Arama

Proteinler ve Beslenmedeki Önemi

Güncelleme: 26 Mayıs 2016 Gösterim: 126.702 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Nisan 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Proteinler

Ad:  protein1.JPG
Gösterim: 3502
Boyut:  49.5 KB

Proteinler, aminoasit denen yapıtaşlarından oluşmuş büyük moleküllü bileşiklerdir . Aminoasitlerin bileşiminde temel olarak karbon, hidrojen, oksijen ve azot bulunur. Vücut bu elementleri birleştirerek bazı aminoasitleri üretebilirse de, gerekli olan birçok aminoasit vücutta bireşimlenemediği için bunların yiyeceklerle, hazır olarak alın­ması gerekir. Et ve balık gibi hayvansal yiyecekler en dengeli aminoasit kaynakları­dır. Ama iyi seçilmiş bitkisel yiyeceklerle de iyi bir protein dengesi sağlanabilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Proteinler vücudun gerçek yapıtaşlarıdır; kemikler, kaslar, deri, sinirler, kısacası vücu­dun büyük bölümü proteinlerden oluşur. Yi­yeceklerle alınan proteinler sindirim sırasında parçalanarak aminoasitlerine ayrışır ve vücut, bu aminoasit deposundan seçtiği uygun yapı­taşlarını yeniden bir araya getirerek kendi dokularını oluşturan proteinleri yapabilir. Protein açısından zengin olan başlıca hayvan­sal yiyecekler yumurta, et, balık, peynir ve süt, bitkisel yiyecekler ise ekmek, patates, fındık ve ceviz gibi kabuklu yemişler, bezelye, fasulye ve mercimektir.
Hücrelerin yapı taşlarını oluşturan proteinler, sindirim enzimleri tarafından parçalanarak, daha basit yapıdaki amino asitlere ayrılırlar.
Amino asitlerin bileşiminde; C (karbon), H (Hidrojen), O (Oksijen), N (Azot) ve bunlara ek olarak da S (kükürt) bulunur. Toplam 20 çeşit amino asit vardır. Bunların içinde vücut tarafından yapılamayan, sadece besinlerden elde edilen 8 tanesine elzem amino asitler denir. Elzem amino asitler; triptofan, treonin, izolösin, lösin, lizin, fenilalanin, metionin ve valindir.
Hücreler bir yandan yıkılır, diğer yandan yenilenir. Proteinlerin yardımıyla gerçekleşen bu yıkılma ve yenilenme sırasında, proteinlerin çoğu dışarı atılır. Vücutta kısa süreli yetersizlikleri giderecek kadar, az miktarda protein saklanır. Vücuda alınan proteinlerin bir kısmı dışkı ile dışarı atılır.
Protein kaynakları, hayvansal ve bitkisel olarak ikiye ayrılır. Hayvansal kaynakların yüzde 97’si, bitkisel kaynakların ise yüzde 60-70’i sindirilir. Proteinlerin sindirimi midede başlar. Ardından ince bağırsağa geçer, oradan da kana karışır. Kan dolaşımı ile karaciğere taşınan amino asitler, burada enerjiye dönüşür. Bu dönüşüm sırasında amino asitlerden oluşan amonyak, üreye dönüşerek, idrar yoluyla dışarı atılır.

Proteinler ne işe yarar?
· Hücreleri onarır ve yeniler.
· Enfeksiyonlarla savaşan antikorları üretir.
· Hücre içi ve hücre dışı sıvıların ozmotik dengede tutulmasını sağlar.
· Beden fonksiyonlarıyla birlikte, sinir ve kas çalışmalarını koordine eden hormonlar ve enzimler için gereklidir.
Vücudun ne kadar proteine ihtiyacı var?
Günlük enerjinin yüzde 10-15’i proteinden karşılanmalıdır. Bütün besin gruplarından tüketen bir kişinin günlük protein ihtiyacı, kilosu başına 1 gramdır. Yani sağlıklı ve dengeli beslenen 60 kilogramlık bir kişinin, günde 60 gram protein tüketmesi yeterlidir.
Enerji sağlamak için fazladan alınan protein, yağa dönüşerek depolanır. Fazla protein tüketen bir vücut suyla birlikte, potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi temel minerallerini kaybeder.

Protein kaynakları nelerdir?
Hayvansal kaynakları; yumurta, et, tavuk, balık, süt ve peynirdir. Bunlardan yumurta, et, tavuk ve balık, elzem amino asitleri sağlar.
Bitkisel protein kaynakları; mercimek, kuru fasulye, nohut gibi kurubaklagiller, fındık, tahıllar, bulgur, tam buğday ekmeğidir. Çok az miktarda da olsa, bazı yeşil sebzelerde protein bulunur ama emilimleri çok düşüktür.

BAKINIZ
Amino Asit Nedir?
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mayıs 2016 06:06
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
22 Eylül 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi

Proteinler


C : %50,
Sponsorlu Bağlantılar
O : %23,
N : %16
H : %7
S %0-3,
P %0-3, iz miktarlarda Fe, Zn ve Cu içerirler. Proteinlerin genel kimyasal formülü
Ad:  protein1.JPG
Gösterim: 1879
Boyut:  9.0 KB
Proteinler hayvanlarda canlı maddeye miktar olarak en çok katılan yapı taşıdır.
Karaciğer, kas ve böbrek %78-80
Taze kas % 18-20,
kan plazması % 6.5-7.5
beyin % 8,
yumurta sarısı % 15,
yumurta akı % 12,
inek sütü % 3.3
çeşitli peynir türleri % 14-49 protein içerir.

Protein kuruluşu


  • marul %1.2,
  • lahana ve pancar %1.6,
  • patates %2 protein içerirken
  • kuru fasulye %18-22, badem %21, yer fıstığı %26,
  • soya fasülyesi %37 protein içerir
  • Elma, çilek, şeftali, armut, erik ve turunçgillerde protein oranı çok düşüktür (%0,4-1,5).

Protein Fonksiyonu


  • Proteinler çeşitli biyolojik görevlere sahip çok kompleks moleküllerdir
  • Farklı proteinler amino asitlerin farklı dizilişiyle mümkündür (EVCİL ve CİLVE gibi)
  • Sindirim enzimleri, biyolojik deterjan, pupa, yün, tırnak, boynuz, et, yumurta akı, dokuma kumaşlar (bitkisel protein) örnek oluşturur.
Ad:  protein2.JPG
Gösterim: 2763
Boyut:  66.3 KB

Besinsel proteinlerin biyolojik değeri


Bir proteinde biyolojik değeri belirlemede iki faktör dikkate alınır:
  • Kolay sindirilebilirlik
  • İçerdiği zorunlu amino asit miktarı ve çeşitliliği
  • Bu açıdan hayvansal proteinler bitkisel proteinlere nazaran daha değerli olduğu söylenebilir
Ad:  protein3.JPG
Gösterim: 2457
Boyut:  30.2 KB

Proteinlerin Genel Özellikleri


Yapı: 20 aa repertuvarından oluşan dallanmamış polimerler Boyut: Bir polipeptidde aa sayısı 50-38000 arasında değişir Bu moleküllerin kütleleri 6-4200 kDa arasındadır
Organizasyon: Kompleks proteinler çok sayıda benzer polipeptidden yada birkaç farklı polipeptidin karışımından oluşur
20 Amino asit farklı yapı ve boyutta yaklaşık 100,000 farklı protein oluştururlar
  • Yirmi çeşit yan zincir amino asitlerde boy, yapı, yük, hidrojen bağı oluşturma kapasitesi ve kimyasal reaktiviteyi değiştirerek proteinleri kurarlar.
  • Gerçekten, bakteriden insana kadar tüm türlerde bütün proteinler 20 amino asitten kurulur.
  • Proteinlerin bu temel alfabesi yaklaşık iki milyar yaşındadır.
  • Proteinlerin dikkat çekici fonksiyonları 20 amino asidin çeşitli bloklar inşa etmeleri sonucudur. İşte bu bloklar amino asitlerin repertuvarıdır.

Proteinlerde Fiziksel ve Kimyasal Özellikler


  • Proteinler özellikleri bakımından oldukça değişik olabilirler.
  • Örneğin yumurta akı proteini ısıtmakla denatüre olur, suda az erir ve kolaylıkla reaksiyon gösterir.
  • Buna karşın tırnakta bulunan keratin erimez, kimyasal olarak nisbeten reaksiyon yeteneği olmayan dayanıklı bir proteindir. Protein molekülleri çok büyüktür, nişasta ve glikojen gibi kolloiddir.
  • Proteinler saf halde, ısıtılınca erimezler, ayrışırlar ve karakteristik kokulu gazlar çıkararak yanarlar (tüy yanması).
  • Çeşitli proteinler değişik eritkenlerde (su, sulandırılmış nötral tuz çözeltileri, sulandırılmış asitler veya bazlar, %70-80 alkol, salisilat, yoğun üre çözeltisi ve gliserin vb) erirler.
  • Protein çözeltileri kolloidal ve opal görünüştedir
  • Bir çok protein çözeltisi ısıtıldığında protein molekülleri erimez hale geçip pıhtılaşır (koagülasyon).

Fiziksel Özellikler


Tad: Saf proteinler tatlıdır.

Koku: Saf proteinler kokusuzdur

Eriyebilirlik ya da Çözünürlük: Her protein belirli bir çözücüde karakteristik bir erime özelliğine sahiptir. Bir kısmı suda ve tuz çözeltilerinde erimezken (skleroprotein), bazıları suda ve tuz Çözeltilerinde kolay erir (albumin), diğer bazıları ise suda az, tuz Çözeltisinde çok erirler (globulin).
Tuzlar bir proteinin eriyebilirliğini azaltabilir veya artırabilir. Protein eriyebilirliğinin artışında tuzların etkisi “Salting-inn” etki
Nötral tuzların yüksek konsantrasyonlarıyla sulu çözeltilerinde çökeltilirler. Bu da “Salting-out” etki olarak bilinir.
Çözünme hidrofilik iyonik grupların etrafında su moleküllerinin toplanması ile ilgilidir,İyonlar üzerinden su moleküllerinin çekilmesi protein eriyebilirliğini düşürür. Bazı yapısal proteinler çözünmez özelliktedir. Proteinler pI da en az çözünebilir özelliktedirler.

Ozmotik Basınç: Molekül büyüklüğü nedeniyle proteinler yarı geçirgen zarlardan geçemezler. Bu nedenle; zarlar üzerine diğer elektrolitler gibi ozmotik basınç uygularlar. Kolloid olmalarından dolayı da kolloid ozmotik basınç (onkotik basınç) oluştururlar.

Molekül ağırlığı : Proteinlerin molekül ağırlıkları birkaç binden- birkaç milyona kadar değişebilir. Proteinlerde molekül ağırlığı Dalton (Da) yada kilodalton (kDa) ile ifade edilir. Albumin 68 000 Da (68 kDa)

Amfoter özellik:
Proteinler yüzeylerinde pozitif ve negatif elektrik yük taşıyan polielektrolittir: pl’da pozitif ve negatif yük sayıları eşittir. Proteinler amfolittirler ve hem asitlerle hem de bazlarla birleşerek tuz oluşturabilirler. Bu özellikleri nedeniyle de biyolojik tampon olarak asit-baz dengesinde görev alırlar.

İyonizasyon ve elektroforez: Protein çok sayıda iyonlaşabilir gruplar içerir. Bu grupların yükleri iyonlaşma katsayısı (pK) ve çözeltinin pH’sı ile ilişkilidir. Düşük pH’da negatif yüklerden daha çok pozitif yük kazanır ve protein katyon olup bir elektrik alanda katoda göçer (elektroforez). Yüksek pH’da ise protein daha fazla negatif yükle yüklenir ve anyon olarak anota göçer. Elektrik yüklerinin nötr olduğu pH’da (pI) ise protein yüksüz
olduğu için göçmez, hareketsizdir.

UV ışık absorbsiyonu: Proteinlerde mevcut F, Y ve W aa varlığı ile ilgilidir. Bu amino asitler sahip oldukları konjuge çift bağlar nedeni ile 260-280 nm dalga boyundaki UV-ışınları absorbe ederek onlara özgü pik verirler.

Işık difüzyonu (Tyndall olayı): Proteinler kolloid olmaları nedeniyle çözeltilerinde üzerlerine dik gelen UV ışığı önce absorblayıp sonra yayarak çözeltinin sigara dumanı görünümü almasına neden olurlar.

Proteinlerde optik rotasyon: Proteinler polarize ışığı saptırırlar(-30o)-(-60o) Denatürasyonda spesifik rotasyonlar daha negatiftir. Böylece optik rotasyondaki değişiklik genellikle konformasyondaki değişikliği yansıtır.
NMR: Proteinlerdeki konformasyonal değişimi esas alan bir inceleme yöntemidir

Kimyasal Özellikler


1. Proteinlerin kimyasal yapısı: Proteinler yakalaşık olarak %50 C, %23 O, %7 H, %16 N ve çok iz miktarlarda olmak üzere de S, Cu, Fe, Zn, Mn gibi elementlerden kurulmuşlardır.
Proteinlerin %16 oranında N içermesinden yararlanılarak toplam N miktarı ölçülen herhangi bir biyolojik sıvının toplam protein miktarı da hesaplanabilir: P=Nx100/16 ya da P=Nx6,25

2. Proteinlerin hidrolizi: Proteinler asitlerle, alkalilerle ve enzimlerle muamelede su alarak kendilerini kuran alt birimlere (monomerlerine veya peptid ya da amino asitlerine) ayrılabilirler bu olaya hidroliz denir.
Sindirim enzimleri besinlerle alınan proteinleri hidroliz ile amino asitlerine ve peptidlere parçalarlar.

3. Protein molekülünde bazı amino asitlerin varlığına ilişkin tepkimeler:
Amino gruplarına ait tepkimeler
  • metilasyon, dinitrofenilasyon, deaminasyon.
Hidroksil veya fenol gruplarına ait tepkimeler
  • esterleşme, fosforilasyon
Sülfidril gruplarına ait tepkimeler
  • asetilasyon, trifluoroasetilasyon
İmidazol veya fenol grubuna ait H’ in iyot ile substitüsyonu
  • T3, T4
4. Proteinlerin renk tepkimeleri: Proteinler, bazı renk tepkimeleri verirler. Bunlar proteinlerin kalitatif/kantitatif tayinine hizmet eder.

5. Çöktürme tepkimeleri: Proteinler liyofilik kısmen hidrofilik kolloidlerdir. Sisteme dayanıklılığı veren hem elektrik yük hem de protein ile eritken arasındaki karşılıklı etkidir. Bu etkenlerden birisi etkisiz kılınırsa protein bazan çöker, her ikisi de etkisiz kılınırsa protein daima çöker. Çökme izoelektrik noktada daha kolaydır.
Nötr tuzlar, etanol vb çok hidrofil maddeler suyu çekerler ve proteini çöktürürler.
Proteinlerde denatürasyon: Peptid bağında kopma olmaksızın molekül içinde üç boyutlu organizasyonun herhangi bir kuvvet tarafından değiştirilmesidir. Denatürasyon sonrası protein artık fizyolojik aktiviteye sahip değildir (denatüre protein)

Denatürasyon etkenleri : Proteinler ısı, asitler ve bazlar, organik çözücüler, metal iyonları, üre ve guanidin, iyonik deterjanlar ve redükleyici etkenler proteinleri denatüre ederler.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 21:51
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
4 Ekim 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  protein2.JPG
Gösterim: 2198
Boyut:  43.4 KB

Protein


MsxLabs.org & Temel Britannica

En basitinden en gelişmişine ka­dar bütün canlılar, biyomolekül adı altında toplanan birtakım organik maddelerden olu­şur. Bunlardan biri de proteinlerdir. Örneğin insanda toplam vücut ağırlığının yaklaşık yüz­de 12'si protein, yüzde 70'i su, yüzde 15'i yağlar, geri kalanı da karbonhidratlar, nükle-ik asitler ve çeşitli tuzlardır. Oranı canlıdan canlıya değişen bu biyomoleküllerden her birine yaşam süreçlerinde kuşkusuz çok önemli görevler düşer. Ama proteinlerin bu süreçlerdeki rolü, bütün öbür biyomolekülleri geride bırakacak kadar önemlidir. Çünkü "enzim" denen proteinler olmasa, yaşamın temeli olan biyokimyasal tepkimelerden hiç­biri gerçekleşemezdi. "İlk" ya da "birincil" anlamındaki Yunanca protos sözcüğünden türetilmiş protein adı da bu bileşiklerin canlı­ların yaşamındaki ayrıcalıklı yerini vurgular.

Her canlının hücrelerinde, yalnızca o türe özgü olan çeşitli proteinler bulunur. Başka bir deyişle, hiçbir canlının protein molekülü baş­ka bir canlı türünün protein molekülüne benzemez. Ayrıca canlıların ürettiği birçok madde, örneğin yumurta akı, boynuz, kıl, tırnak ve ipek de gene protein yapısındadır.
Proteinler, kimyasal açıdan polimer olarak tanımlanan çok karmaşık yapılı organik bile­şiklerdir. Her polimer, monomer denen daha küçük birimlerin ya da moleküllerin birbirine eklenmesinden oluş­muş uzun bir molekül zinciri biçimindedir. Proteinlerde ki bu molekül zincirleri, amino-asit denen çok sayıda monomerin peptit bağla­rıyla birleşmesinden oluşur. Aminoasitlerin yapısında ise temel olarak karbon, hidrojen, oksijen ve azot, ayrıca çoğunda kükürt ve fosfor gibi kimyasal elementler bulunur. Pro­teinlerin yapıtaşları olan çeşitli aminoasitler değişik bir düzenleme içinde birbirine eklen­diğinde değişik bir protein molekülü ortaya çıkar. Kısacası, proteinlerin yapısında yer alan 20 kadar aminoasidin molekül zinciri içinde yer değiştirmesiyle, birbirine benzeme­yen sonsuz sayıda protein molekülü oluşa­bilir.

Yeşil bitkiler, topraktan aldıkları azotu ve fotosentez sonucunda açığa çıkan maddeleri birleştirerek kendileri için gerekli olan aminoasitleri yapabilirler. Hayvanlar ise aminoasit gereksinimlerini yedikle­ri yeşil bitkilerden ve öbür hayvanlardan karşılamak zorundadırlar. Yiyeceklerdeki proteinler sindirim sırasında parçalanarak te­mel bileşenlerine, yani aminoasitlerine ayrı­lır. Daha sonra dokulardan emilerek kan dolaşımıyla vücudun her yanına taşınan bu aminoasitler, o canlının büyümesi, dokularını yenilemesi ve yaşamını sürdürmesi için gerek­li olan kendi proteinlerine dönüştürülmek üzere hücrede yeniden bireşimlenir.
Yumurta, yağsız et, peynir, balık, süt ve jelatin protein açısından zengin yiyeceklerdir. Bu yiyecekler, hem hücrenin canlı bölümünü oluşturan protoplazmanın yapımı için gerekli olan proteinleri sağlar, hem de vücudun enerji gereksinimini karşılar. Bitkilerdeki proteinlerin yapısında genellikle, insanın ken­di proteinlerini üretebilmesi için gerekli olan­lardan daha farklı aminoasitler bulunur. Bu nedenle, beslenmede hayvansal proteinlere yer verilmesi sağlık açısından çok önemlidir.

Protein Türleri


Proteinler, çok genel bir sınıflandırmayla, yapısal ve işlevsel proteinler olarak iki gruba ayrılır.
Yapısal proteinler, gerçek anlamda dinamik bir işlevi olmayan, bir canlının çeşitli dokula­rının moleküler temelini oluşturan bileşikler­dir. İşlevsel proteinler gibi yaşam süreçlerin­de doğrudan sorumluluk üstlenmeyen bu proteinler dokuların gelişmesi, büyümesi ve yenilenmesi için gereklidir. Örneğin, bağdoku ya da destekdoku denen kemik, kıkırdak, eklem bağlan, kirişler ve deri gibi dokuların temel maddesi olan kollajen ile kıl, saç, tırnak, tüy gibi dokuların başlıca öğesi olan keratin yapısal proteinlerdendir.

İşlevsel proteinler içinde en önemlisi, vücut­taki yüzlerce biyokimyasal tepkimede katali­zör rolü oynayan enzimlerdir. Bu tepkimeleri hızlandıran ve düzenleyen enzimlere katalitik proteinler de denir. Bütün hücrelere oksijen taşımakla görevli olan alyu­varlara kırmızı rengini veren hemoglobin de önemli işlevsel proteinlerden biridir. Gene işlevsel proteinler grubundan olan antikorlar, vücudun doğal savunma proteinleridir. Bazı işlevsel proteinler ise kasılıp gevşeyerek, yani molekül zincirinin uzunluğunu ve yönünü değiştirerek vücudun hareketinde önemli bir rol oynar. Örneğin kas dokusundaki aktin ve miyozin bu tip kasılgan proteinlerdir. Ayrıca bütün proteinler canlıların, özellikle etçil hayvanların yaşamsal enerji kaynaklarından biridir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 22:08
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
5 Haziran 2011       Mesaj #4
pesimist - avatarı
Ziyaretçi

Protein Nedir ?

Ad:  Protein2.jpg
Gösterim: 2308
Boyut:  30.6 KB

Amino Asitlerin belirli türde, belirli sayıda ve belirli diziliş sırasında karakteristik düz zincirde birbirlerine kovalent bağlanmasıyla oluşmuş polipeptitlerdir. Amino asitlerin polimerleridirler. Canlı hücrelerin ana Maddesini oluşturan, genellikle sülfür, Oksijen ve karbon öğeleri bulunan amino Asit birleşiminden oluşmuş, yumurta akı, et, süt vb. yiyeceklerde bulunan, karmaşık yapılı doğal maddeye Protein denir.
Proteinler hücrelerdeki bütün biyolojik olayların yapı taşıdırlar. Hücreler içerisinde gerçekleşen olaylar; yüz binlerce farklı Proteinin kendilerine verilmiş olan vazifeleri yerine getirmeleri ile gerçekleşir.

Proteinler, vücudun en küçük yapı taşı olan hücrelerin ana maddesidir. Hücrelerdeki bütün biyolojik faaliyetlerde görev alırlar. Kanda oksijenin taşınmasından sorumlu hemoglobinden, savunma mekanizmasının temelini oluşturan antikorlara; saç ve tırnaklarımızı oluşturan keratinden, şeker alımını düzenleyen insüline kadar, pek çok fonksiyonu icra eden, proteinler canlılığın olmazsa olmazıdır.
Aminoasitlerin birleşmesinden oluşan proteinler, doku ve organların yapım ve onarımının yanında, özellikle çocuklarda, büyüme ve gelişme için çok önemlidir. Ayrıca yağda eriyen vitaminlerin kullanımı için de gereklidir.
Doğada bilinen 22 amino asitten 8'i vücutta üretilemediği için dışarıdan besinler yoluyla alınmaları gerekir. Ayrıca, vücudumuzda protein depo edilemez. Bu nedenle düzenli olarak alınmalıdır. Eğer vücuda yeterli protein alınmazsa, protein eksikliği nedeniyle pek çok hayati fonksiyon sekteye uğrar, hücreler yenilenemediği için yaralar geç iyileşir ve bir çok enzim yapılamaz.

Proteinlerin özellikleri


  • Büyüme, gelişme ve onarım olaylarında görev yaparlar.
  • Hücrede zar, sitoplâzma, organeller ve kromozomların yapısına katılır.
  • Tüm enzimlerin yapısında yer alır.
  • Kana kırmızı renk veren ve solunum gazlarını taşıyan hemoglobin de bir proteindir.
  • Hastalıklara karşı savunmada görev yapan antikorlar proteindendir.
  • Pıhtılaşmada görev yapan fibrinojen, kas kasılmasında görev yapan aktin ve miyozin bir proteindir.
  • Karbonhidrat ve yağların tükenmesi halinde enerji verici olarak kullanılabilirler.

Protein Eksikliği


Protein Eksikliği olan kişilerde çabuk yorulma, durgunluk gibi belirtiler görülmeye başlar. Daha ilerki dönemlerde ise kansızlık, hastalıklara karşı direncin azalması, kan basıncının düşmesi, diş eti hastalıkları, göz bozuklukları ve Siroz gibi belirtiler görülebilir. Bununla birlikte, fazla protein almak da vücut, özellikle de karaciğer, için zararlıdır.

Proteinli Besinler:


Hayvansal besinler temel protein kaynaklarıdır. Bununla birlikte bitkisel besinlerde de protein bulunur. Özellikle, süt ve süt ürünleri, et, yumurta, baklagiller, kuruyemişler, ekmek ve tahıllar protein açısından zengin besinlerdir. Sağlıklı bir beslenme için günlük enerji ihtiyacının %10-15'i proteinden sağlanmalıdır. Proteinlerin sindirimi karbonhidratlara göre daha zordur.
1 gram protein 4 kalori kazandırır.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 22:12
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
10 Haziran 2012       Mesaj #5
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  protein.jpg
Gösterim: 2178
Boyut:  39.3 KB
Protein

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Hidrolize uğradığında aminoasitler veren yüksek moleküllü organik bileşik. Aminoasitlerin sayısı yüzlerce olmakla birlikte proteinlerde miktarca önemli sayılabilecek oranda bulunan aminoasit sayısı 20'dir ve bunların hepsi de bir a-aminoasittir. Proteinler bütün canlı organizmalarda bulunur. Hayvanların başlıca yapı maddesini oluşturan kaslar esas olarak proteinden ibarettir. Enzimler de başka bileşenler içermekle birlikte esas olarak proteindir. Bilinen protein sayısı 700 kadardır. Bunlardan 200-300 kadarı incelenmiş ve 150'yi aşkın protein de kristal biçiminde elde edilmiştir. Kimi proteinler, örneğin hayvan postlarında bulunan ve deriye çevrilebilen proteinler, çok kararlı bir yapıya sahiptir. Kimileri ise son derece kararsızdır ve hatta havayla temas hâlinde bile enzim olma özelliklerini hemen yitirebilirler. Bir proteinde en önemli ve en güçlü bağ, zincir yapısındaki aminoasitleri birbirine bağlayan peptit bağıdır. Öteki bağlar da değişik zincirleri birbirine bağlar. Bunlar arasında, hidrojen bağları, disülfür bağları ve ikincil peptit bağlantıları sayılabilir. Proteinlerin üçboyutlu yapısı, özelliklerinin belirlenmesinde yardımcı bir özelliktir. X ışınlarıyla yapılan incelemeler, aminoasit zincirinin kimi zaman bir sarmal ya da helis biçiminde olduğunu ortaya koymuştur. Proteinler çok büyük moleküller (molekül ağırlıkları 12.000 ila 1 milyon arasında değişir) olmakla birlikte, birçoğu kısmen iyonlaşmış olup bu nedenle suda çözünür. Aralarındaki büyüklük, çözünürlük ve elektriksel yük farklılıkları, bunları birbirinden ayırmada ve saflaştırmada yararlanılan özelliklerdir. Proteinlerin bir elektrik alanında ayrılması (elektroforez), insan serumuna uygulanarak çeşitli hastalıkların teşhisinde yaygın biçimde kullanılır. Proteinler yapılarına göre üç grupta toplanabilir;
  • Basit proteinler
  • Karmaşık proteinler
  • Türev proteinler
Basit proteinler yalnızca aminoasitlerden oluşur. Yumurta akındaki ovalbümin, sütteki laktalbümin ve kastaki miyosin bu gruptandır. Karmaşık proteinler, protein dışı bir grup içeren basit proteinlerdir. Kandaki hemoglobin ve globülin de bu grubun üyesidir. Nükleik asitlerle birleşmiş proteinler ise nükleoprotein adıyla anılır. Bitki ve hayvan hücrelerinde, özellikle karaciğer, dalak, pankreas ve timus bezesi gibi bez özelliği gösteren organlarda bol miktarda bulunurlar. Hücrenin kendini yeniden üretmesinde bu proteinler önemli işlevleri yerine getirirler. Canlı hücreler içindeki tepkimeleri hızlandıran enzimler de basit ya da karmaşık proteinlerdir. Türev proteinler ise ısı, asit ve alkali etkisiyle ya da enzimlerin öteki iki gruba ait bir proteine etkisiyle oluşurlar. Pişmiş yumurta, et ve balıktaki proteinler bu sınıfa girer. Proteinler vücutta sürekli olarak yok olup yeniden üretilirler. Gelişmekte olan bir çocukta üretim hızı yok olma hızından daha fazladır. Yetişkinlerde ise bu iki hız birbirini dengeler. İnsan vücudu doku proetinleri için 21 aminoasite gereksinir. Bunlardan 11'ini karbonhidratlardan üretebilirse de geri kalanları dışarıdan almak zorundadır. Bu nedenle beslenmede 10 temel aminoasitin (arginin, histidin, izolösin, lösin, lizin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan ve valin) alınmasına özen gösterilir. Hayvansal proteinler, örneğin et, yumurta ve süt, bütün bu temel aminoasitleri içerir. Tahıl ürünlerinde ise kimi temel aminoasitler bulunmaz ve bu nedenle bunların beslenme değeri düşüktür. Çocuklarda tahıla dayalı beslenme, süt ve öteki hayvansal besinlerle takviye edilmedikçe kwashiorkor adı verilen önemli bir protein eksikliği meydana gelir. Bu hastalık büyüme gecikmesi, apati, ödem, saç ağarması ve dökülmesi vb. ile belirlenir. Yetişkinlerde de protein eksikliği ödem, anemi gibi sonuçlar doğurur. Hastalık ve ameliyat sonrasında da meydana gelen protein eksikliği, uygun diyetle ve ciddî durumlarda damardan aminoasit verilmekle giderilmelidir.

Protein Bakımından Zengin Besinler


Proteinler hayvansal ya da bitkisel kökenli olup, organizmanın hücre yapısı örgüsünü oluşturan organik maddelerdir. Temel elementleri oluşturan sayısız amino-asitler den meydana gelmişlerdir. Bu amino-asitlerden bir kısmı organizma tarafından üretilirken, geri kalan kısmı da beslenmeyle alınmaktadır. Protein Kaynakları;
Proteinlerin iki kökeni vardır.
  • Hayvansal proteinler : Et, sakatat, şarküteri ürünleri, balık, midye, istiridye, yumurta, süt, süt ürünler ve peynirde bulunur.
  • Bitkisel proteinler : Soya fasulyesi, su yosunu, badem, fındık, tahıl ürünleri ve sebzelerde bulunur.
Protein şunlar için gereklidir:
  • Hücresel yapıların oluşumunda
  • İçlerinde tiroksin ve adrenalin gibi nöromedyatörlerin de bulunduğu bazı hormonların üretilmesinde
  • Organizmaya gereksinme duyduğunda hizmet edecek bir enerji kaynağı olarak
  • Kas sisteminin bakım ve gereksinimlerinde
  • Safra asitleri ile solunum piğmentlerinin oluşumunda.

Günlük Protein İhtiyacı


Dengeli bir beslenme için,her yetişkin kadın günde en az 60 gr, erkekte 70 gr.olmak üzere ağırlıklarına bağlı olarak, kilo başına 1gr. protein almalıdır. Kas geliştirmek isteyen sporcular, bol miktarda sıvı almak koşuluyla günde kilo başına 1,5 grama kadar protein alabilir.

Proteinin eksik olduğu bir beslenme organizma üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Kas erimesi, yara kapanmasının uzaması, felç gibi. Ancak fazla miktarda protein alınması sonucu, vücutta biriken protein atıkları ürik asit ve üreye dönüşerek gut hastalığına yol açabilirler. Proteinler beslenme süreci içerisinde genellikle yağlarla, çoğunlukla doymuş yağlarla birleşik durumdadır. Bu nedenle ihtiyatlı tüketilmesi gerekir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 22:12
theMira
Lebron James - avatarı
Lebron James
Ziyaretçi
10 Haziran 2012       Mesaj #6
Lebron James - avatarı
Ziyaretçi

PROTEİN İÇEREN BESİNLER


İnsan vücudunun her gün en az yaklaşık 40 gr protein alması gerekir. 40 gr saf protein : 300 gram et, 1,5 litreye yakın süt yada yarım kilodan biraz fazla tahıldan sağlanır. Örneğin 200 gr kadar tahıl, 250 gr süt ve 85 gr kadar et günlük 40 gr proteini verir.


Proteinler Hangi Besinlerde Bulunur?


  • Günlük beslenmenizde yeterli miktarda protein alıyor olmanın bir çok önemli sebebi vardır. Tavuk, et, balık, baklagiller gibi yüksek oranda protein içeren yiyecekler, mideden barsağa doğru yavaşça sindirildiğinden, daha uzun tokluk hissi yaratır. Ayrıca kan şekerinde ani iniş – çıkışlara sebep olabilen karbonhidratın tersine, proteinin kan şekeri üzerinde nazikçe dengeleyici bir etkisi vardır.
  • Fasulyeler, soya, kuruyemiş ve tam tahıllı ekmek gibi doymuş yağı düşük protein tüketmek ve yüksek işlenmiş karbonhidratlı yiyecek tüketmenin kandaki trigliserid ve yüksek yoğunluklu lipoproteinleri geliştirdiği iddiasını desteklemek üzere kanıtlar vardır. Bu gibi değişiklikler, kalp krizi gibi kardiyovasküler hastalıklar üzerinde de olumlu değişiklik yapabilir.
  • Baklagiller, soya, kuruyemiş ve tam tahıllı ekmek gibi yüksek proteinli besinler, iyi ayarlanmış bir diyet için gerekli olan lifi de içerirler.
  • Et kaliteli protein kaynağı olmakla birlikte A vitamini, B1, B6, B12 vitaminleri ve demir, çinko, magnezyum, fosfor gibi minerallerinde kaynağıdır.
  • Hayvansal ve bitkisel besinlerin içerdikleri protein miktarı ve aminoasit oranları farklıdır. Besinlerle alınan elzem aminoasitlerin uygun miktarlarda olması protein sindirimini kolaylaştırır ve hızlandırır.
  • Çoğunlukla hayvansal gıdalarda olan proteinler vücut gereksinmesine uygundur. Bitkisel proteinlerde olan aminoasitlerden bir ya da iki tanesi eksiktir.
Çeşitli Besinlerdeki protein Miktarları
  • 110 gr tavukda 33 gr protein bulunur
  • 110 gr fındık 32 gr protein
  • 110 gr böbrek 30 gr protein
  • 110 gr yağsız dana eti 30 gr protein
  • 110 gr peynir 30 gr protein
  • 110 gr sardalya 24 gr protein
  • 110 gr haşlama et 13 gr protein
  • 3 dilim ekmek 10 gr protein
  • 110 gr kusu fasulye 7 gr protein
  • 1 yumurta 7 gr protein
  • 1 pardak süt 6 gr protein
  • 110 gr makarna 4 gr protein 110 gr muz 1 gr protein
  • 100 gr. hindi ve tavuk göğüs etinde 30 gr. protein bulunur.
  • 100 gr. balıkta (ton, somon vb.) 26 gr. protein bulunur.
  • 100 gr. peynirde (sert) 32 gr. protein bulunur.
  • 100 gr. yağı alınmış kırmızı ette: 36 gr. protein bulunur.
  • 100 gr. bakliyatta (fasulye nohut vb.) 15 gr. protein bulunur.
  • 100 gr. yumurtada (2 yumurta) 13 gr. protein bulunur.
  • 100 gr yoğurtta ve sütte 4 gr. protein bulunur.
  • 100 gr kabak çekirdeğinde 33 gr. protein bulunur.
  • 100 gr. bademde 21 gr. protein bulunur
  • 100 gr. mercimekte 9 gr. protein bulunur.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 17:38
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
17 Ağustos 2012       Mesaj #7
buz perisi - avatarı
VIP Lethe

Protein nedir?


Albüminli madde; organizmanın en önemli yapı taşı. Amino asitlerin birleşmesinden meydana gelmiş karmaşık yapılı organik moleküllerdir. Kelime olarak "en önemli" manasına gelen protein, gerçekten de canlının en önemli maddesini teşkil eder. Bütün canlıların hücreleri protein ihtiva eder. Proteinler hücre stoplazmasında çözünmüş halde bulunur. Kas, karaciğer gibi organ ve dokuların % 80-90’ı proteindir. Kemik sistemi ve yağ dokusunda ise protein daha azdır.

Proteinler insan vücudunda


büyüme, gelişme, açılan yaraların tamir edilmesi, çeşitli maddelerin sindirim ve sentezi, enfeksiyonlara karşı koyma, sıvı dengesinin sağlanması, zeka gelişmesi, azot dengesinin sağlanması gibi temel hayati unsurlarda mutlaka gereklidir. Ayrıca protein, kan serumundaki katı maddelerin en önemli kısmını oluşturur. Bunlardan fibrinojen, kanın pıhtılaşmasında; albümin ve diğerleri hücre içi ve dışı sıvı-tuz dengesinde görevliyken çok çeşitli bir takım proteinler de kan içinde bazı maddelerin bir yerden başka bir yere taşınmasını sağlar. Vücudun adalelerinin kasılmasını ve böylece hareketini sağlayan proteinler, organizmanın diğer canlılardan farklılığını da belirlerler. Her organizma ve organın kendine has proteini vardır.

Proteinlerin yapısı


Proteinin kimyasal yapısı incelendiğinde % 50 kadarının karbondan; diğer kısmının ise oksijen, azot, hidrojen ve kükürtten meydana geldiği görülür. Proteinler büyük moleküllü bileşiklerdir. Bu büyük molekülü, amino asit denen temel organik bileşikler oluşturur.
Amino asitlerin sayısı pekçoktur, ama 21 çeşiti insan proteininin yapısını meydana getirir. Amino asitlerde tipik olarak bir Karboksil grubu(COOH) bir de Amino grubu (NH2) vardır.
Bir amino asit yapısı, genel olarak RCH (NH 2 ) COOH formülü ile tanımlanır. R harfi değişken grubu simgeler.
Amino asitler birbirlerine NH2 ve COOH grupları arasında kurulan ve adına Peptid bağı denen özel bir bağ ile bağlanırlar. Değişik sayıda ve sırada bir araya gelen amino asitler çok çeşitli proteinler oluşturur.

Amino asitler, insan vücudunda sentez edilip edilmemesine göre ikiye ayrılır:
1. Esansiyel (Eksojen) amino asitler:
Vücutta yapılamadıklarından dışarıdan hazır alınması gerekir. Bu amino asitler; Triptofan, Treonin, Fenil Alanin, Metionin, Lizin, Lösin, İzolösin ve Valindir. Çocuklarda, Histidin de sentez edilmediğinden bu listeye dahil olur.

2. Esansiyel olmayan amino asitler:
Vücutta temel organik maddelerden yapılabilen amino asitlerdir. İnsanoğlu protein ihtiyacını hayvani ve nebati (bitkisel) gıdalardan temin eder. Farklı besin kaynaklarının hem asit miktarı hem de bu proteinin içindeki esansiyel amino asit miktarı farklıdır. Hayvani gıdalar daha fazla proteinliyken meyve ve sebzeler protein bakımından fakirdirler. Baklagillerin protein bakımından zenginliğiyse dikkat çekicidir.

Yetişkin bir insanın, günde kilosu başına 1 gram proteine ihtiyacı vardır. Fakat büyüme ve gelişmesi çok hızlı olduğundan, ilk aylarını yaşayan bir çocukta bu miktar 3 grama kadar çıkar.

Ateşli hastalık, kansızlık, ameliyat, yaralanma, ishal, tiroid bezinin fazla çalışması, barsak parazitleri, gebelik, emziklilik gibi durumlarda da protein ihtiyacı normalin üzerine çıkar.

Vücudun proteinden faydalanma derecesi proteinin yapısı ile ilgilidir. Vücutta rahatça sindirilen, lüzumlu diğer proteinlere çevrilebilen proteinler kaliteli protein’dir. Kayıp vermeden kullanılabilen ve dışardan alınması şart olan bütün amino asitleri ihtiva eden proteine örnek protein denir. Anne sütü, bebekler için örnek proteini ihtiva eder. Diğer bir örnek protein yumurta sarısıdır. Diğer yiyeceklerde vücutta yapılamayan bütün amino asitler bulunmadığından çeşitli yiyecekler yemekte fayda vardır. Proteinlerden faydalanmak için yiyeceklerin seçimi ve hazırlanması çok önemlidir. Mesela 70 kilo gelen bir kimse, bir günlük protein ihtiyacını 350 gr etten veya 900 gram ekmekten sağlayabilir. Fakat önemli olan vücut için gerekli proteini almanın yanısıra dışardan alınması şart olan amino asitleri de yeteri kadar almaktır. Bu sebeple hayvani ve nebati (bitkisel) kaynaklar arasında bir denge kurulmalıdır. Alınan proteinin % 20’si hayvani proteinlerden, kalanı da nebati kaynaklardan sağlanırsa bu denge tesis edilmiş olur. Proteinlerin sindirimi midede başlar. Amino asitleri birbirine bağlayan peptid bağlarının açılması peptidaz denen mide ve barsak enzimleriyle olur. Midede pepsinojen olarak salgılanan enzim aktif hale gelince pepsin adını alır ve protein zincirlerini bölerek daha kısa zincirler oluşturur. Bu hadise barsaklarda pankreas bezinden salgılanan tripsin ve kimotripsin enzimleriyle devam eder ve proteinlerin sindirimi tamamlanır.

Proteinli yiyeceklerin pişirilmesi de, proteinden faydalanmayı etkiler. Bazı vitaminlerin ve yağsız diyetin proteinden faydalanmayı azalttığı söylenmektedir. Yağda kızartmalarda, yanıncaya kadar olan pişirmelerde protein kaybı olur. Mesela 150°C ve yukarılarda kayıp daha fazladır.

Bazı yiyecekler bekletilince (süt tozu gibi) zamanla protein değerlerinden kaybederler. Sıcak bir yerde saklanıyorlarsa bu kayıp daha fazladır.

Mayalanmış yiyeceklerde amino asitler serbest duruma geçtiğinden proteinden faydalanma artar. Mesela, ekmek hazırlanırken mayalandığı için protein bakımından faydalı hale gelmiştir.
Proteinlerden yeterince yararlanmak için enerji verici gıdalardan (karbonhidratlı, yağlı gıdalar) yeteri kadar alınmalıdır. Aksi halde protein vücutta enerji için kullanılır ve asıl vazifelerini göremez.
Protein vücutta pek depo edilemez. Bu sebeple alınmadığı takdirde özellikle çocuklarda eksiklik belirtileri ortaya çıkar.
Önce vücutta azot dengesi bozulur. Vücut kaybettiği azotu yerine koyamaz. Çünkü vücudun asıl azot kaynağı proteinlerdir. Daha sonra gözle görülür belirtiler başlar. Kişinin zihni yoğunlaşma yeteneği kaybolur. Protein eksikliği olan kimsede neşesizlik, mizac değişiklikleri, çabuk yorulma gibi belirtiler olur. Kan proteinlerinin miktarı düşer. Daha sonraki dönemlerde ise belirgin kansızlık, hastalıklara eğilim, kan şekeri azalması, kan basıncı düşmesi, göz bozuklukları, diş etleri rahatsızlıkları gibi durumlar görülür.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 17:34
In science we trust.
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
5 Ocak 2013       Mesaj #8
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye

PROTEİN

a. (fr. proteine; yun. protos, birinciden). Biyokim.
Ad:  protein1.jpg
Gösterim: 2178
Boyut:  37.5 KB

1. Dar anlamda, aralarında peptit bağı ile birleşmiş aminli asitler topluluğundan oluşan makromolekül. (Hidrolizlenmeyle yalnız aminli asitleri verir. Aminli asitlerin protein içindeki zincirlenme düzeni proteinin fiziksel ve biyolojik özelliklerini belirler.) [Eşanl. HOLOPROTEİT.]
2. Geniş anlamda, PROTEİT’in eşanlamlısı.
—Birac. Protein-tanen bileşikleri, bira tortusunda bulunan ve tanen içeren proteinli maddeler.
—Biyokim. Protein bireşimi - PROTEOSENTEZ.
—Nörol. Beyin-omurilik sıvısında protein aşırılığı, beyin-omurilik sıvısında litrede 0,20-0,40 g arasında olan normal protein oranının artması. (Özellikle menenjitlerde ve poliradikülonevrit ya da plakalı skleroz gibi nedeni bilinmeyen bağışıklık eksikliği hastalıklarında, diyabet nöropatisinde ve bir urun omuriliğe baskı yapmasıyla beyin-omurilik sıvısının akışını önleyen bir engelin bulunması hallerinde görülür.)

Protein Nedir?


Proteinler kompleks yapıdaki organik bileşiklerdir. Proteinin temel yapısı amino asitler zinciridir. Hücrelerin yapı taşı olan proteinler, aminoasitlerin bir araya gelmesinden oluşurlar. Proteinler tüm dokularda bulunurlar. Vücuttaki proteinin % 45`i kaslarda, kalanı ise diğer dokulardadır. Protein sudan sonra vücutta en fazla bulunan maddedir.

Proteinin Görevleri


Hücre büyümesi ve gelişmesi için önemlidir. Hücrelerin, enzimlerin ve hormonların yapıtaşı olan protein hücrelerin yenilenmesini sağlar. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kemik, kas ve kan hücrelerini oluşturur. Metabolizmayı çalıştırır.
Yiyeceklerle alınan proteinler bazı kimyasal işlemlerden geçirilerek yapı taşları olan amino asitlere ayrılır ve bu amino asitler vücutta bir çok amaca yönelik olarak değişik diziler haline getirilir.

Proteinler vücutta üretilmedikleri için hergün yiyeceklerle alınması gerekir. Protein eksikliği kas kaybına, yetersiz beslenmeye ve su kaybına yol açar. Protein yetersizliğinde beden kendi hücrelerini kullanmaya başlar. Büyüme yavaşlar ve kilo kaybı oluşur. Hastalıklara yakalanma riski artar, iyileşme dönemi uzar ve kan proteini olan hemoglobin yapılamadığı için kansızlık meydana gelir.
Protein fazla tüketildiğinde ise kolesterolün yükselmesine, böbreklerin yorulmasına ve kalsiyum atımının hızlanmasına neden olur.

Protein Çeşitleri Nelerdir?


Tamamlanmış ve tamamlanmamış olmak üzere iki tip protein vardır. Tamamlanmış proteinler yeni proteinler oluşturabilmek için gerekli tüm amino asitleri içerir ve genellikle, et, tavuk, balık, yumurta ve süt ürünleri gibi hayvansal gıdalarda bulunur. Bu da, bir porsiyon et yemiş insan bedeninin yeni proteinler üretebilmek için gerekli herşeyi almış olduğu anlamını taşır.
Tamamlanmamış protein, bir – iki amino asitin eksik olduğu; meyve, sebze, tahıl, bakliyat ve kuruyemişde bulunur. Yeni proteinler üretebilmek için, ya çeşit içeren bir diyet izlenmeli ya da protein takviyesi alınmalıdır. Özellikle vejetaryen ve veganlar tamamlanmamış proteinle beslendiklerinden, bu husus onlar için önemlidir.

Günlük Protein İhtiyacı


Minimum günlük önerilen protein miktarı: Dünya Sağlık Örgütünün önerisi, günlük olarak ideal kilodaki insan için kg. başına, 0.45 gr.
Maksimum günlük önerilen protein miktarı: US RDA’ nın önerisi günlük ideal ölçüye sahip insan için kg. başına, 0.80 gr. İngiltere Sosyal Güvenlik ve Sağlık Departmanı’nın önerisi de hemen hemen aynıdır.
Eğer dayanıklılık antrenmanı yapıyorsanız, kg. başına tüketmeniz gereken protein miktarında 1-1.2 gr yükselme söz konusu olur. Gerçi bu gibi ağırlık ve dayanıklılık çalışmaları için gerekli protein miktarı ile ilgili net bir öneri yoktur. Ek olarak, ideal vücut ölçülerinin üzerindeki insanlar için günlük protein gereksinim miktarı çoğalmaz. Çünkü amino asitler yağ hücrelerini desteklemek gereğinde değillerdir.
Günlük alınması gereken enerjinin % 12 ila 20 sinin proteinlerden alınması gerekir.

Diğer Protein Kaynakları


  • Bir çok kişi etin tek yüksek protein kaynağı olduğunu düşünse de, alternatif arayanlara başka bir çok vejetaryen kaynak gösterilebilir. Bu listenin en başında tofunun da dahil olduğu soya ürünleri yer alır. Bu besin kaynakları vejetaryenlere önerilen tipik çeşitlerdir.
  • Soya bazlı besinler protein bakımından zengin olmakla birlikte, doymuş yağ oranları etten daha düşüktür ve yaşamsal değeri olan vitamin, mineraller ve de lif içerirler. Günümüzde bezelye ailesinden olan soya fasulyesinden, süt, dondurma, peynir ve yoğurt gibi bir çok farklı ürün elde edilmektedir. Sosis, hamburger yapımında etin yerine kullanılan tofu da soya fasulyesi ailesinin bir üyesidir.
  • İyi bir protein kaynağı olmasına karşın, soyanın da günlük olarak çok fazla tüketilmemesi uygundur. İçeriğinde, östrojen benzeri bir bileşen bulunduğundan, fazla tüketimi östrojeni yükselterek, sıradan beden fonksiyonlarını ters yönde etkileyebilir.
  • Buna rağmen bu durum hala tartışma konusudur ve ne kadar miktar soya yemenin güvenli olduğu konusunda ortak bir kanı mevcut değildir.
  • Ek olarak soyanın sağlığa yararlarıyla ilgili rapor edilmiş, kolestrolü düşürmesi, belli başlı kanser türlerinde riski azaltması ve menopozdaki ateş basmalarınına iyi gelmesi gibi diğer özellikleri de hala tartışma konusudur.
  • Baklagiller, kuruyemiş, yerfıstığı ezmesi, peynir, yoğurt, tam tahıllı ürünler de protein bakımından zengin besinler arasındadır.
  • Protein kullanımı yumurtada %98, et, süt ve peynirde % 75, bitkisel besinlerde % 40 tır.
  • Yumurta tüm yiyecekler arasında en kaliteli proteini içeririr. Yumurta proteininde vücudda sentezlenemeyen ve mutlaka besinlerle dışarıdan alınması gerekli olan elzem amino asitleri vardır.
  • Nutrition Today dergisinde yayınlanan bir yazıya göre yumurtadaki yüksek kalitedeki protein her yaştaki insanda kas kütlesinin korunması, gelişimi ve çalışmasını doğrudan etkilemekte ve insan vücudunun ihtiyaç duyduğu kas kütlesini inşa ve korumak için tüm temel amino asitleri içermektedir.
  • 1 tane yumurtanın günlük önerilen yüksek kalite proteinin yaklaşık % 13`ünü sağladığı ve yüksek kalite proteinin yetişkinlerde kas kütlesini korumaya yardımcı olduğunu belirtilmektedir.
  • Katı haşlanmış yumurtada, 7 gram protein ve 2 gram doymuş yağ bulunur. Doymuş yağı tüketmek istemiyorsanız yumurtanın sarısını çıkarıp beyazını tüketebilirsiniz.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 22:12
TheOne - avatarı
TheOne
Kayıtlı Üye
20 Eylül 2013       Mesaj #9
TheOne - avatarı
Kayıtlı Üye

Protein İçeren Yiyecekler


Protein, saç telinden tırnaklara kadar, tüm hücrelerin önemli bir fonksiyonel ve yapısal bileşenidir. Vücudun ürettiği enerjinin yaklaşık %10-%15′i, gıdalar yoluyla alınan proteinlerden gelmektedir. Özellikle çocukluk döneminde yeterli miktarda protein tüketimi sağlıklı bir gelişim için önemlidir. Yetişkinlerde ise, enerjinin yanı sıra hücrelerin onarımı için de proteine ihtiyaç vardır. Tüm hayvan ve bitki hücreleri bir miktar protein içermesine karşın, besinlerdeki protein miktarı çok farklı değerlerde olabilir.

Hayvansal Protein


Hayvansal gıdalardan alınan proteinler, vücudun ihtiyaç duyduğu hemen hemen tüm amino asitleri içerir. Ancak kırmızı et, yüksek oranda protein içermesine rağmen dikkatli tüketilmedir, çünkü kötü kolesterole (LDL kolesterol) neden olan doymuş yağ bakımından da zengindir. Fazla miktarda doymuş yağ içeren besinlerin düzenli olarak tüketilmesi, başta kalp hastalıkları olmak üzere bazı diğer hastalıklara yakalanma riskini arttırır. Kırmızı ete alternatif olarak, yine protein bakımından zengin ancak daha az yağ içeren tavuk, hindi gibi kümes hayvanları ve balık yiyebilirsiniz.

2007 yılında Dünya Kanser Araştırma Fonu tarafından yayınlanan rapora göre, kırmızı et tüketimi kişi başına haftada 500 gram pişmiş et (yaklaşık 750 gram çiğ et) ile sınırlandırılmalıdır. İşlenmiş etlerin tüketimi ise (sosis, salam, pastırma, hamburger eti, fast-food tavuk, kavurma…) önerilmemektedir.

Bitkisel Protein


Kırmızı et ve kümes hayvanları dahil olmak üzere, çok az miktarda et tüketiyorsanız ya da hiç tüketmiyorsanız, beslenmenize protein bakımından zengin sebzeleri eklemelisiniz. Bitkiler, hayvansal gıdalar gibi vücut için gerekli olan tüm amino asitleri içermez, bu nedenle tüketilen sebzeler iyi dengelenmeli ve ihtiyaç duyulan amino asitler bakımdan uygun bir diyet programı oluşturulmalıdır. Soya ürünleri, baklagiller, fasulye, bazı yemişler ve tahıllar bitkisel protein bakımından zengin gıdalar arasındadır.

Günde Ne Kadar Protein Alınmalı?


Sağlık uzmanları, erkekler için 55.5 gram, kadınlar içinse 45 gram proteinin günlük ihtiyacı karşılamaya yeterli olacağını belirtiyorlar. Günde 1-2 öğün, protein bakımından zengin yiyecekler yemek bu miktarlarda protein almanızı sağlayacaktır. Türk mutfağında en çok yenen yemekler düşünüldüğünde ihtiyaçtan fazla protein tükettiğimiz söylenebilir. Çocukların ihtiyaç duyduğu protein miktarı ise yaşa ve kiloya bağlı olarak değişmektedir. Ortalama bir değer vermek gerekirse; 4-6 yaş arası normal kilodaki çocuklar 22 gram, 7-10 yaş arasındaki çocuklar günde 28 gram protein tüketmelidir. Tabii bu proteinin alındığı kaynağın “kalitesi”ne dikkat edilmelidir.

Protein Bakımından Zengin Besinler


Aşağıdaki listede yüksek miktarda protein içeren, az yağlı besinleri bulabilirsiniz. Ancak bu liste protein bakımından zengin hayvansal ve bitkisel gıdaların tam listesi değildir. Kişinin sağlık koşullarına bağlı olarak bu listede bulunan bazı besinlerin tüketilmesi sakıncalı olabilir. Bu nedenle herhangi bir hastalık nedeniyle düzenli ilaç kullanıyorsanız protein bakımından zengin diyet programı için bir uzmana danışmanızı öneririm.
  • Göğüs Tavuk veya Hindi Eti: 100 gramında 30 gram protein bulunur. 1 gram protein 4.5 kaloriye denk gelir.
  • Balık (Ton, Somon…): 100 gramında 26 gram protein bulunur. 1 gram protein 4.5 kaloriye denk gelir.
  • Süzme Peynir: 100 gramında 32 gram protein bulunur. 1 gram protein 4.7 kaloriye denk gelir.
  • Az Yağlı Sığır veya Dana Eti: 100 gramında 36 gram protein bulunur. 1 gram protein 5.3 kaloriye denk gelir.
  • Tofu: 100 gramında 7 gram protein bulunur. 1 gram protein 7.4 kaloriye denk gelir.
  • Barbunya: 100 gramında 17 gram protein bulunur. 1 gram protein 10.4 kaloriye denk gelir.
  • Yumurta: 100 gramında 13 gram protein bulunur. 1 gram protein 12 kaloriye denk gelir.
  • Yoğurt (Süt, Soya Sütü): 100 gramında 6 gram protein bulunur. 1 gram protein 18 kaloriye denk gelir.
  • Yemişler (Fındık, Fıstık, Badem, Kabak Çekirdeği): 100 gramında 33 gram protein bulunur. 1 gram protein 15.8 kaloriye denk gelir.

Protein Bakımından Zengin Diğer Gıdalar (100 gramında)


  • Hamsi (14.5 gr)
  • Kuşkonmaz (2.9 gr)
  • Muz (1.2 gr)
  • Kepek Ekmeği (11 gr)
  • Brokoli (4.2 gr)
  • Havuç (0.6 gr)
  • Mezgit (16.4 gr)
  • Kuzu Eti (19.9 gr)
  • Istakoz (26.41 gr)
  • Tam Yağlı Süt (3.3 gr)
  • Portakal (1.1 gr)
  • Makarna (12.5 gr)
  • Fıstık Ezmesi (24.9 gr)
  • Bezelye (5.9 gr)
  • Yulaf (11 gr)
  • Patates (2.1 gr)
  • Karides (17 gr)
  • Esmer Pirinç (6.9 gr)
  • Ispanak (2.8 gr)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 17:43
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Mayıs 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

PROTEİNLER


Proteinler büyük moleküllü maddelerdir, molekül ağırlıkları birkaç bin ile milyonlar arasında değişir .
Protein kelimesi eski Yunanca’da ‘ilk önce gelen’, ‘birinci sıradan’ anlamındaki proteois kelimesinden kaynaklanmıştır. Latincedeki karşılığı ‘yaşayan varlıklar için elzem azotlu öğe’dir.

Proteinler temelde % 50-55 karbon, % 6-7 hidrojen, % 20-23 oksijen, % 12-19 azot ve %0.2-3.0 kükürt içeren ve yalnızca ribozomlarda sentezlenen bileşiklerdir. Bazı proteinlerde bunlardan başka P, Fe, Zn, Cu gibi elementler de bulunabilmektedir. Değişik proteinler, değişik sayı ve çeşitte aminoasit içerirler . Yapıyı oluşturan aminoasitler birbirlerine peptid bağlarıyla bağlandıklarından polipeptid yapısına sahiptir. Proteinler bir tek polipeptidden meydana geldikleri gibi birkaç polipeptidin bir araya gelmesiyle de oluşabilir. Her bir polipeptid zinciri ya da genel olarak protein, belli bir aminoasit sayısına, dizgilenmesine, belirli bir molekül ağırlığına, kimyasal içeriğe ve üç boyutlu bir yapıya sahiptir. Bazı proteinler aminoasitlerin yanı sıra karbonhidrat, lipid, mineral madde ve renk maddeleri (pigmentler) gibi diğer yapıtaşlarını da içerir.

Her canlı kendine özgü proteinler taşımaktadır. Bu bakımdan bir canlıdaki protein o canlı için tekdir. Proteinlerin karbonhidrat ve lipitlerden ayrıcalıkları bu özellikten kaynaklanmaktadır. Örneğin; çok karmaşık bir yapıya sahip olsa da bütün canlılardaki karbonhidratların ve lipitlerin yapısı aynıdır.
Bitkiler kendi proteinlerini kök ve yapraklardan emilen inorganik kaynaklardan (CO2, su ve azot) sentezleme yeteneğine sahiptir. Bitkiler bu sentez olayında inorganik azot kaynaklarını kullanabildikleri halde, insan ve diğer yüksek hayvanlar kendi vücut proteinlerinin sentezini gerçekleştirebilmek için gerekli azot kaynağını diyetteki bitkisel ve hayvansal proteinlerden sağlamak zorundadırlar. Diğer taraftan havanın serbest azotunu yalnızca belirli bazı mikroorganizmalar tespit etme yeteneğine sahiptir.

Sonuç olarak, insan gereksinim duyduğu proteini bitkisel ve hayvansal gıdalardan sağlamakta ve bu kaynakların tüketimiyle insan vücuduna diğer proteinler, sindirim sonucu aminoasitlere kadar indirgenmektedir. İnsan vücudu, bu aminoasitleri genlerin (DNA -Deoksiribo nükleik asit) denetiminde, belirli bir diziliş sırasında birleştirerek kendine özgü proteinlerini elde ederek kullanmaktadır.

Aminoasitler


Proteinlerin temel yapı taşı aminoasitlerdir. Bugüne kadar belirlenmiş 20 aminoasit bulunmaktadır. Aminoasitler dallanmış yapıda hidrokarbon zincirleridir. Aminoasitler birbirlerine peptid bağlarıyla bağlanarak peptidleri oluşturur. Peptidler ise proteinleri meydana getirir.
Proteinler kaynaklarına göre farklı aminoasitleri farklı miktarlarda içerirler. İnsan vücudunda yaklaşık 20 farklı aminoasit bulunmaktadır (Tablo) veyetişkinlerde 8 çocuklarda 10 tanesi dışında organizma bunların hepsini sentezleyebilir. Sentezlenemeyen 8 aminoasite elzem aminoasitler denir ve mutlaka gıdalarla dışardan alınarak karşılanmalıdır . Bu aminoasitler lizin, alanin, valin, lösin, izolösin, metionin, threonin, triptofan ve fenilalanin’dir.Çocuklarda bunlara ek olarak arjinin ve histidinni’de sayabiliriz.
Ad:  aminoasit1.JPG
Gösterim: 11892
Boyut:  137.3 KB
Ad:  aminoasit2.JPG
Gösterim: 2743
Boyut:  45.9 KB

Aminoasitlerin Yapısı


Aminoasit molekülleri, bir ucunda "amino grubu ( NH2 ) " diğer ucunda ise "karboksil ( COOH )" grubu taşırlar. Aminoasitlerin yan yana gelip zincirler oluşturarak proteinleri sentezlemesi, bu iki grubun aralarında kovalent veya iyonik bağ yapmasıyla gerçekleşir. İki aminoasit yan yana geldiğinde COOH ve NH2 grupları arasında bağlanma meydana gelir ve bu bağa "peptid bağı" adı verilir. Bağlanma sırasında ise bir su molekülü sebest kalır. İki aminoasidin yanlızca uç kısımlarını yani karboksil ve amino gruplarının bağlanması şu şekilde olur.
Ad:  aminoasit3.JPG
Gösterim: 2692
Boyut:  21.2 KB
Denklemde COOH birinci aminoasidin bir ucu, NH2 ise ikinci aminoasidin diğer ucunu temsil etmektedir. Bu uçlar yan yana geldiklerinde COOH grubundan bir oksijen ve NH2 grubundan bir hidrojen serbest kalır. Böylelikle serbest kalan bu atomlar aralarında bağ yaparak suyu oluşturur. İki aminoasidin yan yana gelmesiyle oluşan peptid bağına "dipeptid", üç veya daha fazla (yüzlerce ya da binlerce) aminoasidin yan yana gelmesiyle oluşan zincirdeki peptid bağlarına ise "polipeptid" adı verilir. Proteinler düz aminoasit zincirlerinden meydana gelmesine rağmen oldukça karmaşık yapılara sahiptir. Bunun nedeni ise zincirdeki bazı aminoasitlerin birbirleriyle ikinci veya üçüncü bir bağ yapmasındandır.
Aminoasitlerin net yük, çözünürlük, kimyasal reaktiflik, hidrojen bağlama gücü gibi bazı fizikokimyasal özellikleri R grubunun ( çeşitli aminoasitleri meydana getiren değişken grup)kimyasal doğasına bağlıdır. Genellikle proteinlerde büyüklük, şekil, yük, hidrojen bağlama yeteneği ve kimyasal etkileşimde farklı 20 çeşit yan zincir ( R grubu ) bulunur. Proteinler aracılığı ile yürütülen işlevlerin çok olması genelde bu 20 yapı taşının yani aminoasidin farklı sayıda ve düzende sırlanmasındadır.
Ad:  aminoasit4.JPG
Gösterim: 2040
Boyut:  47.2 KB

Aminoasitlerin Sınıflandırılması


Alkil kökünün ( R ), düz zincir ( alifatik ) veya halkalı ( aromatik ) yapıda oluşuna göre aşağıdaki gibi 2 sınıfta incelenirler.
  • Düz zincirli ( alifatik ) amin asitler: Alkil kökü düz veya dallanmış karbon zincirinden meydana gelmiştir. Bunlar; glisin ( en basit aminoasit ), alanin, valin, lösin, izolösin, aspartik asit, glutamik asit, lizin, hidroksilizin, serin, treonin, sistein ve sistin,mitionin,arginindir.
  • Halkalı ( aromatik ) aminoasitler: Karbon atomları halka oluşturacak biçimde bağ yapmıştır. Bunlar; fenilalanin, tirozin, pirolin, hidroksipirolin, histidin, triptofandır.
Yine aminoasitler organizmada sentez edilip edilmediğine göre de 2’ye ayrılır.
  • Dışardan alınan ( ekzojen ) aminoasitler: Elzem veya esansiyel amino asitler de denir. Vücudumuzda sentezi yapılamaz. Besin maddelerinde yeter miktarda vardır. Organizmadaki azot dengesinin devamı için bu aminoasitlerin besinlerle dışarıdan alınması şarttır. Elzem aminoasitlerin adlarının bir önceki konuda belirtildiğini hatırlayınız.

Aminoasitlerin Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri


İyonik özellikler (Dissosiyasyon, izoelektrik nokta)
Aminoasitlerinin yapısında bulunan amino (-NH2) ve karboksil (-COOH) grupları sulu çözeltilerinin asidik, bazik ya da amfoter karakter ( bileşiğin hem asit hem de baz özelliği taşıması yani asidik ortamda baz, bazik ortamda asit gibi davranması ) kazanmalarına neden olur. Çözeltinin amfoter özellik gösterdiği pH’ya izoelektrik nokta denir ve her aminoasit için spesifik bir değerdir. Bu özelliğinden dolayı elektroforez denilen aletle kolayca birbirinden ayrılırlar ve miktarları da belirlenebilir.

Çözünürlük
Aminoasitler tuz benzeri yapıları nedeniyle kararlı, kristal yapıdadır ve genellikle suda çözünürler. Polar karakterleri nedeniyle alkollerdeki çözünürlükleri güç olup diğer organik çözücülerde de (eter vb) çözünememektedirler. Etil alkoldeki çözünürlük derecesi aminoasit çeşidine bağlı olarak değişmektedir. Aminoasitlerin alkoldeki çözünürlüğünün düşük olması, aminoasitlerin polar karakterlerinden kaynaklanmaktadır.
Ortama asit ya da baz ilavesi ortamda tuz oluşumu sağlayarak çözünürlüğü artırmaktadır. Diğer aminoasitlerin ortamda bulunuşu da çözünürlüğü teşvik eder.

UV absorbsiyonu
Aminoasitlerin maksimum UV absorbsiyonunu ve floresans özelliğini farklı dalga boylarında gösterir. Proteinlerdeki yapısal değişimler, bu aminoasitler üzerinden gözlenen absorbans ve floresans değişimleri takip edilerek belirlenebilmektedir.

Optik aktivite
Ad:  aminoasit5.JPG
Gösterim: 2877
Boyut:  15.1 KB

Glisin dışındaki tüm aminoasitlerin karbon atomu asimetriktir, yani dört farklı grup bağlanmıştır. Bu da optikçe aktif olmalarına neden olur. Bunlar polarize ışığın yönünü değiştirme yeteneğinde olan maddelerdir. Yön değiştirme sola veye sağa olabilir. Doğal aminoasitler L formunda bulunur ve D-aminoasitler atipik aminoasitlerdir. Bazı bakterilerin hücre duvarları ile antibiyotiklerin yapısında bulunurlar. Polarize ışığı sağa çevirenler “+, dekstrorotary”, sola çevirenler “-, levorotary” olarak bilinirler. Doğal aminoasitlerin çoğu polarize ışığı sağa çevirir. D- amino asitlerin çoğunluğu ise vücut tarafından kullanılamaz. Bu nedenle de bunlara doğal olmayan aminoasitler de denir.

Aminoasitlerin renk reaksiyonları
Aminoasitler ve yapılarında aminoasit bulunan proteinler kimyasal maddelerle renkli reaksiyonlar verir. Bu reaksiyonlardan yararlanarak aminoasitlerin ve proteinlerin kantitatif tayinleri yapılır.
Ninhidrin aminoasitlerin tanınmasında kullanılan önemli bir maddedir. Aminoasitlerin ninhidrin ile kaynatılması ile mavi-menekşe renk oluşur.Bu durum çalışılan örnekte amino asitin varlığını kanıtlar. 

PROTEİNLERİN YAPISI VE ÖZELLIKLERI


Proteinlerin Yapısı


Bir aminoasidin karboksil grubu (-COOH) başka bir aminoasidin amino grubuyla (-NH2) bir mol su açığa çıkararak birleşir ve peptid zinciri oluşturur (Şekil 2.1). Peptidler peptid zincirinde yer alan aminoasit sayısına göre mono, di, tri gibi ön ekler verilerek isimlendirilirler. Genel bir kural olarak yapısında 10 kadar aminoasit içeren peptid zincirleri oligopeptid, daha uzun zincirli peptidler ise polipeptid olarak adlandırılır.
Ad:  aminoasit6.JPG
Gösterim: 1909
Boyut:  21.4 KB
Proteinlerin pek çoğu tek bir polipeptid zincirinden oluşur (myoglobin). Bazıları ise birbirlerinin aynı ya da farklı olan iki veya daha fazla polipeptidlerden meydana gelebilir.
Ad:  aminoasit7.JPG
Gösterim: 1882
Boyut:  38.3 KB
Her proteinin karakteristik üç boyutlu doğal bir yapısı vardır. Üç boyutlu yapısı bozulmuş (denatüre olmuş ) bir protein biyolojik etkinliğini de kaybeder. Proteinlerin karakteristik üç boyutlu yapılarını oluşumundan primer, sekonder, tersiyer ve kuarterner olarak adlandırılan yapılar sorumludur. Primer yapı her proteinde yer almakta, buna karşılık bazı proteinler sekonder yapıda bazıları ise tersiyer veya kuarterner yapıda kendilerine özgü üç boyutlu yapılarına kavuşmaktadır.

Primer Yapı (Birincil Yapı )


Bir protein molekülünü oluşturan polipeptid zinciri veya zincirlerindeki aminoasit sıralanışı proteinlerin primer yapısını oluşturur. Daha önce de belirtildiği gibi aminoasitler peptid bağlarıyla birleşerek polipeptidleri oluşturur. Primer yapı proteinlerin üç boyutlu yapısına bir geçiş teşkil eder ve fonsiyonel değildir
Ad:  aminoasit8.JPG
Gösterim: 1886
Boyut:  23.3 KB

Sekonder Yapı( İkincil Yapı )


Peptid zinciri üzerinde belirli bölgeler yan zincirlerle ve/veya kendi üzerine katlanarak bağlar oluşturur. Polipeptid zincirindeki bu katlanmalar periyodik olarak tüm zincir boyunca yinelenir. İki elektronegatif atom arasındaki hidrojen bağı polipeptid zincirinde heliksel yapı oluşmasına neden olur. Sekonder proteinler heliksel yapıda ya da plakalı yapıda olabilir. Bu yapılara kararlılık kazandıran aynı polipeptid zinciri üzerinde kurulan H köprüleridir ve en stabil yapı göstereni a-heliks proteinlerdir. a-heliks proteinlerin çoğunda heliksin bir yüzü hidrofobik ( su sevmeyen ) iken diğer yüzü ve yan zincirler hidrofilik (su seven ) kalıntılarla bağlanmıştır.
Plakalı protein yapısı heliksel yapıdan farklı olarak pili benzeri yapı oluşturacak şekilde katlanmalar gösterir. Plakalı yapılarda hidrojen köprüleri farklı polipeptid zincirleri arasında kurulur.
Ad:  aminoasit9.JPG
Gösterim: 1826
Boyut:  32.3 KB
İki paralel polipeptid zinciri sekonder yapı oluşturduğunda zincirlerin birbirine yaklaştığı yerlerde kükürtlü aminoasitlerin aracılığıyla disülfit bağları oluşur. Kovalent yapıdaki bu bağlar son derece kararlıdır. Bu nedenle yapıya kararlılık kazandırır ve sekonder yapı denatürasyon koşullarında parçalanmaz.
Ad:  aminoasit10.JPG
Gösterim: 1931
Boyut:  67.3 KB

Tersiyer Yapı ( Üçüncül yapı )


Protein molekülünün yuvarlak veya elipsoid bir şekil alabilmesi için ikinci yapıyı meydana getiren dizilişlerin üst üste katlanması veya yumak şeklinde sarılması gerekmektedir. Bu ise yan zincirlerin reaksiyona girmesi ile mümkün olur. Helezon yapısı veya düz tabaka yapısı dışında kalan zincirlere ait gruplar veya atomların meydan getirdikleri çeşitli bağlar ve güçler protein molekülünün içerisinde pek az boşluk bırakan sıkı ve belirli bir şekil almasını sağlar ( Şekil 2.6 ) ve tersiyer yapıyı oluşturur.
Ad:  aminoasit11.JPG
Gösterim: 2029
Boyut:  45.9 KB
Tersiyer yapı genellikle globüler proteinlerde görülür ve bu proteinler tersiyer yapılarıyla üç boyutlu şekillerine kavuşurlar. Bu yapıda doğrusal yapının katlanması yolu ile katlı üçüncül yapıya ulaşılarak yüzeyler arası mesafe kısalmaktadır.

Kuarterner Yapı (Dördüncül Yapı)


Birden fazla polipeptid zinciri (alt birimi ) içeren proteinlerde polipeptid zincirleri tersiyer yapıyı oluşturan aynı bağ tipleriyle birbirleriyle salkımlar, topluluklar yaparak birleşir ve kuarterner yapıyı oluşturur. Hemoglobinin yapısında her biri myoglobine benzer dört protein monomeri (alt birimi) birbirine kuarterner yapıyı oluşturmak üzere çok sıkı bir şekilde bağlanmışlardır. 
Ad:  aminoasit12.JPG
Gösterim: 1844
Boyut:  42.6 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

25 Mayıs 2016 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
5 Haziran 2016 / Karamel82 Sağlıklı Yaşam
28 Haziran 2017 / _Yağmur_ Sağlıklı Yaşam
11 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
28 Temmuz 2009 / biruni Taslak Konular