Şehit Vikipedi, özgür ansiklopedi Şehit (şehid), Arapça "tanıklık" anlamına gelen bir sözcüktür. Şehit, bir nüfus, ülke veya topluluk için genellikle dini veya politik nedenlerle zulüm gören ve ölen kişiye denir. Türkçe'de Şehit Kavramı Zamanla şehit kavramı Türkçe'de dini anlamından sıyrılıp vatanını veya milletini müdafaa yolunda ölen herkes için kullanılır hale gelmiştir. Türkçe'de şehit olarak nitelendirilen kimseler şu kategoriler altında toplanabilir:
Yukarıda bahsi geçen şahısların bir kısmının şehit kabul edildiği, bağlı oldukları kurumların tüzükleri ve yasalarla da sabittir ve geride kalan yakınları tazminat almaya hak kazanabilirler. Bunların haricinde siyasi ve ideolojik görüşleri nedeniyle öldürülmüş kimseler de, yakınları, dava arkadaşları, meslek arkadaşları veya taraftarları tarafından "şehit" olarak nitelendirilebilirler; basın şehitleri, devrim şehitleri vb. gibi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, internet sitelerinde yer alan Basın Şehitleri listesinin başlığını 2005 yılında Öldürülen Gazeteciler olarak değiştirmiştir. İslam'da Şehitlik Şehitlik, İslam dininde Allah yolunda vefat etmiş bir müslümana verilen isim ve makamdır. İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da sıklıkla bu kimselerin kurtuluşa erdiği, ahiretteki makamlarının diğer insanlardan üstün olacağı belirtilir (Ali İmran Suresi, 170. ayet; Nisa Suresi 69. ayet). Allah da şehit olmuş kişiler hakkında Kur'an'da şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz." (Bakara Suresi 154. ayet)Hanefi Mezhebinde Şehitlik Hanefi mezhebi alimlerinin görüşlerine göre şehitlik üçe ayrılabilir:
|
Şehitlik Mertebesi Peygamberlik mertebesinden sonra gelen ilk mertebeye İslam'da şehitlik mertebesi denir. Allah katında şehitliğin karşılığını bizzat Allah kendisi verir. Bu mertebe büyük bir mertebedir. Allah rızası için, din, vatan, namus için yapılan savaşlarda ölenlere şehit denir. Bakara süresi 154. ayette Allah:Şehid Kimdir? Allah yolunda canını feda eden bir müslümana şehid denir. Şehidlik, İslâm'da en büyük mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin Peygamberlikten sonra şehidlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehidlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir. Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehidim, kalırsam gazi..." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe Sûresi, 52) Yani, mü´min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV, 102; Nesefi, II, 130) Halid b. Velid´in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir: "Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (Abdü rabbih, s., 387)Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (Yazır, I, 547) "Şehit kendini hayatta bilir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s., 122) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur. Hz. Peygamber (asm.), Uhud´da hayatını kaybeden 70 şehitle ilgili olarak şunu bildirmiştir: "Kardeşleriniz Uhud´da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların cevfine koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce "keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar". Cenab-ı Hak, "sizin bu halinizi onlara ulaştıracağım" der ve şu ayetlerle bildirir." (Ebu Davud, Cihad, 25) Şehîd-i Kâmil Kime Denir?"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah´ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah´tan bir nimeti ve lütfu ve Allah´ın mü´minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler” (Al-i İmran Sûresi, 169-171) Hem dünya hem de âhiret itibariyle şehid sayılan kimselere, şehîd-i kâmil denir. Bunlar muharebede öldürülenler, yahut âsiler, eşkıyalar, anarşistler veya evinde hırsızlar tarafından gadren ve zulmen öldürülen kimselerdir. Bir müslümanın şehîd-i kâmil sayılabilmesi için 6 şart lâzımdır:
Dünya itibariyle şehid sayılmayan, yani, yıkanıp kefenlenmiş olarak gömülen, fakat âhirette şehid muamelesi gören kimselere şehîd-i uhrevî denir. Şehîd-i kâmil olmanın şartlarından birini kaybeden kimseler, bu kısma girerler:
Şehîd-i Hükmî Veya Şehîd-i Dünyevî Kime Denir? Bunlar münafıklardır. Bunların kalblerinde bulunan nifak emaresini sadece Cenâb-ı Hak bildiği için, dünya itibariyle şehid muamelesi yapılır. Çünkü bunlar, dış görünüşleri itibariyle müslümanlardırlar, fakat kalbleri itibariyle kâfir. Şehidlerle İlgili Bâzı Hadîs-i Şerîfler:
|
Şehitlik Mertebesi ‘Allah’ın fırkası’ ile şeytanın fırkası tarih boyunca hep bir mücadele içinde oldular. Her dönemde olduğu gibi Asr-ı Saadet döneminde de müşrikler iman edenleri hak yoldan döndürmek için her türlü yolu denediler. Onları ölümle tehdit ettiler, yurtlarından sürdüler, mallarını yağmaladılar. Zira savaşa çıkmak demek tabiî ki ya Allah yolunda gazi olmak, ya da öldürülmek demekti. Fakat bu inkâr edenlerin zannettiklerinin aksine onlar için büyük bir şevk kaynağıydı. Çünkü şehitliğin sonunda kendilerine Allah katında çok büyük bir makam vadedilmişti. Nitekim Allah’ın bu vaadi Kur’ân-ı Kerim’de şöyle bildirilmiştir: Mü'minler küfür tarafından saldırıya uğrarken, Allah tarafından bir bir mücadele ile ilgili âyetler indirilmeye başladı. Böylelikle ehl-i küfür ile mücadele mü'minler üzerine hak oldu. Artık mü’minlerin İslâm uğruna tüm mallarını ve canlarını ortaya koymalarının zamanı gelmişti. Ve böyle de oldu; Allah yolunda görülmemiş bir ihlâsla mücadele eden müminler bunu büyük bir şeref olarak gördüler ve hiç düşünmeden canlarını ortaya koydular. “Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Ancak (savaş) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.” (Hac Sûresi, 58)Şüphesiz bu dönemde de şehitlerin konumu tamamiyle aynıdır. Çünkü sürdürülen mücadele aynı mücadeledir. Mü'minlerin Kur'ân’a bağlı olarak gösterdikleri dirayet, ihlâs, azim ve cesaret nasıl her dönemde aynıysa, iman etmeyenlerin kustukları kin ve nefret de her dönemde aynıdır. İçlerinde duydukları inanılmaz haset küfredenleri birbirine yaklaştırmış, müminlere karşı güçlerini ve imkânlarını birleştirmelerine sebep olmuştur. Böylelikle aynı amaç için bir araya gelen inkârcılar ve münafıklar mü'minlere karşı savaş hazırlıklarına girişmişlerdir. Tabii ki kıyasıya yaşanan savaşların ardından müminlerden şehit düşenler olabilir. Fakat bu noktada inkâr edenlerin ve münâfıkların her zaman kapıldıkları çok büyük bir yanılgı ortaya çıkmaktadır: Mü'minleri öldürerek dünyadaki hayatlarına son veren bu kişiler, büyük bir zafer kazandıklarını zannederler. En büyük hataları da mü’minlerin ölen kardeşleri için üzüldüklerini ve bu ölümlerin onları yıldırdığını düşünmeleridir. Hâlbuki durum hiç de zannettikleri gibi değildir. Çünkü şehitlik Allah katında çok üstün bir mertebedir. Resulullah Efendimiz, ‘Şehidlerin en üstünü, ön safta düşmanla karşılaştığında yüzlerini çevirmeyip öldürülenlerdir.’ (Ahmed, 5/287)buyurmuştur. Bütün mü’minler Allah tarafından kendilerine böyle bir mertebenin verilmesi için dua ederler. Böylesine büyük bir şerefin kardeşlerine verilmesi ise onların müthiş şevklenmelerini ve aralarında müjdeleşmelerini sağlar. Bu olay mü'minlerin Allah yolunda savaşma azimlerini kat kat artırır. Ayetlerin gerçekleştiğini görmek ise onları İslâm’a daha da çok bağlar. Onlar Allah yolunda öldürülen şehitlerini asla ölülerden saymazlar. Zira Kur’ân-ı Kerim’de, “Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.” (Bakara Sûresi, 154)diye bildirildiği üzere, onların diri olup Rableri katında rızıklandırıldıklarından emindirler. Küfrün ve münafıkların akledemedikleri yönler tabii ki şehitlik karşısında mü'minlerin yalnızca şevklerinin artması değildir. Onlar kendi elleriyle şehitleri Allah katında en üst mertebeye ulaştırırlar. Dünya hayatında en çok nefret besledikleri, her türlü zulmü yapmayı içten arzu ettikleri mü'minleri öldürerek dünyadaki hayatlarına son verirler. Bu ise Allah yolunda şehit olanların dünyada kaldıkları sürece, kavuşmayı her an içten arzu ettikleri bir sondur. İşte müşrikler ve münafıklar böylelikle kendi elleriyle öldürdükleri şehitleri kendi elleriyle en büyük nimetlere kavuşturmuşlardır. Fakat kendileri bu akılsızlıklarının şuurunda değillerdir. İşte bütün mü'minlerin sevinmesinin ve şevklenmesinin sebeplerinden biri de budur. Kur’ân şehit olan müminlerin konumunu çok açık şekilde anlatır. Allah şehit olan ihlâslı müslümanları kendi katında ayrı bir eğitime tabi tutacağını, böylelikle de onların kötülüklerini örteceğini bildirir. Bu şerefli eğitimden sonraki mekânları ise kuşkusuz cennettir. Cenâb-ı Allah şehitlerin girmeyi şiddetle arzu ettikleri cennete kesin olarak gireceklerini de bildirmiştir.. Çünkü Allah kendi yolunda savaşa çıkarak şehit olanlara ve onlarla birlikte savaşan Müslümanlara önceden bu büyük müjdeyi vermiştir. Onların cennete girme konusunda en ufak bir kuşkuları yoktur “... Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz. Ve onları, kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır.” (Muhammed, 4-6)Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip-ıslah edecektir. |
Şehit ve Şehitlik Mertebesi MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi Şehit, Allah yolunda canını feda eden kimseye denir. İlk hatıra gelen ve en çok kullanılan manası bu olmakla beraber, şehidler iki nevidir: 1) Hakiki şehid: Gayr-ı müslümler, yol kesiciler ile harb neticesinde öldürülen, yahut canını, malını, ırzını ve diğer Müslümanları savunurken haksız yere öldürülmüş olan âkil, baliğ ve tâhir (cünüp olmayan) Müslüman demektir. Bu nevi şehid hem dünya hem âhiret ahkamı bakımından şehiddir. Yıkanılmaksazın namazı kılınır ve üzerindeki elbise ile defnedilir. 2) Hükmü şehid: Yukardaki şartlardaki şartlarda yaralanan fakat belirli bir süre geçtikten sonra ölen, suda boğulan yıkıntı altında kalan, ateşte yanan, veba, ishal, sıtma zatülcenp hastalığından, akrep sokmasından ölen, lohusa iken, gurbette iken, sevabını Allah'tan bekleyerek rızık ve ilim için çalışırken ölen kimselerdir. Bunlar, yalnızca, ahiret hükümleri bakımından şehiddir. Diğer ölüler gibi yıkanırlar, kefenlenirler. Şehidliğin faziletleri hakkında bir çok hadis vardır. Kur'an-ı Kerim'de-ki şu âyetler şehidlerin Allah katındaki yerini veciz biri ifade ile işaret etmektedir: "Allah yolunda öldürülenlere (şehidlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlada öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilâkis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rabbleri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar." |
İslam'da Şehitlik Şehitlik, İslam dininde Allah yolunda vefat etmiş bir müslümana verilen isim ve makamdır. İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da sıklıkla bu kimselerin kurtuluşa erdiği, ahiretteki makamlarının diğer insanlardan üstün olacağı belirtilir. (Ali İmran Suresi, 170. ayet;Nisa Suresi 69. ayet) Allah da şehit olmuş kişiler hakkında Kur'an'da şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz." (Bakara Suresi 154. ayet) |
Şehitlik Mertebesi İslâm müslümanlara, sadece bir durumda, haksızlığı ve saldırıya uğradıkları zaman kendilerini ve inançlarını savunmak, böylece allah'ın adının yücelmesi ülküsüne hizmet etmek amacıyla saldırgan tarafa karşı direnç göstermeyi, gerekirse savaşmayı, hatta bu uğurda ölmeyi istemektedir. böylesine yüce bir amaç uğruna, gerektiğinde hayatını ortaya koyacak mümine elbette bir mükâfat verilmeli ve bu mükâfat, onun yaptığı iş oranında büyük ve yüceltici olmalıdır. şehitlik mertebesi işte bu mükâfatın adıdır. Şehitlerin sahip olduğu bazı nitelikler ve özel durumlar vardır ki bunlar, şehitlik mertebesinin yüceliğini açık bir biçimde gözler önüne sermektedir. şimdi bunlara kısaca değinelim: şehitler cennettedir. sevgili peygamberimiz, "şehid cennettedir buyurmuştur. Şehitlerin cennette büyük bir saygınlıkları vardır. resûlüllah, bu saygınlığın derecesini şöyle dile getirmiştir: "kudret ve iradesiyle yaşadığım allah'a yemin ederim ki, allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar dirilerek savaşıp tekrar öldürülmeyi, ardından yine dirilerek savaşıp yine öldürülmeyi arzu ederdim. bu arada şunu belirtmeliyiz ki, resûlüllah efendimiz son peygamber olarak cennetteki en yüksek makamın sahibidir. şehitlik makamının yüceliğini vurgulamak için bu anlatım yolunu seçmiştir. bu sebeple hadisi, "eğer en yüksek makam olan peygamberlik makamında olmasaydım, şehitlik makamının kazandırdığı bu büyük ayrıcalığı defalarca yaşamak isterdim." şeklinde anlamak gerekir. hz. peygamber'in arzuladığı şeyi bizzat şehit nasıl arzulamaz? yine hz. peygamber (s.a.s.) buyuruyor: "yeryüzündeki her şeye sahip olsa da, cennete giren hiç kimse tekrar dünyaya dönmek istemez. ancak şehit, gördüğü hürmetten dolayı dünyaya dönmeyi ve on kere şehit olmayı arzu eder. Kul hakkı dışında bütün günahları affedilir. resûlüllah efendimiz, şehidin, borç (kul hakkı) dışındaki bütün günahları affedilir buyurmuştur. şehitler şefaat edeceklerdir. sahabilerden ebu'd-derda'nın rivayet ettiğine göre resûlüllah (s.a.s) "şehit, ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder buyurmuştur. Kaynak: Ekşi Sözlük |
Saat: 00:43 |
©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık