Arama

Bilinçaltı Nedir? Bilinçaltı Hakkında

Güncelleme: 27 Ocak 2017 Gösterim: 45.104 Cevap: 6
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
26 Kasım 2007       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi

Bilinçaltı


Bilinçaltı sizce nedir? Üstü açılmamış, ürkütücü anı ve duyumların gizlendiği esrarengiz bir zihinsel mağara mı? Yoksa sadece, zihnin fonksiyonel bölümlerinden biri olarak sizin bir parçanız mı?
Sponsorlu Bağlantılar
Kesinlikle ikincisi! Bilinç ve bilinçaltı işlevsel tanımlar olarak beynin herhangi bir anatomik parçasına tekabül etmez. Birbirinden farklı ve tamamlayan görevlerine göre özelleşmiş yeteneklere sahiptir.

Bilinç

; Bilişsel (kavrama) , mantıksal, karar verme fonksiyonlarını görür. Duyusal girdileri analiz eder. Düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir. Fikir ve/veya telkinleri yargılar, kabul eder veya reddeder. Mantık süreçleri egemendir.

Bilinçaltı

; Beyninizin farkında olmadığınız yanıdır. Bütün istemsiz vücut fonksiyonlarını kontrol eder. Bir anlamda otomatik pilottur. Hafıza deposudur. Deneyimlerinizi hatıralar şeklinde depolar. Zihninizin daha derin olan bu kısmı aynı zamanda heyecanlarınız , fikirleriniz , sezgileriniz , davranışlarınız , kendiniz hakkındaki imajınız ve alışkanlıklarınızdan da sorumludur. Bilinçaltı zihin telkin ve imgeleme yoluyla iknaya riayetkardır. Bilinçli zihnin aksine sorgulamadan önerileni kabul eder. Tekrarları olumlama olarak kabul eder. Pekiştirir. Otomatik davranışlar, alışkanlıklar da hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. Bilinçaltının vazifesi yaşamın idamesi ve mutluluğun sağlanmasıdır. Şuuraltı zihin “kanıtlarla ne ikna edilebilir ne de kandırılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir.

Bilinçli zihin çoğu kez dış dünyadan gelen verileri süzerek işleme tabii tutar. Sözgelimi tanıdık bir yolda giderken yol boyunca gördüğünüz her şeye dikkat etmeyip hatırlamayabilirsiniz. Kitap okurken ya da televizyon seyrederken dalıp size seslenildiğini fark etmediğiniz durumlarda olduğu gibi ...
Bilinç aynı anda 5±2 işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen bir çok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna geçebilir.
Gereksiz bilgiyi geçirmeyen beyin filtresi

Uzun otomobil yolculuğu yaptıysanız gün boyunca araba radyonuzun sadece yerel istasyonları aldığını , karanlık bastırınca çok daha uzak radyo istasyonlarının çekebildiğini fark etmişsinizdir. Gündüz mevcut olan parazitler kaybolmuştur. Güneş bizatihi bu elektromanyetik parazitlerin başında gelir. Hipnozda olan da buna benzer. Dış uyaranlara giriş kapatılır, içsel algıya odaklanılır.

Zihinsel kimlik %10 bilinç, %90 bilinçaltından oluşur. Bir aysberge benzetilebilir
Bilinç
  • Duyusal girişi analiz eder, değerlendirir.
  • Bilgiyi seri halinde işler, aynı anda genelde bir tek bilgi işlenir.
  • Kısa süreli hafızadan sorumlu
  • İradenin yeri
  • Espri, alay ve inkarı anlar
  • Yavaş ve belirsiz
  • Yeni şeyler deneme ve öğrenmeye heveslidir
  • Geçmiş –şu an- gelecek
  • Mantıkçı, muhakeme yeteneği ve akılcı karar vermeyi sağlar
  • Farkındalık
  • Dinlenmelidir
Bilinçaltı
  • Eleştirip yargılamadan hareket eder, kabul eder veya reddeder.
  • Bir çok görevi aynı anda yapabilir. Tüm vücut fonksiyonlarını yürütür.
  • Uzun süreli hafıza
  • Alışkanlıkların yeri
  • Kelimesi kelimesine anlar. İma, espri, inkar, istihzayı anlamaz.
  • Çabuk ve kesindir
  • Tekrarla öğrenir
  • Kendini koruma mekanizmasına sahiptir
  • Tek zamanlı çalışır. “Şimdi” vardır.
  • Duyguların yeridir.
  • 24 saat iş başındadır.
Literatürde mantıklı bir açıklaması olmaksızın, bilinçaltı bir dürtü ile fiziksel ya da psikolojik semptomların oluşturulması ya da uydurulmasına ve hasta rolü oynanmasına "yapay bozukluk" adı verilmektedir.

(1) Yapay bozukluk psişik veya organik semptomlarla ortaya çıkabilir. Organik bulgular gösteren alt grubu Munchausen Sendromu olarak tanımlanmaktadır.
(2) İnsan eli duyu ve motor fonksiyonların yanısıra, kişinin kendini ifadesine önemli katkılarda bulunan ve psikosomatik reaksiyonlardan oldukça fazla etkilenen bir organdır. Herhangi bir nedene bağlanamayan kronik ağrı, iyileşmeyen yaralar, dirençli ödem, atipik postür ve kontraktür gibi elde fonksiyon kaybına neden olan klinik tablolardan psikolojik bir rahatsızlık sorumlu olabilir.
(3) 1978'de Wallace ve Fitzmorris sık karşılaşılan ancak, herhangi bir sınıfa sokulamayan böyle belirtiler gösteren bir grup hastayı SHAFT sendromu olarak tanımlamıştır. SHAFT kelimesi sırasıyla "üzüntülü, kızgın, sıkıntılı, usandırıcı, inatçı" kelimelerinin İngilizce karşılıkları olan "sad, hostile, anxious, frustrated, tenacious" kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuştur.
(4) Bundan 2 yıl sonra Simmons ve Vasile ellerini yumruk şeklinde sıkıca tutarak kendine zarar veren 5 olgu tanımlamış ve bunlara Yumruk El Sendromu (YES-The clenched fist syndrome) adını vermişlerdir.
(5) Daha sonra Graham, SHAFT sendromlu hastaların sert yüzeylere yumruk atarak, ellerini uygunsuz bir postürde tutarak, kesici aletler kullanarak ya da doktoru gereksiz bir cerrahi girişime zorlayarak kendilerine zarar verdiklerini rapor etmiştir. Graham YES’nu, SHAFT Sendromunun içinde ellerini uygunsuz postürde tutan hastaların oluşturduğu bir alt grup olarak tanımlamıştır. (3,6) Grunert ise üst ekstremitedeki yapay bozuklukları self-mutilasyon, inatçı ödem ve anormal postür olmak üzere üç gruba ayırmıştır.( Konu ile ilgili son yayınlarda YES’da sadece fleksiyon postürü değil, atipik ekstansiyon postürünün de olabileceği ve YES’nun yanlış bir tanımlama olduğu vurgulanmaktadır.

Son düzenleyen perlina; 27 Ocak 2017 19:02
MYDMR - avatarı
MYDMR
Ziyaretçi
1 Aralık 2007       Mesaj #2
MYDMR - avatarı
Ziyaretçi
BİLİNÇALTI BİLİNÇ VE BİLİNÇÜSTÜ

Sponsorlu Bağlantılar
Bu kavramalar artık günlük konuşma diline girdi. En çok dile gelense bilinçaltı. Herhangi bir şeyle karşılaştığımızda araya bir bilinçaltı sözcüğünü sıkıştırıveriyoruz. Elbette ki bilinçaltı etkileri göz ardı edilemez ancak, bilinçaltı o kadar çok kullanılmaya başladı ki bilinç ve bilinçdışı hiç anılmaz oldu. Bilinci ve bilinçdışını bu kadar bastıran bilinçaltında neler var? Neden bu kadar önemli? Her olanın nedeninin bilinçaltında aramamız doğru mu? Bilinci ve bilinçdışını ne kadar etkiliyor? Sorular çoğaltılabilir.

Her üç kavramda bil’den türüyor. Bilincin oluşabilmesi için bilinçaltı ve üstüne ihtiyacımız vardır. Geçmiş ve gelecek arasındaki bilinç, anı belirler. Bilinçaltı geçmişle ilgilidir. Geçmiş tüm yaşantılar bilinçaltında depolanır. Bu deponun yapısı normal algının ötesindedir. Bilinçaltı ya da üstü boyutlardan oluşur. Normal bir algıyla ayırt edilemeyen bu boyutlara geçişlerin sınırları çok net değildir. Ancak sezgilerimizle anlayabileceğimiz türdendir.

Bu incelemeyi geçmiş gelecek ve şimdi olarak ele alalım. Farklı bakış açılarından değerlendirmeleri çok okuduk ve dinledik. Şu anda bu kavramlar hakkında herkesin bir fikri (bilinci) var.
Bilinçaltı alanında bulunan bilgiler anılar şeklinde çıkar. Ancak bu çerçevede bilinçaltına girmiş olan her bilgi kişisellikten çıkarak toplumsallaşır. Buradaki etkileşim çok güçlüdür. Buna işlenmiş enerji de diyebiliriz. Bilinçdışından gelen enerjileri bilinçte işleyerek bilinçaltına gönderilir. Var olan her varlığın bir bilinçaltı vardır. Birey bilinçaltı eşiğinden içeri girdiği andan itibaren sadece kendi alanına girmez. Her olanın bilgisi vardır bu alanda, bitki ve hayvanlar hatta diğer varlıkların geçmiş bilgisine ulaşılabilir. Bilinçaltına yapılacak yolculukta var oluşa kadar gidilebilir.

Bilinçaltı çalışmaları sırasında ortaya çıkan bilgiler hiçbir zaman kesin değildir. Bilinçaltında var olan tüm her şey etkileşim içine girmiştir. Bilinçli bir çalışmayla bu dönüştürülebiliyor. Ama eğer toplumsal hipnozun etkisi altındaysanız bu dönüştürme işlemini gerçekleştiremiyorsunuz. Bilincimizdeki inanç, alışkanlıklar, bilgiler, deneyimler, anılar dönüştürme sürecine etki eder. Kafa karışıklığı tam da bundan doğar. Bilinçaltı çalışması yapılmadan önce bilinçte çalışma yapılmalıdır. Kavramların bizim için anlamı inanç sistemimizdir. Anılarımız ve bu anılardan geriye bize kalanlar. Elbette bu zor bir süreçtir. Ancak bilinçaltı eşiğine inebilmemiz zihni yeniden programlamaktan geçer. Şimdiye ait bir bilinç oluşturulmalıdır.

Eğer şimdiye ait bir bilinç oluşturulmuşsa bilinçaltı çalışmalarına da gerek kalmayacaktır. Geçmişe yolculuk yapmanın anlamsızlığı ortaya çıkar. Odak şimdi ve gelecek olur. Eğer şimdiyi oluşturabiliyorsak geleceği de yaratabiliriz.

Bilinç üstü alan gelecekle ilgilidir. Henüz işlenmemiş saf enerji vardır. Saf enerjiye form verebilmek ancak bilinçaltını kapatıp bilinci temizledikten sonra mümkündür. Saf enerjiye saf düşünceyle erişilebilir. Bilinç üstünde henüz olmamış olanlar, niyetlerimiz ve hayallerimiz vardır. Hayaller gerçekleşirken etkileşime tabi kalır. Kuantum noktasıdır. Kuarkların maddeye dönüşürken tam da hayalini kurduğumuz şekliyle form alması için etkileşime girmesi gerekir.
Bilgisayar artık günlük yaşamın bir parçası ve zihnimizin küçük bir kopyasıdır. Arada bir reset atmak, işe yaramayan dosyaları çöpe atmak, çöpü boşaltmak, farkında olmadan yaptığımız işler arasındadır. Bilince aynısı uygulanabilir. Bunun için çok sayıda yöntem var. En doğru yöntemi deneyerek buluruz.
Eğer enerjiyi kuark düzeyinde algılayabilirsek onu maddeye dönüştürebiliriz. Basit ama kolay değil. Öncelikle bilinçaltını yani geçmişi ait olduğu yere koyarak. Sonra bilinci yeniden yapılandırarak sonra da saf enerjiye odaklanarak.

Toplumsal bilincin etkisinden çıkmak için aşağıdaki çalışmayı önerebilirim.
Meditatif duruma geçin, rahatlayın, derin nefesler alın. Karşınızda sizi bu bilince programlayan bir doktor var. Artık hipnozdan çıkmak istediğinizi söyleyin. İhtiyacınızın kalmadığına onu ikna edin. Ve sizi hipnozdan çıkarmak için kullandığı alete odaklanın. Bu kolyenin ortasındaki helezonun tersine döndüğünü görün. Yavaş yavaş uyanmaya başlıyorsunuz rahatlıyorsunuz. Geriye döndükçe şimdiye kadar yüklendiğiniz her şeyin silinip gittiğini görüyorsunuz. En son zerre kalıncaya kadar devam ediyorsunuz. İşlem bittiğinde kendinizi kuş kadar hafif hissediyorsunuz. Artık ne olduğunu ve ne yapmak istediğinizi biliyorsunuz. Şimdiye ve buraya dön.
Bu çalışma diğer yapılacak çalışmalardan sadece bir tanesi. Uyanık kalmak zordur. Çünkü çoğunluk uyku halindedir. Ve sizi tekrar uykuya sevk etmek isteyenler olabilir. Aşk için para için ya da hayalleriniz için. Başınızı asla yere çevirmeyin. Çünkü gelecek göklerdedir. Saf enerji orada. Hayalleriniz belki kendi gerçek özünüz. Onları birer birer aşağı indirin.

Olmamış olan her şey bilinçdışındadır. Kaynak sonsuzdur. Bu evrende var olan herkese yetecek kadar enerji mevcuttur. Dünyada yokluktan kaynaklanan sorunlar sadece geçmişten gelen yokluk bilincinin etkisindedir. Her zaman bir çözüm vardır. Talepleri karşılayacak enerjiyi dünyaya çekmek mümkündür. Hipnozun etkinden çıkıp ihtiyacımız olanı aşağı çekebiliriz. Daha fazla enerjinin dünyaya çekilmesi için de daha çok insanının uyanması gereklidir. Saf enerjinin dünyaya akması için önce negatif enerjiyi aşağı indirmek gerekiyor. Zaman zaman bu enerji temizlense de insanlık bilinci sürekli olarak bunu üretmektedir. Atmosferi olduğu gibi kapladı. Saf enerji içeri girmekte zorlanmakta.
sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
3 Nisan 2008       Mesaj #3
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
Bilinç,insanın dış dünyayı ve kendi kişisel varlığını anlamasına aktif olarak katılan zihinsel süreçlerin toplamıdır.Bu şekilde tarif ettiğimizde gözümüze çarpan ilk özellik,yaşamı fark edebilme yeteneğidir.İnsan çevresindeki olayları izler,onları değerlendirir,neyin ne olduğuna karar verir.
Yaşamını sürdürdüğü fiziksel ortam içinde kendisinin ayırdında olur,kendisini birey olarak algılar.Ancak bilinç,herhangi bir organımız gibi doğrudan doğruya doğanın bir ürünü değildir.Onun ortaya çıkabilmesi ve görevini yapabilmesi için biyolojik temelin yanısıra toplumsal koşullar da gereklidir. Yani bilinç,diğer insanlarla birlikte yaşayarak gelişir.
*
Bir çocuk,ancak insan topluluğu içinde yaşarsa insan olur.İnsana insan olma özelliği veren olgu,tek başına tek bir bireye özgü ve soyut bir şey değildir.Bireyi biyolojik yapı dışında insan haline getiren toplumsal ilişkilerdir.Herhangi bir kişi,bütün insanlığın gelişmesi sonucunda oluşan bireydir.Bilinç,kendisi kadar eski olan ‘dil’in (lisan) ortaya çıkışı ile de ilintilidir. Bilincin gelişmesi ve soyut mantıksal düşüncenin oluşması üzerinde dil’in çok büyük etkisi olmuştur.İnsanlar yaşantılarının her evresinde diğerleri ile dil aracılığında sosyal ilişki kurabilirler.Onun sayesinde kendilerini kişileştirirler.Kullanılan dil terimleri içinde soyut olanlar vasıtası ile düşünebiliriz.
*
İçgüdü ise bilincin tam zıttıdır.İçgüdüsel davranış hayvanlara özgüdür ve çevreye uyma süreci içinde gelişen biyolojik davranıştır.Oysa bilinçli davranış,doğanın insan tarafından amaca bağlı değiştirilmesinde ortaya çıkar.Burada bahsettiğim içgüdü kavramını hayvanlara özgü bağlamıyla değerlendiriyorum.Örneğin annelik içgüdüsü gibi insanlarla ilişkilendirilen içgüdü kavramları hayvanlarınki ile aynı değildir.Aslında bu gibi olgulara içgüdü denmesi de tartışmalıdır.
*
İçgüdü,belirli hayvan cinslerinde doğuştan gelen davranış tipidir,kalıtımla alınmıştır.Öğrenilmez,deneme yoluyla kazanılmaz.İçgüdüsel davranışlarla öğrenilmiş davranışların gelişmesi birbiriyle ters orantılıdır.Hayvanlar öğrendikçe içgüdüleri azalır.Ancak tümüyle yok olmaz.
Sirklerdeki hayvanların eğitimi,doğal içgüdülerini törpülemeyi amaçlar.
*
Genel olarak ele alırsak içgüdü belli bir olay karşısında belli bir davranıştır.İçgüdüler,yukarıda değindiğim gibi insanın da belirli bir özelliğidir,ancak belirleyici rol oynamazlar.Bir hayvan kendi düşmanını görünce bağırır,kaçar veya ona saldırır.Onun durum değerlendirmesi,planlı hareket etmesi gibi davranışı olamaz.Türüne özgü tepkisi ne ise onu kalıtımla geldiği gibi uygular.
*
Düşman karşısındaki insanın ne türlü davranacağı belli değildir.Tepki göstermesi o anda içinde bulunduğu sosyal ve entelektüel koşullara bağlıdır.Kaçması ve karşı saldırıya geçmesinin yanısıra yapabileceği pekçok şey vardır.Birdenbire olan bir patlama karşısında irkilmemiz,aniden tehlike yaratan olaylar karşısında paniklememiz farklı şeylerdir.Dolayısı ile gösterilen tepki içinde içgüdü yok denecek kadar azdır.
İnsanlarda kalıtımla gelen içgüdüsel davranışlar yoktur, zeka ile ilgili davranışlar vardır
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
15 Eylül 2008       Mesaj #4
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi

ZEKANIN KOÇU BİLİNÇALTI


Bizler davranışlarımızın % 10 nu bilinçli aklımızla ,% 90 nını bilinçdışı aklımızla yani bilinçaltımızda yaparız.Önceden insanların özelikle çocukların ya çok zeki ya da geri zekalı olduklarını düşünürdüm.Ancak Çoklu zeka kurallarını öğrendikçe zayıf bir hafızanın olmadığını derinlerde bilinçaltında bazı değerlerin varlığını keşfettim.

Bilinçaltı nedir?


Uzmanlar bilinçaltını bir gemiye benzetirler.Bu geminin kaptanını bilinç ,tayfaları ise bilinçaltıdır.Kaptan yani bilinç duygularını kullanıp emir verir tayfalar yani bilinçaltı itaat edip emri yerine getirir.Dikkat edilirse gemiyi kontrol eden tüm işi yapan bilinçaltı yani tayfalardır.

Ancak Bilinci yani kaptanı etkileyen faktörler mevcuttur.” Kendini gerçekleştiren Kehanet “cümlesini duymuşsunuzdur.Nasıl mı oluyor? Hani bir insana 40 defa sen delisin sen delisin denir ya.:İşte bilinç bunu önemsiyor ,algılıyor ve bilinç altına gönderiyor yani emir veriyor.Aynı durum çocuklarımız içinde geçerlidir.Onlara 300-500 defa sen yapamazsın sen beceremezsin,sen başaramazsın dediğiniz an bilinç bunu algılayıp bilinç altına emir veriyor ve basit bir matematik formülünü veya konuyu yapabilecek durumda olan çocuk”ben yapamam ki ben beceremem ki benim kapasitem yetmez ki gibi “psikolojiye girip kendini gerçekleştiren kehanete dönüştürüyor ve gerçekten yapamamıyor.

Öğrenmeyi Öğrenme Bilinçaltıyla Nasıl Olur?


Bir aile çocuğunun derslere karşı ilgisiz olduğunu ve özellikle sayısal derslere karşı antipatisinin olduğunu düşünüp bana getirdiler.Benim için mesele kısmen anlaşılmıştı.Çünkü bilinçaltı devredeydi ve kötü şartlandırılmıştı.Çocuklan konuşmalarımız esnasında bana anlattığı bir anısı beni çözüme yaklaştırmıştı.Çünkü Çocuk sayısal dersleri yaptığı esnada problemin cevabını yanlış bulduğu için babası tarafından arkadaşlarının yanında azarlanmış ve küçük düşürülmüş.Bilinç ve bilinçaltı devreye giriyor ve bağlantı kurmaya başlıyor.Eğer sayısal derslerde yanlış cevap verirsen azarlanacak ve küçük düşürüleceksin.Bu çocuğumuzla yaklaşık iki hafta çalıştım.Sene sonunda dersleri özellikle sayısal dersleri çok iyidi.Yaptığım uygulama:Çocuk sayısal derslerle aşağılanmak arasında beyninde bir bağlantı kurmuş.Gözlerini kapattım.Gevşeme seansı uyguladım ve çok mutlu olduğu bir anısını zihninde görüntülemesini istedim.Bu arada hazırlamış olduğum sayısal formülleri projeksiyon cihazıyla ekrana yansıttım.Mutlu ve güzel anılarını düşünüp, zihninde canlandırdığı esnada gözlerini açtırıp ekrana baktırdım.Bu işlemi 7-8 defa yaptırdım.Çünkü mutlu anısı ile sayısal formüller arasında yeni bir bağlantı kurulması geriyordu ve bağlantıyı kurduk.

Bunun gibi onlarca ailenin sorunu hemen hemen aynı.Çocuklarına her imkanı sunduklarını söylerler ama bir türlü başarılı olmadıklarını ifade ederler.Böyle düşünen bir ailede anneye ve babaya sordum. Peki siz çocuğunuza her imkanı sunduğunuzu söylüyor ve her istediğini yerine getirdinizi belirtiyorsunuz.Çocuğunuza ders çalış derken siz ne yapıyorsunuz.Oturup televole mi izliyorsunuz yoksa beyni uyuşturan brezilya filmlerimi ,şimdide moda olan yerli dizilerimi izliyorsunuz veya saatler süren maç yorumlarını mı?Günde ,haftada ve ya ayda, hadi iyimser bir ifade ile yılda kaç kitap okuyorsunuz ve bunun ne kadarını çocuğunuzun yanında gerçekleştiriyorsunuz.Çocuğunua sakın sigara içme diyor yanında dumanı havalaramı üflüyorsunuz.Oysa . Antony Robbins diyor ki "Annem bana sigarayı nefret ettiren kadındır. Birgün annem, 'Oğlum sigara içmek ister misin?' diye sordu. Ben de 'Evet' dedim. Bir hafta kavanozun içinde beklemiş, ıslanmış, iğrenç kokan sigarayı verdi ve 'İçeceğin şeyin kokusunu al.' dedi. İçimde öyle bir bağlantı oluştu ki ne zaman sigara görsem midem bulanıyor."

Bilinçaltıyla öğrenme tekniklerini:


Beynimizde yaklaşık 100 milyar nöron var.Bunlar bir biri ile sınırsız bağlantı kurulabilme şeklindedir.Öğrenme ile bağlantı kurarsanız netice alırsınız.

Örneğin çok zor labirent oyunlarını akıllarında tutan bir öğrencime sordum .Nasıl aklında tutabiliyorsun.”Ertan Hocam dedi inanın çok zevkli ve eğlenceli”. Demek ki zevk ve labirent arasında sıkı bir bağlantı kurulmuş.

Motivasyon çalışması yaptığım LGS ve ÖSS öğrencilerine direk “ sizinle bugün Motivasyon çalışması yapacam “demem.Güzel ve kıssadan hisse hikayeciklerle başlarım.

Kral, halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeyi düşündü. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi.

Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti. Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu. Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerinde hepsi aynı şikayette bulundu; yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

Günün sonunda yalnız bir yolcu bitiş çizgisine yorgun - argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı:

"Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.” Kral gülümseyerek cevap verdi:
"O altınlar sana ait delikanlı."
"Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı."
"Evet" dedi kral. "Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü, yoldan geçen en güzel kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir."

Bu aşamadan sonra ne söylesem zevkle dinleyecek duruma geliyorlar.Çünkü bilinçaltlarında hoş bir duygu oluştu.

“Şimdi size dünyanın en zor sorusunu soracam diyorum ve tutup çok basit bir soru soruyorum .Tabii ki hemen cevaplıyorlar ve hani çok zordu hocam diye de gülüyorlar.Dikkat ettiyseniz zor soru ve gülme arasında hoş bir bağlantı.Bundan sonra ki sorularımda ilk önce bir gülme arkasından sonra da cevaplar gelmeye başlıyor..

Hafıza teknikleri, çoklu zekâ uygulamaları, konsantrasyon eğitimi, hızlı okuma teknikleri bunların hepsi bilinçaltı bağlantı tekniğiyle gercekleşir.

Bilinçaltıyla öğrenme tekniklerinin temeli nedir?

· Okuduklarım ve çalıştıklarım bir türlü aklıma girmiyor.
· Dersleri hiç anlamıyorum, kesinlikle hafızam çok kötü.
· Dersleri anlamadığım için çalışmak istemiyorum.
· Bazı kişiler nasıl oluyor da az bir çalışma ile benden çok daha iyi sonuçlar elde ediyorlar?
· Hafızam gelişmez ki ?
· Ben fazla zeki değilim galiba.
· Üniversitenin puanı çok yüksek oraya sadece zekiler gider ben gidemem.
· Niye hiç bir şeyi aklımda tutamıyorum?
· Dersler gerçekten çok zor bunları yapamam…
gibi yakınmaları ve sitemleri yüzlerce kez duymuşsunuzdur.

Genelde insanlar beyin, zeka ve hafızalarının kötü olduğundan şikayet ederler. Burda kendi beynimizin gücü ve kapasitesini fark etmemiz gerekiyor ki bu sorunun cevabını verebilelim.Nasıl olur da insanlar müthiş bir hafıza ve beyin gücü isteyen zor bilgisayar oyumlarını başarıyorlar, bölümleri tek tek hafızalarına alıyorlar ve gerektiğinde kullanıyorlar da. Kendilerinin hayatlarını kurtaracak bilgileri öğrenemiyorlar?( Özellikle labirent ve strateji tarzı oyunlarda.)

Nasıl olur da öğrenciler dersleri zihinlerinde tutamıyorlar. Fakat sevdiği sanatçıların hayatları hakkındaki birçok bilgiyi ayrıntılarıyla ve belki yüzlerce şarkıları ve sözlerini hafızalarında tutuyorlar.

Nasıl olur da çoğu insan yeni aldığı cihazların kullanımı konusunda müthiş bilgileri tüm ayrıntıları ile zihnide tutarak gerektiğinde kullanıyor fakat hafızam kötü diyerek kendini etiketliyor.

Kendinizle ilgili çok ilginç ve duygusal anıları mucizevi bir şekilde hatırlıyorsanız. Bazen bir müzik parçası, bazen bir görüntü, belki de bir his sizi çok eskilerden anılara götürüyor ve anıları tüm ayrıntıları ile tekrar yaşıyorsanız ve göz yaşlarınızı tutamıyorsanız, ve hafızanız çok kötü öyle mi?

Hem nasıl olur da bu hafıza ve zekaları kötü öğrenciler veya bizler futbolcuların o garip isimleri, takımları, ligler ve puan hesaplarını ayrıntılı olarak hafızalarına alıyorlar ve yorum yapıyorlar, ama dersleri bir türlü zihinlerinde tutamıyorlar.

Bazen rüyalarımızda hiç hatırlamadığımız kişileri, yerleri, hatta olayları hatırlarız. Madem hafızamız çok kötü bu nasıl oluyor.

Bütün insanlarda, bazı zamanlar hiç alakasız anıları hatırlayıverirsiniz. Bu kadar kötü hafıza ile bu nasıl mümkün oluyor. İşte:Şok edici olayların, çok üzücü hadiselerin yaşandığı zamanlarda sürpriz hatırlamalar olur. Bu hatırlamalarda bize hafızamız hakkında ipucu verir.

Bilinçaltının temelinde bağlantı kurma vardır. Öğrendikleriniz arasında bağlantı kurarsanız unutmazsınız. Beynimizde nöronlar var. Bütün nöronların arasında bağlantı kurduğunuzda zekâ oluşuyor. Yani ne kadar çok bağlant kurarsak okadar çok zeka oluştururuz. Herkeste yaklaşık 100 milyar nöron var ama nöronlar arasındaki bağlantı kombinasyonu sınırsız.
Örneğin:Tarih dersini sevmeyen bir öğrenciye Osmanlı İmparatorluğu duraklama döneminde hangi ülkelerle savaştı dediğimizde belki öğrenci bunların tamamını hataırlamayabilir .Ama Osmanlı İmaratorluğu duraklama döneminde VARİL ile savaştı dediğimde hemen bir gülme başlıyor ve nöronlar arasında VARİL ve duraklama dönemi savaşları arasında bir bağ oluşuyor.(Viyana-Avusturya-Rusya-.......)

Eğitimde bu tekniklerin uygulanması gerekir. Bu bakış açısını kazandırmak lâzım çocuklara. 1963 yılında Amerikada yasaklanan IQ Testi halen ülkemizde yaygın olarak kullanılıyor.Oldukça ünlü bir markanın Yönetim Kurulu Başknının çocuğunu getirdiler.IQ Testi yaptırmışlar ve IQ testinde geri zekâlı olduğu tanısı koymuşlar.Sadece sayısal ve sözel zekayı ölçen bu teknik kişinin bütünü için yeterli bilgi vermez.Bu çocuk psikoloğu Ailesi ve çevresi tarafından zekası çalışmayan yani halk dilinde gerizekalı etiketi ile çökertillmiş.Çocuklan çalışmaya başladığımda ben yapamam ben edemem gibi cümleleri çok kullanılmış.İki ay sonra özgüven kazanmış ve dersleri kimsenin baskısı olmadan yapar hale gelmişti.

Bilinçaltıyla öğrenme teknikleri herkese uygulanabilir m

i?
Herkese uygulanabilir. Özel bir şart gerekmiyor. Bilinçaltı sadece psikologların tapusunda olan bir konu değildir. En muazzam organımız olan beynin nasıl kullanılacağını öğrenmemiz gerekir. Eğitimciler özellikle bilinçaltını bilmediği için birçok çocuğu harcıyor. Öğretmenler olarak verdiğimiz mesajlar çocuğun beynine ne olarak gidiyor, nasıl sonuçlar doğuruyor, öğrenmemiz lâzım. Anne babaların da bilinçaltı konusunda etraflıca bilgi almaları gerekir. Çünkü her insan deha beyniyle doğar.

Bilinçaltı bir bilgisayarın beyni yani hard disc i gibi verileni kaydeder .Eğer anne baba ve ya öğretmen sen yapamazsın edemezsin sen beceriksizsin birisin zaten gibi sözlerle cocuğu itham ederse bu sözler çocuğun beyninde kalıcı yerini alır ve bu sefer kendini başarısız beceriksiz ve işe yaramaz görmeye başlar.

Halbuki Küçük yaşlarda bilinçaltıyla öğrenme eğitimi almış bir öğrenci uzun yıllar bu eğitimin etkisini muhafaza eder.

Çocuğa, zihnini tanıttığınız zaman kendine olan özgüveni gelişir kişiliği gelişir Biz çocukların zihinlerinin nasıl çalıştığını bilmiyor ve de önemsemiyoruz. Başarısız olduklarında ise ya onları suçluyor ya anne çocuğun babasını,Baba çocuğun annesini, hiç birşey bulunmazsa yaşanan zaman suçlanıyor.

Etkili bir bilinçaltıyla öğrenme eğitiminin süresi ne kadardır?


Bütün seminerlerimde ve eğitimlerimde katılımcılarıma şunu açık ifade ediyorum.Ben Hz.Musa değilim başınıza vurayım değişin veya gelişin.Mu hakkak bu eğitimim bir süresi vardır.Ben bunu 16 saat olarak değerlendiriyorum.Ama bir becerinin alışkanlık kazanma süresi bilim adamlarına göre 21 gündür.Fakat kalıcı hale gelme süresini 40 gün olarak değerlendirebiliriz.Öğle öğrenciler varki 10 dk nın sonunda sıkıldım diyor.Siz belki konsantrasyon bozukluğu dersiniz bu duruma .Ama sorun konsantre değil sorun dersi nasıl çalışacağını bilememek.Tekrar etmekte fayda var biz çocuklara zihnin çalışma mekaznizmasını iyi anlatıp uygulama yaptırabilirsek en başarısız denen öğrenciler dahi Arşimend olabilir Farday olabilir Edison olabilir.

Netice itibari ile biz insanlara nasıl yapacağını değil, önemli olan beynin nasıl çalıştığını anlatabilmektir.Bir gülü yetiştirmek değil gül tohumunun kendinde var olduğunu bildirmektir.

Son düzenleyen perlina; 27 Ocak 2017 19:06
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
15 Eylül 2008       Mesaj #5
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi

ZEKÂNIN EFENDİSİ BİLİNÇALTI


Bilinçaltının temelinde bağlantı kurma vardır. Öğrendikleriniz arasında bağlantı kurarsanız unutmazsınız. Yani ne kadar çok bağlantı, o kadar çok zekâ.

Bilinçaltımızın derinliklerinde sınırsız bilgelik, engin bir güç ve bize gerekli her şeyin olduğunu biliyor muydunuz? Bilinçaltımızı geliştirip kontrol ederek yaşamımızdaki olumsuzlukları değiştirmek mümkün mü? İşte bu sorunun cevabını üç yıldır profesyonel olarak "zihin koçluğu" yapan fizik öğretmeni Zafer Akıncı'ya sorduk. Uzun yıllar öğrencilerin öğrenme modelleri üzerine çalışan Akıncı, "zihin koçu" olmasını şöyle anlatıyor: "Önceden öğrencilerin ya zeki ya da geri zekâlı olduklarını düşünüyordum. 1998 yılında çoklu zekâ uygulamalarıyla tanıştıktan sonra her şey değişti. O yıl hafıza eğitimi aldım. Öğrencilerle yaptığım çalışmalarda gördüm ki bu çocuklarda anlayış, öğrenme ve hafıza sorunu yok. Anladım ki öğrenmeyi etkileyen hafıza ve zekânın dışında bir faktör daha var. Onun da bilinçaltı olduğunu keşfettim.

"Vizyoner Eğitim Danışmanlık Merkezi'nde "zihin koçluğu" yapan Zafer Akıncı, öğrenme problemi yaşayan, kötü hatıralarından kurtulmak ve bilinçaltını kontrol altına almak isteyenler için sorularımızı cevaplandırdı.

Bilinçaltını kısaca tarif eder misiniz?


Amerika'da bilinçaltı konusunda uzmanlardan biri "Bir gemi düşünün, bütün tayfaları bilinçaltıdır. Her şeyi yapan onlardır. Bilinç de kaptandır. Kaptan emir verir, duygularıyla 'şunu yapma' derse, bilinçaltı ona itaat eder. Çünkü gemiyi kontrol eden esas işi yapan bilinçaltıdır." diyor. Kaptanı yani bilinci etkileyen faktörler vardır. Bunlar anne, baba, kardeşler, arkadaş çevresi, televizyon vb. Bir çocuk doğduğunda en az 400 defa "yapamazsın, edemezsin" sözünü işitiyor. Bilinç bunu hemen algılıyor ve bilinçaltına kaydediyor. Psikolojide buna "Kendini gerçekleştiren kehanet" deniyor. Bu olumsuz şartlanma, insan zihnini kötü yönde etkiliyor.

Bilinçaltını kullanarak öğrenme nasıl gerçekleşir?


Aslında bizim bütün öğrenmelerimiz bilinçaltında olur. Bilinçaltı bağlantılarla çalışır. Bana getirilen bir öğrencinin ebeveyni "Hocam bu çocuk matematiği sevmiyor." demişti. Çocukla matematiği neden sevmediğini bulmak için konuştuk. Konuşurken ilkokul döneminde yaşadığı bir anısını anlattı. Matematik öğretmeni derste soru çözerken yanlış cevap verdiği için çocuğu öğrencilerin arasında küçük düşürmüş. Çocuk bilinçaltında bağlantı kurmuş, matematik işlemlerini görünce kendisini aşağılanmış hissediyor. Öğrenciyle bir bilinçaltı çalışması yaptık. "Çok güzel bir anını düşün" dedim. Kendini çok iyi hissettiği sırada -tabiî gevşemiş bir halde alfa konumunda, duyusal yoğunluk yaşayarak- tahtaya matematik dersinden uzun formüllerden birisini yazdım. "Şimdi gözünü aç!" dedim. Gözünü açınca formülü gördü. "Şimdi gözünü kapat" dedim. Bir ikikere daha bunu uyguladık. Yaptığım şey şu; matematik formülleriyle çocuğun güzel anıları arasında bağlantılar kurduruyorum. Çocuk, sene sonunda takdirname aldı. Matematiği de beş oldu.

Velilerimizin çok kullandığı bir şey var: Meselâ çocuk matematik dersinden ödevini yapmaya çalışıyor, fakat yapamıyor. Veli de sinirlerine hakim olamayıp çocuk anlamadı diye bağırıp çağırıyor veya tokadı yapıştırıyor. Farkında olmadan çocuğun bilinçaltında matematik dersiyle azar ve tokat arasında bağlantı kurduruyor. Bu da ileride o çocuğun matematik dersini sevmemesine ve yapamamasına neden oluyor. Antony Robbins diyor ki "Annem bana sigarayı nefret ettiren kadındır. Birgün annem, 'Oğlum sigara içmek ister misin?' diye sordu. Ben de 'Evet' dedim. Bir hafta kavanozun içinde beklemiş, ıslanmış, iğrenç kokan sigarayı verdi ve 'İçeceğin şeyin kokusunu al.' dedi. İçimde öyle bir bağlantı oluştu ki ne zaman sigara görsem midem bulanıyor."

Bilinçaltı çok güçlüdür. Bağlantılarını yapar ve sizin fizyolojinizi ona göre ayarlar. Farkında olmasanız bile bilinçaltı bağlantıları eğitimde, ailede ve her türlü ilişkide kullanılır. Ne yapmanız gerektiğini bağlantılar kurarak ayarlar. Bu eğitimde çok daha önemlidir. Bir şeyi başaramayacağınıza inanırsanız onu başaramazsınız.

Bilinçaltıyla öğrenme tekniklerini hangi temele bağlıyorsunuz?


Bilinçaltının temelinde bağlantı kurma vardır. Öğrendikleriniz arasında bağlantı kurarsanız unutmazsınız. Hafızası zayıf olan bir çocukla görüşüyorum. Çocuk ateri oyunlarında muhteşem. Labirent tipi oyunlarda bütün labirentleri sayabiliyor. "Nasıl tutuyorsun bunu aklında?" dedim. "Hocam, çok zevkli." dedi. Labirent isimleriyle bilinçaltı arasında zevkle bağlantı kurmuş. Hafıza teknikleri, çoklu zekâ uygulamaları, konsantrasyon eğitimi, hızlı okuma teknikleri bunların hepsi bilinçaltı bağlantı tekniğiyle öğretilir. Zaten fizyolojik olarak da böyle. Beynimizde nöronlar var. Bütün nöronların arasında bağlantı kurduğunuzda zekâ oluşuyor. Yani ne kadar çok bağlantı, o kadar çok zekâ. Herkeste yaklaşık 100 milyar nöron var ama nöronlar arasındaki bağlantı kombinasyonu sınırsız.

Temel prensip bağlantısını, bilinçaltında eğitimcilerimiz kullanmalı. Meselâ ben ders anlatırken hiçbir zaman konunun ismini önceden söylemem. Her konuya hazırladığım küçük hikâyelerle başlarım. Örneğin "Nişanlı güzel bir bayan laborant, deney yapıyor. Deney yaparken birden parmağındaki yüzük, deney yaptığı sıvının içine düşüyor. Ağlayarak profesörün yanına koşuyor diyor ki 'ben mahvoldum, alçak adam bütün herşey yalanmış.' Profesör soruyor; 'ne oldu kızım' diye. 'Bu adamın sevgisi yalanmış' diyor. Profesör, 'Nerden anladın?' deyince o da 'yüzüğüm sıvının içine düştü ama dibe batmadı, sıvının öz kütlesi altının öz kütlesinden küçük olduğu için batması gerekirken yüzüğüm batmadı. Demek ki altın değilmiş bunun herşeyi yalan." Ve diyorum ki "Çocuklar kaldırma kuvveti hayatınızı kurtarır, kendinizi kandırtmayın." Herkes gülmeye başlıyor.Böylece güzel bir duygu oluşuyor konu hakkında. Şimdi ben ne anlatırsam anlatayım onlar anlayacaklar. Bu yöntem dersin başında 5 dakikamı alıyor. Sonra "Hocam ne kadar kolay bir konuymuş." diyorlar. Psikolojide buna "çapa" deniyor. Mizah yaparak çocukların kafasına çapalar atıyorum.

"Çocuklar şimdi çok zor bir soru soracağım bunu yapan her soruyu çözer." diyorum. Halbuki sorduğum soru çok basit. Tabiî çözüyor çocuk. "Hocam hani zordu" diyor. "Aslında zor da size kolay geldi, işte bir zor soru daha" diyorum, gülmeye başlıyorlar. Beyinlerinde bağlantı kuruyorum. Zor soru deyince mizah anlıyorlar. Bağlantıyı güçlü kurduğumuzda %95 başarı alıyoruz. 14 kişilik bir sınıfta yaptığım çalışmalar sonunda 11'i Milli Eğitim başarı sınavında ilk 50'ye girdi. Bunu tüm derslerde uygulayabilirsiniz. Bilinç ve bağlantı tekniği artı mizah. Meselâ gazlarda kaldırma kuvvetiyle ilgili bir formül vardır. P.V=N.R.T çocuklara ben "Palavracı Nurettin" deyince gülüyorlar. Formül komik geliyor.

Eğitimde bu tekniklerin uygulanması gerekir. Bu bakış açısını kazandırmak lâzım çocuklara. Bir öğrencim var. Psikoloğa götürmüşler IQ testinde geri zekâlı olduğu tespit edilmiş. Halbuki IQ testi, zekânın tümü için yapılan bir test değil, sadece sayısal ve sözel zekâyı ölçüyor ve her insanda 20'ye yakın zekâ türü var. IQ testi sonucu geri zekâlı olduğu söylenen çocukla çalışmaya başladık. Ona 10 tane kelime verip "Say" dedim. "Hocam, biliyorsunuz bunu sayamam." dedi. Perişan olmuş çocuk, ailesi de kendisi de geri zekâlı olduğuna ikna edilmiş. İki buçuk ay özel bir çalışma yaptık. Şimdi bana diyor ki "Hocam dünya hafıza şampiyonasına nasıl başvurabilirim?" Özgüven kazandı; çünkü yapabildiğini gördü.

Bilinçaltıyla öğrenme teknikleri herkese uygulanabilir mi?


Herkese uygulanabilir. Özel bir şart gerekmiyor. Bilinçaltı sadece psikologların tapusunda olan bir konu değildir. En muazzam organımız olan beynin nasıl kullanılacağını öğrenmemiz gerekir. Eğitimciler özellikle bilinçaltını bilmediği için birçok çocuğu harcıyor. Öğretmenler olarak verdiğimiz mesajlar çocuğun beynine ne olarak gidiyor, nasıl sonuçlar doğuruyor, öğrenmemiz lâzım. Anne babaların da bilinçaltı konusunda etraflıca bilgi almaları gerekir. Çünkü her insan deha beyniyle doğar.

Bilinçaltımızın kapasitesi ne kadardır?


Beyni tanıdıkça bilimadamları şu tespiti yapıyor: "Gerçekten muazzam sınırsız bir yapı." Oysa veliler çocuklarının bilinçaltını "yapamazsın, edemezsin, ahmak" gibi sözlerle dolduruyor. Ve bunlar sürekli kayıt ediliyor. Bu şekilde çocuğun beyni şartlandırılıyor. Sonra da öğretmenler çocuğun hayatını karartıyor. Hepsi için demiyorum; çünkü bu teknikleri bilmediği halde öğrencilerini çok iyi yetiştiren öğretmenler var.

Bilinçaltı öğrenme teknikleriyle hangi yaşlardaki öğrencilerden daha fazla verim alıyorsunuz?


En çok ortaokul düzeyindeki öğrencilerle çalıştım. ÖSS düzeyinde de verim aldım. Ortaokul çok önemli bir çağ; tam karakterin oluştuğu, bilinçaltının oturduğu bir dönem. 11-12 yaşına kadar çocuklar çok iyi eğitilmelidir.

Her ders için aynı teknikle mi yoksa ayrı ayrı tekniklerle mi eğitim veriyorsunuz?


Aslında ben ilk başladığımda fotografik hafızayı kullanıyordum. Ondan sonra çoklu zekâ uygulamalarını keşfettim. Sonra konsantrasyon, hızlı okuma ve NLP tekniklerini öğrendim. Ve bunların hepsini birleştirerek "bütünleşik zihin gelişimi" adında bir öğrenme modeli uygulamaya başladım.

Bütünleşik zihin gelişimi modelini biraz daha anlatır mısınız?


Bu sistemle insanlara zihninin nasıl çalıştığını öğretiyoruz. Yani ben çocuğa "Tarih dersini böyle çalışmalısın" demem, "Senin zihnin böyle çalışıyor, aklında böyle tutabilirsin." derim. Çocuk zaten zihnini keşfedince nasıl çalışacağını kendisi buluyor. Başarılı çocuklar bunları kullanıyor zaten. Başarısız olan öğrenciler ise "İllâ böyle çalışacaksın." diye bizim koşullandırdıklarımız. Şu ana kadar 270'in üzerinde öğrenciyle çalıştım. 270 tane ayrı ayrı beyin çalışma sistemi buldum. Biz insanlara nasıl yapacağını öğretiyoruz. Bu yanlış. Önemli olan beynin nasıl çalıştığını anlatmak.

Geçenlerde bir hadise yaşadım. Velinin bir tanesi dedi ki "Hocam bu çocuk ders çalışırken ayakta geziyor. Ben de oturtuyorum". Çocukla konuştum. Yaptığım testlerde de çocuğun "kinestetik" yani dokunsal bir yapısı olduğu ortaya çıktı. Bedeniyle anlayan bu çocuğu oturtuğun an dersi anlayamaz. İşte veliler bunları bilmedikleri için çocuğu koşullandırıyor. On kere çocuğun kafasına vursanız bir daha kalkıp dolaşamaz ama dersini de anlayamaz. Sonra da "geri zekâlıyım" diye kendini etiketler, inanç oluşturur. Çocukları bir şeylere zorlamadan önce iyi analiz yapmak gerekir.

Küçük yaşlarda bilinçaltıyla öğrenme eğitimi almış bir öğrencinin ileriki yıllarında aldığı bu eğitim etkisini korur mu?


Küçük yaşlarda verdiğimiz böyle bir eğitim, çocuğun ileriki yaşlarında da avantaj sağlar. Çocuk, zihnini tanıdığı için öz güveni gelişir; karakteri oturur. Biz çocukların zihinlerinin nasıl çalıştığını önemsemiyoruz. Başarısız olduklarında ise onları suçluyoruz.

Verimli bir bilinçaltıyla öğrenme eğitimi kaç seansta tamamlanıyor?


Bilinçaltı teknikleri dediğimiz öğrenme modelinde sihirli değnekle dokunup bir şeyleri değiştirmiyoruz. Çocuk nasıl öğreniyorsa öyle öğretiyoruz. Beynin grafiğini çıkarıyoruz. Çalışmalarımız genellikle bir ay sürüyor. Bilinçaltı tekniklerini kullanarak konsantrasyon, öğrenme, motivasyon, hedeflere kilitlenme eğitimlerini veriyoruz. Konsantrasyon çok önemli. Öyle öğrencilerle karşılaşıyorum ki "Beş dakika dersin başında duramıyorum." diyor ama "Yüzüklerin Efendisi" filmini üç saat gözünü kırpmadan izliyor. Konsantrasyon bozukluğu olan çocuk üç saat nasıl otuyor? Sorun konsantre bozukluğu değil dersi nasıl çalışacağını bilmiyor. Biz derse konsantre olmasını sağlıyoruz.

BAŞARI İÇİN BİLİNÇALTINI PROGRAMLAMA İPUÇLARI

1- Bilinçaltınızda her sorunun cevabı vardır. Uykuya dalmadan önce bilinçaltına "Sabah altıda kalkacağım." emrini verirseniz sizi tam saatinde uyandıracaktır.
2- Her gece yatarken kendi kendinize söylediğiniz olumlu ifadeler sağlığınızın kusursuz olması yönünde olsun; bilinçaltınız buyruğunuzu yerine getirecektir.
3- Bir kitap ya da harika bir tiyatro eseri yazmak, fevkalâde bir konuşma yapmak istiyorsanız, bu fikri sevgiyle hissederek bilinçaltınıza iletin; o da size istediğiniz karşılığı verecektir.
4- Asla "bunu yapamam" ya da "şunun olması imkânsız" gibi sözler söylemeyin. Bilinçaltınız bunu yalın anlamlarıyla alacak ve bu düşüncelerden dolayı yapmak istediğiniz şey için yeteneğiniz olmadığını kabul edecektir.
5- Size zarar verecek ya da canınızı yakacak şeyler düşünmeyin. Çünkü neye inanırsanız onunla karşılaşacaksınız.
6- En doğru şekilde düşünüp hissetmeye başlarsanız huzurlu bir zihne sahip olmanız kaçınılmaz olur. Bilinçaltınız, zihninizden geçirip doğru olduğunu iddia ettiğiniz her şeyi kabul edecek ve size bunu yaşatacaktır.
7- Bilinciniz kapıdaki bekçidir. En önemli işlevi bilinçaltını, yanlış izlenimlerden korumaktır. İyi şeylerin olabileceğini ve şu anda olmakta olduğunu düşünmeyi her zaman tercih edin.
- Alıntıdır -
Son düzenleyen perlina; 27 Ocak 2017 19:08
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Eylül 2009       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SUBLİMİNAL (BİLİNÇALTI) PROGRAMLAMA
Subliminal mesaj, kelime anlamıyla başka bir objenin içinde gömülü bir işaret yada mesaj olarak adlandırılabilir.yani anlayacağınız gibi insanın ilk algılama durumunda gizli kalarak bilincin değil de bilinçaltının algılaması üzerine tasarlanmıştır. İlk olarak çıkışı reklam sektörü sayesinde ortaya çıkmıştır.

1950 ‘li yıllarda Amerika’da James vicary adlı reklamcı sinema salonlarında bu Subliminal mesaj yöntemini denemiş ve patlamış mısır ve kola satışlarında %20 ‘lik bir artış sağladığı görmüştür. Yaptığı deney, film izlerken saliselik zaman dilimleri içerisinde akan görüntülerde “patlamış mısır ye ve kola iç” gibi mesajları izlettirmekten ibarettir. Kişiler bu görüntüleri hatırlamazlar ama bilinç altına yapılan bu direktif ile film aralarında denilen mesajı yerine getirirler. Bu reklam türü artık yasaklamıştır ama insan zekası bu mesaj yöntemini yararlı bir yönde kullanmayı da akıl etmiştir. Madem bilinçaltına bu veya benzer yöntemlerle bilinçli bir algı yüklemesi yapılabilmektedir. O zaman kişinin ihtiyacı olduğu yönde bilinçli bir algı yüklemesiyle belki de en zayıf hissettiği noktalarda yardımcı olunabilecektir.Stres yönetimi, sigarayı bırakma, kendine güven eksikliği gibi daha onlarca farklı konularda artık bu subliminal mucizeden yararlanılmaktadır. Siz rahatlatıcı müzik parçalarını dinlerken bilinçaltınızsa kendisine verilen mesajları hiç aksatmadan kayda alıyor ve uygulamaya başlıyor. Unutmayın bilinçaltı hiçbir mesajı veya emri savsaklamaz veya unutmaz. İhtiyacı olduğunda tereddütsüz uygular. İşte bu da bilinç altı eğitiminin en temel noktasıdır.

Sınav stresinden dertli misiniz ya da engel olmaya çalıştığınız zararlı alışkanlıklarımız mı var Ya da başka bir ihtiyacınız mı var? ihtiyacınız olan konuda bu iş ile ilgili sitemizden hazır mesaj cd’leri alıp dinleyebilirsiniz ve bilinçaltınızı güçlendirebilirsiniz. Çok kolay ve çok yararlı. Birçok sorununuzun ne kadar kolayca ve bilinciniz dışında hallolduğuna hayret edeceksiniz.

Bu yöntem bir kişisel gelişim aracı ve tedavi desteği olarak yurtdışında yaygın olarak kullanılmaktadır.

SUBLİMİNAL (BİLİNÇALTI) GERÇEĞİ

Bilinçaltınımızın ne kadar kirletilmiş oldugunun ve bununda gunluk hayatımızı ilişkilerimizi, aşk hayatımızı, saglıgımızı , parasal durumumuzu ne kadar etkilediginin farkındamıyız acaba?
Sürekli izlenen diziler, haber programları, koşuşturma ve stresten gelen tükenmişlik, gunluk yaşamda farkında olmadan diger insanlardan aldıgımız telkinler? Ya geçmiş? Ailemiz, öğretmenlerimiz, ilk aşkımız, ergenlik? İşte bilinçaltımızdaki olumsuz izlerden biraz da olsa özgürleşebilmek için bu subliminal MP3 leri hazırlıyoruz.
Ve bilimadamları bu konuları hergün araştırıp yeni sonuçlarla karşımıza çıkıyorlar. Çıkan sonuçlar beynin ne kadar etkilenebildiğini destekler yönde.
Özellikle subliminal verilen bu telkinler ve öğrenilecek konuların beynin içinde kalıcı yer bulabilmesi için uygulamalar anında dikkatin başka birşeylere çok yoğun verilmediği anlar olması gerekiyor. Uyku öncesi, uyanmaya yakın anlar, istirahat zamanları gibi…
BBC NEWS de bu konuda çıkan haber şöyle:
Subliminal imajlar beyin üzerinde etkili.
İngiliz bilim adamlarının bu araştırma sonuçları BBC News’a haber oldu.
İngiliz araştırmacılar, bir insan izlediğinin farkında olmasa bile, subliminal imajları beynin kaydettiğini bildirdi.

Araştırmayı London University College’dan bir ekip yaptı. Beyin faaliyetleri MRI yöntemiyle tarandı. Beynin dikkat açısından boş kapasitesi olduğunda Subliminal imajları kaydettiği belirlendi.
London University College Kognitif Nörobilim Enstitüsü’nden Dr. Bahador Bahrami, beynin dikkat açısından boş kapasitesi olduğunda, bu kaynağı bilinçaltı aktiviteye ayırdığını söyledi.
Çalışma 7 kişi üzerinde yapıldı. Bu kişilere farkında olmadıkları bir şekilde Subliminal imajlar gösterilirken iki faaliyet yapmaları istendi.

Bunlardan ilkinde, harfler arasından L harfini bulmaları istendi. Diğer faaliyette, daha çok dikkat gerektirecek şekilde Beyaz N ya da Mavi Z harflerini bulmaları istendi.
Bu çalışma esnasında MRI teknolojisiyle beyin faaliyetleri gözlendi. Sonuç olarak, az dikkat gerektiren faaliyet esnasında beynin, gönderilen subliminal imajı da, kişi bunu gördüğünün farkında olmasa bile kaydettiği ortaya çıktı.
Bu faaliyet beynin Birincil Görme Korteksi adı verilen bölümünde gözlendi.
Bu araştırma sonucu gösteriyor ki, beyin, kişi izlediğinin ya da dinlediğinin farkında olmasa da subliminal imajları kaydediyor. Ancak bu çalışmaların daha başarılı olabilmesi için kişinin çok dikkat gerektiren bir iş yapmaması gerekiyor. Beyin böylece kullanılabilecek kapasitesini bilinçaltı aktiviteye ayırıyor.
Bu sebeple subliminal ürünlerimizi gunde bir kac kere dinlemenizi ancak ozellikle gece uyumadan once sabaha kadar tekrar edecek şekilde makul bir ses seviyesinde acmanızı tavsiye ediyoruz.
Son düzenleyen perlina; 27 Ocak 2017 19:10
Avatarı yok
Leovani
Yasaklı
27 Ocak 2017       Mesaj #7
Avatarı yok
Yasaklı
şimdi bunu okurken neler aklında yok o hepsi bilinçaltı

Benzer Konular

16 Nisan 2012 / Ziyaretçi aliveli Soru-Cevap
10 Mart 2009 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Temmuz 2014 / Şeb-i Yelda Psikoloji ve Psikiyatri