Arama

Ergenlik

Güncelleme: 18 Aralık 2012 Gösterim: 47.934 Cevap: 12
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
25 Ocak 2007       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Ergenlik yaşamın büyük değişimler içeren en zorlu dönemidir.

Sponsorlu Bağlantılar
Çocukluktan erişkinliğe geçiş süreci olan ergenlik, buluğ ile başlayıp (erkeklerde ortalama 13, kızlarda ortalama 11 yaş) erişkinliğe kadar sürer. Erişkinliğin yaşı kültürden kültüre değişmekle birlikte, kişinin ailesinden bağımsız bir yaşam sürebildiği yaş olarak belirtilir.

Bu süreçte ergen (=genç) sürekli değişim ve büyüme içindedir. Fiziksel özelliklerdeki çok çabuk ve belirgin değişim büyüme hormonlarındaki salgılamanın yoğun artışı ile ilintilidir. Hormon değişimleri buluğdan birkaç sene önce başlar. Hypophysis cerebrinin (pituitar bezi) anterior lob tarafından salgılanan büyüme hormonu buluğdan itibaren ortalama iki sene içinde boyu oldukça hızla uzatarak neredeyse erişkin boy seviyesine getirir. Bu büyüme kızlarda erkeklerden daha önce oluşur. Bu kızların erkeklerden daha erken cinsel olgunluğa eriştiğinin göstergesidir. Kızlar cinsel olgunluğa menstrasyon (adet görme), erkekler de meni üretimi ile girerler. Bu gelişimi yöneten ana hormonlar erkeklerde androjen, kızlarda ise östrojendir. Bu hormonlar aynı zamanda cinsel gelişim ile ilintili olan erkeklerde yüz, vücut ve pübik tüylerinin gelişmesine, ses kalınlaşmasına; kızlarda ise pübik ve vücut tüylerinin ve göğüslerin büyümesine ve kalçaların genişlemesine neden olur. Fiziksel değişiklikler fizyolojik uyum ile bağlantılıdır. Araştırmalar erken olgunlaşanların geç olgunlaşanlardan daha iyi uyum sağladığını göstermektedir.

Bu süreçte gençlerin duygudurumlarının salgılanmaya başlayan hormonlar nedeniyle oldukça karmaşık, değişken olduğu, gençlerin de kırılgan ve/veya saldırgan olduğu genel geçer bir gerçektir.

Oluşan bu fiziksel değişimler, cinsel dürtünün yükselişinde de çok önemli bir rol oynar. Ancak cinsel dürtünün doyurulmasının halen birçok kültürde tabu olması ve cinsellikle ilgili bilgilenmenin halen çok minimal olması nedeniyle, özellikle bizim gibi konservatif toplumlarda kızlarda genellikle oral fonksiyonlarda artış (çok konuşma, çok yemek yeme, sigara alışkanlığı - sigara alışkanlığındaki sosyal faktörler - v.b.), erkeklerde de genellikle saldırganlığın yükselmesi çok yaygındır.

Ergenlik, duygudurumda da yoğun baskıların yaşandığı bir süreçtir. Ancak duygusal baskı baş edilemeyecek bir durum olmamasına rağmen kültürel yaklaşımlarla çok bağlantılıdır.

Entellektüel fonksiyonlarda ergenlikte büyük değişimler olmaz. Karmaşık problemlerin çözüm becerisi yavaş yavaş gelişir. Bu gelişim alınan öğrenimle doğru orantılıdır.

Ergenliğin bağımlı bir çocuktan bağımsız bir erişkinliğe ulaşmak için en önemli yaşam süreci olduğu bir gerçektir.

Erikson ergenlik sürecini etkin positif ego kimliğinin son oluşum aşaması olarak görür ve böylece geleceğin, bilinçli bir yaşam planının parçasına dönüştüğünü ifade eder.

Ergenlik yaşamdaki dönüm noktasıdır. Bu dönemle, gelecek yeni bir biçim alır. Bu süreç büyüme için çok büyük önem taşıyan pozitif özalgılamayı besler.

Çoğunlukla gördüğümüz tablo bu süreçte ebeveynlerin ve öğretmenlerin hazırlıksız olduğu ve ergeni bu sürece sağlıklı biçimde bilgilendirerek hazırlayamadıklarıdır.

Bu süreçte gençler farklı düşünüp farklı hissederler. Aile dışındaki arkadaş ilişkileri sıklaşır ve yakınlaşır. Aile ilişkilerinde de değişimler yaşanır. Gençlerin gözünde aileleri artık en önemli olmaktan çıkar ve aile dışındaki yaşam hızlanır. Gençlerin kendi görüşleri geliştikçe aile içi çatışmalar başlar. Bu süreçte telefon görüşmeleri gençlerin önemli bir sosyallik aracıdır. Yıllar geçip teknoloji ilerledikçe, telefonun yerini chatler ve ‘sms’ler almıştır. Tüm bunlar aileleri sinirlendirebilir; ancak unutulmamalıdır ki, bu iletişim araçları gençlerin kendilerini tanımaları ve ailelerinden farklı kişilerle sosyal ilişki içine girmeleri için çok önemli adımlardır. Bu süreçte giyim, dış görüntü ve özellikle markalar önem kazanır. Gençler, bu elemanları kendilerini arkadaşlarının içinde ifade etmek için tercih ederler.

Bu süreçte gençler gelişkin bir özkimliğe uygun davranmak yerine dış faktörlere göre hareket ederler.

Gittikçe ailelerinden bağımsız olmaya başlarlar. Bu durum, ailelerin kendilerini bir kenara itilmiş hissetmelerine neden olur. Ancak aileler kendi önemlerinin kaybolmakta olduğu korkusu ile anlayışsız, kıskanç ve kısıtlayıcı davranmak yerine, bu sürecin gençlerin kimliklerini bulmak için en doğru zaman olduğunu anlamaya çalışmalıdırlar. Her ne kadar gençler bu süreçte ailelerinin hemen
her söylediklerine karşı çıksalar da, söylenen her şeyi kaydederler. Ailelerin gençlerin bu kayıtları değerlendirip kendi doğrularını oluşturmaları için gençlere zaman tanımaları gerekir.

Gençler bu bağımsız olma uğraşları içinde sürekli yenilikleri denemek isterler, ancak bilgileri ve deneyimleri az olduğu için genelde başarıları düşüktür ve bu düşük başarı nedeniyle baskı altındadırlar. Bu baskılar gençlerin özgüvenlerinde sürekli dalgalanmalara neden olur. Bir an erişkin, akabinde çocuk gibi davranırlar. Ailelerin bu süreçte esnek davranmaları ve çocuklarını desteklemeleri zorunludur.

Gençler yenilikleri denerken zaman zaman ciddi riskler alabilir, hatta tehlikeli durumların içine girebilirler. Bu riskleri minimize etmenin en sağlıklı yolu spor, müzik, vb gibi üretken aktivitelerin devreye sokulmasıdır.

Bu süreçte ergen kendisini belirgin fizyolojik ve çevresel uyum problemleri ile baş başa kalmış bulur. Fiziksel değişim çok hızlıdır ve ergen yeni algılamalar ile baş etmek zorundadır. Dengeden uzak bu dönemde ergen, kendisini anlayamaz ve kavrayamazken bir de kendisini anlayamayan bir çevre içindedir.

Ergenlik sürecinde depresyon oldukça sık görülen bir durumdur. Genç bu baskılarla baş etmekte zorlandıkça, bedeninde ve duygudurumunda oluşan değişikliklere uyum sağlamakta zorlandıkça, tüm bunlar ailelerin kendilerini itilmiş hissetmeleri neticesinde hırçınlaşması ile birleşince depresyon kaçınılmaz olur. Ancak bu depresyonlar ne gençler ne de aileler tarafından pek anlaşılmaz.

Cinsel gelişimin başladığı ve oldukça yüksek olduğu bu süreç kültürel ve ahlaki baskılar nedeniyle bizim gibi tutucu ülkelerde genelde suçluluk duygularıyla eşleşerek erişkin yaşamda sağlıklı cinsel yaşam olasılığını ciddi biçimde düşürmektedir. Bu süreçte gençlerin sağlıklı bilgilerle donatılması fiziksel ve psikolojik sağlık için çok önemlidir. Ve bu sağlığın sadece bireysel değil toplumsal olduğu akıldan çıkartılmamalıdır.

Özellikle ebeveynler, bu süreci genelde hiç yaşanmıyormuş gibi davranarak zaten bedeni ve beyni karışık olan ergenin süreci daha da karmaşık yaşamasına neden olurlar. Birçok araştırmacı ergenliği yaşamın en kritik, en zor süreci olarak betimler. Ergenlik yaşamı belirleyen bir yol ayrımıdır. Sosyal bilimciler, toplumun ergenlik gelişim sürecinin birebir aynası olduğu yaklaşımında birleşmektedirler.

Bu süreçte aile ve toplumla yaşanan çatışmalar tamamen otorite problemine dönüşmekte ve okul başarısızlığı da otoriteye bir başkaldırı olarak listeye eklenmektedir. Konsantrasyon zorluğu, dışarıdaki yaşamın çekiciliği, yenilikleri deneme isteği, sağlıklı doyurulamayan cinsel dürtüler okul probleminin diğer önemli etkileridir.

Ergenlik döneminde kendi algılama, öncelik ve değerlerimizi geliştirmek yerine, başkalarının (erişkinlerin = otoritenin) bize öğrettiklerini öğrenmenin sonucunda erişkin dönemde kendi algı ve değerlerimiz yerine toplumun (=otoritenin) algı ve değerlerini doğru olarak kabul etmeyi öğreniriz. Böylece otonom olarak yaşamayı öğrenmek yerine boyun eğmeyi öğreniriz. Özellikle de bizim gibi ataerkil, doğu toplumlarında önce evde, sonra okulda, sonra da toplumda çocukluktan itibaren söz hakkı verilmeyen çocuk, ergen, erişkin kendisini anlayamayan, kavrayamayan, algılayamayan ve dolayısıyla ifade edemeyen bugünkü toplumu oluşturur.

Çocuğu, ergeni makine ve saat gibi çalışır yapmaya çabalayan toplum bugünkü toplumsal duyarsızlık ve algı düşüklüğünden şikayet ederken dönüp biraz da kendisine bakmayı öğrenmek zorundadır.

Ergenlik süreci büyüme, değişme, kendini ve dünyayı keşfetme dönemidir. Bu çok sancılı gibi görünen ve yaşanan süreci aslında hepsi olumlu olan bu değişimleri, gelişmeyi destekleyerek keyifli bir sürece döndürmek hiç de sanıldığı kadar zor değildir. Bu dönemde en önemli görev ebeveynlere düşmektedir. Ebeveynler gençlerden çok daha büyük korku yaşamakta, belirsizlik ve mutsuzluk içinde bocalamaktadırlar bu süreçte. Oysa bu süreç zaman zaman zorlu olsa da, genelde ciddi problemlerle sonuçlanmaz. Gençlerin oluşturduğu, yaşadığı zorluklar ne kadar zor olursa olsun, uzun süreli değildir. Önce ebeveynlerin bunu kavrayarak hatırlamaları (onlar da bir zamanlar ergendi) ve çocuklarına anlayışla yaklaşmaları zorunludur. Ebeveynler çocuklarının gelişiminde en önemli rolü oynadıkları asla ve asla unutmamalıdırlar. Gençler bu süreçte (evlat olunan her süreçte olduğu gibi) kabul ve sevgi gördüklerini, güvenildiklerini bilmeye ihtiyaç duyarlar.

Bu süreci anlayış ve sevgi ile yaşarken kurallar da asla bir kenara bırakılmamalıdır. Kurallar üzerinde ebeveynler gençlerle konuşmalı ve ortak kararlar alarak uygulanmalıdır. Bu kurallar gençlerin kendi sorumluluklarını taşımaları açısından destekleyici, yüreklendirici olmalıdır. Kuralların yerine getirilmemesi durumunda ceza sadece yoksun bırakma tarzında olmalı, aşağılayıcı
ve onur kırıcı söz ve davranışlardan şiddetle kaçınılmalıdır. Uygulanacak cezaya birlikte karar verilmesi gencin sorumluluklarının bilincine varmasında önemli bir olgudur. Ebeveynlere düşen bir başka görev ise, gençler için akıl danışabilecekleri, ilgi, sevgi ve rahatlık bulabilecekleri kişiler olmaktır. Bu ancak genç, ailesinin kendisini her fırsatta eleştirmeyeceğine, ceza vermeyeceğine,
bağırmayacağına ve nasihat etmeyeceğine emin olursa gerçekleşir. Duymak ve dinlemek çok önemli bir haslettir.

Önemli noktalardan biri de ailelerin çocuklarından sürekli müteşekkir olmalarını
beklememeleridir. Çocuklar kendileri anne-baba olmadan anne-baba olmanın ne kadar önemli ve çok keyifli, ve bir o kadar da sorumluluk gerektirdiğini fark etmeyeceklerdir.


Gençler ve ebeveynler, korkmayın, ergenlik geçici bir süreçtir. Kalıcı olan yaşamın her sürecinde
olduğu gibi edinilen öğrenimlerdir. Yaşam başarısı öğrenimlerin sağlıklı ve keyifli olmasını sağlayabilmektir.


Dr.phil. R. Meltem Kavcar-Sırmalı

*
Son düzenleyen kompetankedi; 2 Nisan 2008 11:49
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
10 Nisan 2007       Mesaj #2
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Erkekler ve kızlar ergenlik çağını farklı şekilde yaşarlar.

Sponsorlu Bağlantılar
Kızlar için ergenlik karışık duygular ve huzursuzluk dönemidir. Erkekler için ise ergenlik büyüme heyecanı ve bağımsızlığını kazanmak demektir. Aradaki bu farklılığın nedenleri arasında toplumsal yaklaşımlar ve fiziksel değişimlerdeki farklılıklar gösterilebilir.

Çocukluk dönemini geride bırakmak ve ergenlik çağına girmek fiziksel olarak büyümenin ve cinsel olarak aktif olmaya başlamanın işaretidir ve toplum iki cins arasında farklı yaklaşımlar ve davranışlar sergiler.

Kızlar

Pek çok genç kız yeni gelişmeye başlayan vücutları ve bırakmak zorunda kaldıkları çocukluk dönemleri için karışık duygular yaşarlar, özellikle de göğüslerinin büyümesi ve regl görmeye başlamaları kararsızlık içinde geçen bir süreçtir. Örneğin bir çok genç kız önce regl görmeyi heyecanla beklerken, ilk aybaşılarından sonra pişmanlık hissederler.

Diğer taraftan çocukluk dönemini bırakmak ve kadın olmaya başlamak fikri bir çok genç kız için korkutucudur. Öyle ki ergenlik onları istemedikleri bir sürece sürükler. Fakat neden genç kızlar ergenlik konusunda karışık duygular ve rahatsızlık yaşarlarken erkekler daha pozitif bir süreç yaşarlar? Bu soruya iki cevap verilebilir. Birincisi kızlar vücutları hakkında yeterince bilgiye sahip değildir ve ikincisi ergenlik çağı kadın cinselliği ile bağdaştırılır. Bu iki sebebin birleşimi genç kızlar için ergenlik çağını yaşanması zor bir süreç haline getirir.

Vücut Bilgisi

Cinsellik ve değişen vücut yapısı korku ve endişe yaratır çünkü çoğu kez genç kızlar kendi vücutları ile ilgili çok az bilgi sahibidirler. Söz konusu bilgi iki ayrı şekilde edinilir, birincisi kişisel gözlem ve inceleme sonucu edinilen bilgidir. İkincisi ise dış kaynaklardan edinilen akılcı, mantıklı, soyut bilgidir. Çoğu genç kız kendi vücutları hakkında çok az kişisel bilgi sahibidir ve yetişkinlik çağına kadar (çoğu kez yetişkinlikte bile) bu bilgiye ulaşamazlar. Genç kızlar kendi vücutlarını incelemekten, cinselliklerini keşfetmekten korkarlar. Cinsellik ve vücutta yaşanan değişimler konusunda ki bu bilgisizlik genç kızların kendine güvenlerinde, cinselliğe bakış açılarında ve ilişkilerinde negatif etkilere yol açmaktadır. Araştırmacılar regl konusunda bilgi sahibi olmanın genç kızın nasıl bir tecrübe yaşayacağını büyük miktarda etkilediğini ortaya koymuştur. Örneğin bilgi sahibi olmayan kızlar çoğu kez regl olmalarını korku ve kargaşa içinde yaşarlar.

İşin daha üzücü tarafı bu genç kızların henüz daha kendi vücutlarını tanımaya başlamadan ve ne istediklerini bilmeden cinsel tecrübe yaşamalarındadır. Günümüzde bir çok genç kız, batı dünyasının etkisi ile (özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar), erken yaşta cinsel ilişkiye girmeyi doğal olarak karşılamaya başlamışlardır.

Genç kızların küçük yaşlardan itibaren kendi vücutları (özellikle de cinsel organları) üzerinde inceleme yapmaları yada gözlemde bulunmaları kültürel olarak yasaklanmıştır. Bu durum kızların kendi vücutları üzerinde çok az kontrolleri olduğu hissini uyandırır. Bir çoğu vücutlarının kontrol edilemeyen yabancı bir varlık olduğunu ve kendilerine ihanet ettiğini düşünür. Öyle ki vücutları aniden regl görmeye başlar. Genç kızlar bu durumun kendi vücutlarının bir parçası olduğunu hissedemez ve vücutları ile bağlantı kurmayı başaramazlar. Bunun bir nedeni ailelerinin ve diğer kişilerin kontrol sahibi olmalarında yatar. Örneğin zorla jinekoloğa götürülen bir genç kızın yaşayacağı duygular gibi. Pek çok küçük sayılabilecek nedenlerle (ailenin bilgi gizlemesi, genç kızın ne zamanlar regl gördüğünü sürekli bilmek istemesi yada sürekli sorgulaması gibi) aileler ve diğer büyükler genç kızların vücutları üzerinde kontrol sahibi olmaya devam ederler ve kızların kendi vücutlarını tanımalarına imkan vermezler.

Ergenlik çağı ve kadın cinselliği

Şimdi genç kızların ergenlik çağında neden korku ve karmaşa yaşadıklarına dair ikinci açıklamaya geldik. Bluğ çağında yaşanılan kavramlar (göğüslerin gelişmesi, regl görmek, vücut kıllarının alınması) toplumda cinsellik ile ilgili düşünceleri canlandırır ve genç kızlar vücutları ile ilgili duygularını, düşüncelerini bu sosyal yapı içinde şekillendirirler.

Genel olarak kızların ergenlik çağı cinsellik ile birleştirilir. Kadın cinselliği ise utanç, tabu, tehlike ile birleştirilir ve objeleştirilir. Bu bağlantı genelde çocukluktan itibaren kurulmaya başlanır. Anneler, öğretmenler yada diğer büyükler çocukların vücutları yada cinsellikleri üzerinde konuşmalarını, kendilerine dokunmalarını yada incelemelerini yasaklarlar, bunun korkulması yada gizlenmesi gereken bir kavram olduğunu öğretirler. Böylece genç kızlar çocukluklarından itibaren toplumun kendi vücutlarına ve cinselliklerine yönelik yapmış olduğu yasaklamaları öğrenirek yavaş yavaş kendilerine ve vücutlarına aynı yaklaşımı sergilemeye başlarlar.

Regl görmeye başlamak özellikle kirlilik ve pis olmak ile nitelenir. Genç kızlar bu kültürel yargıları arkadaşlarından, ailelerinden, kardeşlerinden, reklamlardan yada erkeklerden öğrenirler ve vücutları hakkında ki bilgisizliklikleri birleşince, genç kız regl olan vücudunu iğrenç olarak görmeye başlar.

Çeşitli kısıtlamalar (yüzmeye gidememek, beyaz giyememek, sürekli kontrol etme ihtiyacı yada evde kalma zorunluluğu vs) kendilerini mutsuz hissetmelerine yol açar. Bu aktivitelerden uzak durmak genç kızların kendi vücutlarının negatif özelliklerine daha çok yoğunlaşmalarına ve vücutlarından nefret etmelerine neden olur. Sanki yanlış bir şey yapmışçasına utanç duymalarına yol açar.

Bu suçluluk ve utanç duygusunun altında toplumun ergenlik dönemini tehlikeli bulması yatar. Özellikle genç kızların göğüslerinin gelişmeye başlaması ve erkeklerin dikkatini çekmeleri herkesçe tehlikeli bir durum olarak görülür. Örneğin erkekler için kızların göğüslerinin büyümesi sanki cinsel ilişkiye hazır oldukları hissini doğurur ve bu şekilde vücutlarının objeleştirilmesi kızların sürekli kendi vücutlarına konsantre olmalarına yol açar.

Ergenlik döneminde aileler kız ve erkek çocuklarına farklı davranmaya başlarlar. Erkeklere daha büyük göründükleri için daha fazla özgürlük verilirken, kızlara daha seksi göründükleri için daha az özgürlük verilir. Anne ve babalar özellikle kızlarını erkekler ve seks ile ilgili uyarmaya başlarlar. Bu uyarılar genç kızların kafasında erkekleri, seksi ve kendi vücutlarını korkutucu hatta tehlikeli olarak görmeye başlamalarına yol açar. Genç kızlar çoğunlukla ailelerinden bunun dışında başka bir bilgi alamazlar.

Kızlar günlük yaşamları içinde obje olduklarını hissetmeye başlarlar çünkü çevrelerindeki insanlar kendilerine o şekilde davranırlar. Bunun sonucunda yavaş yavaş kendilerini aynı şekilde görmeye başlarlar. Sonuç olarak kızlar psikolojik olarak vücutlarını parçalara ayırarak üzerinde çalışmaya ve başarı hissini vücutları üzerinde yaptıkları değişimler ile yaşamaya çalışırlar. Diet yaparak, değişik kıyafetler deneyerek yada makyaj ile kendilerini iyi, başarılı ve güzel hissetmeye çalışırlar. Geleceğe dair hedefler, başarılar yada düşünceleri sorulduğunda çoğunlukla yanıt veremezler ve erkeklerle olan ilişkileri, dış görünümleri gibi yüzeysel konularda konuşmaya devam ederler.


Erkekler

Ergenlik çağı erkek çocukları üzerinde de toplumsal yargılamalara yol açar. Fakat genelde daha pozitif bir yaklaşım içindedir. Ergenlik erkekleşmekle, büyümekle ve cinsellik ile birleştirilir, toplumsal olarak ödüllendirilir. Bluğ çağında gönderilen bu mesajlar kızların ve erkeklerin kendilerine olan güvenini etkiler. Erkekler fiziksel olarak ne kadar gelişirlerse o kadar takdir ve ilgi kazandıklarını görürler dolayısıyla bluğ çağı onlar için daha pozitif bir tecrübedir. Kızlara kıyasla erkekler bu süreçte yeteneklerinden, iradelerinden ve vücutlarından daha memnundurlar. Ayrıca toplumsal olarak erkeklerin cinselliği kızlarınki gibi fazla negatif yargılar taşımaz. Mastürbasyon dışında cinsellik erkekler için, kirli, tehlikeli yada tabu değildir, aksine büyümek, erkekleşmek ve gurur demektir.

Elbetteki erkekler de bazı değişimlerden geçer, örneğin seslerinin değişmesi, traş olmaya başlaması, ilk boşalma, vs gibi. Fakat bunların hemen hepsi büyümenin ve bir şeyleri başarmış olmanın getirdiği gurur duygusu ile yaşanır. Ve çoğu kez erkekler bu süreci yaşamak için heyecanla beklerler. Aileler de bu süreçte erkek çocuklarına daha destekleyici yaklaşır, örneğin kendi kararlarını almalarında, istediklerini yapmalarında daha fazla özgürlük verirler, anne ve babalar çeşitli öneriler ve yardımlar ile destek olurlar. örneğin babalar çocuklarının traş olmasına yardım eder ve role model oluşturur.

Çoğu genç erkek vücutlarını pozitif olarak değerlendirirler ve kızlar gibi üzerinde fazla yoğunlaşmazlar. Örneğin kendilerini tanıtmaları istendiğinde zekalarından, nelerden hoşlandıklarından, başarılarından yada hedeflerinden, spor aktivitelerinden bahsetmeyi tercih ederler. Öyle ki vücutları ve kendileri arasında tam bir bütünlük hissi yaşarlar, vücutları ayrı bir varlık olarak belirmez. Bir çok genç erkek kendilerini iyi hissedince yakışıklı göründüklerini ve olayın sadece nasıl hissettikleri ile ilgili olduğunu düşünürken bir çok genç kız tam tersi olarak vücutları yüzünden kendilerini kötü hissettiklerini ve dış görünümlerinin nasıl hissettiklerini belirleyen en önemli kavram olduğunu vurgular.

Elbetteki erkeklerinde ergenlik döneminde yaşadığı sorunlar vardır. Örneğin geç gelişen yada fiziksel olarak küçük kalan, çocuksu görünen erkekler arkadaş gurupları içinde alay konusu olmaktan kaçamazlar. Fakat bu her zaman kesin bir gerçek değildir, öyle ki kısa boylu yada bebeksi görünen pek çok erkek sporda yada farklı alanlarda gösterdikleri başarılar ile arkadaşları arasında saygı kazanmış ve kendilerine güven duyarak ergenlik çağını olumlu bir şekilde geçirmeyi başarabilir. Burda önemli olan nokta erkeklerin kendilerini bir konuda başarılı olarak gösterebilmelerinde yatar.

Sonuç olarak genç kızlar ve erkekler ergenlik çağını farklı yaşar ve maalesef bu süreç özellikle kızlar için kirlilik, tehlike, utanç ve huzursuz bir süreç olarak yaşanırken erkekler toplumsal ve ailesel destek sonucunda çok daha pozitif bir şekilde atlatırlar.

Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
VerSchL@GeN - avatarı
VerSchL@GeN
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #3
VerSchL@GeN - avatarı
Ziyaretçi
Cinsel Bilgilerimiz / Ergenlik dönemi kız ve erkeklerde ne şekilde yaşanır?

Çocukluktan olgunluk çağına geçiş dönemi hakkında merak ettikleriniz...

Ergenlik, büyüme çağı değildir, büyüme çağının sadece bir parçasıdır ve çocuğun cinsel olgunluğa geçişinin göstergesidir. Büyüme, ergenlik dönemi sona erdikten sonra da uzun bir süre devam eder. İnsanlarda cinsel olgunluk, genel fiziksel ve düşünsel olgunluktan çok önce kazanılmaktadır. Üstelik, ergenlik yaşı da gittikçe küçülmektedir; öyle ki, çeşitli ülkelerde bir çok ilkokul öğretmeni, ilk kez son on yıl içinde adet gören kız öğrenciler için belli kolaylıklar sağlamak zorunda kaldıklarını bildirmişlerdir.

Kızlar ilk adet kanamalarını çok yoğun ve çarpıcı bir deney olarak yaşadıkları için, kadınların ergenlik dönemine giriş tarihleri hakkında daha kesin bilgiler vardır; erkeklerin ergenlikleri biraz daha belirsiz bir dönemde başlar. Günümüzde kızlarda ortalama ergenlik yaşı onüçtür.

Daha sıcak ülkelerde, evliliklerin erken yaşta olmasının yarattığı aksi izlenime rağmen, kızlarda ortalama ergenlik yaşı 13,5 - 14 civarındadır. İlk adet yaşının düşmesine yol açan etkenler çeşitlidir. İlk adeti geciktiren kötü beslenme ve çocuk hastalıklarının gelişmiş ülkelerde giderilmesi, bu etkenlerden biridir. Ancak en önemli etkenin toplumsal ve psikolojik dönüşümler olduğu kesindir:

Cinsellik üzerindeki baskının hafiflemesi, gençlerin cinsel kimliklerini daha erken yaşta ortaya koymalarına olanak verilmesi, kızların cinsel potansiyellerinin daha hızlı biçimde gerçekleşmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte, adet yaşındaki bu küçülmenin tamamıyla yeni bir durum olmadığı, ilkel toplumlardaki duruma bir geri dönüş olduğu da ileri sürülmektedir. Bu görüşün sahiplerine göre, herhangi bir cinsel baskının olmadığı ve insanların daha doğal koşullarda yaşadığı geçmiş toplumlarda ilk adet yaşı bugünkünden ve yakın geçmiştekinden daha küçüktü.

İlk adetin kesin ve belirli bir tarihi olmasına karşılık, kadın ergenliğinin diğer belirtileri için aynı şey geçerli değildir. Yaklaşan ergenliğin ilk belirtisi, dokuz ile onbir yaşları arasında meydana gelen göğüslerdeki şişmedir. Ancak göğüsler bundan sonra 7-9 yıl daha büyüme ve olgunlaşmaya devam edeceklerdir. Göğüs uçlarının koyu renk alması ise ortalama 12-13 yaşlarında olur.

Cinsel organ kıllanması ise ortalama 11 yaşında başlar ve 14 yaşına kadar devam eder; ancak bundan daha erken başladığı ve daha geç tamamlandığı da olur. Koltuk altı kılları ise bir-iki yıl daha geç çıkar. Kız çocuğun boyunun hızla uzamaya başlaması da 9-10 yaşlarında olur; bu ilk adetin yaklaştığının da işaretidir. En hızlı boy atma çağı olan 12-14 yaşları aynı zamanda ilk adetin geldiği dönemdir.

Kızlarda hem ergenlik hem de hızlı boy atma erkeklerden önce başlar. Bu yüzden 11-14 yaşındaki kızlar genellikle kendi yaşlarındaki erkeklerden daha uzun ve daha ağır olurlar. Erkeklerde hızlı boy uzaması hem daha geç başlar hem de daha geç biter. Kızların fıziksel gelişimi en geç 20 yaşında biter; hatta Doğu ülkelerinde kızlarda büyümenin üst yaş sınırı l6-17'ye iner. Oysa erkeklerin fıziksel gelişimi ve boylanmaları 23-25 yaşlarına kadar sürebilir.

Erkeklerin de ergenlik belirtilerinin ortaya çıkış tarihleri kızlarınki kadar değişken ve belirsizdir. Onüç yaşında cinsel bakımdan olgunlaşmış erkek çocuklar olabildiği gibi, onbeş yaşına geldiği halde hala cinsel çocukluktan çıkamamış olanlar da vardır. Erkek çocuklar arasında bu tür farklılıklar, kızlarda olduğundan çok daha fazla eksiklik ve aşağılık duygularına yol açmaktadır. Penisin büyümesi ortalama 13 yaşında başlar ve iki yıl kadar sürer; ama 11 yaşında başlayıp 13'te bitebildiği gibi, 14'te başlayıp 17'de de sona erebiir. Başka bir deyişle aynı yaşlardaki erkek çocuklar arasında, bazıları büyümeye başlamadan"erkekleşmiş" olanlar bulunabilir.

Genellikle erkek ergenliğinin ilk işareti, erbezlerindeki büyümenin birden bire hızlanmasıdır. Erbezleri ortalama 11 yaşında büyümeye başlayıp 16'da en gelişmiş durumlarına ulaşırlar. Cinsel organ bölgesindeki kıllar da 10 ile 15 yaşları arasında çıkmaya başlar ve l4-18'de tamamlanır. Koltuk altı kılları da çoğu zaman bundan bir süre sonra belirir. Ama bunun tersi de olabilir.
On sekiz yaşındaki bir kız, ergenlikten önceki çocuksu sesi yitirmiştir; ama erkek çocuklardaki ses değişikliği çok daha belirgindir. Erkek çocuğun gırtlağı, penisin büyümesini tamamladığı sıralarda gelişmeye başlar. Genellikle ses değişimi derece derece gerçekleşir ve bir kaç yıla yayılır. Bu süre içinde çocuğun sesi çatlayabilir, kısılabilir. Çıkan ses ne kadar çirkin olursa olsun aslında yitirilen birşey yoktur. Sadece çocuk henüz büyüyen gırtlak üzerinde kas kontroluna alışamamıştır.

Kızlarınki kadar belirgin olmasa da erkek göğüsleri de ergenlik sırasında bir değişim geçirirler. Meme başı çevresindeki renkli halka bu sıralarda genişler ve koyulaşabilir. Erkek çocukların üçte birinde de bu halkanın altında kızlarınkine benzer ancak daha küçük bir doku oluşabilir. Ama bu genellikle gençlik çağlarında ortadan kalkar.

Ergenlik çağının önemli sorunlarından biri de cilt rahatsızlıklarıdır. Sivilce, ergenlik döneminin cinsel değişimine bağlı bir cilt hastalığıdır. Hadım edilmiş erkeklerde sivilce olmaması, ancak cinsel hormon takviyesi yapıldığında sivilce çıkması ve hormonun kesilmesiyle sivilcelerin de ortadan kalkması bunun kanıtıdır. Çoğu insanda sivilceler ergenliğin diğer belirtileri tamamlandıktan sonra da sürüp gider ve ancak ilk gençlik çağının tamamlanmasıyla ortadan kalkar. Bu o kadar yaygın bir sorundur ki, bir hastalık değil, normal bir gelişim olarak görülmesi daha doğru olacaktır.

Erkek ergenliği 10-12 yaşlarında erbezlerinin büyümesiyle başlar ama bu erbezleri 14-16 yaşlarına kadar olgun sperm üretemezler. Ama bu, bu yaşlardaki çocuğun bir tür orgazm yaşamasını engellemez. Gerçekte, orgazm 6 ile 10 yaşları arasındaki "Cinsel Durgunluk" dönemi dışında, her zaman yaşanabilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Nisan 2007       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ERGENLİK DÖNEMİNDE AİLEDE CİNSEL EĞİTİM

Cinsel kimlik gelişimi, doğumla başlayan ve yetişkinliğe kadar devam eden bir süreçtir. Cinsel Eğitim ise ailede başlayıp okul ve çevre ile devam eden bir süreci kapsar ve toplumdaki cinsiyet rolleri ve modelleri, bu gelişim sürecinde tamamlayıcı rol oynarlar. Ailede alınan cinsel eğitim, çocuğumuzun cinsel kimliğinin ve sağlığının temelini oluşturur.
İhtiyaç duyulan cinsel bilgi, aile tarafından, çocuğu tatmin edecek bir şekilde verilemezse, çocuk bu konudaki bilgiyi belki onu yanlış olarak etkileyecek başka kaynaklardan alabilir. Ebeveynler, çocuklarının cinselliğini görmezden geldiklerinde ve cinsel eğitimlerini önemsemediklerinde, kendi bıraktıkları boşluğun nasıl doldurulacağını, çocuklarının bilgi ihtiyaçlarının nereden karşılanacağını düşünme sorumluluklarını önemsemelidirler.

Cinsel eğitim verilirken, çocuğun ne kadar bilgi almaya hazır olduğu çok önemlidir. Verdiğimiz bilgi çocuğu tatmin etmişse, devam edilmemeli, çocukta merak duygusunun uyanmasına kadar beklenmelidir.
Çocuğa yapılacak en iyi rehberlik, ailesi tarafından sevgiyle yapılan rehberliktir.
ERGENLİK DÖNEMİNDE CİNSELLİK
İlkokul döneminde cinsellik uykuya yatar. İlkokul sonuyla birlikte çocuklar duygusal ve fiziksel olarak değişmeye başlarlar. Genellikle kız çocuklar erkeklere göre daha erken bu değişimleri yaşamaya başlar. Bazen erkek çocuklar da ergenliğe erken girebilir. Standart bir ergenliğe giriş dönemi yoktur. Belli yaş aralıklarında kız ve erkek çocuklar ergenliğe girer diyebiliriz. Ergenlik dönemi çok önemli bir değişim dönemi olmakla beraber, ergenin kendi cinselliğini öğrenmesi için en temel dönemdir.
Bu dönemde anne-baba olarak sizlerin de çok yakından takip ettiği bu değişimleri yaşayan ergen;
Başarısızlık ve hataları konusunda duyarlıdır,
Gelecek gelmeyecekmiş gibi ""şu an"" ve ""şimdi"" de yaşar.
Dikkat zayıfladığı için ders başarısı düşer,
Mastürbasyon yapabilir,
Yeni bedeninden hem utanç hem de gurur duyar,
Kendi cinselliğine ilişkin yetişkin tepkilerini içselleştirir.

Ergenlik döneminin başlamasıyla birlikte ergenlerde cinsel konulara ilgi yeniden artar. Ancak, anne ve babasından daha önce bilgi almamış ergenlerin bu dönemde onlara soru sorma şansı çok azdır. Daha önceki sorularına yeterli yanıt alamamış ergen, yeni bir merakla ortaya çıkan soru ve sorunlarını paylaşmak için anne-baba yerine başka kaynaklara yönelir; bu kaynaklar da genellikle çeşitli yayınlar ve arkadaşlardır. Arkadaşlar ergenin hayatında ""paylaşmak"" için önemli olmasına rağmen bazı duygularını anne-babayla paylaşmaya da ihtiyaç duyar. Değerler ve duygu aktarımı açısından, annenin kızına, babanın oğluna bilgi vermesi anlamlıdır. Bazen anne-babalar çocuklarının çekingen davrandığını ve soru sormadığını söylerler. Oysa ergenin soru sormaması bu konuda konuşmaya ihtiyaç duymadığı anlamına gelmez. Çünkü çocuk toplumsal ve kültürel etkenlerle cinselliğin konuşulmadığı, bir ortamdaysa soru sormaz. Ve bu konuda da soru sorulmayacağını öğrenir. Anne-baba tarafından ergenin cinsellikle ilgili merak ettiği şeyleri ve bu konudaki duygularını konuşabileceği bir ortamın mutlaka hazırlanması gereklidir.
Çocuk cinsel kimlik gelişiminde sosyal rol olarak da anne babayı model alır. Anne/baba, kendi cinsiyetinden memnun değilse çocuk da bu cinsiyeti benimsemekte zorluk çekebilir. Örneğin, sürekli kadın olmanın zorluklarından yakınan, bir daha dünyaya erkek olarak gelmek istediğini söyleyen bir annenin kızının da kadınlık rolünden memnunluk duymayacağını söyleyebiliriz. Çünkü cinsel kimlik, cinsel eylemi de içinde barındıran ancak bunun ötesinde kadınlık rolü ve erkeklik rolünü de içeren geniş bir kavramdır.
Cinsel kimlik gelişiminde toplumca uygun görülen rollerin kesin standardının olmadığı özellikle ergenlik dönemi bir geçiş dönemi olduğu için naif, kibar ve feminen davranışlar gösteren bir erkek çocuğun veya daha atak, maskülen davranışlar gösteren kız çocuklarının olabileceği ve bu durumun cinsel yönelimle ilgili bir durum olmadığını akılda tutmakta fayda vardır.

NEREDE?
NE KADAR?
NE ZAMAN?

Bazı aileler çocukları ile cinsellik konusunda açıkça konuşabilmektedir; ancak toplumumuzda büyük bir çoğunluk bu tür konuları konuşmada sıkıntı yaşamaktadır. Bu durumun temel nedeninin ebeveynlerin konuyu nasıl ele alacaklarını bilemeyişlerine dayandığı görülmektedir. Çocuk anne-babanın birbirlerine olan davranışlarını, ilişkilerini gözlemler. Anne-baba cinsellik konusu da dahil birbirleriyle konuşuyorsa, birbirlerine dokunuyorsa çocuk yaşanılan bir cinselliği görür ve anne-babanın cinsellik konusundaki davranış ve ilişkilerini içselleştirebilir.
Cinsel eğitimde zamanlamanın önemi yanında bu eğitimin nerede, ne kadar verilmesi gerektiği de önemlidir. Ergeni anlamayacağı, ilgi duymayacağı konularda cinsel eğitim adına bilgi bombardımanına tutmak, kafasını karıştırmaktan başka işe yaramayacak, fayda sağlamak yerine zarar verecektir.
Önemli olan, ergenin bilgiye ve eğitime ihtiyacı olan dönemleri belirledikten sonra yaşına uygun derecede ve gerekli olan bilgileri vermektir. Gereksinim arttığı dönemlerde, hem öğrenme kolay olacak hem de öğretilenler daha fazla işe yarayacaktır. Bilgiler mutlaka onun ne kadar sevildiği gösterilerek verilmelidir. Benlik saygısının gelişimi için bu çok önemlidir.
Ergenin sorduğu soru ne olursa olsun (cinsellik- üreme) her şeyi bir çırpıda anlatmaya çalışmayın. Sadece sorulan soruyu yanıtlayın. Anne-babalar sorulan sorulara çoğunlukla hayvanları, böcekleri, leylekleri örnek gösterirler. Ancak ergen bununla tatmin olamaz. Onları ilgilendiren gerçek olgulardır. Çocuğunuz size cinsellik ve üreme ile ilgili sorduğu soru karşısında ""bu ne biçim soru"" edası ile ona bakmayın. Suratınızı buruşturup telaşa kapılmayın, doğal olun. Örneğin, çocuğunuzun üremeyle ilgili sorduğu soruyu yanıtlamanın en iyi yolu belki de döl yatağı içinde fetüsün ne şekilde geliştiğini gösteren resim ya da kitaplardır. Böylelikle, hem meraklı gözler ile izleyecek hem de sorusuna cevap alacaktır. İleride doğru olarak yanıtladığınız bu bilgileri hatırlayacak ve doğru kullanacaktır.

ÖN ERGENLİK ve ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ ÇOCUKLARIN CİNSEL EĞİTİMİ
  • İlkokula başladığında, çocuk cinsellikle ilgili bilgileri almıştır ve rahattır. Ancak, 4. – 5. sınıf özellikle kız çocuklarda bir uyarılma dönemidir. Aralarında özel konular konuşulmaya başlanır. ""Göğüsler ne kadar büyümüştür?"", ""Regl olmaya başlanmış mıdır?""

  • Ön ergenlik dönemine giren çocuğa ergenlik boyunca neler yaşayacağı anlatılmalıdır. Hormonlarla içteki yapı oluşurken, bizim de ergeni dıştan hazırlamamız, ona destek olmamız gerekir.
MVDRNSLRD - avatarı
MVDRNSLRD
Ziyaretçi
23 Mayıs 2007       Mesaj #5
MVDRNSLRD - avatarı
Ziyaretçi
PREMATÜRE ERGENLİK

Prematüre (erken) ergenlik seyrek görülür. Erkeklerden ziyade bu durum kızlarda yaygın olarak görülür. Kızlarda 8 yaşından önce herhangi bir zamanda prematüre ergenlik başlayabilir. Ergenlik olayları normal seyreder, ancak normalden daha erken başlayabilir. Normal ergenlik ( ve genellikle prematüre ergenlikte) göğüs uçları ilk önce ortaya çıkar, daha sonra cinsel bölgelerde kıllanma ve sonra da ilk önce düzensiz aralıklarla da olsa adet kanaması başlar. Yumurta teşekkülü yaygın değildir ancak olabilir.
Altında yatan neden genellikle belirlenemez, yine de bu durum, yumurtaların, hipofizin, ya da hypothalamus'un - bunlar hormon üreten bezlerdir- erken olgunlaşması olarak bilinir.
Prematüre ergenlik nadiren beyindeki yada yumurtalıklardaki bir tümörden kaynaklanır. Bu yüzden çocuğun doktoru, bu olasıkları incelemek için araştırmalar başlatmalıdır. Doktor bu bozukluğa sebep olabilecek östrojen içeren ilaç ya da yüz kremlerinden kullanıp kullanmadığını kıza sorabilir.
Prematüre ergenliğin uzun vadeli potansiyel bir sonucu da kısa boydur. Bu genellikle, normalden daha önce duran hızlı bir kısa- dönem büyümesiyle ilgilidir.
Tedavi, akranlarından farklı bir görüntüye sahip olan kız ve ailesi için psikolojik danışmanlığı kapsayabilir. Bu sorun küçümsenmemelidir. Yine de kız 10 yaşına gelince akranlarının çoğunun cinsel olgunlukta onu yakalamış olacakları ve bundan sonra da kendini farklı hissetmiyeceği kendisine söylenebilir.
Eğer kızınız erken girerse, ona fiziksel görünüşünden dolayı sarılmaktan kaçınmak gibi farklı davranmamanız çok önemlidir. Ona yine küçük bir kız gibi davranın. Öğretmenlerine de aynı şeyi yapmalarını tavsiye edin.
Cinsel istismara engel olmak ve özellikle de hamileliği de önlemek için kıza göz kulak olmak da bu dönemde mecburidir. Ergenlik böyle erken ortaya çıktığında- ilaçlarla tedavi düşünülebilir- ama bu, geriye dönüş demektir. Pregesteron benzeri ilaçlar adet kanamasını durdurup göğüs gelişimini de tersine çevirebilir. Bununla beraber, bedenin büyüme hamlelerini önleyemez ya da ulaşılmış olan boyu daha uzatamaz ve istenmiyen yan etkilere yol açabilir.
9 yaşından önce ergenlik çağına giren erkek çocuklarında ise erbezleri ve cinsel organlarda büyüme, cinsel bölgede kıllanma, sesin kalınlaşması, büyümenin hızlanması gibi prematüre ergenliğin özellikleri görülebilir. Eğer çocuğunuz bu ileri cinsel gelişmenin izlerini daha erken bir yaşta gösteriyorsa, doktorunuzu görün. Beyin sinir sistemi ya da adrenalin bezlerindeki tümörün çıkartılması için araştırmalar yapılır. Bu çalışmalar esnasında tanımlanabilecek bir neden bulunabilir.
Luteinizing horman (LH) analog terapi gibi daha yeni ve daha iyi tedavi metodları da erken ergenlik için ortaya konmaktadır. Eğer çocuğunuzdaki erken ergenlik dönemine ilişkin endişeleriniz varsa doktorunuza başvurunuz.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
24 Mayıs 2007       Mesaj #6
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Ergenlik

ErgenlikÇocuklarımız artık ""ergenlik"" diye adlandırdığımız bir geçiş sürecinin içindeler. Ergenlik döneminde bulunan çocuklar kendilerini tanıma yolunda büyük bir çaba harcayarak bir takım sorulara cevap bulmaya çalışırlar. ""Ben kimim?"", ""Nelerden hoşlanırım?"", ""Gücüm ve yeteneklerim nedir?"", ""Neleri yapamam, neleri yapabilirim?"", ""Gelecekte ne olacağım?"" gibi sorular onların kafasını sürekli meşgul etmektedir. Bu anlamda ergenlik dönemi ergenin kendini ilk kez tanımladığı ve kimliğine kavuştuğu bir dönemdir. Bu dönemde hem aile hem okul olarak çocuklarımızın ihtiyaçlarını doğru tespit edebilmeli ve onların bu hassas dönemi en sağlıklı şekilde geçirebilmeleri için onlara destek olmalıyız. Bana Neler Oluyor?
Ortalama olarak kız çocuklar erkeklere oranla yaklaşık iki yıl önce ergenlik dönemine girerler. Ergenlik dönemine girişte yaşanılan coğrafi bölgenin iklimi, genetik yapı ve bireysel farklılıklar gibi özellikler etkilidir. Bu nedenle, ergenlik dönemi için kesin bir başlangıç ve bitiş yaşı verilememektedir.Ergenliğe geçiş olarak bilinen ön ergenlik dönemi aslında bireyin kendini arada kalmış hissettiği bir yaşam dilimidir. İçinde bulunduğu toplum, ebeveyn ve öğretmenlerin onu artık hem bir çocuk gibi görmeyi bıraktığı hem de yetişkin rolü ve işlevini tümüyle vermediği bu dönemde farkında olmadan bireyin arada kalmışlık duygusu pekiştirilebilmektedir.
Çocukluktan erişkinliğe geçiş olan ergenlik dönemi bireyde gözlenebilen sürekli ve süratli bir gelişimi ve değişimi kapsamaktadır. Bu gelişim ve değişimler; bedensel, psikolojik, sosyal ve bilişsel alanlarda gerçekleşmektedir.Fiziksel Değişimler
• Fiziksel değişimin hızlı ve fark edilir olması ergenin kendini kabullenmesi sürecinde iç huzursuzluğu yaşamasına neden olabilir.
• Bu dönemde fiziksel değişim içindeki ergenin en çok çelişkide kaldığı durum; bedenini kabul etmek ve reddetmek arasında kalmaktır.
• Yeni beden biçimi ile aşırı ilgilenir, kendisini inceler ve kusurlar arar.
• Giyime, saçlarına, süslenmeye düşkünlük gösterir. Zayıflık, şişmanlık, boyun uzun veya kısa oluşu sorun olmaya başlar. Bu dönemde vücudunu gizlemeye önem verebilir, hiç kimse tarafından değişen bedeninin görülmesini istemeyebilir. (Özellikle giyinirken odasına girilmesinden hoşlanmayabilir; bedenini bol kıyafetlerin altında saklamaya çalışabilir.)
• Bazen de ilgi çekmeye çalışmak ve kendisini bir gruba ait hissetmek adına saçlarını farklı kestirmek ve jöle sürmek gibi davranışlarda bulunabilir.Psikolojik ve Sosyal Değişimler
• Ergen, anne-babadan kopabilmek ve farklı olduğunu ispatlamak için, hırçın, saygısız, acımasız, yıkıcı, düzensiz ve kurallara uymayan ya da aldırmaz, içe kapanık, şüpheci vb. davranışlar sergileyebilir.
• Yaşadığı gerginlik nedeniyle kavga ve dargınlıklara hazırdır. Kardeşiyle, arkadaşıyla, anne – babasıyla çekişme ve itişme halindedir.
• İlişkilerinde bağımsız, güçlü bireyler olduklarını sergilemeye çalışmalarına rağmen güç durumda ve çaresiz kaldıkları zaman ailelerinin desteğine ve ilgisine ihtiyaç duyabilirler.
• Yalnız kalma isteği vardır. Kendini toplumdan soyutlar, ev halkı ile yapılan etkinliklere katılmak istemez.
• Daha önceleri oynadığı oyunlardan bıkmıştır, oyunları çocukça bulur.
• Uzun süre bir yerde oturamaz, gergin ve huzursuzdur.
• Duygusal durumda iniş ve çıkışlar görülmektedir. Bazen hassas ve duyarlı bazen abartılmış öz eleştiri göze çarpar.
• Çabuk heyecanlanır, öfkesini kontrol edemez.
• Hiçbir şeyden hoşnut olmaz, her söyleneni kendine yöneltilmiş bir eleştiri olarak algılar. Başkalarının kendisini anlamadığını düşünür, aile ve okul yaşamında kendi fikirlerine önem verilmesinden hoşlanır.
• Her şeyi herkesten daha iyi yapabileceklerine inanır ve buna uygun davranışlarda bulunur.
• Bu dönemde hemcinsleri ile arkadaşlık ilişkileri daha yaygındır. Arkadaşlarının düşünceleri ailenin isteklerinden daha önemlidir. Bunun sonucunda da aynı düşünce ve istekleri olan arkadaşların bir araya geldiği gruplara bağlanma dikkati çeker. Grubun liderliğini mutlak otorite olarak kabul eder ve grup kararlarına uygun davranışlarda bulunur.
• Hayal kurma ve hayallerindeki kişilerin yerine geçme isteği gözlenebilir.
• Hayranlık duyduğu ve örnek almaya çalıştığı sinema, tiyatro artistleri, pop müzik starlarını taklit etmeye çalışabilir. Odasını bu kişilerin afiş ve posterleri ile süslemek gibi davranışları vardır.
• Kendi için özel olan cinsel yaşamı ile ilgilidir. Bu konuda sürekli araştırma yapar.
• Kızlar için anne, erkekler için baba model olmaya başlar.Bilişsel Değişimler
Derslerde ve belli yeteneklerde cinsiyet faktörü görülmeye başlanır. Kızlar okuma, yazma ve genellikle sözel yeteneklerde; erkekler ise uzay ilişkileri ve mekanik yeteneklerde daha başarılı olurlar.Bu dönemin sonuna doğru daha soyut düşünebilir, çeşitli seçenekleri görebilir, bilgi ve becerilerini değişik durumlara aktarıp varsayımlara dayalı düşünme yönünden de gelişirler.
Problem çözerken mantıksal yollar kullanma ve alternatifleri göz önünde bulundurma eğilimi artar.Ergenle İletişim
Ergenin davranışlarına rehberlik edecek değerleri kazanması ve sosyal yönden sorumluluklarını öğrenmesi konusunda yardıma ihtiyacı vardır. Normal şartlarda ergenin bu ihtiyacını karşılayan ve ergenin yaşamında etkili olan toplumsal kurum aile olmalıdır.
Aile ortamında gördüklerinin, olgunlaşmakta olan ergenin kişilik yapısını biçimlendirmede çok derin etkisi vardır. Anne-baba ile çocuk arasındaki belli başlı ilişkiler, ergenin bunu algılaması ve anlamlandırmasını etkiler. Anne-babayla çocuk arasındaki ilişkilerin ilk bakışta hayli uyumlu olduğu sanılırsa da gerçekte karmaşık ve çok yönlü niteliği unutulmamalıdır.
Ergenlik döneminde, ergen isyankar davranışının yanında anne-babanın desteğine ihtiyaç duyar. Bu düşünce ergenin iç çatışmalar yaşamasına neden olabilir.
Ergene karşı yetişkinin baskı ve yasaklara dayanan disiplin anlayışı, olumlu ve yapıcı olması gereken bu evreyi çatışmalarla dolu olumsuz bir döneme dönüştürebilir.Ergenle İletişimde Aileyi Neler Bekler?
• İlişkide ilk temel nokta güvendir. Ergen, anne babasına güven duyduğu sürece sorunlarına onları da ortak eder ve çözümü kolaylaştırmış olur. Diyalogun çocukluk yıllarından bu yana kopuk oluşu, ergenin bu dönemde anne babasıyla zıtlaşmasına, kutuplaşmasına neden olabilir.
• Kurulacak ilişki ergenin haklarıyla sorumlulukları arasında denge kurabilecek nitelikte olmalıdır.
• Aile içinde ergene yönelen farklı tutumlar ergenin kararsızlık ve tutarsızlığını arttırabilir. Örneğin: ""Sen daha çocuksun, daha bilemezsin"" diyen bir yetişkinin bir gün sonra ""Artık kocaman adam oldun hala bilemiyorsun"" şeklindeki suçlaması ergeni dengesizliğe itebilir.
• İletişim kurmanın ana özelliklerini ebeveynden alıp daha sonra şekillendireceği için, ergenin model alacağı anne babaya ihtiyacı vardır.
• Ergen anne babanın veya arkadaşlarının ölçüleri içinde değil, kendi ölçüleri içinde değerlendirilmeyi ister. İletişimde sosyal kabul ve onay bekler. Davranışlarının temelinde, başkaları tarafından beğenilmek, kabul edilmek isteği ile şiddetli bir bağımsızlık arzusu ve yetişkinlere kendini bağımlı kılan bağlardan kurtularak, kendi kişiliğini kanıtlama gereksinimi bulunmaktadır. Ergenin özerkliği için sürdürdüğü savaşım sadece ailesine karşı değil, tüm otoriteye karşıdır.
• Ergen iletişimde anlaşıldığını bilmek ve varolan potansiyelini ortaya çıkarmak için desteklenmek ister. Bu nedenle, ergenin anlaşılabilmesinin yollarından birisi de aktif dinlenilmesidir. Anne Babalara Öneriler
• Bu dönem ergenin kendisi için olduğu kadar, anne – baba için de sıkıntılı bir dönemdir.
• Ergene karşı tutarlı davranışlar sergileyin.
• Ergenle ilgili sorunları onunla yalnızken ve zamanında paylaşın. Asla bir kaç sorunu birlikte ele almayın.
• Vaktiniz sınırlı ise bu durumu ona anlatarak uygun bir zaman bulmaya çalışın, geçiştirmeyin.
• Sorunları onun bakış açısından görmeye çalışın.
• Sürekli ikaz etmekten kaçının. Sadece yanlışlarını değil, doğrularını da yakalamaya çalışın.
• Akranları ile kıyaslama yapmayın.
• Arkadaşlığın birinci derecede önemli olduğu bu dönemde arkadaşlarını ve ailelerini tanıyın, onlara da arkadaşça yaklaşın. Yanlış olduğunu düşündüğünüz arkadaşlıklarının beğenmediğiniz yönlerini görmesine imkan ve zaman verin.
• En hassas olduğu konu çocuk yerine konulmasıdır. Bu nedenle çocuk yerine koymayın.
• Ergenin kendisi olmasına izin verin. Onu bir birey olarak kabul edin, düşüncelerini ifade etmesi için ona fırsat tanıyın. Öğüt verici ve ""Benim gençliğimde…"" diye başlayan konuşmalardan kaçının.
• Ergeni ilgilendiren bütün konularda, her iki tarafın isteklerinin belirlenerek bir orta noktaya varılması en iyi çözüm yoludur. Kararları onunla birlikte verin.
• İletişim kurarken onu mutlaka dinlediğinizi gösterin, bu şekilde kendisini önemli hissetmesini sağlayabilirsiniz.
• Ergenin sahip olamadıklarına üzülmek yerine, sahip olduklarına sevinin.
• Duygusal iniş-çıkışlar şeklindeki tepkilerinin size veya kişiliğinize karşı olmadığını, ergenliğin bir özelliği olduğunu kabul edip ergeni biraz rahat bıraktığınızda onun da sakinleştiğini fark edeceksiniz.
• Kendine güvenmeyen ergenin yapabildiklerini görmesini sağlayın, yeterli olduğu konularda onu destekleyin ve teşvik edin. Örneğin, basketbolda başarılı olmayan bir ergeni yüzmeye yönlendirmek gibi…
• Ergene yargılayıcı veya suçlayıcı davranırsak, onunla iletişimimizi koparır ve kendimizden uzaklaştırırız. Çocuklarımıza sevgimizi göstermeliyiz.
MaTTo - avatarı
MaTTo
Ziyaretçi
25 Mayıs 2007       Mesaj #7
MaTTo - avatarı
Ziyaretçi
Kızlar için ergenlik karışık duygular ve huzursuzluk dönemidir. Erkekler için ise ergenlik büyüme heyecanı ve bağımsızlığını kazanmak demektir. Aradaki bu farklılığın nedenleri arasında toplumsal yaklaşımlar ve fiziksel değişimlerdeki farklılıklar gösterilebilir.

Çocukluk dönemini geride bırakmak ve ergenlik çağına girmek fiziksel olarak büyümenin ve cinsel olarak aktif olmaya başlamanın işaretidir ve toplum iki cins arasında farklı yaklaşımlar ve davranışlar sergiler.

Kızlar

Pek çok genç kız yeni gelişmeye başlayan vücutları ve bırakmak zorunda kaldıkları çocukluk dönemleri için karışık duygular yaşarlar, özellikle de göğüslerinin büyümesi ve regl görmeye başlamaları kararsızlık içinde geçen bir süreçtir. Örneğin bir çok genç kız önce regl görmeyi heyecanla beklerken, ilk aybaşılarından sonra pişmanlık hissederler.

Diğer taraftan çocukluk dönemini bırakmak ve kadın olmaya başlamak fikri bir çok genç kız için korkutucudur. Öyle ki ergenlik onları istemedikleri bir sürece sürükler. Fakat neden genç kızlar ergenlik konusunda karışık duygular ve rahatsızlık yaşarlarken erkekler daha pozitif bir süreç yaşarlar? Bu soruya iki cevap verilebilir. Birincisi kızlar vücutları hakkında yeterince bilgiye sahip değildir ve ikincisi ergenlik çağı kadın cinselliği ile bağdaştırılır. Bu iki sebebin birleşimi genç kızlar için ergenlik çağını yaşanması zor bir süreç haline getirir.
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
25 Mayıs 2007       Mesaj #8
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
Ergenlik
depresyon
Ergenlik, büyüme çağı değildir ; büyüme çağının sadece bir parçasıdır ve çocuğun cinsel olgunluğa geçişinin göstergesidir. Büyüme, ergenlik dönemi sona erdikten sonra da uzun bir süre devam eder. İnsanlarda cinsel olgunluk, genel fiziksel ve düşünsel olgunluktan çok önce kazanılmaktadır. Üstelik, ergenlik yaşı da gittikçe küçülmektedir; öyle ki, çeşitli ülkelerde bir çok ilkokul öğretmeni, ilk kez son on yıl içinde adet gören kız öğrenciler için belli kolaylıklar sağlamak zorunda kaldıklarını bildirmişlerdir.
Kızlar; ilk adet kanamalarını çok yoğun ve çarpıcı bir deney olarak yaşadıkları için, kadınların ergenlik dönemine giriş tarihleri hakkında daha kesin bilgiler vardır; erkeklerin ergenlikleri biraz daha belirsiz bir dönemde başlar. Günümüzde kızlarda ortalama ergenlik yaşı onüçtür. Daha sıcak ülkelerde, evliliklerin erken yaşta olmasının yarattığı aksi izlenime rağmen, kızlarda ortalama ergenlik yaşı 13,5 - 14 civarındadır. İlk adet yaşının düşmesine yol açan etkenler çeşitlidir. İlk adeti geciktiren kötü beslenme ve çocuk hastalıklarının gelişmiş ülkelerde giderilmesi, bu etkenlerden biridir. Ancak en önemli etkenin toplumsal ve psikolojik dönüşümler olduğu kesindir:
cinsellik üzerindeki baskının hafiflemesi, gençlerin cinsel kimliklerini daha erken yaşta ortaya koymalarına olanak verilmesi, kızların cinsel potansiyellerinin daha hızlı biçimde gerçekleşmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte, adet yaşındaki bu küçülmenin tamamıyla yeni bir durum olmadığı, ilkel toplumlardaki duruma bir geri dönüş olduğu da ileri sürülmektedir. Bu görüşün sahiplerine göre, herhangi bir cinsel baskının olmadığı ve insanların daha doğal koşullarda yaşadığı geçmiş toplumlarda ilk adet yaşı bugünkünden ve yakın geçmiştekinden daha küçüktü.
İlk adetin kesin ve belirli bir tarihi olmasına karşılık, kadın ergenliğinin diğer belirtileri için aynı şey geçerli değildir. Yaklaşan ergenliğin ilk belirtisi, dokuz ile onbir yaşları arasında meydana gelen göğüslerdeki şişmedir. Ancak göğüsler bundan sonra 7-9 yıl daha büyüme ve
olgunlaşmaya devam edeceklerdir. Göğüs uçlarının koyu renk alması ise ortalama 12-13 yaşlarında olur. Cinsel organ kıllanması ise ortalama 11 yaşında başlar ve 14 yaşına kadar devam eder; ancak bundan daha erken başladığı ve daha geç tamamlandığı da olur. Koltuk altı kılları ise bir-iki yıl daha geç çıkar. Kız çocuğun boyunun hızla uzamaya başlaması da 9-10 yaşlarında olur; bu ilk adetin yaklaştığının da işaretidir. En hızlı boy atma çağı olan 12-14 yaşları aynı zamanda ilk adetin geldiği dönemdir.
Kızlarda hem ergenlik hem de hızlı boy atma erkeklerden önce başlar. Bu yüzden 11-14 yaşındaki kızlar genellikle kendi yaşlarındaki erkeklerden daha uzun ve daha ağır olurlar. Erkeklerde hızlı boy uzaması hem daha geç başlar hem de daha geç biter. Kızların fıziksel gelişimi en geç 20 yaşında biter; hatta Doğu ülkelerinde kızlarda büyümenin üst yaş sınırı l6-17'ye iner. Oysa erkeklerin fıziksel gelişimi ve boylanmaları 23-25 yaşlarına kadar sürebilir.
Erkeklerin de ergenlik belirtilerinin ortaya çıkış tarihleri kızlarınki kadar değişken ve belirsizdir. Onüç yaşında cinsel bakımdan olgunlaşmış erkek çocuklar olabildiği gibi, onbeş yaşına geldiği halde hala cinsel çocukluktan çıkamamış olanlar da vardır. Erkek çocuklar arasında bu tür farklılıklar, kızlarda olduğundan çok daha fazla eksiklik ve aşağılık duygularına yol açmaktadır. Penisin büyümesi ortalama 13 yaşında başlar ve iki yıl kadar sürer; ama 11 yaşında başlayıp 13'te bitebildiği gibi, 14'te başlayıp 17'de de sona erebiir. Başka bir deyişle aynı yaşlardaki erkek çocuklar arasında, bazıları büyümeye başlamadan"erkekleşmiş" olanlar bulunabilir.
Genellikle erkek ergenliğinin ilk işareti, erbezlerindeki büyümenin birden bire hızlanmasıdır. Erbezleri ortalama 11 yaşında büyümeye başlayıp 16'da en gelişmiş durumlarına ulaşırlar. Cinsel organ bölgesindeki kıllar da 10 ile 15 yaşları arasında çıkmaya başlar ve l4-18'de tamamlanır. Koltuk altı kılları da çoğu zaman bundan bir süre sonra belirir. Ama bunun tersi de olabilir.
On sekiz yaşındaki bir kız, ergenlikten önceki çocuksu sesi yitirmiştir; ama erkek çocuklardaki ses değişikliği çok daha belirgindir. Erkek çocuğun gırtlağı, penisin büyümesini tamamladığı sıralarda gelişmeye başlar. Genellikle ses değişimi derece derece gerçekleşir ve bir kaç yıla yayılır. Bu süre içinde çocuğun sesi çatlayabilir, kısılabilir. Çıkan ses ne kadar çirkin olursa olsun aslında yitirilen birşey yoktur. Sadece çocuk henüz büyüyen gırtlak üzerinde kas kontroluna alışamamıştır.
Kızlarınki kadar belirgin olmasa da erkek göğüsleri de ergenlik sırasında bir değişim geçirirler. Meme başı çevresindeki renkli halka bu sıralarda genişler ve koyulaşabilir. Erkek çocukların üçte birinde de bu halkanın altında kızlarınkine benzer ancak daha küçük bir doku oluşabilir. Ama bu genellikle gençlik çağlarında ortadan kalkar.
Ergenlik çağının önemli sorunlarından biri de cilt rahatsızlıklarıdır. Sivilce, ergenlik döneminin cinsel değişimine bağlı bir cilt hastalığıdır. Hadım edilmiş erkeklerde sivilce olmaması, ancak cinsel hormon takviyesi yapıldığında sivilce çıkması ve hormonun kesilmesiyle sivilcelerin de ortadan kalkması bunun kanıtıdır. Çoğu insanda sivilceler ergenliğin diğer belirtileri tamamlandıktan sonra da sürüp gider ve ancak ilk gençlik çağının tamamlanmasıyla ortadan kalkar. Bu o kadar yaygın bir sorundur ki, bir hastalık değil, normal bir gelişim olarak görülmesi daha doğru olacaktır.
Erkek ergenliği 10-12 yaşlarında erbezlerinin büyümesiyle başlar ama bu erbezleri 14-16 yaşlarına kadar olgun sperm üretemezler. Ama bu, bu yaşlardaki çocuğun bir tür orgazm yaşamasını engellemez. Gerçekte, orgazm 6 ile 10 yaşları arasındaki "Cinsel Durgunluk" dönemi dışında, her zaman yaşanabilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Mayıs 2007       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ergenlik dönemi sorunları
Yasemin Yalçın Aktosun
Zaman Aile , 181. Sayı

Ergenlik dönemi (büluğ çağı) 11-21 yaşları arasında dalgalanmaların yoğun görüldüğü zor bir dönemdir. Bu dönem “fırtına-gerginlik” dönemi olarak da bilinir. Ergenlik dönemi hem ergen için ve hem de ergenin ailesi için zor dönemdir. Aile ergeni anlamakta güçlük çekerken, ergen anlaşılma duygusunu tam olarak yaşayamadığını düşünür. Ebeveyn bu dönem, çocuğunu ne kadar tanır ve bu dönem özelliklerine vâkıf olabilirse ebeveyn-ergen çatışmaları o denli az olur. Ergen bedensel, cinsel, sosyal ve duygusal anlamda farklı bir döneme girmiştir. Bu gelişim sahalarında yaşadığı süreçler sebebiyle ergen kendisini farklı hisseder ve çoğu zaman kendisini tanımlamakta güçlük çeker.
Ergen ne hisseder, nasıl davranmak ister?
1- Ergenin genel olarak duygularında istikrarsızlık olduğu görülür. Bir gün önce çok mutlu ve enerjik olan ergen ertesi gün kabuğuna çekilmiş ve bitkin olabilir. Duygular anlık olarak bile değişkenlik arz edebilir. Bu nedenle ebeveynin bunu kabul etmesi ve her defasında “Daha dün iyiydin, şimdi ne oldu?” türünde sorgulamalara ve baskıcı yaklaşımlara girmemesi gerekir.
2- Bu dönemde ergen duygularını çok dolu ve coşkulu yaşar. Gerek ses tonu ve vurgulamaları ve gerekse mimikleri önceki döneme göre duygularını daha fazla ifade ediyor niteliktedir.
3- Diğer dönemlere göre daha yoğun hayal kurar ve gerçekten zaman zaman uzaklaşır. Bu hayaller gelecek planlarını kapsayabileceği gibi genellikle karşı cinsle ilgili hayaller olabilmektedir.
4- Ergen zaman zaman yalnız kalma isteği içinde olabilir. Odasına çekilen ve yalnız kalmak istediğini söyleyen bir ergenin ciddi bir sorunu olduğu düşünülüp kaygılanılmamalıdır. Ergen kendisi ile baş başa kalıp yaşadıklarının muhasebesini yapma ihtiyacı hissedebilir.
5- Ergen kendini yorgun hissedebilir, buna bağlı olarak çalışmaya karşı isteksizdir. Vücut enerjisi âdeta büyümeye harcanıyor gibidir.
6- Ergen yaşadığı bedensel değişimlere bağlı olarak çekinebilir ve kendini saklama ve bu değişimlerden çevreyi haberdar etmeme isteği içinde olabilir.
7- Yeni şeyler deneme merakı artmıştır.
8- Bu dönemde arkadaş çok önemli bir noktadadır. Bu nedenle arkadaş seçimi konusunda ergenin dikkatli olması ve ailenin hassas davranması gerekir.
9- Bu dönemde ergenin fark edilme ve takdir edilme ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacını aile içinde gideremeyen ergen, farklı arkadaş gruplarında bu ihtiyacını giderebilir.
Ergenlik dönemi ruhsal sıkıntıları
Bu dönemde depresyonlarda artış görülür. Özgüven problemi, karşı cinsle ilgili yaşanan problemler, okul ve aile içi problemler buna sebebiyet verebilir. Genellikle kısa süreli yaşanır ve müdahale gerekmez. Ergen kendini üzgün ve kötü hissediyordur; ancak günlük hayatına devam edebilir. Gerçek depresyonlarda ise intihara kadar varan düşünceler geliştirmiş olabilir ergen. Kendini büsbütün değersiz hissediyordur. Bunun sebepleri arasında; yakınlarını üzmek, ölümü merak, yalnızlık duygusu, çocukluktan gelen sevgi yoksunluğu, ölüm-ayrılık vb. gibi travmatik süreçler vardır. Bunlar dışında ergen zaman zaman öfke patlamaları yaşayabilir. Bu esnada onunla konuşmaya çalışmak anlamsızdır. Sakinleşmesini beklemek gerekir. Yeme bozuklukları ise bir başka sorundur. Özellikle çok yemek yeme veya yemeği reddetme ve sürekli, kilolu olduğunu düşünme ergende aşılması gereken sorunlardandır.
Aileye düşen görevler
Ergen her şeyden önce anlaşılma ve değer görme duygusunu yaşamalıdır. Bu nedenle ebeveynin bu duyguları yaşatma adına söz ve davranışları konusunda hassas olması gerekir. Aksi takdirde ergen bu duygularını tatmin adına farklı çevrelere ihtiyaç duyacaktır.
Ergenle fikir alışverişleri yapılmalı; ergen, aile konuları dışında tutulmamalıdır.
Çeşitli sorun ve konularda ergen objektif bir biçimde saygıyla dinlenmeli ve ortak paydalar bulunmaya çalışılmalıdır.
Nasihatler genellikle işe yaramaz, sadece ergenin o an ebeveyni dinlemesini sağlar, uzun vadede çözüm değildir.
Ergenin arkadaşları eleştirilmemeli, ebeveyn bu konuda ergenin arkadaşlarını tanıma yoluna gitmeli ve bunu çocuğuna hissettirmelidir. Akabinde şayet hoş olmayan bir durum varsa bu, ergenle paylaşılabilir. Fakat tanımadan eleştirmek ergenin ebeveynini haksız bulmasından başka bir işe yaramaz.
Sevgi eksik edilmemelidir.
Evdeki genel ortamın gergin olmamasına dikkat edilmelidir.
Ergenlik dönemi çatışmalı ve gergin geçiyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
27 Mayıs 2007       Mesaj #10
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi



Ergenlik

Ergenlik Dönemi ve Gelişim Basamakları
Ergenlik
Ergenlik ve gençlik dönemi, bireylerin, belirgin fiziksel değişiklikler, hızlı büyüme ve gelişme ve cinsel açıdan olgunlaşma ve psikososyal gelişme gösterdiği bir dönemdir. Bu dönem, genç insanlara birtakım fırsatlar getirebileceği gibi sağlıkları ve iyilik halleri için bir risk de oluşturabilir.

Ergenlik dönemi; fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden hızlı büyüme, gelişme ve olgunlaşma süreçleriyle çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Ergenlik dönemi genellikle kızlarda 10-12 yaşlarda, erkeklerde ise 11-14 yaşları arasında başlamaktadır.
Ergenliğe özgün gelişme evreleri biyolojik, psikolojik ve sosyal süreçlerdir.
Ergenlik dönemi, genç insanların yeni yetenekler edindiği ve birçok yeni durumla karşı karşıya kaldığı hızlı bir gelişme dönemidir.
Bu süreçte, en hızlı büyüme üreme organlarında görülür. Genel olarak, iskelet ve kas kütlesi, salgı bezleri ve yağ dokusunda artış görülür. Fiziksel büyüme ve gelişmede, genellikle 11-16 yaşları arasında ivmelenme görülür ve bu döneme ergenlik büyüme atağı denilir.

Ergenlik döneminde öncelikle eller ve ayaklar genişler; bunu daha sonra kol ve bacakların diğer bölümleri ve gövde takip eder.
Kasıklarda kıllanma, meme ve testis büyümesi, ses değişikliği, ergenlik dönemde gerçekleşen en önemli fiziksel değişikliklerdendir.
Ergenlik
Cinsel gelişme, erkeklerde, testis hacmi 4 cm3'e ulaştığında başlar. Penis boyunda uzama olur. Koltuk altı kıllanma, genellikle, kasıklarda kıllanmadan iki sene sonra görülür. Yüzdeki kıllanma da koltukaltı kıllanmayla eş zamanlı başlar.

Kızlarda cinsel gelişme, memelerde büyüme ile başlar. Bunu kasıklarda kıllanma ve adet kanaması izler. Genellikle, ilk adeti takip eden 2 sene boyunca adetlerde düzensizlik görülebilir.

Ergenlerde cinsel gelişim yaşları; ırk, coğrafi bölgele, çevresel etmen, genetik yapı, beslenme gibi etmenlerle değişmektedir. Ancak bu konuda ortalama yaşlara göre gelişim basamaklarının belirtildiği tablonun fikir verici olabileceği düşünülmektedir.

Yaş Kızlarda
10.3 Büyüme hızlanır
10.6 Meme başı belirir
10.7 Kalçalar büyür
10.7 İlk kasıklarda kıllanması
11.4 Meme dokusu büyür
12.3 Hafif vajinal akıntı olabilir
12.5 Büyüme tam hızlanır
12.6 İlk adet kanaması
12.9 Koltuk altı kıllanması
13.0 Hafif ses değişikliği
13.7 Tam meme oluşumu
13.9 Tam kasık kıllanması
15.0 Adetler düzene girer
17.0 Rahim olgunlaşır
20.0 Yumurtalıklar tam olgunlaşır
Yaş Erkeklerde
11.3 Büyüme hızlanır
11.5 Testis büyür
12.6 Memede şişlikler
12.7 Omuzlar genişler
12.7 Penis kökünde kıllanma
12.7 Penis büyümesi. Sertleşme başlar
13.5 Penis deri rengi koyulaşır
13.6 Erken ses değişikliği
13.7 Islak rüya
14.5 Büyüme tam hızlanır
14.9 Koltuk altı kıllanması
15.0 Belirgin ses değişikliği
15.0 Penis tam büyüklüğüne erişir
15.5 Sakal çıkar
15.9 Kasık kıllanması tamamlanır
16.0 Testisler tam büyür
17.3 Dış genital organlar olgunlaşır
22.0 Üreme organlarının olgunlaşması tamamlanır

Benzer Konular

6 Şubat 2012 / virtuecat Sağlıklı Yaşam
23 Eylül 2016 / Pasakli_Prenses Taslak Konular
5 Eylül 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap