Arama

Edgar Degas

Güncelleme: 10 Haziran 2011 Gösterim: 19.798 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
19 Temmuz 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Edgar DEGAS (1834–1917)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Hilaire Germain Edgar Degas, (d. 19 Temmuz 1834, Paris - ö. 27 Eylül 1917), Fransız ressam, heykeltraş.
Sponsorlu Bağlantılar
Babası maliyeci olmasını istermiştir, bu yüzden Degas, hukuk fakültesine yazılmış ve eğitim görmüştür. Degas, çok çeşitli malzemelerle çalışmış, ama en çok pastel boyayı yeğlemiştir. Resimlerinde ağırlıklı olarak balerinleri işlemiştir. 1880'den sonra heykelle de uğraşmıştır. Degas, çalışmalarının bir çoğuyla izlenimci sanat akımına yakın durmuşsa da, tam anlamıyla bu akıma katılmamıştır.
Ad:  Edgar_Degas.jpg
Gösterim: 464
Boyut:  37.2 KB

Asıl adı Hilaire Germain Edgar Degas olan Fran­sız ressam Degas, başta bale, tiyatro, at ya­rışları, kahveler olmak üzere, Paris'ten çeşitli görünümleri konu aldığı yapıtlarıyla ünlüdür.
Varlıklı bir ailenin oğlu olan Degas Paris' te Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nda eğitim gördü. 1856'da Rönesans ustalarının yapıtla­rını incelemek üzere İtalya'ya gitti. Degas resimlerinde manzara ve at yarışlarının yanı sıra, başta kadınlar ve bale dansçıları olmak üzere, çoğunlukla insan resimleri yaptı. Bale dansçılarını ve atları konu alan birkaç küçük heykeli de vardır. Yaşamının son yıllarında gözleri bozulan Degas, resimlerinde yağlıbo­ya yerine daha çok pastel kullandı.
Degas, Fransız sanatında bir devrim olarak nitelenen İzlenimcilik Akımı'nın geliştiği dönemde yaşadı. İçlerinde Claude Monet'nin de bulunduğu bazı yenilikçi ressamlar atölyeler­de yapılan karanlık, cansız resimlere karşı çıkıyor, açık havada, ışığın etkisini yakalama­ya çalışarak doğa resimleri yapıyorlardı. Degas İzlenimciler ile birlikte çalıştı ve sergileri­ne katıldı, ama resimleri İzlenimciler ile ressam Ingres'in üslubunun bir karışımıdır.
Degas'nın resimleri anlık bir zaman kesitini yansıtır. Bunda fotoğraf ve Japon baskı sanatının etkisi sezilir. Bale pabucunu bağlayan ya da egzersiz yapan bir kızın yüzündeki ya da eteğinin ucundaki yumuşacık ışıkta Degas'nın ustalığı kendini gösterir. Renkler yumuşak geçişlerle birbirinin içinde erir. Degas'nın tüm yapıtları çaba gerektirmeyen, serbest çizimler gibi görü­nürse de, gerçekte son derece titiz bir çizim ve tasarımın ürünleridir.
"Rue Le Pelletier'deki Opera'da Bale Prova Odası" (1872; Louvre Müzesi, Paris), "Dans Sınıfı" (1872; Metropolitan Sanat Müzesi, New York), "İki Çama­şırcı Kadın" (1884; Louvre Müzesi, Paris) ve "Sahnede Prova" (1878–79; Metropolitan Sanat Müzesi, New York) en ünlü yapıtları arasındadır.
Degas'nın Küçük Dansçı adlı heykeli (1881)
Ad:  edgar_degas_balerin.jpg
Gösterim: 657
Boyut:  48.9 KB

Biyografi Konusu: Edgar Degas nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
19 Temmuz 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Edgar Degas
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar
Otoportresi, 1885
472pxedgargermainhilair
Tam ismi: Hilaire-Germain-Edgar Degas
Doğumu: 19 Temmuz 1834, Paris, Fransa
Ölümü: 27 Eylül 1917, Paris, Fransa
Milliyeti: Fransız
Alanı: Resim, Heykel, Çizim
Akımı: İzlenimcilik
Meşhur eserleri:
  • Belleli Ailesi, 1858-1867
  • Krizantemli Kadın, 1865
  • Milliner's'te, 1882
Etkilendikleri: Walter Sickert
Tam adı Hilaire-Germain-Edgar Degas (19 Temmuz 1834 – 27 Eylül 1917), olan, Fransız ressam, heykeltraş ve çizerdir. İzlenimcilik akımının kurucularından biri kabul edilse de ressam bu terimi reddedip gerçekçi olarak tanınmayı tercih ettiğini açıklamıştır. Başarılı bir teknik ressam olan Degas, daha çok dans temalı resimleri ile tanındı. Çalışmalarının yarısından fazlası dansçılarla ilgiliydi. Bu çalışmaları aynı zamanda onun hareketin betimlemesindeki ustalığını gösteriyordu. Dans kadar at yarışları ve çıplak kadınlar çizmekte de başarılıydı. Portreleri de sanat tarihinin en başarılarından kabul edilir.
Degas, kariyerinin başlarında bir tarih ressamı olmayı istedi. Bu sebeple titiz bir akademik eğitim aldı ve klasik sanat üzerine çalıştı. Otuzlarının başlarına geldiğinde kararını değiştirdi. Böylece çağdaş konuları geleneksel metodlarla resmeden, modern yaşamın klasik ressamı haline geldi.

Gençlik Yılları

Degas, Célestine Musson De Gas ve Augustin De Gas'nın en büyük çocukları olarak Paris'te dünyaya geldi. Babası bankacıydı. Ressamın ailesi varlıklı sayılırdı. 11 yaşında Lycée Louis-le-Grand'e başlayan Degas, 1853 yılında edebiyat dalında derece alarak mezun oldu.
Ressam çok küçük yaşlarda resim yapmaya başladı. On sekiz yaşına geldiğinde evindeki bir odayı stüdyoya çevirdi ve Louvre'daki eserlerin kopyalarını yapmaya başladı. Fakat babası onun hukuk okumasını istiyordu. Kasım 1853'te Paris'teki Hukuk Fakültesi'ne kaydını yaptırdı. Fakat derslerinden geçmek için hiçbir çaba sarfetmiyordu. 1855 yılında Degas çok saygı duyduğu Jean Auguste Dominique Ingres ile tanıştı. Ingres ona "Çizgiler çiz genç adam. Pek çok çizgi." tavsiyesinde bulundu. Aynı yılın Nisan ayında Degas, Ecole des Beaux-Arts (Güzel Sanatlar Okulu)'na kabul edildi. Orada Louis Lamothe ile birlikte çalıştı ve Ingres'nin tarzını takip etti. Temmuz 1856'da İtalya'yı ziyaret etti ve orada üç sene kaldı. Bu üç sene boyunca Michelangelo, Raphael, Titian ve Rönesans'ın diğer ressamlarının resimlerini kopyaladı. Bu zamanlarda akademik ve klasik sanat tekniklerini çalıştı ve bu konularda tecrübe kazandı.


Sanat Kariyeri
1859 yılında İtalya'dan döndükten sonra Louvre'daki resimleri kopyalamaya devam etti. Orta yaşlarına kadar coşkulu bir kopyalayıcıydı. 1860'ların başında çocukluk arkadaşı Paul Valpinçon'u Normandiya'da ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında at resimleri çizmeye başladı. 1865 yılında ilk defa Paris Salonu'nda bir eseri sergilendi. Jüri, Scene of War in the Middle Ages isimli tablosunu seçmişti. Bu tablo sergide çok fazla ilgi çekmedi. Gelecek beş sene boyunca Paris Salonu'na resimleri kabul edildi. Fakat Degas daha fazla tarihi resim çizmek istemiyordu. 1866 yılında çizdiği "Jokeyin Düşüşü" artık daha çağdaş konulara eğileceğinin işareti gibiydi. Sanatındaki bu değişikliğin esin kaynaklarından biri de 1864 yılında Louvre'da resim kopyalama çalışması yaparken tanıştığı Édouard Manet idi.
1870 yılında Fransa-Prusya Savaşı çıktı. Degas da askere çağrılmıştı. Paris'i savunmak ona resim yapmak için çok az zaman bırakıyordu. Silah talimi sırasında gözlerinde bir sakatlık olduğu ortaya çıktı. Hayatının geri kalan kısmında da gözlerindeki problemler kalıcı oldu ve ressamı endişelendirdi.
New Orleans Pamuk Borsası, 1873
760pxedgargermainhilair

Savaştan sonra, 1872 yılında, Degas, erkek kardeşi René ve bazı akrabalarının yaşadığı New Orleans'a gitti ve orada uzun süre kaldı. Esplanade Bulvarı'nda yaşadığı süre boyunca pek çok esere imza attı. Bunların arasında aile üyelerinin portreleri de vardı. Ressamın New Orleans'ta çizdiği resimlerden biri de "New Orleans Pamuk Borsası" idi. Bu eser, Fransa'da büyük ilgiyle karşılandı ve yaşadığı süre boyunca bir müze tarafından satın alınan tek tablosu oldu.
Degas, Paris'e 1873 yılında döndü. Bir sonraki sene babasını kaybetti. Mülklerin paylaşımı sırasında Degas'nın erkek kardeşi René'nin büyük miktarda iş borcunun olduğu ortaya çıktı. Ailenin ismini koruyabilmek için Edgar Degas'nın evini ve kendisine miras kalan sanat koleksiyonunu satması gerekti. Böylece ressam bir anda kendini gelir elde etmek için sanatsal çalışmalarını satmak zorunda buldu. Paris Salonu'nun büyülü ortamından çıkmak zorunda kalan Degas, kendini bir grup genç ressamla bağımsız sergiler açarken buldu. İzlenimci sergiler olarak adlandırılacak sergilerin ilki 1874 yılında açıldı. İzlenimciler, 1886 yılına kadar yedi sergi daha açtılar. Degas, bu organizasyonların düzenlenmesinde aktif rol alıyor ve çalışmalarını sergiliyordu. Fakat aslında gruptaki diğer ressamlarla ortak özelliği yoktu. Hatta onların dışarıda resim yapmasını alaya alıyordu. Sosyal konulardaki muhafazakarlığı yüzünden sergilerin yarattığı skandaldan ve beraber çalıştığı ressamların yaptığı reklamdan tiksiniyordu. Basının kendilerine yakıştırdığı ve popülerleştirdiği "İzlenimci" tanımını reddediyordu. Jean-Louis Forain ve Jean-François Raffaëlli gibi gelenekselci ressamların da bu sergilerde eserlerinin sergilenmesi konusunda ısrar ediyordu.

Eserlerinin satışından kazandığı paralarla finansal durumunu düzelttikten sonra, saygı duyduğu ressamların resimlerini tutkuyla toplamaya başladı. Bu ressamlar arasında eski ustalardan El Greco ve çağdaşlardan Manet, Camille Pissarro, Paul Cézanne, Paul Gauguin ve Van Gogh yer alıyordu. Üç ressamı ise idolleştirmişti: Ingres, Delacroix, ve Honoré Daumier. Bu ressamların eserleri koleksiyonun önemli parçalarıydı.
1880'lerin sonunda Degas fotoğrafa da ilgi duymaya başladı. Birçok arkadaşının fotoğraflarını çekti. Bunlar arasında Renoir ve Mallarmê de vardı. Ayrıca dansçıların ve çıplakların da bol miktarda fotoğrafını çekerek bunları resimlerinde ve çizimlerinde kullandı.
Yıllar geçtikçe Degas daha da içine kapanıyor ve çevresinden uzaklaşıyordu. Bu içe kapanmada bir ressamın özel hayatı olamayacağı düşüncesinin rolü vardı. Dreyfus Davası tartışması onun Yahudi karşıtı eğilimlerini ortaya çıkardı ve Yahudi arkadaşları ile arası bozuldu. Hayatının daha sonraki kısmında ressam bu kayıplar yüzünden pişmanlık duyacaktı.
1907 yılının sonlarında heykele ilgi duymaya başladı ve 1910'ların sonuna kadar heykelle ilgilendi. 1912'de ise bu ilgisine tamamen son verdi. Hiç evlenmeyen ressam hayatının son dönemlerini neredeyse kör, rahatsız bir şekilde Paris'in sokaklarını dolaşarak geçirdi. Bütün yakın arkadaşlarından uzakta üzgün ve yalnız geçirdiği yıllardan sonra 1917 yılında vefat etti.


Tarzı
Dans Sınıfı,1873–1876
538pxedgargermainhilair

Degas çoğunlukla izlenimci olarak tanımlandı. Bu tanımlama anlaşılabilirdi fakat ressam için uygun değildi. İzlenimcilik, 1860'lar ve 1870'ler arasında Gerçekçilik akımının bir parçası olarak doğmuştu. İzlenimciler, dünyanın gerçeklerini parlak, göz kamaştırıcı renkler kullanarak, ışığın etkilerine konsantre olarak ve manzaraları doğrudan çizerek göstermeye çalışıyorlardı.
Teknik olarak, Degas, izlenimcilerden, sanat tarihçisi Frederick Hartt'ın dediğine göre "İzlenimcilerin renk parçalarını uygulamayarak" ayrılıyordu. Ayrıca, açık havada resim yapmayı reddediyordu. Bir başka sanat tarihçisi Carol Armstrong ise "Sergileri gezen eleştirmenlere göre o bir anti-izlenimciydi" dedi. Degas ise bu konuda "Hiçbir sanat benimkinden daha anlık olamaz." demişti. Bütün bunlara rağmen başka sanat hareketleri ile karşılaştırıldığında en çok İzlenimci olarak tanımlanabildi. Paris hayatından manzaralar yansıttğı eserleri, renk ve şekille olan tecrübeleri, Mary Cassatt ve Manet gibi izlenimcilerle olan dostluğu onu izlenimci harekete yaklaştırıyordu.

Degas'nın stilinde onun eski ustalar Jean Auguste Dominique Ingres ve Eugène Delacroix'e olan derin saygısı görünebiliyordu. Ayrıca, Japon sanatına çok meraklıydı ve koleksiyonunu yapıyordu. Japon resim sanatının kompozisyon kurallarından etkilendi. Atları ve dansçıları çizmesiyle meşhur olsa da "Geç Spartalılar" gibi tarihi resimleri de çok başarılıydı. Gençlik döneminde kişilerin ve grupların portrelerini çizdi. Bunun bir örneği "Bellelli Ailesi" idi (1858-1860). Bu tabloda ressam, halası, onun kocası ve çocuklarının psikolojik durumlarını da başarıyla yansıtan portrelerini yapmıştı. Bu resimde ve daha sonra çizeceği pek çok resimde, Degas, kadınlar ile erkekler arasındaki gerilimi yansıtacaktı.
L'Absinthe, 1876
436pxedgargermainhilair

1860'ların sonuna doğru Degas, tarzını, tarihi resimlerden modern yaşama ait orijinal gözlemlere kaydırdı. Atlar ve jokeylerin çizimi ressama çağdaş bir bağlamda çizme şansı veriyordu. Ressam, çalışan kadınları, kadın şapkacılarını ve çamaşırhaneleri resmetmeye başladı. 1868 yılında, Paris Salonu'nda Mlle. Fiocre in the Ballet La Source isimli tablosu sergilendi. Bu tablo, dansçıları çizdiği ilk eseriydi.
Bu tabloyu izleyen pek çok resimde dansçıları sahne arkasında ya da provada çizdi. Bu resimlerde, dansçıların işlerini yapan profesyoneller olduğunu özellikle vurguluyordu. Degas, kafe hayatlarını da resmetti. L’Absinthe isimli tablosu buna örnektir. Diğer ressamları da mitolojik ya da tarihi tablolar yapmak yerine gerçek hayatı çizmeleri konusunda destekliyordu. Yaptığı birkaç edebi sahneyi konu alan eserlerde bile modern tavrından taviz vermedi. Mesela, İçeride (Tecavüz olarak da bilinir) isimli tablosunda Emile Zola'nın Thérèse Raquin isimli romanından bir sahne çizdiği söylenir.
Degas'nın değindiği konular değiştikçe tekniği de değişti. Alman resimlerini anımsatan koyu renkler yerine parlak renkler ve koyu fırça darbeleri kullanmaya başladı. Concorde Meydanı gibi tablolar enstantane resimleriydi, izleyende zaman o anda dondurulmuş hissi uyandırıyordu. Renklerinde, fırça kullanımında ve kompozisyonundaki değişiklikler, izlenimci hareketin ve modern fotoğrafçılığın Degas üzerindeki etkisini gösterir.
Orkestradaki Müzisyenler, 1872
edgargermainhilairedegah

Portrelerle günlük hayat resimlerini birleştiren Degas, fagot çalan arkadaşı Désiré Dihau'yu Operanın Orkestrası isimli resimde ondört müzisyenle birlikte çizdi (1868-1869). Resmi çizenin dinleyicilerden biri olduğu izlenimini uyandıran bu tabloada müzisyenlerin üst tarafında dansçıların sadece bacakları görünüyordu. Sanat tarihçisi Charles Stuckey, ancak Degas'nın sahnedeki hareketi rastgele bir izleyicinin gözlerinden gösterebileceğini ve bunun kelimenin tam anlamıyla izlenimci bir tavır olduğunu söyledi.
Degas'nın olgunluk dönemindeki tarzı dikkat çeken bir şekilde bitmemiş parçalardan ayırt edilebilir. Ressam bu bitirememe halini gözlerinin bozuk olmasına bağlıyordu. Stuckey ise bu durumu: "Yetersiz bir bakış açısına sahip insanlar için resimleri infaz edildi." diye açıkladı. Sanatçının bu yaptığının bir tercih olduğunu açıklarken öne sürdüğü sebeplerden biri de "yüzlerce şeye başlayıp hiçbirini bitirememek" oldu.
Portreye duyduğu ilgi onun kişilerin sosyal itibarlarına, fizyonomilerine, tavırlarına, kıyafetlerine ve diğer niteliklerine dikkat etmesine ve bu konular üzerinde çalışmasına sebep oldu. 1879 yılında Stok Borsasından Portreler isimli bir çalışma yaptı. Bu eserinde bir grup Yahudi iş adamını resmetti. Bu resim onun Yahudi düşmanlığının kanıtlarını da içinde barındırıyor gibiydi. Dansçıları ya da çamaşırhane çalışanlarını çizerken bu insanların sadece kıyafetlerini ya da hareketlerini değil mesleklerini ve vücud tiplerini de ortaya çıkarıyordu. Balerinleri atletik bir fiziksel görünüme sahiptiler öte yandan çamaşırcılar şişman ve dayanıklı görünürdü.
1870'lerin sonlarında Degas artık sadece geleneksel yağlı boya tablolarda değil, pastelde de çok başarılıydı. Karmaşık katlara ve dokulara uyguladığı kuru boyalar, ona etkileyici renkler elde etme konusunda bir hayli yardımcı oluyordu.
Banyodan Sonra, 1898, Musée d'Orsay, Paris
633pxedgargermainhilair

1870'lerin ortasında ise on senedir ilgilenmeyi reddettiği asitle resim oymaya döndü. Bu konuda geleneksel yolları değil, taşbaskısını ve deneysel monotiplerle denedi. Monotiplerden aldığı sonuçlardan büyülenen ressam pastelle yaptığı çalışmaları bir kere de bu metodla yaptı.
Bu değişiklik Degas'nın bundan sonra eserlerinin hepsini etkiledi. Degas, kendini havluyla kurulayan, saçlarını tarayan ya da banyo yapan kadınları çizmeye başladı. ("Banyodan Sonra"'ya bakınız) Modeli çizerkenki fırça darbelerini önceye göre özgürleşti ve arka plan basitleşti.
Gençliğinin titiz doğallığı şeklin soyutlanmasında artışa sebep oluyordu. Parlak teknik ressamlığı ve şekle olan tutkusu haricinde bu son dönemlerinde yarattığı eserler gençlik dönemi eserleri ile yüzeysel bir benzerlik taşıyordu. İronik olarak, hayatının son döneminde çizdiği bu resimler, izlenimciliğin altın çağı geçtikten sonra izlenimciliğin renk tekniklerini ortaya çıkaran en önemli eserler oldular.
Tarzındaki bütün gelişmelere rağmen, Degas'nın çalışmalarının özellikleri hayatı boyunca aynı kaldı. Her zaman iç mekanları çizdi, stüdyosunda çalışmayı tercih etti ve model ya da hafızasını kullandı. Figür her zaman öncelikli konusu oldu. Çizdiği birkaç peyzajı ise hayalinden ya da hafızasının yardımıyla yarattı. Çalışmaları üzerinde çok düşünen bir ressamdı. Andrew Forge bu konuyla ilgili "hazırlanılmış, hesaplanmış, pratik yapılmış ve bölümler halinde geliştirilmiş eserler" diye yazdı. Resmi parçalara bölüyor ve bu parçaları sırayla yapıyordu. Her bir parça bütünü oluştururken, doğrusal düzenlemeleri sonsuz bir yansıma ve deneyin ürünü oluyordu.


Ün
14 Yaşındaki Küçük Dansçı
325pxglyptoteketdegas1

Yaşamı boyunca kamuoyunun Degas'nın çalışmalarını kabulü, takdir ile küçük görme arasında değişti. 1860'larda geleneksel üslupta umut vaadeden bir ressamken Paris Salonu'na kabul edilen birkaç çalışması oldu. Bu eserler Pierre Puvis de Chavannes'den ve eleştirmen Castagnary'den övgüler aldı.
Degas daha sonraları izlenimcilerle gücünü birleştirdi. Salon'un ve genel olarak halkın sert kurallarını, değer yargılarını, seçkinciliklerini reddetti. Bu da halkın ve Salon'un izlenimcilerin deneyselciliğini reddetmesi ile sonuçlandı.
Ressamın çalışmaları tartışmaya açıktı fakat çoğunun tekniği takdir edildi. 1886'da izlenimcilerin sekizinci sergisinde sergilediği çıplaklar olumlu ve övgü dolu tepkiler aldı. 14 Yaşındaki Küçük Dansçı isimli heykeli en çok tartışılan eseri oldu. Bazı eleştirmenler heykeli dehşet bir şekilde çirkin bulurken diğerleri onu güzel buldular.
Hayatının son döneminde önemli bir ressam olduğu fark edilen Degas, izlenimciliğin kurucularından biri kabul edildi. Resimleri, pastel çalışmaları, çizimleri ve heykelleri ölümünün hemen ardından müzeler tarafından keşfedildi.
Pek çok ressam Degas'dan etkilendi. Bu ressamlar arasında Jean-Louis Forain, Mary Cassatt, Walter Sickert sayılabilir. Henri de Toulouse-Lautrec ise onun en büyük hayranıydı.
Ayrıca degas yabancı kaynaklarda hakkında en çok aranan ve bilgi bilgi bulunan sanatçılardandır. Bu degasın önem verildiğine ve eserlerinin ilgi gördüğüne bir gösterge olarak algılanabilir.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
10 Haziran 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Edgar Degas


(1834 Paris-1917 Paris)
Fransız ressam.

Louis-le-Grand Lisesi'nde okudu. Hukuk Fakültesi'ne girdi. Resme duyduğu ilgi üzerine, hukuk öğrenimini bırakarak Güzel Sanatlar Okulu'na başladı. Hocası, ünlü ressam İngres'in öğrencisi Lamothe'tu. İngres'in izleyicisi olmak ve böylece sanatını ilerletmek için 1856-1857 yıllarını İtalya'da geçirdi. Rönesans sanatçılarının yapıtlarını kopya etti. 1853'ten sonra Felix Braquemond'dan ofort tekniğini öğrendi. Japon estamplarından etkilendi. Degas, renkten çok desene ve biçime önem vererek desenler çizdi. Bonnat ve Delaunay ile tanıştı. Yarış atları üzerinde çalıştı. 1870 savaşlarına dek tarihî resimler, portreler yaptı. 1870 Fransa-Almanya Savaşı'na katıldı. Savaştan sonra Monet ile tanıştı. 1872'de Amerika'ya giderek New Orleans'ta çalıştı. "New Orleans'ta Pamuk Pazarı" konulu tabloyu yaptı. İzlenimcilerin ilk sergisine katıldı (1874). Yapıtları, 1876, 1877, 1879 yıllarında açılan sergilerde de yer aldı. 1881'de "Dansöz" adlı heykelini sergiledi. 1885'ten sonra, yağlıboya ve pastel tekniğiyle dansöz resimleri yaptı. Son yıllarda gözleri bozulduğundan yağlıboya çalışmasını bırakıp pastel tekniğine yöneldi.

Başlıca yapıtları:
  • "Bellelli Ailesi" (1860-1862),
  • "Absent" (1876),
  • "Çalgılı Kahve" (1876-1877),
  • "Üç Dansöz" (1873),
  • "Yarışlarda" (1877-1880),
  • "Ütücü Kadınlar" (1882),
  • "Banyodan Çıkış" (1885).

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

4 Haziran 2009 / BARIŞ Spor ww
8 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Felsefe ww
10 Şubat 2016 / Jumong Siyaset ww
22 Şubat 2009 / Misafir Spor ww