferhat’ım dersin Bulunmaz mı yar sana” manisinde Ferhat’tan bahsediliyor. Ferhat’ın sevgilisi uğruna dağları yararak su getirmeye çalıştığı herkesçe bilinen bir olaydır. Meyve-i memnu'dan tadmak günahından beri Karban-ı aşk bitmez bir beyabandan geçer. Hz. Âdem'in cennette yasak meyveyi yemesi hatırlatılıyor. Cinas Ses bakımından (okunuş ve yazılışları) aynı veya birbirine çok yakın fakat manaları ayrı kelimelerin bir arada kullanılması sanatıdır. Bu sanat daha çok mani ve hoyrat türünde kullanılır. Örnek Gam zedeler Gam vurur gam-zedeler Sinem hakkak delemez Delerse gamze deler Eyleme vaktini zayi, deme kış yaz oku yaz |
edebi ifade 75 tane edebi ifadelern hepsini bilen acill yazsın lütfen çok önemli |
Bilgiliye ey dost, bağla gönül cümlesinde hangi edebi sanatlar vardır varsa neresinde kullanılmıştır . bugün acill |
Saat: 23:42 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık