Arama

Milli Bayramlar - 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

Güncelleme: 23 Nisan 2019 Gösterim: 129.991 Cevap: 5
sanar - avatarı
sanar
Kayıtlı Üye
22 Nisan 2008       Mesaj #1
sanar - avatarı
Kayıtlı Üye
23 Nisan 1920, Türk Milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk Halkının Egemenliğini ilân ettiği tarihtir.
Ad:  23nisan.jpg
Gösterim: 7697
Boyut:  36.4 KB


Sponsorlu Bağlantılar
Atatürk,
23 Nisan 1924′te ‘23 Nisan’ gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır. 1979′da, yine ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayramımıza, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır. Dünya’da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye’dir.Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yeri işgâl eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmektedir.
Büyük Önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanlar’ı çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer vesiledir. Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun.

BAKINIZ
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile ilgili Marşlar, Şiirler ve Yazılar
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mız Kutlu Olsun!
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2019 02:36
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Nisan 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Ad:  234.jpg
Gösterim: 3047
Boyut:  36.8 KB
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
, tüm Dünya çocuklarına ithaf edilmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, TBMM'nin 23 Nisan 1920 günü kurulmasının onuruna, TBMM tarafından sadece Türk çocuklarına değil, bütün Dünya çocuklarına hediye edilen, her yıl 23 Nisan günü kutlanan, Türkiye'nin milli bayramıdır. 23 Nisan, TBMM'nin açılışı ve dolayısıyla da halkın yönetime tam anlamıyla hakim olmasının ilk günü olduğu için ulusal egemenlik açısından da önemli bir anlam taşır.
İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk 19 Mart 1920 tarihinde bildiri yayımladı. Bildiride, "olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da toplanacağı, Meclis'e katılacak üyelerin nasıl seçilecekleri, seçilenlerin en geç onbeş gün içinde yapılması gereği, kesin ve kararlı ifadelerle yer alıyordu. Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e katılabileceklerdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri Ankara'daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis Binası, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın yönetim yeri olarak pek çok tartışma ve millî kararlara sahne oldu: Bu yapı bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak, ilk yılların anılarını sergiliyor. İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri Ankara'ya geldiler.
Ankara'nın o günkü şartlarında Meclis'in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı. Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan'da yayınladığı ikinci bir bildir ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.
23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı. Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Câmii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.
Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı.
Ad:  Tbmm.jpg
Gösterim: 3496
Boyut:  12.4 KB
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi binası açılış töreni çıkışında Mustafa Kemal ve Kurmayları
"Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar, İstanbul'un geçici kaydiyle yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlıyarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir. Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum."
Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsendi. Daha sonra Atatürk'ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) adı kalıcılık kazandı.
TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü. TBMM, açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı.
Ad:  Kemal_Ataturk.png
Gösterim: 3181
Boyut:  59.0 KB
İlk meclis başkanı Mustafa Kemal Atatürk
Bu düzenlemeler, TBMM'nin tam bir "güçler birliği" ilkesini benimsediğini göstermişti.
2 Mayıs 1920'de Bakanlar Kurulu'nun seçilmesi hakkındaki yasa çıkarıldı. 11 Bakandan oluşan "Meclis Hükümeti", 5 Mayıs'da TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında ilk toplantısını yaptı. TBMM'nin açılışı ile birlikte, millî egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti doğmuş oluyordu. Birinci TBMM'nin iki temel hedefi, kesin zaferi kazanmak ve yeni devletin otoritesini güçlendirmek, kalıcılığını gerçekleştirmekti. Öncelikle, ülke topraklarının yabancı işgalinden kurtarılması gerekiyordu.
3 Aralık 1920'de Ermenistan Cumhuriyeti ile imzalanan Gümrü Barış Antlaşması, TBMM'nin yaptığı ilk uluslararası andlaşmaydı. Böylece Doğu Cephesi kapandı. 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Antlaşması ile Rusya, yeni Türk Devletini ve Misak-ı Millî ilkelerini tanıdı. 6-11 Ocak 1921'de Birinci İnönü, 23-31 Mart 1921'de İkinci İnönü ve 13 Eylül 1921'de Sakarya Muharebesi sonucunda, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile Fransızlar savaştan çekildi. Aynı yılın sonunda İtalyanlar da TBMM hükümetiyle işbirliğine giriştiler. 1922 yılında, Yunanistan ve İngiltere dışında, TBMM, tüm ülkelerle iyi ilişkiler içindeydi. TBMM Orduları, 26 Ağustos 1922'de Büyük Zaferi kazandılar. 9 Eylül'de İzmir kurtarıldı.
18 Eylül'de ise Anadolu'da hiçbir yabancı askerî güç kalmamıştı. Yeni Türk Devleti'nin bu başarıları karşısında İngiltere de dahil olmak üzere İtilaf Devletleri ile 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi imzalandı. Doğu Trakya kurtuldu. İtilaf Devletleri, 27 Ekim'de Lozan'da barış görüşmelerinin yapılmasını kararlaştırdılar. Uzun süren görüşmeler sonunda 24 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan Barış Antlaşması 24 Ağustos 1923'de TBMM'de onaylandı. Yeni Türk Devleti, böylelikle askerî, siyasî ve ekonomik özgürlüğüne kavuştu.
23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi'nin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bütün Dünya çocukları birlikte kutlarlar.
Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde egemenlik padişaha aitti.Bu sırada Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş dört yıl sürdü. Osmanlı İmparatorluğu'nun de saflarına katılmış olduğu İttifak Devletleri savaşta yenildi. Savaş kurallarına göre Osmanlı İmparatorluğu da yenil­miş sayıldı. Bütün ülke İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun'a 19 Mayıs 1919 günü geldi. Samsun'dan Amasya'ya, oradan Erzurum'a ve Sivas'a gitti. Sivas ve Erzurum'da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla "Ulusu yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir." ilkesini öne sürdü. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler - günümüzün milletvekilleri - Ankara'da 23 Nisan 1920 günü toplandılar.
İlk Büyük Millet Meclisi'nin toplandığı yapı Ankara'da Ulus Meydanı'ndan istasyona giden caddenin başındadır. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O yıllarda Türkiye yokluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısınıyordu. Top seslerinin Ankara'da duyul­duğu zamanlarda bile meclis düzenli toplandı. Ulusal Kurtuluş Savaşıyla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Nisan 2016 21:59
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Nisan 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği
Ad:  233.jpg
Gösterim: 2943
Boyut:  41.3 KB
TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal bayramlarından olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasında, 1979 yılından beri her yıl Türkiye Radyo Televizyon Kurumu tarafından düzenlenen uluslararası çocuk şenliği. Dünyadaki pek çok ülkeden Türkiye'ye gelen 8-14 yaşları arasındaki çocuklar, çocuklu gönüllü Türk aileler tarafından evlerinde ağırlanır.
Şenlik her yıl ortalama 40 ülkenin katılımıyla gerçekleşir. 1979'dan bu yana, 90 farklı ülkeden 20 bin kadar çocuk ve yaklaşık 5 bin grup lideri katılmıştır. Şenliğe katılan temsilciler, ülkelerinin halk oyunlarından, şarkılarından vb. örneklerle ulusal kültürlerini sunarlar.
1979'dan 2000'e kadar başkent Ankara’da düzenlenmiştir. Daha sonraki yıllarda ise İstanbul, Kuşadası, Selçuk, Antalya gibi Türkiye'nin çeşitli yerlerinde kutlanmaya devam etmiştir. Son yıllarda kutlama için Antalya tercih edilmektedir.

Ad:  23_Nisan_logosu.png
Gösterim: 2728
Boyut:  14.4 KB
TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği logosu
23 Nisan Çocuk Şenliği; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün; Meclisin açılması üzerine Türk çocuklarına armağan ettiği, 1979’dan bu yana ülkeler arası düzeyde kutlanan bir çocuk bayramıdır. Türkiye’deki ilk kutlanışı ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920 tarihine kadar uzanır. Çocuklar arasındaki kardeşlik, sevgi, dostluk bağlarını geliştirerek barış içinde yaşayacakları bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunmak amacıyla düzenlenmektedir.
Ülkesini kurtarıp, hemen her alanda devrimler gerçekleştiren, halkının bakış açısını değiştiren Atatürk’ün en büyük hayali çağdaşlaşma; yani sanayisini kurmuş, orta sınıfı sağlam ve şehirlilerin egemen olduğu bir ülkeydi. Ekonomik durumu iyi olan bütün çağdaş ülkelerde, demokrasi de iyi işlediği için buna önem vermiştir. Kurduğu Cumhuriyette, sanayinin zayıf olduğunu gören Atatürk, çağdaşlığı eğitim devrimi ile yakalamaya çalışmış, bu yüzden Türkiye’yi çocuklara ve gençlere emanet etmiştir. Ancak çağdaşlaşmanın hemen elde edilemeyeceğini bildiği için, bu ülküsünü; pozitif bilimlere dayalı okullarda okuyan Türk çocuklarının başaracağını öngörmüştür. İnsanına inanmaktadır ve inandığını yaşayan biridir. 23 Nisan’ın temel felsefesi budur. İşte okuyup kendini yetiştiren çocuklar ve gençler, modern Türkiye’nin oluşumuna önemli katkılarda bulunmuştur. Bugünkü Türkiye, yıllar içinde gelişerek çağdaş ülkeler sınıfına katılmıştır.
1979 yılının Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak ilân edilmesi üzerine, TRT Ankara Televizyonu Çocuk Programları Müdürü Tekin Özertem ve Yardımcısı Canan Arısoy tarafından bütün dünya çocuklarını kucaklamayı amaçlayan bir proje hazırlanmıştır. Bu proje, TRT Kurumunun üst yönetimi tarafından benimsenince organizasyon çalışmalarına başlanmış, böylece TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği’nin birincisi 23 Nisan 1979’da, Türkiye’de 5 ülkenin katılımıyla kutlanmıştır. Bunlar; SSCB, Irak, İtalya, Romanya ve Bulgaristan idi. TRT Uluslararası 23 Nisan Şenliği, artık her yıl yaklaşık 50 ülkenin katılımıyla kutlanmaktadır. 1979’dan 2000’e kadar başkent Ankara’da düzenlenmiştir. Daha sonraki yıllarda ise İzmir, İstanbul, Ankara ve Antalya gibi Türkiye’nin çeşitli büyük şehirlerinde kutlanmaya devam etmiştir.
23 Nisan 2000 Şenliği’ne onur konuğu olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın eşi Nane Annan katılmıştır. Gala günü mikrofona davet edilen Bayan Annan, Türkiye’de bulunmaktan ve kutlamalara katılmaktan mutluluk duyduğunu belirtmiş, eşi Kofi Annan’ın selâmlarını iletmiştir. Bayan Annan ayrıca çocukların isteklerine, bütün dünyayı “Evet” demeye davet etmiştir. Bu konuşmadan sonra 18 Nisan’da düzenlenen Uluslararası Çocuk Kongresinde çocuklar tarafından onaylanan “40 Ülke Çocuklarının Ortak Deklârasyonu” İngilizce ve Türkçe okunmuş, bu deklârasyon BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a iletilmek üzere Nane Annan’a sunulmuştur.
Uluslararası şenliğe 8-14 yaşları arasındaki çocuklar katılmaktadır. Program yaklaşık 16 Nisan’dan 26 Nisan’a kadar olan süreci kapsamakta, çağrılan gruplar ortalama 20 çocuk ve 6 yönetici liderden oluşmaktadır. Konuk çocuklar, şenliğin yapılacağı kente 15 Nisana kadar gelmiş olur. Grupların başlarına, TRT tarafından bir rehber görevlendirilir, rehberler grubun liderleriyle koordinasyonu sağlar. Her grup, Şenliğin gerçekleştirileceği şehirdeki ilköğretim okulları aracılığı ile kendi yaşlarındaki bir Türk çocuğu ve ailesinin sıcak, sevgi dolu ortamında ağırlanır. Dünya çocukları böylece; Türk insanının güzel özelliklerini, ülkelerine döndüklerinde kendi ailelerine, çevrelerine ve toplumlarına yansıtmaktadırlar. Bu da şüphesiz Türk insanını mutlu etmektedir. Şenlik Haftası, Şenlik Yürüyüşü ile açılır. Yürüyüşte konuk gruplar, giydikleri millî kıyafetleriyle şehrin en büyük caddesinde, kendi müziklerini çalıp dans eder. Daha sonraki günlerde, konuk ülkeler büyük parklarda açık hava gösterileri sunarak, Türk halkıyla kaynaşır. Şenlik haftası; bu bayramı Türk çocuklarına armağan eden Ulu Önder Atatürk’ün, başkent Ankara’daki Anıtkabrini bütün dünya çocuklarının ziyareti ile devam eder. Bu ziyaretler; Türkiye Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan ve TRT Genel Müdürü’nün kabulü ile son bulur.
Ad:  tarihce_resim.jpg
Gösterim: 3485
Boyut:  11.9 KB
22 Nisan günü, galanın provaları için şenliğe katılan bütün çocuklar bir araya gelir. Büyük gün 23 Nisan’da ise TRT 23 Nisan Çocuk Şenliği Galası gerçekleştirilir. Yaklaşık 4 saat süren ve canlı olarak yayınlanan galada, bütün ülkeler, millî kıyafetleriyle hazırladıkları, ortalama 3 dakikalık millî gösterilerini, kendi müzikleri eşliğinde Türk izleyicisine sunar.
Her bir çocuğun kendi ülkesinden getirdiği selâmlarla devam eden gala; dostluk ve barış duygularıyla bütünleşen tüm dünya çiçeklerinin hep birlikte evrensel müzik eşliğinde el ele dans ederek eğlenmeleri ile son bulur. 24 ve 25 Nisan’da gerçekleştirilen piknik ve gezilerde, Türk ve diğer dünya çocuklarının kaynaşması, kardeşliği zirveye ulaşır. Bu etkinlikler, Türkiye ve konuksever Türklerin tanıtımına katkıda bulunur. Tarih 26 Nisanı gösterdiğinde artık hüzünlü saatler gelmiştir. Konuk gruplar gözyaşları içinde, burada kaynaştıkları Türk kardeşlerinden, ailelerinden ayrılarak, ancak barış ve dostluğu yanlarına alarak kendi ülkelerine geri dönmeye başlar. Bir duygu seli içinde yaşanan şenlik haftası, böylece sona erer.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Nisan 2016 22:00
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
22 Nisan 2008       Mesaj #4
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
23 NİSAN NEDİR?

SADECE ÇOCUK BAYRAMI DEĞİL ULUSUMUZUN EGEMENLİK BAYRAMI
Ad:  232.jpg
Gösterim: 3537
Boyut:  38.8 KB
Bugün 23 Nisan, yani Türk milli devriminin yıldönümü. İşbirlikçi İstanbul hükümetine karşı Ankara'da Millet Meclisi'mizin kuruluşunun yıldönümü. 23 Nisan'ın sloganı ise "Egemenlik Kayıtsız Şartsız milletindir."

Bugün milletimizin dört milli bayramından birini kutluyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Ankara'da 23 Nisan 1920'de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi 86 yıl önce bugün okul sıralarından sandalyeler ve Ankaralı marangozların imal ettiği bir kürsüyle çalışmalarına başladı. İlk meclisimiz Kurtuluş Savaşı'na, Büyük Taarruz'a, yeni alfabeye, saltanat ve hilafetin kaldırılmasına ve daha pek çok devrime karar verdi. İlk meclisimiz medeniyetin merkezinde bir ülke olduğumuzu da gösterdi ve kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren ilk ülke olma özelliğini milletimize verdi.

Ve elbette "egemenlik." İstanbul'da işgalcilerle işbirliği yapan Vahdettin, Damat Ferit ve yandaşlarının saltanatına karşı Millet Meclisimiz "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" dedi. İşte 23 Nisan, işte ulusumuzun egemenlik bayramının anlamı bu. Bayram daha sonra Atatürk tarafından çocuklara armağan edildi. Elbette 23 Nisan çocuk bayramı olarak da kutlanacak, sonuçta Ata'mız öyle emretti ama aslını unutmadan Ulusal Egemenlik Bayramı olduğunu unutmadan.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Nisan 2016 22:00 Sebep: Düzenlendi.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
23 Nisan 2010       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ulusal Egemenlik ve 23 Nisan Msn Star

Ulusal kelimesi ulustan türemiştir. Ulus, aynı zamanda Millet kelimesinin de karşılığıdır. Aralarında dil, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanlar topluluğuna ulus ya da millet diyoruz. Egemenlik ise, hakim olma, yönetme gücünü bulundurma anlamına gelir.
Ad:  235.jpg
Gösterim: 2655
Boyut:  49.0 KB

Öyleyse, “Ulusal Egemenlik” sözlerinden şunları anlayabiliriz; “Ulusu meydana getiren insanlar yönetme yetkisin bütünüyle elinde bulundurması”.

Egemenliğin Tanımı

Devletin sahip olduğu kuvvet ifade ederken, bu kuvveti kendine özgü diye niteliyoruz. Gerçekten de, devleti oluşturan milletin üzerinde etkisini sürdüren kuvvet, kişi olarak hiç kimse tarafından verilmiş değildir. O, bir siyasi nüfuzdur ki devlet kavramının özünde vardır ve devlet onu halk üzerinde uygulamak ve milleti dışa ve diğer milletlere karşı savunmak yetkisine sahiptir. Bu siyasi nüfuz ve kudrete “İrade veya Egemenlik” denir.
Egemenlik hiçbir anlam, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve yönde ortaklık kabul etmez.
Anayasa’nın özellikle bazı maddelerinin bilinmesi gerekmektedir. Örneğin birinci madde incelendiğinde; madde, iki hususu kapsamaktadır:
  • “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
  • “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve milletin kalacaktır.”
Egemenliğin Özellikleri
Devlette egemenliğin varoluşu iki temel mesele doğurur:
1. Egemenlik neden ibarettir? Egemenlikte ne vardır? Hudutları nedir? Egemenliğe dayanılarak hangi fiiller hukuken yapılabilir?
Bu, devletin egemenliği meselesidir. Bu meselede, devlet, dahili dayanağından, milletten, ayrı olarak, yalın olarak düşünülmekte ve bu suretle siyasi kuvvetin niteliği ve sınırları tayin ve tespit edilmek istenmektedir. Devletin siyasi kuvveti, sinesinde mevcut fertlerin ve cemiyetlerin varlığı dolayısıyla sınırlandırılmıştır. Ne derecede sınırlandırılmıştır? Bunu kamu hukuku tayin eder.
Devletin, diğer devletlerin ve kendi teşkilatından olmayan diğer kişilerin varlığı dolayısıyla, egemenliğinin derecesini de devletler hukuku gösterir. Bundan dolayı, devletin egemenliği meselesi, tam anlamıyla bir Anayasa hukuku meselesi değildir.
2. Egemenlik meselesinin meydana koyduğu ikinci esas mesele, devlete, devlet içinde egemenlik meselesidir. Bu, doğrudan doğruya Anayasa hukukunu ilgilendirir.
Kamu hukukunun ve devletler hukukunun sınırlarını belirlediği egemenlik kime aittir?
Şunu söylemek gerekir ki, devlet bir hukuki kavramdır. Gerçekte, idare edenler egemenlik kullanırlar. O halde, devlette idare edenler kimler olmalıdır? Siyasi kuvvetin yasal olabilmesi için, devletin soyut egemenliği, fiilen kime verilmelidir? İşte bu sorulara cevap veren, demokrasi yönetimidir.

Egemenliğin Kullanılması
Devlet bir iradeye, bir egemenliğe sahiptir. O’nu ifade etmek ve yerine getirmek için bir takım vasıtalara muhtaçtır. Bu vasıtaları kapsayan teşkilatında Millet Meclisi ve hükümet teşkilatı esastır.

Çağımızda esas olan yönetim biçiminin dayandığı gelenek haline gelmiş bir takım ilkeleri vardır.

Demokrasi İlkesi (Halkçılık)
Bu prensibe göre, irade ve egemenlik milletin tümüne aittir ve ait olmalıdır. Demokrasi prensibi milli egemenlik prensibi şekline dönüşmüştür.


Milli Egemenliğin Anlamı

Milli egemenlik veya milli hakimiyet iç görünüşü itibariyle milletin kendi kendini idare etmesi, kendine hükümet edecek heyeti seçmesi anlamına gelir. İç görünüşü itibariyle milli egemenlik demokratik rejimi yanı egemenliğin kayıtsız şartsız milletin özgür ve bağımsız yaşamasını, dışa karşı millet birliğini ve bütünlüğünü belirtir.
Daha önce de belirtildiği üzere Millet, kendisini oluşturan kişilerin toplamından farklı ve ayrı olarak onların bir sentezinden oluşmuş, ortaya çıkmış, bağımsız bir kişiliği olan en gelişmiş toplum düzenidir. Egemenlik millet denilen varlığın, toplumun genel iradesidir. Bu irade, üstün güç ve iktidar olarak millete aittir. Egemenliğin menşei ilahi iradeye değil, milli iradeye dayanmaktadır. Millet iradesi, fertlerin iradelerinin basit bir toplamı değildir. Millet iradesi, fertlerin diğer deyimle bireylerin iradelerinin bir araya gelmesinden, kaynaşmasından, sentezinden oluşmaktadır. Milli egemenlik milletleşme olayına bağlı olarak, milletin bölünmez iradesidir.
Milli egemenlik, millet denilen topluluğun bağımsız bir sosyal ve tarihi gerçek olduğu kadar bağımsız hukuki ve siyasi gerçek olduğu fikrine dayanır. Milli egemenlik teorisinde millet, kendisini oluşturan fertlerden ayrı ve onların üstünde bir kişiliğe, bir iradeye sahiptir. Bunun sonucu olarak da kolektif bir kişiye millet iradesine ait haktır. Milli egemenlik teorisinde, millet iradesinin ferdi iradelerden ayrı, farklı, bağımsız bir niteliği, anlamı ve değeri vardır.
Milli Egemenlik dış görünüşü itibariyle hür ve müstakil yaşamayı yani bağımsızlığı dışa karşı millet bütünlüğünü ve birliğini anlatır.
Devletler hukukuna göre, bağımsızlık veya teknik deyimle siyasi bağımsızlık diğer bir devlete veya milletlerarası bir müesseseye tabi olmamak veya bağlı bulunmamak demektir. Bir devletin siyasi istiklali şayet tedbirleri kuvvet tehdidi veya zor kullanması karşısında almaya kalkarlarsa ihlal edilmiş olur.
Siyasi bağımsızlık, Devletin, Devletler Hukuku tarafından kendisine tanıdığı bir milletlerarası yetkidir. Bağımsız devlet diğer devletlerle olan münasebetlerinde, devletler hukukunun tanıdığı bu yetkileri serbestçe kullanır ve milletlerarası yükümlülüklerini de serbestçe yerine getirir.
Milli bağımsızlık, bağımsızlığın milletçe benimsenmesi, amaç edinilmesidir. Bağımsızlık, Türk Milleti açısından bir karakter, bir var oluş sorunudur.
“Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasından, Atatürk’ün anladığı şey “egemenlik” denilen kuvvetin hiçbir takyit (sınırlama), hiçbir taksim (bölünme), hiçbir tenkid ve hiçbir sınır kabul etmeyecek şekilde millete aidiyeti idi”.
Milli irade, bir efsane değildir. Bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin birleşmesinden oluşur. Milli iradeyi efsane sayanlar, millet iradesini hiçe sayarak diktatorya hevesine kapılanlardır.
Fazilet rejimi olan demokrasiden uzaklaşmak için, milli iradeyi, milli egemenliği efsane sayanlar, kınayanlar,küçük görünler milleti inkar edip, milletin karşısında olanlardır. Büyük Atatürk’ün ifadesi ile, “… milli egemenlik düşmanlığı, müstesna bir saygı ve şeref mevkiine sahip bulunan bir milletin her şeyine bir anda kastetmek cürümünden başka bir şey değildir”.

Milli Egemenliği Zorunlu Kılan Nedenler

Atatürk; milli bağımsızlık mücadelesinin başarıya ulaşmasını sağlamak için, tek çözüm yolu milletin azim ve kararını, milletin egemenliğini, milletin iradesini dikkate alarak, yeni kurulan Devletin milli egemenlik, milli irade gibi esaslara dayanmasını gerekli görmüştür.
1919 Amasya Bildirisi ile ilan olunan, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” parolası Erzurum ve Sivas Kongrelerinden geçerek, 23 Nisan 1920’de kurulan T.B.M.M.’nin ve yeni kurulan Devletin temel dayanağı olmuştur.
Türkiye’de milli egemenlik, menşeini ilahi iradede bulan ve millet haklarını gasbeden Osmanlı Devleti’nin Sultan-Halifesine karşı bir tepki olarak doğmuştur. İstibdadı, zor ve baskı idaresini yıkıp millet iradesine dayanan demokratik rejimi yerleştirmek, Türk İnkılabı’nın ülküsü olmuştur.
Milli irade, milli egemenlik gibi kavramları siyasi hayatımıza Milli Mücadele ile birlikte girmiştir. Egemenliğin padişaha değil, bir sınıf veya bir zümreye değil, Türk Milleti’ne ait olduğu zihniyetini devlet hayatımıza kazandıran Atatürk olmuştur.

Yeni Türk Devleti'nin Kuruluşunda Milli Egemenlik İlkesinin Yeri ve Tarihi Gelişimi

Türk Anayasa Hukukunda egemenliğin topluluğa aidiyetini gösteren bir pozitif metnin mevcudiyetine ne Tanzimat, ne Birinci ve ne de İkinci Meşrutiyet devirlerinde rastlamak mümkün değildir. Milli egemenlik ve bunun tabii sonucu ve devamı olarak irade mefhumları, siyasi hayatımıza Milli Mücadele ile birlikte girmiştir.
Milli egemenlik prensibi, 23 Nisan 1920’de toplanan T.B.M.M.’nin temelini oluşturmuş kararlarının esasını teşkil etmiştir.
T.B.M.M. alelade ve sorumsuz bir kanun koyucu durumunda değildi. Memleketi saran tehlikeler karşısında, bu Meclisten beklenen iş memleketi kurtarmak, millete istiklalini temin etmekti. T.B.M.M., daha ilk anlarda hilafet ve saltanat makamına hükümranlık hakkını tanımış olan Kanunu Esasiyi (1876 Anayasası) reddetmiş ve milli egemenlik prensibini kabul etmişti. Egemenliğin millete ait olduğunu kabul etmek demek, saltanatın artık kalmamış olduğunu kabul etmek demekti. Hilafet de saltanat demek olduğundan ve bu iki kuvvet bir arada bulunduğundan, saltanatın reddiyle hilafetin de mevcudiyetinin anlamı kalmamış oluyordu.
20 Ocak 1921 tarihinde hazırlanan ilk Anayasa’ya göre, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Halkın kendi kaderini kendisinin tayin etmek hakkıdır. Kanun yapmak ve yürütmek yetkileri, milli camiayı temsil eden T.B.M.M.’de toplanıp tecelli etmiştir. 1921 Anayasası ile Amasya genelgesinden itibaren gelen ve yerleşen bir ruh ve kanaat resmi bir nitelik kazanmış ve bu Anayasa metni ile hukuki hüviyete bürünmüştür.
Atatürk, hakimiyet (egemenlik) tabirini kullanırken onu hudutsuz ve en üstün bir kuvvet ve kudret kabul etmiş ve T.B.M.M.’ni, milletin yegane temsilcisi olarak bu üstün kuvvet ve kudretle mücehhez kılmayı da saltanat ve hilafeti yok etmek ve yerine cumhuriyet rejimini ikame edebilmek maksadıyla tek çare olarak görmüştür.
Padişahlığın resmen kaldırılmasından hemen hemen iki yıl önce ve Büyük Millet Meclisi’nde padişahlık kurumuna ilke olarak taraflar çok sayıda milletvekilinin bulunduğu bir dönemde çıkarılan 20 Ocak 1921 tarihli Anayasa (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) milli egemenlik ilkesini en açık biçimde ifade etmiştir. “Hakimiyet bila kaydü şart (kayıtsız şartsız) milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. İcra (yürütme) kudreti ve teşri (yasama) salahiyeti milletin yegane ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder (belirir ve toplanır).”
Bu ifadelerin monarşik meşrulukla bağdaşmasının mümkün olmadığı, on an için adının konulması sakıncalı görülmüş bile olsa, Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin gerçekte milli egemenliğe dayanan bir cumhuriyet olduğu açıktır. Milli egemenlik ilkesi, 1924, 1961, 1982 tarihli anayasalarımızda da temelini oluşturmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Tarihçesi

Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun’a 19 Mayıs 1919 günü geldi. Samsun’dan Amasya’ya, oradan Erzurum’a ve Sivas’a gitti. Sivas ve Erzurum’da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla “Ulusu yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir” diyordu.
İstanbul’un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı. Bildiride, “olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclis’in Ankara’da toplanacağı, Meclis’e katılacak üyelerin nasıl seçilecekleri, seçimlerin en geç on beş gün içinde yapılması gereği, kesin ve kararlı ifadelerle yer alıyordu. Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan’ın üyeleri Ankara’daki Meclis’e katılabileceklerdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temelleri Ankara’daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis Binası, Kurtuluş Savaşı’nın yönetim yeri olarak pek çok tartışma ve milli kararlara sahne oldu.
Atatürk 21 Nisan’da yayınladığı ikinci bir bildiri ile Meclis’in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.
Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler-milletvekilleri- Ankara’da 23 Nisan 1920 günü toplandılar.
Meclis bina girişinde gözleri yaşartan bir tören yapıldı. Saat 13.45’de, Ankara’ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.
Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis’in ilk toplantısını açtı.
Açış konuşmasında, milli egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da “Büyük Millet Meclisi” konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsendi. Daha sonra Atatürk’ün konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve 8 Şubat 1921 tarihli Bakanla Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak “Türkiye Büyük Millet Meclisi” adı kalıcılık kazandı.
T.B.M.M., 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa’yı (Atatürk), başkan seçtiler. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan T.B.M.M.’nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği 1923 tarihine kadar sürdürdü. T.B.M.M., açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de olacak hukuki ve siyasi yapısını düzenleme çalışmalarına başladı. Bu düzenlemeler, T.B.M.M.’nin tam bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermişti.
2 Mayıs 1920’de Bakanlar Kurulunun seçilmesi hakkındaki yasa çıkarıldı. 11 Bakandan oluşan “Meclis Hükümeti”, 5 Mayıs’ta T.B.M.M. Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında toplantısını yaptı. T.B.M.M.’nin açılışı ile birlikte, milli egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti doğmuş oluyordu. Birinci T.B.M.M.’nin iki temel hedefi, kesin zaferi kazanmak ve yeni devletin otoritesini güçlendirmek, kalıcı gerçekleştirmekti. Öncelikle, ülke topraklarının yabancı işgalinden kurtarılması gerekiyordu.
3 Aralık 1920’de Ermenistan Cumhuriyeti ile imzalanan Gümrü Barış Antlaşması, T.B.M.M.’nin yaptığı ilk uluslar arası antlaşmaydı. Böylece Doğu cephesi kapandı.
16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması ile Rusya, yeni Türk Devleti’ni ve Misak-ı Milli ilkelerini 6-11 Ocak 1921’de Birinci İnönü, 23-31 Mart İkinci İnönü ve 13 Eylül 1921’de Sakarya Zaferinin sonucunda, 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması ile Fransızlar savaştan çekildi. Aynı yılın sonunda İtalyanlar da T.B.M.M. hükümetiyle işbirliğine giriştiler.
1922 yılında, Yunanistan ve İngiltere dışında, T.B.M.M., tüm ülkelerle iyi ilişkiler içindeydi, T.B.M.M. Orduları, Ağustos 1922’de Büyük Zaferi kazandılar. 9 Eylül’de İzmir kurtarıldı. 18 Eylül’de ise Anadolu’da hiçbir yabancı askeri güç kalmamıştı. Yeni Türk Devleti’nin bu başarıları karşısında İngiltere de dahil olmak üzere İtilaf devletleri ile 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi imzalanmasıyla Doğu Trakya kurtuldu. İtilaf Devletleri, 27 Ekim’de Lozan’da barış görüşmelerinin yapılmasını kararlaştırdı. Uzun süren görüşmeler sonunda 24 Temmuz 1923’te imzalanın Lozan Barış Antlaşması 24 Ağustos 1923’te T.B.M.M.’te onaylandı. Yeni Türk Devleti, askeri siyasi ve ekonomik özgürlüğüne kavuştu.

Cumhuriyet Döneminde Egemenlik, T.B.M.M. ve 23 NİSAN

Türk Ulusu, yüzlerce yıl “irade-i Seniye’ye” (Sultan İradesine) bağımlı olarak sürdürdüğü siyasal yaşamına 23 Nisan 1920 günü, bundan 85 yıl önce, son vererek “İrade-i Milliye” (Ulusal İrade) dönemini başlatmış, Türk Ulusu bu atılımıyla halkın egemenliğine dayanan bir siyasal rejim sistemini kabul etmiştir.
Ulusal yazgımıza Atatürk’ün el koyduğu güne kadar devam eden Osmanlı Devleti, son yüzyıllar içerisinde içine itildiği azınlık sorunları ve tek yanlı işletilen hukuki ve ekonomik alanlardaki kapitülasyonlar nedeniyle egemenliğini hem içerde hem de dışarıda geniş ölçüde kaybetmiş, bu yüzden de yarı sömürge durumuna düşürülmüştü.
Bugün parlamentomuzun duvarında bütün haşmetiyle duran “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.” İlkesi ulusal-demokratik-laik-çoğulcu bir sosyal hukuk devleti oluşumumuzun ön koşulunun ifadesidir.
Ulusal birliğimizin sağlanmasında,demokrasimizin sürekliliğinde, kişilerin siyasal hak ve özgürlüklerinin korunmasında ve insan haklarının yüceltilmesinde, “egemenlik ilkesi” vazgeçilmez (olmazsa olmaz) bir anlayışın kabulünü ortaya koymaktadır.
Osmanlının teokratik (dinsel) devlet anlayışındaki “ilahi iradenin” yerine “ulusal egemenlik” ve ona can ve kan veren “ulusal iradenin” konmasıyla laikliğin ön koşulu oluşturulmuştur.
Türk Ulusu bu anlayış içerisinde hep birlikte ve Atatürk’ün önderliğinde ayağa kalkmış, önce saltanatı ve sonra hilafeti yıkmış, tarihte ilk kez veliaht olmayan bir evladını (Mustafa Kemal Paşa’yı) kendi özgür iradesiyle T.B.M.M. Başkanlığı makamına seçmiş ve bundan sonra Padişah fermanları ve Şeyhülislam fetvaları yerine kendi parlamentosunun kabul ettiği yasalarla yönetilmeye başlanmıştır. Bu görüş ve düşüncelerle “ 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü olan bu önemli siyasal olayın Türklük dünyasındaki tarihsel yerini şöylece tespit etmek mümkündür;
Bu meclis, ilk kez bir padişah onayı ve iradesi dışında açılan ve o iradenin onayına gerek duymadan kendi Başkanını ve Hükümetini seçerek çalışmaya başlayan; ulusal çıkarlardan başka hiçbir iç ve dış etkinin altında kalmadan faaliyet gösteren bir meclistir.
Demokrasi deneyimi fazla olmayan bir ulusun kendi içinden çıkardığı ve gerçek anlamıyla da demokrasinin altyapısını oluşturan ulusun iradesini ve ulusal egemenliği temsil eden bu meclis. Tarih süreci içerisindeki ulusal yaşantımızda parlamenter demokratik rejimin güzel bir örneğini vermiştir.
Bu meclis, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra ve Yunanlılar’ ın İzmir’i işgalini izleyen dönemde, bir merkeze bağlı olmaksızın meydana çıkan Kuvva-i Milliye (Ulusal Güçler) harekatını meclis emrine alarak tek elde toplamış, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde düzenli bir ordu kurmayı, padişah ve İstanbul Hükümeti’nin kışkırttığı iç isyanları bastırmayı ve Ulusal Birliğimizi sağlamayı başarmıştır.
Atatürk’ün eşsiz dehası, güçlü kişiliği, seçkin devlet adamlığı ve erişilmez askeri yetenek ve komutanlık nitelikleriyle kaynaşıp özdeşleşen bu meclis, Bağımsızlık Savaşımızın yönetiminde, zaferin kazanılmasında Türk Ulusunun dayandığı başlıca güç olmuştur.
Bu meclis, Osmanlı Devleti’nin yıkılışını belgeleyen Mondros Ateşkes Antlaşması’nı ve Sevr’i yırtarak onun yerine ulusal bağımsızlığımızı ve Türklüğün şerefini kurtaran Lozan Antlaşması’nı koyan çok onurlu bir görev ifa etmiştir.
23 Nisan, yıkılarak tarih sayfasından silinen Osmanlı Devleti’nin yerine yeni bağımsız bir Türk Devleti’nin kuruluş günüdür. Bugün, aynı zamanda mazlum ulusların yaşamında ve kurtuluşunda da bir dönüm noktası olmuştur.
23 Nisan, evrensel boyutta etkiler göstererek uluslar arası önemli bir sürecin başlatılmasında, sömürgeci emperyalist devletlerin mazlum uluslar üzerindeki kıskancının parçalanmasında tarihi bir başlangıç olmuş, günümüzdeki siyasal dünya coğrafyasının oluşumunda da örnek ve yol gösterici bir rol oynamıştır.
23 Nisan; padişahın mülkü olarak kabul edilen “Memalik-i Osmaniye’yi” vatan düzeyine çıkaran ve padişahın kişisel iradesine “İrade-i Seniye’yi” bağlı bir devlet anlayışı yerine laik, demokratik bir Cumhuriyet rejimini getiren bir günün tarihidir.
23 Nisan, ırk, dil, din, cinsiyet ve mezhep ayrımına yer vermeyen ve “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” anlayışını kazandıran bir dönemin başlangıcıdır. Şunu hemen belirtmeliyim ki, Kurtuluş Savaşımıza fiilen katılan Bağımsızlık savaşı dönemimizdeki Türkiye halkı, bugünkü Cumhuriyetimizi kuran, bizlere kazandıran ve emanet eden halktır.
Atatürk’ün gözündeki Türk Ulusu işte bu özlü sözün içinde yatmaktadır. Bugün Türk Ulusunu ırk, dil, din, cinsiyet açısından bölmeye çalışanlar ya da bu görüşü benimseyenler bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımıza katılmış bulunan, Cumhuriyetimizi kuran bugünkü Türkiye halkına hakaret ve hatta ihanet ettiklerini bilmelidirler. Cumhuriyetimizi onlar kurdu. Biz yüceltip sonsuza dek yaşatmaya Ulusça kararlı ve azimliyiz.
23 Nisan’ın bu temel felsefesine ve anlayışına sahip çıkmalıyız. Çünkü 1920’lerin Türkiye halkı ya da onun çocukları günümüzde de yaşamaktadır ve bu halkın tümü hiç kuşkusuz Türk Ulusunun eşit haklara sahip şerefli bireyleridir. Bu vatan hepimizin vatanıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin devletidir. Ülkemizin ormanları, dağları, nehirleri, yer altı ve yerüstü zenginlikleri hepimizin ve bu vatanda yaşayan herkesin ortak malıdır. Bu mal, hiçbir ayrılıkçı düşünceyle parçalanamaz, bölünemez ve bölüşülemez. Buna Türk halkı ve Türk Ulusu asla izin veremez ve bunu hoşgörüyle karşılayamaz. Bu böyle bilinmelidir…
23 Nisan, Türk Ulusal birliğinin sağlandığı, sınırları Misak-ı Milli ile saptanan Türk Vatanının kurtarıldığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günün iki kelime ifadesidir.
23 Nisan ve Ulusal Egemenlik, Atatürk ilke ve devrimlerinin kilit taşını oluşturur. Bu nedenle ilke ve devrimlerin herhangi birinden ödün verenler, ulusal egemenlik haklarımızdan da ödün vermiş ve buna saldırmış olurlar.
23 Nisan, Türk’ün Ulusal kimlik ve benliğini, kültürünü, örfünü ve geleneklerini saklı tutarak ulusumuzu çağdaş ve evrensel değerlerle bütünleştiren, bütün uygar uluslarla eşit ve insanlık aleminin seçkin ve şerefli bir üyesi durumunda yükselten bir tarihi gösterir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dünyada hiçbir ülkede bulunmayan iki farklı unsuru bir araya getiren milli bir bayramdır. Bu bayram bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı egemenliğin ilan edildiği anlamlı gün, diğer taraftan “yarının büyükleri, geleceğin garantisi” çocuklar için bir şenliktir. Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bayram dünya çocukları arasında sevgi ve dostluk bağlarının geliştirilmesi ve tüm insanların barış içerisinde yaşayacakları bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunmak için her yıl düzenlenmektedir.
Atatürk’ün çocuk sevgisini herkes bilmektedir. Atatürk’ün manevi çocuklarıyla ilişkisi o yıllarda yaşayan kişilerin anı kitaplarında yer almaktadır.
Bütün konuşmalarında “ Bugünün küçükleri yarının büyükleri” diyerek geleceğin çocukların elinde olduğunu her fırsatta belirten Atatürk, 1924’te ilk Meclis’in açılış tarihi olan 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra ise bayramı çocuklara armağan etmiştir.
Uzun yıllar kutlanan bayram dünyada çocukların sahip olduğu tek bayramdır. 1979’un UNESCO tarafından çocuk yılı ilan edilmesiyle bayram uluslar arası bir nitelik kazanmıştır. TRT, 1979’dan bu yana geleneksel olarak 23 Nisan Çocuk Şenliği düzenlemektedir. Bir hafta süren etkinliklere tüm dünya çocukları davet edilmektedir. Farklı kıtalardan farklı ülkelerden gelen çocuklara gönüllü ailelerin misafiri olmaktadır. İşte bunun kanıtı olarak etkinliklere 8-12 yaş arası çocuklar katılabilmekte ve yalnızca barış istemektedirler.
23 Nisan Çocuk Şenliği için geçtiğimiz yıllarda Türkiye’ye gelen çocukların yaptıkları konuşmalardan alıntılara baktığımızda;
“ Barış en çok çocukların hakkıdır! Değerli büyüklerimiz lütfen biz çocuklara kulak veriniz! Dünya’nın yok edilmesine engel olmak çocukların sevgi ortamında yaşamasını sağlamak sizin görevinizdir. Sizden armağan olarak sevgi ve barış istiyoruz” demektedirler.
Tek istediğimiz ‘Barış' 23 Nisan Çocuk Şenliği'nde Türkiye'ye gelen tüm çocukların şenlik süresince tekrarladıkları bir tek şey var:
"Dünyada istediğimiz tek şey sadece sevgi, barış ve kardeşlik!"

Başka neler mi diyorlar?

  • "Barış en çok çocukların hakkıdır!"
  • "Büyüklerin kendi çıkarları için başka ülkelerdeki çocukları öldürmesini önleyin!"
  • "Sevgili büyüklerimiz, lütfen biz çocuklara kulak verin! Dünya'nın yok edilmesine engel olmak ve çocukların sevgiyle, barışla yaşamasını sağlamak sizin görevinizdir."
  • "Sizden armağan olarak yalnızca sevgi ve barış istiyoruz, başka bir şey değil."
23 Nisan için dünya çocuklarının dilekleri:
  • 23 Nisan için Kutuplar’ın en yüksek dağına tırmanıp sana neşe dolu bir kartopu atıyorum.
  • 23 Nisan için Afrika’nın en beyaz bulutunu uçurup sana özgürlük dileğimi gönderiyorum.
  • 23 Nisan için Amerika’nın en hızlı rüzgarını yakalayıp sana özgürlük uçurtmaları gönderiyorum.
  • 23 Nisan için Kızılderililer’in en kırmızı ateşini yakıp sana barış dumanlarını gönderiyorum.
  • 23 Nisan için Avrupa’nın en parlak yıldızlarını yakıp sana kardeşlik ışıklarını gönderiyorum.
  • 23 Nisan için Çin’in en yüce dağında oturup sana barış kuşlarını gönderiyorum.
  • 23 Nisan için Hindistan’ın en güzel yağmurlarını çağırıp sana sevgi damlalarını gönderiyorum.
  • 23 Nisan için Japonya’nın en mavi denizine dalıp sana dostluk dalgalarını gönderiyorum.
  • 23 Nisan için Çöller’in en büyük güneşine ulaşıp sana mutluluk dolu ışınlar gönderiyorum.
Sonuç olarak; çocuklar hepimizin en değerli varlığıdır. Bu ülke gelecekte onların ellerine teslim edilecektir.
Bu anlamda, egemenlik ile çocuk kavramlarının bir araya geldiği gün olan 23 Nisan, çocuklara yaşanabilir bir dünya bırakma konusunda düşünmek için vesile olarak değerlendirilebilinir. Bu düşünce büyük Atatürk’ün veciz sözüyle bağlanabilir;
Yüce Atatürk;
“Çocukları severiz. Çünkü çocuklar bizim devamımızdır. Her çocukta bizi ebediyete (sonsuzluğa) doğru giden iştiyakımızın (özlemimizin) tatminini (doyumunu) buluruz.”
demektedir.



Msn StarUlusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 85. yıldönümü kutlamaları kapsamında, 22 Nisan 2005 tarihinde saat 13:30’da Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi İsmail Hakkı Tonguç Yerleşkesi Dekanlık Binası Konferans Salonu’nda yapılan etkinlik, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zerrin BALKAÇ tarafından, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın Uluslararası Anlamı ve Son Yıllarda Canlılık Kazanan Kutlamaların Dünya Barışı Bakımından Önemi”konulu bir konferans olarak Prof. Dr. M.Nihat AKTAÇ, akademik kadro ve öğrencilere sunulan konuşma metnidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Nisan 2016 22:01
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Nisan 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
  • Kabulü: 23 Nisan 1921
  • Ülke:
    • Türkiye Cumhuriyeti
    • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
  • Tarih: 23 Nisan
  • Anlamı: Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen, her yıl kutlanan uluslararası Türk ulusal bayramı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmî tatil günlerinden ve ulusal bayramlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmiştir.
Bu bayram, TBMM'nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan 23 Nisan Millî Bayramı ve 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul edilen, sonra 1935'te 23 Nisan Millî Bayramı'yla birleştirilen Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin 1927'de ilan ettiği ve ilki Atatürk'ün himayesinde düzenlenen 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın kendiliğinden birleşmesiyle oluştu. 1980 darbesi döneminde Milli Güvenlik Konseyi, bu bayrama resmî olarak "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adını verdi.
Ad:  231.jpg
Gösterim: 3621
Boyut:  32.0 KB

Hakimiyet-i Milliye Bayramı (önceleri 1 Kasım, sonra 23 Nisan), saltanatın kaldırılışının ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM'nin açılışının egemenliği padişahtan alıp halka vermesini kutlamak amacını taşırken, Çocuk Bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukların bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımaktaydı. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO'nun 1979'u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği'ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır. Günümüzde bayrama bir çok ülkeden çocuklar katılmakta, çeşitli gösteriler hazırlanmakta, okullarda törenler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ayrıca 1933'te Atatürk'le başlayan çocukları makama kabul etme geleneği günümüzde çocukların kısa süreliğine devlet kurumlarının başındaki memurların yerine geçmesi şeklinde devam etmektedir.

Tarihçe

TBMM'nin açılması
23 Nisan'ın Türkiye'de ulusal bayram olarak kabul edilmesinin nedeni, 1920'de o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmış olmasıdır. Milletvekillerinin belirlenişi ve Ankara'ya gelişi çok kısa bir zamanda gerçekleşmiştir. Milletvekili seçimleri Atatürk'ün Ankara'da bir meclisin toplanacağını ve neden toplanması gerektiğini açıklayan 19 Mart 1920 tarihli bildirisiyle başlamış, yine Atatürk'ün 21 Nisan'daki genelgesiyle de meclisin açılacağı tarih duyurulmuş ve milletvekillerinin Ankara'ya gelmesi istenmiştir. 23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır. O günkü ilk toplantıya daha önce belirlenen 337 milletvekilinden sadece 115'i katılabilmiştir.

Bayram olması
TBMM'nin açılışından 2000'li yıllara kadar Türkiye Cumhuriyeti'ne ait bu ulusal bayram konusunda eksik bilgilenme ve yanlış tarihlendirmeye çokça rastlanmıştır. Hatta bazı tarihçilerce böyle bir günün tarihinin genişçe araştırılmamış olması büyük bir eksiklikti.Yrd. Doç. Dr. Veysi Akın 1997'de yayımlanan bir makalesiyle bu eksikliği gidermeye çalışmıştır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın ortaya çıkışında 3 ayrı bayramın payı vardır. Çocuk Bayramı tamamen ayrı bir kavram olarak gelişirken, Ulusal Egemenlik ve 23 Nisan Bayramları baştan ayrı bayramlarken, birleşmişler; en son da onlara Çocuk Bayramı katılmıştır.

Hâkimiyet-i Milliye
"23 Nisan", 1921'de çıkarılan 23 Nisan'ın Milli Bayram Addine Dair Kanun ile, Türkiye'nin ilk ulusal bayramı olmuştur. İlk kez ortaya çıkan bu bayramda ne ulusal egemenlikten ne de çocuklardan söz edilmekteydi. Zaten daha o yıllarda Osmanlı saltanatı hala kanunen hüküm sürmekteydi. 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla 1 Kasım, Hakimiyet-i Milliye Bayramı (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak kabul edilmiştir. Daha sonraki yıllarda, TBMM'nin açılış tarihi olan 23 Nisan "Milli Hakimiyet Bayramı" olarak kutlamış ve bu durum 1 Kasım'ın uzun vadede bayram olarak unutulmasına neden olmuştur.[5] 1935'te bayramlar ve tatil günleriyle ilgili kanun değiştirilmiş ve "23 Nisan Millî Bayramı"nın adı "Millî Hakimiyet Bayramı" haline getirilmiş, böylece 1 Kasım Hakimiyet-i Millîye Bayramı ile 23 Nisan Millî Bayramı birleştirilmiştir.

Çocuk Bayramı adı
23 Nisan'ın Çocuk Bayramı oluşu yine TBMM'nin açılışıyla ilişkili olmasına rağmen, tamamen ayrı bir bayram olarak gelişmiş ve 1981 yılına kadar da öyle devam etmiştir. Bu Bayram 23 Nisan 1927'de Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin (günümüz Çocuk Esirgeme Kurumu'nun) o günü "Çocuk Bayramı" olarak duyurmasıyla başlamış kabul edilir. Aslında Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin 23 Nisan'la ilgili çalışmaları daha önceki yıllarda vardır ve hatta çocuklardan da söz edilmiştir. Kurum, 23 Nisan 1923'te millî bayram için pullar bastırmış ve satmıştır. 23 Nisan 1924'te Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde "Bu gün Yavruların Rozet Bayramıdır" ibaresi yer almış, 23 Nisan 1926'da da yine aynı gazetede "23 Nisan Türklerin Çocuk Günüdür" başlıklı bir yazı kaleme alınmış ve bu yazıda cemiyetin bu günü çocuk günü yapmaya çalışarak doğru yolda olduğu ve para kazanan herkesin bu gün cemiyete çocuklar için bağışta bulunması gerektiği vurgulanmıştır. Nihayet 23 Nisan 1927'de Himaye-i Etfal Cemiyeti o günü Çocuk Bayramı olarak şöyle duyurmuştur:
"Millet Meclisimizle millî devletimizin Ankara'da ilk teşkile günü olan Millî bayram Cemiyetimizce çocuk günü olarak tesbii edilmiştir. Bize yeni bir vatan veyeni bir tarih yaratıp bırakan mübarek şehitlerle fedakar gazilerin yavruları fakir ve ıstırabın evladları ve nihayet alelıtlak bütün muhtac-ı himaye-i vatan çocukları namına milletin şevkatli ve alicenab hissiyatına müracaat ediyoruz. Kadın, erkek, genç, ihtiyar hatta vakti ve hali müsait çocuklardan mini mini vatandaşlar için yardım bekliyoruz. Her sayfası başka bir şan ve muvaffakiyetle temevvüç eden milletimizin, yarın azami derecede muavenet göstermekle beraber, çocuk gününün layıkı veçhiyle neşeli ve parlak geçirilmesi için aynı derecede alaka ve müzaheret göstereceğinden emin olan Himaye-i Etfal Cemiyeti, şimdiden arz-ı şükran eder."
Bu tarihten itibaren bu üç kavram, aynı gün üzerinde birleşecek ve çocuk bayramı olma konusunda bir kanunla belirlenmişlik olmaksızın kutlanmaya başlanacaktır. Cemiyeti buna iten neden ise cemiyetin yetim çocukları için gelir kaydetme anlayışıdır. Böylece çocuk bayramı ortaya çıkmıştır. Çocuk bayramı adı daha resmiyet kazanmamış olsa da, bundan sonra 23 Nisan "Millî Hâkimiyet Bayramı"nın yanı sıra "Çocuk Bayramı" olarak da kutlanacaktı.
1927'de ilk kez kez kutlanan çocuk bayramı, başta kaynak oluşturma olmak üzere, çocuklara neşeli bir gün geçirtmeyi hedeflerinde bulunduruyordu. 23 Nisan 1927'deki ilk bayram Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve dönemin cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa himayesinde gerçekleştirilmiş, etkinlikler için Atatürk arabalarından birini çocuklara tahsis etmiş ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu'nun konser vermesini sağlamıştır. O yıl cemiyetin Ankaradaki binalarından birine Çocuk Sarayı adı verilmiş ve burada düzenlenen çocuk balosuna İsmet (İnönü) Bey'in çocukları da katılmıştır.
1929'da çocuklara ilgi daha da artmış ve o yıl ve daha sonraki yıllarda 23-30 Nisan haftası "çocuk haftası" olarak kutlanmıştır. Daha sonraları, 70'li yıllara kadar ulusal boyutta ünlenerek ve katılımı artırarak ilerleyen 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalarına 1975'te Türkiye Radyo Televizyon Kurumu da katılmış ve bir hafta çocuk programları yayımlamıştır. 1978'de Meclis Başkanlığı'nın izniyle meclisteki törenlere çocukların da katılması sağlandı. 1979'da bu uygulama Ankara ilkokullarından gelen çocuklarla düzenli olarak başlatıldı, 1980'de de bütün illerden gelen çocuklarla "Çocuk Parlamentosu" oluşturuldu. 1979 yılının UNESCO tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak duyurulması üzerine, TRT tarafından dünyanın bütün çocuklarını kucaklamayı amaçlayan bir proje hazırlandı ve 1979 yılından itibaren TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği adıyla uygulamaya kondu.
Bayramın en son şeklini alışı ise 1981'de gerçekleşmiştir.[6] Darbe döneminde Milli Güvenlik Konseyi bayramlar ve tatillerle ilgili kanunda yaptığı değişiklikle o güne kadar kanunen adı konmamış bir şekilde kutlanan bayrama "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adını vermiştir.

Kutlanması
23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti'nde 23 Nisan 1921'de resmî bayram olarak kabul edilmesinden bu yana, değişik adlarla da olsa resmî törenlerle kutlanmıştır. En yalın haliyle bu törenlerde İstiklâl Marşı okunur ve saygı duruşunda bulunulur.
23 Nisan'ın Çocuk Bayramı olarak kutlanışı 23 Nisan 1927'de Atatürk'ün himayesinde başlamış, Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuklar için konser vermiş ve Ankara'da çocuk balosu düzenlenmiştir. 1928'de Dr. Fuat (Umay) Bey'in teklifiyle daha geniş içerikli bir program hazırlanmış, ilanlar verilmiş, halk davet edilmiş, çocuk alayları oluşturulmuş, yarışmalar ve geziler düzenlenmiştir. 1929'daki 23 Nisan'dan önce HEC 23-30 Nisan haftasını çocuk haftası olarak duyurmuş, etkinlikler çoğaltılarak bir haftaya yayılmıştır. Asıl bayram yine 23 Nisan'da kutlanmış, çocuk balosu yine Atatürk tarafından himaye edilmiştir.Yine de HEC ve Türk Ocağı'nın bütün çabalarına rağmen ülke çapına yayılmada sorunlar yaşanmıştır. Birkaç yıl böyle gitmesi üzerine, Kırklareli milletvekili Dr. Fuat Umay'ın teklifiyle 20-30 Nisan arasında tüm telgraf ve mektuplara Himaye-i Etfal Şefkat Pulu yapıştırılması mecliste onaylandı. Yasa, 14 Nisan 1932'de yürürlüğe girdi.
1933 23 Nisan'ında Atatürk yeni bir gelenek başlattı. O sabah çocukları makamında kabul etti ve onlarla sohbet etti. Aynı yıl stadyumlarda beden hareketi gösterileri yapılmaya başlandı. O bayram, Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey'in kaleme aldığı Andımız çocuklar tarafından ilk kez okundu. 1933'te artık Çocuk Bayramı devlete de mal olmuştu. Yine de 1935'teki yasa değişikliğinde çocuk bayramında hiç söz edilmedi. Yalnız resmî ismi konmamış olsa da, Milli Hâkimiyet Bayramı'nın yanında "23 Nisan Çocuk Bayramı", devlet ve toplum örgütlerinin ortaklaşa hazırladığı programlarla kutlanmaya devam edildi.
1970'lerde artık 23 Nisan Çocuk Bayramı tüm ulustan katılım alan bir bayram halini almıştı. 1975'ten itibaren TRT de programlarıyla destek vermiş, 1979'da resmî Millî Hakimiyet Bayramı törenlerine çocukların da katılmasına karar verilmiş, 1980'de de "Çocuk Parlamentosu" oluşturulmuştur. Böylece 23 Nisan Çocuk Bayramı, Millî Hakimiyet Bayramı'yla tamamen aynı etkinliklerde kutlanmış oluyordu. Nitekim 1981'de birleştirilecekti.
Günümüzde 23 Nisan günlerinde bayram Türkiye Cumhuriyeti devleti erkanının başta Anıtkabir olmak üzere çeşitli Atatürk anıtlarında yaptıkları resmî törenlerle başlamakta, stadyumlarda ilköğretim öğrencilerinin hazırladığı gösterilerin sergilenmesi ve resmî geçit töreniyle devam etmektedir. Akşamları da büyük şehirlerde fener alayı düzenlenir. Resmî törenlerden sonra bayram yeri olarak nitelendirilen çayırlarda güreşler, koşular ve başka çeşit yarışmalar düzenlenir. Çeşitli sivil toplum örgütleri veya kuruluşlar tarafından düzenlenen etkinlikler yer alır. Önceden belirlenmiş öğrenciler kısa bir süreliğine kurumlardaki devlet memurlarının makamlarına oturur, onlarla orada sohbet edilir. Ayrıca 23 Nisan günü Türkiye'de resmî tatil günüdür. İlköğretim öğrencilerine 24 Nisan günü de tatildir.

TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği
1979 yılında düzenlenmeye başlayan TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği, 23 Nisan'ı tüm dünya çocuklarının kutladığı bir bayram haline getirmeyi amaçlayan bir şenliktir. İlkine yalnızca SSCB, Irak, İtalya, Romanya ve Bulgaristan'ın katıldığı şenlik, günümüzde yaklaşık 50 ülkenin çocuklarının katılımıyla düzenlenmektedir. 1979'dan 2000'e kadar Türkiye'nin başkenti Ankara'da düzenlenmiş, ondan sonra Türkiye'deki başka kentlerde de gerçekleştirilmiştir.



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Nisan 2016 22:02

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / kompetankedi Türkiye Cumhuriyeti
29 Ağustos 2017 / NihLe Türkiye Cumhuriyeti
23 Nisan 2021 / ThinkerBeLL Genel Mesajlar
5 Mart 2009 / virtuecat Genel Mesajlar