Arama

Sanat Etkinlikleri

Güncelleme: 3 Mart 2016 Gösterim: 136.362 Cevap: 109
djwerrt - avatarı
djwerrt
Ziyaretçi
21 Ekim 2005       Mesaj #1
djwerrt - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar sergiler başlığı altın bi konu açtım.
Bildiğiniz, ilgilendiğiniz sergi ve sanatsal ortamlarla ilgili haberleri burada toplayabilirsiniz..
Sponsorlu Bağlantılar
Bu tür aktivitelerden haberdar olmak için burdan yararlanabilirsiniz..
Artık sanattan da uzak kalmayacaksınız.

Bu cumartesi son günü olan bi sergimizden haberdar edeyim sizi...

İSTANBUL YAYA SERGİLERİ 2

İstanbul Yaya Sergileri 2 Başlıyor: İstanbullular Sanata Doyacak.
İstanbul Sokakları Sanatla Buluşuyor...


16 Eylül – 22 Ekim 2005 tarihleri arasında Tünel- Karaköy aksında ikincisi gerçekleştirilecek olan İstanbul Yaya Sergileri’nin tanıtım toplantısı Rahmi M. Koç müzesinde gerçekleştirildi. Koç Holding ana sponsorluğunda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi, dDf (Dream Design Factory) ve İSTAV (İstanbul Sanat Tanıtım ve Araştırma Vakfı) işbirliği ile düzenlenecek serginin küratörlüğünü Emre Baykal ve Fulya Erdemci üstleniyor. Proje sanatseverlerin sadece özel mekanlarda değil gündelik hayatta sıkça kullanılan mekanlarda da sanatla iç içe olmasını amaçlıyor.
İlki 2002 yılında Nişantaşı’nda gerçekleştirilen İstanbul Yaya Sergileri, kültürel faaliyetlerin daha geniş kitlelerle buluşmasını ve kentin yenilikçi ve öncü konumunu güçlendirip uluslararası görünürlük sağlamayı amaçlıyor. Projeyle, sanatseverlerin sadece sanat için ayrılmış mekanlarda değil, yaşayan kentin gündelik mekanlarında ve kamusal alanlarda da sanatla buluşturulması hedefleniyor. Tünel - Karaköy bölgesinde seçilmiş mekanlara yapılacak sanatsal müdahaleler yoluyla, bu bölgenin geçmişi, geleceği ve özellikle bugünü üzerine düşündürmek ve farkındalık yaratmak, serginin amaçları arasında yer alıyor.

Yirmi uluslararası sanatçı ve mimarı bünyesinde buluşturan “İstanbul Yaya Sergileri 2: Tünel – Karaköy”, büyük ölçekli projelerden oluşuyor. Sergide yer alan sanatsal çalışmalarla, Istanbul’un içinden geçmekte olduğu kentsel dönüşümün yanısıra, kentleşme politikaları ve teknolojilerinin kültürel ve ekonomik yansımaları üzerine düşünsel bir platform yaratılması hedefleniyor. Sergi aynı zamanda, kentleşme kültürü ile modernitenin evrensel sorunlarına yerel bakış açıları ile yaklaşmayı amaçlıyor. Finans sektörünün Karaköy’den Zincirlikuyu – Maslak aksına taşınması bölgeyi yeni işlevlere ve oluşumlara açarken, İstanbul Yaya Sergileri 2 yeni kentsel önermeler getirerek, kamusal alanlarda yaya lehine farklı olasılıkları ortaya koyacak.

Sanattan ilham alan alternatif kentsel projeler
Disiplinlerarası bir yaklaşım benimsenen sergide, bina cephe ve girişlerine, otoparklara, caddelere, tarihi metroya, Haliç kıyısına ve diğer kamusal alanlara uygulanacak mekana özel geçici kentsel projeler yer alacak. Sergi ziyaretçilere, Tünel Meydanı’ndan başlayıp, tarihi metro ile Karaköy’e inen ve Karaköy Meydanı, Haliç kıyısı ve Karaköy İskelesi’ni içine alan bir yürüme rotası önerecek.

2. kattan yaya yolu geçecek
Hollandalı sanatçı/ mimar John Körmeling, kabul edilmiş mimari formlara ve sehir planlamasına farklı bir açıdan tekrar bakmayı öneren işlerine paralel olarak, Karaköy Meydanı’nın güneyinde, yaya altgeçidinin yanından başlayıp, 52 metre boyunca kaldırım hizasindan yükselerek Aksu İş Hanı’nın 2. katına çıkan alternatif bir yaya yolu inşaa edecek. Bu ilginç yapı çalışması, Bautek sponsorluğunda gerçekleştirilecek.
Hat sanatı modern şehir hayatı ile buluşuyor, kent mobilyaları sanatsal objeye dönüşüyor
Türk hat sanatının iki ustası, İsmail Hakkı Altunbezer ve Mustafa Halim Özyazıcı’ya ait, “Gel Keyfim Gel” ve “ Bu da Geçer Yahu” hat uygulamaları, geleneksel Türk sanatının en önemli alanlarından biri olan hat sanatını, Karaköy’ün gündelik yaşamının bir parçası haline getirmek üzere, meydandaki bina cephelerinden biri üzerine uygulanacak. Serginin tasarımcıları olarak hareket eden Fuat Şahinler ve Murat Şahinler, Ayten Başdemir ve Yakup Çetinkaya ile ortak bir çalışma gerçekleştirerek, serginin sınırlarını belirleyen müdahalelerde bulunacaklar. Bu müdahalelerin ilkinde, sergi rotası üzerindeki, binaların yapısına uyum sağlayacak şekilde her biri ayrı bir forma bürünen su borularını renklendirerek, kentin tesadüfler sonucu oluşan ritmini ortaya çıkarırken, aynı zamanda sergi alanı içinde bir bütünsellik kurulmasını sağlayacaklar.

2043756xj
Son düzenleyen Blue Blood; 22 Ekim 2005 17:21
djwerrt - avatarı
djwerrt
Ziyaretçi
22 Ekim 2005       Mesaj #2
djwerrt - avatarı
Ziyaretçi
alijaak3re

Sponsorlu Bağlantılar
Galeri Artist Ekim Ayında Ressam Artur Alija, Ressam İnal Okçetin ve Heykeltıraş-Ressam Erol Uysal ı konuk ediyor. Sergi, 4 Ekim 28 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek.

BAHÇEYE ÇIKAN, MEYDANDA GEZİNEN GÜZELLİK VE SUÇUN RESSAMI
Bahçelerin, bahçelerdeki sevinç ve korkunun; düşlerin, düşlerdeki umut ve kırgınlığın; şehir meydanlarının, meydanlarda geçip giden, kalabalığa karışan güzelliğin, gizlenen iyilik ve suçun ressamı Artur Alija, İstanbullu sanatseverlerle tanışıyor.
Çalışmalarını Berlin'de, dünya çokkültürlülüğünün yeni merkezi Oranienstrasse'de sürdüren Alija'nın kadrajlarında kenti yeni yüzyılın trendsetteri yapan bütün çoğulculuk figürleri buluşuyor.

Ve dünyaya örnek olma misyonu üstlenmiş bir kentin bütün sürprizleri. Eleştirmenlerin figüratif resimde düşsel boyutu ve kendi deyimi ile "krimi"yi en iyi yakalayan genç Avrupalı ressamlardan biri olarak nitelediği Alija'nın bir zamanlar dünyanın en kapalı sistemlerinden biri olan Arnavutluk'u terk ederek geldiği dünyanın en özgür kentlerinden biri olan Berlin'le karşılaşması, disiplinli bir teknikle taşkın bir özgürlük duygusunun bileşimini bir zenginlik ve gerilim olarak yansıtıyor tuvale. Artur Alija, şaşırtıcı sanat serüveninde Berlin'den sonra İstanbul'un önemli bir moment olacağı kanaatinde. Artur Alija
24.01.1969 Tiran/Arnavutluk'ta doğdu.
1982-1986 Tiran Güzel Sanatlar Lisesi'nde eğitim
1986-1990 Tiran Güzel Sanatlar Akademisi'nde anıtsal heykel ağırlıklı eğitim
1990-1992 Yunanistan'da ikonografi eğitimi
1992 Berlin
1992 Berlin'de ilk sergi
1993 Britzer Parkı için heykeli satın alındı
1994 Interglotz Galeri'de sergi
1995 Galeri Münsterland'da sergi
1997 Treptow'da, 3.Etage "sarı" konulu sergi
1998 Jens Jenssen'in "Amerika" filminin dekoru
1999 Yahudi Müzesi'nin model çalışması
2005 Heinrichplatzda bireysel sergi

Tarih : 4-28 Ekim 2005
Yer : Galeri Artist Fulya
Adres : Ayazma Cad. No: 4 (Otim Binası Karşısı)
İstanbul
Tel : (212) 227 68 52





Galata Fotoğrafhanesi Sergisi
Akif Hakan celebi ak
Sokağa dönük sergileme sistemiyle, daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı hedefleyen Galata Fotoğrafhanesi Vitrin Sergilerinin Kasım ayı konuğu Fotom.net koleksiyonu.
Sanata objektif bak fotoğrafı göreceksin! sloganıyla 2002 yılından bu yana hizmette olan www.fotom.net oluşturduğu platform ile Türkiyede online fotoğraf satışı yapan ilk ve tek web sitesidir. Aynı zamanda Türkiyede fotoğraf satın alma bilincinin oluşmasına destek olmakta ve Türk fotoğraf koleksiyonculuğunun, sanatının gelişmesine, yurt dışına açılmasına ön ayak olmaktadır.

Yeni yıla yaklaştığımız bu günlerde, fotom.net sergi sezonunu Bu yılbaşında sevdiklerinize orijinal bir hediye! Sloganıyla 12 Kasım - 18 Aralık 2005 tarihleri arasında Galata Fotoğrafhanesinde başlatıyor.
Fotom.net bünyesindeki 15 değerli sanatçının, 15 fotoğrafından oluşacak olan sergi; izleyicilerin, fotoğrafları orijinal, imzalı, sertifikalı olarak, dilediği boyutlarda satın alabilme imkanını sunacak.
Ersin Alok, Orhan Cem Çetin, Ömer Orhun, Murat Germen, Merih Akoğul, Laleper Aytek, Muammer Yanmaz, Hüsnü Atasoy, M. Emin Atlan, K. Uğur Varlı, Aykan Özener, Akif Hakan Çelebi, Mehmet Turgut, Özlem Büyükakgül ve İlke Veral ın fotoğraflarından oluşan sergi açılış kokteyli 5 Kasım 2005 Cumartesi saat 19.30da Galata Fotoğrafhanesinde yapılacaktır. Fotom.net sergileri 12 Aralık 2005 tarihinden itibaren farklı 40 eserle Fotoğraf Vakfı bünyesinde devam edecektir. FOTOM.NET www.fotom.net
Atilla Aydemir 0537 513 37 33 / 0212 347 50 53
Başak Sok. Altın Apt. 4/33 B Gayrettepe/ İSTANBUL

Tarih : 12 Kasım-18 Aralık 2005




Hayat ve Kör Talih
nazan azeri ak
Karşı Sanat Çalışmaları, 19 Ekim-19 Kasım 2005 tarihleri arasında Gül Ilgaz, Nazan Azeri ve Nancy Atakanın birlikte oluşturdukları Hayat ve Kör Talih sergisini sunuyor.
Kör talih deyimi batı toplumlarında pek karşılığı olmayan, içerik olarak buralara özgü. Ne yapsam olmuyor anlamını içerir. İçinde olumsuz durumdan hem bir sızlanma hem de onu kabullenme sezilir. Hayatın akışı içinde, ümitsiz gibi duran bu durum, Her işte bir hayır vardır. Dediğimiz durumlara da sebeb olabilir. Birileri Üzüm üzüme baka baka kararır misali açgözlülükle azıttıkça; bu birilerinin açgözlülüğü ne yazık ki başka birilerinin kör talihi olmaktadır. Ama kör talihine yanmak zorunda olanlar bu durumu Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu misali sonradan öğrenmektedirler.
Sergi konsepti sanatçılar tarafından kendi anlamı yanında tüm yan ve dolambaçlı anlamları ile birlikte düşünülsün istenmiştir.

Nancy Atakan Seyirci isimli işinde olaylara hiç müdahale etmeksizin onları sadece izleyebilen kendi siluetini kullanıyor. Farklı mekanlarda izlediğimiz siluet, her an kendisi de vurulabilir olmanın potansiyelini taşıyor. Onu izlemekte olan bizi de kendisiyle eşitliyor. Büyükannemin Dantelleri, göç, bir devrin yok olması, gizli tutmak, gizli tutulanı sandıktan çıkarıp sonradan ona dönüp bakmak konuları üzerine odaklanıyor. Kör Kesişmede Amerikalı tanıdıklarına internet aracılığıyla sorduğu sorular üzerinden, onların Türkiye ve Türkler hakkındaki klişe önyargılarına yer veriyor. Bunları medyadan imgelerle yan yana getirerek enstelasyon biçiminde sergiliyor. Hayatın Akışı üzerine işi ise anne-çocuk ilişkileri ve bu ilişkiler içinden hayatın akışını irdeliyor.
Nazan Azeri Düş Rolleri isimli fotoğraf dizilerinden oluşan çalışmasında ikinci el giysiler ve sıfır noktasına itilmiş hayatlar arasındaki karşılaşmalara odaklanıyor. Bu karşılaşmalardaki rastlantıları ve oyunları serbest bırakarak ortaya çıkan yaşama sevinci ve canlanan ruhu yakalamaya çalışıyor. Farketmek istemediklerimizi fark edilir kılarken, gruplanmış imgeler güncel durumlara ironik göndermeler yapıyor. Sürüklenmek te eskimiş giysiler yerlerde sürüklenerek evden çıkarılıyor. Onlar gönülsüz olmakla kaçınılmaz olmak arasındaki trajedinin aralığında duruyor.
Gül Ilgaz Salıncak isimli video çalışmasında, kör talihe maruz kalmışlıktan özgürleşme çabasına yönelik imgelere yer veriyor. Düşüş ise belli bir var olmanın talihle ilişkisi ve çıkışın ardındaki düşüş üzerine. Sergi Pazar günleri hariç 11:00-19:30 saatleri arasında izlenebilir. İstiklal Cad. Elhamra Han. No: 258 Kat 2 Beyoğlu
Tel: (212) 245 15 08 Faks: (212) 245 37 00
info@karsi.com
www.karsi.com

Tarih : 19 Ekim-19 Kasım 2005

Son düzenleyen asla_asla_deme; 3 Kasım 2010 22:42
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ekim 2005       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
9. Uluslararası İstanbul Bienali'ni gezmek için son hafta !

bienal9
Dünyanın en önemli güncel sanat etkinliklerinden biri olarak kabul edilen Uluslararası İstanbul Bienali'nin dokuzuncusu, son haftasına giriyor. 30 Ekim'e kadar sürecek olan İstanbul Bienali'nin mekânları 16 Eylül'den bu yana 38.000'in üzerinde ziyaretçinin akınına uğradı.
İstanbul Bienali'ni henüz görmeyen sanatseverlerin, Türkiye'nin en büyük güncel sanat etkinliğini ziyaret etmeleri için yalnızca bir haftası kaldı. Biletler, Biletix'te ve bienal mekânlarında...
9. Uluslararası İstanbul Bienali'nin teması, hem var olan kentsel mekâna, hem de kentin dünya için taşıdığı anlamın imgesel gücüne işaretle İstanbul. 53 sanatçı ve sanatçı grubunun İstanbul temalı yapıtları sizi yaşadığınız kenti bir kez daha düşünmeye ve izlemeye davet ediyor.

Bienal yayınları ve ürünleri

Eau d'Ernest: Bienal sanatçısı Daniel Bozhkov'dan erkekler için parfüm...
daniel bozkov

Daniel Bozhkov
'un 9. Uluslararası İstanbul Bienali için Ernest Hemingway'den esinlenerek yarattığı Eau d'Ernest isimli parfüm, erkekler için güncel bir koku. Cesareti "zor durumda zarafet" olarak tanımlayan yazarın ruhunu yakalayan parfüm, Safari'nin güçlü gizemi ve boğa güreşinin canlılığıyla duyuları yakalıyor. Reklam filmiyle birlikte sergilenen ve satışa sunulan Eau d'Ernest, kokusunu yıl boyu üzerinde taşımak isteyenler için Antrepo No:5'teki gişelerde!

İstanbul Bienali çerçevesinde yayınlanan kitapları sergi mekânlarındaki gişelerden satın alabilirsiniz.

Bu sene, geleneksel bienal kataloğu yerine, serginin kuramsal alandaki uzantılarından oluşan ve bir anlamda bienalin düşünsel haritasını sunan bir dizi makale seçkisi, Genişleyen Dünyada Sanat, Kent ve Siyaset başlığı altında bir kitap haline getirildi.
Bienal projeleri için sergi mekânı yerine basılı malzemenin olanaklarından yararlanan sanatçıların yapıtları da bienal mekânlarındaki gişelerde okuyuculara sunuluyor. Hatice Güleryüz'ün Tuhaf Yakınlıklar başlıklı kitabı, İstanbul'a dair yabancılaşma ve yakınlaşma anlarının izini İstanbul'da yaşayan yabancıların deneyimleri aracılığı ile sürüyor. Özge Açıkkol, Güneş Savaş ve Seçil Yersel'den oluşan Oda Projesi'nin söyleşi-kitap formatında hazırladıkları kitabın adı ise Mahalle, oda, komşu, misafir?. İstanbul için alternatif bir kent rehberi oluşturan Şener Özmen, İstanbul Guide isimli kitabında, okuyucudan "Nerede bu İstanbul?" sorusunu bekliyor.

Ayrıca, bienal bileti ile birlikte ziyaretçilere ücretsiz olarak verilen 320 sayfalık Bienal Rehberi de gişelerden alınabiliyor.

Bienal posterleri ve diğer ürünler

Gabriele Basilico tarafından çekilmiş İstanbul fotoğraflı bienal posterleri, Geniş Açı dergisinin eski sayıları, Charles Esche'nin yazılarının derlendiği Mütevazı Öneriler adlı kitap, Misafirperverlik Alanı'ndaki sergileriyle bienale dahil olan Hafriyat grubunun yayınları Antrepo No:5'te bulabileceğiniz diğer yayın ve ürünler.

Istanbul Kültür Sanat Dostları
djwerrt - avatarı
djwerrt
Ziyaretçi
23 Ekim 2005       Mesaj #4
djwerrt - avatarı
Ziyaretçi
Thinkerbell teşekkürler. bende bienali yazıcaktım sen önce yazmışsın..

Daniel Bozhkov'un parfüm tanıtımını kaçırmayın.kendisi çok enteresan bi sanatçı..beraber çalıştık bu parfümün tanıtım işlerinde..şişe görsel tasarımını, afişlerini, kartpostallarını çalıştığım ajans tasarlayıp yapmıştı.. reklam filmi de mükemmel içindeki müzik ve geçişler çok yerinde..

yalnız en büyük kayıp İstanbul Design Week ti!! İstanbulda ve türkiyede yapılan ilk sanatsal herşeyi içinde barındıran tasarım haftasıydyı İstanbul Design Week..böle bi tasarım haftasını kaçırmayanlar bence çok şanslıydı.. kaçıranlr ise bidahaki seneyi sabırsızlıkla beklesin bence harika ve 4x4lük bi organizasyondu.. seneye daha ii olcak inş...

bööle sanatsal etkinlikleri kaçırmamanızı dilerim...
djwerrt - avatarı
djwerrt
Ziyaretçi
28 Ekim 2005       Mesaj #5
djwerrt - avatarı
Ziyaretçi
Ender Guzey ak
ENDER GÜZEY’LE “KUM”....
Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi, 28 Eylül – 5 Kasım 2005 tarihleri arasında ressam ve heykeltraş Ender Güzey’i sanatseverlerle buluşturuyor.
“KUM”da, Ender Güzey’in performanslarındaki ana malzemelerden biri olan deniz kumunu kullanarak yaptığı son dönem resim çalışmalarından örnekler yer alıyor. 2001 de “Güneşin Çocukları” temalı eserlerinin devamı niteliğindeki “KUM” ile Güzey, “......bize yine ilksel maddeyi, doğanın kesintisiz gizini, kuşun özgürlüğünü ve örselenişini, kuvvet ve kudretin sembollerini anlatıyor.....” Dr. Phil. Dara Çolakoğlu’nun deyişiyle..

Sanatçının üçüncü boyuta dönüşen resimleri, obje ile resim arasında sağladığı iletişim ile tual üzerinde vücut buluyor, kısmen kaba kum tanecikleri ile şaşırtıcı bir şekilde aquarel tekniğindeki saydamlığa ulaşıyor.
1951 yılında İstanbul’da, Galata Mevlevihanesi’nde doğan Ender Güzey, bu özel mekânda geçen çocukluğunun ardından sanata ve özellikle sürrealizm akımına tutkulu ilgisi ile1969 yılında Münih Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. 1973 yılında Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde dönemin önemli sürrealistlerinden Prof. Mac Zimmermann’ın atölyesinden mezun oldu. Ardından bir süre Zimmermann’ın asistanlığını yaptı. Mönchengladbach’ta “Sanat ve Yaratıcılık” Bölüm Başkanlığı görevine getirildi. 1983’ten itibaren yaşamını ve çalışmalarını Münih ve İstanbul ‘da sürdürdü; iki kentin farklı dokularından, farklı dinamiklerinden beslendi. “Bütünsel Sanat” (Gesamkunstwerk) kavramının Türkiye’deki tek temsilcisi olan Güzey, bir yandan ilginç malzemeler kullanarak oluşturduğu resim ve heykel çalışmalarını, bir yandan da tasarladığı performans ve projelerini yürütmektedir.

İstiklal Cad.No:123 Beyoğlu Taksim
0212 251 40 92

Tarih : 28 Eylül-5 Kasım 2005




Ruhcan ak
Erkin Saygı-Ruhcan Topaloğlu

PG Art Gallery HİPNOTİZE EDEN TÜRK CAMLARI
Hayatını cama adayan Erkin Saygı ve “cama çivi çakan adam” adını verdiği Ruhcan Topaloğlu’nun gerçekleştirdikleri eserler 8 Kasım- 4 Aralık 2005 tarihleri arasında PG Art Gallery’de ziyaret edilebilir. “Cam ve Ötesi” adını verdikleri sergide birlikte kurdukları “Cam Atölyesi’nde ortaya çıkarttıkları ürünler sergilenecek. 35 yılı aşkın bir süre camla iç içe yaşayan Erkin Saygı’nın son görevi Paşabahçe Mağazaları A.Ş. Genel Müdürlüğünden emekliye ayrılmasıyla yolları kesişen Ruhcan Topaloğlu’nun birlikte ürettikleri çalışmalar cam sanatına yeni ve çağdaş bir yorum getiriyor.

Hollandalı bir eleştirmen Saygı ve Topaloğlu’nun eserleri için, Hollanda’da yayınlanan bir gazete manşetinde “Hipnotize eden Türk camları” deyimini kullanmıştı. Şimdiye kadar eritilmiş cama üfleme veya metal bir kalıbın içinde şekil almasını sağlamak yöntemiyle cam hamuruna sıcakken müdahale edilerek şekil verilirdi. Sıcakken şekil verilmiş bu camlara soğuduktan sonra kesme yöntemiyle dekor ve süsleme yapılırdı. Fakat Erkin Saygı ve Ruhcan Topaloğlu’nun kurduğu “Cam Atölyesi’nde süregelen geleneğin dışına çıkılarak, bir heykeltıraşın mermeri ya da taşı yontmasına benzer biçimde kesilerek, zımparalanarak, aşındırılarak cama şekil veriliyor. Çağdaş cam eserlerin örneklerini temsil eden “Cam ve Ötesi” sergisi yaratıcılık ve başarının sınırlarını zorluyor. Sergi Pazartesi günleri hariç her gün 11:00 - 19:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

Tarih : 8 Kasım-4 Aralık 2005
Son düzenleyen djwerrt; 18 Kasım 2005 02:58
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Kasım 2005       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), 20. yüzyılın en büyük sanatçılarından Pablo Picasso’nun eserlerine evsahipliği yapıyor. Sergi, 26 Mart 2006 tarihine kadar sürecek.

Sanat Etkinlikleri

Türkiye’de Batılı bir sanatçıya ayrılan en büyük sergi olma özelliğini taşıyan “Picasso İstanbul’da” başlıklı sergide, aralarında ressamın İspanya’daki ilk gençlik yıllarına ait çizimlerin de bulunduğu, tüm dönemlerini kapsayan 135 eser yer alıyor.

Paris ve Barcelona’daki Picasso müzelerinden, Musée d’art moderne Lille Métropole’den, FABA’dan (Fundación Almine Bernard Ruiz - Picasso para el Arte) ve aile koleksiyonlarından Picasso’nun torunu Bernard Ruiz-Picasso tarafından seçilen eserler kronolojik olarak sergileniyor.

Sanat Etkinlikleri
"Picasso İstanbul'da" sergisi, Picasso'nun torunu Bernard Ruiz-Picasso (soldan 3.), Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı (soldan 2.), Sabancı Holding CEO'su Ahmet Dördüncü (en solda) ve Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Öncel tarafından basına tanıtıldı.

Sabancı Holding’in desteğiyle organize edilen sergide, sanatçının çalıştığı stüdyoların ve yakın çevresindeki kişilerin, ünlü fotoğrafçılar tarafından çekilen fotoğrafları da yer alıyor.

Sergi ve katalog çalışmaları, Picasso biyografisti Marilyn McCully tarafından yapıldı. Sergi için hazırlanan katalogda, John Richardson ve Michel Leiris gibi uzmanlar tarafından kaleme alınan makaleler yer alıyor. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan katalogun, Picasso hakkında araştırma yapanlar için önemli bir kaynak işlevi görmesi bekleniyor.

Sakıp Sabancı Müzesi, sergi boyunca düzenleyeceği seminer ve film gösterimleriyle, ziyaretçilere Picasso’yu daha yakından tanıtmayı hedefliyor.

20. YY.’IN EN ÇOK TANINAN SANATÇISI: PABLO PICASSO
Picasso’nun sanatı, 20. yüzyıl Batı resmi için çok büyük bir yenileyici güç olmuştur. 1881’de İspanya’nın Malaga kentinde doğan sanatçı, eserlerini ilk defa Paris’te 1900 yılında yapılan ve tüm ulusların yeni bir çağı kutlamak için bir araya geldiği dünya fuarında sergiledi.


'AVIGNONLU KIZLAR' İÇİN ESKİZ Paris, Haziran 1907 Kâğıt üzerine suluboya, 22 x 17,5 cm Özel koleksiyon

En tanınmış resimlerinden olan Les Demoiselles d’Avignon (Avignonlu Kızlar) (1907), sanatçının yaklaşımında bir devrim niteliğinde oldu ve bu yeni yaklaşım, modern sanatın gidişatını yönlendiren akımların hep en önünde yer almasına neden oldu.

Primitif ve arkaik sanata yeni bir gözle bakıp bu izlenimleriyle eserlerini zenginleştiren Picasso, Batı sanatı geleneğine de yeni bir soluk getirmiş oldu. İnsan vücudunu resmedişindeki radikal yaklaşım insanları sarsmış olsa da dünyaya yepyeni bir gözle bakabileceklerini gösterdi. 1936-39 yılları arasındaki İspanya İç Savaşı’nda Cumhuriyetçiler safında yer alan Picasso, ünlü eseri Guernica’da (1937) ülkesini alt üst eden savaşın acımasız yönünü unutulmayacak bir biçimde yansıttı.

92 yaşına kadar yaşayan Picasso’nun sınırsız yaratıcılığı, uzun hayatı boyunca yeni sanatsal olanakları araştırmasına ve bunları çeşitli alanlarda hayata geçirmesine neden oldu. Tek bir resim, tiyatro sahnesi veya baskı dizisi olmasına bakmaksızın her projesine başlarken Picasso, kendini geçmişin büyük sanatçılarının varisi olarak görmekle kalmadı, sanatsal ifadeyi yepyeni boyutlara ulaştıracak yöntemler geliştirdi. Hayatının son dönemlerinde yaptığı deneysel heykel, seramik ve baskı çalışmaları, ve tabii resim ve çizimlerindeki enerji bu benzersiz yaratıcılığı yansıtır.

Picasso’nun uzun yaşamı boyunca çeşitli malzemelerle ürettiği eserlerin sayısı binlerle ifade edilir. Kariyeri boyunca pek çok resmini sattı birçok eserini de kendi koleksiyonunda tuttu. Kişisel koleksiyonunun önemli bir kısmı, bugün Paris, Barcelona ve Malaga’daki Picasso müzelerini oluşturur.


'YOKSULLARIN YEMEĞİ' Paris, 1904 Çinko oymabaskı, 46 x 37,8 cm Musée Picasso, Paris


SERGİ EKİBİ
Serginin küratörlüğünü Picasso’nun torunu ve Malaga’daki Picasso Müzesi’nin Başkanı Bernard Ruiz-Picasso, FABA Başkanı Almine Ruiz Picasso ve Images Modernes Temsilcisi Marta-Volga Guezala’nın yanı sıra, SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile Sergiler ve Dış İlişkiler Yöneticisi Selmin Kangal yürütüyor.

Sergi, Sabancı Holding’in desteği ve FABA (Fundación Almine Bernard Ruiz - Picasso para el Arte) ile İstanbul Fransız Kültür Enstitüsü’nün katkılarıyla düzenleniyor.

ESERLER
Picasso’nun tüm dönemlerini kapsayan 135 eser
Ressamın İspanya’daki ilk gençlik yıllarına ait çizimler
Paris ve Barselona’daki Picasso müzelerinden, Musée d’art moderne Lille Métropole’den, FABA’dan (Fundación Almine Bernard Ruiz - Picasso para el Arte) ve aile koleksiyonlarından seçilen eserler
Sanatçının çalıştığı stüdyoların ve yakın çevresindeki kişilerin, ünlü fotoğrafçılar tarafından çekilen fotoğrafları

KATALOG
Sergi katalogu, Picasso biyografisti Marilyn McCully tarafından hazırlandı.
Picasso uzmanları John Richardson, Marilyn McCully ve Michel Leiris’in yazılarını da içeren katalog, İngilizce ve Türkçe olarak sunuluyor.
Katalogda, ünlü Türk ressamı Abidin Dino’nun da Picasso ile ilgili anıları yer alıyor.

ETKİNLİK PROGRAMI
Sergi süresince, Picasso uzmanları müzede konferanslar verecek.
Film gösterimleri ve atölye çalışmaları yapılacak.
Çocuklara ve öğrencilere yönelik eğitimler düzenlenecek.

SESLİ BİLGİLENDİRME SİSTEMİ
Bilet fiyatına sesli bilgilendirme sistemi de dahil.
25 eser hakkında İngilizce ve Türkçe olarak hazırlandı.
Ziyaretçilere ücretsiz olarak sunulacak “Picasso İstanbul’da” sergisinin sesli bilgilendirme sisteminin metinlerini Ferit Edgü hazırladı, İngilizce ve Türkçe seslendirmesini ise Müşfik Kenter gerçekleştirdi.

ZİYARET SAATLERİ
24 Kasım 2005 - 26 Mart 2006 tarihleri arasında Pazartesi hariç her gün
10.00-18.00 Salı, Perşembe, Cuma, Pazar
10.00-22.00 Çarşamba, Cumartesi

Müze, yeni yılın (1 Ocak 2006) ve Kurban Bayramı’nın ilk günü (10 Ocak 2006) kapalı olacak.

BİLET FİYATLARI
Tam bilet 10 YTL
Grup bileti 7 YTL (en az 10 kişi)
İndirimli bilet 3 YTL (Öğrenciler, Öğretmenler, 60 yaş üstü ziyaretçiler)
Ücretsiz girişler 14 yaşı ve altı çocuklar ile 1 refakatçısı, Engelliler ve 1 refakatçısı, Sabancı Üniversitesi akademik ve idari personeli

SABANCI ÜNİVERSİTESİ SAKIP SABANCI MÜZESİ
Hacı Ömer Sabancı tarafından 1951 yılında satın alınan ve “Atlı Köşk” adıyla bilinen müze binası, 1969-99 yılları arasında Sakıp Sabancı ve ailesi tarafından konut olarak kullanıldı.
1998’de, 49 yıl süreyle Sabancı Üniversitesi’nin kullanımına verildi.
Tarihi yapı, Haziran 2002’de içindeki değerli eserler ve bahçesiyle birlikte, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi adıyla ziyarete açıldı.
Köşk ve en ileri teknolojiyle donatılarak eklenen galeri, son genişletme çalışmalarıyla uluslararası müze standartlarına kavuşturuldu, 6.500 m2’lik alanda her türde sergilemeye uygun hale getirildi.
Sabancı Müzesi’nde, son derece değerli yazma eserlerle, 19. ve 20. yüzyıla ait zengin tablo koleksiyonu sergileniyor.
Müze, yurtdışından gelen sergilere de ev sahipliği yapıyor.
Sabancı Üniversitesi’nin bünyesinde yer alan Sakıp Sabancı Müzesi, bu kimliğiyle bir eğitim kurumu olma özelliği taşıyor. Müzede çeşitli düzeyde eğitim programları yapılıyor, hafta sonları müzik etkinliklerine yer veriliyor.





ULAŞIM VE İLETİŞİM
Adres: Sakıp Sabancı Caddesi
No: 22 Emirgan 34467 İstanbul

Telefon: 0212 277 22 00
Faks: 0212 229 49 14

E-posta: muze@sabanciuniv.edu
Web adresi: http://muze.sabanciuniv.edu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2006       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
zbanic 21. yüzyılın en büyük trajedilerinden birine sahne olan Bosna yaralarını sararken Boşnak sanatçılar da halklarının acılarını dillendiriyor. Boşnak yönetmen Jasmila Zbaniç’in Altın Ayı ödüllü filmi “Grbavica” da bunun bir örneği.
Berlin Film Festivali’nin sürpriz sonuçlarında şaşılmayacak şey belki de dünyanın hâl-i pür melaliyle ilgili filmlerin ipi göğüslemesi oldu. Festivalin gözdesi ise 32 yaşındaki Boşnak yönetmen Jasmila Zbaniç’ti. Bosna’da yaşanan trajedinin, önce suçluların pişmanlığı, ardından kurbanların bağışlamasıyla aşılacağına inanan yönetmen, filminde bir anne ile kızı arasındaki duygusal ve acı dolu hikâyeyi, usta bir üslupla ele alıyor. Film, travmasını henüz atlatamayan anne Esma ile tecavüz sonucu doğduğunu öğrenen kızı Sara’nın yüzleşmesi üzerine kurulu. Genç yönetmen, web sitesinde filmiyle ilgili soruları şöyle cevaplıyor:
Filmin adı yabancı dile çevrilmiyor. Grbavica ne anlama geliyor?
Grbavica, yaşadığım yerin karşısında bir yerleşim bölgesi. Savaş boyunca Sırbistan-Karadağ’ın işgali altındaydı ve insanlara eziyet edilen bir kampa dönüştürüldü. Bugün Grbavica’ya gitseniz sosyalist rejimden kalmış binalar ve insanları görürsünüz. Ama aynı zamanda görünmeyen bir varlık da hissedersiniz. Bu, büyük insani acıların yaşandığı yerlerde ortaya çıkan bir histir. Etimolojik olarak ‘grbavica’, ‘yüklü kadın’ anlamına da geliyor.
Hikâyenin kaynağı nedir?
Savaş başladığında matematik sınavım iptal edildiği için mutluydum. O zamanlar bir ergen olarak benim en çok ilgimi çeken, cinsellikti. Ama 1992’de her şey değişti. Bir savaşın ortasındaydım ve bu ortamda cinsellik, bir etnik grubu yok etmek için o grubun kadınlarını mahvetmek üzere kullanılan bir savaş stratejisiydi. 20 bin kadın savaş boyunca sistematik tecavüze uğradı. Ben cepheye 100 metrede yaşadım ve öte tarafa geçmek korkunçtu. Bundan sonra tecavüz ve sonuçları benim için saplantı halini aldı. Bu konu hakkındaki her şeyle ilgilendim, ne bulursam okudum. Hâlâ bunu niye yaptığımı bilmem... Çocuğuma hamile olduğumda ise annelik, bende bütün birikenleri ve duygularımı tetikledi. Kendime sordum; bir kadının nefret duygusuyla bağdaştıracağı bir çocuğa sahip olması nasıl bir histir? Böylece Grbavica hakkında ne yapmak istediğim ortaya çıktı.
Karakterleri nasıl oluşturdunuz?
Çok sevdiğim bir insan öldüğünde, ertesi gün dünyanın hâlâ döndüğünü fark ettim. Kişisel acımdı, dalından yaprak düşmemişti bunun için. Esma için de aynı şeyi düşündüm. Onun trajedisi dünyayı durdurmadı. Senaryoyu yazarken ve filmi yönettikten sonra etrafı bu gözle inceledim. Görselliği böyle tasarladık. Hareket ve kompozisyon, bize önerilen şekilde dramatik olmamalıydı. Esma’ya bize izin verdiği kadar yakın, istediği ölçüde de mesafeliyiz. Bu, bir karakter olarak Saraybosna’nın portresini çizebilmek adına da bizim için önemliydi.
Filmde müziğin önemli bir rolü var. İlahilerle başlayıp, 70’lerin hitleriyle bitiyor. Aralarında halk şarkıları da duyuyoruz.
Esma’nın gizli, iç hayatı, söze dayalı değil ve ancak müziğin dramatik diliyle anlatılabilir. İlahiler onun duygularını açıklar ve Esma’yı konuşmaya iter. İlahilerin duygusuna karşıt olansa Balkanlar’a özgü, agresif halk şarkıları. Film, popüler şarkı “Aşkım Saraybosna” ile bitiyor. Benim için bu şarkının dramatik bir fonksiyonu da var. Şarkının sözleri Sara’nın, şehrine -annesine- dönmek hakkında kararsızlığına son veren düşüncelerini açıklıyor.
Sara’nın babası affedilebilir mi? Bence önce suçluların pişman olması gerekir, sonra kurbanlar affeder. Bosna Hersek’in problemlerinden biri, olanlardan üzüntü duyan çok insan olmayışı. 100 binden fazla insan öldü. Öte yandan ilginçtir ki bu toplum için büyük bir intikam yoktur. Bence Esma ne intikamı ne affetmeyi düşünüyor. Sara hem suçlu hem kurban. Bizim geleceğimiz, ikisini de itiraf etmekten kurulu, çünkü ikisi de bize ait.
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
31 Mayıs 2006       Mesaj #8
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
19. yüzyıl İstanbul'una bakış

İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK) işbirliği ile düzenlenen 'Dersaadet ve Üç İstanbul' adlı sergi, 12 Haziran'da sanatseverler ile buluşacak. Sergi, Yüksel Altun'un, idari, sosyolojik ve kültürel farklılıklar içeren 19. yüzyıl İstanbul'unun bugününü mimari ve kültürel açıdan gözlemleyerek; Suriçi, Galata, Üsküdar ve Eyüp semtlerinden günümüze kalanları görüntülediği fotoğraflardan oluşuyor. Özellikle doğa, yaşam ve belgesel alanında fotoğraf çalışmalarına imza atan Yüksel Altun, "Yaşadığımız sosyal ve fiziki çevreyi, yaşamımızı, sorunları; sanat adına yansıtabilmek ve fotoğrafseverlerle paylaşmak amacıyla çalışmalarını sürdürdüğünü" belirtiyor. Sergi, 30 Haziran'a kadar görülebilir.
Bilgi için: 0212 292 42 01
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #9
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
BEYPAZARI TARİHİ EVLER, EL SANATLARI, HAVUÇ VE GÜVEÇ FESTİVALİ
YERİ VE TARİHİ : Beypazarı - Haziran 1.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Beypazarı Belediye Başkanlığı
TEL : (312) 762 25 10
FAKS : 763 13 58
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sanat Etkinlikleri
Mozart'ın Topkapı Sarayı'nda geçen ünlü eseri 'Saraydan Kız Kaçırma' gerçek mekânında, üstelik ilk kez eserin orjinalinde yer alan Mehter Marşı'yla birlikte sahneye konuluyor... Opera yarın gece son kez sahnede

Bir karşılaşma, bir firar, bir aşk... Hepsi bir masal... Sevgilisi Konstanze'ın peşinden İstanbul'a gelen Belmonte'nin sıradışı öyküsü, Yekta Kara'nın modern yorumuyla Doğu ve Batı'nın buluştuğu yerde, İstanbul'da yeniden hayat buluyor. Mozart'ın en ünlü operalanndan biri olan 'Saraydan Kız Kaçırma', 34. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında, dün gece Topkapı Sarayı Müzesi'nde sahnelendi. İzleyenleri etkileyen eser, kaçıranlar ya da yeniden izlemek isteyenler için yarın saat 21.30'de sarayın ikinci avlusunda Bab-ı Saade önünde ikinci kez can bulacak. Eseri, şef Peter Tilling yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası seslendiriyor. İstanbul Festival Korosu'nu ise Markus Baisch yönetiyor.

Mozart'ın Osmanlı merakı
Mozart, bu eseri Avusturya'da Osmanlı akınlarının tehdit olmaktan çıktığı dönemde, Türk kültürüne duyulan merak artınca besteliyor. Opera, İtalyan Belmonte'nin sevgilisi olan Konstanze'nin, korsanlar tarafından kaçırılıp, Selim Paşa'nın haremine katılması ve sonrasında Belmonte'nin onun peşinden İstanbul'a gelerek, kurtarma çabalarını ironik bir dille anlatıyor.

Opera Almanya'da kapalı gişe oynuyor
Operayı sahneye koyan, yönetmen Yekta Kara yönetmenlik hayatına 1980'de Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin sahneye koyduğu 'Saraydan Kız Kaçırma' ile başlıyor. Kara, iki yıl önce de Almanya'da bu eseri sahneliyor. Eser hâlâ Almanya'da kapalı gişe oynuyor. Eserin temasının 300 yıl sonra bile çok güncel olduğunu vurgulayan Kara: "Operanın konusu, Doğu ve Batı arasındaki dinsel, kültürel ve her türlü etnik farklılıkları ortaya koyması açısından da hâlâ çok güncel... Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra bunun ne kadar geçerli olduğunu bir kez daha gördük. Saraydan Kız Kaçırma'nın, Mozart'ın 250. doğum yıl dönümünde, hayal ederek bestelediği mekânı olan Topkapı Sarayı'nda sahnelenmesi de, hem bizim için hem de seyirciler için gerçekten tarihi bir önem taşıyor."

Osmanlı dönemi kostümleri kullandı
Eserin tamamen aslını yansıtabilmesi için, Osmanlı kostümleri kullanılıyor. Özellikle de sarayın var olan görkemi, ışıkla biraz daha öne çıkarılıyor. Orijinal haliyle sahnelenen eserde, sadece ışıklı üst yazı Türkçe yazıyor.

Eser ilk kez 1782'de Viyana'da sahnelendi
Mozart'ın Türkiye ve Türk müziği ile ilgili olarak yazmış olduğu eserlerin en başında gelen ve dünya opera sahnelerinin en vazgeçilmez eserlerinden biri olan 'Saraydan Kız Kaçırma', ilk kez 16 Temmuz 1782 tarihinde Viyana'da sergilendi. Oyuna eklenen yine Mozart'ın bestelediği bir marş da dünyada ilk kez bir mehter takımı tarafından seslendiriliyor. Dünyada
böylece bir ilk gerçekleştiriliyor. Bir de daha önce kullanılmayan Osmanlı döneminde önemli olan iki cüce oyuncu da rol alıyor. Osmanlı geleneği böylece yansıtılmış oluyor.

Biletix'teki biletler 165, 100, 50, öğrenci 10 YTL TelMsn Sad0216) 556 98 00


23.06.2006

Benzer Konular

3 Mayıs 2013 / Misafir Müzikhol
28 Nisan 2013 / Need Help Soru-Cevap
28 Eylül 2012 / misafir Soru-Cevap
5 Ocak 2015 / underto Taslak Konular