Arama

Metal Müzik Nedir?

Güncelleme: 21 Temmuz 2009 Gösterim: 51.795 Cevap: 13
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Metal müzik

Metal, rock müziğin daha sert ve agresif olan türüdür.
Sponsorlu Bağlantılar
Distorsiyon (Distortion) gitarlar brutal, çığlık vokaller (scream), hızlı ritimler içerir.
Bilinen en ünlü metal grupları içerisinde Black Sabbath, Iron Maiden, Helloween, Judas Priest, Manowar ve Slayer örnek gösterilebilir.
30px MusicalnotesHeavy Metal ne zaman başladı? Buna yanıt vermek oldukça zor. Bu konuda isim yapmış Rock yazarlarının çoğu ilk Heavy Metal eserleri olarak Kinks grubunun "You Really Got Me" ve Who'nun "My Generation" şarkılarını gösterirler. 1964'e denk düşen bu parçaları Modern Heavy Metal parçaları ile karşılaştırdığımızda, nesine Metal dendiğini pek anlamasak da uzmanlar öyle diyorlarsa bir bildikleri vardır. Müzik yaşantısını hala sürdüren Alice Cooper (Gerçek adıyla Vincent Fournier), lise yıllarında kurduğu grubu The Spiders ile ilk gerçek Heavy Metal'ci ünvanını tartışmasız bir şekilde alır. Gerçi Cooper'ın da günümüzdeki anlamıyla Metal yapmaya başlaması 1971 tarihli klasiği "Love It To Death" ile olur.
1966 ile birlikte sözsel ve enstrümantel sertliğini yavaş yavaş artıran Rock, kökleri olan Rock n'Roll ve Blues'dan biraz daha uç noktalara kaymış ve "Hard Rock" tabiri ilk defa kullanılmaya başlanmıştır. 1965-1970 yılları arasında müziklerine Hard Rock denilebilecek gruplar da doğmaya başlamıştır. Golden Earring, Cream, Jimi Hendrix Experience, Led Zeppelin, Vanilla Fudge, Iron Butterfly, Steppenwolf, Blue Cheer, MC5, Deep Purple, Grand Funk Railroad, Free, Uriah Heep, Mountain, Humble Pie, Bloodrock, Black Widow, Cactus ve Black Sabbath bu türün öncüleri arasındadır. Heavy Metal terimi ise ilk kez Steppenwolf'un ünlü parçası "Born To Be Wild"da, motosiklet gürültüsünü tanımlayan "heavy metal thunder" tamlamasında kullanılmıştır.
Cream ve Jimi Hendrix Experience, Heavy Metal'e ticari anlamda hayat veren ilk gruplardır. "Sunshine Of Your Love" ve "White Room"daki sert Eric Clapton gitarları ile Cream, yıllar sonra kurulacak Metal gruplarını derinden etkilemiştir. Bir diğer efsanevi grup ise Heavy Metal'in en büyük efsanesi Jimi Hendrix'in taşkın gitarını temel alan Jimi Hendrix Experience'dır. "İnsanlar salamura gibi üstüste yığılmışlardı. Onları harekete geçirmek için gürültülü müzik yapmaya karar verdim" diyen Hendrix bir bakıma Heavy Metal'in de temel mesajını vermektedir. Iron Butterfly da 19 dakikalık unutulmaz klasiği "Inna Gadda da Vida" ile daha sonraları bu tarz müziğin önemli unsurları olacak uçup giden davul ve gitar sololarına ilk örnekleri vermiştir.
ABD'de Bad Company ve UFO gibi gruplar patlama öncesi Heavy Metal'in temelini oluştururlarken, asıl patlamayı gerçekleştirecek gruplar İngiltere'de kurulma aşamasındadır. Deep Purple klasik müziğe de yakın tarzda ilk albümlerini yayınlarken, daha depresif söylemiyle Led Zeppelin Hard Rock ile Heavy Metal arasındaki ince çizgide durmaktadır. Ama bir grup vardır ki patlamanın tek başına ateşleyicisi olacaktır: Black Sabbath. 70'lerin başında Hard Rock / Heavy Metal tarzı müziğin kralları sayabileceğimiz bu üç İngiliz grubuna kısaca değinmekte fayda var.
Deep Purple, Rock dünyasında o ana kadar görülmemiş kompozisyonlar ve cesaret isteyen enstrümantel teknikler getirmiştir. Bunda iyi bir klasik müzik dinleyicisi olan Jon Lord ile gerçek bir gitar ustası olan Ritchie Blackmore'un payı büyüktür; tabii bir de muhteşem sesiyle Ian Gillan'ın. Progressive Rock örnekleri sayabileceğimiz ilk üç albümünün ardından bir de Londra Senfoni ile klasik müzik konseri veren ve bunu albüme döken grup, biraz da Blackmore ve gruba yeni giren Gillan'ın baskıları ile daha sert müziğe döner ve muhteşem "In Rock" 1970'de yayınlanır. Bunu izleyen "Fireball" ve "Machine Head" gruba Hard Rock krallığını getirecektir. "In Rock"tan muhteşem "Child In Time" ve "Machine Head"den unutulmaz "Smoke On The Water" gruba tartışılmaz bir konum kazandırmıştır. "Fireball", "Highway Star" ve daha sonraki eserlerinden "Burn" gibi enerjik parçaların yanında "Lazy", "Mistreated" gibi depresif parçalar ile adlarını Rock tarihine yazdırmışlardır.
Led Zeppelin'in müziği Purple'ınki ile karşılaştırıldığında biraz daha serttir. Onda klasik müzik havası veren tuşlu çalgılar ve teknik isteyen ama sonu belli bir tarzdaki gitar soloları yoktur. Zeppelin'in gitar soloları daha uçuktur ve beklenmedik yönlere gider. Davul daha vurucudur, asla arka planda kalmaz. Sözler daha sert ve daha tabu konularla ilgilidir. Önceleri, Eric Clapton ve Jeff Beck gibi efsanevi gitaristler çıkaran Yardbirds'de çalan Jimmy Page ve solist Robert Plant'in önderliğinde oluşturdukları tarz ile Heavy Metal'e satanik damgası vurulmasına yol açacak ilk gruptur Led Zeppelin. Sonrasında grubun başarı için ruhlarını şeytana sattığı, bir çok şarkı sözlerinde gizli gizli şeytanı ve satanizmi öven sözler olduğu söylenecektir. Biraz da bunun ve isimsiz ilk dört albümün yarattığı gizemle grup hatırı sayılır bir kitleyi kendine bağlamıştır.
Reggae'den folka bir çok değişik müzik tarzını Heavy Rock potasında erittikleri müzikleriyle adlarının yanına "Tüm zamanların en çok bilinen Heavy Metal grubu" ünvanını da ekleyeceklerdir. Bunda hala bile ABD radyolarında en çok istek alan parça olan "Stairway To Heaven"ın da etkisi büyüktür. Bunun yanında "Whole Lotta Love", "Black Dog", "Dazed And Confused", "D'yer Mak'er" gibi klasiklerini de unutmamak gerekir. Daha geç dönem eserleri arasında da "Kashmir", "Achille's Last Stand" gibi uzun ve sağlam bestelerini saymak gerekir.
Grubun "rock till you drop" tarzı konserleri ise saatler süren ayinlere dönmektedir. Enerji ve adrenalin üst düzeydedir; bir de konser alanının üstünü kaplayan marihuana dumanı. Sonradan bir çok Metal konserinde görmeye alışacağımız uzun gitar ve davul soloları ilk defa Zeppelin tarafından gerçekleştirilmiştir. John Bonham'ın kendini kaptırdığı konserlerde bir saate varan davul soloları attığı anlatılır efsanelerde! Ve Black Sabbath. 30 yıl sonra dönüp bakıldığında ve günümüz şartlarına göre değerlendirildiğinde Deep Purple ve Led Zeppelin'e ancak Hard Rock grubu denilebilecekken, Black Sabbath tartışılmaz bir şekilde Heavy Metal'dir. Bu yüzden grubun Heavy Metal tarihindeki yeri eşsizdir. Yoğun, karanlık, uğursuzluk kokan müzikleri ve adeta çatırdayan gitarları ile yepyeni bir tarz getirirler Rock'a. Gitarist Tony Iommi ve grup arkadaşları Ozzy Osbourne, Geezer Butler ve Bill Ward, iki klasik albüm "Paranoid" ve "Master Of Reality" ile bunlarda yer alan klasikler "N.I.B.", "Paranoid" ve "Children of the Grave" ile Heavy Metal'e yön çizerler. Metallica ve Nirvana gibi yıllar sonra kurulacak gruplar müzikal yönelimlerini, üyelerinin gençliklerinde dinledikleri Black Sabbath klasiklerinden alacaklardır. Ciddi bir şekilde bakıldığında Black Sabbath öyle bir gruptur ki katıksız saf Heavy Metal'in, yetmişlerin sonunda patlayacak Punk/Metal tarzının, seksenlerin sonu doksanların başında Seattle'da patlayacak Grunge'ın, Kuzey Avrupa ülkelerinde çıkış bulacak satanik söylemli Black Metal'in temelinde durmaktadır.
Her ne kadar Satanizm'i Heavy Metal'e Led Zeppelin'in soktuğu kesin olsa da bunu en iyi kullanan grup Black Sabbath olur. Giyimlerinden sahne düzenlemelerine, şarkı sözlerinden albüm kapaklarına kadar her konuda buram buram şeytan kokmaktadır grup. Normal olarak grubun, sıradan ebeveynler üzerinde yarattığı infial büyüktür. Yıllar yılı sürecek Heavy Metal düşmanlığının temelleri de Sabbath'in özellikle de asi solistleri Ozzy'nin kişiliğinde toplanan tepkiler ile atılır.
Yetmişlerin ortalarında, yedi yeni grup sahneye çıkar ve farklı yönlere doğru giderek bir Heavy Metal yelpazesi oluşumuna katkıda bulunurlar. Judas Priest, bu tarz müzikte çift solo gitarist kullanan ilk grup olur. Aerosmith blues'a geri dönüş ile birlikte seks ve uyuşturucuyu da getirir. Thin Lizzy coşturucu ve eğlendirici bir tarzın öncüsüdür. "Bohemian Rhapsody" gibi bir şaheserin yaratıcısı Queen ise daha seçkinci ve adına uygun bir şekilde daha asildir. Kiss, Alice Cooper'ın makyajını ve sahnesini biraz daha ileriye götürerek Glam Rock'ın temellerini atar. Blue Oyster Cult ise 60'ların basit söz ve ritmlerini Heavy Metal'e katan gruptur. AC/DC'nin getirdiği ise Heavy Metal'in temel taşlarından olacak saldırganlıktır.
Bu yıllarda ortaya çıkmış olan bir çok grup, birer Heavy Metal devi olarak yerlerini sağlama alırken, Metal dışı olarak sınıflandırabileceğimiz bazı Rock grupları da bu tarzdan etkilenerek müziklerine Heavy unsurları da katmışlardır. Bunların en önde gelenleri olarak Physicodelic Rock tarzının öncüsü Pink Floyd'u, yine Progressive Rock grupları Genesis, Jethro Tull, Yes ve King Crimson'ı sayabiliriz. Hatta Jethro Tull, 80'lerde oldukça sert parçalar da yaparak Grammy ödülleri kapsamında 1989'da ilk kez verilen Heavy Metal Grubu ödülünü de kazanacaktır. Rush ve Marillion gibi daha geç dönem Progressive grupları da Heavy Metal öğelerini sıkça kullanmışlardır. Ne yazık ki yetmişlerin sonlarıyla birlikte Klasik Heavy Metal yıllarının da sonu gelmiştir. Aerosmith, Thin Lizzy ve Black Sabbath, üyelerinin uyuşturucu sorunlarına yenik düşmüştür. Kiss, işi ticarete dökerek ruhunu kaybetmiştir. Deep Purple eleman değişiklikleriyle kendi kendini bitirirken, baterist John Bonham'ın ölümü Led Zeppelin efsanesinin de sonu olmuştur. Judas Priest ve Queen, tarihlerinin en sönük eserlerini vermişlerdir. Metal ölüm döşeğindedir. Yine de çok az sayıda grup bayrağı taşımaya devam ederler. Okul çocuğu giyimli Angus Young'un değişik gitar tarzı ve Bon Scott'ın cehennemi çığlıkları AC/DC'yi Metal'in yeni lideri konumuna getirmiştir. Bununla birlikte ilk gitar kahramanlarından Ted Nugent'in adı sıkça duyulmaya başlanmıştır. Deep Purple'dan ayrılan Ritchie Blackmore da daha özgür ve sert takıldığı yeni grubu Rainbow'da tüm zamanların en iyi Metal solistlerinden Ronnie James Dio ile çalışma şansı yakaladığı iki albüm ile efsaneleşmiştir: "Rainbow Rising" ve "Long Live Rock n'Roll". Bu iki albüm aynı zamanda Heavy Metal dünyasının, konusunu mitolojiden alan eski efsaneler ile ilk tanışması olur. Dio, daha sonra kurduğu kendi grubunda bu epik tarza çok fazla yer verecek, seksenlerin sonuyla hayat bulacak olan Power Metal de, Dio'nun destanlardan, kutsal savaşlardan, şövalye ve kahramanlardan bahseden bu tarzını temel alacaktır.
“80'lere gelindiğinde bir çok rock müzik türü icra halindeyken bir Heavy Metal patlaması yaşanır. Bence Heavy Metal müziğini anlatan en iyi sözcük "kargaşa" dır. Bütün Heavy Metal gruplarının faaliyet alanları farklıdır. Bu müzik türünün içinde komünizm,faşizm, anarşizm, devrimcilik, sadizm gibi biribirinden çok kopuk anlamları bulmak mümkündür. Heavy Metal bu çok renkliliği sayesinde bir çok alt dallara ayrılmıştır. Fakat hepsinde ortak olan bir şey vardır; küfür. Kimi devlete kimi siyahlara kimi tabulara küfür eder ama muhakkak küfür eder.
Nu Metal
Linkin Park nasıl coştu değil mi? Peki durup dururken mi çıktı bu çocuklar? Olmayan bir şey mi icat ettiler, hayır! Yepyeni bir fikirleri mi vardı, yoo… Zaten varolan bir şeyi piyasaya daha uygun hale getirdiler, resmen numetal'i canavarlaştırdılar. Peki kötü mü ettiler, pek tabii ki hayır, Linkin'i de, numetal'i de seviyoruz, ancak artık numetal'i sadece Linkin Park'tan ibaret sanmanın zamanı geçti. Buyrun geçmişiyle, geleceğiyle numetal'i didiklediğimiz dosyamıza.
Numetal, kabaca heavy metal'in bir alt türü. Çok genel olarak konuşmaya devam edelim, hip hop aromalı vokaller, sample'lar, tercihen bir DJ'in elinden geçen rap alt yapısı, sert gitarlar ve bolca öfkeyi bir araya koyup müzik formuna sokarsanız elinizde kalan şey numetal oluyor. Elinizde kalıyor dedik ama yanılmayın, numetal yapıp elinizde kalması gibi bir şey söz konusu değil, kapanın elinde kalıyor plaklar.
Numetal nasıl popülerse, numetal hakkında atıp tutmak da o kadar popüler son yıllarda. Bu müziğin gelip geçici bir akım olduğu, yetenek gerektirmediği, iki kolay riff, iki scratch ve "I hate myself and I want to die" diyerek kotarılabildiğini sanmak genelgeçer iddia olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuya da geleceğiz. Ancak neymiş şu numetal, biraz onu kurcalayalım.
Kurcalayalım tabii ancak öyle dendiği gibi kolay değil bu. Numetal, tanım aralığı, eğer böyle bir tabir varsa elbette, en geniş müzik türlerinden biri olmalı. Zaten en baştan hibrit olmayı kabullendiğinden, sürüyle türün numetal içine girmesi ya da numetalin kendisinin birçok türün alt türüne dahil edilmesi yadırganmıyor. En başta hip hop ve heavy metal elbette. Ancak hardcore, punk, emo, emo-core, metal-core, industrial, rapcore, hepsi numetalin içinde yer alabiliyor. Belki de numetal onların içinde yer alabiliyor. Farkındaysanız buna deminden beri karar veremedik. Sırf biz olsak gocunurduk da kimse sınırları net çizemiyor, o yüzden dert etmiyoruz. O yüzden bazı müzikseverlerin 'mutlaka her şeyi kategorize edelim' saplantısına girmek yerine, 'kategorizasyona hiç girmeyelim en iyisi' diyoruz. Zaten girmeye kalksak bile altından çıkabileceğimiz gibi değil durum. Hatta bazen bunlarla alakasız yerel, otantik motiflerin de devreye girdiğini unutmayalım.
Otantik dedik de… Bazı heavy metal dinleyenleri, fazla sulanmış olduğunu düşündükleri için numetal'den hazzetmez. Numetal'in, klasik metal gitar tekniklerini, riff'leri ve sololarını olduğu gibi kullanması bir yana, rock müziğin caz müzik ve dünya müziğiyle sürekli etkileşim halinde olduğunu da hatırlamak, illa itiraz edilecekse ondan sonra itiraz etmek gerekiyor.
Deftones ve Korn, numetal'in ilk temsilcileri; Fishbone, Body Count, Urban Dance Squad, Rage Against The Machine, Deftones ve Faith No More da sonraki kuşak temsilciler olarak kabul ediliyor. İşin ucunu Korn'dan da eskiye, Tool'a kadar çekenler var. Bu gruplardan bazıları, numetal'i tepelemeye çalışan metal fanlarından öyle sıkıldılar ki "biz numetal filan yapmıyoruz kardeşim" gibi açıklamalar yapmak zorunda bile kaldılar. Prodüktör Ross Robinson, numetal'in kralı kabul ediliyor; CV'sinde Machine Head, Slipknot, Cold, Sepultura, en önemlisi de Korn ve Limp Bizkit gibi gruplar yazılı.
Grupları saymaya başlamışken işin devamını da getirelim. Numetal olup olmadığı tartışmalı, ancak benzer sularda gezinen grupları var; Sevendust, Finger Eleven, Godsmack, Soulfly, Ill Nino, Killswich Engine, Fear Factory, Spineshank, Tool, Incubus gibi… Gidip Creed'e numetal denmedikçe bunlar da çok yanlış örnekler olmazlar.
1990'larda saydığımız öncü gruplar, metal müziğin üzerine hip hop'a yakın vokaller ve başka teknikler denediler. Dinleyici kitlesi çok geniş iki tarzı buluşturmak ticari bir girişim değildi ama ticari getirisi devasa oldu. Metal dinleyemeyen rockseverler ve hip hop dinleyicileri, dinlemesi çok daha kolay bu müziği hemen kucakladı. Sonuç olarak fanlar ve özellikle de ukala müzik yazarları, kendilerini geleneksel metal grupları ile metal'in sertliğini alıp diğer zırvalıklarını sample'lar ve bir DJ ile değiştiren bu yeni nesil grupları ayırmak zorunda hissettiler. Bulunan "New Metal" terimi, zamanla "nu metal" haline geldi. Bugün Nu metal yerine bitişik "numetal" yazılması tercih ediliyor. Size çok ters geldiyse alternatif metal deyin.
Numetal'e en yakın türler rap metal ve rapcore. Rap metal; diğer türlere fazla bulaşmayıp, bildiğiniz rap vokallere yükleniyor. Rapcore ve numetal; bol distortion katkılı gitarlar ile raptan "esinlenmiş" vokaller kullanıyor. Yani fark, zaman zaman klasik metal sertliğinde vokaller de duyuluyor, hatta bu iki tür için farklı vokalistleri olan gruplar da var, bilin bakalım hangisi? Linkin Linkin Linkin! Linkin Park, rapcore grubu olarak da düşünülebilir örneğin. Papa Roach, rapcore'a daha da iyi uyan bir örnek oldu.
Nu-metal vokali yapmak demek rap'i de içine alıyor, pırıl pırıl söylenen sözleri de, çığlık çığlığa bağırmayı da. Hatta hepsi aynı şarkının içinde de olabiliyor.
Hatta bu şarkı çok güzel de olabiliyor. Hepsi olacak diye bir kural da yok, bakınız Slipknot'a, hip-hop ile pek alakası olduğunu söyleyebilir miyiz?
Gitar tekniği, metal kadar komplike değil. Belki de bu yüzden metalciler "yeteneksizseniz numetal grubu kurun" diye dalga geçiyor. Metal müzik tamamen sololara ve riff'lere dayanıyor, oysa numetal'de dayanacak o kadar çok çeşit var ki gitar, diğer elementler gibi sadece ritmik bir araç. Linkin Park'ın "One Step Closer"ını açan gitar riff'ini düşünün, ne kadar basit bir melodi ancak bütün şarkıyı nasıl taşıyor! Oysa metal şarkılarında sürekli değişen melodiler vardır. Sayın bakalım, bir Iron Maiden şarkısında kaç farklı melodi bulacaksınız.
Basta ise tam tersi bir durum var. Steve Harris gibi enteresan adamları saymazsanız metal müzik çalan basçılar genellikle oldukça basit çalmayı, gitar riff'leriyle uyumlu gitmeyi; numetal'de ise basçılar daha komplike çalmayı tercih ediyor. Örneğin Limp Bizkit'in basçısı Sam Rivers, aslında bir caz basisti, bunun etkisi bazen hissediliyor. Mudvayne basçısı Ryan Martinie'nin funk geçmişi de gruba enteresan bir hava katıyor. Davullara gelirsek, metal ile hiç alakası yok, davul tekniği tamamen hip hop'un breakbeat yapısı ile alakalı.
Metale göre çok daha beklenmedik ritmler, yine ekstra örnekleri saymazsak metale göre daha hızlı ve komplike teknikler göze batıyor. Zaten DJ'lerin önemi de burada ortaya çıkıyor. Numetal grupları, beat'leri desteklemesi ve şarkılara efektler eklemesi için kadrolarına DJ'ler ekliyor. Limp Bizkit'in DJ Lethal'ı, Linkin Park'ın Joe Hahn'ı, Incubus'un Dj Kilmore'u herkesin aklına şak diye gelenler.
İşlenen temalar da metale göre farklı. Numetal'in esas teması gençlik sorunları, sistem çarpıklıkları, anlayışsız aileler. Tabii kendini evde dışlanmış hisseden bir çocuğun halini anlatan bir müzik, haliyle metalci "ağır abilere" gelmiyor. Üstelik bütün bu saydıklarımızın müziği bir formüle oturtması, türün en önemli temsilcisi Linkin Park'ın şarkılarının yaratıcılıktan çok önceden ağır ağır hesaplanmış birer matematik harikası olması da bu abilerin ekmeğine yağ sürüyor. Gotik'i Marilyn Manson sanan, oraya buraya acaYiP KarakterLerLe yAzıLar yAZan hayranlar da türün adını pek iyiye çıkarmıyor hani.
Son düzenleyen Blue Blood; 15 Eylül 2006 18:14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Kasım 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Death Metal Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Death Metal’in tam anlamıyla oturmasından birkaç zaman önce ortaya çıkmış Death, Morbid Angel, Massacre, Sepultura, Slayer, Possessed gibi gruplar Hıristiyanlık doktrinlerine karşılık kendi fikirlerini katarak mezhep ayrılıklarına dikkat çekmişler, yaşamı her insanın kendi içindeki sesleriyle yönlendirmişler, varlıkla ilgili ve bağımsız bir çok sosyal etmenleri müziklerinde takdim etmişlerdir. Ahlaki değerler müziğin içinde sorgulanırken Death Metal demeçleri asla ******lığı, samimiyetsizliği içermemiş, söz konusu ekstrem tarz; underground bir düzlemde etkileyici ideolojiler ve akıcı tasvirlerle kendisini ortaya koymuştur. Soundsal olarak nasıl açabilirdik bunu? Yapısal düzenlemeleri fazlasıyla üzerinde bulunduran, çok sert olmasına rağmen aslında çok dokunaklı pasajların ölümcül şekilde direkt kaos ve karanlık bir ortamda suratlarımızda patlaması, bunu dinamik bir tonla sağlaması ve söz konusu yapısal düzenlemeleri, müzikal motifleri kilit nokta olarak yansıtması.

1993 yılından itibaren metal müzikte liriksel yönlere çok önem verildiğini ve felsefi alanların farklı bir boyut kazandığına da şahit olacaktık. İşte bu noktadan sonra Death Metal derin boyut kazanmış, felsefi derinlikleri içermiş, genel düşüncelerini topluma daha ikna edici bir şekilde yansıtmaya başlamıştır ve bu tarzın söz konusu dönemde bir anda tavan yapmasına neden olmuştur. Bu noktada Death grubunun ortaya koyduğu yeni yapıyı es geçemezdik, çünkü heavy arenasında çok etkili lirikler, filozofça bakış açıları, etkileyici pasajlar çok sağlam karakterlerle aktarılmış ve bu insanları düşünmeye sevk etmişti. Ama grubun lideri Chuck Schuldiner yaptıklarıyla her zaman heavy dünyasında ayrı bir yere sahip olmuş ve bu ekolün en önemli temsilcilerinden olmuştur. Çünkü onun farklılığı; türlerde etiketlendirmelere karşı çıkması ve her şeyin Metal müzik için olduğunu söylemesiydi. Zaten karakteri ve davranışlarıyla bu müzik arenasında herkesten çok farklı olduğunu tüm dünya kabul edecekti.

Yine bu dönemlerde Old School (Florida) Death Metal olarak adlandırılan oldukça ekstrem heavy tarzı tamamen kabuk değiştirip mazide kalacak, yeni türler ortaya çıkacaktı. Bu esnada Therion’un ilk albümüyle beraber yeni bir türün müjdesi verilmiş gibiydi. İsveç Death Metali olarak adlandırılacak olan bu tarz büyük bir patlama yapacaktı. Gerek görünümü gerekse liriksel bakış açılarıyla. Müzikal bakış açısı değiştirilerek kendi bilincinin farkında olan, ahlaki değerlere bakış atan, yer yer anti-dinsel bakış açısını yansıtan ama kısmen de din olgusunu Metal müzikle çatıştıran bir türdü. Ahlak kuralları ve erdemler emniyetteydi! Hemen sonrasında In Flames, Dark Tranquillity, Hypocrisy, Amorphis, At The Gates gibi gruplar da bu konuda atağa geçecekler ve yeni ideolojileri gözler önüne sereceklerdi. Bu noktada daha kırılgan ve bazı yönleriyle de saldırgan pasajlardan örneklemeler sergilenecekti. Bu da ayrı bir tür ve ideoloji olarak Metal arenasındaki yerini alacaktı. Özellikle mitolojik yönlere ayrıntılı bakış açıları ve bir çok felsefi bakış açısını derince, ince boyutlara girerek, coşkun ve karanlık atmosferler katarak liriksel anlatımı ortaya koymaları bu türü daha farklı yerlere götürdü. Aslında İsveç Death Metali içinde sayısız değişken bakış açıları vardı ve her grubun kendine has bir anlatım ifadesi vardı. Bu yüzden İsveç Death Metali’nin genel ideolojik yapısını anlatmaktan ziyade bu türde müzik yapan grupları ayrı ayrı incelemek gerekir ideolojik bağlamda.

Metal müzikte 90’lı yılların modern bakış açısı altında Death ve Black Metalin ağırlıkları çok fazla olduğu için bu gelişmelerden ayrıntılı bahsetmek doğaldır. Her iki tür modern zamanlarda farklı modern fikirleri taşımışlardır. Death Metal kaos ortamında düzeni bulmak için yenilikçi düşünceleri saf yapıyı koruyarak ifade etmiştir. Black Metal de kendisini ifade eden objelerle bilinçaltındaki öyküsel anlatım biçimini saf gürültüyle filtrelemiştir. Death Metal güçlü etkiyi, yapıyı, kesinliği ve ahenk akışlarını melodiyle desteklerken, Black Metalde ana prensip olarak melodi kullanılmış ve her parçada ahenk zikzaklı bir görünüm çizmiştir. Death Metal genelde arka planda kalıp underground bir yapıda ticari olmadan devam ederken Black Metal’de bazı pasajlar oldukça ticari kaçmıştır. Death Metal yılların birikimi sonucunda daha hümanist ve sanatsal bir yön çizerken Black Metal, izleyicileri görünümüyle provoke ederek mantıklı sosyal konumları, korkuları küçük görüyordu. Bütün maddelere karşı iştah duymak, maddiyatçı insanları incelemek, ölümden ve eziyet olgusundan korkmayı inkar etmek, kontrol edilemeyen ve çılgın insanların dolu olduğu dünyadan pasajlar aksettirmek Death Metalin son zamanlarda taşıdığı ideolojilerdi. Yeni Black Metal akımları eskilerin sert düşüncelerinin ötesine giderek daha seçilir melodilere akıp, yaratıcılıklarını kullanarak daha geniş kompozisyonlara kayarak seçilebilir ideolojileri de aktarmışlardır.
Atilla ÇELİK
tusubasa - avatarı
tusubasa
Ziyaretçi
3 Şubat 2007       Mesaj #3
tusubasa - avatarı
Ziyaretçi
Black Metal Nedir?
Başlangıçlarda Celtic Frost, Venom ve Bathory gibi gruplardan ilhamlar alan bu tarz, 90’lı yıllarda Death Metal’den de ufak tefek ilhamlar alarak yeni melodileri oturtmuş, müziğe daha fazla dikkat edilmiş ve hassasiyetli melodileri de empoze etmiştir. Artık bu tarzda yeni bir evre başlamıştı ve bu evrenin başlangıcında söz sahibi olan isimler Emperor, Darkthrone, Immortal, Gorgoroth, Burzum, Enslaved, Marduk, Mayhem gibi gruplardı. Bu gruplar soundlarında oldukça distorşınlı tonları, çeşitli artistik ve yaratıcı yönlerle birleştirmişler, şeytani temalarla kinayeli oyunlar oynayarak görsel, efektsel ve şova yönelik bir kaos ortamını yaratmışlardı. Thrash, Death ve Grindcore ritimlerinden de demetler sunarak lanetlenmiş düşünceleri şarkı sözlerine yansıtmışlardır. Sanatsal anlamda Black Metal sözünü ettiğimiz tarzların ahlak ve erdem kurallarına bakış açılarına kısıtlı olarak yaklaşmış, kabul edilebilir sosyal duyarlılıklar ve politik bakış açıları liriksel anlamda çok az olmuştur. Bu müzik başlangıçta politik demeçlerden tamamen uzak olarak saf kötücül ve nefret dolu bakışlara odaklanmış, her grup ve müzisyen özel ideolojisini ve kendi ilhamlarını müziğe adapte etmiştir. Onlara göre ahlaki meseleler tüm insanoğlunun tavırlarına bağlı bir olaydı. Bu müzikte doğayla birey bir ilişki içerisinde bulunur ve bu yaşam zincirinin içinde en önemli olan şey insanoğlunun yer aldığı ve bulunduğu konumdur. Zihinsel istekler ve arzular zamanlar geçtikçe disiplin eksikliği altında ezilecek ve hazcı bir bakış açısı gelecekti. Bu yönüyle de ideolojiye bir farklılık gelecekti. Black Metal öyle bir tarzdı ki hiçbir şeyden kendisini sorumlu tutmuyor, ama kendi gerçekleriyle fantezilerini topluma teröristçe görünerek birleştiriyordu. Sanki bir nevi düşünsel anlamda terörist hareketlerin fantezisi kusuluyordu. Belki de imajlarını satıyorlardı.

1990’lı yıllardan başlayarak 96-97’li yıllara kadar geçen süreç içerisinde Black Metal büyüdükçe büyüdü, liriksel ve soundsal anlamda yeni yaratıcılıkların peşine düşüldü, akıllar zorlandı ve birbirine zıt ideolojiler çevresinde farklı bakış açıları ortaya çıktı. Özellikle absürd bakış açıları da bu zamanda güçlü bir hal almıştır: Faşist bakış açıları, pagan inanışlar, bu düşüncelerin çeşitli varyasyonlarla melezleştirilmesi, her şeyi yok etmek ve kendini her şeyin ötesinde görmek... Bunların yanında sanatsal içeriğin içinde Hıristiyanlığa baş kaldırıp şeytani polemikleri yapmak da vardı. Günümüzde faşist ve milliyetçi olarak adlandırılan Black Metal olgusu aslında Norveç’te ortaya çıktı ve bu tarza Nasyonal Sosyalist Black Metal deniyordu. Bu türde aslen eski dönemlerin ve o zamandan kalma pagan inanışların, yaşadıkları iklimsel koşulların ve tepkisel bir baş kaldırışın da etkisi vardı. Ama 90’lı yılların ortasından itibaren Black Metal ideolojisinde de değişimler ortaya çıktı. Yıkıcı pasajlara ve vahşi bakış açılarına hayalci ve romantik akımlar da dahil oldu. Aynı esnalarda Death Metal de bir patlama yapıp daha teknik, estetik ve vurucu bir yapıyla ağırlığını koymuştur. Ama aslında bu estetik yapının ve değişimin altında daha farklı şeyler vardı: Ticari kar elde etmek, daha fazla satmak... Black Metal’e artık sanat ile eğlence arası bir şeyler karışmıştı ve yeni bir tarzla beraber yeni yeni fanlar bu müziğe dahil edilmiş, artık opera tınıları da yerini almıştı. Bu akımda başı geçen gruplar ise Cradle Of Filth, Dark Funeral ve Dimmu Borgir’dı. Bu yeni akımda saf Black Metal etkisinden de bazı heavy tarzı kökenlerinden de demetler sunulmuştur. Aslında eski grupların kendilerince doğru yaptığı şeyleri söz konusu Yeni Akım Black Metal grupları undergroundlıktan alıp popülarizme ve ticarete dökmüşlerdir. Eski grupların takip ettiği yoldan ufak alıntılar yapılarak, underground Black Metal ile yeni çıkan eğlence tabanlı Black Metal kaynaştırılıp medyaya pohpohlanmıştır. 1997 yılı sonrası bir çok Black Metal fanı türemeye başlamıştır ki bundan daha doğal bir şey olamazdı. Çünkü Black Metal artık melodik, elektronik ve popülist araçlara da sahip olmuştu.

Atilla ÇELİK

Thrash Metal

Thrash Metal* heavy metal müzik türünün alt dallarından biridir.Çoğunlukla kökleri 1970'lerin sonları ve 1980'lerin başlarına dayandırılır. Bu dönemde NWOBHM (New Wave of British Heavy Metal) ve Hardcore Punk müzik akımlarının bazı özelliklerini alarak, kaynaştırarak yeni bir müzik türü olarak ortaya çıkmıştır. Benzer bir diğer tür olan Speed metal`e göre çok daha fazla saldırgan özellikler taşır. Bu fark şarkı sözleri ve müzikten açıkça anlaşılır.Türün öncü toplulukları:Metallica , Slayer , Megadeth , Testament ,Motörhead, Artillery, Metal Church, Dark Angel , Helstar , Heaten , Testament ,Megadeth , Anthrax , Sepultura , Overkill , Destruction , Kreator , Sodom,Annihilator ... Death Metal ve Black Metal'in kökü Thrash Metal ' dir.Ayrıca "Thrash" asla "Trash" ile karıştırılmamalıdır.Thrash dayak demek, trash ise çöp tenekesi demektir.
(Alıntıdır!)


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2007       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Heavy MetaL


Agresif yapısı, akıcı ritmleri, yüksek frekanslı gitarları, bambaşka vokalleri ve karanlık temalı yapısıyla rock müziğinin bir formu olarak karşımıza çıktı Heavy Metal. Aslında biraz daha derin bakacak olursak heavy metal; blues rock ve pop müziğin evrim geçirip değişmesiyle ortaya çıktı. 1967 ve 1974’teki ilk dalgalanma tamamen pop ve blues ürünüydü. 1991 senesinden sonra Heavy Metal; Hard Rock türlerine ve Grunge’a dönüşmeye başladı....


İlk Örnekler Ve Etkileri

İngiliz grupları arasında hayli popüler olan ve bir çoğuna ilham kaynağı haline gelen Amerikan Blues müziği, Rolling Stones ve The Yardbirds gibi rock grupları tarafından temposu artırılmış, akustik yerine elektro gitar kullanılmış halleriyle tekrardan derleniyordu. (Bu etkilenme sadece blues'dan değildi tabi, rock ‘n' roll’un da -özellikle Elvis Presley-etkisi büyük oldu) Blues müziğin bu şekilde güçlenmesi entelektüel ve sanatsal çevreler arasında merak uyandırdı. Müzisyenler, tecrübelerini, düşüncelerini, hislerini insanlara amfilerle güçlendirilmiş bu gitarlarla daha yüksek, daha şiddetli aktarma yolunu seçtiler. Bateristler tarzlarını, elektro gitarların yüksekliğine ulaşabilmek için blues-rock tarzının basit ve tek düze davulundan, daha güçlü, daha şiddetli, daha kompleks bir hale getirirken, amfilere güvenen vokalistler ise tekniklerini değiştirerek hatta geliştirerek, daha şekilli, yer yer daha dramatik bir hale büründüler..

Amfilerin sayısız avantajları ve yeni kayıt teknolojilerinin gelişmesiyle, heavy metal gücünü iyice hissettirmeye başladı. Genel kanı olarak heavy metal; Led Zeppelin ve Black Sabbath ile , 1960’larda İngiltere’nin Birmingham bölgesinde, geleneksel blues standartlarının dışında hatta ötesinde bir müzikle ortaya çıktı. Her iki grupta, blues-rock’ta kullanılan gitarın sesini yükselten ve Amerikan müziği ile Avrupalı beyaz rockerlar arasında köprü kuran Jimi Hendrix gibi isimlerin de olduğu Amerikan "psychedelic rock" müzisyenlerine büyük ilham kaynağı oldu. Bazı gruplar ise başka türlü etkilendiler bu gruplardan. Mesela Vanilla Fudge psychedelic pop tınılarını, heavy metal’in ortaya çıkmasında büyük katkıları olan İngiliz, The Who ve The Kinks gibi biraz daha aşağı çekti. Öteki anahtar grup ise, heavy metalde üç kişilik grupların mevcudiyet örneği olan Cream’di. Bazıları için ise The Beatles, kullandığı distortion ve yoğun aranjmanlarıyla metalin ortaya çıkmasında katkısı bulunan anahtar gruplardandı. Belki de ilk heavy metal şarkısı olarak The Kinks’in 1965 yılında yaptığı You Really Got Me yi gösterebiliriz. Fakat metal otoriteleri bu konuda bir anlaşmaya varabilmiş değiller. Bazıları Blue Cheers’ın 1968'lerin sonuna doğru yaptığı Summertime Blues derlemesini ilk heavy-metal şarkısı olarak gösterirken, bir grup Beatles’ın Helter Skelterini bir grup da The Jeff Beck Group’un Truth albümünü, bir kısım da Led Zeppelin’in Led Zeppelin albümünü ilk metal şarkıları olarak göstermekte-ki Led Zeppelin’in çıkışıyla bütün dünya heavy metalin doğuşunu kabul etmekte.


Heavy Metalin Kökleri.

Heavy Metal teriminin nereden çıktığı tam olarak bilinmemekte. Bir inanca göre bu terim, William S. Burroughs’ın 1962’de yazdığı The Soft Machine adlı romanın karakteri Uranüslü Willy, the Heavy Metal Kid’den ortaya çıktı. 1964’te yazdığı ikinci roman Nova Express’te ise yarattığı heavy metal temasını geliştirerek uyuşturucu bağımlılarına bir metafor haline getirdi. Romanların anlattığı diğer konu ise gittikçe mekanikleşen dünya ve programlanmış hayatları sonucu makineleşen insandı.

Hastalıkları, uyuşturucuları ve parazit hayatları - Uranüsün Heavy Metal İnsanlarının dört bir yanı buharlaşmış mavi banknotların yarattığı sis ile kaplıdır- ve metal müzikleriyle Minraud’un böcek insanları Burroughs, William S. (1964) Nova Express. New York: Grove Yayınları. Sayfa, 112. Blue Öyster Cult’un prodüktörü, menajeri ve şarkı sözü yazarı olan Sandy Pearlman, 1970’te heavy metal terimini rock müziğinin içine sokan ilk kişi olarak tarihe geçti...

1960’ların sonuna doğru Led Zeppelin, Black Sabbath, The Move gibi grupları çıkaran Birmingham endüstrinin kalbi halindeydi ve bazıları heavy metal teriminin buradan çıktığını iddia ediyordu. The Move da, biyografilerinde bu iddiayı destekliyordu.

Bir başka iddia da -ki muhtemel- bu terimin 1967 yılında Jimi Hendrix’in yaptığı müziği tanımlamak amacıyla gökten düşen heavy metal gibi sözüyle ortaya çıktığıdır. İddialar bitiyor mu? Hayır! Başka bir iddia ise bu sözün Steppenwolf’un 1968’de çıkardığı Born to be wild şarkısında geçen heavy metal thunder cümlesinde geçtiğidir:

"I like smoke and lightning
Heavy metal thunder
Racin' with the wind
And the feelin' that I'm under"

Heavy kelimesi (ciddi ve derin anlamında kullanılmakta) daha önce Iron Butterfly’ın 1968’de çıkardığı Heavy adlı ilk albümü ile hippi ve şehir argosuna girdi.. Gerçek şu ki daha sonra Led Zeppelin’in heavy metal ismiyle bütünleşmesi sonucu, terim şu an kullanılan anlamını kazandı.

Kökeni yüzünden ilk başta sadece belli bir kesimin kabullendiği heavy metal terimi daha sonra hayranları tarafından da kabul gördü. Deep Purple gibi kökeni progresif rock olan gruplar ise kendilerini daha sert ve daha iyi ifade edeceklerine inandıkları heavy metal havuzunun içine attılar.

1970’lerin heavy metal tarihi, müzik tarihçileri tarafından sık sık görüşülüp tartışılmıştır. Bazıları, hair metal'in pop kitlesini kendisine çektiği 1980’lerde büyük başarı yakalayan Blue Öyster Cult gibi grupları örnek gösterip bu döneme maddi çıkar devri dese de çoğu tarihçi bu grupları önemsemeyip Eddie Van Halen ve Randy Rhoads gibi klasikler üzerine yoğunlaşır. 70 sonlarının genç kuşağa hitap eden (ve en büyük örneği Sex Pistols olan) punk rock'ı da kimileri için çok önemlidir. 1980’lerde Iron Maiden ve Judas Priest gibi İngiliz gruplarla beraber doğan Yeni Dalga İngiliz Heavy Metal’i de(N.W.O.B.H.M) heavy metal tarihi için çok parlak bir dönemdir. Aynı senelerde heavy metal, hardcore, punk, ve alternative rock'ı da etkilemiş, ortaya death metal gibi yeni alt türler çıkmaya başlamıştır.

Jimi Hendrix’in önceki senelerde öncülüğünü yaptığı gitar ustalığı bayrağını 70 sonlarında Eddie Van Halen aldı. Van Halen’ın 1978 yılında çıkardığı solo albüm Eruption çoğu tarihçi tarafından bir dönem noktası olarak nitelendirildi. Ritchie Blackmore (Deep Purple), (Ozzy Osbourne ile birlikte) Randy Rhoads ve Yngwie Malmsteen ise gitara daha da yoğunlaştı, böylece klasik gitarlar da artık heavy metal konserlerinde kullanılmaya başlandı. Heavy metalde yaşanan bu patlamayı sonradan Ronnie James Dio, Judas Priest ve belki de saf heavy metal yapan son grup olan Iron Maiden sürdürdü. Özellikle Iron Maiden’dan sonra metal, saldırganlığın limitini aştı ve müzikal anlamda çok büyük sıçrama yaptı.

Metal müzik Avrupa ve Amerika'da farklı kulvarlarda ilerliyordu. Iron Maiden ve çağdaşları Avrupa metalini ilerletirken Amerika'da, özellikle Los Angeles'ta Mötley Crüe ile başlayan bir hair metal furyası vardı. 80’ler boyunca hair metal Amerika’yı ve pek çok ülkeyi etkisi altına aldı. Def Leppard, Ratt, Poison ve Guns n'Roses gibi devler de buna yardım etti. Hair metalin yaptığı müzik belirli bir görüşü savunsa da bu tür çoğu zaman doğal ve akışında ilerleyen has bir metal türü olarak görülmedi. 90’lara gelindiğinde ise punk rock’dan etkilenmiş bir alternatif rock müziği ortaya çıktı: grunge. Özellikle Seattle dünyaya pek çok grunge grup kazandırdı. Nirvana, Pearl Jam ve Soundgarden grunge müziğin en büyük isimleri oldu.

Klasik rock parçalarının coverları da çoğu metal grubunun repertuarında yer edindi. Örnek vermek gerekirse heavy metal öncesinin efsanesi The Beatles grubunun Helter Skelter şarkısı. Dönem gereği metal ruhunu verebilen ama müziğini veremeyen bu şarkının Mötley Crüeversiyonu bu coverlar içinde en önemli ve en faydalılarından biri olmuştur.

Hatırlanması gereken bir diğer nokta da heavy metalin, Afrika-Amerika’dan gelen ve siyahların elinde olan blues-rock’ın tam zıttı yani "beyaz olduğu yanılgısıdır. Bu yanılgının oluşmasının sebebi dinleyici kitlesinin ve metal müzisyenlerinin çoğunun beyaz olmasıdır. Ama unutmamak gerekir ki bu iddiayı kıran gruplar da metal tarihi içinde var olmuştur. Hem müzisyenleri hem de dinleyicileri karma olan bu gruplardan Thin Lizzy’s Phil Lynnott ve Living Colour sadece ikisidir..


Heavy Metalde Enstrümantal

Metal müzikte kullanılan enstrümanlar genelde şu şekildedir: bir bateri, bir bas gitar, bir ritim gitar, bir lead (lider, öncü) gitar, bir vokal ve bazen bir klavye. Tüm bunların içinde heavy metalde en önemlisi tabiki gitar[b]'dır. Gitarların amplifikasyonu ve elektronik geçişler sesi kalınlaştırmak için kullanılır. Heavy metal vokalistlerinin de çeşitli üslupları ve tarzları vardır. Boğazı yormayan temiz vokallerden, hırıltılı çıkan derin vokallere, çığlığı andıran yüksek ve tiz tonlardan böğürtülü brutal vokale. Örneğin black ve death metal bozuk ve gırtlaktan gelen bir vokale eğilimlidir. Hatta bazen vokalistin ne söylediğini anlamak bile güç olabilir. Çoğu zaman vokal o kadar ham ve işlenmemiş durur ki (Cannibal Corpse gibi) tekrar etmesi ya da eşlik etmesi çok güç olabilir. Ama tüm bunların aksine gayet anlaşılır ve düz vokaller de seçilebilir.

Karmaşık sololar ve riffler heavy metal için çok önemli öğelerdir. Heavy metalde gitarın ve baterinin bir standardı varmış gibi gözükse de müzik her zaman sınırsızdır ve her şeye açıktır. Finlandiyalı Apocalyptica buna güzel bir örnektir. Adeta kendi heavy metal türlerini yaratan grup kategorize edilmesi zor bir şekilde metalin karanlık tarafını müziğiyle işler. Kendi stillerini yaratmak için soundlarına bozuk ritimlerden koro vokallere kadar pek çok alkışı hakeden orijinal öğeler katmışlardır.

The Who ile birlikte ilk dönem heavy metal örneklerinden olan Amerikalı grup Grand Funk Railroad, sahne şovlarında ses seviyesine önem veren belki de ilk gruplardandır. Sesin derecesi, heavy metalde neredeyse müzik kalitesi kadar çok önemli bir faktördür. Heavy metali sırf yüksek sesi yüzünden dinleyip tatmin olan kitlenin sayısı azımsanmayacak kadar az olmamıştır. Özellikle Motörhead ve Manowar yüksek ses bakımından heavy metalde önemli gruplardır. Hele hele Manowar, tarihi boyunca hep en yükses sese sahip grup olarak övünmüş, hatta bu konuda rekorlar dahi denemiş ve kırmıştır. (1984 yılında yaptıkları şarkı All Men Play On Ten bunu anlatır.)


Heavy Metalin Teması

Bir sanat türü olarak Heavy Metal, müzikten çok daha fazlasıdır; dinlenebilir olması kadar görseldir de. Albüm kapakları ve sahne şovları müziğin kendisi kadar önemlidir. Bu yüzden Heavy Metal tarihi boyunca çoğu sanatçı işbirliği içine girmiş, dinleyicilere geniş bir perspektif sunmuştur. Bu bakımdan Heavy Metal, tek bir metodla icra edilen diğer tüm sanat biçimlerinden bile ayrılabilir. Çünkü resim görsel olarak, semfoni işitsel olarak icra edilirken bir Heavy Metal grubunun imaj’ı ve ortak tema’sı albüm kapağından sahne tasarımına, şarkı sözünün tonundan müziğin sesine kadar pek çok öğeyi birleştirir.

Rock tarihçileri Batı pop müziğinin, Heavy Metal’i gerçekten uzaklaşan, fantastik lirikler yazma konusunda etkilediğini düşünür. Afrika-Amerika Blues müziği ise Heavy Metal'e kaybetme, depresyon, yalnızlık gibi saf gerçekliği katmıştır.

Eğer Heavy Metal, işitsel / tematik öğelerini blues müziğinden almışsa, görsel özelliklerini de pop müzikten almıştır. Karanlık, şeytan, güç ve kıyamet temaları, hayatın problemlerinin gerçekliğini dile getiren fantastik dil özellikleridir. Bunların yanında, 1960’ların hippi kültüründen gelen barış ve sevgi nin reaksiyonu olarak Heavy Metal bir karşı-kültür olarak gelişmiş, karanlığın yerine ışık, pop müziğin mutlu sonu yerine de saf gerçeklik gelmiştir. Dinleyiciler her ne kadar Heavy Metal’in mesajının karanlık olmadığını iddia etse de eleştirmenler gerçekliğin negatif yönlerini yücelttiği için Heavy Metal’i suçlamıştır.

Heavy Metal’in temaları 50, 60 ve 70'erin neşeli pop kültüründen daha ağır ve ciddidir; savaşa, nükleer yıkıma, çevresel sorunlara, siyasi ve dini propagandaya odaklıdır.

Black Sabbath’ın War Pigs’inin ve Ozzy Osbourne’ün Killer of Giants’ının dönemin sorunlarının tartışılmasında büyük katkıları olmuştur. Gerçeğin yorumlanması Heavy Metal'de bazen çok basit olabilir; çünkü onun fantastik ve şiirsel dili karanlıkla aydınlığı, umutla düş kırıklığını, iyiyle kötüyü, grinin gölgesinde hiç kalmadan ayırabilir.

Bazıları Heavy Metal’le aşk şarkılarını ayrı yerlere koysa da çoğu hair metal şarkısı aşk konusuna odaklıdır. Biraz açmak gerekirse; 80’lerin hair metal’i, 70’lerin parlak rock hareketinin son dönemi, bitiş devridir. İkisinin arasındaki (makyaj ve sıradışı kostümler gibi) görsel benzerlikler bu tartışmayı daha da zora sokar. Rock, şiirsel olarak cinsel belirsizlik, özgür ifade ve bireyselliğe dayanırken hair metal, kesin ve emin bir şekilde daha maço ve heteroseksüeldi. Tabi diğer bir fark ta hair metal'in siyasi ve toplumsal sorunlara da diyecek bir lafı olmasıydı. Sonuç olarak, saf Heavy Metal kendisini pop kültürün asla merkezine değil, kıyısına köşesine koymuştur. Bu konumun yer yer merkeze doğru kayması ise sadece sanatçılık şerefini ve mesaj verme fırsatını bir kenara atıp ticari yaklaşımlarda bulunmakla olabilir.


Klasiklerin Etkisi

Heavy Metal’in klasik müziği benimsemesi Mozart ve Franz Liszt’den ziyade Bach ve Paganini’nin bıraktığı etkiye dayanır. Deep Purple ve Rainbow’un gitaristi Ritchie Blackmore 70’lerin başından beri klasik müziğin miras bıraktığı müzikal figürasyonlarla ilgileniyordu, Van Halen’in 78 yılında çıkardığı ilk albümü Eruption ise metalde klasik metal virtüözlüğü için çok önemli bir gelişmeydi. Aslında metal müziğin 80’li yıllarında görülen klasik müzik etkisi 18. yüzyılın ilk dönemlerinden gelir. Batı sanat müziğinin Barok dönemi de gotik öğeler olarak metale geçmiştir. Örneğin Ozzy Osbourne’un Mr Crowley (1981) albümünde Barok sanatından esinlenen gitar soloları ve Ozzy’nin efsane okultist Aleister Crowley’e yazdığı lirikler bulunuyordu. Yine de klasik sanat müziğinin tekniğini ve üslubunu kullanan metal müzisyenlerinin, klasik müzik yapmak ya da bir klasik müzisyen olmak gibi niyetleri yoktu.

Encarta Ansiklopedisi'nin iddiasına göre bir metni müzikle birleştirirken, Bach , metinin sözel gücüne eşdeğer bir müzik yazardı. Heavy Metal de kıyamet, karanlığın gücü gibi temaları işleyen metinleri müziğe çevirirken müzikle metinleri eşdeğer tutmaya çalışır. Bunun en güzel örneği Iron Maiden’ın Powerslave isimli konsept albümüydü. Kapağında dramatik bir Mısır piramiti manzarası olan bu albümün parçalarının genel konusu ölüm ve yaşamdı ve müzik te bu konuyu destekliyordu. Bu albümün parçalarından birinin adı da İngiliz romantik akımının önemli temsilcisi Samuel Taylor Coleridge’in klasiği The Rime of the Ancient Mariner (Yaşlı Denizcinin Şiiri) idi.


Önemli Sanatçılar

60’ların ilk müjdecilerinden, 80 sonralarının alt türlerini yaratanlara kadar Heavy Metal tarihi tartışılırken, üç ana aşamada bazı kilit, çok önemli sanatçıların adı listelenebilir. Bu sanatçıların tümünün İngiliz olması ise tesadüf değildir.
The Beatles, The Who, The Rolling Stones gibi 60’ların efsane rock grupları.
Led Zeppelin, Black Sabbath, Deep Purple gibi 70 ortalarının metale geçiş grupları.
Iron Maiden, Judas Priest gibi 70 sonları ve 80 başlarının Yeni Dalga İngiliz Heavy Metal akımı öncüleri.(N.W.B.H.M)
Kendilerini Heavy Metal grubu olarak tanıtanlar tabiki son aşamada yer alan gruplardır. 1980'lerin ortalarında Heavy Metal öylesine bir patlama yapmıştır ki dinleyici kitleleri, müzik şirketleri ve fanzinler yeni alt türlere isim koymaya başlamıştır. O dönemlerde bu alt türler henüz belirsiz olduğu ve sınırları belirlenemediği için bir sanatçıyı bir alt türe koymak zor olmuştur. Ama bu alt türler içinde en önemlileri başını Metallica ve Slayer gibi Amerikalı grupların çektiği thrash metal ve Ratt, Guns N’ Roses gibi yine Amerikalı grupların öncülüğünü yaptığı hair metal olmuştur. Bu dönemin diğer bir önemli grubu da tabiki Megadeth’dir. Thrash metal riffleriyle Judas Priest’in speed metal sololarını birleştiren Megadeth dönemine şüphesiz ki damgasını vurmuştur.
Heavy rock müziğin sonradan oluşan diğer bir türü de, en bilinen grubu Seattle’lı Nirvana olan 1990’ların grunge müziği olmuştur. Heavy Metalin etkisi görülse de bu müzik, Heavy Metalin bir alt türü olarak sayılmaz. Gitar soloların olmayışı belki de grunge grupların Heavy Metal adı altında anılmamasının en önemli nedenidir.


Kültürel Etki

Heavy Metal’in yarattığı etki, insanların günlük hayatında da gücünü göstermiştir. Heavy Metal’in teşvik ettiği hedonist (hazcı) insan doğası ve anti-dindar görüşleri toplumlar arasında öylesine etkili bir alt kültür oluşturmuştur ki, özellikle müslüman ülkelerde siyah t-shirt giymek bir tutuklanma sebebi haline gelebilmiştir. Batı ülkelerinde de durum farklı değildir. Heavy Metal dinleyicileri Batı'da da düşük zeka seviyeli kara cahiller tarafından sürekli taciz edilmiş, dinledikleri müziğin hem şiirsel hem müzikal anlamda sanatın ta kendisi olduğu bazen unutulmuştur. Heavy Metal'in imajı televizyon dizileri ve Beavis and Butthead, Airhead gibi filmler sayesinde popüler kültürde yükselmiş, kitleler tarafından benimsenmiştir. Bunların yanında çoğu metal grubu da günlük hayatın içine kadar girebilen işaretler, simgeler yaratmış. Ronnie James Dio tarafından meşhur olan kötülüğün gözü (ticari amaçla olsa da) çoğu Heavy Metal seveninin simgesi haline gelmiştir.
Heavy Metal, kostüm ve dış görünüm olarak ta çok belirli bir çizgi çizer. Uzun saç, deri ceket, metal takılar, dövme, küpe ve siyah renk bunlardan bir kaçıdır. Belki de diğer hiç bir müzik türünün böylesine karikatürize, net bir dış görünüm tarzı yoktur.


Alt Türler Ve Diğer Türlerle Bağlantılar

Heavy Metal kategorize etmesi güç bir şey kanıtlamıştır. Bazı metal fanları ve müziyenleri, oluşan bu türü ve alt türlerini değişmez sabit bir konsepte oturtmaya çalışsalar da diğerleri bu kısıtlamaya karşı çıkıp böyle bir sınıflandırmayı gereksiz buldular.

Heavy Metal, black metal, death metal, thrash metal ve diğerleriyle birlikte oluşan metal ailesi'nin dedesidir, en büyüğüdür. Çoğu metal türü kesin bir şekilde blues ve rocktan ayrılır, ama bazı alt türler Batı klasik müziğinin etkilerini de içerir. Bu sebepten dolayı, klasik heavy metal ve avant-garde black metal aynı aileye sahip olsa bile, ikisinin arasında önemli farklar bulunur. Saf Heavy Metal yapı ve ölçü itibariyle aslen blues kökenlidir. Black metal ve benzerleri ise her ne kadar ilk bakışta bozuk ve hızlı tekrar eden gitar sesleri gibi görünse de, klasik müzikten ilerlemiştir.

1970’lerin ortalarında kısa bir döneme sahip olan glitter rock için, Heavy Metal'in gerçek-fantazi karışımı temasının fantazi tarafı aşırı olanı denebilir. Iggy Pop, David Bowie, Alice Cooper ve Kiss bu alt türün en öncü ve önemli örnekleridir. En büyük öncüleri The Ramones, The Velvet Underground, The Stooges ve Sex Pistols olan punk rock da tıpkı heavy metal gibi öfkeli gençliğin sesi olarak doğmuş ama punk 1970’lerin Heavy Metal’inden çok farklı bir yöne gitmiştir. Heavy Metal’in ayrıca, tıpkı punk ve rock gibi aynı ruha sahip grunge’a da önemli etkisi olmuş, grunge’ın ilerlemesinde ve gelişmesinde de kayda değer bir rolü bulunmuştur.
80’lerin başlarında Iron Maiden ve Motörhead gruplarının başı çektiği Yeni Dalga İngiliz Heavy Metali de, metal müziğini (özellikle Avrupa’da) oldukça popüler yapmıştır. Bu periyod ayrıca orjinal Heavy Metal türünün zirvede olduğu dönem olarak ta bilinir...


Son olarak ;

Tüm bunların haricinde, Heavy Metal’den doğan pek çok başka alt tür, ve bu alt türlerden de doğan pek çok yeni alt tür vardır. Metal müziğin dedesi olan Heavy Metal ve onun oğulları, üreye üreye şu andaki köklü, asil ve kalabalık metal ailesini daha anlamlı bir ifadeyle "Metal Kültürünü" yaratmışlardır ve Metal sanatını dünyaya bahşetmişlerdir. Yazıda adı geçen, geçmeyen, metal müziğe bir notayla dahi katkısı olmuş herkese bu yüzden ve hayatlarımızı daha anlamlı kıldıkları için sonsuz teşekkürler.

Alıntı

By SlipKNoT

Son düzenleyen Blue Blood; 6 Ekim 2007 02:53
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ekim 2007       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Nu-Metal
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Nu-Metal bir rock müzik tarzıdır. 1990'lı yılların başında Alternatif Metal türünün daha da değişime uğramasıyla ortaya çıkmıştır. İcra edenler Hardcore punk, Heavy Metal ve Thrash Metal gruplarından etkilenmiştir. Ancak Nu-Metal müziği metalden ayıran en büyük özellik, diğer metal grupları kadar sert ve net şarkı sözleri bulunmaması ile zenginlik kaygısı içermeyen enstrüman kullanımıdır. Örnek olarak hemen hemen tüm nu-metal grupları gitar sololarından kaçınırlar. Metal müzikte vazgeçilmez olan müzikal elementlerin yerini turntable, rap vokal ve benzeri öğelerle doldurmaya çalışırlar. Bilinen temsilcisi Korn grubudur. İşin özü nu-metal hiçbir zaman safkan metal kadar sert olamayan, fazlasıyla rap, elektronik ve funk gibi, metal ve rock dışı öğeleri içinde barındıran bir müziktir.
Numetal, kabaca heavy metal'in bir alt türü. Çok genel olarak konuşmaya devam edelim, hip hop aromalı vokaller, sample'lar, tercihen bir DJ'in elinden geçen rap alt yapısı, sert gitarlar ve bolca öfkeyi bir araya koyup müzik formuna sokarsanız elinizde kalan şey numetal oluyor. Elinizde kalıyor dedik ama yanılmayın, numetal yapıp elinizde kalması gibi bir şey söz konusu değil, kapanın elinde kalıyor plaklar.
Numetal nasıl popülerse, numetal hakkında atıp tutmak da o kadar popüler son yıllarda. Bu müziğin gelip geçici bir akım olduğu, yetenek gerektirmediği, iki kolay riff, iki scratch ve "I hate myself and I want to die" diyerek kotarılabildiğini sanmak genelgeçer iddia olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuya da geleceğiz. Ancak neymiş şu numetal, biraz onu kurcalayalım.
Kurcalayalım tabii ancak öyle dendiği gibi kolay değil bu. Numetal, tanım aralığı, eğer böyle bir tabir varsa elbette, en geniş müzik türlerinden biri olmalı. Zaten en baştan hibrit olmayı kabullendiğinden, sürüyle türün numetal içine girmesi ya da numetalin kendisinin birçok türün alt türüne dahil edilmesi yadırganmıyor. En başta hip hop ve heavy metal elbette. Ancak hardcore, punk, emo, emo-core, metal-core, industrial, rapcore, hepsi numetalin içinde yer alabiliyor. Belki de numetal onların içinde yer alabiliyor. Farkındaysanız buna deminden beri karar veremedik. Sırf biz olsak gocunurduk da kimse sınırları net çizemiyor, o yüzden dert etmiyoruz. O yüzden bazı müzikseverlerin 'mutlaka her şeyi kategorize edelim' saplantısına girmek yerine, 'kategorizasyona hiç girmeyelim en iyisi' diyoruz. Zaten girmeye kalksak bile altından çıkabileceğimiz gibi değil durum. Hatta bazen bunlarla alakasız yerel, otantik motiflerin de devreye girdiğini unutmayalım.
Otantik dedik de… Bazı heavy metal dinleyenleri, fazla sulanmış olduğunu düşündükleri için numetal'den hazzetmez. Numetal'in, klasik metal gitar tekniklerini, riff'leri ve sololarını olduğu gibi kullanması bir yana, rock müziğin caz müzik ve dünya müziğiyle sürekli etkileşim halinde olduğunu da hatırlamak, illa itiraz edilecekse ondan sonra itiraz etmek gerekiyor.
Deftones ve Korn, numetal'in ilk temsilcileri; Fishbone, Body Count, Urban Dance Squad, Rage Against The Machine, Deftones ve Faith No More da sonraki kuşak temsilciler olarak kabul ediliyor. İşin ucunu Korn'dan da eskiye, Tool'a kadar çekenler var. Bu gruplardan bazıları, numetal'i tepelemeye çalışan metal fanlarından öyle sıkıldılar ki "biz numetal filan yapmıyoruz kardeşim" gibi açıklamalar yapmak zorunda bile kaldılar. Prodüktör Ross Robinson, numetal'in kralı kabul ediliyor; CV'sinde Machine Head, Slipknot, Cold, Sepultura, en önemlisi de Korn ve Limp Bizkit gibi gruplar yazılı.
Grupları saymaya başlamışken işin devamını da getirelim. Numetal olup olmadığı tartışmalı, ancak benzer sularda gezinen grupları var; Sevendust, Finger Eleven, Godsmack, Soulfly, Ill Nino, Killswich Engine, Fear Factory, Spineshank, Tool, Incubus gibi… Gidip Creed'e numetal denmedikçe bunlar da çok yanlış örnekler olmazlar.
1990'larda saydığımız öncü gruplar, metal müziğin üzerine hip hop'a yakın vokaller ve başka teknikler denediler. Dinleyici kitlesi çok geniş iki tarzı buluşturmak ticari bir girişim değildi ama ticari getirisi devasa oldu. Metal dinleyemeyen rockseverler ve hip hop dinleyicileri, dinlemesi çok daha kolay bu müziği hemen kucakladı. Sonuç olarak fanlar ve özellikle de ukala müzik yazarları, kendilerini geleneksel metal grupları ile metal'in sertliğini alıp diğer zırvalıklarını sample'lar ve bir DJ ile değiştiren bu yeni nesil grupları ayırmak zorunda hissettiler. Bulunan "New Metal" terimi, zamanla "nu metal" haline geldi. Bugün Nu metal yerine bitişik "numetal" yazılması tercih ediliyor. Size çok ters geldiyse alternatif metal deyin.
Numetal'e en yakın türler rap metal ve rapcore. Rap metal; diğer türlere fazla bulaşmayıp, bildiğiniz rap vokallere yükleniyor. Rapcore ve numetal; bol distortion katkılı gitarlar ile raptan "esinlenmiş" vokaller kullanıyor. Yani fark, zaman zaman klasik metal sertliğinde vokaller de duyuluyor, hatta bu iki tür için farklı vokalistleri olan gruplar da var, bilin bakalım hangisi? Linkin Linkin Linkin! Linkin Park, rapcore grubu olarak da düşünülebilir örneğin. Papa Roach, rapcore'a daha da iyi uyan bir örnek oldu. Nu-metal vokali yapmak demek rap'i de içine alıyor, pırıl pırıl söylenen sözleri de, çığlık çığlığa bağırmayı da. Hatta hepsi aynı şarkının içinde de olabiliyor.
Hatta bu şarkı çok güzel de olabiliyor. Hepsi olacak diye bir kural da yok, bakınız Slipknot'a, hip-hop ile pek alakası olduğunu söyleyebilir miyiz?
Gitar tekniği, metal kadar komplike değil. Belki de bu yüzden metalciler "yeteneksizseniz numetal grubu kurun" diye dalga geçiyor. Metal müzik tamamen sololara ve riff'lere dayanıyor, oysa numetal'de dayanacak o kadar çok çeşit var ki gitar, diğer elementler gibi sadece ritmik bir araç. Linkin Park'ın "One Step Closer"ını açan gitar riff'ini düşünün, ne kadar basit bir melodi ancak bütün şarkıyı nasıl taşıyor! Oysa metal şarkılarında sürekli değişen melodiler vardır. Sayın bakalım, bir Iron Maiden şarkısında kaç farklı melodi bulacaksınız.
Basta ise tam tersi bir durum var. Steve Harris gibi enteresan adamları saymazsanız metal müzik çalan basçılar genellikle oldukça basit çalmayı, gitar riff'leriyle uyumlu gitmeyi; numetal'de ise basçılar daha komplike çalmayı tercih ediyor. Örneğin Limp Bizkit'in basçısı Sam Rivers, aslında bir caz basisti, bunun etkisi bazen hissediliyor. Mudvayne basçısı Ryan Martinie'nin funk geçmişi de gruba enteresan bir hava katıyor. Davullara gelirsek, metal ile hiç alakası yok, davul tekniği tamamen hip hop'un breakbeat yapısı ile alakalı.
Metale göre çok daha beklenmedik ritmler, yine ekstra örnekleri saymazsak metale göre daha hızlı ve komplike teknikler göze batıyor. Zaten DJ'lerin önemi de burada ortaya çıkıyor. Numetal grupları, beat'leri desteklemesi ve şarkılara efektler eklemesi için kadrolarına DJ'ler ekliyor. Limp Bizkit'in DJ Lethal'ı, Linkin Park'ın Joe Hahn'ı, Incubus'un Dj Kilmore'u herkesin aklına şak diye gelenler.
İşlenen temalar da metale göre farklı. Numetal'in esas teması gençlik sorunları, sistem çarpıklıkları, anlayışsız aileler. Tabii kendini evde dışlanmış hisseden bir çocuğun halini anlatan bir müzik, haliyle metalci "ağır abilere" gelmiyor. Üstelik bütün bu saydıklarımızın müziği bir formüle oturtması, türün en önemli temsilcisi Linkin Park'ın şarkılarının yaratıcılıktan çok önceden ağır ağır hesaplanmış birer matematik harikası olması da bu abilerin ekmeğine yağ sürüyor. Gotik'i Marilyn Manson sanan, oraya buraya acaYiP KarakterLerLe yAzıLar yAZan hayranlar da türün adını pek iyiye çıkarmıyor hani.
Bazı Nu-Metal Grupları
  • 12 Stones
  • Breaking Benjamin
  • Chimaira
  • Coal Chamber
  • Cold
  • Crazy Town
  • Cypress Hill
  • Deftones
  • Disturbed
  • Drowning Pool
  • Exilia
  • Fuel
  • Guano Apes
  • ill Nino
  • Kittie
  • Korn
  • Limp Bizkit
  • Linea 77
  • Linkin Park
  • Lostprophets
  • Pleymo
  • P.O.D.
  • Mudvayne
  • Mushroomhead
  • Papa Roach
  • Reveille
  • Saliva
  • Scars Of Life
  • Sevendust
  • Slipknot
  • Skinlab
  • Soulfly
  • Staind
  • Static-X
  • Stone Sour
  • Taproot
  • Trapt
  • Zebrahead
Türkiye'de
  • Çilekeş
  • RockA
  • maNga
  • Dorian
  • Metaroth
  • Megalomaniax
  • Radical Noise
  • Deja-Vu
Son düzenleyen Blue Blood; 17 Mayıs 2008 20:15 Sebep: Güncellendi.
king nothing - avatarı
king nothing
Ziyaretçi
2 Eylül 2008       Mesaj #6
king nothing - avatarı
Ziyaretçi
HEAVY METAL HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ
1) "Heavy Metal" kelimesi ilk olarak Steppenwolf'un 1968 tarihli 'Born To Be Wild" şarkısının sözlerinde kullanılmıştır.Grubun kendi adını taşıyan ilk albümünde bulunan bu şarkı efsanevi "Easy Rider" filminin soundtrack'inde yer alması sayesinde geniş kitlelere ulaştı. Daha sonra müzik tarzının adı oldu.

2) Heavy Metalcilerin saç uzatması, motosikletlere ilgi duyması, deri ceket giymesi kısmen Easy Rider filminin konu ettiği kuralsız yaşamın bir uzantısıdır.Metalcilerin hayat felsefesi ve dış görünüşünde Easy Rider filminin etkisi büyüktür..

3) Heavy Metalin çıkış noktası İngiliz işçi sınıfıdır.Fabrika mesaileri bittiğinde eve gitmeden önce barlarda toplanan işçiler burada küçük yerel gruplar kurarak müzik yapmaya başlamışlardır.Çoğunluğun ağır sanayi işçisi olmasından dolayı çivili bileklik ve kemerler de bu kültürün ayrılmaz parçaları olmuştur.

4) Bilinen ilk Heavy Metal grunu çoğunluğu fabrika işçilerinden oluşan Black Sabbath'dır.Bazı kaynaklar Led Zeppelin'i ilk kabul etseler de, grubun soundunda bulundurduğu blues öğelerinden dolayı safkan Heavy Metal yaptıklarını söylemek yanlış olur.

5) Led Zeppelin'in 1971 tarihli 'Stairway To Heaven' şarkısı single olarak yayınlanmadan listelere girebilen tek şarkıdır.Ayrıca 9 dakikalık süresine rağmen Amerikan radyolarında tüm zamanların en çok çalınan şarkısıdır.

6) Led Zeppelin'in 22 milyonluk satışla tüm zamanların en çok satan 4. albümü kabuk edilen "IV" albümünün kapağında grup ve albüm ismi de dahil olmak üzere hiçbir yazı bulunmaz.

7) "Horned Hand" adıyla bilinen metalci selamı ilk kez Ronnie James Dio tarafından kullanılmıştır.İtalyanlar bu hareketi iyi şans getirmesi için yaparlar.Dio da İtalyan kökenlidir ve bu işareti büyükannesinden öğrenmiştir.
8 ) Dio (Tanrı) logosunu ters çevirip bakarsanız Devil (Şeytan) yazdığını görürsünüz.

9) Tüm zamanların en çok satan Heavy Metal albümü Avusturalyalı grup AC/DC'ye aittir.Grubun yeni vokalisti Brian Johnson ile kaydettiği ilk albüm olan 1980 tarihli "Back In Black" dünya çapında 50 milyon adet satılmıştır.

10) Black Sabbath kimliğimi en iyi yansıtan şarkılardan biri olan 'Paranoid' , grubun 1970 tarihli ilk albümünün en son yazılan şarkısıydı.Kısa bir şarkıya ihtiyaçları vardı ve stüdyo çalışmalarına ara verdikleri bir anda barda otururken 'Paranoid'in rifi Tony Iommi, sözleri ise basçı Geezer Butler tarafından yazıldı.Daha önce 'War Pigs' olması düşünülen albüm ismi de 'Paranoid' olarak değiştirildi.

11) Efsanevi grup Judas Priest'in adı Bob Dylan'ın 'The Ballad of Frankie Lee & Judas Priest' şarkısından gelmektedir.

12) Judas Priest şarkılarını kendilerine isim seçen gruplar: Running Wild, Sinner, Exciter, The Hellion, Tyrant, Invader, Steeler, Grinder ve Bloodstone.

13) Heavy Metal dünyasının en güçlü seslerinden Judas Priest vokalisti Rob Halford, 1973 yılında Judas Priest'e orjinal vokalist Alan Atkins'in yerine katıldı.Rob Halford gay'di ve maço tavırlı Heavy Metal arenasında bu durum tepki göreceğinden Priest zamanında bunu açıklamadı .Rob Halford gay olduğunu ancak Judas Priest'ten ayrıldığı solo kariyerine yoğunlaştığı 1991 yılından sonra açıklayabildi.

14) Led Zeppelin rock dünyasının kurallarını yeniden yazmıştır.O zamanlarda grup ve organizatör konser hasılatları yarı yarıya paylaşırken, ilk olarak Led Zeppelin menajeri Peter Grant grubun payını %90'a yükseltmek istemiştir.İtirazlara karşı da "Ben size Led Zeppelin'e konser yapma şansını veriyorum.Bunun değeri yüzdeyle ölçülür mü?" demiştir.Tüm organizatörler bu şartlarda grupla çalışmaya devam ederler.Oysa bu olayın yıllar öncesinde Rolling Stones konserlerden %60 pay istemiş ve teklif kimse tarafından kabul görmemiştir.

15) 24 Eylül 1980 tarihinde Led Zeppelin davulcusu John Bonham aşırı alkolden tüm gece kustu ve sabaha karşı kusmuğunda boğularak öldü.4 Aralık 1980 tarihinde kalan Led Zeppelin üyeleri Jonh Bonham'sız Led Zeppelin olamayacağını deklare ederek grubun dağıldığını açıkladılar.Jimmy Page 3 yıl boyunca eline gitar almadı.Bonham öldüğünde 31 yaşındaydı.

16) Ozzy Osbourne, 1981 yılında solo kariyerinin ilk albümü "Blizzard of Ozz" için düzenlenen basın toplantısında canlı güvercinin kafasını dişleriyle koparttı.Bunun üzerine plak firması CBS'in binasına girmesi yasaklandı.

17) Kiss'in maskelerini çıkarttığı sanılarak kapışılan 1980 tarihli "Unmasked" albümü aslen gene maskeli bir albümdür.Çizgi roman şeklinde çizilen kapağın son karesi içeridedir ve satın almadan görülemez.Son karede maskelerinin altından gene maske çıkar.Bu albümde kapakta baterist Peter Criss'in görülmesine rağmen, session davulcusu Anton Fig çalmaktadır.Albüm öncesi gruptan ayrılan Peter Criss'in yerine turneden itibaren Eric Carr gelir.Grubun maskelerini çıkarttığı albüm "Lick It Up" olur.

18 ) Iron Maiden ilk albümünü yayınlamadan önce bir süre grupta davul çalan maskeli adam Thunderstick, 1979 yılında bir başka NWOBHM grubu olan Samson'a geçti.Thunstick Iron Maiden'de çalarken provalarda daha sonra "Killers" albümünün açılışında yer alacak olan 'Ides Of March' şarkısı da çalınmaktaydı.Thunderstick bu şarkıyı kendi bestesiymiş gibi Samon'un lideri gitarist Paul Samson'a sundu ve Samson "Head On" albümünde bu parçayı 'Thunderburst' adıyla yayınladı.O sıralar Samson grubunun vokalistliğini de daha sonra Iron Maiden'a geçecek olan Bruce Dickinson yapmaktaydı.Müzikseverler ismi ve bestecisi farklı aynı şarkıyı farklı grupların albümlerinde duyunca bir hayli şaşırdılar.

19) Radyolar ve TV'ler Heavy Metale kapalı iken dinleyicilere ulaşmanın en iyi yolu farklı ve akılda kalıcı imajlar yaratmaktı.Iron Maiden'in albüm kapağı ve tişört tasarımları için Derek Riggs tarafından yaratılan maskotu Eddie, ilk iki Maiden albümünde normal boyutlardaydı.Ayrıca çiziminin ilk hali İngiltere'de yaşayan punk çılgınlığıyla alakalı olan kırmızı saçlıydı.Daha sonra bir ceset halini aldı ve "Number Of The Beast" albümüyle bir dev halini aldı.

20) Heavy Metal dünyasının en iyi konser albümlerinden biri Motörhead tarafından yapılmıştır.1981 yılında piyasaya çıkan "No Sleep'Til Hammersmith" albümü 23 Mart 1981 tarihinde Leeds şehrindeki Quenns Hall'da kaydedilmiştir.

21) Guiness Rekorlar kitabına "Dünyanın En Gürültülü Grubu" olarak geöen ilk isim Deep Purple'dır.Daha sonra bu rekor Motörhead tarafından egale edilmiş, en son olarak ise Manowar bu ünvanın sahibi olmuştur (Hannover, Almanya konserinde 129,5 desibel).

22) New York'lu grup Manowar, 1982 tarihli ilk albümü "Battle Hymns"i Liberty Records etiketiyle çıkardı.Grup aynı yılın sonunda sonraki albümleri için Music For Nations'ın alt firması Megaforce ile anlaşma imzaladı."Intı The Glory Ride" albümü öncesi yapılan bu sözleşmeyi grup elemanları kendi kanlarıyla imzaladılar.

23) 1982 yılında Quiet Riot ile "Diary Of A Madman" turnesine çıkan Ozzy'e lowa konserinde yarasa fırlatıldı.Yarasayı plastik sanan Ozzy, yarasanın kafasını dişleriyle koparttı.Yarasanın gerçek olduğu anlaşılınca Ozzy kuduz tehlikesine karşın hastahaneye kaldırıldı.Onu ilk ziyaret eden de o zaman menajeri, sonra da karısı olan Sharon Arden oldu.

24) Metallica'nın 1983 tarihli ilk albümünün ilk adı "Metal Up Your Ass.Easter's Cancelled: The Body's Been Found"du.Ancak dağıtım firmalarının karşı çıkması üzerine albümün ilk adı "Kill'Em All" olarak değiştirildi.

25) Metallica'nın ilk kadrosuyla yer alan gitaristi Dave Mustaine, Metallica'dan kovulunca Megadeth grubunu kurdu.Megadeth'in ilk kadrosuyla bir dönem Slayer gitaristi Kerry King de bulundu.

26) Bİlinen ilk thrash metal grubu Exodus'tur.Ancak Metallica ilk albümünü Exodus'tan daha önce yayınladığı için kayıtlara geöen ilk thrash metal albümü Metallica olur.

27) Yönetmen Rob Reiner tarafından çekilen, 1984 yılında "This is Spinal Tap" adıyla piyasya sürülen film, '80'li yıllarda hard rock ve heavy metal dünyasında yaşanan tüm klişelerle dalga geçen, Spinal Tap grubunu anlatan bir yapımdı.Filmi pazarlayanlar bunun bir belgesel olduğunu ve Spinal Tap adlı büyük bir grubu konu ettiğini söyleyerek böyle bir grubun varlığını herkesi inandırdılar.Oysa bu filmi başarıyla pazarlamak işçin yapılan bir oyundu.Malesef hala Spinal Tap'in gerçekte varolduğunu sananlar da var.

28 ) W.A.S.P isminin açılımı çeşitli söylentilere neden olduysa da Blackie Lawless tarafından yapılan resmi açıklama "We Are Sexual Perverts" şeklindedir.

29) '80'li yılların başında başkan Ronald Reagan'ın karısı Nancy Reagan tarafından kurulan PMRC (Parents Music Resource Center) genöleri zararlı şarkı sözü, albüm kapağı ve benzeri şeylerden korumak için kuruldu.Bu örgütün çıkarttığı yasa yüzünden pek çok şarkının radyo ve TV'lerde çalınması yasaklandı.Frank Zappa da PMRC tarafından dava edilen isimlerden biriydi.Mahkemede "Kötü yasa çıkaranlar, kötü şarkı sözü yazanlardan daha tehlikelidir" dedi.

30) İngiliz grup Def Leppard "Hysteria" albümünün kayıtlarına girmeden önce grubun bateristi Rick Allen trafik kazası geçirdi ve sol kolunu kaybetti.Grup yeni bir davulcu almak yerine Allen'in çalabileceği özel bir davul tasarladı.Rİck Allen'in tek kolla ve özel bir davulla çaldığı 1987 tarihli bu albüm grup tarihinin en çok satan albümü oldu.

31) "Hysteria" albümünün prodüktörü Mutt Lange, "Hysteria" albümü öncesinde etrafındakilere "Michael Jackson 'thriller' albümünde 7 hit çıkartabiliyorsa, bir rock grubu da çıkartabilmeli" demişti.Gerçekten de "Hysteria" iki yıl içinde listelerin ilk 10'una tam 7 hit yolladı.

32) Rock dünyasının en ayrıcalıklı gitaristlerinden Eddie Van Halen tapping tekniğinin mimarıdır.Gitarist her iki elini de gitarın klavyesi üzerinde kullanır.Bu teknik grubun 'eruption' şarkısında rahatlıkla fark edebilir.

33) "Black Metal" terimi ilk kez İngiliz grup Venom'un 1982 tarihli albümüne adını veren şarkının adı olarak kullanıldı.

34) "Death Metal" terimi ilk kez 1985 yılında Amerikalı grup Possesed'in "Seven Churches" albümünde şarkı adı olarak kullanıldı.

35) Slayer'in 1986 tarihli "Reign In Blood" albümü tüm zamanların en iyi thrash albümü kabul edilir.

36) 22 Aralık 1987'de Mötley Crüe basçısı Nikki Sixx "bir süre için" öldü.Bir otel odasında Guns N'Roses'tan Slash ve Steven Adler ile takılan Sixx aynı gün içinde eroin, kekain, valium ve bir şişe Jack Daniels aldı, bir süre sonra komaya girdi ve kalbi durdu.Hemen ambulans çağrıldı ve ilk müdahele olarak Nikki Sixx'in kalbine hem elektro çok, hem de adrenalin dolu iğne yapıldı.2 dakika öü kalan Sixx, şoklar ve iğne sonucunda dirildi ve kustu.Bu olaydan sonra tüm mötley Crüe elemanları ağır uyuşturucular kullanmayı bıraktıları.

37) ABD hükümeti Mötley Crüe'ya gençleri uyuşturucudan uzak tutan demeçler vermekeri karşılığında NASA taradından yapılmış kendi ekseni etrafında dönen bir davul hediye etti.Bu davul ilk kez "Girls, Girls, Girls" albümünün turnesinde kullanıldı.

38 ) Whitesnake'nin 1987 tarihli "Whitesnake" albümünde çalan müzisyen kadrosu ile turneye çıkan müzisyen kadrosu farklıdır.Gitarist John Sykes, bas gitarist Neil Murray, baterist Aynsley Dunbay ve session gitarist Adrian Vandenberg'den oluşan albüm kadrosu turnede ve kliplerde gitarist Vivian Campbell, bas gitarist Rudy Sarzo, baterist Tommy Aldridge ve kalıcı gitarist Adrian Vandenberg şeklinde değişti.Grupte sabit kalan tek eleman Deep Purple vokalisti David Coverdale olmuştur.

39) Jim Carrey'nin "Ace Ventura" filmindeki bir bar sahnesinde, Cannibal Corpse'u 'Hammer Smashed Face' şarkısını çalarken görülüyor.

40) Slayer'in 1998 tarihli albümünün adı olan "Diabolus In Musica" Latince müzikal bir terimdir.Ortaçağda 3 tondan oluşan aranın (tritone) şeytani bir tınıya sahip olduğu düşünülürdü ve buna "Diabolus In Musica" denirdi.Tritone, barok müzik ve heavy metalde sık kullanılan bir kalıptır.

41) Dünyanın en hızlı gitaristi İsveçli Yngwie J. Malmsteen'dir.Tüm notaları tam ve doğru basarak onun hızına çıkabilen yoktur.

42) Adını Venom'un 'Mayhem with Mercy' şarkısından alan Norveçli black metal grubu Mayhem'in vokalisti Dead 12 Nİsan 1991'de tüfekle intihar etti.Euronymous, Dead'in parçalanmış beyninin fotoğrafını çekti.Bu fotoğraf bootleg albüm "Dawn of the Blackhearts"ın kapağında kullanıldı.10 Ağustos 1993 tarihinde ise grubun gitaristi Euronymous, Burzum'dan Varg Vikernes tarafından defalarca bıçaklanarak öldüldü.

43) Amerika'nın köklü thrash gruplarından Pantera'nın ilk albümü çoğunluk 1990 tarihli "Cowboys From Hell" sanır.Oysa grubun bu albümlerden önce glam metal yaptığı dört albümlük bir geçmişi vardır."Metal Magic" (1983), "Projects In The Jungle" (1984), ve "I Am The Nİght" (1985) vokalist Terry Glaze ile kaydedilen albümlerdir.1988 tarihli "Power Metal" albümü ise vokalist olarak Phil Anselmo'nun gruba dahil olduğu albümdür ve grubun glam metal tarzındaki son albümü olur.Pantera bu dört albümü web sitesinde "Panterrible" başlığı altında anmaktadır.

44) Amerikalı grup Warrant 1992 yılında "Dog Eat Dog" albümünü çıkarttı.1 yıl sonra "Dog Eat Dog" grubu gereksiz bir alınganlıkla "Warrant" adında bir EP yayınlayarak Warrant'a cevap vermiş oldu.

45) '80'ki yılların ortasında Almanya'dan enteresan bir grup çıktı: Mekong Delta.Başka gruplarda çaldıkları ve her birinin plak firmalarıyla bağlayıcı kontratları olduğu için isimlerini açıklayamayan, poz ve konser veremeyen bu grubun 1987'de "Mekong Delta" albümü ile başlayan müzikal serüveni tam 10 yıl sürdü.1990 yılında "Dances Of Death" albümü ile grup elemanlarının kimlikleri de açıklandı. O güne dek grupta çalan isimler arasında Peavey (Rage), Jörg Michael (Running Wild, Stratovarius, Grave Digger, Rage, Saxon), Peter Haas (Krokus, Poltergeist), Frank Fricke (living Death), Reiner Kelch (Living Death) ve Uli Kusch (Helloween, Masterplan, Gamma Ray, Holy Moses, Sinner) gibi tanınmış isimler vardı.

46) '70'li yılların ortasında Led Zeppelin'le tura çıkan Rolling Stones muhabiri Cameron Crowe, bu turnede yaşadıklarının bir kısmını senaryosunu yazıp yönetmenlik yaptığı "Almost Famous" filminde kullanıldı.

47) Judas Priest vokalisti Rob Halford'un gruptan ayrılması, ardından gay olduğunu açıklaması ve büyük Judas Priest fanı Tim Owens'in gruba girmesi film yapımcılarına ilham verdi ve 2000 yılında "Metal God" isimli filmin çekimlerine başlandı.Başrollerini Mark Wahlberg ve Jennifer Aniston'un paylaştığı filme karşı Judas Priest dava açacağını açıkladı ve bunun üzerine filmin adı "Rockstar" olarka değiştirildi, senaryoda bazı oynamalar yapıldı.Filmde Judas Priest'i andıran hayali grubun adı Steel Dragon.Üyeleri de şu şekilde: vokalde Jeff Scott Soto (Yngwie Malmsteens's Rising Force) ve Mike Matijevic (Steelheart), gitarlarda Zakk Wylde (Osbourne, Black Label Society) ve Nick Cantonese (Black Label Society), bas gitarda Jeff Pilson (Dokken, Dio) ve davulda Jason Bonham.

48 ) Finlandiyalı grup Children Of Bolod'un isminin hikayesi bir hayli ilginç.4 Haziran 1960 yılında iki erkek (Seppo ve Nils), iki kız (Maili ve Anja) Bodom gölünün yanında kamp yapmaya giderler.Bir sabah 3 ölü bulunur.Nils ise sağ kalandır.Üç genç bıçaklanarak öldürülmüştür.Polis 70'i şüpheli olan 3000 kişiyi sorgular ama katil bulunamaz.2004 yılında polis Nils'i cinayetten tutuklar ancak iki ay sonra delil yetersizliğinden bırakmak zorunda kalır.Bu cinayetler Finlandiya tarihinin en karanlık olayı olarak anılır.Alexi Laiho, ölen çocukların aileleriyle komşu olan bir ailenin çocuğudur.Küçüklüğünden beri bu hikayeyi duyduğu için grup kurduğunda adını Children Of Bodom koyar.Alexi, hala katilin Nils olduğuna inanmaktadır.

49) 8 Aralık 2004 tarihi metalciler için kara gün olarak kabul edilmekte.O tarihte eski Pantera üyesi Dimabag Darrell'in kardeşi baterist Vinnie Paul ile yer aldığı Damageplan grubu turne halinde Ohio Alrosa Villa Bar'da konser vermekteydi.Grup ilk şarkısına girdiğinde seyircilerin heyecanı en üst noktadaydı.Ancak az sonra yaşanacak olanlar müzik tarihinin şanlı sayfalarının arasında kanlı sayfalar olarak yer alacak derecede trajikti.Konsere seyirci olarak katılan 25 yaşındaki Nathan gale ilk şarkının yarısında sahneye fırladı ve gitarist Dimebag Darrell'e yaklaşarak sert tonda bir şeyler söyledi.herkez onu heyecanlı bir fan sanırken, o silahını çıkarığ Darrel'e 16 el ateş ederek öldürdü.Kaçışan insanlara da ateş açan Nathan Gale 3 kişiyi daha öldürdü ve polis tarafından da ancak vurulup öldürülerek durdurulabildi.Dimebaf ise en sevdiği grubun; Kiss'in tabutuna konularak gömüldü
Son düzenleyen king nothing; 2 Eylül 2008 02:43 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #7
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Heavy metal (ya da sadece metal), agresif ritimler ve aşırı distorsiyonlu gitarlarla karakterize edilen rock müzik türüdür.

Bu türün kökleri 1964 ve 1967 arasında blues ve rock türünü birleştirerek, daha çok gitar ve davul bazlı, bu türde müzik yapan grupların yarattığı hard rock'tır. Heavy Metal popülaritesini 80'lerde daha çok türün ortaya çıkmasıyla artırdı. Ticari amaçlı olmadığı iddia edilse de dünya üzerinde büyük bir dinleyici kitlesine sahip olması ve ciddi ticari başarıların yakalanmış olması sebebi ile, müzik endüstrisinin bel kemiği niteliğindedir.

Heavy metal'in en ünlü grupları, Black Sabbath, Iron Maiden, Judas Priest, Manowar, Metallica, AC/DC ve Led Zeppelin'dir.

Karakteristikler

Gitar Bazlı bir müzik türü olan Heavy Metal'in şarkı sözü temaları günlük hayat ilişkilerinden başlayarak, nefret, ölüm, din, toplumsal ilişkiler, aşk, fantastik dünya, tarih gibi temaları işler.

Enstrümanlar

Heavy metal çoğu zaman aynı türde enstrümanlarla çalınır. Klasik beşlisi biri ritm, diğeri solo çalan distorte edilmiş iki elektro gitar, bir bas gitar, davul ve vokalden oluşur. Bunun yanında çoğu grup klavye de kullanır. Gitar bu türde çok büyük bir önem taşır. Distortion ve diğer efektler, sesi daha kalınlaştırmak içindir. Heavy metal vokalleri şarkıda çok fazla değişik ses çıkarabilirler. Temiz vokallerden gurultulara, gurultulardan çığlıklara kadar.

Sololar ve riffler heavy metal'in büyük bir bölümünü oluşturur. Gitaristler sweep-picking ve tapping tekniklerini kullanarak soloyu hızlandırıp agresifleştirebilirler

Temalar

Heavy Metal, dinlenilebilir olmasıyla beraber görseldir. Albüm kapakları ve konserler bu müzik türünü anlamakta oldukça yararlıdırlar.

Heavy Metal 50'ler 60'lar ve 70'lerdeki savaş, nükleer atışmalar, çevreye ilişkin konular, politik ve dini propoganda üzerinde yoğunlaşır. Black Sabbath'ın "War Pigs" ve Metallica'nın "And Justice for All" parçaları buna bir örnektir.Bazende Mitoloji ile ilgili eserlerde ortaya koyula bilir.Örneğin Manowar'ın Gods of War (2007).Sign of the Hammer vb. albümler sayılabilir.

Alt türleri

Alternatif metal
Black metal
Death metal
Doom metal
Folk metal
Glam metal
Gothic metal
Heavy metal
Industrial metal
Metalcore
Power metal
Progresif metal
Senfonik metal
Sludge metal
Thrash metal
Son düzenleyen Safi; 26 Eylül 2016 15:11
king nothing - avatarı
king nothing
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #8
king nothing - avatarı
Ziyaretçi
Turkıyede Heavy Metal'ın Yayılmasının Tarıhcesı

Ülkemizde medyanın yutturmaya çalıştığı bir yalan var. Türkiye'deki Rock ve Metal dinleyicisinin, 70'li yıllardaki Rock yaptığını ima eden gruplara dayandığı ve o kuşaktan ilham aldığı.Dünyada günümüzdeki Rock'ın dayandığı ülkeler İngiltere, Amerika ve biraz da Almanya'dır. Onların haricinde Heavy Metal 80'li yılların başında tüm dünyada aynı anda çıkmış ve yayılmıştır.

Aslında Heavy Metal Metal'in kökeninin Rock ve Blues'a dayandığı hikayesi de palavradır. Bunu ya müziğe ticari olarak yer vermek isteyenler uyduruyor ya da bu müziğin dışındaki insanların bu müziği sözde objektif özünde subjektif tahlillerine dayanıyor. Heavy Metal ilk olarak 20'li ve 30'lu yıllarda, İngiltere'de ağırsanayi (Heavy Metal) işçilerinin ve gençliğinin sınıf ayrımına karşı üzerlerine demir, zincir ve metal takılar takarak yaptıkları protest müzik olarak çıkmıştır. Ancak bu yıllardaa yapılanmüziğin içeriği ve türü hakkında kesin kayıtlar yok. 70'li yıllarda İngiltere'deki müzik piyasası (günümüzde Türkiye'de gözlemlenen şekilde) aşırı kirlenmişti. Punk müziği bile kısa bir direnişten sonra sistemin içine çekilmiş, Punk, toplumun alt tabakadan sömüremediği gençleri, farkettirmeden soyut bir hayatla ve uyuşturucuyla yoketmeye çalıştığı bir müzik haline gelmişti. İşte tam o sıralarda İmgiltere'de ekonomik istikrarsızlığın ve müzik piyasasındaki bu kirliliğin arttığı bir ortamda NWOBHM (New Wave Of British Heavy Metal) ortaya çıkıyordu ve kısa sürede yayılıyordu. Bu sürecin en büyük grupları Iron Maiden, Saxon, Judas Priest, Def Leppard, Samson gibi gruplardı. Ama asıl önemlisi 80'li yılların başında tüm dünyada bu gelişmeye parelel olarak her yerde mantar gibi bitiyordu. Türkiye'den Yunanistan'a, İngiltere'den Bahamalar'a, Endonezya'dan Kazakistan'a, Bulgaristan'dan Arjantin'e, Hindistan'dan İsveç'e, Meksika'dan Güney Afrika'ya, Avusturalya'dan Brezilya'ya, her yere...Heavy Metal sınır tanımıyordu. Dil, din, ırk, ideoloji, sınıf tanımıyordu ve bunu kapitalist bir sömürü aracı olarak değil, tanımlanamaz bir şekilde her yerde, aynı anda yapıyordu. Sosyologlar ve psikologlar bunu birtürlü anlam veremiyordu. Bu onların yetiştirdiği düşünce yapılarına ve kalıplarına aykırıydı. Zaten yıllardır sosyologların ve psikologların Heavy Metal'i bir türlü anlıyamadıkları için yaptıkları tek şey, çamur atmak olmuştur.
Türkiye'de de Heavy Metal 80'li yılların başında ortaya çıktı ve bunun en yoğun olduğu yer ise Ankara'ydı. Yoksa denildiği gibi kökenlerini Erkin Koray'dan, Cem Karaca'dan, Moğollar'dan aldığı falan yoktu. 60'karda ve 70'lerde bunlar kendilerini daha çok Anadolu pop olarak tanımlıyordu. Oyıllarda Türkiye'de Zeppelin, Pnk Floyd, Deep Purple dinleyen çok az insan vardı. Ya bunlar bir avuç zengin çocuğu ya da her nasılsa bu müziği farkeden bir avuç insandı.Heavy Metal'in Türkiye'de Ankara'dan çıkışı ve yoğun bir şekilde yaşanışın çeşitli sebepleri olabilir. Bunu Ankara'nın öğrenci ve memur şehri oluşu, sınıflararası uçurumun daha esnek oluşu, üniversiteler ve kolejler, havası, iklimi ve Kemalist devrim doktrinin yeniden yarattığı bir şehir oluşu ve insanların bu ülkü içinde yoğrulmuş olmaları. O dönemde Ankara'da en yoğun bölgeler Hacettepe, Üniversitesi ve Tunalı Hilmi gibi yerlerdi. Özellikle Hacettepe Tıp ve Hacettepe Üniversitesi HM'in kalesi gibiydi.
Diğer üniversiteler ve kolejler de bundan payını almışlardı. En çok dinlenen gruplar ise Iron Maiden, Hellowen, Saxon, Judas Priest ve AC/DC idi.

Ankara Polis Radyosu'ndan yayınlanan "Rock Dünyasından" programıyla bugün hala TRT'de Rock Market programını yapan DJ. Dr. Şener Yıldız'ın bu müziğin sevilmesinde ve yayılmasında büyük payı vardır. Ankara ismini bulmuştu: "Ankara Rock City" O yıllarda yaşanan güzel günlerin anıları hala dillerdedir. Ankara bu misyonunu 80'li yılların sonuna kadar sürdürdü. 88-90 arasında İzmir, 89-91 arasında Bursa ön plana çıkmıştı. İstanbul ise ancak 90'lı yılların başında ön plana çıkmıştı. Hisar, Akmar Pasajı ve sonra Galata Köprüaltı birer mekan olmuşlardı. Özellikle Galata Köprüaltı, Ankara gibi bugün de anlatılan bir efsane haline geldi. Dünya üzerindeki belki de en güzel yerdir ve yaşananlarda hiçbir şekilde zorlama ve özentilik yoktu, saf içtenlik vardı.

Köprü yandıktan sonra mekan Taksim'e kaydı. Bu kayışla beraber yavaş bir kirlenme ve bu müziği burjuvazinin keşfi de başladı. Sonrası malum...
Türkiye'de ilk önce Heavy Metal kitselleşti. Yoksa yutturulmaya çalışıldığı gibi Rock'ın ve Hard Rock'ın evrimiyle değil. 80'li yıllarda gelişen süreçte, sonra sonra gençler Led Zeppelin'i, Deep Purple'ı, keşfettiler, Hard Rockçı oldular. Pink Floyd'u Bob Dylan'i John Lee Hooker'ı, keşfettiler Rockçı oldular, Blues'cu oldular. Sex Pistols'u keşfettiler Punk oldular, iddia edilenin aksine bir gelişim gözlendi. Yoksa TV'de çıkan pop eskilerinin dediği gibi "Biz onların babasıyız, onlar bizim yolumuzdan gidiyor" falan değil. Gençler onları sonradan tanıdı. Bu iskele babalarının öğrettiği bir öğreti değil, tamamen gençliğin içinden çıkarak gelişen bir müziktir. Bugün biz onların sayesinde değil, onlar bizim sayemizde varlar. Bu palavraları yutturacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Direneceğiz.

80'li yıllarda, solcular Heavy Meatlcilere "Kenan Evren gençliği" diye saldırıyorlardı. Gelişen süreçte kimin Kimin Kenan Evren gençliği olduğu ortaya çıktı. Heavy Metal darbenin yaratmak istediği genç tipine aykırı kalmış, tamamen bir altkültür olarak gelişmiştir. Tarih en büyük yargıçtır. Heavy Metal oynanmak istenen oyunu bozmuş ve bazıları için bir çıkış olmuştur.

Heavy Metal'in doğum yeri İngiltere'nin büyük kentlerinin arka sokakları, işçi mahalleleri ve alt tabaka insanlarının toplandığı gettolardır. 70'li yılların başlarında, İngiltere'nin içine düştüğü ekonomik bunalım ortasında, ağır sanayinin en pis işlerinde çalışanların veya böyle bir iş bile bulamamış işsiz gençlerin içi öfke dolmuştu. Her türlü kurulu düzene karşı önce güvenlerini yitirdiler ardından nefret ve öfkeye bulandılar.

Onlarca yıl öncesinde, Amerika'da kölelik zamanında (gerçi köleliğin kalkması hiçbir şeyi değiştirmemişti) zenci kölelerin ezilmişliği, kimliksizliği içlerindeki duyguyu müzikle dışa vurmaları sonucu ortaya çıkan hüznün destanı Blues, 50'li ve 60'lı yıllarda tüm dünyayı sarmıştı. İngiltere ise bu salgının tam ortasında kalmış, zenci ustalarının peşinden giden ama kendi ruhlarının müziğini de yaratan bir yığın beyaz genç, müzikleri ile ilahlaşmıştı. Ama 70'ler hiç de parlak değildi.Çöken bir ekonominin ortasında yokoluş başlamıştı her yönü ile. Yoksul, ezilmiş ve yarınsız bir gençlik başkaldırıyordu ucuz sözlerle kendi parçasını kurtarmaya çalışan sisteme ve sistemin bekçilerine. V e yüzlerce grup, öncülerinin blues'unu alıp, yaşadıkları sert hayata uydurmuştu. Başlarda sadece kendi aralarında tanınıyor, seslerini birbirlerine duyurabiliyorlardı. Ama kısa sürede bu ses büyüdü ve kendilerini kontrol edip, sürü gibi görenlere karşı bir intikam çığlığına dönüştü. Ortaya çıkışından yıllar sonra bu başkaldırı müziğine bir isim konacaktı. İşçi kısmının en ezilmiş kısmının, ağır sanayi işçilerinin içinden doğan bu isyan, Blue Öyster Cult'ın menejeri tarafından vaftiz edilecek ve Heavy Metal adını alacaktı.

Bu yazıyı nereden aldıgımı hatırlamıyorum arsıvlerımde vardı ama gercekten yararlı bir kaynak oldugu kesın.Duzenlemesini yapmak biraz zor oldu ama degdi tabi.

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
1 Mart 2009       Mesaj #9
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Gothic Metal - Goth Metal
Gothic Metal 70'lerde ABD ve Avrupa'da çıkmış bir müzik türüdür. Kısaca goth metal de denir. Bu müziği yapan grupların %90'ı kadın vokal kullanır. Klavye ağırlıktadır ve biraz power metal etkileri de vardır. Gitarlar yumuşak çalınır ve bateri sakindir. Sözler çoğunlukla; ölüm, korku, din, tanrı, cennet-cehennem ilişkisi, yas, boşluk gibi konular üstüne yazılır. Bazen bu konu tartışmalara yol açmıştır. Örneğin; Evanescence ile Nightwish'in hala gothic metal olup olmadığı tartışılmaktadır.
Goth Metal (Gothic Metal de denir) doom metal, heavy metal ve orjinal gothic tarzının arasındaki geçiş gibidir. 1990'ların sonunda Avrupa ve A.B.D. topraklarında ortaya çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok zordur. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler, metalin konsepti hakkında çok katıdırlar; onlar için belli bir tür ve o türlerin alt kolları vardır. Fakat bazı dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna kadar karşı çıkarlar. Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip, onları metal ile harmanlayan bir türdür gothic metal.
Aslında Gothic metal; Celtic Frost, bir kaç yıl sonra Paradise Lost ve Theatre Of Tragedy gibi, bayan vokal, melodik klavye ve ağır doom riffleri kullanan gruplardan evrimleşmiştir. Type O Negative, My Dying Bride ve Anathema gibi gruplar da temel olarak insanı ürperten klavye ezgileri ve ağır hüzünlü havasıyla dikkat çeker. Bayan vokalleri ve death metal gırtlağıyla metal tarihinin ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost'un gothic albümündeki aynı isimli "Gothic" gösterilir. Albüm, The Gathering gibi gruplara hatta Paradise Lost'un kendisine bile ilham kaynağı olmuştur.
Theatre of Tragedy, Tristania ve Sins Of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar, zaten müziğin var olan karanlık ve iç acıtan havasına eşsiz vokaller ekleyerek goth metali bambaşka boyutlara taşıdılar. Ortaçağa ait klasik öğelerin de - Gregorian İlahi koroları, kilise orgları, yan flütler, viyolonlar ve operatik bayan vokaller- eklenmesiyle doom metal riffleriyle bezenmiş olan müzik, kendi sağlam yapısının üzerine bir kat daha çıkarak büyüleyici bir tarza dönüştü. İskandinav Goth Metal olarak bilinen tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç tür dinleyicilerinin dikkatini çekti.
1990'ların sonlarına doğru gelirken ortaya daha yumuşak bir goth metal tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar da temel olarak kendilerine bayan vokali belirlediler ama doom metal öğelerinden ve erkek death vokallerden uzak durdular. The Gathering, Within Temptation, Lacuna Coil ve Lacrimosa gibi gruplar bu tanıma uyan soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan bazıları aynı zamanda müziğe elektronik sesler veya klasik rock müziğini ekleyerek daha geniş kitlelere yayılma amacı güttüler.
Genel olarak Gothic Metal'in sözleri de belirli konular üzerine sabitlenmişti; din ve Tanrı, cennet-cehennem, romantizm, korku, depresyon, matem, boşluk ve ölüm.
Dünyayı baz alacak olursak, Gothic Metal genel olarak Kuzey Avrupa'da özellikle de Norveç'te metal türleri arasınada en yaygın olanıdır.

Goth Müzik Grupları
  • Cradle Of Filth
  • Darkwell
  • Epica
  • Evanescence
  • HIM
  • Lacrimosa
  • Lacuna Coil
  • Moonspell
  • Paradise Lost
  • Theatre Of Tragedy
  • Trail Of Tears
  • The Gathering
  • Therion
  • Tristania
  • Within Temptation
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
14 Nisan 2009       Mesaj #10
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Endüstriyel Metal
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Endüstriyel metal, Heavy metal ve Thrash metal etkileşimli çoğu zaman tekno ve synth ritimleriyle desteklenmiş bir alt metal müzik türüdür.

Gelişimi
Skinny Puppy ve Sister Machine Gun türün en bilinen gruplarıdır. 90'ların ilk yarısında Trent Reznor ile daha hafif denilebilecek şekilde devam ederken Godflesh ve Ministry ile sert yönünü bulmuştur. Laibach, türe katkılarının önemi büyüktür.
1990'ların ilk yarısına kadar oldukça durgun seyreden ve bir türlü hakettiği ilgiyi bulamayan tür Marilyn Manson ve özellikle Rammstein'ın günümüze kadar artarak gelen başarılı çalışmalarıyla adeta yok olmaktan kurtulmuştur. Rammstein türü daha karanlık ve atmosferik öğelerle yorumlamıştır.

Tarzı
Endüstriyel metal grupları genelde kalabalıktır. Çoğu grup çift gitar kullanır ve gitarlar sample'lar ve synth'lerle desteklenir. Gitar tonları çok sert ya da melodi yüklü olabilir.

Temsilcileri
  • Fear Factory
  • Kidneythieves
  • KMFDM
  • Marilyn Manson
  • Ministry
  • Mushroomhead
  • Neuroactive
  • Neuroticfish
  • Nine Inch Nails
  • OOMPH!
  • Project Pitchfork
  • Rammstein
  • Rob Zombie
  • Static-X
  • Zeromancer
  • SlipknoT
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

22 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
30 Mayıs 2015 / jake422 Soru-Cevap