Arama

Baharatlar ve Sağlık için Faydaları

Güncelleme: 12 Ekim 2018 Gösterim: 28.179 Cevap: 18
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
22 Mart 2008       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi

Baharat Dünyası, Keşfi ve Tarihçesi



Sponsorlu Bağlantılar
KEŞİF ÇAĞI

Avrupalı tüccarlar bu yerlere gemiyle ulaşılabileceğini aniden keşfettiler. Sırların çoğu baharat diyarından uzaklaştırıldı ve Avrupa yeni sorunun farkına vardı.Önce Portekiz sonra İspanya ve İngiltere, sonra Hollanda ve en sonunda yeni kurulmuş olan Birleşik Devletler tarihin en ilginç yarışmacıları arasına girdiler. Yaklaşık dört yüz yıl boyunca büyük batı güçleri doğuya karşı yarıştılar ve baharat üretilen yerlerin kontrolü için birbirleriyle savaştılar.

Simdi Seylan diye adlandırılan küçük deniz aşırı ülkesi Portekiz, doğu Hindistan ve nihayet Baharat Adaları bir zaman için Avrupa’nın en zengin uluslarına tabii oldular. Bu arada, baharatlar en önemli hediyesini batili insanlara dağıttı.

İnsanları büyük yenidünyanın keşfine cezp ettiler.
Cenovalı haritacı ve gezgin Kristof Kolomb İspanya renklerini baharatlara taşıyarak Atlantik’i geçen ünlü yolculuğunu yaptı ve Amerika’yı keşfetti. Bati dünyasında bulduğu tek hoş koku tik bitki kırmızı biberdi; fakat "onlara göre biber olan bu bitki kırmızı biberden daha değerliydi (yenibahar yada pimenta) ve şimdiye kadar karsılaştığım en iyi baharat kokusunu yapraklarında taşıyan ağaç" di. Kolomb'un seyahatini Dr.Chanca kaleme almıştır.

BAHARATLARIN TARİHİ
Günümüzde baharatların fiyatı o kadar azdır ki, hepimiz bir çimdik karabiberin, tarçının, zencefilin ya da karanfilin lezzetli aromasını yemeklere katmaktan çok hoşlanabiliyoruz, ancak ağaç kabuklarının, yaprakların ve tohumların bu güzel kokulu parçalarının eskiden çok pahalı ve taşınması zor olduğuna inanmak çok zor görünüyor.

Ayrıca insanların, eğer gerekli ise, bir parça Hindistan cevizi ağacı ya da kırmızıbiber için hayatlarını riske atarak dünyanın öbür ucuna gitmek istemeleri inanılmaz görünüyor.
Baharat trafiği kayıtlı tarihten daha öncesine dayanır.

Arkeologlar MÖ 5000 yıllarında ilkel insanların gıdaların tadını daha iyi yapan bazı hoş koku tik bitkileri keşfettiklerini tahmin ediyorlar.Ne olmuş olabileceğini yeniden oluşturmak için insanların eti közde pişirdiklerini hayal edebiliriz.

İnsan bazı yaprakları gördü ve bu insana eğer eti yaprakla sararsa, onu kumdan ve külden arınmış şekilde saklayabileceğini düşündürdü. Eti yapraklarla sardı ve sıcak bir çukura gömdü. Daha sonra, sürpriz ve sevindirici olarak, insanlar yaprakların yiyeceklerine yeni bir tat verdiğini buldu.
O zamanlarda insanlar tatlandırma sanatını keşfetti.

ESKİ ZAMAN BAHARATLARI
Tas tabletleri keşfedilen en eski yazılı kayıt olan Asurların en popüler mitolojilerine inanabilseydik, en azından bir baharat dünya yaratılmadan önce biliniyor olurdu.

Milattan binlerce yıl önce yasayan bu insanlar Tanrıların dünyayı yaratmadan önce susam tohumu şarabı içtiklerini iddia ediyorlardı. Piramitlerin duvarlarındaki hiyerogliften kutsal kitaba kadar, eskilerin yaşamında önemli baharat bölümlerinin yer aldığını buluruz.

Bugün bildiğimiz bazı baharatlar, otlar ve tohumlar bati dünyasının eski insanları tarafından yetiştirildi. Aroma sözcüğü Yunanlıların baharat için kullandığı eski bir sözcüktür Antik çağ boyunca, doğunun zengin tüccarları ticari rota üzerinde baharat taşıyan 4000 develi kervanlarla Goa, Calicut ve Doğu’dan Nineveh, Babylon, Carthage, Aleksandra ve Roma'ya gittiler.

Isa, büyük abileri tarfından bir baharat tüccarına satıldı "ve sonra Gilead'dan gelen develerinin baharat, şifalı yağlar ve esanslar taşıdığı bir Ishmaelites şirketine satıldı, onu Mısır’a kadar götürdüler." Gilead'dan Mısır’a giden yol yüzlerce, hatta binlerce yıl boyunca Hindistan'dan biber ve karanfil, Baharat Adalarından tarçın ve küçük Hindistan cevizi ağacı ve Çin'den zencefil getirmek için kullanılan "Semerkant'a altın yol" un bir parçasıydı. Yüzyıllar boyunca eski gemiler Hindistan sahilleri boyunca, korsanlarla istila edilmiş Iran Körfezini geçerek Güney Arabistan boyunca ve Kızıl Deniz'den Mısır’a doğru demir atarlardı.
Bunlar doğudan batıya baharat getirmenin eski zamanlardaki tipik yollarıydı.

Sezar dönemi kadar eski günlerde, Muson rüzgârlarından -yazın doğudan, kisin batıdan esen Hint okyanusu rüzgarı- önce hareket eden gemilerin baharatlarını rekor zamanda marketlerine getirebildikleri keşfedilmişti.

Gemilerin parçalanması ve fırtınalar büyük kayıplara neden oluyordu ve sürekli hırsızlık vardı, ancak Roma ve Yunan dönemleri boyunca beklenildiği gibi baharata olan talep nedeniyle elde edilen kazançtan dolayı risk göze alınabiliyordu. Oldukça pahalı olduğundan dolayı bunu yalnızca zenginler karşılayabilirdi. Fakat baharatlar akla uygun her yerde kullanıldı. çoğu Roma ziyafetlerinde sunulan leziz yiyecekleri süsleyen aromalardı. İlaçlar Hipokrat'in , Theophrostes'in, Dioscorides ve Pliny'nin yazdıklarına uygun olarak büyük miktarlarda baharat ve ot gerektiriyordu.

Defne yaprağıyla olimpiyat kahramanlarının taçları örülüyordu; banyodan sonra baharat kokulu yağlar kullanılıyordu; baharatla tatlandırılmış şaraplar popülerdi; baharattan yapılmış tütsüler tapınaklarda hatta yollar boyunca yakılıyordu.

ARAP MONOPOLÜ
Yüzyıllar boyunca, milattan önce 950 (ya da daha öncesinden) beri, Araplar bu tehlikeli fakat kazançlı ticaretin başındaydılar. Eski İncil’de Ezekiel 27/22' de derki:" Sheba ve Raomah'in tüccarları sizinle ticaret yaptı; sizin mallarınızı en iyi baharat türleriyle, değerli taslar ve altınla değiştirdiler".
Araplar Avrupa’yı doğu baharatlarının kaynağı olarak tamamen karanlıkta bıraktılar.

Gerçekte, onlar baharatı Hindistan limanlarından, Hintli, Çin ve Jawali tüccarlardan alıyorlardı. Fakat Avrupalı rakipleri tarafından sorulduğunda, baharatları mistik uzak ülkelerden alırken karsılaştıkları tehlikelerin korkulu öykülerini anlatıyorlardı. İslamiyet Arapların baharat ticaretindeki aktivitelerine büyük güç verdi. Hz. Muhammed, 570 yıllarında doğdu, baharat ticareti yapan bir kadınla evlendi ve onun İslamcı misyonerleri Asya'ya gidip geldikçe inançlarını baharatla birlikte yaydılar.

Eski çağlarda baharatın şaşırtıcı itibarını anlamak için, gıdaların ne iyi ne de lezzetli olmadıklarını hatırlamalıyız.
Saklanabilen inek yemi yoktu, bu nedenle hayvanlar sonbaharda öldürülür ve tuzlanırdı. Patates, mısır, çay, kahve ve çikolata yoktu. Asitli yiyecekleri hazırlamak için limon yoktu ve onları tatlandırmak için seker bulunmuyordu.
Fakat bir tutam biber, tarçın ya da zencefil en sıradan yemeklerle bile karıştırıldığında, onları lezzetli yapabiliyordu.
Medeniyetin ötesinde de, baharata olan talep Avrupa'da dalga gibi yayılıyordu. Roma kuşatıldığında fidye olarak, Aloric the Visigoth 3000 pound (1350 kg) biber istedi ve daha sonra ekstra olarak yılda 300 pound (135 kg) istedi. Kuzeyden gelen barbarlar baharatın eti taze tuttuğunu çabuk fark ettiler ve böylece kaynak problemlerini azalttılar

ORTAÇAGDA BAHARATLAR
Baharat kara yoluyla ya da deniz yoluyla gelirse her durumda da Kahire, mısır yoluyla gelmek zorundaydı. Tüccar Piloti, Kahire'nin sahibi olanın kendini lord diye çağırabileceğini ve bütün Hristiyanların başı sayılabileceğini ve baharat yetişen tüm ada ve yerlerin sahibi sayılabileceğini söyledi.

Çünkü herhangi bir yönden gelen baharatların sadece Sultanın ülkesinde olması ve satılması gerekliydi. Baharatlar Kahire'den İskenderiye’ye gönderildi, orada satıldı ve Venedikliler ve Cenovalilar tarafından alındı.
Alplerin ihtiyacını karşılayabileceği hesaplanan baharat ticareti, yalnızca hacimce büyük değildi, değeride çok fazlaydı. Değeri yılda en azından bir milyon dükaydı. Tek bir büyük Venedik gemisi İskenderiye’den 200000 düka değerinde baharat taşıyordu.

Avrupa'da ortaçağda, 1 pound (0.450 kg)zencefil bir koyun değerinde, 1 pound Hindistan cevizi 3 koyun ya da yarim inek alabiliyordu; karanfilin Değeri yaklaşık 1 pound başına 20 dolardı. Biber her zaman en yüksek fiyattaydı. Londra limanındaki görevliler, Elizabeth döneminde bile, baharat çalmadıklarını göstermek amacıyla ceplerini boşaltmak zorundaydılar.

11. yüzyılda, birçok kasaba muhasebelerini bibere dayandırıyordu; vergiler ve kiralar bu baharatla değerlendiriliyor ve ödeniyordu ve bir çuval biber bir insan yaşamına değerdi. 1271 yılında, genç bir Venedikli babası ve amcasıyla kendilerini Çin'e kadar götürecek 24 yıllık Asyanın tamamını kapsayan seyahatine çıktı.
Adi Marco Polo'ydu ve gezginin hikayesi adli kitabi Venedik'in düşmesine, Arap krallığının yıkılmasına, Yeni dünyanın keşfine ve doğuyla ticaretin başlamasına neden oldu.

Polo'nun seyahatleri onları yalnızca Kubbai Khan "Zipangu" 'nun zengin sarayına ve Tatarların ülkesine götürmüyordu, Ayrıca Marco Polo baharatların yetiştiği, gördüğü sıcak ülkeleri söyleyebiliyordu. O Java’yı yazdı. " bundan sonra dünyanın her bir yanına dağıtılan baharatların büyük bir kısmı elde edildi". Hindistan'a açılan kapıyı söyledi. " Ormus limanı Hindistan’ın her yerinden gelen, baharat ve ilaç getiren tüccarlarla doludur... Bunları farklı tüccar gruplarına dağıtırlar ve böylece dünya çapında dağılırlar". Polo , Dely Kralını "büyük miktarlarda biber ,zencefil ve diğer birçok baharat maddesi üreten" yer olarak tanımladı.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2018 03:27
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Mart 2008       Mesaj #2
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

Sifali Baharatlar


Anason


Sponsorlu Bağlantılar
Haziran-agustos aylarinda, beyaz renkli çiçekler açan, 50-60 cm yüksekliginde, bir senelik bitkidir. Gövdesi dik, silindir biçiminde, içi bos, çok dalli, tüylü ve üstü çizgilidir. Alt yapraklari uzun sapli, oval veya kalb biçimindedir. Çiçekler bilesik semsiyelerde toplanmislardir. Meyveleri armut seklinde küçük, üzeri tüylü, yesilimsi sari renklidir. Basta Ege bölgesi olmak üzere bütün Anadolu'da bahçelerde yetistirilir. Kültür anasonunun vataninin Anadolu oldugu tahmin edilmektedir. Meyvalarinda nisasta, müsilaj, sabit ve uçucu yag bulunmaktadir. Uçucu yag miktarlari bitkinin cinsine ve yetistigi yerin sartlarina baglidir. Uçucu yagin % 80-90'i anetoldür. Anetol, zehir etkili fakat bu etkisi çok olmayan bir maddedir. Meyvelerinden su buhari distilasyonu ile elde edilen anason yagi, hemen hemen renksiz ve karakteristik kokuludur. Anason tipta midevi, bagirsak gazlarinin tesekkülünü önleyici, hazmi kolaylastirici ve gögüs yumusatici olarak kullanilir. Ayrica nefes darligi, öksürük ve kalb çarpintisi rahatsizliklarinda da etkilidir. Anason yüksek dozda alindiginda bas agrisi, uyusukluk, görme zorlugu yapar. Daimi kullananlarda anisizm hastaligina sebeb olur. Bilhassa çocuklara uyku vermede, midede tesekkül eden gazlari gidermede çok faydalidir. Bebekler için bir çay kasigi tohum bir bardak suya olmak üzere çay olarak hazirlanir. Yemeklerden önce veya süte katilarak bir kaç çay kasigi verilir. Büyükler % 1-2'lik çayini günde 2-3 bardak alabilir. Kullanilan kismi, meyvalari ve yapraklaridir. Meyveleri tamamen olgunlastiktan sonra toplanir ve gölgede kurutulur.

Çörekotu


Haziran-temmuz aylari arasinda yesille karisik açik mâvi renkli çiçekler açan, 20-40 cm boyunda bir senelik, otsu bir bitkidir. Yol kenarlari ve bilhassa ekin tarlalari içinde bulunur. Gövde dik ve kisa tüylüdür. Yapraklarin alttakileri sapli, üsttekileri sapsizdir. Çiçekler uzun sapli ve tek tektir. Taç yapraklari iki loplu ve bal özü bezleri tasiyan 8 tâne küçük parça hâlindedir. Meyveleri çok tohumlu olup, tohumlar siyah renkli ve oval sekillidir. Güney Avrupa, Balkan memleketleri, Kuzey Afrika, Türkiye ve Hindistan’da yetistirilmektedir. Bitkinin kullanilan kisimlari tohumlaridir. Tohumlari tamâmen olgunlastiktan sonra toplanir ve güneste kurutulur. Çörekotu tohumlarinda uçucu ve sabit yag, tanen, sekerler, glikozit bünyeli bir saponin ve alkaloitler bulunmustur. Tohumlari gaz söktürücü, uyarici ve idrar söktürücü olarak kullanilmaktadir. Güzel kokusu sebebiyle müshil ilâçlarinin içine ilâve edilen iyi bir lezzet ve koku degistiricidir. Çörekotunun Anadolu’da bulunan ve ayni sekilde kullanilan diger türleri sunlardir: Sam çörekotu (Nigella damascena): Yapraklari parçalidir. Çiçekleri tek ve üst yapraklar tarafindan örtülmüs durumdadir. Parlak mâvi çiçeklidir. Kir çörek otu (Nigella arvensis): 10-30 cm yüksekliginde mâvi çiçeklidir. Yapraklari sivri parçalidir. Tohumlari kurt düsürücü olarak da kullanilir.

Defne


6-18 m yüksekliginde, yuvarlak tepeli ve sik dalli bir agaç veya agaçtir. Almasik sapin iki yaninda karsilikli degil de aralikli olarak bir sagda, bir solda bitmis yapraklar seklinde dizilmis, 7.5-10 cm uzunlugundaki yapraklar oval biçimli, donuk renkli derimsi ve sert kenarlari da genellikle dalgalidir. Bitkinin sarimsi veya yesilimsi beyaz renkte küçük çiçekleri, olgunlastiginda rengi koyu mora dönen tek tohumlu, etli meyveleri vardir. Bitkinin kullanilan kismi yaprak ve meyveleridir. Yapraklari uçucu yag yönünden zengindir. Baharat olarak kullanilir. Defne meyvelerinde de uçucu yag ve diger yaglar, aci maddeler bulunur. Meyveleri midevî ve sinir agrilarina karsi kullanilir. Meyve yapraklarindan elde edilen yag cildi tahris edici merhemlerin içine konur. Ayni maksat için veteriner hekimlikte de, bundan baska sabun ve sampuanlara koku vermek için de kullanilir.

Hardal


>0,2-1,5 m boylarinda beyaz veya sari çiçekli, yillik otsu bitkilerdir. 10 kadar türü vardir. Türlerinin çogu Akdeniz çevresi memleketlerinde yetisir. Hardalin beyaz hardal otu, siyah hardal otu, yabanî hardal olmak üzere degisik türleri vardir.
  • Siyah hardal otu (Sinapis nigra) : 1-1,5 m boyunda, bir yillik sari çiçekli otsu bir bitkidir. Yapraklari saplidir. Meyveleri 1-3 cm uzunlukta 2-3 mm genislikte, sap üzerine yatik, tüysüz, hemen hemen dört köseli, kisa sivri uçludur. Yassi ve köseli olan meyvelerinde tohumlarin bulundugu yerler siskindir. Tohumlar kirmizimsi siyah renktedir. Bitkinin Orta Avrupa, Anadolu ve Iran'da kültürü yapilir. Kullanilan kisimlari tohumlari ve tohumlarindan elde edilen yagidir. Bitkinin yapraklari dökülmeye basladiginda meyve salkimlari toplanir. Bunlar 15 gün kadar gölgede kurutulduktan sonra tohumlari alinir. Hardal tohumlarinda müsilaj, yag, sinapin, sinigrin isimli glikozit ve mirozinaz fermenti vardir. Çok eskiden beri tipta kullanilmaktadir. Dâhilen hardal tohumu unu az dozlarda midevî, yatistirici ve tarçinla karistirilirsa iyi bir istah açicidir. Hâricen yaki, lapa veya banyo hâlinde romatizma ve bronsitte mevzii tahris yapmak için kullanilir. Hardal yagi cildi tahris eder, onun için sürüldügü yer kizarir. Hafif antiseptiktir. Dumani öksürük ve gözyasi getirir. En fazla baharat olarak kullanilir. Deriyi tahris edip, kizarttigindan iç organlardaki kani disariya toplar. Zehirlenmelerde kusturucu etkisinden faydalanilir. Hardal yakilari bir saatten fazla tutulmamalidir. Aksi halde yilanciga benzer büyük sisler meydana gelir. Yakilar ilik suda isitilir. Sicak su fermentleri tahrip eder. Hardal yakisi, hardal tozunun kâgit üzerine yapistirilmasi suretiyle elde olunur. Kullanilacagi zaman ilik suda islatilarak hardalli tarafi deriye gelecek sekilde kullanilir.
  • Beyaz hardal otu (Sinapis alba) : Beyaz çiçekli hardal otudur. Vatani Akdeniz çevresi memleketleridir. Orta Avrupa ve Kuzey Amerika'da da kültürü yapilir. Önemli bir yag bitkisidir. Beyaz hardal otunun sari-kirmizi veya beyaz renkteki olgun tohumlarindan hardal yagi elde edilir. Kullanilisi siyah hardal otu ile aynidir.
  • Yabani hardal (Sinapis arvensis) : 20-60 cm yüksekliginde, memleketimizde tarla ve nadaslarda, yol kenarlarinda yetisen bir tarla otudur.

Hindistancevizi


Srilanka, Malezya ve Afrika ülkelerinde yetistirilir. Baharat olarak kullanilan, bilinen Hindistancevizi meyvesinden farklidir. Küçük hindistancevizi olarak anilir fakat tamâmen farkli olan bir bitkidir. Tropik bölgelerde (Moluk Adalari) yetisir. Yaz ve kis yesil olur. 10 m yüksekligindedir. Avrupalilar buna muskatcevizi de derler. Çünkü Avrupa'ya eskiden Arabistan limanlarindan Muskat'tan gönderilirdi. Tohumlari tipta kullanilir. Meyveleri kapsül biçimdedir. Her kapsül irice bir tohum ihtivâ eder. Tohumun içinde “arillus” denilen agsi bir örtü vardir. Tohumlari ve etli olan aril denilen kismi kullanilir. Tohumlari miristisin, uçucu yag, nisasta ihtivâ eder. Aromatik kokusundan dolayi bâzi ilaçlarin bilesimine girer. Sindirim kolaylastirici ve gaz söktürücü etkisi vardir. Bu sebeple bilhassa küçük çocuklara verilir. Etli kismi da aromatik kokuludur. Yüksek dozlari zehirlidir. Türkiye'de yilda 1500 ton civarinda tüketilir. Tatli ve pastacilarda yogun olarak kullanilir.

Karanfil


10-20 m yüksekliginde, yaprak dökmeyen agaçlardan elde edilir. Vatani, tropik Asya (Moluk Adalari, Zengîbar) dir. Karanfil bildigimiz süs karanfil çiçeginden farklidir. Yaz kis yesil kalan yapraklari, mesin gibi serttir. Çiçekleri pembedir ve kiraz çiçekleri gibi demet hâlinde bulunurlar. Bu çiçeklerin kurutulmus tomurcuklari “karanfil” adini alir. Kurutulmus tomurcuklar, 10 mm boyunda, çiviye benzer sekilde, ovaryumu hafif dört köseli, dört taç ve çanak yapragindan meydana gelmis olup, kirmizi-kahverenklidir. Çiçek saplari da karanfil adiyla satilmakta ise de ikinci kalite ürün sayilmaktadir. Karanfile koku ve lezzetini veren “eugenol” adindaki bir uçucu yagdir. Kurutulmus tomurcuklar ezilip subuhari distilasyonuna tâbi tutulursa % 14-20 kadar karanfil esansi denilen uçucu yag elde edilir. Bu uçucu yagda % 80-90 kadar eugenol ve %3 kadar da asetil eugenol bulunur. Eugenol, hos kokulu, kuvvetli antiseptik ve analjezik bir maddedir. Karanfil çok eski çaglardan beri baharat olarak kullanilmaktadir. Eskiden saraylarda konusacak kimseler, nefesleri güzel koksun diye karanfil kullanirlardi. Tipta, dis hekimliginde, dis tedâvisinde agri kesici ve antiseptik olarak kullanilir. Gaz söktürücü bir etkisi de vardir. Dis macunlarinin terkibine girer. Pasta ve sekercilikte, parfümeride ve sabun sanâyiinde kullanilir. Ayrica eugenol vanilin eldesinde kullanilan baslica maddelerden biridir. Bugün karanfilin en çok yetistirildigi ve ihraç edildigi ülkelerin basinda Zengibar ve Madagaskar gelir.

Kekik


Mayis-eylül aylari arasinda çiçek açan çok yillik, çok dalli, odunsu ve küçük çalimsi bir bitkidir. Yol kenarlarinda kurak bölgelerde, bilhassa daglik yerlerde çok rastlanir. Tabanda odunlasmis bir gövdesi, ince dört köseli ve kirmizimsi renkli dallari vardir. Yapraklari 1 cm kadar uzunlukta, oval, sapsiz veya kisa saplidir. Yapraklarda, uçucu yag depo eden salgi tüyleri bulunur. Çiçekler küçük, iki veya çok çiçekli pembemsi, mor-beyaz veya kirmizi renklerde, dallarin uçlarinda küresel durumlar teskil ederler. Çanak ve taç yapraklari tüpsü ve lopludur. Anadolu'da oldukça yayilmis olup, birçok varyeteleri de vardir. Memleketimizde 37 kekik türü bulunmaktadir. Halk arasinda kekige benzeyen mercan kösk veya merzengüs (origanum) türleri; Istanbul kekigi, Izmir kekigi gibi adlarla kekik yerine kullanilmaktadir. Kekigin sarimsi renkte bir uçucu yagi vardir. Bu yagda önemli olan ve kokusunu veren thymol bulunur. Kekik, çay hâlinde mide agrilarina karsi, dolasim uyaricisi, baharat olarak ve idrar söktürücü olarak kullanilir. Thymol az dozlarda midevî, balgam söktürücü, sinir kuvvetlendirici ve bogaz agrilarina karsi kullanilir. Yüksek dozlarda ise antiseptik ve kurt düsürücü olarak verilir.

Kimyon


Konya ve Polatli'da yetistirilir. Konya'da yetistirilen, sarimtirak bir renge sahiptir. Çekildigi zaman Polatli cinsi hafif esmer olur. Sucuk ve köfte yapiminda kullanilir. Aromatik yapisi sebebiyle, kiyma ile yapilan yemeklerde tercih edilen bir baharattir.

Kirmizi Pul Biber


Güneydogu illerinde, en çok Gaziantep ve islahiye'de üretiliyor. Biberin yüzde 60'i Islahiye'de üretilir. Fakat buna Maras biberi denir. Kirmizi Biber, kurutulup, tas degirmende kalin bir sekilde ögütülür. Yillik 10 bin ton tüketiliyor.

Köfte Bahari


Bu baharat, degisik baharatlarin belirli ölçülerde karistirilip eögütülmesinden elde edilen bir karisim. Ana maddesi kisnis. Karabiber, Tatli Kirmizi Biber, az miktarda Karanfil, Defne yapragi ve Kekik'ten olusuyor.

Susam


Bir metre boyunda, yag veren bir yillik otsu bir bitkidir. Baslica Hindistan, Çin ve Sudan'da yetisir. Bitkinin alt yapraklari karsilikli ve loblu, üst yapraklar tam ve mizrak seklindedir. Çiçekler beyaz veya pembe olup, yapraklarin koltugunda salkim durumunda toplanmislardir. Meyveleri 2-3 cm boyunda, uzun, prizmatik ve çok tohumlu bir kapsüldür. Susam, sicagi çok sever. Isi miktari fazla olan yerlerde tohum verimi ve yag orani artar. Orta derecede agir ve humuslu topraklarda iyi yetisir. Tohumlarindan % 50 civârinda yag elde edilir. Yagi hemen hemen kokusuz ve soluk renklidir. Yemek yagi olarak kullanilir. Tedâvide müshil etkilidir. Kabuklari soyulmus susam tohumlarinin ezilmesiyle tahin elde edilir. Bu da tahin helvasi yapiminda kullanilir. Ayrica susam tohumlari simit ve pastalarin üzerine konur.

Sumak


Güneydogu Anadolu'da yetisen, çali gurubundan, bodur bir agacin yapraklarinin kurutulup toz haline getirilmesiyle elde edilir. Yapraklari tanen, sekerler ve sari renkli boya maddeleri tasirlar. Kabiz edici, kan kesici, antiseptik etkili olup, ayrica yünlü kumaslarin boyanmasinda kullanilir. Bogaz ve dis etleri hastaliklarinda da gargara hâlinde kullanilir. Sumagin, sari çiçeklerinin taç yapraklari ve meyvelerinde oldukça keskin eksi bir lezzet vardir. Güneydogu'ya has "ezme" ve çesitli yörelerde yapilan manti ile birlikte yenilir.

Tarçin


Vatani Güney ve Güneydogu Asya olan, yaprak dökmeyen aromatik kokulu agaçtan elde edilir. Önemli olan iki tür tarçin en çok kullanilmaktadir.
  • Çin tarçini (Cinnamamum cassia) : Güneydogu Çin'de yetistirilen bir türdür. 10-12 m yüksekliginde kisin yapraklarini dökmeyen bir agaçtir. Esas agacin kurutulmus kabuklari kullanilir. Kabuklarin dis kisminda mantar tabakasi bulunur ve grimsi renklidir. Kokusu kuvvetli ve özel, tadi tatlimsi ve yakicidir. Tanen ve uçucu yag tasir. Baharat olarak kullanilir. Meyveleri de baharatli lezzetli ve tarçin kokuludur Tarçin yerine kullanilir.
  • Seylan tarçini (Cinnamomum seylanicum) : Kisin yapraklarini dökmeyen küçük bir agaçtir. Hindistan ve Dogu Hint Adalarinda yetisir. Kabuklari kahverenkli, boru seklinde iç içe geçmis ve mantar tabakasi yoktur. Özel kokulu ve tatlimsi baharli, lezzetlidir. Tanen ve uçucu yag tasir. Kabiz, gaz söktürücü ve antiseptik etkisi vardir. Baharat ve koku verici olarak kullanilir.
  • Tarçin esansi : Seylan tarçininin kabuklarindan elde edilen bir uçucu yagdir. Kuvvetli tarçin kokuludur. Gidâ ve parfümeri sanâyinde koku verici olarak kullanilir.

Tatli Toz Biber


Hiç acisi olmayani, Geyve'de, Osmangazi civarinda üretiliyor. Tatli Kirmizi Biberi'in kurutulup ögütülmesiyle elde ediliyor. Ayrica, aci olan cinsi ise Karacabiy, Kemalpasa ve Inegöl'de yetistiriliyor.

Vanilya


Birçok tropikal ülkelerde yetistirilen, tirmanici gövdeli bitkilerdir. Vatani Meksika, Madagaskar, Java ve Antillerdir. Bitkinin yapraklari sapsiz, yassi ve etlidir. Meyveleri 15-20 cm uzunlukta, yassi, iki uca dogru incelmis, parlak siyahimsi renkli bir kapsüldür. Kokusu özel ve tadi acidir. Yesilken toplanip, sonra suda haslandiktan sonra kurutulan meyveleri kullanilir. Özel kokulu vanilin maddesi ancak fermentatif bir kurutma sonucunda meydana gelmektedir. Vanilin meyveden glikosit ile bagli durumdadir. Ancak böyle bir kurutma esnâsindaki mayalanma ile serbest hâle geçmektedir. Mîde ve sinir sistemini uyarici etkilere sâhiptir. Koku verici olarak gidâ sanâyiinde kullanilmaktadir.

Yenibahar


Bati'da "Jameika Biberi" olarak da bilinir. Basta Jameika olnak üzere, Maksika ve Malezya'da yetistirilen Yenibahar, "Pimento Officinalis" adli bitkinin, olgunlasmamis meyvelerinden elde edilir. Özellikle köftelerde kullaniliyor. Yilda 500 ton tüketiliyor.

Zencefil


100 cm boyunda kamis görünüsünde çok yillik otsu bir bitkidir. Yapraklar mizrak seklinde sivri uçlu ve tarçin kokuludur. Çiçekler sari renkli ve çogu bir arada bulunurlar. Zencefilin vatani Güney Asya olmakla berâber Hindistan, Bati Afrika gibi birçok tropik bölgelerde ekimi yapilir. Memleketimizde ancak seralarda yetistirilir. Nemli iklimi ve sulak yerleri sever. Bitkinin kökleri nisasta, reçine ve uçucu yaglar tasir. Kökler yassi ve grimsi renklidir. Kuvvetli kokulu ve biraz acimsi lezzetlidir. Baharat olarak kullanilir. Zencefil yaginin hazmi kolaylastirici tesiri vardir. Ayrica yatistirici ve gaz söktürücü etkiye sâhiptir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2018 04:13
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
22 Mart 2008       Mesaj #3
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

BAHARAT


koku ve tat gibi hoşa giden özelliklerinden dolayı yetiştirilen bitkilerin kurutulmuş bölümlerine verilen genel ad.

Baharat, bitkilerin toprakaltı gövdesi (kök-sap), soğan, gövde kabuğu, çiçek tomurcuğu, tepecik (stigma), meyve, tohum ya da yaprak gibi bölümlerinin kurutulmasıyla elde edilir. Son derece makbul olan baharat bitkileri özellikle tropik ve astropik bölgelerde yetişen, tat ve kokuca keskin ya da acı ürünlerden oluşur. Ticarette en yaygın olanları karanfil, tarçın, kakule, zencefil ve karabiberdir. Baharat tohumları anason, kimyon, karamankimyonu, rezene, haşhaş ve susam gibi otsu bitkilerin minik, kokulu meyveleri ya da yağlı tohumlandır. Baharlı otlar ise mercanköşk, nane, kuşdili ve kekik gibi bitkilerin kokulu yapraklarıdır. Bütün bu baharat türleri yiyeceklere koku, tat ya da acılık katmak için kullanılır.

Yemek pişirilirken küçük miktarlarda kullanıldıklarından, besin değerleri çok azdır ya da hiç yoktur. Ama bunlar damak tadını geliştirip iştahı açtığı gibi, yemeğe de çeşni ve tat katarlar.

Baharat eski çağlarda ilaç yapımında, kutsal yağ ve merhemlerin hazırlanmasında ve afrodizyak olarak kullanılırdı. Rahipler ise tapınma, afsun, büyü törenleri ve ayinler sırasında baharattan yararlanırlardı.

Eski Yunan, Hitay, Çin, Sümer, Asur, Mısır ve Roma’da kullanılan şifalı otlar hastalıkların iyileştirilmesinde baharat kullanıldığını doğrulamaktadır. Hippokrates, Galenos ve Pedanios Dioskorides gibi ünlü hekimler de baharatlı ilaçlar yapmışlardır. Hıristiyanlığın ilk yüzyılında yaşayan Yaşlı Plinius, Doğa Tarihi adlı yapıtında baharatın yararlarını ve şifa veren güçlerini uzun uzun överek, kendi zamanında bilinen hastalıkların neredeyse tümünde baharat kullanıldığını anlatır. Baharatın yararları konusundaki inanış, ortaçağda da sürerek, uydurma ve abartmalardan arınmış olarak günümüze değin gelmiştir.

Baharatın yiyeceklerde ne zaman kullanılmaya başladığı bilinmemektedir. Susamın çok eski zamanlardan beri şarap yapımında ve ayrıca yiyecek olarak kullanıldığı ve yağından yararlanıldığı sanılmaktadır. Sarmısak ve soğan da yüzyıllardan beri beslenmede önemli yer tutmuştur. Eski Yunan ve Roma dönemiyle birlikte baharatın yiyecek ve içeceklere çeşni katmak için kullanılmasının yaygın bir uygulama biçimi aldığı görülür.

Herodotos (1Ö y. 484 - y. 425) duyduğu ya da rastladığı insan topluluklarının beslenme alışkanlıklarını anlatırken, bazılarının et ve balığı çiğ yediğinden, bazılarının da bunları güneşte kurutulmuş, tuzlanmış ya da salamuraya bastırılmış olarak yediğinden söz eder. Herodotos’tan yüzyıllar sonra bile, kurutulmuş, tuzlanmış ya da salamura et, birçok ülke insanı için değişmez bir besin olmuştur. Baharatla yiyeceklere tat katma alışkanlığının yalnız Yunan ve Romalılarda değil, onlardan çok uzun yıllar sonraki toplumlarda bile yalnızca zenginler arasında yaygın olduğu anlaşılmaktadır.

Uzak ülkelerden getirilen baharat ve kokulu otları bütün dünyada yalnızca zenginler kullanabiliyordu. Marco Polo 13. yüzyılda Hitay’da yalnız üst sınıfların değişik baharatta bekletilmiş etler yediğini, yoksulların ise sarımsaklı sosa yatırılmış etle yetinmek zorunda kaldığını anlatmaktadır.

Yemeklere tat verdiği gibi, havayla teması engellediği için ekşime ve öteki bozulmaları da önleyen baharatın, besinleri saklamada da kullanılabileceği Avrupa’da zamanla öğrenilip yaygınlaştı. Ortaçağa gelindiğinde, koku ve tat veren otlar pek çok yemekte kullanılmaktaydı. Doğu’dan gelen baharat, çoğu kimsenin satın alma gücünü aşıyordu. Ama Batı Avrupa ülkeleri zamanla baharat ticaretinde üstünlüğü ele geçirince, bu durum yavaş yavaş değişti ve baharat türleri sonunda zengin, yoksul herkes tarafından kullanılacak kadar bollaştı.
Baharatın günümüzdeki kullanım alanları da son derece yaygındır. Bugün içinde baharat olmayan bir yemek tarifi bulmak çok güçtür. Yerinde kullanılan baharat pek çok yemeğe nefis bir tat ve koku verir (bak. Tablo).
Ad:  baharat.JPG
Gösterim: 455
Boyut:  66.0 KB
Besin sanayisinde ise, hazır et, sucuk, salam ve sosis çeşitleri, çeşitli soslar, sirke, hazır hardal, turşu, konserve, bisküvi, kurabiye, kek, pasta, çörek, meşrubat ve şekerleme gibi çok değişik ürünlerde baharat kullanılır.

Baharattan elde edilen uçucu yağlar ve uçucu yağ içeren reçineler (oleorezin) besin sanayisinde ürünlere tat katmak için kullanılan temel maddelerdir. Bazı ürünlerin hazırlanmasında ise öğütülmüş baharat kullanılır.
Baharat ya da bunlardan elde edilen yağlar, gerekli ısı koşulları sağlanarak içki yapımında da kullanılır. Apsent, rakı, benedikten (önceleri Benedikten papazlarının yaptığı Fransız likörü), nane ve portakal likörü ve kümmel (anason ve kimyonla tatlandırılmış Alman ya da Rus likörü) bu içkilere örnektir. Parfüm, kozmetik, tuvalet malzemeleri, saç kremi, diş macunu, banyo sabunu yapımı ile tütün işlemede de bunlardan yararlanılır.

Baharat ve şifalı otların tıpta kullanımı günümüzde de geçerliliğini yitirmemiştir. Hindistan ve başka Asya ülkelerinde baharatın şifa verici gücüne inanılır. Batı’da ise, baharat tıptaki yerini sınırlı bir alanda korumaktadır. Günümüzün şifalı ot satıcıları bazı hastalıkların iyileştirilmesinde belli baharat türlerinin yararlı olduğunu öne sürerler.

baharat ticareti


uluslararası düzeyde baharat ve kokulu ot dolaşımı.
Büyük kültürel ve ekonomik önemi olan baharat ticaretinin kökleri çok eskilere uzanır. Tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal, Doğulu halklarca daha binlerce yıl önce biliniyordu. Bunlar, ticaretin yeni doğduğu dönemlerde önemli kalemler haline gelmişti. Tarçın, İsa’dan en az 2.000 yıl önce Ortadoğu’ya girmişti. Güney Arabistan (ilkçağdaki Arabia Felix), çok eskiden beri günlük ve mürrüsafinin yanı sıra, öteki güzel kokulu reçine ve sakızların da ticaret merkeziydi. Arap tüccarlar, bu baharat çeşitlerinin gerçek kaynağını ustaca gizliyorlardı. Merakları yatıştırmak, pazarlarını koruyabilmek ve rakiplerinin cesaretini kırmak için tarçının kanatlı hayvanlarca korunan sığ göllerde ve zehirli yılanlarla dolu derin vadilerde yetiştiği yolunda masallar bile yayıyorlardı. Yaşlı Plinius ise bütün bu öykülerle alay ediyor, “bu masalların tümünün fiyat yükseltmek için uydurulduğunu” çekinmeden ilan ediyordu.

Asya kıtasını karadan geçen ticaret yolları ne kadar önemli olursa olsun, baharat ticareti ağırlıklı olarak denizyoluyla gelişti. İsa’dan önceki tarihlerde Araplar doğrudan deniz yolculukları düzenliyorlardı. Uzakdoğu’da ise Çinliler, Malay Takımadalarını çevreleyen sularda dolaşıyor, Maluku Adalarında (Baharat Adaları) ticaret yapıyorlardı. Seylan, merkezî bir ticaret noktasıydı.

Mısır’da İskenderiye’nin liman gelirleri, İÖ 80’de XI. Ptolemaios bu kenti Romalılara bıraktığı sırada büyük miktarlara ulaşmıştı. İskenderiye, Romalılar Döneminde dünyanın en büyük ticaret merkezi, Hindistan’ın güzel kokulu ve acılı baharat çeşitlerinin alışveriş yeri haline geldi. Bunlar Yunanistan ve Roma İmparatorluğu pazarlarına da girdi.

Roma’nın Hindistan ticareti, 300 yılı aşkın süre yoğunluğunu korudu; daha sonra ise düşüş gösterdi. Roma’nm ticareti, Arapların bu alandaki egemenliğini kuşkusuz zayıflattı, ama kıramadı. Roma ticareti 5. yüzyılda yeniden canlandıysa da 6. yüzyılda önemini yitirdi; buna karşılık Arap ticareti ortaçağ boyunca sürdü.
Venedik, 10. yüzyılda Doğu Akdeniz ticaretinden zenginleşmeye başladı. 13. yüzyıl başlarında, Ortadoğu ticaretinin tekelini eline geçirdi; 15. yüzyılda Avrupa’da büyük bir güç haline geldi. Venedik’in büyük zenginliğinin bir bölümü, Doğu kaynaklı baharat ticaretinden kaynaklanıyordu. İskenderiye’den sağlanan baharat türleri Avrupa’nın batısındaki ve kuzeyindeki alıcı ve dağıtımcılara çok yüksek fiyatlarla satılıyordu.

İskenderiye’deki baharat kaynağını bilen, ama Venedik’in egemenliğini bir türlü kıramayan AvrupalIlar, 15. yüzyılın üçüncü çeyreğinde gemiler inşa ederek, baharat üreten ülkelere giden bir yol bulmak amacıyla serüvenlere atılmaya karar verdiler. Böylece ünlü keşif yolculuktan başladı. Bu işe ilk girişen Portekizliler, Hindistan’dan Avrupa’ya Ümit Burnu yoluyla ilk kez 1501’de baharat getirdiler. Kristof Kolomb 1492’de İspanya bayrağı altında, John Cabot ise 1497’de İngiltere adına denize açıldı. Ama ikisi de efsanevi baharat ülkelerini bulamadı.

Fernao de Magalhâes (Macellan) 1519’da İspanya adına bir yolculuğa çıktı. Komutası altındaki gemilerden yalnızca biri, “Victoria”, başarılı olarak karanfil yüküyle İspanya’ya döndü. 1577’de, Sir Francis Drake, Macellan Boğazı ve Maluku Adaları yoluyla Yer çevresindeki serüvenli yolculuğuna başladı. “Golden Hind”i, 1580’de baharat ve öteki hâzinelerle yüklü olarak Plymouth limanına getirdi.
1595’te, Cornelis de Houtman komutasındaki bir filo Maluku Adalarına gitmek üzere Felemenk adına denize açıldı. Daha sonra 1598’de Jacob van Neck komutasındaki bir başka filo gene aynı ülke adına yolculuğa çıktı. Her iki filo da, karanfil, İcüçükhindistancevizi, hindistancevizi ve karabiber yükleriyle geri döndü. 1602’ de Felemenk Meclisi’nin izniyle Hollanda Doğu Hindistan Kumpanyası kuruldu.

XIV. Louis döneminde, 1664’te devletin izniyle Fransız Doğu Hindistan Kumpanyası oluşturuldu. Öteki Avrupa ülkelerinin de berat verdiği Doğu Hindistan kumpanyalarının her birinin başarı oranı değişikti. Bunu, ticaretten yarar sağlamak ve ticaret üzerinde tekelci denetim kurmak için yapılan mücadeleler ve fetihler izledi. Yüz yılı aşkın süre Portekiz başat güç durumundaydı. Daha sonra İngiliz ve Felemenk girişimciliği ve fetihleri üstün geldi. 19. yüzyılda İngiliz çıkarları Hindistan ve Seylan’da iyice kök saldı. Doğu Hint Adalarının büyük bölümü Hollanda’nın denetimine girdi.

Bu dönem denizciler için serüven, tehlike, zorluk, hastalık ve ölüm getirdi. Ülkeler için ise, bir yandan mücadele, yenilgi ya da fetih çağı, öbür yandan da yeni ve geri kalmış toprakların ele geçirildiği, uygarlaşmış yabancı ülkeler üzerinde de üstünlük kurulduğu bir dönem oldu. Avrupa’nın çıkarları açısından özellikle başarılı bir dönemdi. Venedik’in tekeli kırıldı; Müslümanların baharat ticareti üzerindeki egemenliği yıkıldı. Avrupa ile Uzakdoğu arasında çok çeşitli mallarda büyük bir ticaret hacmi gelişti; Yenidünya’nın kapıları açıldı.

20. yüzyılda, dünya üzerinde düzenli ve istikrarlı bir baharat ticareti modeli oluştu. Önceleri Londra bu ticaretin merkezi iken, son yıllarda New York kenti Londra’nın yerini aldı.
kaynak: Ana Britannica

BAKINIZ Baharat Nedir?
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2018 03:34
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
6 Nisan 2010       Mesaj #4
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

Beyaz Karabiber


Diğer İsimleri; Piper nigrum, Poivre, Black Pepper, Pfeffer
Bileşimi; Kapsaisin ,Vit C, karotin ve salunidin içerir.

Beyaz biber: Karabiber ve beyaz biber aynı ağacın meyvalarıdır.
Ancak, karabiber tam olgunluğunu bulamadan koparılır, tohumun etrafındaki kılıf üzerinde kalır.

Beyaz biber ise, tam olgunluğunu bulduktan sonra koparılır ve etrafındaki kılıf çıkarılır.

Kılıfın çıkması için beyaz biber deniz suyuna daldırılır.
Beyaz biberin özelliği, kullanıldığında karabiber gibi sosların rengini bozmaz; tadı ve kokusu karabiber gibidir.

Kullanımı ve Faydaları; Sindirimi kolaylaştırmak için karabiberi nane ve tarçınla yapılan bir sosla almalı. Ağızda tane olarak çiğnendiğinde tükürük miktarını çoğaltabilir.

Çemen Otu - Çemen Tozu - Boy Otu Tozu


Buy otu, Çemen otu, Pıltan, Trigonella foeniculum-graecum.
Bileşimi; Lesitin, esans, tanen, fosfor, organik demir, kalsiyum, müsilaj, saponin, trigonellin alkaloidi, Diosgenin, fitopterol, fitin, kolin, protein, vitaminler (A, B)

Özellikleri;
  • Tonik/Kuvvetlendirici,
  • afrodizyak/cinsel gücü arttırıcı, metabolizmayı düzenleyici,
  • aperetif/iştah açıcı,
  • ekspektoran/balgam sökücü,
  • antihiperglisemik/kan şekerini düşürücü,
  • antikolesterolemik / kolesterol düşürücü, zayıflatıcı özellikleri olabilir.
Çay yapılıp yüze sürülmesi ile de sivilcelere faydası olabilir, bu su ile saçlara sürülmesiyle saçlar gürleşebilir, selülitlere tampon yapılırsa, selülitler de kaybolabilir.

Hafif kavrulup, salata ve yiyeceklere ilave edilirse lezzeti arttırabilir.

İştah açabilir.
Çemen tozunu su ile karıştırıp lapayı bir bezle romatizma gut siyatik çıban ve iltihaplı yerlere sararsanız faydalı olabilir.

Hamilelere yasaktır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2018 04:19
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
9 Nisan 2010       Mesaj #5
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

Kahvaltılık Çemen Baharatı


İçindeki Maddeler; Karabiber, Pul biber, Kimyon, Kekik, Sumak, Hardal, Çemen, Tarçın, Yenibahar, Karanfil, Muskat..
Tuz, acı biber salçası, ve isteğe göre, ceviz içi – fındık içi ekleyip;
Kahvaltınız için çemen karışımını yapabilirsiniz..
Kahvaltılık Çemen İçin Malzemeler
1 çorba kaşığı biber salçası
1 çorba kaşığı domates salçası
1 çorba kaşığı galeta unu
2 çorba kaşığı zeytinyağı
2 çorba kaşığı beyaz peynir
1 tatlı kaşığı kekik
Yarım çay kaşığı karabiber
Yarım çay kaşığı kimyon
2 diş sarımsak
2 çorba kaşığı ceviz

Kahvaltılık Çemen Tarifi
Sarımsakları ince kıyın ve bir hazırlama kabının içine sırasıyla sarımsakları, beyaz peyniri, salçayı, galeta ununu, cevizi, zeytinyağını ve tüm baharatlaı ilave edip hepsini karışrırın.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2018 04:19
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
10 Nisan 2010       Mesaj #6
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

Hardal Tozu - Hardal Baharatı


Bileşimi: Sinapin,miranat,patasyum, sinigrin, myrosin, sabit yağ bulunur.
Sabit yağ %30 (beyaz hardal da), %35 (kara hardal da)
Çorbaların içine konan hardal tozu ayak üşümelerini önleyebilir.
Yemeklerin lezzetli olmasını sağlar.
Etlerin çabuk pişmesini sağlayabilir.
Mide ve bağırsakları uyararak düzenli çalışmalarını sağlayabilir.
Sinirleri uyandırabilir. Bu özelliği ile,cinsel arzulara olumlu etki yapabilir.
Kara hardal beyaz hardala göre daha kalitelidir.
Baygınlıklarda kalp üzerine hardal konur, akciğer ve beyinde kan toplanırsa; hemen el ve ayaklara hardal banyosu yapılır.
Lumbago, siyatik ve diğer birçok ağrı; hardal karşısında yenik düşebilir.

Hardal; dünyanın en eski bitkilerindendir.
Çin’de 3.000 yıldır adı geçer, tarımı yapılır.
İncil ve Kuran-ı Kerim de ismi geçmektedir.
Pythagoros (İ 580–500) onu lapa olarak akrep sokmalarında kullanırdı.
Büyük İskender; askerlerin sayısını ve asker gücünü göstermek için, diğer devletlere bir çuval hardal gönderirdi.
Hardalın Osmanlı tıbbında da yeri vardır. 16.yy da Nidai, 17.yy da Salih Bin Nasrullah hardaldan söz eder.


Karabiber


Bileşimi;
Nişasta, uçucu yağ, piperin

Özellikleri;
iştah açıcı, sindirimi kolaylaştırıcı, uyarıcı, mikrop öldürücü deriyi tahriş edici, kızartıcı, pankreas salgısını arttırıcı. Gaz giderici, bunaltı dağıtıcı özellikleri vardır.
Keskin, acı kokusu ve tadı vardır.

Tane karabiber hava almayan teneke de yıllarca saklanabilir, ama, toz halinde ömrü kısadır. Zamanla kokusunu ve lezzetini kaybeder. Raflarda paket halinde duran toz karabiber, özelliğini kaybetmiştir. Yemeğe; yemek piştikten sonra ekilir.
Boğaz ağrısına karşı; çayın içine karabiber ilave etmek faydalıdır.
Dışardan karabiberli hamur ile ağrılı yerleri ovalamak da faydalıdır.
Üşütmelerde gece yatmadan önce göğse ve sırta zeytinyağı sürülüp, üzerine karabiber ekip havlu ile kapatılır yatılırsa; sabaha kadar beklenilmesi durumunda olumlu sonuçlar alınabilir.


Karabiber Tarihçesi;
Asya’dan Avrupa ya ticareti yapılan ilk maldır. Orta çağda altın ve gümüşle kıyaslanmış, 15.yüzyıl da İngiltere de kira karşılığı olarak kabul edilmiştir, Orta çağ da karabiberin Avrupa da ödünç verildiği, çeyizlere konulduğu, vergi olarak verildiği bilinmektedir.
Romalılar; yarar göstermiş askerleri karabiberle ödüllendirirdi.


Dikkat.
Damar sertliği yüksek tansiyon bağırsak iltihabı hastalar günden fazla 2 gram alabilirler. Toz halinde kullanma ömrü çok kısadır. Değirmende çekildikten sonra 60 gün içinde tüketilmelidir.Tohumunu satın alırken tanelerinin içi dolu olması sağlam karabibere işarettir. Karabiber meyveleri tam olgunlaşmadan toplanırsa bu “yeşilbiber” olur. Olgunlaşıp kızarıp kuruyup toplanırsa “karabiber” olur. Siyah kabukları çıkarılırsa “beyaz biber” olur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2018 04:20
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
12 Nisan 2010       Mesaj #7
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

KARANFİL


Bileşimi
Uçucu yağ (%15-20), sabit yağ ve tanen taşımaktadır.
Ağız kokularını giderir. Soğan, sarım sak, sigara kokularını giderir.
Diş ağrılarını dindirir ve mikrop öldürücü olarak bilinir. Balgam söktürücü ve öksürük kesici özellikleri bulunabilir.

Karanfil tanelerinin suyla kaynatılıp içilmesi halinde iştah açabilir, mideyi kuvvetlendirebilir, hazmı kolaylaştırıp bağırsak gazlarını azaltabilir, uyarıcı etkiye de sahip olabilir. Fakat gıda takviyesi olarak kullanılır.

Karanfil Şurubu
; yukarıdaki şifalardan yararlanmak için;
100 gram karanfil, 2kg şeker 1.5 litre kaynamış suya atılır, kapalı bir kapta 6 saat bekletilir, Bir bez parçası ile temizlenir, yetişkinler günde 1 su bardağı, daha küçükler günde yarım su bardağı bebeler ise (0-3 yaş) çeyrek su bardağı içebilirler.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ;

Karanfil ağacı, kışın yapraklarını dökmeme ilginçliğini taşır.

Eski Çin de han hanedanı zamanın da, Kral ile konuşurken karanfil çiğnemenin gelenek olduğu ilginçtir.
Kimi Mısırlı mumyalarda karanfil kolyeler de bulunmuştur.
Dioskoridos’ten kalan bir el yazmasında karanfil ilaç olarak anlatılır.

Karanfil tomurcuğu Ortaçağ’ın sonlarında Avrupa’da yiyecekleri korumak için kullanılmıştır.

Karanfillerden yapılmış kolye de güya, kötü güçleri uzaklaştırır.
1642 de İsveç li Andres Rydaholm adlı bitki uzmanı; “bir adam cinsel gücünü yitirirse, alkol almayı bıraksın, içine 5 gram atacağı karanfille sütünü içsin, bu onu yeniden güçlendirir ve eşini arzulamaya tekrar başlar, demiştir.

Bahtının açık olması için; her doğan çocuk için bir karanfil ağacı dikilmesi de Fransa da yaygındır.


KEKİK


Diğer isimler
Thym, thymus, vulgaris, sater-i berri, Zahter, anzer çayı, sater, keklik otu

Bileşimi
Alcolat vulneari, especes vulnearies, uçucu yağ(phenol, thymol ,karvakrol), saponin, flavonoid
Bedeni kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır, iştahsızlığı giderir, sinirleri kuvvetlendirici yardımcı gıda takviyesi özellikleri vardır.
  • Kalp çarpıntılarını kesebilir.
  • Yemeklerin bozulmasını önler.
  • Bağırsak iltihabını iyileştirmeye yardımcı gıda takviyesidir.
  • Salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlayabilir.
  • İdrar söktürür. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlayabilir.
  • Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder.
  • Böbreklerde ve mesanedeki mikropları öldürebilir.
  • Cinsel isteği kamçılayabilir.
  • Tansiyonu geçici olarak yükseltebilir.
  • Hastalıklara karşı direnci artırabilir.
  • Çocuklarda görülen kansızlığı giderebilir.
  • Öksürük, astım, bronşit ve iltihaplı zatülcenp’te faydalı olabilir.
  • Grip, beyin nezlesi ve anjinde şikâyetleri azaltabilir.
  • Kandaki şeker miktarını azaltabilir.
  • Zayıflatıcı özeliği tarih kitaplarında yazılıdır.
  • Doğal antibiyotiktir.
Adapazarı bölgesinde kekik tozunun bal ile karıştırılması sonucu elde edilen macun sedef hastalığına karşı satılmaktadır.
100 gr kekik 1 lt suda kaynatılır ve saçlar bu suyla yıkanırsa kırılan ve dökülen saçlara canlılık verebilir.


HAMİLE VE GUATR’I OLANLAR KULLANMAMALIDIR!!!


BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?:
Eski Mısırlılar mumyacılıkta ve parfüm yapımında kullanılıyordu. Ortaçağ’da asil bayanlar (Leydiler), maceraperest şövalyeleri ile buluşmaya giderlerken, arabalarını kekik dalı ile süslerlermiş.

Kuru kekiğin yakılmasıyla vebadan korutulduğuna; ev bahçesine ekilirse cinlerin zarar vermeyeceğine inanılır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 10 Ekim 2018 04:41
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
16 Nisan 2010       Mesaj #8
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

KİMYON


Diğer İsimler
Avcar, acem kimyonu, kemmon, zira (Sivrihisar)

Bileşimi
Sabit ve Uçucu yağ,reçine,tanen, protein,lutedin,apigenin

Özellikleri
Sindirime yardımcı, spazm çözücü, gaz giderici, idrar söktürücü, uyarıcı, terletici, hafif yatıştırıcı, bebekli annelerde süt arttırıcı, ishali eksiltici, cinsel gücü arttırıcı ve iştah açıcı özellikleri vardır.

NOT; UZUN SÜRE VE YÜKSEK MİKTARDA KARACİĞERE ZARARLIDIR.
Emzikli ve hamile, 3 yaşından küçüklere de yasaktır.


Muskat Cevizi - Küçük Hindistan Cevizi


BİLEŞİMİ
Sabit yağ (% 30-40), ( kanfen, pinen, simen, sabinen, felandran, tepinen, limonen, mirsen) uçucu yağ (% 5-15) ve rezin taşımaktadır. Kaloriler ve yağlı maddeler bakımından oldukça zengindir. Özellikle; trimiristin, karbonhidrat, terpenik türevler (barneol, linalool, gereniyol, terpineol, dipenten)

Gaz söktürücü, iştah açıcı ve antiseptik özelliklere sahiptir. Memleketimizde bilhassa karın ağrılarına karşı kullanılır. Çok tanınmış bir koku verici ve baharattır. Bazı İçkilerin terkibine girer. Yüksek dozlarda tehlikelidir. Baş ağrısı, susuzluk ve sersemlik belirtileri ile zehirlenmeler yapar.

Kullanılış şekli:
Toz 0.5 gr, günde üç defa, hap halinde, veya dekoksiyon (% 5-10) günde 1-2 bardak. İbn Sina döneminden beri bilinen bir drogdur.
Rende ile rendelenmesi kolaydır. Bebeklere topluiğne başının 3 katı kadar verilebilir.
Yemekleriniz pişmeye yakın yarım çay kaşığı atılabilir.

TARİHÇESİ
Muskat, Ortaçağ’da karabiberden sonra en çok kullanılan baharattır. Döneminde çok sevilen Servuaz bira - şarap içkisinin koku ana hammaddesidir.
Kötü kokuları def etmek sokaklarda yakılmıştır. Çok pahalı idi; yarım kilosu üç koyun ve 1 inek değerindedir. 1512 yılında Portekizliler bu ağacı ve ağacın bulunduğu yeri keşfederler ve bu bitkinin ucuzlamasını sağlarlar.

Salih bin Nasurullah, Şerafeddin Mağmumi gibi bilginler de muskat baharatının faydalarından kitaplarda söz etmişlerdir.


MAHLEP


Diğer İsimleri
İdris ağacı, endirez, endürüz, kokulu kiraz ağacı, keniro, mele, Prunus mahaleb, Rosaceae

Bileşimi
sabit yağ, kumarin, glikozitler ve asitler vardır.
Cinsel gücü arttırıcı, kuvvet verici, şişmanlatıcı, idrar ve balgam sökücü, prostat büyümesini engelliyici, nefes darlığı ve şekere yardımcı gıda takviyesidir.

Pasta, kek, çörek ve bisküvilere kullanılır. 1 kg una, 1 çorba kaşığı mahlep katılır.
Mahlep in taze olması çok önemlidir. Ucuz mahlep büyük olasılıkla bayattır.


Mahlep likörü, mahlep vermut, mahlep aromalı şarap meşhurdur.
Mahlep ağacı odunları; püro, sigara içme aletleri için idealdir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 10 Ekim 2018 04:38
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
22 Nisan 2010       Mesaj #9
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

Mercan Köşk - Mercan Köşkü - Mercanköşkü


DİĞER İSİMLER
Herba Majaronne, Marjoram, Peynir kekiği, Bilyalı kekik

BİLEŞİMİ
Tanen ve acı madde, uçucu yağ (terpenler ve ketonlar bulunur.)
Yatıştırıcı, sindirim kolaylaştırıcı, mide rahatlatıcı, idrar arttırıcı, terletici ki bu etkilerinden dolayı kilo verdiricidir ve peklik verirci,
Sindirim ve karaciğer hastalıklarında, migren ve kramp çözücü gıda yardımcısıdır.
1çay bardağı kaynamış suya bir çay kaşığı dövülmüş mercanköşk konur. 5 dakika demlendikten sonra süzülüp içilmesi tavsiye edilir.
Günde 3 kere yudum yudum içilir. Bu su ile yüze kompras yapılmasında yüze canlılık verir. Kaynamış su ile banyo yapılmasında ise halsizliği önler.


İçilmek üzere kaynatılan su ile, böcek sokmalarından sonra acıyan yerlerin ovalanması da faydalıdır.

TARİHÇESİ
Farsça da; “dağın keyfi”, “dağın neşesi” sözcüğünün Türkçeye dönüşmesinden Sebep ismi mercanköşk dur.
”Afrodit”,tatlı mercanköşkün baharlı kokusunu mutluluk simgesi olarak kabul etmiştir. O na göre, ölü gömülü mezarın üstüne mercanköşk çıkarsa, sonsuza kadar mutlu olacaktır demektir.
Romalılar döneminden beri, bilhassa Orta Avrupa’da baharat olarak kullanılır.

HAMİLEYE YASAKTIR.

Mercanköşk
Kekiğe çok yakın bir ottur. Salatalardan başka et yemeklerinde, sebzelerle de kullanılır. Genellikle yemeğe pişmesine yakın konur.
Sindirimi kolaylaştırıcı bir etkisi olduğundan, av etleri gibi sindirimi zor yemeklerde mutlaka kullanılır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 10 Ekim 2018 04:37
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
23 Nisan 2010       Mesaj #10
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

Salep Tozu - Salep Nedir?


DİĞER İSİMLERİ
Salep otu, çayır otu, orkide, yabani orkide, sahlep

BİLEŞİMİ
müsilaj, glikoz ve uçucu bir yağ taşır. İçerdiği en önemli madde glikomannandır.
Hastalık sonrasında beslenme zorluğu çekildiğinde besin yerine içilmesi gereken en iyi bitkidir. Çünkü güçlendiricidir.

Çocuklarda ishali önler, Balgam sökücü, göğsü yumuşatıcıdır. Öksürük ve bronşitte faydalıdır. Kabızlığı giderir. Basur memelerinde faydalı olabilir. Zihni çalışma gücünü arttırır. Kalbi kuvvetlendirir. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Vücudun ısınmasını sağlar. Cinsel gücü artırabilir.
Osmanlıdan bu yana yukarıda sayılan etkilerin varlığı söylenegelse de içerdiği müsilaj yapısında maddelerden kaynaklı öksürük dindirici etkisi dışında tıbben kanıtlanmış bir etkisi yoktur.

Özellikle afrodizyak(cinsel istek arttırıcı) etkisi kesinlikle bilimsel bir söylem olamaz. Müsilaj (suyla şişen maddeler) içeren her gıda kabız engelleyici olarak düşük bir etkiye sahiptir.
Kalp, zihinsel aktivite, menstrual siklus ve anal fissürler dahil salep üzerinde yapılan tıbbi bir çalışma yoktur.
Tüm bu bilgiler tarih kitaplarında yazılıdır. Tedavi yerine kullanmayınız.

HAZIRLANIŞI
10 gram toz salep, 100 gram sütle karıştırılıp kaynatılır, istenirse üzerine zencefil ekilip günde 2-3 kez içilir.

TARİHÇESİ
(Orchis, testis, haya, husye, erbezi) anlamına gelir. Toprak altında bulunan iki yumrusunda hareketle bitkye bu ad verilmiştir.

Mitolojiye göre; bir satır ile bir su prensinin oğlu olan orçis, bir Dionysios şöleni sıasında öldürülür ve yeniden dünyaya geldiğinde o artık bir salep (orkide) bitkisidir.
Orchidaceae (orkideler) familyasının birçok türünün toprakaltı yumrularından elde edilen drog. Ayrıca orkide türlerine Anadolu'da verilen genel ad. Sahlepgiller familyasından; tel köklü otsu bir bitkidir. Kökünde 2 tane yumru vardır. Gövdesi, dik ve silindirimsidir. Çiçekleri salkım veya başak şeklindedir.

Kullanılan yeri köklerindeki yumrularıdır. Yurdumuzda bir çok çeşidi vardır.
Su ve sütle birlikte kullanıldığında şiştiği için yaygın bir şekilde dondurma hammaddesi olarak kullanılır.

Özellikle Maraş Dondurması olarak bilinen dondurmaya tat ve koku kazandıran, dünyada sadece Kahramanmaraş'ın dağlarında yetişen bir orkide türünden elde edilen saleptir. Kahramanmaraş'ın dağlarında toplanmadan dolayı orkide türleri son derece azalmıştır.

Anadolu orkideleri aşırı toplamadan dolayı tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bilinçsizce yapılan toplama yakında bu içeceğin, Orkidelerin tükenmesinden mütevellit içilememesine ya da çok ama çok pahalı olmasına sebep olacaktır.
Doğal dengenin bozulmaması ve bir canlı grubumuzun daha silinip gitmemesi için gereken duyarlılığı göstermemiz gerekmektedir
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 10 Ekim 2018 04:25
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...

Benzer Konular

23 Nisan 2013 / _Yağmur_ Sağlıklı Yaşam
1 Ocak 2013 / HerHangiBiri Taslak Konular
17 Ağustos 2010 / LaDymm Taslak Konular
9 Ağustos 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular
17 Ağustos 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular