Arama

Rembrandt

Güncelleme: 17 Mart 2015 Gösterim: 22.210 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
19 Şubat 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Rembrandt Harmenszoon va Rijn
Rembrandt'ın kendi portresi
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  Rembrandt_van_rijn-self_portrait.jpg
Gösterim: 1218
Boyut:  12.7 KB
Rembrandt 400 Yaşında
Resim sanatının Barok dönemdeki en ünlü ressamı olan Rembrandt'ın sanat serüveni, 19. yüzyılın ortasında tamamlanacak sanatın ve sanatçının özgürleşim sürecinin ilk örneklerinden biriydi. Tarihsel tablolardan zarif gravürlere kadar pek çok alanda ürün vermiş olan büyük ustanın 400. doğum yıldönümünü kutluyoruz.
Hayatı
Rembrandt Harmenszoon va Rijn Weddesteeg kasabasında 15 Temmuz 1606’da dünyaya geldi. Ailesi, tüm yakın ataları gibi değirmenciydi. 17. yüzyılın değirmencileri genellikle orta sınıfa dahildiler; ressamın ailesinin durumu da oldukça iyi sayılırdı. On çocuklu bir ailenin en küçük oğlu olan Rembrant’ın iyi bir üniversite öğrenimi görmesi isteniyordu; böylece eğitimine Latince öğretimi veren bir okulda başladı. Yaklaşık on dört yaşındayken, daha okula başlamasına yıllar varken ailesi onu Leiden Üniversitesi’ne kaydettirdi; böylece onun askeri yükümlülüklerden kurtarmış oluyorlardı. Oysa Rembrandt resime duyduğu tutku nedeniyle üniversiteye hiç başlamayacaktı. Babasını, önce kendisinde üniversite hocası olacak yetenekler bulunmadığına, sonra resim eğitimi almasına izin vermeye ikna etti. 1621’de usta ressam Jacob van Swanenburgh’un yanında çırak olarak eğitimine başladı; amacı o zamanlar resim sanatının en itibarlı alanı olarak görülen tarih ressamlığı dalında uzmanlaşmaktı. Hocası da İtalya’da okumuştu ve bu alanın en önemli adlarındandı.
Üç yıllık çıraklık eğitimi sırasında van Swanenburgh Rembrandt’a önemli gelişme kaydettirdi. Babası, bir başka usta Pieter Lastman’la Amsterdam’da çalışması için genç ressama izin verdi. Lastman’da İtalya’da eğitim görmüştü ve özellikle İncil’den sahneler, mitolojik ve tarihi tablolar yapıyordu. Lastman’la yalnızca altı ay çalışmış olsa da ustasının onun üzerindeki etkisi büyük oldu. Rembrandt kompozisyonlarında bu ustaya hep bir şeyler borçlu oldu. Bu çok verimli altı aydan sonra Rembrandt yine Leiden’e döndü. Burada ailesiyle birlikte yaşarken kendisine küçük bir atölye ayarladı. Atölyeyi Lastman’ın çıraklarından yakın arkadaşı Jan Lievens’le paylaşıyordu. Bu atölyede Rembrandt ilk tarihsel tablolarını boyadı.
İkilinin yapıtları neredeyse hemen üne kavuştu: 1628’e doğru Orange Prensi’nin sekreteri Constantijn Huygens’in dikkatini çektiler ve kısa süre sonra Den Haag’dan ilk siparişler gelmeye başladı. Henüz yirmi üç yaşındayken Rembrandt ustalık düzeyine yükselmişti. Ünü gitgide artan ressam 1631’de kalıcı olarak Amsterdam’a yerleşmek üzere Leiden’den ayrılırken ardında iki çırak bırakmıştı.
Leiden’den ayrılırken Rembrandt’ın yanında ünlü sanat sarrafı Hendrick Uylenburgh vardı. 1634’te genç ressam, bu tüccarın kuzini Saskie Uylenburgh’la evlendi. Bu evlilikten yalnızca en küçüğü çocukluk çağını atlatabilen dört çocukları oldu ve eşi de bu çocuğun ölümünden kısa bir süre sonra hayata veda etti. Saskie’nin ölümünün ardından Rembrandt oğlunun bakımını üstlenen Geetrtje Dircx’le birlikte yaşamaya başladı. Aşırı dindar Amsterdam halkı bu evlilik dışı ilişkiye pek hoşgörülü yaklaşmadı; ressamın sonraki on yıl boyunca koyu bir Protestan olan Hendrick Uylenburgh’tan hak ettiği paraları alamaması da aynı nedene bağlanır.
Geertje ve Dircx 1646’da ayrıldılar; ressam kendisinden yirmi iki yaş küçük olan ev sahibesi Hendrickje Stoffels’e aşık olmuştu. Bunun üzerine Dircx mahkemeye başvurdu ve kendisine yılda 200 florinlik nafaka bağlatmayı başardı. Stoffels ve Rembrandt’ın birlikteliklerinden bir kızları oldu. Bu arada Stoffels evlilik dışı ilişkisinden dolayı Kilise’den kınama cezası aldı. Evlenmeleri sorunu kolaylıkla çözebilirdi; ancak Rembrandt evlenmek istemiyordu.
Satılan resimlere, taş baskılardan gelen düzenli gelirlere ve çıraklarının ödediği ücretlere rağmen Rembrandt giderek yoksullaşmaya başlamıştı. Tasvip edilmeyen hayat tarzı kendisini orta sınıfların desteğinden mahrum bırakmıştı. Resim siparişleri sırasında yaptığı anlaşmalara bağlı kalmamak gibi bir huy edinmişti; sık sık üzerinde anlaşılmış fiyatın iki katını istiyordu. Koleksiyon zevki –sanat yapıtları kadar, giysiler ve çeşitli ıvır-zıvır da topluyordu- ve lüks evi nedeniyle gelirleri kurumaya yüz tutmuştu. Sonunda 1656’da iflas etti ve evi ve tüm koleksiyonları açık artırmayla satıldı. Ne yazık ki, açık artırmadan gelen para borçlarını karşılamaya yetmemişti.
Alacaklıları atlatmak için Stoffel ve oğul Rembrandt, ailenin 1660’ta taşındığı Rozengracht’ta bir resim dükkanı açtılar; Rembrandt, onların yanında çalışıyor görünüyordu. Hendrickje Stoffel 1663’teki veba salgını sırasında hayatını kaybetti. Oğul Rembrandt da aynı hastalığa yenik düşecekti. Rembrandt da 4 Ekim 1669’da öldü. Cenazesi, dört gün sonra Westerkerk Kilisesi’nde yeri belli olmayan bir mezara gömüldü.

Sanatı Hakkında


1-) Temalar

Manzaralar
Rembrandt’ın sık sık kırsal yörelerde gezmiş olsa da çok az sayıda manzara resmi yapmıştır. Manzara tabloları, özellikle ışığın tuval yüzeyindeki dağılımı nedeniyle oldukça dramatik etkilere sahiptir. Teknik konusunda değil, ama manzara tablolarındaki öğeler bakımından Rembrandt, bu alanın ustalarından Hercules Segers’e çok şey borçludur. Rembrandt’ın bu resimleri gördüğü yerlerin betimlemesinden çok, hayal ürünü dağ manzaralarıdır. Bu tablolar genellikle doğanın güçlerini yansıtır; karanlık bulut kümeleri ve dalları fırtınada kırılmış ağaçlar bu çalışmalarda sık sık göze çarpar. Bu türden doğa betimlemelerine ressamın gravürleri arasında da rastlanır. 1640’lardan sonra manzara tablolarında ağırlık dağ betimlemelerinden Hollanda kırlarının sakin görünümlerine kayar.
Dinsel Tablolar
Rembrandt, ustası Lastman’dan din ve tarihin sanatçıya sağlayabileceği esinler konusunda çok şey öğrenmişti. Ustasının yanından dönüp kendi atölyesini açtığında Rembrandt yoğun biçimde dinsel temalar üzerinde çalışmaya başladı. Ortaya çıkan yapıtlar küçük boyutlu, ancak özellikle giysi ve mücehverlerin çok titiz biçimde işlendiği çok ayrıntılı çalışmalar oldu. 1633’te Amsterdam’ın yöneticilerinden Frederik Hendrik ressama İsa’nın acılarını konu alan bir dizi tablo ısmarladı. 1640’larda, özellikle dünyaya gelen çocuklarının üçünü ve ardından eşini yitirmesine bağlanan bir dinsel uyanış yaşayan Rembrandt’ın resimlerinde, bu dönemden itibaren Tevrat öğelerinin yerini İncil’den konuların alışı dikkat çeker.
Tarihsel Tablolar
Rembrandt ilk tarihsel tablolarını Leiden’deki stüdyosunda yaptı. Usta bu resimlerine konu olarak her seferinde özgün, tarihin akışı bakımından önemli bir anı seçmiştir. Bu tablolarda, zengin bir biçimde işlenmiş giysiler özellikle dikkati çeker. Birçok eleştirmen, Rembrandt’ın hedefinin ünlü Flaman ressam Rubens’in düzeyine erişmek olduğunu yazmıştır. Tarihsel tablo çalışmaları, 17. yüzyılda resim sanatının en değerli kolu olarak kabul ediliyordu. Bu alanın temaları da İncil’deki konularından, Antik dönemin çeşitli öğelerine, oradan da dönemin önemli olaylarına dek uzanıyordu. Bu konuları tablolaştırabilmek için ressamın tarihi ve olayların öykülerini iyi bilmesi ve insan figürlerini ve duygularını aktarabilmekte çok yetenekli olması gerekitordu: Bu nedenle ressamın sadece kendi alanında yetenekli olması yeterli değildi; tarihsel tablolar ciddi bir entelektüel yatırım ve birikim gerektiriyordu. Rembrandt tarihsel tabloların en büyük ressamlarından biri olmayı başardı.
Oto-portreler
Remrandt’ın kendisini resmettiği en az seksen tablo bulunur. Bunların az bir kısmı, müşterileri tarafından sipariş edilmiş; birçoğu da ressamın alıştırma çalışmaları olarak kendisi için ürettiği tablolar olmuştur. Alıştırmaların büyük bölümü insan duygularının –şaşkınlık, sevinç ya da üzüntünün- resme aktarılması üzerinedir. Sık sık kendini asıl tablolarında kullanacağı öğelerin, tarihsel bir kişiliğin, bir soylunun ya da İncil’den bir karakterin modeli olarak bu oto-portrelerine yansıtmıştır. Son yıllarında ressam, kaygı ve kederlerini ortaya koyduğu, resim tarihi için çok önemli yapıtlar sayılan tablolar yapmıştır.

2-) Teknikler

Rembrandt, sanat hayatının erken dönemlerinden itibaren açık ve koyu renklerle oluşturduğu kontrasta dayanan bir teknik kullanmıştı. İtalyalı ressam Caravaggio’nun ün kazandırdığı bu teknik, Rembrandt tarafından özellikle dinsel ve tarihsel tablolarda önemli olay ya da kişilere vurgu yapmak için kullanılıyordu. Rembrandt’ın bu tarz çalışmalarında boya henüz kurumadan yapılan ve alttaki tuval parçasını ortaya çıkaran kazıma tekniği önemli bir yer tutuyordu. Koyu zemin üzerinde beyaz kurşun kullanımı da tablolarında özellikle ışık huzmelerini belirginleştiren bir yöntemdi.
Sanat hayatının ilerleyen dönemlerinde Rembrandt “kaba iş” denen bir başka tekniği de başarıyla kullanmıştı. Bu yöntemde boya tablonun her yerine yoğun ve geniş bir biçimde dağıtılıyordu. Bu tabloların çoğunda, örneğin elller ve yüzler üzerinde oldukça ince, pürüzsüz bir çalışma yapılırken; özellikle giysilerde boya, yoğunluk ve kabarıklık hissi verecek biçimde bol tutuluyordu.
Erken dönemlerde parlak renkleri tercih etmiş olan Rembrandt, ilerleyen yaşlarında daha yumuşak renklere yönelmişti. Mor, bronz yeşili ve donuk sarılar en sık çalıştığı renkler oldu. Ömrünün sonlarına doğru ise koyu kırmızı, kahverengi ve altın sarısı sanatına ruh veren renkler haline geldi.
Rembrandt, tablo çalışmalarından başka birçok başarılı gravür, oyma ve taşbaskı ürünü verdi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Biyografi Konusu: Rembrandt nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
20 Temmuz 2012       Mesaj #2
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Rembrandt (1606 Leiden-1669 Amsterdam)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Hollandalı ressam. Bir değirmencinin oğluydu. İyi bir eğitim gördü, bir süre Leiden Üniversitesi'nde okuduktan sonra tümüyle resme yöneldi. Öğretmenleri arasında en önemlisi, İncil'den ve mitolojiden alınmış temaları küçük, dramatik bir ışıklandırmayla resimlerine yansıtmada ustalaşmış Pieter Lastman'dı. Rembrandt aynı zamanda Rubens'in barok üslubu ve Caravaggio'nun geliştirdiği dramatik ışıklandırma tekniğiyle ilgilendi. 1632'de Amsterdam'a gitti. Bir sipariş üzerine yaptığı "Doktor Tulp'un Anatomi Dersi" (1632) adlı resmiyle ün kazandı. Zengin bir kızla evlendi. Bunu izleyen on yıl, Rembrandt'ın en başarılı dönemi oldu ve karısı Saskia'nın ölümüyle son buldu. Rembrandt'ın bu dönemde yaptığı bir dizi başarılı portre çalışması, en ünlü yapıtı olan "Gece Devriyesi" (1642) ile doruk noktasına ulaştı. Bu arada üç çocuğunu, annesini ve 1642'de karısı Saskia'yı kaybetti. Oğlu Titus ile tek başına kaldı. Rembrandt'ın ünü gittikçe azaldı. Hesapsız harcamaları yüzünden borca battı. 1656'da yeniden evlendi. Karısı ve oğluyla anlaştı, onların sanat eşyası ticaretiyle uğraşan şirketine görevli olarak girdi. Bu yolla, son başyapıtlarını yarattı. 1662'de ikinci karısı, 1668'de oğlu Titus da öldü. Rembrandt son yıllarını yoksul ve yalnız bir insan olarak geçirdi. Öldüğünde geriye, birkaç yırtık pırtık giysiyle meslek araçlarından başka bir şey bırakmadı. Rembrandt, Hollanda'nın ve yaşamış tüm ressamların en büyüklerinden biridir. Bütün dünya müzelerinde yüzlerce tablosu bulunmaktadır.

En ünlü yapıtlarından bazıları

  • "Düşünen Filozof" (1633)
  • "Kutsal Aile" (1640)
  • "Batşeba Yıkanırken" (1654)
  • "Yaşlı Adam Portresi" (1660)
  • "Aziz Matta" (1661)
  • "Kumaşçı Loncaları" (1661) vb.

wagner - avatarı
wagner
Ziyaretçi
17 Mart 2015       Mesaj #3
wagner - avatarı
Ziyaretçi
Rembrandt van Rijn

15 Temmuz 1606 - 4 Ekim 1669 tarihleri arasında yaşayan Rembrandt van Rijn, Avrupa ve Hollanda sanat tarihinin en önemli ressamlarından biri olarak kabul edildi. Rembrandt van Rijn, Işığın ve gölgelerin ressamı olarak anılıyordu.
Hollanda'da dünyaya gelen Rembrandt van Rijn'in babası bir değirmenci, annesi ise bir fırıncının kızıydı. Leiden Üniversitesi'nde okuyan Rembrandt van Rijn, ressam Jacob van Swannenburg'un takdirini kazandı ve 1621'de onun öğrencisi oldu.

1625'te ise meslektaşı Jan Lievens ile birlikte kendi stüdyosunu açtı. Rembrandt van Rijn 1627'de öğrenci kabul etmeye başlamıştır ki bunlarında arasında Gerrit Dou da bulunur.

1629'da matematikçi Christiaan Huygens'in babası, devlet adamı ve şair Constantijn Huygens tarafından keşfedilmesi Rembrandt van Rijn'e fayda sağladı. Bu bağlantısının bir sonucu olarak Prens Frederik Hendrik 1646'ya kadar Rembrandt van Rijn’den tablo satın almaya devam etti.

Rembrandt van Rijn'in trajik hayatı
Henüz genç yaştaylen başarılı bir portre ressamı olarak ün kazanan Rembrandt van Rijn'in özel ve iş hayatı trajedi ve finansal zorluklar içinde geçti. 1634'te Saskia van Uylenburgh ile evlenen Rembrandt van Rijn'in ilk iki çocukları henüz 1 yaşına gelemeden hayatını kaybetti.

Ardından Rembrandt van Rijn ve eşinin 1640 yılında doğan ve yine Cornelia olarak adlandırdıkları üçüncü çocukları da birkaç haftalıkken öldü.

Aynı yıl Rembrandt van Rijn’in annesi de vefat etti. Daha sonra 1641yılında doğan Titus isimli erkek çocukları yaşasa da, doğum sonrası zorlukların da etkisiyle, Rembrandt van Rijn’in eşi Saskia 1642 yılında vefat etti ve Oude Kerk'e gömüldü.

Rembrandt van Rijn, 1656'da iflas ettiğini açıkladı. Bunun ardından bir çok eseri ve antika koleksiyonu satışa çıkarıldı. Bununla beraber Rembrandt van Rijn'in eserleri tüm hayatı boyunca popüler oldu ve sanatçı itibarı her zaman yüksekte kaldı.

Rembrandt van Rijn'in özellikle portleri, kendi portreleri ve İncil'den bazı sahnelerin olduğu ilüstirasyonları popüler eserleri arasındaydı.

Rembrandt van Rijn, 1669'da hayatını kaybetti.

Rembrandt van Rijn eserleri İstanbul’a gelmişti

İstanbul’da 22 Subat – 10 Haziran 2012 tarihleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi’nde ”Karanlıkla Işığın Buluştuğu Yerde… Rembrandt ve Cağdaşları – Hollanda Sanatının Altın Çağı” sergisi vardı.

Özellikle sinema ve fotoğraf tutkunları Rembrandt van Rijn’in sergisine büyük ilgi gösterdi.

Rembrandt van Rijn’in resimlerindeki ışık kullanımı ve tekniği çoğu fotoğraf ve sinema eğitimlerinde anlatılmaktadır.

Rembrandt van Rijn resimlerinde tek ışık kaynağı kullanarak, gölge ışık oyunlarıyla portrelerin üç boyut kazanmasını sağlamıştır. O dönemde ışık kaynaklarının az ve zayıf olması dikkate alınırsa resimlerdeki renklerin düşük Celvin değerlerinde yani turuncu – kırmızıya yakın olması yadırganmaz ve hatta resimlerin gerçeğe yakın olmasına katkısı vardır.

Rembrandt van Rijn’in portrelerinin tek ışık kaynağı ile aydınlatılması yüzün ya da objenin bir yanının loş ışıkta kalmasını ve resime boyutluluğun dışında, ifade gücü ve duygu da katmaktadır. Rembrandt van Rijn’in resimlerindeki en büyük başarı bu duygu ve ifadelerdeki gerçekliktir zaten.

Rembrandt van Rijn Işığı
Rembrandt van Rijn ışığı bazen büyük ustanın aydınlatma yöntemi olarak da adlandırılır. Rembrandt Van Rijn’in bazı tablolarında görülen ve kendi esinlenmesiyle yarattığı, tek bir kaynakdan gelen ışığın oluşturduğu aydınlatmadır. Aydınlatma tekniği hakkında ne denli kitap okunursa okunsun, yine de Rembrandt van Rijn’ın ışığı nasıl ele aldığı konusunda, onun resimlerinden öğrenilecek çok şey vardır.

Nasıl ki kelebek aydınlatması burun altında oluşan özgün gölge nedeniyle kolaylıkla tanımlanabiliyorsa, Rembrandt van Rijn ışığı da yüzün daha az aydınlanmış tarafında, Gözün altında oluşan küçük bir ışık üçgeniyle ayırt edilebilir.Günümüzde bazı fotoğrafçılar üçgen biçimli ışık lekesini “Rembrandt van Rijn” diye adlandırmaktadır.

ATOLYED3 güzel sanatlara hazırlık,hobi ve resim KURSU

Benzer Konular

25 Aralık 2008 / Misafir Soru-Cevap
25 Kasım 2008 / Ziyaretçi Taslak Konular
17 Şubat 2012 / Mira Sanat
17 Şubat 2012 / Mira Sanat