SÜLEYMAN SEYYİD
1842 yılında İstanbul’da doğdu. Maltepe ve Maçka askeri rüştiyesinde okudu. İdadi ve Harbiye’de resim yeteneğiyle öğretmenleri Chirans ve Kess’in dikkatlerini çekti. Paris’e gönderilerek, Abdülaziz tarafından Türk öğrenciler için açılmış olan Mektebi Osmani’de öğrenim görmeye başladı. Önce Rolrobens’le, Mektebi Osmani’ye kapatılınca da A. Cabanel ile çalıştı. Paris Güzel Sanatlar Okulu’nu bitirdi. Bazı kaynaklara göre de bir yıl Roma’da kaldı. 1875’te yurda döndü ve Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığını yaptı. Harbiye’ye resim öğretmeni olarak atandı. Fakat Şeker Ahmet Paşa ile resim anlayışı konusunda ters düşünce, Kuleli Askeri Lisesinde öğretmenliğini sürdürmek zorunda kaldı. Ayrıca uzun yıllar da Askeri İdadisi’nde resim öğretmenliği yaptı (1884-1910). Süleyman Seyyid’in İstiklal ve Osmanlı gazetelerinde yazı ve çevirileri de çıkmıştır. Bazı okullarda Fransızca öğretmenliği de yapmıştır. Fenn-i Menazır adlı basılmamış bir eseri vardır.
Süleyman Seyyid Paris’teki ilk yıllarında hocasının da etkisiyle tarihsel olayları resmetmeye yönelir. Arkadaşları doğallığı ve perspektifi önemsediği için ona ‘metrologiste’ -ölçülü- adını takarlar. O sırada Abdülaziz tarafından gönderilen Şeker Ahmet Paşa ve onlardan daha önce ailesinin desteğiyle gelmiş olan Osman Hamdi Bey de Jean-Leon Gerome, Gustave Boulanger gibi oryantalist sanatçıların atölyelerinde çalışmalarda bulunurlar. Dönemim sanat çevresinden etkilenen Süleyman Seyyid aldığı eğitim sonucu bir eseri için aylarca uğraşan ve gerçeğe uygunluğa önem veren titiz bir ressam olur. Paris’te sekiz yıl kalır ve resimlerini sergiler. Bu arada ‘Officer dé Academié’ madalyasını alır.
1870 yılında bir yıl İtalya’da kaldıktan sonra İstanbul’a döner. Bir süre Harbiye Mektebi’nde Osman Nuri Paşa’nın yanında çalışır, 1880 yılında bu okuldan ayrılarak Kuleli Askeri Lisesine geçer. Harbiye’den ayrılmasına Paris’teki öğrencilik yıllarından beri sanat konusunda uyuşmazlık nedeniyle anlaşamadığı Şeker Ahmet Paşa’nın da orada çalışması sebep olarak gösterilir. 1871-1903 yılları arasında Harbiye Mektebi, Kız Sanayi Nefise Mektebi ve Askeri liselerde resim ve Orman ve Maden Mektebi ile Tıbbiye Mektebi’nde Fransızca dersleri verir. Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’nin ilk kuruluşunda ders programlarını düzenleyerek sanat eğitimciliğiyle Tanzimat döneminde Batılılaşma hareketine katkılar sağlar. 1910 yılında albay rütbesiyle emekli olan sanatçı 1881 yılında Elifba Kulübü’nün sergisine bir resimle katılır. Emekliliğinde Üsküdar’dan Sarıyer’e taşınır. Esprili, tarih bilen, eleştiren, filozofça görüşlere sahip, aydın kişiliğinin öğrencileri üzerinde de olumlu ve yapıcı etkileri olur. Öğretmenlik ile birlikte İstikbal ve Osmanlı gazetelerinde sanat yazarlığı ve çevirmenlik görevlerini de üstlenir. Perspektifle ilgili olarak yazdığı resimli ‘Fenni Menazır’ adlı kitabı ölümünden sonra basılır.
Süleyman Seyyit, askeri mekteplerde toplam olarak 36 yıl hocalık yapmış; miralaylık rütbesine kadar yükselmiştir. Bu nedenle subaylar ve doktorlar arasında tanınır. Leylaklar adlı ünlü natürmortu ile Paris Dünya Sergisi’nden madalya kazanan Süleyman Seyyid, Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’nin ilk kuruluşunda ders programlarını düzenleyerek Tanzimat döneminde Batılılaşma hareketine katkılar sağlamış ayrıca İstikbal ve Osmanlı gazetelerinde sanat yazarlığı ve çevirmenlik görevlerini de üstlenmiştir.
Eserlerinin büyük çoğunluğu, meyveleri, çiçekleri, günlük eşyaları konu alan natürmortlardır. Renk ve perspektif onun en önem verdiği konulardır. Süleyman Seyyid, Avrupa’dan öğrendiği resim sanatına kendi milli görüş ve karakterini de kattığı için tarzı bugün hala geçerliliğini korumaktadır.
Süleyman Seyyid realist ve natürmort üstadı olarak tanınır. Özellikle, meyve modellerinde yansıttığı renkler, fırçasının şiirleştirdiği ürünler olarak bilinir. Portreleri nadirdir. Doğaya tutkunluğu, eşeğine binerek, heybesine boya takımlarını koyup Alemdağı'na sık sık gittiği bilinen geleneklerindendir. Seyyid Bey, maddiyata düşkün olmadığından, hiçbir zaman fırçasını para kazanmak için kullanmamıştır. İki yüz kadar eseri olduğu söyleniyorsa da, bunların çoğunluğunun nerelerde ve kimlerde olduğu bilinmiyor. Ancak, İstanbul'un eski ailelerinin salonlarında Seyyid Bey'in bir natürmortuna tesadüf etmek mümkündür. Müzelerimizde Seyyid Bey'in pek az sayıda eseri vardır. Birkaç eseri, yıllar öncesi, müzayedelerde o günün para ölçüsüne göre, rekor fiyatlarla el değiştirmişti.
Süleyman Seyyid adından natürmortlarıyla bahsedilecek kadar sanat hayatını buna adamıştır. Perspektif üzerine ciddi çalışmalar yapmış, bu alanda en iyisine ulaşmaya hedeflemiştir. Hatta bu konuyla ilgili bir kitap yazma girişiminde olduğu fakat kitabını bitiremeden vefaat ettiği bilinmektedir. Perspektif kuralına öylesine sıkı sıkıya bağlıdır ki, arkadaşları tarafından ‘’metrologiste’’ lakabının takıldığı bilinmektedir.Az sayıda da olsa portre, manzara ve figürlü resimleri de bulunmaktadır. Ama sanatçı hangi alana giderse gitsin sonunda kendini bulduğu natürmortlara yönelmiştir. Resimlerinde seçtiği nesneleri genellikle bir küp yahut piramit gibi geometrik bir düzenlemeye sokarak tasvir ettiği görülür. Bu nesneler bir masa üzerinde, tabak içinde, bir örtünün üzerinde olup hep belli bir düzen sergilemektedir.
Süleyman Seyyid yaşamının son onbeş yirmi yılında -1894 – 1913 yılları – meyvaları, çiçeklerı, şişeleri, bıçakları, meyvalıkları ve bardakları biraraya getirdiği, titizlikle kurguladığı natürmortlarında duyarlı bir anlatıma ve teknik yetkinliğe eş zamanlı olarak ulaşmıştır. Yaptıkları herhalde o günlerde de beğenilmiş olmalıdır ki, özellikle portakalları, karpuzları, kavunları konu alan yapıtları bu taleplere cevap verebilmek için çoğaltılmışlardır. Günümüze kalan oldukça az sayıdaki yapıtının büyük bölümünün yapıldıkları tarihlerde de beğenilerek sahip çıkılan bu resimleri olduğu söylenebilir.
Pertev Boyar’a göre, hak ettiği maaşları tahsil edebilmek için uzun süre emek verdiği değerli eserlerini zamanın ileri gelenlerine hediye etmek zorunda kalarak mağdur da olmuş ve hayatta iken yapıtlarından dolayı hiçbir maddi yarar elde edememişti. Sanatçı 23 Eylül 1913’te Sarıyer’de hayata veda etti. Ortaçeşme mezarlığında toprağa verildi.
Derlemedir.