Arama

Şifalı Bitkiler Sözlüğü - Sayfa 4

Güncelleme: 22 Ekim 2012 Gösterim: 100.742 Cevap: 42
bitki sever - avatarı
bitki sever
Ziyaretçi
25 Ekim 2010       Mesaj #31
bitki sever - avatarı
Ziyaretçi
Bitkilere, özellikle sifali bitkilere ilgi duyuyorum. Bu konuda biraz bilgim var. Bazi sifali bitkiler insanlar tarafindan tesbit edilmislerdir. Bunlarin iclerinde hangi maddeleri barindirdigi, vücudun hangi noktasina,nasil tesir ettigi tesbit edilmistir. Ama bu tesbit büyük bir alanin kücük bir parcasini ancak tanimistir. Can alici nokta su: Hic taninmamis bir bitkiyi labratuvarda incelemek, hangi maddeleri barindirdigini tesbit etmek. Daha zoru ve önemlisi: Bu maddelerin insan vücudunda neyi cevaplayabilecegini bulmak. Dogrusu, bu heycanli, insanliga yararli, tabiata sevgi ve saygiyla bagli, bilimde sizerle baglanti kurmak, size bitki örnekleri ulastirmak, birlikte güzel seyler basarmak isterdim.
Sponsorlu Bağlantılar
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
18 Ocak 2012       Mesaj #32
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Safra Kesesi Şikayetlerine Enginar İyi Geliyor

Sponsorlu Bağlantılar
Safra kesesinden şikayeti olanlara enginar kürü çok faydalıdır. Enginarın dış tabakası değil de bir alt tabakasındaki yapraklar safra kesesi şikayeti olanlara çok iyi gelmektedir. Bir tane enginarın yaprakları bir kullanım için yeterlidir. Safra kesesi şikâyetleri için kullanılacak enginar yaprakları toplamda 9-11 gramı geçmemelidir. 6-7 gram idealdir.


EnginarC4B1n FaydalarC4B1

Safra kesesi şikayetleri için enginar kürünün hazırlanışı:
Enginarın alt yapraklarının tümünü kaynayan iki su bardağı dolusu suyun içine atın ve kısık ateşte beş dakika ağzı kapalı olarak kaynatın. Daha sonra soğumaya başladıktan sonra suyunu içebilirsiniz. Aç ya da tok olarak safra kesesi şikâyetleri için kullanılan kürü içebilirsiniz.


Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
21 Ocak 2012       Mesaj #33
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
İğde ülseri, kayısı kataraktı önlüyor

Bilimsel araştırmalarda yabani deli iğde meyvesinden elde edilen ekstrenin mide ülserini iyileştirdiği, gün kurusu kayısının kataraktı önlemede önemli rol oynadığı, karanfilin ise 100'den fazla hastalığa iyi geldiği ispatlandı.

kayC4B1sC4B1hlarge

Atatürk, İnönü ve Ağrı İbrahim Çeçen üniversitelerinde yapılan bilimsel araştırmalarda yabani deli iğde meyvesinden elde edilen ekstrenin ülseri iyileştirdiği, gün kurusu kayısının kataraktı önlemede etkili olduğu bilimsel olarak belirlendi. Karanfil bitkisinin ise 100'den fazla hastalığa iyi geldiği bilimsel olarak ispat edildi.

Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Süleyman, mide asidini baskılamadan, artırmadan ya da azaltmadan, midenin doğal fonksiyonlarını etkilemeden, değiştirmeden mide ülserini tedavi eden ilaçlar üzerine önemli çalışmalarının bulunduğunu belirterek, 1997 yılından beri yabani deli iğde meyvesinin ülsere ve diğer bazı rahatsızlıklara olan iyileştirici etkileri üzerine çalışmalar yaptığını söyledi.

Bu konuda yazdığı ilk makalenin uluslararası bilimsel dergi Phytotherapy Research'de, 2001 yılında yayımlandığını ifade eden Süleyman, ardından farklı uluslararası dergilerde de yabani deli iğde meyvesinin farklı organlara olan etkileriyle ilgili bazı makalelerinin yayımlandığını kaydetti.

Prof. Dr. Süleyman, yabani deli iğde meyvesinin karaciğer hasarını önlediğine dair bir çalışmasının da 2010 yılında Pharmaceutıcal Biology dergisinde yayımlandığını bildirdi.

Yabani deli iğde meyvelerinden ekstre elde ettiğini belirten Süleyman, şöyle devam etti:

''Yabani deli iğde meyvelerinden elde edilen ekstre mide asidini baskılamadan, artırmadan ya da azaltmadan sadece mide ülserlerini iyileştiriyor. Buna ilaç demem yanlış olur. Bu bir ekstre. Hayvanlar üzerinde denedik. Yüzde 100 ülseri iyileştirici etkisini gördük. Mide asidini baskılamadan, artırmadan ya da azaltmadan sadece mide ülserlerini iyileştiriyor.''

GÜN KURUSU KAYISISI GÖZE YARARLI
İnönü Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selim Doğanay'ın danışmanlığında bilimsel çalışmasını yürüten göz hastalıkları uzmanı Cem Düz, kataraktın önlenmesinde antioksidanların ve kullanılan gıdaların önemli rolü bulunduğunu, bu nedenle de çalışmalarında kayısının katarakt üzerinde etkisinin olup olmadığını incelediklerini belirtti.

Kayısıda birçok vitamin ve antioksidan düzeyine sahip bileşen bulunduğuna işaret eden Düz, yaptıkları çalışmayla kayısının ilk kez göz üzerindeki etkisinin araştırıldığını vurguladı. Deney hayvanları sıçanlarla 20'şerli gruplar halinde çalıştıklarını ve bunları 3 gruba ayırdıklarını anlatan Düz, deney hayvanlarının ilk gruba normal yem verildiğini, diğer iki gruba doğumlarının onuncu gününden itibaren katarakt yapıcı bir ilaç uygulandığını belirtti.

İlaç verilen iki grup deney hayvanından bir grubun sürekli olarak içeriğinde organik gün kurusu kayısının bulunduğu yemle beslendiklerini kaydeden Düz, ''Çalışmanın ikinci ayında kayısı yemiyle beslenen grubun ilaç enjekte edilen ikinci gruba göre katarakt oluşumunun çok çok az olduğunu ve sıçan kanı ve lenslerindeki antioksidan düzeylerinin diğer gruplara nazaran daha yüksek olduğunu tespit ettik'' diye konuştu.

Araştırmanın danışmanı İnönü Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selim Doğanay da gözdeki lensin saydamlığını yitirmesiyle oluşan katarakt hastalığının dünyada göz konusunda en fazla yapılan cerrahi işlemlerin başında geldiğini dile getirdi. Doğanay, çalışmanın kayısının göze olan etkisini gösteren dünyadaki ve Türkiye'deki ilk çalışma olduğunu, bilimsel çalışmanın sonuçlarının Türk Oftolomoloji Derneği'nin Ulusal Kongresi'nde sunduklarını ve çok olumlu tepkiler aldıklarını, Nisan ayında da Amerikan Katarakt Cemiyeti'nin toplantısında da tebliğ olarak sunacaklarını kaydetti.

KARANFİL HER DERDE DEVA
İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhami Gülçin tarafından yapılan bir araştırmada, karanfilin birçok hastalığa iyi geldiği tespit edildi ve bu araştırma dünyadaki birçok bilimsel dergide yer aldı.

Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi de olan Prof. Gülçin, karanfil bitkisinin asıl vatanının Hindistan olduğunu belirterek, dünyadaki üretiminin yüzde 80'inin Tanzanya'da yapıldığını anımsattı.

Türkiye'de karanfilin yaygın olarak kullanıldığını vurgulayan Gülçin, 100'den fazla hastalığın sebebi olan serbest radikallerin antioksidanlar tarafından giderildiğini belirterek, karanfilin su ekstresini kullanarak, bu konuda bilimsel bir araştırma yaptıklarını vurguladı.

Çalışmada, önemli sonuçlar elde ettiklerinin altını çizen Gülçin, ''Gerçekten çok ilginç sonuçlar elde ettik. Çünkü kullandığımız karanfilin su ekstresinin, standart antioksidan bileşkeleriyle kıyasladığımızda önemli bulgular tespit ettik'' dedi.

Karanfilin su ekstresinden sonra, karanfil yağı üzerine de bir araştırma yaptıklarını ifade eden Gülçin, ''Günde 3-5 bardak karanfil çayını içmek, stres, sıkıntı, yorgunluk gibi psikolojik sıkıntılardan korur. Özellikle enfeksiyonlara karşı çok etkili. Karanfil birçok hastalığın temel sebebi olan Alzheimer, Parkinson, diyabet gibi hastalığın nedeni olan serbest radikalleri gideriyor. Kısacası, enfeksiyon ve kronik hastalıklarına karşı karanfil tomurcuklarının çok güzel bir şekilde kullanılabileceğini biz bilimsel olarak ispatladık'' şeklinde konuştu.

AZI KARAR, ÇOĞU ZARAR
Karanfili çok fazla tüketmenin zararlı olabileceğine dikkati çeken Gülçin ''Karanfil üzerine yaptığım çalışmalarım, dünyada bu konudaki en saygın dergilerde yayımlandı. 2004 yılında ''Food Chemistry''de, 2010 yılında ''Arabian Journal Of Chemistry''de, 2011 yılında ise ''Journal of Medicinal Food'' dergisinde bilimsel araştırmalarım yayımlandı. Food Chemistry'deki makalem yüzün üzerinde atıf aldı. Dünyadaki birçok bilim adamının aldığı atıftan daha fazla atıf aldı makalem'' diye konuştu.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
11 Mart 2012       Mesaj #34
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık
Avokado Yaprağı
avokado kurusu; Bileşimi; Meyvelerinde A, D, E vitaminleri ve sabit bir yağ, avokado yağında ise oleik ve linoleik asit gibi doymamış yağlar vardır. Yapraklarında ise; Tanen ve uçucu yağ bulunur. Uçucu yağda ise; pinenler, cineol ve kâfur MÂ, B1, B2, B3, B6, C, E vitaminleri mevcuttur.
Faydaları; Tansiyon düşürücü, kabız yapıcı özellikleri vardır. Zayıflatır.
Kullanımı; bir bardak kaynamış suya, bir tutam atılır. 15 dakika bekletildikten sonra temizlenerek içilir. Avokadonun reçeli ve tatlısı da yapılır.
Diğer adları Timsah armudu, Tereyağı armudu, Amerika armudu.
Avokado Yaprağı
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
9 Temmuz 2012       Mesaj #35
adsız - avatarı
VIP VIP Üye
şeftali:

önerilen hastalıklar: Ağız ve midede ifrazatı arttırarak, hazmı kolaylaştırır Bol idrar söktürerek, idrar yollarındaki kum ve taşı söker. Sabah aç karnına ve gece yatarken bir iki olgun şeftali yenmesi, yukarıda sayılan hastalıklara şifa olur. Şeftali bağırsakları çalıştırır, çeşitli hastalıklara dayanıklılığı artırır
ömr-ü bahar
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
14 Temmuz 2012       Mesaj #36
adsız - avatarı
VIP VIP Üye
reyhan (fesleğen):

baharat lezzetli olduğundan iştah açıcı, hazmı kolaylaştırıcı ve barsak gazlarını gidericidir. 20 gr. kuru fesleğen 1 lt suda kaynatılır ve günde 3 kez içilir. Ağız ve boğaz iltihaplarında, bir kahve fincanı dolusu fesleğen bir cezvede suda kaynatılarak iyi bir gargara elde edilebilir. Fesleğen tohumu 30gr. olarak 1 lt suda kaynatılıp günde 3 bardak içilirse öksürüğe iyi gelir. Fesleğen kokusu sivrisinek ve tahtakurusu yuvalarının yanına birkaç tutam fesleğen serpmek, onları başka yere göçe zorlayacaktır. Taze fesleğen yaprakları, zehirli hayvanların ısırıklarının üzerine konduğunda hızlı bir şekilde zehiri çeker

ömr-ü bahar
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
30 Temmuz 2012       Mesaj #37
adsız - avatarı
VIP VIP Üye
Mersin:

Özellikleri: Mayıs-haziran ayları arasında, beyaz renkli çiçekler açan bitki, Mersingiller familyasındandır. 2-5 metre boyunda bir ağaççık olan bitki, daima yeşil kalır. Yaprakları deri gibi serttir. Çiçekleri beyaz, kokusu güzeldir. 100 kadar türü vardır. Doğası ikinci derecede soğuk ve kurudur. Türkiye'de Karadeniz, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde yetişir. Bitkinin çiçekleri uzun saplı olup, tek olarak her bir yaprağın koltuğunda bulunur. Meyveleri nohut büyüklüğünde, morumsu siyah renkte ve çok tohumludur. Taze yapraklarından, su buharı distilasyonu ile ''mersin esansı'' elde edilir. Bu esans renksiz, akıcı, özel kokulu ve yakıcı lezzetlidir. Takriben 100 kg yapraktan 300 gr esans elde edilir. Gıda ve parfümeri sanayiden kullanılan önemli bir maddedir.

Önerilen Hastalıklar: Kabızlığı giderir. Mikrop öldürücü, iştah açıcı, kan dindirici ve yara iyileştirici olarak kullanılır. Antiseptik özelliği vardır. Şeker hastalığına şifadır. (Günde 10 damla kullanılır.) Panzehir özelliği etkilidir. Öksürüğe fayda verir,balgamın atılmasını kolaylaştırır. Mideyi güçlendirir. Yaprağı kaynatılıp saçlar yıkanırsa, saçlar daha çabuk uzar ve siyahlaşır. Bedeni güçlendirir. Küçük çocukların öksürüğüne ve nefes darlığına çok faydalıdır. Kanlı ishallerde ve midenin güçlendirilmesinde kullanılır.

Kullanım Şekli ve Dozu: Yaprakları kaynatılarak suyu kullanılır.

Yan Etkileri: Bilinen bir yan etkisi yoktur
ömr-ü bahar
eku123 - avatarı
eku123
Ziyaretçi
30 Ağustos 2012       Mesaj #38
eku123 - avatarı
Ziyaretçi
Çuha Çiçeği: (Oenethera biennis) çeşitli alt türleri olan önemli bir bitkidir. Kuzey Amerika ve Avrupa'da yetişir. Bitki ve kökü eskiden beri kullanılagelmiştir. Bununla beraber tohumundan elde edilen ve Gamma-Linolenik Asit (GLA) içeren yağının kullanımı yenidir. Çuha Çiçeği Yağı (Evening Primrose Oil), tohumlarının preslenmesi sonucu elde edilmiş doğal bir üründür. % 9.5 oranında Gamma -Linolenik Asit (GLA), % 72 oranında Omega-6 (Linoleik Asit), % 8 oranında Omega-9 (Oleik Asit), potasyum ve magnezyum içerir. GLA, Omega-6 ve Omega-9 önemli yağ asitlerindendir. GLA, vücudumuzda (Prostoglandin-PGS) üretimi için gerekli bir yağ asitidir.
Civanperçemi: (Achillea millefolium); yöresel olarak akbaşlı, barsamaotu, binbiryaprakotu, marsamaotu, beyaz civanperçemi, sarı civanperçemi ve kandilçiçeği diye de anılır. Türkiye'de 40 kadar civanperçemi türü bulunmakta ve bunların birçoğu kullanılmaktadır. Türlerine göre 5-100 cm yükseklikte, yapraklar yünlü gibi tüylü ve parçalı, çiçekleri ; beyaz, fildişi beyazı, soluk sarı veya altın sarısı rengindedir. Çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Mavimtrak renkli bir uçucu yağ taşır. Bu uçucu yağda azulen, limonen, sineol, borneol, pinenler, seskiterenler vardır. Bitki çayırlarda, dar tarla yollarında, yol kıyılarında ve tahıl tarlalarının kenarlarında kümeler halinde yetişir. Güneşli havalarda çevresine aromalı keskin bir koku yayar. Aslında çiçekleri, güneşin en etkili olduğu saatlerde toplamak gerekir, çünkü o sıralarda eterli yağları ve şifalı gücü doruk noktasında olur. Çiçekleri; betonicin, chamazulen içerikli uçucu yağ, tanen, cumarine , millefolin ve özellikle potasyum içerikli mineraller içerir. Temmuz-Eylül döneminde güneşli bir günde, çiçeklerin iki karış kadar aşağısından kesilir, demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. İyice kuruyunca hava almayan kaplarda saklanır.
Ebegümeci: (Malva Vulgaris), çit, yol ve eski duvar kıyılarında, harabeliklerde, ama yalnızca insanların yaşadıkları yerlerin çok yakınlarında yetişir. Büyük yapraklı ebegümeci (Malva Grandfolia) ve öteki değişik cinsleri (Malva Sp.) genellikle çiçek ve sebze bahçelerinde yetişir. Anadolu' da 8 Malva türü yetişmekte olup, bunların çiçek ve yaprakları bir ayrım yapılmaksızın "Ebegümeci" olarak kullanılmaktadır. Bitki ebemgümeci, develangır, develik, devetabanı, ebekömeç, gaba, eligümeç, paçık ve ilmik isimleriyle de anılmaktadır. Bitkinin uzun saplarının ucundaki yapraklar yuvarlak ve çentiklidir. Açık pembeden eflatun rengine kadar değişebilen renkte çiçek açarlar.Bir de yuvarlak meyvesi vardır. Çiçekleri, yaprakları ve sapları, Haziran'dan Eylül'e kadar toplanabilir. Müsilaj, uçucu yağ, tanen, malvidin, malvin, gossypin-3-sulfat içerir. Protein ve C vitamini deposudur.
SabalMsn SadSerenoa repens, Sabal serrulata); Kuzey Amerika’ nın güney bölgelerinde yetişen bir kısa palmiye türüdür. Saç ve Prostat dostu olan Sabal, Cüce Palmiye olarak da bilinmektedir. Atlantik ve Karaip kıyılarındaki kumullarda yetişir. Meyveleri %75 oranında yağ asitleri (a-Linoleic, Linoleic, lauric, myristic, palmitic, oleic, caproic, caprylic) ve % 25 oranında nötral maddeler (esterler, sterollar (b-sitosterol, campasterol, stigmasterol gibi), poli-sakkaritler ve mono-sakkaritler) içermektedir.
Adaçayı: (Salvia officinalis), dişotu ve meryemiye adları ile de tanınır. 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir. Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe adaçayı, güneşli bir yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur. Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka cins olan çayır adaçayı (Salvia pratensis -Salvia tribola), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir. Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır Adaçayı (Anadolu adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir. Anadolu adaçayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bitkinin yaprakları çiçeklenme öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havadar bir yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır. Eterli uçucu yağlar, %30 Thujon, %5 Cineol, Linalol, Borneol, Salven, Pinen ve kafur, tanenler, triterpenoitler, flavonlar ve reçineli bileşikler içerir. Ayrıca bitkinin bünyesinde su, protein, karbonhidrat, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum ve çinko elementlerinin yanısıra A ve C vitaminleri ile niasin (B3 vitamini) de bulunmaktadır.
Koyunotu: (Agrimonia Eupatoria); yöresel olarak kızılyaprak, kasıkotu, fıtıkotu, kuzu pıtrağı ve eğer otu olarak da bilinir. Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen ama Avrupa, Asya ve ülkemizde yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. 20-120 cm boylanabilir. Çoğu kez toprağın üzerine yatarak gelişir. Rizom kökü (kökgövdesi): kenarları dişli, tüysü, yeşil yaprakları: yaprak koltuklarında ve bitkinin tepesinde yoğun salkımlar oluşturarak yazın açan küçük sarı çiçekleri vardır. Bu çiçeklerinden oluşan ve adına pıtrak denilen meyveleri çengel dikenli olur. Güneşli ve kısmen gölge yerleri ve nemli toprakları seven Koyunotu en çok orman kenarlarında görülür. Bitki, tohumlarının hayvan postuna takılıp çevreye taşınmasıyla yayılır ve tohumun düştüğü yerde çoğalır. Koyunotu bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, glikozitler, nikotinik ve şahsilik asitler, uçucu yağ ile B ve K vitaminlerini içerir. Güneşli kuru yerlerde, yol ve orman kıyılarında, çimenliklerde, tepelerde ve bayırlarda, ormanların açıklık bölgelerinde ve harabeliklerde yetişir. Küçük sarı çiçekleri, sığırkuyruğu bitkisinde de olduğu gibi, uzun bir salkımı andırır. Bitkinin tümü yumuşak tüylerle kaplıdır. İri yaprakları 10 cm kadar uzun ve kenarları dişlidir. Çiçeklenen bitkinin topraküstü kesimleri, Haziran' dan Ağustos' a kadar toplanır.
Kediotu: (Valeriana officinalis) köklerinin kendisine özel bir kokusu vardır. Bu kokudan kediler çok hoşlanırlar. Hatta bazen kediler bu bitkinin köklerini çıkartırlar. Aslında bitkiye “Kediotu" isminin verilmesinin asıl nedeni de budur. Kediotu’ nun kurutulmuş kök ve rizomlarında; Actinidin, Chatinidin, nişasta, Valerien asidi, İsovalerien asidi, eterli alkaloitler, uçucu yağ (%0.5-2), şeker ve tanen bulunmaktadır. Bitkinin köklerine özel kokuyu veren madde, uçucu yağ içinde bulunan valerianik asit (valerenic acid) tir. Çarkıfelek (Passion flower), fırıldak çiçeği ve saat çiçeği olarak da bilinir. Gölgeli ve nemli duvar diplerini sever. Yazları açan tekerlek biçimindeki gösterişli çiçekleri, erguvani, pembe ya da kırmızı renkte ve iridir. Çarkıfelek bitkisi, harmin, harmol, harman ve passiflora adı verilen alkaloitler, flavon, glisosit ve sterol içerir. Kediotu ve Çarkıfelek stres ve gerginlik düşmanı olarak da biinirler.
tuhaf isimli sifali bitkiler b
resim ic 14481
ugurcicek - avatarı
ugurcicek
Ziyaretçi
23 Eylül 2012       Mesaj #39
ugurcicek - avatarı
Ziyaretçi
KUDRET NARI KULLANIMI VE FAYDALARI



KUDRET NARININ FAYDALARI


kudretnaribalsamgurkenAraştırmalara göre; Kudret Narı, parçalı yapraklı, tırmanıcı, otsu bir yıllık bir bitkidir. Meyvesi olgunlaşınca, birbirinden ayrılır.
Sarı çiçekler açar, turuncu-sarı renkli meyveler verir. Anavatanı Hindistan'dır. Kudret Narı'nın gastrit ve ülser karşıtı etkisi, kudret narı meyvesinin bağışıklık sistemini güçlendiren özelliklerinden destek alıyor olabilir. Yüksek oranda E vitamini ve kaliteli protein içererek bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.

Kudret Narı için Önerilen Hastalıklar :
kudretnari

New York Üniversitesinde yapılan bir araştırmada kudret narında HIV virüsünün çoğalmasını engelleyen bir protein keşfedildiği bildirilmektedir.

Aynı zamanda kudret narının, antibiyotik etkisinin olduğu, lutein ve lycopene içeriği tümör büyümesini engelleyici özellikte olduğu da bildirilmektedir.
Mide ülserini tedavi eder. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Yaraların çabuk iyileşmesinde ve çabuk kapanmasında etkilidir. Asya'da mide problemleri ve kan şekerinin kontrolü için yaygın olarak kullanılır.

Karaciğeri destekler, egzama ve sedefe faydalıdır. Bağırsak tembelliğini giderir, hücreleri yeniler, rahim yaralarını giderir,

Kudret Narının Kullanım Şekli ve Kullanım Dozu :

Olgunlaşarak kavuniçi rengi alan meyve ezilir, bir miktar balla karıştırılıp sabahları aç karnına yenilir. Bu şekilde en az 41 gün kullanılır. Taze meyve bulunmayan mevsimde ise halis zeytinyağı içinde bekletilen kudret narı aynı şekilde kullanılabilir.

kudretnari

Yanık ve cilt yaraları için lapa haline getirilerek cilde uygulanır.
Çekirdeklerinin kullanımında ise yıkanarak temizlenen çekirdekler ikiye ayrılır ve saf zeytinyağı içinde bekletilirek elde edilen karışım kullanılabilir. Meyvesinin kabukları kurutularak toz haline getirilerek de kullanılabilir.

Bilinen hiç bir yan etkisi yoktur.
_SoNBaHaR_ - avatarı
_SoNBaHaR_
VIP ButterfLy EffeCt
17 Ekim 2012       Mesaj #40
_SoNBaHaR_ - avatarı
VIP ButterfLy EffeCt
Limonun Faydaları
  • Antikanser ve antioksidan donanımlarına sahiptir.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir, gribal enfeksiyonlarda antibiyotik görevi görür.
  • Ateşi ve tansiyonu düşürmede yardımcı olduğu gibi kanı temizler.
  • Kalbi kuvvetlendirir, damar sertliği ve romatizmada faydalıdır.
  • Mide, bağırsak ve idrar yollarındaki mikropları öldürür.
  • Gıda zehirlenmesini önler.
  • İdrar söktürür. Kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.
  • Cilt güzelliğinde de etkilidir. Sivilceleri kurutur. Yüz çillerine faydalıdır.
  • Dişleri beyazlatır ve diş etlerine faydalıdır.
  • Çok sayıda vitamin, kalsiyum ve mineral barındırır.

Öneriler:

Limonun yarısını kullanmak, diğer yarısını saklamak istiyorsanız, yüzeyi kaplayacak şekilde tuz serpin. Daha sonra ince bir dilim olarak kesip kalanı kullanın.


Limonun daha fazla su vermesini istiyorsanız kaynar suda bir süre bekletin.


Limonu uzun süre taze olarak saklamak istiyorsanız, içi su dolu bir kapta bekletin ve bu suyu her gün değiştirin. Cildinize sürün, böylece deriyi terletir ve toksinlerin atılmasını sağlar.


Limonun Cilde Faydaları
Mutfağımızdan ve yemeklerimizden eksik olmayan limon bir çok farklı cilt sorununa iyi geliyor.

Yağlı ciltler için ideal bir temizleyicidir.
Çünkü limonun cildi sıkılaştırıcı bir etkisi vardır. Tarifini verdiğim yüz losyonu, yüzdeki siyah nokta ve sivilcelere karşı en ideal losyondur.
Bunun için yarım çay bardağı limon suyunu, bir yemek kaşığı bal ve bir bardak suyla karıştırın. Bu karışımı bir cam şişeye koyun. Hazırladığınız bu losyonu sabahları ve akşamları, bir pamuğa damlatarak yüzünüze sürün.
Böylece hem temiz hem de canlı bir cilde sahip olacaksınız. Ancak yüzünüze bu karışı sürdükten sonra en az 2 saat güneşe çıkmamaya dikkat edin. Aksi halde yüzünüzde lekeler oluşur.

Cildiniz için serinletici ve canlandırıcı bir etki yapar

Altı adet limonu, kabukları ile birlikte halka şeklinde dilimleyin. Derin bir kaba soğuk su doldurun ve içine dilimlediğiniz limonları atın. Limonların kabukları yumuşayana kadar en az bir-iki saat bekletin. Süre tamamlandıktan sonra limonları elinizle sıkın ve banyo suyunun içine limonları ve hazırlanan suyu ilave edin. Eğer limonların suda bekletilme süresi sizin için çok uzun ise, o zaman limonların suyunu sıkın ve limonlarla birlikte banyo suyuna katın. Hazırladığınız limon banyosunun içinde 20 dakika kalmanız yeterli olacaktır. Bu özel banyo için kan dolaşımınızı hızlandırırken, iç açıcı limon kokusu da güne dinamik başlamanıza yardımcıolacaktır.

Cilt için limon peelingi

Limonun içerdiği asitler cilde aynı zamanda peeling görevi yapabilir. Dirsek, diz ve tabanlarda oluşan sert derileri size şimdi verecek olduğumuz limon reçetesi ile yumuşatarak, pürüzsüz görünmesini sağlayabilirsiniz. Bir çorba kaşığı limon suyu ile iki çorba kaşığı balı kısık ateşte hafifçe ısıtın. Ocaktan alındıktan sonra bir süre soğumasını bekleyin. Hazırlanan karışım soğuduktan sonra kuruyan ve çatlayan cildin üstüne sürün. 20 dakika beklettikten sonra peeling yaptığınız bölgeyi su ile temizleyin. Son olarak temizlediğiniz bu bölgeyi limon kabuklarıyla ovalayın. Bu işlem sonunda derinizin taze görünüşü sizi bile şaşırtacaktır.

Limonlu yüz temizle losyonu

Limon yağlı ciltler için ideal bir temizleyicidir. Çünkü limonun sıkılaştırıcı bir etkisi vardır. Tarifini verdiğimiz yüz losyonu, yüzdeki siyah nokta ve sivilcelere karşı en ideal losyondur. Bunun için 30 ml. limon suyunu 30 gr. bal ve 200 ml. damıtılmış suyla karıştırın ve bu karışımı bir cam şişesinin içine koyun. Hazırladığınız bu losyonu sabahları ve akşamları, bir pamuğa damlatarak yüzünüze sürün. Böylece hem temiz hem de canlı bir cilde sahip olacaksınız. Ancak yüzünüze bu karışı sürdükten sonra en az iki saat güneşe çıkmamaya dikkat edin. Aksi halde yüzünüzde lekeler oluşur.

Limonla değişik yüz maskeleri

· Az yağlı yoğurda 5 damla limon suyu katın. Yüzünüzü temizledikten sonra bu maskeyi sürün ve 15 dakika bekleyip yıkayın.
· Avokado”nun yarısını püre haline getirin, içine bir çay kaşığı limon suyu katın ve bir yumurta akını iyice çırptıktan sonra ekleyin. Cildiniz kuru ise birkaç damla badem yağı da koyun. Karışımı yüzünüze ve boynunuza uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra su ile temizleyin.
100 gr. yulaf ezmesi, 1 limon suyu ve bir yumurta akını karıştırdıktan sonra ortaya çıkan karışımı, maske halinde yüzünüze yayın. 10 dakika bekleyin. Bu maske cildinizi gerginleştirecektir..
Son düzenleyen Efulim; 17 Ekim 2012 14:56 Sebep: Hotlink+mesaj düzeni.
..Aşk Hiç Biter mi?...

Benzer Konular

6 Mart 2012 / Efulim Astroloji/Fallar
10 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük