MsXLabs

MsXLabs (https://www.msxlabs.org/forum/)
-   Müslümanlık/İslamiyet (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/)
-   -   Abdest Nedir? Nasıl Abdest Alınır? (https://www.msxlabs.org/forum/muslumanlik-islamiyet/6387-abdest-nedir-nasil-abdest-alinir.html)

kompetankedi 17 Haziran 2006 23:01

Abdest Nedir? Nasıl Abdest Alınır?
 
13 ek
ABDEST
Önce kollar dirseklerin yukarısına kadar sıvanır, sonra "Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya" diye niyet edilir. Ve "Eûzü billahi mineşşeytanirracîm Bismillahirrahmanirrahîm" okunur.
Alıntıdaki Ek 47595

Eller bileklere kadar üç kere yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına dikkat edilir. Parmaklarda yüzük varsa oynatılıp altının yıkanması sağlanır.

Alıntıdaki Ek 47596

Sağ avuç ile ağıza üç kere ayrı ayrı su alınıp her defasında iyice çalkalanır.
Alıntıdaki Ek 47598

Sağ avuç ile buruna üç kere ayrı ayrı su çekilir.
Alıntıdaki Ek 47597

Sol el ile sümkürülerek burun temizlenir.
Alıntıdaki Ek 47599

Alında saçların bittiği yerden itibaren kulakların yumuşağına ve çene altına kadar yüzün her tarafı üç kere yıkanır.
Alıntıdaki Ek 47600

Sağ kol dirseklerle beraber üç kere yıkanır. Yıkarken kolun her tarafı, kuru bir yer kalmayacak şekilde iyice ovulur.
Alıntıdaki Ek 47601

Sol kol dirseklerle beraber üç kere yıkanır. Yıkarken kolun her tarafı, kuru bir yer kalmayacak şekilde iyice ovulur.
Alıntıdaki Ek 47602

Eller yeni bir su ile ıslatılır. Sağ elin içi ve parmaklar başın üzerine konularak bir kere meshedilir.

Alıntıdaki Ek 47603

Eller ıslatılarak sağ elin şehadet parmağı ile sağ kulağın içi, baş parmağı ile de kulağın dışı; sol elin şehadet parmağı ile sol kulağın içi, baş parmağı ile de kulağın arkası meshedilir.
Alıntıdaki Ek 47604

Elleri yeniden ıslatmaya gerek olmadan geriye kalan üçer parmağın dışı ile de boyun meshedilir.
Alıntıdaki Ek 47605

Sağ ayak üç kere topuklarla beraber yıkanır. Yıkamaya parmak uçlarından başlanır ve parmak araları iyice temizlenir.
Alıntıdaki Ek 47606

Sol ayak topuklarla beraber yıkanır. Yıkamaya parmak uçlarından başlanır ve parmak araları iyice temizlenir.
Alıntıdaki Ek 47607

Abdest bitince ayakta ve kıbleye karşı "Kelime-i Şehadet" okunur.

Abdestin Farzları:
1. Elleri dirseklere kadar kollarla birlikte yıkamak.
2. Yüzü yıkamak.
3. Başın dörtte birini meshetmek.
4. Topuklarıyla birlikte ayakları yıkamak.

Abdestin Sünnetleri:
1. Abdest almaya niyet etmek
2. Abdeste eûzü besmele ile başlamak.
3. Abdeste başlamadan önce elleri bileklere kadar yıkamak
4. Dişleri misvak veya fırça ile, yoksa parmaklar ile temizlemek.
5. Abdest organlarını peş peşe ara vermeden yıkamak.
6. Yıkanan organları ovmak.
7. Ağza üç kere su almak.
8. Oruçlu olmadığı zamanlarda gargara yapmak.
9. Burna üç kere su vermek ve sol elle sümkürmek.
10. Yıkanan her organı üç kere yıkamak.
11. Abdestte çift organları yıkamaya sağ organdan başlamak.
12. Eller ve ayaklarda yıkamaya parmak uçlarından başlamak.
13. Sakalı olanların sakalını hilallemesi.
14. Parmaktaki yüzüğü oynatarak suyun altına ulaşmasını temin etmek.
15. Kulakları meshetmek.
16. Boynu meshetmek.
17. Başın tamamını meshetmek.
18. Parmakların arasını hilallemek.

Gusül (Boy Abdesti)
Gasl, yıkamak demektir. Gusül ve iğtisal da, yıkanma anlamını taşır. Din deyiminde gusül: Bütün bedenin yıkanmasıdır, boy abdesti alınmasıdır. Buna taharet-i kübra (büyük temizlik) denir. Böyle bir temizliği gerektiren hal cünüplüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesidir. Cünüplük hali ise, aşağıda açıklanacağı üzere, şehvetle meninin atılmasından ve cinsel ilişkiden meydana gelir.

Guslü Gerektiren Haller:

a. Cünüplük: Cinsî münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin vücut dışına çıkması boy abdestini gerektirir.
b. Hayız ve Nifas (Lohusalık): Hayız ve nifas hali sona erince gusül farz olur.

Şehvetle yerinden ayrılan ve şehvetle dışarıya atılan bir meniden dolayı gusletmek gerekir. Şehvetle yerinden aynlıp, şehvet kesildikten sonra dışarıya atılan meniden dolayı da, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gusletmek gerekir. Fakat İmam Ebu Yusuf'a göre gusül gerekmez.

Rüyada şehvetle ayrılan bir meninin, şehvet kesildikten sonra dışarıya akıtılmasını sağlamak için tenasül organını tutmak ve sonra dışarıya akıtmakta, misafir ve soğukta bulunanlar için İmam Ebu Yusuf görüşünü seçmekte kolaylık vardır. Bu yönden bu görüşün tercih edilmesini uygun görenler vardır. Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir.

Cinsel ilişki halinde sünnet yerinin veya o kadar bir kısmın duhulü ile, buluğ çağına ermiş erkek ve kadının gusletmeleri gerekir. Meninin gelip gelmemesine bakılmaz. Bunlardan yalnız biri buluğ çağına ermiş ise sadece ona gusül gerekir, diğerine gerekmez. Ancak buluğ çağına yaklaşmış bir devrede ise, yıkanmadan namaz kılmasına izin verilmez. Namaza devam için taharette tedbirli olmak lazımdır. Bu ve buna benzer hangi haller olursa olsun ihtiyat olan yol gusletmek suretiyle şüpheli hallerden sakınmaktır.

Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.

Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır: Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur.

Sarhoş veya bayılmış olan bir kimse uykusundan uyanıp da, kendisinde meni bulacak olsa, gusletmesi gerekir. Mezi bulacak olsa yıkanması gerekmez.

İdrarını yaparken, tenasül organı uyanık olduğu halde meni gelse, yıkanması gerekir. Organ uyanık olmayınca; gusletmek gerekmez, çünkü uyanıklık şehvetin bulunmasına delildir.

Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da, meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed'e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır.

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir. Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur. Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

Bir yatakta yatıp uyuyan iki kimse, uyandıkları zaman ihtilam olduklarını hatırlamayarak yatakta meni gibi bir yaşlık görseler veya kurumuş meni görüp de o yatakta kendilerinden önce başka bir kimse yatmış olsa bu durumda meninin kime ait olduğu bilinmese, her ikisinin de ihtiyaten yıkanması gerekir.

Şehvet olmayıp da döğülmeden, ağır bir yük kaldırmadan ve yüksek bir yerden düşmeden dolayı meni gelmesiyle gusül gerekmez.
(İmam Şafî'ye göre bu hallerde de gusül gerekir.)

Yerinden şehvetle ayrılan bir meni, bedenin dışına veya dış hükmünde olan yere çıkmadıkça gusül gerekmez.

Bakire bir kızın bekaretini yok etmemek sureti ile yapılan bir ilişkide meni gelmeyince gusül gerekmez; çünkü bekaret, sünnet yerine kadar duhule engel olmuş demektir.

Cünüplük, hayız veya nefselik (loğusalık) halinde iken, gayrimüslim bir kadın veya gayrimüslim bir erkek ihtida etse, gusletmesi farz olur. Hayız veya nefseliği son bulmuş olsa da, yıkanmamış bulunsa, yine gusül gerekir. Fakat yıkanmış bulunan veya henüz cünüplük, hayız ve nefselik haline düşmemiş olan erkek veya kadın gayrimüslim ihtida etse, yıkanması mendub olur.

Gusül Nasıl Yapılır:
Gusletmek isteyen bir kimse önce besmele okur ve : "Niyet ettim Allah rızası için gusletmeye" diye niyet eder. Elleri bileklere kadar yıkadıktan sonra edep yerlerini temizler. Bundan sonra sağ avucuyla ağzına üç kere su alır ve her defasında ağzını boğazına kadar gargara şeklinde çalkalar. Oruçlu ise boğazına su kaçmamasına dikkat eder. Sağ avucuyla burnuna, genzine kadar üç defa su çeker, her defasında sol eliyle burnunu temizler. Bundan sonra tıpkı namaz abdesti gibi abdest alır.

Abdest aldıktan sonra önce başına, sonra sağ, daha sonra da sol omuza üçer defa su döker ve vücudunu yıkar. Suyu her döküşte elleriyle vücudunu iyice ovuşturur. İğne ucu kadar kuru yer kalmaksızın vücudun her tarafını güzelce yıkar. Gusülde bıyık, saç ve sakal diplerine suyun iyice işlemesi için ovuşturulur. Göbek boşluğu, küpe delikleri dikkat edilerek yıkanır. Böylece gusül abdesti almış oluruz.

Guslün Farzları:
1. Ağza su alıp boğaza kadar çalkalamak.
2. Burna su çekip yıkamak.
3. Bütün vücudu ıslanmayan yer kalmayacak şekilde yıkamak.

Guslün sünnetleri:
1. Gusle niyet etmek.
2. Besmele ile başlamak.
3. Bedenin bir tarafında pislik varsa onu önceden güzelce temizlemek.
4. Avret yerini yıkamak
5. Gusülden evvel abdest almak.
6. Bedenine üç defa su dökmek ve suyu bedenin her tarafına ulaştırmak.
7. Su dökünmeye baştan başlamak, sonra sağ omzuna, sonra sol omzuna dökmek ilk defa döktüğü zaman bedeni ovmak ve suyu bedenin her tarafına ulaştırmak.
8. Ayağının olduğu yere su birikirse, abdest aldığı zaman ayak yıkamasını sonraya bırakmak.

ABDESTİN EDEBLERİ
1- Abdest alırken başkasından yardım istememek.
2- Abdest alırken suyun sıçramaması için dikkatli davranmak.
3- Kıbleye doğru yönelmek.
4- Gereksiz yere konuşmamak.
5- Niyet ederken dil ile niyet etmek.
6- Her uzvu iyice ovmak.
7- Abdest dualarını okumak.
8- Kullanılmış su ile abdest almamaya dikkat etmek.
9- Her uzvu yıkarken niyeti korumakla birlikte "Bismillah" demek.
10- Kulağı meshederken serçe parmaklarının uçlarıyla kulak deliklerini meshetmek.
11- Burna ve ağıza suyu alırken sağ eli kullanmak.
12- Sol el ile sümkürmek.
13- Özür sahibi olmayan kimsenin namaz vaktinden önce abdest alması.
14- Abdest bittikten sonra kıbleye karşı ayakta kelime-i şehadet getirmek ve dua yapmak, biraz su içmek.
15- Durgun ve akarak yer değiştiren sular ile birikinti halindeki sulara ve Kıble'ye karşı abdest bozulmaz.

ABDESTİ BOZAN DURUMLAR
1- İdrar veya dışkı yollarından yani ön ve arkadan herhangi bir şeyin çıkması. (İdrar, dışkı, yel, vedi, mezi, meni, kurt vb.)
2- Aklın idrak gücünü gideren hususlar; uyumak, bayılmak, delirmek, sarhoş olmak vs.dir. Ancak oturduğu yerde kıpırdamadan uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz.
3- Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya sarı su çıkması ve etrafına yayılması. Ağızdan akan kana bakılır, şayet bu kan tükrük kadar veya tükrükten fazla ise abdesti bozulur.
4- Ağız dolusu kusmak.
5- Cinsi münasebette bulunmak.
6- Tam olarak cinsi ilişki olmasa bile kadın ve erkeğin çıplak ve ince bir elbise ile vucutlarının veya tenasül uzuvlarının birbirine değmesi.
7- Teyemmüm yapan kimsenin su bulması.
8- Namazda sesli gülmek.

ABDESTİ BOZMAYAN DURUMLAR
1- Kişinin ön veya arka yollarından başka vücudunun herhangi bir yerinden kan çıkıp, bir damla halinde kalması.
2- Kabuk bağlamış bir yaranın kan çıkmadan kabuğunun düşmesi.
3- Yaradan, burundan yahut kulaktan bir vücud kurdunun düşmesi.
4- Tenasül uzvuna (cinsi organına) el sürmek.
5- Kadın vücudunun herhangi bir yerine dokunmak.
6- Ağız dolusu olmayan kusuntu.
7- Ağızdan çıkan balgam.
8- Oturduğu yerde veya namazda uyumak.
9- Ağlamak.
Kaynak: Büyük İslam İlmihâli,


Keten Prenses 24 Aralık 2008 21:13

Abdest Neden Gereklidir?
Abdest başlı başına ve bizzat amaç olan bir ibadet değil belli ibadetleri yapmayı mubah kılan, kulun bu ibadetlere mânen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden âzami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta (vesile) ibadettir. Bazı ibadetler ve fiiller içinse abdestli olmak dinen gerekli görülmemiş olsa bile, taşıdığı birçok maddî ve mânevî faydalar sebebiyle tavsiye edilmiştir. Bundan dolayı abdestin dinî değer ve bağlayıcılık hükmü farz, vâcip ve mendup şeklinde üç çeşittir. Namaz kılmak, Kâbe'yi tavaf etmek, tilâvet secdesi yapmak, Kur'an'a dokunmak için abdest dinen gereklidir. Sünnî mezheplerin çoğu bunların farz olduğunda görüş birliğinde olup yalnız Hanefîler Kâbe'yi tavafta abdesti vâcip görürler. Kur'an'a dokunmak için abdestin farz olduğu hükmü, Kur'an'a ve Sünnet'e de (el-Vâkıa 56/79; Beyhaký, Sünen, I, 87-88) dayandırılmakla birlikte esasen müslümanların Kur'an'a atfettikleri önemi ve ondan istifadeyi âzami ölçüye çıkarma gayretlerini yansıtan ve bünyesinde birçok sosyal ve psikolojik gerekçeyi barındıran kolektif şuur konumundadır.
Yatmadan önce abdest almak, vakit namazları için ayrı ayrı abdest almak, ezan okurken abdestli bulunmak mendup görülmüştür. Hatta mümine mânevî destek sağladığı, âdeta müminin silâhı olduğu, ayrıca Hz. Peygamber'in mümkün olduğu ölçüde abdestli halde bulunduğu göz önünde tutularak İslâm âlimleri müminin imkân ölçüsünde her işe abdestli olarak başlamasını ve abdestli bulunmasını tavsiye etmişlerdir.
Abdestin yukarıda özetlenen bu dinî hükmünün tabii sonucu olarak abdestsiz kimsenin, cenaze namazı da dahil namaz kılması, şükür ve tilâvet secdesi gibi namaz hükmüne tâbi fiilleri yapması, Kâbe'yi tavaf etmesi, Kur'an'a dokunması ve onu elle tutması câiz görülmez. Abdestsiz olarak Mushaf'a bakarak veya ezberden Kur'an okumak ise câizdir.
Kur'an yüce Rabbin kelâmı olduğu için ona her zaman âzami saygı göstermek, sû-i edeb olarak algılanacak davranışlardan kaçınmak gerekir. Kur'an tilâveti, öteden beri sünnet değer hükmü atfedilen bir ibadet olarak telakki edildiği için, Kur'an tilâvet ederken hem bu kolektif şuuru incitmemek ve hem de esasen her çeşidiyle ibadetin abdestli olarak ifasının ibadeti tamamlayan bir boyut olması sebebiyle böyle davranıp ibadet lezzetini daha derinden almak için abdestli olmaya özen göstermelidir. Fakihlerin Kur'an tilâvetini sünnet olarak nitelendirip ona ibadet içeriği yüklemeleri bu anlamda doğrudur ve bunun için abdestli olmanın şart koşulması da yerindedir. Ancak Kur'an okumaktan asıl maksadın mânasını anlamaksızın okuma değil, anlamak ve gereğini yerine getirmek üzere okumadır. Zaten Kur'an'ın indirilişinin aslî amacı da budur. Birinci okuyuşta ibadet niteliği ön plana çıktığı, ikincisinde ise anlama önem kazandığı için iki tür okuyuş arasında abdest açısından bir ayırım yapmak mümkündür. Bu ayırım sebebiyle olmalı ki, bazı bilginler, ikinci tür okuyuş biçiminde abdest almayı şart koşmamışlardır.


JooJ3oLy 18 Şubat 2009 13:57

Abdest ve Abdest Alırken Okunan Dualar
 
ABDEST
Islâm'da bazı ibâdetlerin yerine getirilmesi için yapılan ve bizzat kendisi ibâdet olan temizlenmeye Abdest denir. Abdest kelimesi Farsça'da su anlamına gelen "âb" ile el anlamına gelen "dest" kelimelerinden oluşmuş birleşik bir isimdir. Arapça karşılığı olan "vudû" kelimesi Hadislerde kullanılmıştır. Kur'ân-ı Kerim'de ise temizlik anlamında "tahâret" ve "zekâ" kelimeleri geçmektedir. Vudû' kelimesi güzellik ve temizlik anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ibâdete başlanmadan önce insanın iç dünyasını güzelleştirmesi ve dışını da iyice temizlemesi gerekir. Islâm'da abdestin farziyetine
"Ey iman edenler, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinizle birlikte ellerinizi yıkayın. Başınıza meshedin. Her iki topuğunuzla birlikte ayaklarınızı da (yıkayın)..." (el-Mâide, 5/6)
âyeti delâlet etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in abdest almadan hiç bir iş yapmadığını görüyoruz (Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, II, 1583). Ancak abdest her amel ve ibâdet için değil başta namaz olmak üzere bazı ibâdetler için farz kılınmıştır. Fakat müslümanın sürekli abdestli bulunması sünnettir.
Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün pislik ve mikroplardan uzak kalmak için İslam'ın emrettiği önemli bir ibâdettir. Mikrobun en kolay ürediği yer ağızdır. Ağızdan başlayarak el, yüz ve ayakların günde beş defa temizlenmesi İslam'ın temizliğe verdiği önemi gösterir. Böylelikle Islâm yüzyıllar önce temizliğin üzerinde durup insanoğlunu maddî-manevî her türlü pislik ve mikroptan korumayı hedeflemiştir. Bunun yanında abdest alan bir insan, kendini manen temiz ve rahat hisseder ve bu güzel his ve temiz duyguyla Allah'a ibâdete durur. Bu da ruhun temizliğini sağlamaktadır. Insanın yaratılış gayesi olan Allah'a kulluk böyle bir temizleme ameliyesi ile başlayınca insanoğluna vereceği zevk ve rahatlığın değeri sonsuzdur.
İnsan abdestle bedenen ve mânen temizlendikten sonra Allah'ın huzuruna çıkar. Böyle bir temizlenme ile günlük bütün yorgunlukları ve yükleri geride bırakır.
Abdest almakla, dünyevî ve uhrevî birçok fazilet ve güzellikler elde edilir. Hz. Peygamber (s.a.s.) abdestle ilgili olarak şöyle buyururlar:
"Bir müslüman abdest alıp yüzünü yıkadığında, yüzündeki âzaların işlediği bütün günahları; el ve ayaklarını yıkadığında el ve ayaklarıyla işlediği bütün hata ve günahları, su damlalarıyla beraber akıp gider ve kendisi de tertemiz olur. Hatta kirpik ve tırnak diplerindeki günahlarından eser kalmaz. Âdâp ve erkânına uymak suretiyle abdest alıp kıbleye dönerek:
"Eşhedü en lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasûlühü"
diyen bu kul için cennetin kapıları açılmıştır; o, cennet kapılarının dilediğinden içeri girer." (Müslim, Tahare, 32, 33; Tirmizî, Tahâre, 2).
ABDEST ALIRKEN OKUNAN DUALAR
Farz, sünnet ve edeplerini yukarıdaki maddelerde verdiğimiz abdesti tertip ve usûlüne göre ancak şöylece alabiliriz: Abdeste başlarken şu dua yapılmalıdır:
"Bismillâhilazîm ve'l hamdülillâhi alâ dini'l Islâm"
"Yüce Allah'ın ismini anarak başlarım. Beni Islâm dini ve akidesi üzere yarattığı için hamd ederim."
Abdest almaya niyetlendikten sonra, eûzü besmele çekilerek eller bileklere kadar yıkanır. Parmakta yüzük varsa, kımıldatılır. Altına suyun geçmesi sağlanır.
Uzuvların yıkanması sırasında bizden öncekilerden nakledilen şu duaları okumak abdestin edeplerindendir.

A- Mazmaza: Ağıza su verme sırasında
"Allâhümme einnî alâ tilâveti'l Kur'ân ve zikrike ve şükrike ve hüsn-i ibâdetike."
"Allah'ım, Kur'ân-ı Kerimi okumada, seni zikretme, sana şükretme ve sana güzel şekilde kulluk etmede yardımını istirham ederim."
B- Istinşak: Buruna su verme sırasında
"Allâhümme, erihnî râyihate'l Cenneti verzuknî min neîmihâ."
"Allah'ım, bana Cennetin kokusunu koklat. Cennet nimetlerinden beni rızıklandır."
C- Yüzü Yıkama Sırasında
"Allâhümme, beyyid vechî binûrike yevme tebyaddu vücûhun ve tesveddü vücûh."
"Allah'ım, bir kısım yüzlerin ağarıp nurlandığı, bir kısım yüzlerin ise karardığı gün, benim yüzümü nurlandır, ağart."
D- Sağl Eli Yıkama Sırasında
"Allâhümme, a'tınî kitâbî biyemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ."
"Allah'ım, kitabımı -amel defterimi- sağl elime ver ve hesabımı kolaylaştır."
E- Sol Eli Dirseklere Kadar Yıkama Sırasında
"Allâhümme, lâ tu'tinî kitâbî bisimâlî velâ min verâi zahfi."
"Allah'ım, kitabımı -amel defterimi- sol elimden ve arkamdan verme."
Sonra sıra başı meshetmeye gelir.
Kaplama mesh için, eller ıslatılır, küçük parmakla üç parmak uc uca getirilir. Önden başlayarak başın üstü sıvazlanıp arka ve yan taraflarda böylece meshedilir.

F- Kulakları Yıkarken
"Allâhümmec'alnî minellezîne yestemîune'l-kavle feyettebiûne ahseneh."
"Allah'ım, beni hak sözü dinleyenlerden ve onun en güzeline uyanlardan eyle."
denilir ve kulaklar yıkanır.

G- Boyuna Mesh Etme Sırasında
"Allâhümme a'tik unuki (veya rakabeti) mine'n-nâri."
"Allah'ım, boynumu Cehennem ateşinden azad buyur."
H- Ayakları Yıkama Sırasında
"Allâhümme, sebbit kademeyye ales'sırâtı yevme aaaûlü Fhi'l-akdâm."
"Allah'ım, Sırat köprüsünde ayakların kaydığı günde ayaklarımı kaydırma, sabit eyle..."
Abdest alıp bittikten sonra Rasûlullah (s.a.s.)'e salavât getirilmeli ve şu dua okunmalıdır:
"Allâhümmec'alnî minettevvâbîne vec'alnî mine'l-mütetahhirîn."
"Allah'ım, beni, tevbe eden ve günahlarından temizlenen kullarından eyle. . ."


Rower 30 Ağustos 2009 23:24

Oruçlu olan kimsenin, abdest esnasında ağzına su verirken boğazına su kaçsa; oruçlu olduğunu hatırlamadan ağzına su almışsa ittifakla orucu bozulmaz. Oruçlu olduğunu hatırladığı takdirde ağzına su verirse Hanefi mezhebine göre orucu bozulur.Bilahare bir gün kaza etmek zorundadır.

Şafii mezhebine göre ise oruçlu olduğunu bildiği halde mübalağa yapmadan ağzına su almış ve boğazına kaçmışsa orucu bozulmaz. Amma mübalağa etmiş ise orucu bozulur. Yalnız abdest ve gusül gibi mecburi olan şeylerden başka bir maksat için ağzına su verirse mutlaka orucu bozulur.



The Unique 17 Kasım 2010 23:29

ABDEST NE DEMEKTİR
Farsça asıllı bir kelime olup söz­lük anlamı "el suyu"dur. Dinde ise bazı ibadetlerin ön şartı olan bir te­mizlik şeklidir.

ABDEST NASIL ALINIR;
Abdestin farzları dörttür:
1- Elleri kollarla birlikte dirsekle­re kadar bir defa yıkamak.
2- Yüzü, alın dahil kulak meme­sine ve çene altına kadar bir defa yıkamak.
3- Başın üst kısmını önden arka­ya doğru elin içiyle bir defa mes-hetmek.
4- Ayakları topuk kemiklerine ka­dar bir defa yıkamak.
Bunlar Allah (C.C.) tarafından bildirilen abdestin zorunlu esaslarıdır. (Kur'an-ı Kerim, 5/6).

Abdestin sünnetleri:
Abdeste Peygamberimiz tarafın­dan yapılan bazı ilaveler vardır ki bunlara abdestin sünnetleri denir. Başlıcalan şunlardır:
1- Abdeste cuzü-besmele ile başlamak ve niyet etmek.
2- önce elleri yıkamak.
3- Abdestte yıkanacak organları yıkamaya sağ organdan başlamak, önce sağ kolu, sağ ayağı yıkamak gibi.
4- Ağız ve burnu bol su ile üç de­fa yıkamak.
5- Abdest alırken sırayı gözetmek, önce elleri, sonra ağzı burnu, sonra yüzü... gibi.
6- El ve ayaklan yıkamaya par­mak uçlarından başlamak ve parmak aralarım ovmak.
7- Abdest suyunun bıyık, sakal ve kaşların arasına islemesini sağlamak.
8- Başın dörtte birinden daha bü­yük bir kısmını, hatta tamamım mes-hetmek.
9- Kulakları ve boynu meshetmek.
10- Abdest uzuvlarım ovarak yıkamak ve bu yıkamayı üçer defa yapmak.
İ1 - Abdest uzuvlarım ar d arda, bi­ri kurumadan diğerini yıkamak.

Abdestin Mekruhları
1- Suyu gereğinden az veya fazla harcamak. Yeterli su varken gıdım gı­dım kullanmak doğru olmadığı gibi, israf edercesine çok harcamak, boşu­na akıtmak da doğru değildir.
2- Suyu, yüze ve diğer organlara çarpmak.
3- Abdest aldığı sırada gereksiz ye­re konuşmak.
4- Abdest alırken gereksiz yere
başkalarından yardım istemek

Abdesti bozan şeyler:
1- Büyük veya küçük abdest
yapmak.
2- Gaz çıkarmak.
3- Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin, sarı su çıkmak ve etrafa yayılmak. Bu tür şeyler toplu iğne başı gibi çıktığı yerde kalır etrafa yayılmazsa abdesti bozmaz.
4- Uyumak.
5- Bayılmak.
6- Sarhoş olmak.
7- Ağız dolusu kusmak.
8- Cinsel ilişkide bulunmak. Bu durumda yalnız abdest almak yetişmez, gusül (Bk. GUSÜL) abdesti almak gerekir.

Abdesti bozmayan şeyler:
1- Ağız dolusu olmayan kusma.
2- Gözden bir hastalığa bağlı ol­maksızın su akması veya ağlama.
3- Namaz dışında kahkaha ile gülme.
4- Cinsel organa elle dokunma.

Farz, vacip müstehap abdesüer:
1- Namaz kılmak, yüzünden Kur'-an okumak ve tilavet (okuma) secde­si yapmak için abdest almak farzdır.
2- Kabe'yi tavaf etmek için abdest almak vaciptir.
3- Ezberden Kur'an okumak, ha­dis ve diğer dini eserleri okumak için abdest almak müstehap olduğu gibi, salt temiz bulunmak için abdest al­mak da müstehaptır


halukgta 3 Ağustos 2013 18:12

Uyumak Ve Yellenmek Abdesti Bozar mı
 
Bizler inancımızı yaşarken, Kur’an merkezinden o kadar uzaklaşıp, hurafelerin etkisinde kaldık ki, bizlere öğretilen yanlış itikatları, Allah ın ayetleriyle anlatmaya, izah etmeye kalksanız bile, kabul görmez oldu. Çünkü Allah ın koyduğu, sınırların dışına çıktık.

Dini bir konuda konuşmak istediğinde, hemen öne sürdükleri, senin Arapça ilmin ne kadar ki din adına konuşabiliyorsun olmakta, böylece toplum susturulup, korkutulmaktadır. Böylece istedikleri inancı ve itikadı, topluma çok daha kolay kabul ettirebilmektedirler.

Lütfen şunu asla unutmayalım, Allah başka dillere tam olarak çevrilmeyen bir rehber gönderip, daha sonrada tüm kullarını bu kitaptan asla hesap sormaz. Birçok kez Allah ın yemin ederek, bu kitabı, bu dini sizler için kolaylaştırdım hükmünü lütfen unutmayalım, birilerin aldatmacalarına kanmayalım.

Elbette bu yanlışları yapmamızın asıl nedeni, Kur’an ın eğitiminden geçmek yerine beşerin, rivayetlerin, edindiğimiz velilerin eğitiminden geçmemiz, büyük etken olmuştur.

Allah Kur’an ın ipine sarılın, sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum dedikçe, bizler tam tersi düşüncelere inandırıldığımız için, Kur’an da her bilginin olmadığı, izah edilmediği fikrini kabul etmemiz, bizlerin inanılmaz yanlışlara yönlenmemize, inanmamıza neden olmuştur. Elbette bu yanlışlara inanmamız dinde bizlere, zorluklarda çıkarmıştır.
Bu yazımda sizlerin, üzerinde düşünmenizi istediğim konu, abdesti bozan şartlar nelerdir konusu üzerine olacak.

Allah Maide suresi 6 ve Nisa 43.ayetinde namaza başlamadan önce, nasıl abdest almamız gerektiğini, abdesti bozan durumları, açık bir şekilde anlatır. Ayrıca abdest in bozulma şartlarının örneklerini de verir, su bulamadığınızda bile ne yapmamız gerektiğini anlatır bizlere.
Abdest in bozulma hallerini, bu ayetlerden yola çıkarak, şunları söyleyebiliriz.

—Cünüpseniz, cinsel ilişkiye girdiyseniz temizlenin, yıkanın.
—Tuvaletten çıktığınızda yani küçük, büyük abdest yaptığınızda, namaza durmadan önce abdest alın.

Buradan da anlaşılıyor ki, Allah abdesti bozan durumları açıkça yazmıştır. Cinsel ilişki ve tuvalete girip ihtiyacımızı gördükten sonra, abdestin bozulduğunu, tekrar alınması gerektiği izah ediliyor.

Peki günümüzde bizlere, abdesti bozan şartlar olarak yalnız bunlar mı anlatıldı? Elbette her zaman olduğu gibi, her konuda yaptığımızı bu konuda da yaptık ve Allah ın rehberinde açıkça izah ettikleri, bizlere yetmedi, bunlarla yetinmedik ve emin olmadığımız bilgiler ışığında yapılan ilavelerle, Allah ın kolaylaştırdığı dini zorlaştırdık.

Bizlere öğretilen ve Allah ın asla abdesti bozan şartlar arasında saymadığı, iki konuyu gündeme getirmek istiyorum bu yazımda. Tabi bunlardan başka birçok ilaveleri de sayabiliriz. Her mezhepte bu ilavelerin farklı olduğunu da söyleyebiliriz. Yazımda gündeme getirmek istediğim, konu üzerinde konuşmak istiyorum.

—Uyumak ve yellenmek.

Uyumanın ve yellenmenin abdesti bozduğu anlatıldı bizlere. Ama bu bilgi ne yazık ki Kur’an dan onay almaz. Allah böyle bir hüküm vermemiştir. Gerçi günümüzde, Kur’an ın onayını arayan pek de yok zaten.

Yalnız Kur’an ile imanımızı yaşamayız, İslam ı tam olarak yaşayabilmemiz için, fıkıh kitaplarına da ihtiyacımız vardır diyerek, adeta Kur’an ı tek başına yeterli görmeyen bir toplum olduk.

Acaba bu tavrımıza Yüce Rabbimiz ne diyordur diye hiç düşündük mü? Hadi bir benzerini getirsinler bakalım, diyen Rahmanın zikrini hatırlatırım.

Kur’an da her şeyin olmadığına inandığımızda, elbette ucu açık, sonu gelmeyecek birçok dine ilavelere de inanmamız, bu durumda hiç zor olmayacaktır.
Allah abdestin bozulma şartlarını anlatırken, uyumanın ve yellenmenin abdesti bozduğunu söylememiştir. Kur’an da hiç bahsedilmediği halde, bizler bu konudaki ilavelere, söylenenlere inanmakta, birçok konuda yaptığımız gibi, bir sakınca- kusur görmemişiz, Çünkü Kur’an ın da bir sınırları olduğu, emin olmadığımız bilgilerden kaçınmamız gerektiği, öğretilmemiş bizlere.

Şimdi de bu konu ile ilgili rivayet hadislere bakalım. Acaba Allah ın koymadığı bir kuralı-hükmü koyarak, kendi nefsimize çıkardığımız zorluklara çareler, bakalım nasıl aramışız. Her nedense, bu rivayet hadisleri topluma anlatmazlar. Benim sizlere hatırlatmamın nedeni, üzerinde Kur’an ın ışığında düşünmeniz adınadır.

6106 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) horlayıncaya kadar uyudu. Sonra kalkıp namaz kıldı.''
6107 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın o uykusu, kendisi yani Hz. Peygamber oturur iken olmuştur."

Aslında yukarıdaki örnek, çok dikkat çekici ve düşündürücüdür. Bizler Allah ın vermediği bir hükmü vererek, zorlaştırdığımız dini, daha sonra rivayetlerle esnetmeye çalışmamız, Kur’an ın sınırlarını aştığımızda olacaklara, güzel bir örnektir.

Eğer uyku abdest bozuyorsa, bunun yatarak ya da oturarak olmasının, farklı olduğunu söylemek, yaptığımız yanlışlara kılıf aramaktan öte gitmez. Bildiğiniz gibi, uyumanın abdesti bozduğunu söyleyenler, uyuduğumuzda kendimizden geçtiğimizi ve bu durumda farkında olmadan yellenebileceğimiz anlatılır.

Bu konu ile ilgili, rivayet hadislerden örnekler vermeye ve üzerinde düşünmeye devam edelim.

3648 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah'ın ashabı uyurlar, sonra abdest almadan namaz kılarlardı:
(Enes'ten bunu rivayet eden) Katade'ye:
"Bu sözü Enes'ten bizzat işittin mi?" diye sorulmuştu:
"Vallahi evet!" diye te'yid etti."
Müslim, Hayz 125, (376); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (200); Tirmizi, Tahâret 58, (78).

3651 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)'ın anlattığına göre, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ı secde halinde uyurken görmüş ve hatta Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) horlayıp solumuş, sonra kalkıp (abdest almadan) namaz kılmıştır.
İbnu Abbas der ki:
"Ey Allah'ın Resulü dedim, siz uyudunuz, (abdestiniz bozulmuş olmalı değil mi)?" Bana şu açıklamayı yaptı: "Abdest, yatarak uyuyana gerekir. Zira yatarak uyuyunca mafsalları rahâvet basar.''
Tirmizi, Taharet 57, (77); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (202); Nesâi, Ezân 41, (2, 30).

Dikkat ederseniz aynı konuda, çok örnek var. Bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Aslında biraz düşündüğümüzde, yaptığımız yanlışların dinde zorluklar çıkarmasının, bizlerde yarattığı etki-tepki çok net anlaşılıyor.

Şimdi yazacağım rivayet hadis, hadis naklinin çelişkilerini ve bir o kadar da, çok dikkatli olmamız gerektiğini gösteren, güzel ve düşündürücü bir örnek.
3650 - Hz. Ali (radıyallahu ahh) anlatıyor: "Gözler, halkanın bağıdır, öyleyse uyuyan abdest alsın."
Ebu Dâvud, Tahâret 80, (203).

Ne dersiniz, sizce Hz. Ali böyle bir şey söylemiş olabilir mi? İşte dine ilaveler ne yazık ki böyle günden güne çoğalıp gidiyor. Eğer Kur’an ın onayını almadan, her rivayete inanır ve inancımızı bunlara göre yaşarsak, sizce gittiğimiz yol, bizleri Allah a ulaştırır mı?
Dikkat ederseniz verdiğim hadislerin hepsi, bir başkası tarafından, yine bir diğerine nakli kanalıyla oluyor. Bu yolla ulaşan bilgilerin, yüzlerce yıl sonra değişikliğe uğramadan, bizlere ulaşması mümkün değildir. Lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim.

Kendimize şu soruyu neden sormuyoruz? Peygamberimiz bizlere, neden direk hitap etmek, ilk elden bilgi vermek adına, bu bilgileri kendisi bizzat yazdırmamışta, yüzlerce yıl sonra, toplanmaya çalışılmış? Bu sorunun doğru cevabını nefsimize verebilirsek, sanırım her şey çok net anlaşılacaktır.

Şimdide yellenme konusuna gelelim. Daha önce söylediğim gibi, Kur’an yellenmenin abdesti bozduğu konusunda bir hüküm vermez. Peki, rivayet hadisler bu konuda neler söylüyor. Gelin şimdide onlara bakalım ve üzerinde düşünelim. Bizleri doğruya ulaştıracak, her bilgiden faydalanmalıyız, yeter ki Kur’an ın onayından geçsin.

3625 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ses ve koku olmadıkça abdest alınmaz.''

Bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Biriniz mescidde iken, kabaları arasında bir yel hissetse ses işitmedikçe veya koku duymadıkca dışarı çıkmasın.''

3626 - "Sizden biri, karnında bir şeyler hissetse ve fiilen çıkıp çıkmadığı hususunda tereddüd içinde kalsa, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidden çıkmasın."

3627 - Ebu Dâvud'da şöyle gelmiştir: "Biriniz namazda iken, dübüründe bir hareket hissetse ve abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidi terketmesin."
Müslim, Hayz 99, (362); Tirmizi, Tahâret,56, (74, 75); Ebu Dâvud, Taharet 68, (177).

3628 - Abdullan İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu veselâm'a, namazda iken hayaline abdesti bozuldu gibi gelen bir adamdan bahsedilmişti. Şöyle ferman buyurdular:
"Sesi işitip kokuyu duymadıkça namazı sakın terketmesin.''

3629 - Ebu Dâvud bir rivâyette şu ziyadede bulunmuştur: "Biriniz mescide girince, kabaları arasında bir şey hissedecek olsa, çıkanın sesini işitmedikçe sakın mescidden dışarı çıkmasın.''
Buhari, Vudü 4, 34, Büyü 5; Müslim, Hayz 98, (361); Ebu Dâvud, Tahâret 68, (176); Nesâi, Tahâret 116, (1, 99).

Dikkat ederseniz, bu konuda birçok rivayet hadis, Kur’an ın hükmü doğrultusunda kısmen toplumu yönlendiriyor. Yani camide, mescitlerde namaz kılarken, çevreyi rahatsız etmediği durumda, abdestimizin bozulmayacağı açıklaması yapılıyor. Dikkat ederseniz toplum bu konuda, adeta belirli bir eğitimden geçiriliyor düşüncesi hasıl oldu bende.

Hadislere dikkat ederseniz, toplum içinde kılınan namazlarda, yellenme konusunda daha dikkatli olmaları konusunda, adeta toplum uyarılıyor, eğitiyor. Ama yellenmenin, aslında abdesti bozmadığı anlatılmaya çalışılıyor. Lütfen rivayet hadisler üzerinde, dikkatle düşünelim.

Her zaman olduğu gibi, şimdide yukarıdaki birçok rivayetin, tam tersi olan bir hadis nakletmek istiyorum sizlere.

3630 - Ali İbnu Talk (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz namazda yellenirse derhal namazdan çıksın, abdest alsın ve namazı iade etsin."

Ne dersiniz dostlar, kafanız karıştı değil mi? Bizler imanımızı emin olmadığımız bilgiler ışığında düşünmeden yaşarsak, daha çokkkkk kafamız karışacaktır, bunu unutmayalım.
Elbette toplu kıldığımız namazlarda, yellenme konusunda camide bulunanları, rahatsız edecek bir durum hâsıl olmuşsa, camiden dışarı çıkmak en doğrusu olacaktır.

Allah bizlere namaz kılmamızı ve namazdan önce abdest almamızı emrettiyse, bu konuda bizlerin bilmesi gerekenleri açıklamış, izah etmiş olması gerekmez mi? Bilgilendirmediği, hüküm vermediği bir konudan, detaydan sizce Rahman, bizlerden hesap sorar mı?

Allah ın herhangi bir konuda verdiği açık hükümlere, geleneklerimizin yaptığı ilaveler, dinde verilen ana hükmün şartlarından sayılır mı?

Eğer evet sayılır diyorsak, lütfen bugün mezheplere, hatta tarikatlara bölünmüş ve birçok konuda dine yapılan, ama her birinin bir diğerinden çok farklı ilaveleri, nasıl açıklarız? Sanırım açıklayamadığımız için olsa gerek, birbirimize düşman olmuş, hatta bir birimizi öldürecek kadar da, nefret etmişiz.

Verdiğim rivayet hadisleri okuduğunuzda, şöyle düşünebilirsiniz. Yaşlı bir kişi düşünün, kulağı az işitiyor, burnu az koku alıyor. Bu durumda, yellendiğinden şüphe eden bir kişi, ne ses duyabilir, nede kokuyu. Her yellenenden de, koku duyulacak da değildir zaten.

Ne dersiniz, iyice kafanız karıştı değil mi? Kafaları karıştıran, aslında bizlerin doyumsuz nefsimizdir. Eğer nefsimizi aklın ve Kur’an ın kontrolünden çıkartırsak, bu sonuç kaçınılmaz olacaktır. Nefsimize hükmetmesini öğrenmediğimiz sürece, her zaman aynı şüphede yaşamaktan asla kurtulamayız.

Yaradan bu kitabı, yemin olsun ki sizler için kolaylaştırdım diyor da, bizlere kolaylaştırılmış bir yol, yöntem gösteriyorsa, lütfen bu hak yolu, batılla zorlaştırmayalım.
Yaradan sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum diyorsa, gelin Rabbimizin söylediklerinin ve bizler için çizdiği sınırların dışına çıkmayalım. Sınırları zorlayıp, kendimize eziyet etmeyelim.

Allah açıkça hüküm verip, bizlerin bütün şan ve şerefimizin Kur’an da olduğunu söylüyor da, biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık diyorsa, sizce bizleri ilgilendiren, bizlerin sorumlu olduğumuz her şey, Kur’an da yok dersek, Rabbimize ve kitabına saygısızlık yapmış olmaz mıyız?

Yorum ve karar sizlerin. Hepimiz imtihandan geçiyoruz. İmtihan olduğumuz kitap ta yalnız Kur’an olduğunu söylüyorsa Yaradan, bizlere düşen imtihanımızı, elde Kur’an, aklımızla düşünerek yaşamak olmalıdır.

Aklını kullanmayanı, PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM diyen Rabbimize, lütfen kulak verelim. Yoksa pislikten, Allah ın lanetinden kurtulamayız.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK


perlina 10 Aralık 2016 11:38

ÂBDEST


Abdest nedir? Niçin emrolunmuştur?


Temizliktir. Su bulunmazsa teyemmüm yapılır.
O halde temizlik değildir!.
İslâmın târif ettiği temizliği olmayan abdest alamaz.

İslamî temizlik nedir?


Hakkın emirlerine itaat, yasaklarını yapmamak, vücuda dıştan içten haram sokmamak, yalan söylememek...

O halde abdest nedir ve niçin alınır ve niçin emrolunmuştur?


Abdeste başlarken besmele çekmeyen kişi için abdest yoktur.

1- Abdest evvelâ şâhidli bir niyettir.
Niyet: Allah'a karşı söz vermedir. Bir mukaveledir.
Şâhid: Görünen maddî bir şâhid. Görünmeyen iki şâhid muvacehesinde

Allah'a fiilî olarak söz verme, abdest almaktır.
Haktan bir nevi izin için hazırlanmaktır.
Güçleriyle insanda görünen, Hakkın kudretlerini kullanmaya hazırlanmaktır.

Görünen şâhid: Cesed, su veya toprak...
Görünmeyen şâhidler: Hafaza Melekleridir.

Allah ile temas, alış veriş, konuşma, sözleşme, ancak abdest aldıktan sonra mümkündür.
Yoksa edeb dışıdır.
“Kul” işi değildir.
Ama niçin diğer dinlerde abdest yoktur.
Hak bunu niçin emretmiştir, esas SIRR buradadır.
Bu sırrı bilirsen, sezersen abdestsiz: Yeme, içme, konuşma, yemek pişirme, çocuğa süt verme!
Bunları tatbik çok zor gelir.
Fakat alışırsan o kadar da kolaydır.
Herkes bunu yapsaydı, Haram diye bir şey konuşulmazdı.
O zaman İslâmda haram olanın diğer dinlerde haram olmamasının sebep ve sırrını anlarsın...

O zaman yine Resulüllahın niçin:
"Son Peygamber olduğunu"
"Habibullah olduğunu"
"Rahmetellil Âlemin olduğunu"
"Mi’raca niçin teşrif ettirildiğini"
"Namazı niçin mi’racda, arada vasıta olmadan kendisine emrolunduğunu"
Bütün uçsuz bucaksız kâinâtın onun yüzünden yaratıldığını anlarsın.

Abdesti bozan şeyler vardır bilirsiniz.
Hakka verdiğin söz hükümsüz kaldığı için abdest bozulur.
Bu ne demektir?
Söz verme şu: Âyetteki gizli mânâ... O mânâ nedir?
“Ellerimden, yüzümde ne varsa o uzuvlardan, düşüncemde ne varsa onlardan, ayaklarımdan senin sevmeyeceğin şeylerden, işlerden kendimi koruyacağım, iradem haricinde olanlardan sen beni koru Yâ Rabbi! Sana secde yapacağım!” demektir.
“Ruhen mi’rac istiyorum!” demektir.
Abdesti bozan şeyleri düşün!..
Hepsi irade dahilinde olanlardır.
Verdiğin söz, Hakk ile yapacağın mukavele bozulmuş hükümsüz kalmıştır.
Ondan, tekrar abdest almak lâzımdır.
“Senin verdiğin nimeti rızkı yiyeceğim. Her şeyi ondan yarattığın suyu içeceğim. Nimetlerini hazırlayıp pişireceğim. Evlâdıma süt vereceğim!”
Bunların hepsi abdestli olarak yapılır...
“Konuşma=Kelâm” Senin yerine “Kul” olarak konuşuyorum!”
Yine abdestli olmak lâzımdır.
“Amma böyle olmazsa ne olur? Günâh mıdır?”
Hayır!..
Böyle olmak başka türlü “Kul” olmak demektir...

Resul-ü Ekrem'e her zaman abdestli bulunması emrolunmuştur.
Abdestsiz konuşmazlar, ağızlarına birşey almazlardı.
Şimdi hemen diyeceksiniz ki: “O peygamberdi!”
Evet... Ama bizde onun ümmetiyiz... Değil mi?..
O halde... Sen düşün ne demek istediğimizi...
Resul-ü Ekrem'in yolunda yürümek evvelâ ceseden sonra ruhendir.

Ceseden abdest, namaz, oruç.
Ruhen de sen düşün onu.
Bunu söylemek bana düşmez.
Sana hakaret olur, günâha giremem.
Resul-ü Ekrem her sahabe ile konuşurdu.
Ona malum olurdu.
Namaz abdesti olmayan sahabenin elini tutmazdı.
Büyük insanlar bilirim.
Abdesti olmayana ellerini vermezlerdi.
Bir gün Rahmetullahi Aleyh Hocam’a namaz abdestsiz gittim.
Yanına yanaşacağım zaman:
“Sakın konuşma! Git, abdest al gel! Beni deniyor musun?” diye yüksek sesle bağırdı.
Onlar herşeyi bilirler.
Fakat yüze vurmazlar!..

Hakkın: “Mükâfatını bizzât kendim vereceğim!” dediği oruç var ya abdestli olmalıdır.
Diğer ibadetlerin mükâfatını başkası mı veriyor?
O mükâfat nedir? Cesedî midir? Ruhî midir?
Onu bir bilsen bütün günlerinin oruçlu olmasını istersin.
Amma o da bir bakıma doğru olmaz.
Oruçta Allah'ın kuluna vereceği en büyük mükâfat gizlidir.
Fakat oruç yalnız yememek, içmemek, cinsî temas yapmamak değildir...
Abdeştli olmak lâzımdır.
Yalan, haram, hiddet, küfür, kalb kırma, sinirlenme, dedikodu!
Böyle olan oruç, oruç değildir.
"Aç durmak"tır, bunun mükâfatı yoktur.
Hakkın emrini güya yerine getiriyoruz.
Allah hatalarımızı bağışlasın! Mağfiret, buyursun!..
Abdest Âyeti (Mâide 5/6) Medine'de emrolunmuştur.
Ondan sonra namaz beş vakit olarak tesbit edilmiştir.
Ezan hicretin birinci senesi meşru olmuştur.
Resul-ü Ekrem, Abdest Âyeti gelmeden evvel Mekke'de sabah ve akşam namaz kılarlardı.
Ellerini ve ağzını yıkarlardı.
“Ve bu abdest benden evvelki Peygamberlerin abdestidir.” Buyurmuşlardır.
Abdest kelimesi farsçadır.
Ab = Su Dest =El
Sulu el. El ile su al mânâsınadır.

Abdest bir de dilimizde def-i hacet mânâsına kullanılır.
Doğru olmamakla beraber "Abdestim" var.
Yani “helaya gideceğim!”
Veyahut “Abdest bozacağım!” demekle de habersiz şunu söylüyoruz: “Ben daima abdestliyim, abdesti bozacağım, tekrar abdest alacağım!” mânâsını taşımaktadır.
Ki, bu insanın daima abdeştli olmasını, sessiz sözsüz haykırmaktadır.
Tekrar edelim: "Helaya gideceğim" “suya ihtiyacım var!” demektir. Bu söz aynı zamanda habersiz abdestin lüzumlu farz olduğunu ilân eder.
Arapçada "Vuzu’" kelimesi abdest almanın mukabilidir.
Vücuddaki azaları yerli yerine hazırlamak, koymak demektir.

Abdest Âyeti Medine'de nazil olmuştur.
Âyet-i Kerimede: "Gasele: yıkamak” lâfzı kullanılmıştır.

1- Yüzünüzü yıkayınız.
2- Ellerinizi dirseklere kadar yıkayınız.
3- Başınızı da meshedin.
4- Ve ayaklarınızı da aşık kemiklerine kadar yıkayınız.

Bu dört şeyin yıkanması ve meshedilmesi “Vuzu’” dur.
Bu uzuvları yerli yerine "vaz’" etmek koymak, hazırlamak demektir.
Abdestsiz kimse “Nas”dır. Lâalettayin bir insandır.
Abdestli insan “Mü’min” dir.
Yani her an huzura çıkmaya hazırdır.
“Abdestsiz mü’min değildir” demek değildir.
Dikkat et!
Burası öyle kolay anlaşılır lâkırdı değildir.
Kendinde gizli olan imânın izhar için abdest alması, yani Âdemiyetini izhar ve kendi kendine fiilî olarak tasdik içindir. Melekler, Âdemiyet'e secde ettiler. Cesede değil!..
Su ve Topraktan yaratılan cesedini göstermesi lâzımdır.
"Âyet" vücudda yaktığım bir şule olan ruha "FAGSİLÜ!" emirdir.
O zaman abdest alacağın zaman sesli olarak, Suya daha dokunmadan: “Euzübillahimineşşeytanirracim!” diyerek İnsaniyetten ayrılıp, yani “Nas”'lıktan ayrılıp, "Âdemiyet" tarafına fiilî olarak cesed sokulur.
Eller yıkanır. Ağıza su verilir.
Sonra tekrar ellere başlarken: “Bismillah!” söylenir.
Yani suya temas ettiğin zaman...
Abdest hakkında diğer bildiğin hususlar "ilm-i hal" Kitaplarında var onları muhakkak bilmen lâzımdır.

Şimdi burada çok dikkatli dinle, birşey anlatacağım bilgi için.
Fizikte ve kimyada bir madde başka bir hale tehavvül ederken hacmi büyür.
Bir damla su, buhar olurken "Avagadro - Amper" Kanununa göre, 24 hacim buhar olur.
Mesela: Bir kilo su, buhar olduğu zaman koskoca görünür, bir bulut olduğunu farzedelim.
Bu bulutun ağırlığı yüz gramdır, eğer bulutu tartabilirsek...
Bin gram su buhar olup, bulut olduğu zaman yüz gram olmuştur.
Bu yüz gram bulut yağmura tahavvül ederse onbin gram su olur.
Eğer yüz gram bulut kar olursa beşbin gram kar olur.
Bu kar yani beşbin gram kar, su olursa onbeşbin gram su olur. Fizik, kimya bilmezsen bu hadise karşısında bocalar kafan durur.
Bu ne demektir bilir misin?
Tahavvül ve tahvildeki Hakkın Güçlerinin görünüşüdür.
Tahavvül "Tahvil" başka şekle girmek, fakat aslını kaybetmemektir.
Tahavvül devamlıdır.
Tahvil = Muraddır.
Yağmura onun için "Rahmet" ismi verilmiştir.
Bir damla su bir kaya kovuğuna girse, buhar olsa kayayı çatlatır. Bir gemiyi yürütür....
Bir damla su buhar yani hava olarak otomobil lastiği içine girerse tonlarca yükü taşıyacak kuvvet ve kudret ortaya çıkar...
Bu heybet ve değişmeyen Allah Kanunu'nun karşısında sen düşün!.

Abdest aldıktan sonra mümkünse havlu ile ıslak yerlerini kurulama!..
Bırak vücudun o suyu emsin, vücudun sıcaklığı onu tekrar buhar yaparken semaya yükselsin, sonra rahmet olmak için buhar, bulut olsun.
Yağmur duası nedir bilir misiniz?..
Yağmur duasındaki abdest alma da bambaşka bir abdesttir.
Suyu ve havayı kirletmek İslâmda haramdır.
Allah'ın suya ve havaya verdiği güçlere hakarettir.
Burada bir şeyi hatırlatıp bitireceğiz.
Su içine büyük ve küçük abdest bozmayınız!
Kedi ne yapıyor dikkat ediniz!..
Kedi yürürken bile ıslak yere basmaz.
Ateş üzerine idrar yapmayınız!..

Münir Derman


perlina 10 Aralık 2016 11:41

Abdestin Kanıtlanmış 7 Faydası


Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma ibadetine Abdest denir.Dirsekler ile beraber ellerin, yüzün, topuklarıyla beraber ayakların temiz su ile yıkanması ve başın mesh edilmesidir.Bu yazı dizisinde yaptığımız bu ibadetin maddeler halinde bilimsel olarak ispatlanmış faydalarından bahsedeceğim.

1) Abdest mikropları yok eder.


Abdest, vücudun mikroplarla en fazla temasta bulunan bölgelerin temizlenmesine olanak sağlar.

2) Abdest dolaşım sistemini düzenler.


Abdestin aynı zamanda kan dolaşımına, lenf dolaşımına ve sinir sistemine olumlu etkileri de bulunmaktadır.

3) Abdestin damarlara da faydası vardır.


Abdest alınan suyun ısısı bile bir fayda abidesidir, eğer su sıcaksa damarlar genişler, soğuk ise damarlar daralır bu da damarlara esneklik kazandırır.

4) Abdest dokulardaki sorunları da giderir.


Abdest ısı farkı sebebiyle dokularda meydana gelen dolaşım yavaşlığını ortadan giderir ve damar sertliğine karşı bir önlem oluşturur.

5) Abdest ile statik elektrik vücuttan atılır.


Abdest ile statik elektrik yok olur özellikle teyemmüm ile yapılan abdest ile statik elekrik vücuttan atılır.Vücuttaki statik elektriğin atılmasına fayda sağladığından, psikolojik sıkıntıları ortadan kaldırarak rahatlatır.

6) Abdestin solunum yoluna da faydası vardır.


Burun solunum yolumuzun bekçisidir. Toz ve mikrop yığınlarını tutar ve başımızdan içeri girip vücudumuza yayılmalarına engel olur.Abdest bu yığınları atar.

7) Abdest cilde parlaklık ve güzellik verir.


Yüzün yıkanması, cildi kuvvetlenir, baştaki ağrı ve yorgunluğu hafifletir. Damar ve sinirleri harekete geçirir. Devamlı abdest alanların yüzünde yaşları ilerlese bile bir güzellik oluşur.

suffagah.com

Namaz kılmadan önce neden abdest alınır, şeklinde bir soru ile karşılarşırsak ne cevap veririz ?
‘’ Namaz ibadeti Allah huzuruna çıkmaktır, bu sebepten saygımız gereği temiz olmak gerekir ‘’ şeklindeki cevap ilk akla gelen ve en tabii cevap olacaktır.
Bu cevap doğrudur. Temizlik de abdestin gerekçelerinden biri. Ama abdestin öncelikli gerekçesi bu değilmiş. Son incelediğim bir eserden, namazdan önce abdest alınmasının gerçek sebebini öğrendim. Bana çok ilginç ve akla yakın geldi. Sizinle paylaşmak istedim.

Eser:Sınır Ötesi Yayınlarından. İsmi DİN VE BEYİN. Yazarı Osmangazi Üniversitesi Nöroloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. GAZİ ÖZDEMİR. Gazi Hoca, bu eserinde insanın yapısına yaratılıştan konulan din olgusunu tıpın Nöroloji bilim dalı ve Kur’an esasları içinde inceliyor. Kur’an ile konulan İslam Dini esaslarını inanılmaz bir gerçeklik ve bilimsellikle açıklıyor. Yaklaşık 550 sayfa hacmindeki bu eserini okuyunca ‘’ din gerçeğini ‘’ tüm yönleri ile çözmüş oluyorsunuz. İşte abdestin gerçek sebebini bu eserden öğrendim. Anladığım şekli ile size aktarmaya çalışacağım.

Daha önce ‘’ Kuantum Düşünme Tekniği ‘’ konulu birkaç yazımda da belirttiğim gibi, düşünce de bir enerji imiş. Burada bir nokta koyalım ve Kuantum konusuna gelelim:
Canlı ve cansız tüm varlıkların bölünebilen en küçük parçası atomdur. Ama sonradan atomunda altında küçük parçaların varlığı belirlenmiş. Atom altı bu parçaçıklara '' foton'' deniliyor. Atoma kadar tüm kimyasal ve fiziksel oluşumlar fizik kanunlarına tabi oluyor ve kontrol edilebiliyor. Yerçekimi ve merkezkaç kuvvetleri gibi. Fakat atom altı parçacıklar yani fotonlar ise fizik kurallarına tabi değil. Aynı anda burada, binlerce kilometre uzakta veya yine aynı anda her yerde. İşte Kuantum konusu ve düşünce alanına uygulannması burada başlıyor. Çünkü düşünce enerjisi bu foton parçacıklarından oluşuyormuş.

Şimdi burada da duralım, konunun bir başka yönüne gelelim:
İnsan bedeni ‘’ statik elektrik ‘’ üretiyor. Tabii haliyle ve özellikle sevinç, üzüntü, heyecan, stres gibi duygu dalgalanmalarında 5-10 kat fazla olmak üzere. Bu statik elektrik insan dış yüzeyinde yani teninde birikiyor. Ayrıca tüm canılı ve cansız cisimlerin dış yüzeylerinede de statik elektrik yükü var ve insan günlük yaşantısında bunlarla el ve cücudu ile temasında da elektrik yükü alıyor ve statik elektrik birikimi artıyor. Bu birikim çepeçevre tüm vücudumuzu yani tenimizi zırh gibi kaplıyor. Defedilemez ve aktarılamaz ise insana huzursuzluk, sıkıntı ve rahatsızlık veriyor. Bu statik elektrik yükü vücuttan nasıl atılacak ? İletken maddelerle temas edilerek. Elektriğe karşı en iletkenlerin başında bildiğimiz su gelir. İnsan banyo yapınca bu yük suya aktarılıyor. İşte insanın duş ve banyo sonrası büyük rahatlık duyması bu yüzden. Bir de biliyorsunuz, çıplak ayakla toprağa basıldığında da bu yük toprağa aktarılabiliyor. Bazı psikolojik rahatsızlıklarda doktorlarlar hastanın çıplak ayakla toprakta gezinmesini önerirler. Bu pratik ve seri etki gösteren bir tedavi yöntemidir.

Artık ibadete geliyoruz:


İbadet bir takım şekilsel hareketlerin yanında aslında düşünseldir. Düşünce de yukarıda belirttiğimiz gibi bir enerjidir. Beyinde oluşan düşünce enerjisi, tüm vücut ve özellikle giysilerle kapatılmayan kafa, el, yüz gibi vücudun dış yüzeyleri ile Allah’a ve O’nun her insan için görevlendirdiği yazma ( kayıt ) ve iletişim ile görevlendirdiği aracılara yani meleklere iletilecektir. İşte insan vücudu dış yüzeyindeki statik elektrik yükü bu iletişime ve düşünce enerjisinin ilgili yerlere iletilmesinde engel oluyor ve güçlük çıkarıyor. İşte abdestin gerçek sebebi bu imiş. Namazdan önce abdest alınması ile insanın vücudundaki bu statik elektrik yükü boşatılarak iletişim kanalları açılmış oluyor ve insan Namaz ibadeti ile yaratıcısının huzuruna çıktığında O’nunla iletişim kurmasına fiziki bir engel kalmıyor.
Boy abdesti yani gusulde de gerekçe aynıdır. Cinsel bir aktiviteden de insanın aşırı bir statik elektrikle yüklenmesi olağandır. Bu elektrik yükü de yıkanmak yani gusül abdesti almakla atılacaktır.

Şimdi gelelim bu söylediklerimin sağlamasına, yani doğruluğunun ispatına:
Abdestin alternatifi nedir ? Yani su bulunmama halinde abdest gereği nasıl yerine getirilecektir?
Teyemmümle yani toprakla.
Yukarıda anlattığım gibi toprak da iletkenliği nedeni ile suya alternatiftir. İşte bu sebepten su bulunmadığında teyemmüm edilir.



perlina 10 Aralık 2016 11:44

ABDESTİN FARZ OLDUĞUNA DELİL ÂYET-i KERİME:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne)

''Ey imân edenler! Namaza kalkmayı dilediğinizde yüzlerinizi, dirseklere kadar (dirsekler dahil) ellerinizi yıkayın. Başlarınıza meshedip topuklarına kadar (topuklar dahil) ayaklarınızı yıkayın. Cünüb iseniz iyice yıkanıp temizlenin (boy abdesti alın). Hasta iseniz veya yolculukta bulunuyorsanız veya sizden biri tabiî ihtiyacını gidermekten gelmişse veya kadınlara dokunmuşsanız, bu durumda su da bulamamışsanız, tertemiz bir toprakla teyemmüm edin ; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah size sıkıntı vermek istemez. ama sizi tertemiz yapmak ve şükredesiniz diye üzerinize nîmetini tamamlamak ister.”

(Mâide 5/6)



perlina 11 Aralık 2016 14:59





Saat: 18:48

©2005 - 2024, MsXLabs - MaviKaranlık