Arama

Dissosiyatif Bozukluklar

Güncelleme: 20 Eylül 2010 Gösterim: 4.849 Cevap: 2
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
26 Aralık 2007       Mesaj #1
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR

Dissosiyatif Trans Bozukluğu: Belirli durumlara veya kültürlere özgü olarak bir kez ya da epizodik bilinç değişikliklerinin görüldüğü hastaları; DSM IV BTA dissosiyatif bozukluğuna örnek olarak verir.
Sponsorlu Bağlantılar

Trans hallerinde bilinç değişir ve hastaların çevresel uyarılara yanıtları azalır. Trans halinin yaygın bir örneği, ruhani seansı yöneten medyumun durumudur.
Otomatik yazma ve fal bakma iyelik veya trans durumlarının daha seyrek şekilleridir. Otomatik yazmada, dissosasyon sadece mesajı yazan kol ve eli etkiler ve genellikle yazan zihinsel içeriğini farkında olmadan açığa vurur. Fal bakma, görsel varsanıların belirgin olduğu bir trans haline neden olur.

Trans halleriyle ilgili olarak karayolu hipnozunu ve pilotların yaşadığı benzer mental durumları içerir.
Çoğu kültürlerde dinler, konsantrasyon uygulamasının varsanılan paraliziler ve diğer duygusal bozukluklar gibi birçok dissosiyatif olaylara neden olabileceğini onaylar. Hipnoz ara sıra kendini kısıtlamaya ve bazen de uzun trans durumuna neden olur.

Ganser Sendromu: Ganser sendromu ciddi psikiyatrik semptomların istemli oluşturulmasıdır ve bazen yaklaşık cevaplar verilmesi veya geçmişi konuşma ile tanınır (örneğin, 4x5 sorulduğunda hasta 21 olarak yanıt verir.) Bu sendrom şizofreni, depresif bozukluklar, toksik durumlar, parezi, alkol kullanım bozuklukları ve yapay bozukluk gibi, diğer bir ruhsal bozukluğu olan kişilerde ortaya çıkabilir.

Bu sendrom genellikle amnezi, füg, algı bozuklukları ve konversiyon semptomları gibi dissosiyatif olaylarla ilişkilidir.

Ganser sendromu kesin olarak erkeklerde ve tutuklularda en yaygındır. Başlıca yatkın kılan etken ciddi bir kişilik bozukluğunun varlığıdır.

Bu sendrom tüm semptom yapısıyla veya hastalar gözlendiklerine inandıklarında semptomların genellikle kötüleşmesiyle tanınabilir. Sendromun iyileşmesi birdenbiredir. Hastalar olaylara amnezik olduklarını bildirirler.

Dissosiye Durumlar: Uzun süre ve yoğun zorlayıcı ikna periyotlarına maruz kalan kişilerde belli derecelerde dissosiyasyon görülebilir (beyin yıkama, düşünce değiştirme ve teröristlerce veya mezhepler tarafından esir tutulurken düşünceler aşılama gibi).


YesilBoncuk - avatarı
YesilBoncuk
Ziyaretçi
4 Mayıs 2010       Mesaj #2
YesilBoncuk - avatarı
Ziyaretçi
Dissosiyatif Bozukluklar

Sponsorlu Bağlantılar
Genel tanımlama
Bu gruptaki hastalıkların psikopatolojisindeki teme düzenek dissosiyasyondur. Dissosiyasyon; kimlik, bellek, algı ve çevre ile ilgili duyumlar gibi normalde bir bütün halinde çalışan işlevlerin bütünlüğünün bozulmasıdır. Diğer bir niteliği de, davranışların bireyin normal davranış biçiminden ayrılarak bağımsız bir şekilde tek başına işlev görmesidir.
Dissosiyasyon çoğunlukla travmaya karşı bir savunma düzeneği olarak ortaya çıkar. Travma karşında oluşan dissosiyasyon iki işlevi yerine getirir: travmadan kaçmayı sağlarken, aynı zamanda, yaşamın geri kalan bölümünde travmanın yer etmesindeki zorunlu işleyişi de geciktirir.

Beş alt tipi vardır:
- Dissosiyatif amnezi
- Dissosiyatif kimlik bozukluğu
- Dissosiyatif füg
- Depresonalizasyon bozukluğu
- Başka türlü adlandırılamayan dissosiyatif bozukluk

DİSSOSİYATİF AMNEZİ
Anahtar belirti; genelde travmatik olan ya da yoğun strese neden olan önemli kişisel bilgilerin, sıradan bir unutkanlıkla veya organik bir durumla açıklanamayacak bir biçimde hatırlanmamasıdır. Bu belirti dışında hastalar tamamıyla sağlıklı görünürler ve uygun işlevsellik gösterirler.
En sık rastlanan dissosiyatif bozukluktur. Kadınlarda daha sık görülür. Genelde stresli ve travmatik olaylara eşlik eder.
Dört alt tipi vardır:
- Sınırlı amnezi: En sık rastlanan tiptir. Birkaç saat-birkaç gün gibi kısa süreli olaylarla sınırlı bir bellek kaybı vardır.
- Yaygın amnezi: Tüm yaşam olayları ile ilgili bellek kaybı vardır.
- Seçici amnezi: Sadece bazı olayların, veya bazı kişilerin hatırlanmadığı bir durum söz konusudur.
- Sürekli amnezi: Olaylar yaşanmasının hemen ardından unutulur (anterograd amnezi). Bu nedenle yeni anılar oluşturulamaz. Bir başlangıcı vardır. Başlangıcından bulunan ana dek her şey unutulmuştur.

Hastanın üstesinden gelemediği (cinsel veya agresif) bir dürtünün hayal edilmesi veya gerçek bir şekilde dışa vurulması hızlandırıcı bir etken olabilir. Hastalar genellikle belleklerini kaybettiklerinin farkındadırlar. Bazı hastalar bellek yitimi konusunda endişelidirler, bazıları aldırmaz ve ilgisiz görünürler.
Kullanılan savunma mekanizmaları bastırma ve yadsımadır. Bastırma ile benlik tarafından kabul edilemeyen veya benliği aşırı derecede rahatsız eden dürtüler bilinç tarafından bloke edilir. Yadsıma ile dış gerçekliğin bazı yönleri bilinç tarafından görmezden gelinir.
Ayırıcı tanıda organik etiyoloji (örneğin; kafa travması, geçici tam amnezi) sonrasında amnezi, demans ve yapay bozukluk akla gelmelidir.
Belirtiler genelde birden bire sonlanır ve az sayıda yinelemelerle birlikte iyileşme tamdır. İkincil kazançlar varsa durum daha uzun sürebilir.
Tedavide iv verilen tiyopental ve amobarbitulat gibi kısa etkili barbitulat ve benzodiazepinler hastaların unuttukları anıları anımsamalarında yardımcı olabilir. Hipnoz kullanılabilir. Yitirilmiş anılar bir kez geri gelince, psikoterapi hastaların bilinçli durumlarıyla hatıralarını birleştirmede yardımcı olabilir.

DİSSOSİYATİF FÜG
Başlıca belirti, kişinin geçmişini ve önemli kimlik bilgilerini (örneğin; ad, aile) unutup, evinden ya da alışageldiği ortamdan ayrılmasıdır. Kısmen ya da tamamen yeni bir kimliğe bürünür.
Oldukça nadir görülen bir durumdur. En sık savaş sırasında, doğal afetlerden sonra veya yoğun bir iç çatışmadan sonra (örneğin; evlilik dışı bir ilişki) orataya çıkar. Alkol veya madde kullanımı, epilepsi, travma öyküsü, depresyon, bazı kişilik bozuklukları (sınırda, histrionik, şizoid) yatkınlaştırıcı etkenlerdir.
Klinik olarak amnestik durumlarının farkında değildirler. Önceki kimliklerine döndüklerinde, füg başlangıcındaki zamanı hatırlayabilirler, fakat füg sırasında yaptıklarını hatırlamazlar. Çoğunluk saatler veya günler sürer. Nadir olgularda aylar boyu sürebilir, tam bir yeni kimlik geliştirmiş ve karmaşık ilişkilere girmiş olabilirler.
Organik ruhsal bozukluklar, dissosiyatif amnezi, yapay bozukluk ve temporal lob epilepsiden ayırıcı tanısı yapılmalıdır.
İyileşme genelde kendiliğinden, hızlı ve tamdır. Yinelemeler nadirdir.

DİSSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU (ÇOĞUL KİŞİLİK)
İki veya daha fazla birbirinden ayrı kimlik ve kişiliğin (alter kimlikler) aynı kişide bulunması ve bu farklı kişiliklerin birbirinden farklı davranış, ilişki kurma biçimi ve tutumlar içine girmesi ile karakterizedir. Bu kimliklerden ya da kişilik durumlarından en az ikisi kişinin davranışlarını zaman zaman denetim altında tutar. Kişilik sayısı genelde 5-10 arasındadır. Bir kişilikten diğerine geçiş ani ve dramatiktir. Hasta genelde diğer kişiliğe ve onun baskınlığı sırasında yaşadığı olaylara amnestiktir.
%90-100’ü kadındır. Geç ergenlik ve genç erişkin dönemlerde başlar. Psikiyatrik eş tanılar sıktır. 2/3’ü intihar girişiminde bulunur. Travmatik çocukluk çağı öyküsü (fiziksel ve/veya cinsel istismar) sıklıkla bulunur. Bu bozukluğu geliştirmeye eğilim hem psikolojik hem de biyolojik olarak bulunabilir. Bu kişilerde EEG anormalliklerine ve hipnoz edilmeye yatkınlığa sık rastlanır.
Ayırıcı tanıda sınır kişilik bozukluğu, hızlı döngülü bipolar bozukluk, şizofreni ve kompleks parsiyel nöbetler akla gelmelidir. Prognoz açısından dissosiyatif bozuklukların en kötüsüdür, çoğunlukla kronik seyreder ve iyileşme tam değildir.
Tedavi amaçlı psikoterapide öncelikle farklı kimlikleri ayrı ayrı tanımaya çalışmak, ego güçlerini değerlendirmek, travmanın üzerinde durmak ve en son aşamada kimliklerin birleştirilmesini sağlamak gerekir. Bazı olgular hipnozdan faydalanabilir. Eşlik eden belirtilere uygun ilaç seçilmelidir. Genel olarak hastaneye yatırılmaları gerekmez. Ancak intihar düşünceleri ve eylemleri, kendini yaralama, anksiyete, depresyon ve saldırganlık olasılığı varsa yatırılmaları gerekir.

DEPERSONALİZASYON BOZUKLUĞU
Kişinin kendi gerçeklik duygusundan ya da bedeninden ayrıldığı hissinin olduğu, ya da sanki bunları dışardan bir gözlemci gibi izlediği hissinin yaşadığı, sürekli veya yineleyen yaşantıların olduğu bir bozukluktur. Bu yaşantısı sırasında kişinin gerçeği değerlendirmesi bozulmaz.
Genel toplumun yaklaşık %70’inde depersonalizasyon izole bir fenomen olarak görülebilir. Bu tanıyı koymak için belirtilerin yinelemesi ve klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsal, mesleki işlevsellikte azalmaya neden olması gerekir. Anksiyete bozuklukları (örneğin; panik atak sırasında), depresyon ve şizofrenide depersonalizasyon bir belirti olarak bulunabilir.
Ayırıcı tanıda epilepsi ve beyin tümörü mutlaka dışlanmalıdır. Çoğunda belirti yoğunluğu herhangi bir önemli dalgalanma olmaksızın, sabit bir seyir izler. Tedavi ile ilgili bilgiler yetersizdir. Destekleyici ve iç görü yönelimli psikoterapi önerilir. Eşlik eden belirtilere yönelik ilaç verilebilir.

_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
20 Eylül 2010       Mesaj #3
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu

Genellikle çoğul kişilik bozukluğu adıyla da bilinen dissosiyatif kimlik bozukluğu DSM-IV’ teki adıdır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu kronik dissosiyatif bozukluktur ve hemen hemen değişmez bir şekilde travmatik bir olaya, genellikle çocukluk dönemi fiziksel veya cinsel kötüye kullanımına bağlıdır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan kişiler iki veya daha fazla farklı kişiliğe sahiptir ve her birinin tutum ve davranışları dominant kişilik tarafından belirlenir.


İyi kontrollü araştırmalar, genel psikiyatrik hastane girişlerinin %0,5-2’sinin dissosiyatif kimlik bozukluğu tanı ölçütlerini karşıladığını ve hatta tüm psikiyatrik hastaların %5’ inden çoğunun dissosiyatif kimlik bozukluğu olduğunu bildirmişlerdir. Rapor edilen örneklerin %90-100’de dissosiyatif kimlik bozukluğu tanısı konan hastaların çoğunluğu kadındır.

Hastalar genellikle tanıdan 5-10 yıl öncesine kadar semptomlara sahip olmasına rağmen, ortalama tanı yaşı 30 olmakla birlikte, bozukluk geç ergenlik ve genç erişkin yaşamda en sıktır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu semptomları sınır kişilik bozukluğunda görülene benzerdir ve iki bozukluk arasında ayrım zor olabilir.

Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan hastalarda özkıyım girişimleri yaygındır ve bazı araştırmalar dissosiyatif kimlik bozukluğu olan tüm hastaların 2/3 kadarının hastalıklarının seyri sırasında özkıyıma giriştiklerini bildirmişlerdir.

Dissosiyatif kimlik bozukluğunun nedeni, hastaların öykülerinde hemen hemen sabit olarak (%100’ e yaklaşan oranda), özellikle çocukluk döneminde, travmatik bir olay olmasına karşın bilinmiyor. Travmatik olay genellikle çocukluk dönemi fiziksel veya cinsel kötüye kullanım genellikle insestdir.

Dissosiyatif kimlik bozukluğu tanısı en az iki farklı kişilik durumunun olmasını gerektirir.

Dissosiyatif kimlik bozukluğundaki ortalama kişilik sayısı 5–10 arasındadır. Sıklıkla, tanıda sadece 2 veya 3 kişilik bulunur; diğerleri tedavi sırasında tanınır.

Bir kişilikten diğerine geçiş genellikle ani ve dramatiktir. Hasta genellikle, her bir kişiliği süresince diğer kişiliğin baskınlığı sırasında yer alan olaylara ve diğer kişiliklerin varlığına amneziktir.

Genellikle sunulan kişilik tedavi için bulunan ve hastanın yasal adını taşıyan kişiliktir.

Kişilikler her iki cinsten, çeşitli ırk ve yaşlardan ve hastanın ailesinden farklı soydan ailelerden olabilir. En sık ikincil kişilik çocuksudur.

Dissosiyatif kimlik bozukluğu, 3 yaş gibi küçük çocuklarda gelişebilir. Bozuklukta kadın üstünlüğü olmasına karşın etkilenen çocuklarda, kızlara göre erkek çocuklarda daha çoktur. Ergenlerde dişi üstünlüğü oluşur. Etkilenen dişi ergenlerde iki semptom örüntüsü gözlenmektedir. Bir semptom örüntüsü gelişigüzel kaotik bir yaşam, drog kullanımı, somatik semptomlar ve özkıyım şeklindedir. İkinci örüntü çekingen ve çocuksu davranışlarla belirlenir.

Dissosiyatif kimlik bozukluğunun daha erken başlaması prognozunu kötüleştirir. Bu bozukluk, dissosiyatif bozuklukların en ciddisi ve kroniğidir ve genellikle iyileşme tam değildir. Ayrıca bireysel olarak kişiliklerin kendi ayrı mental bozuklukları olabilir; duygudurum bozuklukları, kişilik bozuklukları ve diğer dissosiyatif bozukluklar en sıktır.

Dissosiyatif kimlik bozukluğuna en etkili yaklaşımlar genellikle hipnoterapi veya ilaç destekli görüşme teknikleri eşliğinde içgörü yönelimli psikoterapidir.

Hastalarda antipsikotik ilaçların kullanımı hemen hemen endike değildir.

Kaynak

Benzer Konular

9 Mayıs 2011 / pesimist Psikoloji ve Psikiyatri
27 Ağustos 2009 / ThinkerBeLL Tıp Bilimleri
16 Temmuz 2013 / _EKSELANS_ Psikoloji ve Psikiyatri
9 Aralık 2012 / _EKSELANS_ Tıp Bilimleri
17 Şubat 2016 / Ziyaretçi Taslak Konular