Arama

Mafya - Sayfa 2

Güncelleme: 21 Eylül 2006 Gösterim: 88.084 Cevap: 42
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
11 Nisan 2006       Mesaj #11
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

MAFYA ÖRGÜTLERININ TARIHI
Sponsorlu Bağlantılar

Mafyanin tarihte ilk varligi, Italya’nin Sicilya adasinda ortaya çikmis fakat daha sonralari tüm ülkeye yayilmistir. Genellikle ekonomik temele dayanan ve siyasi hedeflere de yönelen, karmasik ve gizli suç organizasyonlari seklinde gelisme göstermistir. Italyanca’daki “MORTE ALLA FRANCIA ITALIA ANESTA” yani “Fransa’ya ölüm, yasasin Italya” sözlerinin bas harflerinden olusan MAFIA ; 18. yüzyilin ortalarinda Sicilya ve Sardunya Adalarindaki halkin Italya’ya bagli kalabilmek için Fransa’ya karsi verdigi bagimsizlik mücadelesinden dogmustur.
19’ncu yüzyilda birbirine düsman gruplarin bir mücadele araci olarak silahli çeteler beslemeleri veya bunlara basvurmalari da mafyanin dogumuna sebep olmustur. Mevcut toplumsal ve siyasal yapiyla çelisen ideolojik görüsleri, hukuka aykiri yöntemlerle sisteme egemen kilmak amaciyla olusturulmustur.
Baslangiçta yeralti bir yurtsever dernegi olarak kurulan MAFYA özellikle ülkedeki sosyal, ekonomik ve siyasal dalgalanmalar sonrasinda, bu siyasi yapilanma, amaç ve sekil degistirerek, toprak sahiplerinin arazilerinin yagmalanmasinin önlenmesinde silahli gruplar olarak kiralanmislar, bilahare bu silahli gruplarin aileleri 20’nci yüzyil baslarinda A.B.D’ye göç etmeleri ile mafya bu ülkede de zemin bulmus ve çok kisa sürede gelismistir. Böylece organize suçluluk (MAFYA) Dünya gündemini etkilemistir. Organize suçlarin tüm dünyada yayginlasmasi üzerine bu suçlarla mücadele için çareler aranmasina yönelinmistir. Bu kapsamda; özellikle “Suçlarin Kovusturulmasi”, “Delillerin Saglanmasi”, “Zanlilarin Konumu” ile “Koruma Tedbirleri” ve “Yargilama Yöntemi”ne iliskin istisnai ceza yargilamasi usulleri kabul edilmistir.
A.B.D’de organize suçluluk denilince akla LA COSA NOSTRA (LCN) denilen bu yirmi dört aile gelmektedir. LCN hem sendika kasasina egemen olmak, hem de isvereni baski altina almak için isçi sendikalarini denetimine almis; kurduklari firmalari yasa disi yollarla tekellestirmis, sans oyunlarini kontrol altina almis, is yerlerini haraca baglamis, tefecilik ve cürüm esyasi ticareti ile ilgilenmis ve son yillarda da giderek artan bir sekilde de uyusturucu ticaretine girmistir.
Ülkemizde ;
Mahalle kabadayilari ve bunlarin etrafinda toplanan adamlarinin olusturduklari küçük gruplar halindeki olusumlar, 1970’li yillara gelindiginde ülkemizdeki ekonomik sikinti ve sosyal dengesizlikler nedeniyle baba tabir edilen sahislar ve bunlarin adamlarindan olusan organizasyonlar olarak ortaya çikmistir.
Ülke içerisindeki ekonomik sinirlamalar, halkin ihtiyaç duydugu birçok tüketim malinin darligina sebep olurken, bu mallarin karaborsasinin olusmasina neden olmustur. Ülkede zor bulunan veya hiç bulunamayan bu mallarin temin edilmesi halinde getirecegi karin cazibesi, organize suç gruplarini harekete geçirmistir. Özellikle kaçakçilik faaliyetlerinin dogurdugu riskler bu organizasyonlarin kamu ve siyasal alanda etkili ve yetkili insanlarin yardimina ihtiyaç duymalarini zorunlu kilmistir.
Bu faaliyetler 1970’li yillarda silah, yabanci içki, sigara ve döviz kaçakçiligi ile baslamistir.
1980’li yillarda ihracatin arttirilmasi için hükümetin verdigi tesvikler sayesinde organize suç örgütleri, yurt disinda bulundurdugu dövizleri, ihracat karsiligi kazanilmis gibi gösterip ülkeye getirmeye baslamis, bu arada silah kaçakçiliginin yerini altin kaçakçiligi almistir.
1980’li yillarin ortalarina gelindiginde ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle bir çok isadaminin borçlarini ödeyemez duruma düsmesiyle birlikte, yasal yollardan tahsil edilmesi çok zaman alan hatta bazen de imkansiz olan alacaklarini bir an önce elde edebilmek için organize suç örgütleri devreye girmeye baslamis ve çek-senet tahsilati sektör haline gelmistir. Örgütlenen gruplar, kamuya ait arazileri isgal ederek satilmasina aracilik etme, ihaleye giren kisileri tehdit ve baski altinda tutarak menfaat temin etme, gelir düzeyi yüksek insanlari tehdit ve baski altina alarak haraç alma olaylarini gerçeklestirmeye baslamislardir.
1997 yilina gelindiginde; çek-senet tahsilati, ihale, kiralik suç, hirsizlik mali pazarlama, okul çeteleri, kasa hirsizligi, oto hirsizligi, fuhus, göçmen kaçakçiligi, isçi simsarligi, kara para aklama konulari organize hale gelmistir. Karaborsa ile baslayan haksiz kazanç, özellestirme ihaleleri ile trendinin en üst sinirina yükselmistir.
1980 öncesine intikal eden bir gelisim sürecine sahip olan bu suçlar 1997-2001 yillari itibariyle ülke gündeminde en belirgin seklini almistir. Bu durum organize suçun yeni olusan bir suç türü gibi algilanmasina neden olmus ve bu suç türü dünya ülkelerini etkiledigi gibi, ülkemizde de liberal ekonomik sisteme geçis ile gündemin üst siralarinda yerini bulmustur. Bu hizli gelisim neticesinde; organizasyonlarin ortaya çikarilmasi ve çökertilmesi, klasik zabita yöntemlerinin disinda daha profesyonel yöntemlerin kullanilmasi ile organize suçlarla mücadele süreci baslamistir


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇİN MAFYASI;ÇİN ÜÇLÜSÜ /TRAİDLAR)

Sponsorlu Bağlantılar

Mafya


Triad’lar, gasp, uyusturucu kaçakçiligi, fuhus, kumar ve yan suç gruplari olarak adlandirilan Çin video sektörü, kitaplar, gazeteler ve eglence hizmetlerinin de dahil oldugu genis bir suç yelpazesine sahiptir. Örgütün çok genis denizler ötesi bir aginin bulunmasi, kolaylikla uluslararasi suç faaliyetlerine de karismasina imkan saglamaktadir.
Çinli Triad’lar, Amsterdam, Londra, Manchester, New York ve San Francisco sehirlerinin de dahil oldugu Çinli topluluklarin bulundugu dünyanin her yerinde iyi bir sekilde örgütlenmislerdir.

Silah kaçakçiligi ile baglantili olarak ABD ve Avrupa’ya özellikle eroin kaçakçiligi ve hirsizlik, lüks otomobil, zengin piyasalara yat ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne tüketim mallari kaçakçiligi ve uluslararasi kredi karti sahtekarligi gibi diger tip suçlar, Triad’larin uluslararasi boyutta yogun olarak yürüttügü faaliyetlerdendir.

1994 yilinda Ispanyol polisinin kayitlarina göre, Ispanya’nin Galicia bölgesinde Çinli yasadisi göçmenlerin sayisindaki hizli artisa binaen yapilan arastirmalarda, Triad’larin yasa disi insan kaçakçiligi ve eroin ticareti basta olmak üzere birçok suçla istigal olduklari ve hizla Avrupa Birligi ülkelerinde örgütlendikleri tespit edilmistir.


İTALYAN MAFYASI COSA NOSTRA


Mafya


Belirtilen örgütlerden en önemlisi açikça Cosa Nostra’dir. Italya’da diger suç örgütleri ile karsilastirildiginda, Cosa Nostra, ülke içinde ve disinda, güç ve zenginlik olarak çok iyi durumdadir. Kendi yönetim modelini dikte edip, önemli operasyonlarin arkasinda bir motor gibi hareket etme stratejisi olan bir örgüttür.

Cosa Nostra’nin birçok faaliyetlerinin halen bölgesel olmasi ve Güney Italya’da konuslanmasina ragmen, Cosa Nostra her geçen gün uluslararasi bir yapi arz etmeye baslayarak, Avrupa ve Amerika’yi tehdit etmektedir. Avrupa ve Amerika’ya göç dalgasinda etkin bir rol oynayan örgüt, Almanya örneginde oldugu gibi ABD’de de bu sayede eroin piyasasinin önemli bir bölümüne sahiptir.

Örgütün halihazirda 180’den fazla mafya ailesi bünyesinde, yaklasik 5.000 örgüt üyesi vardir. “Pismanlik Yasasi” çerçevesinde güvenlik kuvvetleri ile isbirligine gidenlerin itiraflari neticesinde diger örgütler gibi Cosa Nostra da son 5 yilda büyük darbeler yemistir. Su anda, örgüt Sicilya mafyasi ve KADEK agirlikli Türk mafyasi basta olmak üzere, Napoli, Kolombiya, Çin ve Rus mafyalarinin destegi ile ayakta durmaya çalismaktadir.

Sicilya mafyasinin, bununla birlikte bazi problemleri bulunmaktadir. Ilk olarak, Italya’da uyusturucu pazarinda bir tekel kuramadigi gibi Avrupa’daki uyusturucu faaliyetleri de iyice zayiflamistir. Mafyanin 1983-1992 tarihleri arasinda Italyan Adli Makamlarina yönelik saldirilari da mezkur zayiflamanin belirgin göstergesidir. Siyasi irade ile baglarin kurulmasi ve devletle gizli iliskilerin tesisi, bu zayiflamanin güçlendirilmesi çalismalarinda birer asama olarak degerlendirilmekte idi. Son zamanlarda hassas bir kamuoyunun olusmasi ve degisen siyasal ortamdan ciddi rahatsizliklar duyan Sicilya mafyasi halen suç örgütü olma ve güvenlik kuvvetlerinin ana sorununu teskil etme özelliklerini muhafaza etmektedir.
Napoli Camorra

Örgütün, faaliyetleri 5.731.426 nüfuslu, 549 belediyeye sahip olan Compania bölgesinde, Napoli sehrinde ortaya çikmis olup, faaliyetleri buradan yürütülmektedir.

Camorra’nin teskilat yapisi, üst derecede yöneticinin bulunmadigi, tepesiz bir piramit ve basibos çetelerin olusturdugu bir örgüt seklindedir. Mafya tipi organizasyonlar içinde Camorra’nin en belirgin amaci stratejik suç ittifaklarina katilarak, faaliyetlerini bölgesel sinirlar boyunca genisleterek yaymaktir. Önemli denecek ölçüde sansasyonel cinayetleri bulunmamaktadir. Halihazirda 100’den fazla mafya ailesi bünyesinde 6 ila 7 bin örgüt üyesi bulunmaktadir.

Camorra ile ilgili en önemli tespitlerden biri de, bu örgütün uyusturucudan elde ettigi kara parayi aklama operasyonlarini rahatlikla Hollanda, Ingiltere ve Almanya’da gerçeklestirmekte olmasidir.

Cosa Nostra ve Ndrangheta gibi yedigi darbeler sonucunda hizli bir düsüse geçen Napoli’nin Camorra örgütü, gasp, haraç ve sigara kaçakçiligi yollariyla pes etmemeyi hedeflemekte, 21 milyar dolarlik cirosu ile elemanlarini beslemeye devam etmektedir.
Calabrion Ndrangheta

Bu örgüt 2.146.724 milyon nüfus ve 409 belediyeli Colobrio’nun güneyinde yer alan bir bölgede ortaya çikmis ve buradan da yönetilmektedir. Örgütün faaliyetleri genellikle Italya’nin merkez ve kuzey bölgelerinde yogunlasmaktadir. Cosa Nostra örgütüyle yakin baglantilari vardir. Yatay teskilatlanma biçimine sahip olup, bölgesel veya yerel düzeyde sorumlulari bulunmamaktadir.

En çok rastlanilan faaliyeti, perakendecilerden, rakiplerden, mütesebbislerden ve is adamlarindan para toplamaktir. Fidye için adam kaçirmak da Ndrangheta’nin geleneksel finansal dayanagi haline gelmistir. Geçmiste özellikle 1985’ten sonra Calabria klanlari uyusturucu kaçakçiligina el atmislardir. Örgüt mensuplarinin en fazla, Fransa, Almanya, Ispanya, Hollanda’da yerlestigi bilinmektedir.
Sacra Corona Unita

Bu örgüt, Puglia bölgesinin güneyinde yapilanmistir ve yukarida arz edilen Cosa Nostra, Camorra ve Ndrangheta örgütleriyle özellikle uyusturucu kaçakçiligi konusunda yakin baglanti ve iliskileri vardir. Örgütün bilinen faaliyetleri 1980 yili itibariyla tanimlandigindan, yeni mafya tipi organizasyonlar içerisinde yerini almaktadir. Faaliyetlerinin az olusu ve çok küçük bir örgüt olmasi gerçegine ragmen, gerçeklestirmis oldugu faaliyetlerinin niteligi itibariyla, en az büyük örgütler kadar acimasiz ve zalimdir. Örgütün degisik 50 topluluktan olusan yaklasik 1000 üyesi bulunmaktadir





JAPON MAFYASI YAKUZA
Piramit seklindeki örgütlenisi, alt üst iliskisi, insanlara yaklasimi, kati kurallari, devleti ve ülkeyi her seyden üstün tutusu ve görüntüsü ile Yakuza, ender bir yapiya sahiptir. Siyah takim elbiseli, beyaz kravatli, günes gözlüklü, çogu ustura trasli, vücudu dövmeli, serçe parmagi kesik Japon mafyasi, isleyis tarziyla, Rus ve Italyan mafyalarini geride birakir.
Yakuza'nin, Japonya'da saklanma ya da yer altina çekilme gibi bir sorunu yoktur. Çünkü her zaman gözler önündedir, alkislarla siyasal zemindedir, devletin içindedir, polisle kol koladir. Devlet görevlileriyle olan bu danislikli hareket tarzi, Japon mafyasina toplum düzenini koruma misyonu yüklemistir. Suç unsurlarini asgariye indirip çözümü polise havale etmek de, en önemli islevlerindendir. Tamamen geleneksel Japon anlayisi üzerine kurulmus olan Yakuza, yaklasik 20 bin kisilik ordusuyla, ülke genelini en ücra sokaklarina kadar kontrolü altinda tutmasiyla meshurdur. Üyelerini asiri sagci sokak gençlerinden de seçen Japon mafyasi, büyük holdinglerden, köse baslarindaki küçük is yerlerine, partilerden karakollara kadar genis bir yelpazede görülür.

En sert kati kurallarla donatilmis Japon mafyasinin kendi arasinda çeliski ya da çikar hesaplasmasina girdigi pek nadirdir; aksine son derece uyumlu bir çalisma tarzi vardir. Hangi üyenin hangi gruba bagli oldugu, vücutlarina islenmis dövmelerle belirginlesmistir, hangi mafya grubunun hangi alani kontrolünde tutacagi da çok önceden beri netlestirilmis, bölgeler paylastirilmistir.

Kendi içinde hata yapan üyesinin küçük serçe parmagini keserek cezalandiran Yakuza, hatalarin çogalmasi ile diger parmaklari da sirasiyla keser. Eger hata affedilecek ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yil cezaevine gönderilir, kendisini düzelterek gelmisse ayni grup içine terfi edilerek yeniden alinir.

Çünkü Japon mafyasi Yakuza üye olarak arasina aldigi kisilerin akilli, uyumlu, kurallari bilen, Japonya'nin birligine, aileye sadik ve yeri geldiginde acimasiz bir kisilige sahip olmasini ister. Genellikle devlete ait olmayan özel isyerlerini haraca baglayan Yakuza, para toplama isini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir sekilde organize eder. Japon mafyasinin elde ettigi gelir, büyük holdinglerin ülke payina düsen kazancindan daha da fazladir. Ekonomik isleyis diger bazi ülkelerin tersinedir. Mafya babasinin elemanlarina para vermesi söz konusu degildir. Aksine üyeler dostlarini beslerler.

Daha önceleri topladigi "vergi"lerle ayakta duran ve insanlarda derin korkulara yol açan Japon mafyasi Yakuza, son yillarda uyusturucu ve fuhus sektörüne yönelince, eski popülaritesini kaybetmeye basladi.
Tayland, Filipinler, Kore gibi bazi Güney Asya ve Kolombiya, Arjantin, Brezilya gibi Güney Amerika ülkelerinden getirilen kadinlar, Yakuza araciligiyla, fuhus merkezlerinde Japon erkeklerine bahisle sunularak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkis temposuyla fuhus gösterileri yapilir. Böylesi yerlere, Japon olmayan erkekleri almazlar. Japon kadinlarinin girmesine izin verilmez. Bu sektörden korkunç gelir elde eden Yakuza'ya, polis hiç bir sekilde müdahale etmez.

Kirli islerde yabancilari kullanmada uzman olan Japon mafyasinin, özellikle buraya para kazanmak amaciyla gelen basta üçüncü dünya ülkeleri insani olmak üzere, "gözü kara" kisileri seçmesi de diger bir noktadir. Uyusturucu trafiginde Çin, Iran, Pakistan gibi ülkelerin insanlarini taseron olarak kullanan Yakuza, "vizesiz gençlerden seçtikleri kisileri", görevleri bitince paçavra gibi polise teslim eder ve yurtdisi edilmesini saglar. Bu anlamda, Japonya'ya yillar önce gelmis olan basta Iran'lilar ve Çinliler, bu ülkeyi ve insanlarini, yakindan tanimak avantajini yakaladilar. Yakuza-polis iliskisini çok iyi bir sekilde çözdüler. Çinliler, halen Yakuza ile iç içe olmayi sürdürürken, Japonlara göre sert yapiya sahip Iranlilarla Yakuza üyeleri arasinda daha önceleri yasanan yeralti hesaplasmalari ise zaman zaman kanli oldu.
Japon mafyasinin, toplum düzenini saglayip bir anlamda ön kontrolör görevini yapmasi ve bunu yürütürken polisle olan paralelligi ve danisikligini söz konusudur.
Ayrica bu yapidaki elemanlarin, son derece islek olan tren istasyonlari yakininda, elini agzina götürüp sesler çikararak isaretle uyusturucu satmalari, her gün göz önünde yasanan bir gerçektir.

Japon organize suç örgütü olarak tarif edilse de aslinda diger suç örgütlerinden bir kaç açidan çok farkli özelliklere sahip olan topluluktur.
Ilk olarak yer altinda degil sokaklardadir. Ikincisi de siyaset ve polis ile açik iliski içerisindedir.

Küçük mahalle derecesinde yasamlarini sürdüren Japonlar, güvenlik teskilatinin da kurumsallasmamasi sebebiyle suça karsi toplumsal boyutta bir korumaya sahip degillerdir. Gündüzleri islettikleri meyhane, bakkal, seyyar arabali yemek dükkanlarini aksam olunca hirsizlik gibi suçlara karsi koruma, ertesi güne saglam bir sekilde mallarini çikarmak sorunu içindedir Japonlar. Çözüm olarak issiz suça egilimli gençlerden, mahalleyi bekleme, gireni çikani kollama, mallari, dükkanlari geceleri korumalari istenir ve bunun karsiliginda belirli bir bedel ödenmesi teklif edilir. Mahallenin biçkin delikanlilari bunu kabul ederler.
Verilen bu göre fazlasiyla yerine getirilir ve bu olusum gittikçe teskilatlasmaya baslar ve mahalleyi de asarak bulunduklari bölgelerin koruma ve güvenligini zorla ve bedel karsiliginda ellerine geçirmeye baslarlar. Bu sekilde Yakuza denilen kurum olusmaya baslar. Bu gelismeler özellikle Meiji dönemine (1800”lerin ikinci yarisi) kadar bu sekilde sürer. Daha sonrasinda ise batililasma hareketleri, gelisme, ikinci dünya savasi sonrasinda baslayan hizli sanayilesme suresi ile birlikte bu olusum kendini daha da farkli boyutlara (holdingler-siyasilerle ile iliskiler boyutuna) tasir.

Iste bu sebepledir ki, halen günümüzde organize Japon suç örgütü bu kadar bariz bir sekilde ortada gezebilmektedir. Çünkü bu örgütü temelde kuranlar yine bildigimiz tarlada çalisan Japonlardir ve kendileri için kurmuslardir.

Japon gece yasantisi içerisinde olmazsa olmazlardan birisidir Japon organize suç örgütü. Bunun bir sebebi de, Japon polisinin - özellikle de karakol polislerinin- adres sorma ve yaslilara yardim etmekten baska bir ise yaramamalarindan kaynaklanmaktadir. tüm gece hayatini ayakta tutan da , göreceli olarak güvenligini saglayan da söz konusu Japon organize suç örgütüdür. Elbette ki bu yaptiklari görev karsiliginda mekan sahiplerinden belirli bir bedel almaktadirlar bu isleri yani gece hayatini bizzat idare edenler söz konusu Japon organize suç örgütünün alt tayfasidir. Bunlara Chinpira denilir. büyük babalar ortalarda gözükmez onlar genelde, diger büyük grup (Kumi) babalariyla vakit geçirirler.
Bu Japon organize suç örgütünün en kuvvetli oldugu yerler Japonya’nin güney batisi diyebilecegimiz(Hiroshima-Yamaguchi) Çin bölgesi’dir.

20.000 küsur üyesi 600.000 yandasi oldugu tahmin edilmektedir. Devlet bu kadar kalabalik, güçlü, onurlu bir örgütle basa çikamadigi için is birligine girismistir. Çogu faaliyetine göz yumulur. Tabii ki Yakuza’nin sadece Japonya’da is yaptigini düsünmek komiktir. Bütün uzak dogu'da faaliyet gösterir. ABD’deki mafyalarla yakin iliski içindedir. Bir Yakuza, içinden kesinlikle çikilamayacak bir duruma düstügünde, iskence görecegini ve agzindan zorla laf alinacagini gördügünde disleriyle dilinin altindaki damari sertçe isirarak intihar eder.

"Yakuza" deyimi Hanafunda (çiçek kagitlari) adli bir tür kart oyunundaki en kötü sonuç olan 20 sayisindan türetilmistir.toplami 20 sayisini veren üçlü kagit kombinasyonunun (8,9,3) Japoncasidir Yakuza.

"Yubitsume" denilen serçe parmagini kesme ise bir hata yada suçu affettirmek için yapilir ve bagliligin simgesidir. Vücuda delicesine yapilmis dövmeler ise bir çesit mertlik ve cesurluk gösterisidir. Tamami asiri sagci olan Yakuza aileleri çok kati bir seflik sistemine göre örgütlenir.



KOLOMBIYALI KARTELLER

Mafya


Kolombiyali karteller, birçok yönüyle birbirlerine benzemektedir. Birçok uluslararasi suç örgütünden farkli olarak degisik her türlü suçla ilgilenen Kolombiyali karteller, uyusturucu isinde bir numaradir. Gerçekte, karteller -ki su an kokain endüstrisinde hakim olan Cali karteli için özellikle durum böyledir- diger gruplardan daha fazla olarak aralarinda bir suç kültürü olusturmak suretiyle isbirligine gitmisler ve her geçen gün de bunu arttirmislardir. Hatta kartel kendi içinde isbölümü ve uzmanlasmaya gitmek suretiyle bir sanayi gelistirmistir.

Gerek Kolombiya gerekse ABD ve Avrupa’daki faaliyetlerinde, Kolombiyali karteller, lojistik ve pazarlama gibi konularda uzmanlasmis hücre tipi yapilanmaya sahiptir. Bu yapilanma sayesinde, örgüt üyeleri arasindaki iliski ortadan kaldirilmakta ve örgüte ihanet en alt düzeye indirilmektedir. Cali karteli tipki diger uluslararasi sirketler gibi faaliyetlerini yürütmektedir.

Örnegin, özellikle son yillarda Bati ve Dogu Avrupa ve Eski Sovyetler Birligi topraklarinda piyasasini genisletmek amacina yönelik olarak, kokaine nazaran daha ucuz, daha rahat tasinabilen ve yüksek kar marjini saglayan Kolombiya eroinin üretimi ile ortaya çikan diger yan ürünlerini artirma çabasi içerisine girmistir. ABD’den sonra, Avrupa’da da bu kartellerin yayginlasmasi, bölgedeki yüksek eroin tüketimi ile bagdastirilmaktadir.

800 klani ve 25 bin dolayinda örgüt elemani ve yaklasik 100 bin yandasi ile Kolombiya mafyasi, Avrupa mafyasi ile isbirligine giderek Avrupa piyasalarina son 10 yilda Kolombiya’dan eroin sevkiyati yapmaktadir. Hatta, bu konuda en fazla isbirligini Türk mafyasi ile gerçeklestirmekte, eroin sevki tehlikeye girdiginde, Kolombiya mafyasinin kullandigi gemiler Türk mafyasinin emrine verilmektedir. En son Lucky-S ve Kismetim 1 gemilerinde ele geçirilen tonlarca uyusturucu maddenin orijini ve gemilerin bandiralari göz önüne alindiginda olayin ciddiyeti çok daha iyi anlasilacaktir
.
MEDELLIN KARTELI
Pablo Escobar 1949'da dogmus bir köylü ve ögretmenin çocugu. Lisedeyken de antik mezar taslarini çalip tüccarlara satarmis. Hapisten kaçtiktan sonra 1993'de polis tarafindan vurularak öldürülmüstür.
Pablo Escobar, yasadigi Kolombiya’nin Medellin kasabasindaki karargahindan, uluslar arasi bir kokain dagitim sebekesi örgütlemeyi basarmis bir efsaneydi.Dahasi dünya çapinda faaliyet gösteren yeni gangsterlerin bir prototipiydi.

Escobar’in 1990’da 3 Milyar Dolara varan bir servetin sahibi oldugu tahmin ediliyordu.Bu servet, gayrimenkuller ve Escobar’in faks ve bilgisayar agiyla denetledigi deniz asiri yatirimlar sayesinde aklaniyordu.

Söylentilere göre Escobar, 1000 silahli adamdan olusan özel bir ordu besliyordu. Sorusturmacilara, politikacilara ve polislere karsi düzenlenen genis çapli suikastlarda kullandigi bu ordu, ona “Narkoterörist” unvanini kazandirmisti.
Ama Escobar’in eylemleri bir süre sonra çizmeyi asmaya basladi. Bunun üzerine Escobar Kolombiya yetkililerine teslim oldu ve onlara, kokain imparatorlugunu dagitmayi da içeren, barisçil bir çözüm önerisinde bulundu. Ne var ki kokain islerini, Bogota’da kendisi için özel olarak insa edilmis hapishaneden yönetmeyi sürdürdü.

1992’de hapisten kaçtigi zaman, onu ortadan kaldirmak isteyenlerce tam bir sürek avi baslatildi. CIA, taktik danismanlari destegindeki, özel görevler için hazirlanmis bir polis timi

Escobar’in pesine düstü. Bu sürek avinda, casus uydular ve Amerika’nin bölgeye gönderdigi bir C 130 tipi kesif uçagi da vardi. Ama Escobar’in ölmesini isteyen baskalari da vardi.



RUS MAFYASI(ORGANIZTSYA)

Mafya


Onlarca yil Avrupa’yi, hatta dünyayi dehsete götüren Italyan mafyasi’nin zayiflamasi en çok Rus organize suç gruplarinin isine yaramistir. Berlin duvarinin yikilmasindan sonra is hacmini yüzlere, binlere katlayan Rus mafyasi “Organiztsya”, tüm Avrupa, hatta Afrika ve denizasiri ülkelerde bile yasa disi egemenligini kanitlamistir.

Rus mafyasi, yillik 200 milyar dolarlik cirosu ile organize edilmis örgütler arasinda birinci siraya oturmustur. 114 bin aktif elemana ve sayilari 3 milyona ulasan yandaslara sahip olan Rus örgütlü suç gruplarinin en önemli faaliyet alanlarini; antik esyalarin çalinmasi ve bunlarin batiya kaçakçiligi, fuhus, oto kaçakçiligi, silah ticareti ve uyusturucu kaçakçiligi olarak tanimlayabiliriz. Diger birçok faaliyetleri de bu listeye ekleyebiliriz. Ancak en çok karsilasilan suç tipleri bunlardir.

Rus organize suç gruplari; iç ve uluslararasi piyasalarda faaliyet gösteren, prototip firsatçi örgütlü suç gruplari içerisinde degerlendirilmektedir. Tipki Sicilya mafyasinda oldugu gibi, diger rakip örgütlü suç gruplarini tasfiye etmek suretiyle kendi bölgelerinde kontrolü elinde tutmak amacina yönelik yerel düzeyde faaliyetlerini yogunlastirmaktadir. Uluslararasi düzeyde de; kaçakçilik veya otodan silaha, tibbi malzemeden ham maddeye kadar kar imkani saglayan her türlü yasa disi faaliyetlerdeki hünerlerini de sergiledikleri yakinen bilinmektedir.

Rus mafyasinin en etkili klani “Solntsevo” yani Günes Tugayi’dir. Adini Moskova’daki bir semtten alan bu klan, Rus mafyasinin Avrupa’daki en etkili koludur. Berlin, Viyana ve Roma’yi kendilerine üs olarak seçmislerdir. Zaten, en azili babalarindan biri olan Yuri Essin’de halen Roma’da tutuklu bulunmaktadir.

Eski Sovyetler Birligi’nin kalintisi bazi Polit Büro üyelerinin intikamlarindan çekinen Rus mafyasinin babalarinin, simdilik Avrupa baskentlerinde yasayarak irtibat müesseseleri araciligiyla ülkedeki örgütlerini rahatça yönettikleri ve burada konuk olduklari ülkelerin mafyalari ile de isbirligine girdikleri bilinen bir gerçektir. Hatta buralarda, “royalties” yani telif hakki olarak kazançlarindan yüzde vermektedirler. Özetle, mafya örgütleri arasinda da know-how veya joint venture seklinde ekonomik anlasmalar olabilmektedir. Örnegin, bugün Almanya’da gayrimenkul piyasasini özellikle, Wiesbaden’de, elinde bulunduran Italyan Camorra örgütü, Rus mafyasi adina toplu konutlari satin almaktadir.

Son düzenleyen Blue Blood; 19 Nisan 2006 10:15
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kara para, yasa dışı yollardan elde edilen her türlü kazanç.
Kara-para terimleri arasında bulunan para yıkama kavramı Mafya babası Al Capone'un yasadışı yolar ile elde ettiği paraları yasalık kazandırmak için çamaşırhaneler açması ve bu yolla bu paraları yasal yolla kazanmış gibi göstermesi ile ortaya çıkmıştır. Kara-para kavramının Dünya literatürüne girişi 1973 Watergate skandalı ile kullanılmaya başlanmıştır.

Haksız ve gayrikanuni yollardan para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal ve gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal ve gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü menfaat ve değer.

Uluslararası literatüre göre yasal olmasına rağmen kayıt dışı olan ekonomik faaliyetler kara para adıyla değil, gri para olarak adlandırılmaktadır.

Organize suç örgütlerinin istikrarlı bir politik ve ekonomik yapılanmanın olmadığı özellikle Güney Amerika, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinde çok büyük rakamlarla ifade edilen kara paranın arzettiği tehlikeyi işaret etmek içinJean Ziegler'in İsviçre Daha Beyaz Yıkar adlı kitabında; ABD bankalarının net aktifleri 4.2 trilyon civarındadır ve her yıl resmi ve kayıtlı sektöre giren paranın % 10'nu kara-paradır. Bu para yaklaşık olarak ABD'nin savunma bütçesine eşittir. Yine bu rakam bütün Batı Avrupa ülkelerinin 1 yıllık petrol alımlarını karşılayacak bir boyuttadır. demektedir.

Kara-paraya karşı önlem alınmazsa 2020 yılında ABD Başkanı'nı mafya seçtirtecektir. (The Economist)

Türkiye'de Tanımı

Türkiye'de kara para tanımına giren uygulamalar aşağıdaki yasalarda belirtilmektedir.

1918 Sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun'daki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen paraya, 6136 Sayılı Ateşli, Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanundaki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen paraya, 2238 Sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanun'daki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen paraya, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkındaki Kanun'daki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen paraya, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 344. Maddesinin 2 ve 3 Numaralı Bentlerindeki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen gelir ve paraya, 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki Devletin Şahsiyetine Karşı işlenen cürümlerden elde edilen paraya, Yine 765 Sayılı Türk Ceza Kanunundaki 179, 192, 264, 316, 317, 318, 319, 322, 325, 332, 333, 335, 339, 341, 342, 345, 350, 403, 404, 406, 435, 436, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 504 ve 505. Maddelerindeki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen paralara kara para denilmektedir.

Kara Para aklama yöntemleri

Uyuşturucu kaçakçısı 20 bin dolarlık çeki, herhangi bir kurumda çek tahsildarı olarak çalışan arkadaşına verir. Bir çek tahsildarının elinde yüksek miktarda nakit bulundurması hiçte garipsenecek bir durum olmadığından ve bu kişinin günlük işlemler için sık sık bankaya gitmesi gerektiğinden, uyuşturucu tacirinin kara parası kolaylıkla sisteme dahil olur. Uyuşturucu kaçakçısı verdiği 20 bin dolar karşılığı 16 bin dolar alır. Kaçakçıya yapılan ödeme ise çek tahsildarının sıklıkla kullandığı posta çeki formunda yapılır. 4 bin dolarlık fazlalık ise çek tahsildarına kalmaktadır. Bu aşamadan sonra uyuşturucu kaçakçısı, elindeki posta çeklerini bir kıyı bankasında daha önce açtırdığı hesaba aktarır. Bu sistem ile 20 milyon dolar bile aklanabilir. Ancak rakamın fazlalaşması durumunda birden fazla çek tahsildarının kullanılması yoluna gidilecektir.
Her piyango çekilişi sonrasında ya da lotoda 6 rakamın tutturulması sonucunda, kara-para aklayıcısı büyük ikramiyenin kime çıktığını daha önceden öğrenir. O kişiye çıkan paradan daha fazla bir parayı bilet sahibine vererek piyango biletini yada loto kağıdını ondan satın alır. Sonra bu kazanılan ikramiye parası daha önceden anlaşılmış olan bir banka müdürü ya da avukat aracılığı ile tahsil edilir. Böylece kara-para bir talih kuşu olarak uçar uçar uçar ve bankacılık sektörünün gözü önünde aklanılmış bir hale gelir.

Atadan kalma eski yöntemler diye adlandırılan paravan şirketler kurmak, sahte ve şişirilmiş faturalar kullanmak, yabancı ülkelerde bloke edilen parayı teminat olarak göstererek yerel bankadan kredi almak, kumarhane işletmek, at yarışı gibi bahis işletmeleri açmak, vergi cenneti olan ülkelerden alınan kredi kartlarını kullanmak, nakit para ile büyük bina, malikane, turizm tesisi vb satın alımları yapmak, kıymetli tablo ve sanat eserlerini satın almak ve hediye etmek, kazanılan kara-paranın yurtdışına doğrudan kaçırılması, kara-parayı hisse senedi ve tahvil gibi kıymetli evraka dönüştürmek, serbest bölgelerdeki aşırı liberal bankacılık hizmetlerinden yararlanmak, turizm şirketleri kurup seyahat çekleriyle para transferi yapmak, nakit para ile taşınmazlar dışında büyük satın alımlar yapmak gibi uygulamalar internet ve sanal ortamın kullanılmasından önceki döneme ait yöntemlerdir. Borsadaki aracı kurumların % 20'ye yakınının içeriden kara-para aklamak isteyenlerle organik ve inorganik ilişki içinde bulunduğu iddiası da sıklıkla söylenilmektedir.

Mücadele Yolları


Özel sektörde kartel ve tröstleşme önlenilmeli ve vergisiz kazanç elden geldiğince ortadan kaldırılarak yeraltı ekonomisi azaltılmalıdır.

Üretimden tüketime kadar olan bütün basamaklarda vergi kaçırılması önlenmeli ve büyük oranlardaki para hareketlenmeleri izlenmelidir.

Merkezi idare, temel bazı fonksiyonları dışındaki bütün görev ve yetkilerini yöresel yönetimlerle paylaşmalı ve hatta bu yetkilerini devretmelidir. Yerel yönetimler kendilerine bırakılan alanlarda tam yetkili olmalıdırlar.

Bankacılık, vergi ve gümrük gibi ekonomi yönetimi ve denetimi ile doğrudan ilgili kurumlarla, suç araştırması ve soruşturması yapan kolluk kuvvetleri arasında sıkı bir işbirliği sağlanılmalı ve kurumlar arası bilgi paylaşımına zemin hazırlanılmalıdır.
Medya organize suçlarla mücadeleye tam destek vermeli ve mafya mensuplarını efsaneleştirecek yayınlar yapmamalıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Haluk Kırcı'nın sonunu, Sedat Peker'e yönelik Kelebek Operasyonu'nda telefondaki "İdi Amin" sözü getirdi.

Ukrayna'da yakalanan Bahçelievler Katliamı hükümlüsü Haluk Kırcı'nın izi, Kelebek Operasyonu'nda telefon dinleme sırasında ortaya çıktı. İki çetecinin telefonda "İdi Amin"den söz etmesi ipucu oldu.

EŞİNİ BİLE ARAMIYORDU
Lakabı "İdi Amin" olan ve yakalanmamak için eşi ve çocuğunu bile telefonla aramayan Haluk Kırcı'yla ilgili isimleri takibe alan polis Ukrayna'daki adresi belirledi. Bilgilerin aktarıldığı Ukrayna polisi Kırcı'yı yakaladı.

İADESİ SÜRE ALACAK
Süresi geçmiş Türk pasaportu nedeniyle Kırcı'nın önce sınırdışı edilmesi planlandı. Sonra iade benimsendi. İade iki ayı bulacak.

yildizlar2
Kırcı, polisin Sedat Peker için kurduğu ağa takıldı

Emniyet güçleri, Peker'e karşı yürütülen 'Kelebek Operasyonu' kapsamında telefonları dinlerken, Kırcı'nın izine ulaştı. Telefon konuşmalarında 'İdi Amin' adının geçmesi polisi harekete geçirdi.

"İdi Amin" ve "Esmeray" diye de tanınan Bahçelievler katliamı hükümlüsü Haluk Kırcı, Sedat Peker'e karşı yürütülen Kelebek Operasyonu'na takıldığı için yakalandığı öğrenildi. Alınan bilgiye göre, Sedat Peker organizasyonunu çökertmek için aylarca telefon dinleyen emniyet güçleri, İstanbul'da yeraltı dünyasının tanınmış iki isminin telefon konuşmaları sırasında "İdi Amin" lafını telaffuz ettiğini fark etti. Bu ip ucundan yola çıkan polis, üç ay süren takip sonrası, Haluk Kırcı'nın Ukrayna'da Azak Denizi kıyısındaki Maripol kasabasında kaldığı adrese ulaştı. Operasyonda geçmişte Ayvaz Korkmaz'ın iadesinde de emniyetle çalışan Ukrayna Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nin katkısı oldu.

AZAK DENİZİ KIYISINDA
Önceki yıllarda da defalarca polisin takibinden kurtulmayı başaran Haluk Kırcı'nın, yakalanmamak için eşi ve çocuğunu bile telefonla aramadığı belirlendi. Kırcı'nın eşi, çocukları ve Türkiye ilişkileriyle irtibatı yanında bulunan adamlar üzerinden yürüttüğü anlaşıldı. Bunun üzerine polis, Haluk Kırcı'nın yanında olup da Türkiye ile haberleşmeyi sağlayan, ayrıca Kırcı'nın ihtiyacı olan parayı getirip götüren kişilerin telefonlarını ve bulundukları adresleri Ukrayna Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne iletti. Ayrıca, Haluk Kırcı'nın fotoğrafı, parmak izi ve Türkiye'de hakkında çıkarılmış gıyabi tutuklama kararı da Ukrayna polisine iletildi. Uyarıları dikkate elan Ukrayna polisi, Kırcı'nın etrafındaki kişileri takip ederek, "İdi Amin" ve "Esmeray" diye tanınan Bahçelievler Katliamı hükümlüsünün adresini nokta olarak belirledi. Ukrayna ve Türk40A91252901B744499D21002bpolisi arasında karşılıklı mutabakat sağlandıktan sonra Kırcı ve Türk arkadaşlarının bulunduğu Azak Denizi kıyısındaki Maripol adlı küçük kasabadaki apart otele benzeyen binaya cuma gecesi sabaha karşı operasyon düzenlendi.

PASAPORT SÜRESİ BİTMİŞ
Kaleşnikoflu onlarca polisin katıldığı operasyonda, Haluk Kırcı ve yanındaki 3 kişi Ukrayna polisince kıskıvrak yakalandı. Operasyon sırasında, Kırcı'nın, "silahla karşılık verme olasılığı"na karşı, Ukrayna polisi tüm yolları tuttu ve binanı etrafı çelik yelekli timler tarafından çevrildi. Yanında silah olmadığı anlaşılan Kırcı'yla birlikte 3 kişi daha gözaltına alındı. Haluk Kırcı'nın üzerinde yapılan aramada kendi adına düzenlenmiş Türk pasaportu çıktı. Ancak pasaportun süresinin geçmiş olduğu anlaşıldı. Kırcı'- nın bu pasaportu, Türkiye'de, "Yanlışlıkla tahliye" edildiğinde resmi yoldan aldığı sanılıyor. Haluk Kırcı ilk yakalandığında, pasaportun süresi geçmiş olduğundan Ukrayna polisi kendisini sınır dışı etmeyi planladı. Ancak, daha sonra bundan vazgeçilerek, Kırcı'nın mahkeme kararıyla iade edilmesi planlandı. Bu durumda Kırcı'nın yaklaşık bir iki ay sonra Türkiye'ye iade edilmesi bekleniyor.

REİS BAĞLANTISI
Abdullah Çatlı, Susurluk kazasında ölmeden önce, en yakın arkadaşı Haluk Kırcı idi. Çatlı ölünce, "Reis" lakabını Sedat Peker üstlendi. Peker, sadece Çatlı'nın lakabını almakla kalmadı, emniyet yetkililerine göre, onun bazı ilişkilerine de sahip çıkmaya çalıştı. Sedat Peker'in, "ortak dostları" aracılığıyla Kırcı ile bağlantısını sürdürdüğü belirlendi
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #15
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dostum Peker ne iyi etmiş

İBRAHİM TATLISES: Dostum Peker in böyle bir internet sitesini hizmete açması çok güzel. Londra ya, Paris e gidiyorum. Oradaki insanlar tarihlerine sinek bile kondurmuyor, biz böcek bile konduruyoruz. Türklerin birliği için önemli.
SEDAT PEKER: Turan idealini sanal ortamda sağladık. Dünya üzerinde yaşayan 300 milyon insana ulaşmak için böyle bir internet sitesi kurduk. Siteyi Türkçe nin yanı sıra, Rus mezalimi altında yaşayan Türklere ulaşmak için Rusça da da yaptık.
VELİ KÜÇÜK: Türk birliği mutlaka tecessüs edecektir. Asil Türk milletinin yolu Tanrı dağlarından, Ergenekon dan geçecek. Globalleşmeye ve Avrupa Birliği ne karşı değiliz. Ancak onurluca girmek istiyoruz. Yalvarmayacağız.

Gecede kimler vardı kimler...
Geceye Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, Mehmet Ali Yılmaz, Abdülhaluk Çay, Sadi Somuncuoğ-lu, emekli general Veli Küçük, Prof. Şener Üşümezsoy, Ord. Prof. Reha Oğuz Türkkan, İbrahim Tatlıses, Mehmet Ali Erbil, Adnan Şenses, Seda Sayan, Gönül Yazar, Osman Yağmurdereli, Hakan Altun, Şenol İpek ve Cengiz Kurtoğlu da katıldı.

Sanal ortamda çatışma çıktı
Sitede, ülkücülerle sol görüşlü olanlar arasında sokak çatışmaları kadar ürkütücü mesaj çatışmaları yaşanıyor. Cahit Sıtkı Tarancı nın "Ben ölecek adam değilim" adlı şiirinin altında yer alan görüşler kısmında, kendisini Marmara Üniversitesi Yurtsever Demokrat Öğrenci Lideri olarak tanıtan Ali Ekber Kul, "Koyu bir sosyalist olarak size sesleniyorum; yolumuz devrim yolu, gelin kardeşler gelin, yurdumuza faşist doldu, vurun kardeşler vurun" diye yazıyor.

İnfaz kararı aldılar
Ülkücüler de "Senin bu sitede ne işin var. Defol git Rusya ya!" ya da "Unutma ki her sözün bir bedeli vardır ve sen bu bedeli ağır ödeyeceksin!" diye tepki gösteriyor. Sol söylemlere en büyük tepki ise, Türk İntikam Tugayı imzasıyla dile getirilmiş: "10.05.2002 de ÖZTÜRKLER / TÜRK TURAN TARİHİ da sosyalist söylemler yapan Ali Ekber Kul hakkında infaz kararı oybirliğiyle alınmıştır. İnfaz en kısa zamanda gerçekleştirilecek." Bu arada siteyi beğenmediklerini belirtenlerin bağlantısı anında kesiliyor.

Çete kurmaktan cezaevine girdi
Peker, 1970 te Sakarya da doğdu. Adı ilk kez "Uyuşturucuyla mücadele eden baba" olarak duyulan Peker, Susurluk raporuna da girdi. "Tehditle tahsilat yapmak", "zorla alıkoymak", "adam öldürmeye azmettirmek" suçlarından 7 ay aranan Peker, teslim olacağını bildirerek, 19 Ağustos 1998 de Romanya dan Türkiye ye geldi. Ekim 1998 de Peker ve 12 adamı hakkında İstanbul DGM de, "Çete kurmak ve yönetmek" suçundan dava açıldı.

Hapiste rokfor keyfi!
Peker, 24 Mayıs 1999 da tahliye edildi. Peker in halen tutuksuz yargılandığı dava, "çete" suçları DGM yetki alanından çıktığı için İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi ne gönderildi. Bayrampaşa Cezaevi nde tutuklu bulunduğu 8.5 ayda Peker krallar gibi yaşamıştı. Rokfor peynirinden çamaşır makinesine kadar her istediğini cezaevine getirtmişti. Kokoreç makinesi dışında...

Son düzenleyen Blue Blood; 14 Nisan 2006 20:04
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #16
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
03tur
Erginler'in işkence yöntemleri

Murat EĞİLMEZ / UŞAK, DHA





‘‘Nuriş çetesi’’nin, cezaevinde işkence yaptığı Özay Dalkılıç, kardeşi ve arkadaşı için 20 milyar lira ödeyerek canlarını kurtardıklarını söyledi. Dalkılıç, Ergin kardeşlerin falaka, dayak, kaş tıraşı, idrar içirme gibi yöntemler kullandıklarını anlattı.

Uşak E Tipi Cezaevi'nde isyan çıkarıp katliam yapan Karagümrük Çetesi lideri 'Nuriş' lakaplı Nuri Ergin ve kardeşi Vedat Ergin'in, cezaevinde işkence yaptığı 3 kişiyi DHA muhabiri buldu. Vedat Ergin'in demir çubukla dövüp kaşlarını jiletle kazıdığı av malzemesi satıcısı Özay Dalkılıç, kardeşi Özgür Dalkılıç ve arkadaşı Gökhan Uğur, 20 milyar lira haraç verip canlarını kurtardıklarını açıkladı.

‘Nuriş' ve ekibinin, isyan çıkarıp devlete meydan okumasından aylar önce Uşak Cezaevi'nde kontrolü tam ele geçirdiği ortaya çıktı. Polise mukavemet ettikleri gerekçesiyle 3 ay önce tutuklanıp 6 gün cezaevinde kalan Dalkılıç kardeşler ve arkadaşları Gökhan Uğur'u, Uşak'ta bulduk. Özay Dalkılıç'ın av malzemesi sattığı işyerinde yaptığımız görüşmede, uğradıkları işkenceyi anlatan çete mağduru 39 yaşındaki Özay Dalkılıç, kardeşi 19 yaşındaki Özgür Dalkılıç ve arkadaşı 21 yaşındaki Gökhan Uğur, o dehşet anlarını yeniden yaşadı.

Cezaevine girer girmez Ergin kardeşlerin talimatıyla kaşlarının jiletle traş edildiğini, demir sopalarla dövüldüklerini ve tek tek sorguya alındıklarını söyleyen Özay Dalkılıç korku dolu 6 günü şöyle anlattı: ‘‘Vedat Ergin, elinde silah adamlarıyla birlikte beni falakaya yatırdı. Uzun süre demir sopayla dövdükten sonra kaşlarımı jiletle kesen Vedat Ergin, ‘Söyle ulan kaç paran var. Mal varlığın ne durumda, konuşmazsan kaşlarınla kalmam vücudundaki tüm fazlalıkları jiletle kazırım' dedi. Kardeşim ve arkadaşı da benden sonra Vedat Ergin tarafından işkenceden geçirildi, kaşları kazındı ve konuşturuldu. Vedat Ergin ‘Size 20 milyar lira ceza kesiyorum. 10 milyar lirası hemen gelmezse hepinizi geberteceğim' dedi. Annemi arayarak, 10 milyar bulmasını yoksa beni ve kardeşimi öldüreceklerini söyledim.’’

25 BİN TÜFEK FİŞEĞİNİ GASP ETTİLER

Annesi Esel Metin Dalkılıç'ın, kendilerine ait Opel Vectra marka otomobili ve panelvan minibüsü değerinin çok altında satarak parayı Ergin'in dışardaki adamlarına ulaştırdığını anlatan Özay Dalkılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘‘Bununla da yetinmediler. Dışarıdaki adamları av malzemesi mağazamızı basarak 9 Magnum Mossberg ve Üzümlü marka av tüfeği, 25 bin adet fişek ve 5 milyar lira para aldılar. Annem polise başvurup şikayetçi oldu. Operasyon yapan polis, 'Efe' lakaplı bir kişi, 'Hacı' lakaplı Oğuz Bitik ve Lütfü adındaki üç gaspçıyı 5 milyar lira para ve silahların bir kısmıyla yakaladı. Nuriş'in adamı oldukları önesürülen ve gözaltına alınan üç gaspçı Uşak Cezaevi'ne gönderildi.’’


İdrarını mahkûmlara içiriyordu

Irza geçme suçundan gelen mahkumları Ergin Kardeşlerin tuvalette yatırdığını belirten Özgür Dalkılıç, ancak filmlerde görülecek olayları şöyle anlattı:

‘‘Vedat Ergin esrar içip bu mahkumları köpek gibi döğüştürüp kahkahalar atıyordu. Kavga eden mahkumlar kan revan içinde kalıyordu. Ergin'in emriyle az dayak yiyene, çok dayak yiyen tekrar vuruyordu. Bize konuşursak kesinlikle öldürüleceğimiz her fırsatta söyleniyordu. Silahı ağzımıza sokup korku salıyorlardı. Ben annemin girişiminden sonra savcı tarafından çağırıldığımda Vedat Ergin bana, cezaevinde ağabeylik yaptıklarını kimseye kötü davranılmadığını, kendilerinden memnun olduğumuzu söylememizi istedi. Ağabeyim korkudan onların istediği şekilde konuştu, ben herşeyi göze alıp içerde gördüğümüz işkenceyi savcıya anlattım. Savcı kaşlarımızın traş ediliğini zaten görüyordu. Savcı anlattıklarımdan sonra benim içeri gitmemi söyledi. Ben onların yanına gidersem ve anlattıklarımı öğrenirlerse öldürüleceğimi söyledim. O zaman Savcı da ‘Vedat Ergin'in istediği gibi konuştum dersin' dedi.’’


Vedat Ergin, dışarda geziyordu


NURİŞ Çetesi'nin cezaevinde işkence yaptığı Özay Dalkılıç, dışarı çıktığında, Vedat Ergin'i bir restoranda gördüğünü de iddia etti. Dalkılıç, ‘‘Değirmen Restoran'da bir gece Vedat Ergin, birkaç gardiyan ve ikinci müdürle yemek yedi. Orada polisler vardı. Ancak polisler korkup kaçtı. Bu alçaklar emniyet dahil herkesi sindirmişti. Bizi hala tehdit ediyorlar’’ dedi.

Özgür Dalkılıç ise işkenceyi Vedat Ergin'in yönettiğini belirterek, ‘‘Nuri Ergin, perde arkasındaydı, son kararı, ölüm emrini hep o veriyordu. Cezaevi müdürünün karşısına geçip, ‘Aman ha dikkat edin kaçarım' diyerek dalga geçiyordu. Kaşlarım kesilirken duyduğum acıdan çok, onurumun kırılması beni yıktı. Annem istedikleri parayı vermeseydi bizi jiletle, bıçakla doğrayıp öldüreceklerdi’ diye konuştu.

PARA KASALARI VARDI

Özgür Dalkılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘Tüm Uşak'ı haraca bağlamışlardı. Onların sözünden dışarı çıkanlara insanın aklına gelmeyecek işkencelere tabi tutuyorlardı. Suyla ıslattıkları yerde yatırıp bir parça ekmek için suyun içinde emekletip köpek gibi havlamamamızı, kedi gibi miyavlamamızı isteyip gülüşüyorlardı.’’

Yaşadığı dehşeti anlatan Gökhan Uğur ise ‘‘Hem girişte, hem çıkışta kaşlarımı iki kez jiletle kazıdılar. Gözlerimle Vedat Ergin'in işkence için idrarını mahkumlara içirdiğini gördüm. Bizi su döktükleri odalarda saatlerce zıplatıp, komando marşları söyletiyorlardı. Cezaevinde para kasaları vardı. Herkesi haraca kesmişlerdi. Bıçakla, keserle, demirle, işkence ettikleri kişilerden topladıkları haraçları, bu kasaya dolduruyorlardı. Yaşadıklarım kabus gibiydi. Hiçbir zaman unutamam’’ dedi.



Nuriş'in 15 adamı Erzurum'a


UŞAK E Tipi Cezaevi'ni kan gölüne çeviren Nuri Ergin'in aynı cezaevinde bulunanan 15 adamı, Erzurum'a nakledildi. Bu kişilere ikinci bir emre kadar görüş yasağı getirildi.  DHA
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #17
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
MAFIA_MAFYA

Her zaman bir mafyadan sözedilir. Allah zeval vermesin, memleketimizde her çeşit işin mafyası vardır. Bu konuda İtalyanlarla rahatlıkla mücadele edebiliriz. Arazi mafyası vardır, çek-senet mafyası var, ihale mafyası, otopark mafyası, gümrük mafyası!... Say sayabildiğin kadar! Yığınla mafya vardır!

Peki mafya kelimesinin anlamı nedir? Hiç düşündün mü? Nereden gelmektedir bu 'mafya'kelimesi?

Aslında hiçbir dünya dilinde böyle bir kelime yok. Bu kelime bir kısaltmanın sonucu. Kelimenin aslı MAFİA imiş!Biz mafya diye okuyoruz. Peki bu MAFİA neyin kısaltması?İtalyanca bir sloganın baş harflerinin sıralanması ile oluşuyor bu kısaltma: Morte Alle Francia, İtalia Anela!
Her kelimenin baş harfi alındığında ortaya MAFİA çıkıyor. Sloganın anlamı ise: Fransa'ya ölüm, İtalya kükrüyor!

Bu sloganı, Korsika Adası'nın Fransa'dan bağımsızlığı için Fransa'yla savaşan ve İtalya'ya bağlanmak isteyen Korsikalı şövalyeler kullanıyorlarmış. Rahat hareket edebilmek için de bu yapılanmalarını ve diğer tüm çalışmalarını gizlice yapıyorlarmış. Yeraltında kendileri için hazırladıkları dehlizlerde toplanırlarmış. Örgütlerinin adı ise
daha önce söylediğim gibi MAFİA imiş!

Bu hareket, Avrupa tarihini oldukça etkilemiş bir harekettir. Bugün bile Fransızlarla İtalyanlar arasındaki sorunlardan biri Korsika adasıdır. Gerçi geçenlerde, 3 asır sonra Fransa, Korsika'ya özerk bir statü tanımak zorunda kaldı ama, yine de bu olay 17.yüzyıl Avrupasına ve hatta günümüze kadar uzanan bir iz bırakmıştır. O yüzden bu kelime dünyanın diğer yerlerinde, gayri-kanuni teşekküller için de çokça kulanılır olmuştur. Bilirsin işte, sıkça 'yeraltı dünyası' deriz, 'mafya' deriz.

Ben birkaç gündür kendimi böyle bir 'mafya' gibi, bir 'gizli ajan' gibi hissediyorum. Bilinmeyen bir yerlerden, karanlık bir perdenin ardından senden haber alabilmek için çırpınıp duruyorum. Kılıcını çekmiş bir Korsikalı şövalye gibi, Fransayla değil ama, ümitsizliğimle yeraltından savaşıyorum. Bu gizli şövalyenin savaşı da, zaten sadece ümitsizliğiyle!...

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #18
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ÜLKEMIZDE ORGANİZE SUÇLAR VE
EN ÇOK RASTLANAN ÇIKAR AMAÇLI SUÇLAR

Uyusturucu madde kaçakçiligi,
Silah ve mühimmat kaçakçiligi,
Kiymetli maden kaçakçiligi,
Tarihi eser kaçakçiligi,
Stratejik madde kaçakçiligi (uranyum vb) ve çevre suçlari,
Oto hirsizligi,
Kara para aklama,
Ihale, sübvansiyon ve kredi yolsuzlugu,
Hayvan Kaçakçiligi,
Arazi suçlari,
Kiralik Suç Islemleri,
Tehditle Para Alma,
Kumar, illegal sans oyunlari,
Karaborsa,
Çek-senet tahsilati,
Gasp Soygun,
Yasadisi organ ticareti,
Hayvan Hirsizligi
Kapkaççilik,
Yabanci ülkelere illegal isçi gönderilmesi,
Yasa disi göçmen kaçakçiligi,
Sanat Eserleri,Antika ve Mücevher hirsizligi,
Adam kaçirma ve fidye,
Fuhus,
Diger Hirsizliklar,
Orman Envali Kaçakçiligi,
Çocuk ticareti,
Pornografi,
Beyaz Kadin Ticareti,
Dolandiricilik,
Bilgisayar Suçlari,
Kalpazanlik,
Kredi Kartlari Sahteciligi,
Pasaport Sahteciligi,
Diger Sahtecilikler,
Okul Ögrencilerine Yönelik Suçlar,
Yasadisi Is Takibi,


Yukarida sayilan suçlar, zaten kolluk kuvvetlerince suç kabul edilerek kovusturulmaktadir. Ancak, organize bir grup tarafindan islenmeleri halinde, bu suçlar organize suç kabul edilmelidir. Ayrica organize grup acisindan suç islemek bir süreklilik arz etmelidir. Sayilan suçlarda da görüldügü gibi hafif suçlar dahi organize biçimde islenebilmekte ve bu suçlar mutlaka disa dönük cebir ve siddet kullanilmasini gerektirmemektedir. Burada günümüz teknolojisine paralel teknik olarak islenen suçlarda görülebilir. Sonuç olarak organize suç olarak nitelendirilen suç türü sinirli sayida degildir ve çok degisik sekillerde karsimiza çikabilir. Önemli olan tespit edilen suçlarda bu organizelik özelligini gözden kaçirmadan suçun ortaya çikarilabilmesidir. Ancak bu sekilde gerçek adalet saglanmis ve kamuoyunun güveni kazanilmis olur.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #19
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kürt Ahmet'e 14 yıl oğluna 91 yıl istendi

Kürt Ahmet" lakaplı Ahmet Turgut'un da aralarında bulunduğu 50 kişi hakkında, "Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak, adam yaralamak, gasp ve tehdit" suçu işledikleri iddiasıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dava açtı. Evinde, içinde gizli kamera tertibatı olan bir çanta bulunan Turgut hakkında 7 yıldan 14 yıla kadar hapis, oğlu Kadir Turgut hakkında 46 yıldan 91 yıl 6 aya kadar ağır hapis istendi.

DOKTOR VE SUBAYA DA CEZA
Turgut'un, müebbet hapise mahkum yeğeni Kadir Turgut'u cezaevinden çıkartabilmek için Ankara Numune Hastanesi'nde görevli Dr. Göksel Bayam'ın imzaladığı "Akli dengesi bozuk" yönünde rapor aldığı belirtildi. Doktor hakkında 3-11 yıl, emekli albay Eşref Hatipoğlu'na ise 2 yıldan 4 yıla
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #20
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sedat Peker'in yakalanma komedisine daha önce değinmiştim. Peker serbest bırakıldı, daha sonra tutuklandı. Hatta tutuklanmaya, devlete meydan okurcasına ambulansla geldi. Üstelik de ağzında, "Devlet isterse hapis de yatarım" söylemiyle... Bu söylemi çok komik buluyorum. Mafya babaları yakalandı mı bir devletçi oluyorlar, bir devletçi oluyorlar, sormayın gitsin. Sanırsınız ki bütün hayatlarını devlet memuriyetine adamışlar; o kasaba senin bu köy senin tayinleri çıkmış, dolaşmışlar, devlet hizmetinde dirsek çürütmüşler, şimdi de devlet onlardan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası" için hapse girmelerini istiyor. Onlar da mağdur mağdur hapse giriyorlar. Adam mafya kardeşim. Hâkimle yakın ilişkisi var, avukatla yakın ilişkisi var, askerle yakın ilişkisi var, emniyet güçleriyle yakın ilişkisi var. Bu ilişkiler de öyle yenilir yutulur cinsten değil, bayağı bir çıkar ilişkisi... Susurluk rezaleti Sedat Peker'in 'devlet erkanıyla' pespaye ilişkilerinin yanında solda sıfır kalır. Ama adam çıkıyor ve diyor ki, "Devlet isterse hapis yatarım..." Sanki adam kaçıran o değil, adam tehdit eden o değil, haraç alan o değil, çete oluşturup işadamlarına korku salan o değil. Sıkıya geldi mi savunma basit, "Devlet isterse hapis yatarım"... Ama adam haklı, onu hapis yatıracak devletle o kadar büyük bir al takke ver külah ilişkisi içinde ki, onun hapis yatması devlete karşı bir lütuf. Sedat Peker rezaleti cinlerimin tepeme toplanması için yetiyor. Bir kere daha anlıyorum ki nerede mafya varsa orada mutlaka devlet var! Devlet olmadan mafyanın ayakta kalması mümkün değil. Hapse girmesi ise hiç mümkün değil!

Benzer Konular

17 Mayıs 2012 / hocaz53 Oyunlar
17 Aralık 2012 / Misafir X-Sözlük
14 Ağustos 2012 / vampirinlaneti Soru-Cevap
6 Temmuz 2012 / MafyaTiM Oyunlar
9 Eylül 2012 / aslanlar60 Oyunlar