Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Mayıs 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı (1923 - 1940)
1923 yılı yeni Türkiye’nin kuruluşudur. Aydınlarımız, devlet adamlarımız ve yazarlarımız tarihimizde artık yeni bir dönemin başlatılması gereğine inanmışlardır. İşte 1923’te başlayan bu yeni anlayışı maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz.
  • Hece ölçüsünü, yerli bir şiir ölçüsü olarak kullandılar.
  • Halkın dertlerini, problemlerini ve Anadolu’nun güzelliklerini işlediler.
  • Anadolu’da yaşayan efsane, masal ve mitolojiden yararlandılar.
  • Halk arasında yaşayan her tür kültür unsurunu sanat eserlerinde işlediler.
  • Bu dönem sanatçıları; maniler, türküler, halk efsaneleri, masallar ve halk sanatlarının unsurlarını topladılar.
  • Bu dönemde roman, hikaye, tiyatro, gezi ve hatırat türlerinde de bir sadeleşme, kültür varlıklarımızdan yararlanma göze çarparken; roman ve hikayede gerçekçilik akımı ön plana çıkar.
  • 1940’a kadar olan dönem içinde, ( Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi ) bazı şairlerin aruz vezni ile sade şiirler yazdığını görüyoruz. Bazı şairlerimiz de kendilerine "Yedi Meşaleciler ve Beş Hececiler" gibi isimler vermiştir.
Roman ve Öykü
Cumhuriyet dönemi edebiyatı Türkiye’nin gerçeklerine gittikçe genişleyen ölçüde eğildi. Yurdun bütün bölgelerinde kentlerdeki, köylerdeki yaşamı ve insan ilişkilerini, yurtdışına göçen işçileri ele aldı.Her sınıftan,her yaşam biçiminden gelen kahramanları canlandırdı.Onları kuşatan toplumsal bozuklukların giderilmesi için öneriler getirildi.Dil devrimi,edebiyatı yakından etkiledi.Türetilen ya da canlandırılan sözcükler yanında bölge ağızlarından sözcükler ve anlatım biçimleri de edebiyata girdi.Halk söyleyişleri,anlatımı kadar dünya edebiyatlarından türlü eğilimlerden,deneylerden izlenimler görüldü.Cumhuriyet’in kuruluşunu ele alan yapıtlar oluşturuldu.Yakup Kadri yakın tarihte oluşan,kendi tanık olduğu olaylara dayanarak toplumdaki değişmeleri,siyasal yaşamdaki çalkantıları,çatışmaları ele alan romanlar yazdı.En etkili romanı ise köylü ve aydın çelişkisini anlatan Yaban (1932) oldu.
Cumhuriyet’in ilk on yılında Kurtuluş Savaşı’na katılan
halk ve aydınlar, yeni döneme ayak uydurmaya çalışan çıkarcılar ve işbirlikçiler, batı uygarlığı karşısında geleneksel ahlakın ve yerleşik değerlerin tartışılması, toplumdaki değişmelerin, batılılaşmayı yanlış anlamanın yıkıcı etkileri gibi toplumsal konulara bireysel sorunlar, ruh çözüm deneyleri eklendi. Şevket Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları (1934) romanı başkent Ankara’nın, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki yaşamını canlandırıyordu. Deniz tutkunu olan Sait Faik, kendi yaşadığı Burgaz Adası’nın Rum balıkçılarını, kentin küçük insanlarını geniş bir insan sevgisiyle canlandırdı. Öte yandan üretim biçimine, üretim biçiminde değişmenin yaşamı nasıl etkilediğine dikkati çeken ilk yapıt Sadri Ertem’in Çıkrıklar Durunca (1931) adlı köy romanıdır. Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf romanıyla 20 yıl kadar sonra gelişecek köy romancılığına öncülük etti. Köylüleri, düşkün kadınları, toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri ele alan öyküler kaleme aldı.


Cumhuriyet Dönemi Genel Özellikleri

Osmanlı Devleti’nin siyasi, askeri ve ekonomik açıdan Avrupa’nın gerisinde kalması devlet büyüklerini bazı tedbirler almaya zorlamış, bu alanlarda Avrupa’nın nasıl geliştiğinin öğrenilmesi için bazı gençler oraya gönderilmiştir. Avrupa’ya özellikle Fransa’ya giden gençler oradaki edebiyata hayran kalmış ve dönüşlerinde, gördükleri yenilikleri Türk edebiyatında uygulamaya başlamışlardır. Değişiklikler önce siyasi alanda görülmüştür. Edebiyat alanında yapılan değişikliklerle belli dönemler halinde günümüze kadar süren yeni bir edebiyat başlamıştır.
Bu dönemlerden biri de Cumhuriyet dönemi edebiyatıdır. Cumhuriyet dönemi edebiyatı, Milli Edebiyat ‘tan kesin hatlarla ayrılmamaktadır. Çünkü Milli edebiyat sanatçıları, Cumhuriyet’in ilk yıllarında en önemli eserlerini vermişlerdir. Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri, Refik Halit ve daha birçoğu Cumhuriyet’in ilk elli yılına damgalarını vurmuşlardır. Ancak Cumhuriyet’in ilanıyla çok hızlı bir şekilde yapılan devrimler, Türk aydını takip etmekte zorlandığı bir siyasi değişim yaşamıştır. Latin harflerin kabulü, eski yazı ve yeni yazı kargaşası ortalığı karıştırmaya yetiyordu. Böyle bir ortamı, öncekilerden ayırmak için 1923 yılını hala devam eden bir edebiyat döneminin başlangıcı olarak kabul edilir.


Beş Hececiler

  • Hecenin beş şairi adıyla da anılan bu sanatçılar milli edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.
  • Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.
  • Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlamışlardır.
  • Beş hececiler ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.
  • Şiirde memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları işlemişlerdir.
  • Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denediler.
  • Mısra kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmadılar yeni yeni biçimler aradılar.
  • Nesir cümlesini şiire aktardılar ve düzyazıdaki söz dizimini şiirlerde de görülmesi beş hececiler de çok rastlanan bir özelliktir.
Beş hececiler şu sanatçılardan oluşmuştur:
  • Faruk Nafiz Çamlıbel
  • Yusuf Ziya Ortaç
  • Enis Behiç Koryürek
  • Halit Fahri Ozansoy
  • Orhan Seyfi Orhon
FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL (1898 - 1973)
*Şiire 1.dünya savaşında aruzla başladı. Daha sonra da hece vezniyle şiirler yazmaya başladı; fakat, heceyle şiirler yazarken aruzla de yazmaya devam etti.

*Duygu ve düşünceyi bir arada yürüten, romantik ve realist konu ve hayatları işleyen şiirleriyle ün yapmıştır.

*Şiirlerinde Anadolu’yu ve memleket sevgisini anlatır.

*Şiirlerindeki başlıca temalar aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık ve ihtirastır.

*Dili sadece akıcıdır. Söz sanatlarına yer veren güçlü bir üslubu vardır.

ESERLERİ:

Han Duvarları, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Gönülden Gönüle, Bir Ömür Böyle Geçti, Elimle Seçtiklerim, Heyecan ve Sükun

Tiyatroları: Özyurt, Canavar, Akın, Kahraman


ENİS BEHİÇ KORYÜREK (1891 - 1949)

*İlk şiirlerini servet-i fünun etkisinde yazdı.

*Şiire aruz vezniyle başlamıştır.

*Hece ile yazdığı ilk şiirlerinde aşk duygularına yer vermekle beraber, daha sonra kurtuluş savaşı yıllarında milli duyguları ve tarihi kahramanlıkları işleyen heyecan yüklü epik şiirler yazmıştır.

ESERLERİ: Miras ve Güneşin Ölümü adlı şiir kitabı vardır.


HALİT FAHRİ OZANSOY (1891 - 1971)
*Şiire aruzla başlamıştır. Aruza veda adlı şiiriyle, aruz veznini bırakıp heceye yönelmiştir.

*Şiirlerinde çoğunlukla egzotik sahnelere, hüzün ve melankoli gibi bireysel duygulara, aşk ve ölüm temalarına rastlanır.

*Şiirlerinde konuşulan Türkçe’yi başarıyla kullanmıştır.

*Şiir, roman ve tiyatro türlerinde eserler vardır.

ESERLERİ:
Baykuş, Efsaneler, Cenk Duyguları, Hayalet.


YUSUF ZİYA ORTAÇ (1896 - 1967)

*Yusuf Ziya da diğerleri gibi şiire aruzla başlamış daha sonra heceye geçmiştir.

*Şiirlerinde günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir.

*Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır.

ESERLERİ: Akından Akına, Bir Rüzgar Esti, Yanardağ, Aşıklar Yolu.


ORHAN SEYFİ ORHON (1890 - 1972)

*Şiire aruzla başlar daha sonra heceyle devam eder.

*Şiirlerinde daha çok şahsi konuları işler.

*Bazı şiirlerinde halk şiirinin şekillerini de kullanmıştır.

*Bireysel duyguları işleyen, ahenkli ve zarif şiirlerinde temiz duru bir Türkçe kullanmıştır.

*ESERLERİ: Fırtına ve Kar, Gönülden Sesler, Peri Kızı İle Çoban, O Beyaz Bir Kuştu.


Yedi Meşaleciler

  • Yedi meşaleciler, milli edebiyatçıların gerçekten uzak, duygusal memleketçiliklerine karşı olarak doğarlar.
  • Yedi Meşale adında ortak bir şiir dergisi çıkararak, Türk şiirine yeni bir ufuk açmaya çalıştılar.
  • İlkelerini samimilik, içtenlik, canlılık ve devamlı yenilik şeklinde açıkladılar.
  • Beş hececileri eleştirdiler ve onlara karşı çıktılar.
  • Batı edebiyatını özellikle Fransız edebiyatını kendilerine örnek alıp, izleyeceklerini söylemelerine rağmen beş hececilerin yolundan gitmişlerdir.
Topluluk şu sanatçılardan oluşmuştur:
  • Ziya Osman Seba
  • Sabri Esat Siyavuşlugil
  • Kenan Hulusi
  • Yaşar Nabi Nayır
  • Cevdet Kudret Solok
  • Muammer Lütfi
  • Vasfı Mahir Kocatürk
ZİYA OSMAN SABA (1910 - 1957)
*Şiirlerinde çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev ve aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğme, küçük mutluluklara yetinme ve ölüm gibi konuları işlemiştir.

*Hece ölçüsünü kullanmakla birlikte 1940’tan sonra serbest şiir yazmaya başladı.

ESERLERİ:

Şiir kitapları Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak, Mesut İnsan Fotoğrafhanesi ise öyküsüdür.


Garip Akımı

  • 1940'ta Garipçiler adıyla çıkan topluluğun ortaya koyduğu bir sanat anlayışıdır.
  • Şiirde her türlü kurala ve belirli kalıplara karşı çıkmışlardır.
  • Şiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karşı çıkmışlardır.
  • Şiirde şairaneliği, mecazlı söyleyiş ve sanatları kabul etmediler.
  • Süslü, sanatlı dile karşı çıkıp sade bir dil kullandılar.
  • Şiirde o güne kadar işlenmedik konuları ele aldılar.
  • Konuşma dili ile günlük sıradan konuları işlediler.
  • İşledikleri konular günlük hayattan sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bazı garipliklerdir.
  • Halk deyişlerinden yararlanmışlar, toplumsal yergiye yer vermişlerdir.
  • Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu’nun oluşturduğu bir topluktur.
ORHAN VELİ KANIK (1914 - 1950)
*Türk şiirinde iki arkadaşıyla birlikte büyük bir atılım yapmış, yeni bir anlayışın öncüsü olmuştur.

*1914'te arkadaşlarıyla birlikte yayımladıkları Garip adlı şiir kitabı ve yazdığı önsöz, Türk şiirinde günden güne donmuş olan eski değerleri yıkmış, şiire başka bir açıdan bakılmasını sağlamıştır.

*Şiire getirdiği ilkeler :

-Ölçüye baş kaldırıp serbest yazmak

-Kafiyeyi şiir için gerekli görmekten vazgeçmek

-Şairane duyuları, parlak görüntüleri şiirden silmek

-Şiiri hayal gücünün kapalı duvarlarından kurtarıp gerçek hayata çıkarmak, yapmacıksız tabii bir söylentiyle, günlük yaşayış içinde halktan insanları yakalamak. Her çeşit kelimeyi konuyu şiire sokmak, halk deyişlerinden yararlanmak ve toplumla ilgili yergiye yer vermek

ESERLERİ:

Şiirleri: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı

Nesirleri: Sanat ve Edebiyatımız, Bindiğimiz Dal


OKTAY RIFAT HOROZCU (1914 - 1988)
*Garip akımının temsilcilerindendir.

*Başlangıçta, yeni bir hava içinde, güçlü aşk şiirleri; toplumcu sanat ilkesinden hareketle halk deyimi ve söyleyişlerinden masal ve tekerlemelerden faydalanarak başarılı taşlamalar; sosyal şiirler yazdı. Perçemli Sokak adlı kitabıyla birlikte şiir anlayışında büyük değişiklik olmuş soyut şiire kaymıştır.

*Son şiirlerinde öz ve biçim yoğunlaştırmalarıyla estetik planda yeni ve güçlü bir şiir estetiği yakalamıştır.

ESERLERİ :
Şiirleri; Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Güzelleme, Karga İle Tilki, Aşk Merdiveni, Denize Doğru Konuşma, Dilsiz ve Çıplak,
Koca Bir Yaz


MELİH CEVDET ANDAY (1915)

*Garip akımının temsilcilerindendir.

*Şiirlerinde toplumsal gerçekliği inceler.

*Daha sonra ilk şiirlerindeki romantizmden sıyrılarak duygulardan çok aklın egemenliğine, güzel günlerin özlemine bırakır.

*Söz oyunlarında arınmış yalın bir dil vardır. Düz yazılarında ise yoğun bir düşünce, şiirsel, esprili, özlü bir dil vardır.

*Fıkra, makale, gezi, roman, tiyatro ve şiir yazmıştır. Çevirilerde yapmıştır.

ESERLERİ: Şiirleri: Garip, Rahatı Kaçan Ağaç,
Telgrafname, Yanyana.
Denemeleri: Çevirileri; İngiliz Edebiyatından Denemeler

Tiyatroları: Komedya, İçerdekiler, Gizli Emir.


Milli Edebiyat Dönemi Önemli Temsilcileri
ÖMER SEYFETTİN (1884-1920)
Milli Edebiyat hareketinin önderlerinden olan sanatçı daha çok hikayeleriyle tanınmıştır. “Yeni Lisan” makalesinde ortaya koyduğu görüşlerini, hikayelerinde uygulamaya çalışmış ve başarılı olmuştur. Dilimizin sadeleşmesinde önemli yeri olan Ömer Seyfettin, anılarından, tarihteki kahramanlıklardan ve günlük yaşayışlardan yararlanarak, gücünü çekici anlatımından, olaylardan alan, çoğunlukla beklenmedik sonuçlarla biten hikayeleriyle edebiyatımızda önemli bir yer tutar.
Hikayeleri: İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Bomba, Gizli Mabet, Asılzadeler, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Lale… adı verilen kitaplarda toplanmıştır.


ZİYA GÖKALP (1876-1924)
Şiiri, düşüncelerini halka yaymak için bir araç olarak kabul eden sanatçı, bu türde sanatsal yönden güçlü ürünler vermemiştir. Daha çok Türkçülük düşüncesini sistemleştiren bir düşünür ve sosyolog olarak tanınmıştır. Önceleri, bütün dünya Türklerini bir bayrak altında toplamayı amaçlayan “Turancılık ”görüşüne bağlıyken, sonraları “Türkiye Türkçülüğü” düşüncesine yönelir. Günlük konuşma diliyle yazı dilinin birleştirilmesi gerektiğine inanan sanatçı eserlerinde bunu başarıyla uygular. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanan Ziya Gökalp (Turan adlı şiiri hariç), konu olarak daha çok eski Türk tarihine, İslamiyet öncesi dönemlere yönelir. Ayrıca yurt, millet, ahlak, din ve uygarlık gibi konuları da eğitici bir yaklaşımla ele alır.

Milli Edebiyat Dönemi Gelişmeleri

1911 yılında Selanik’te çıkan “Genç Kalemler” dergisinde Ömer Seyfettin’in “Yeni Lisan” adlı makalesinin yayımlanmasıyla başlar. Milli Edebiyat hareketi öncelikle bir dil hareketidir. Sade Türkçenin bir dava olarak ele alınması ilk kez bu dergide ortaya konulmuştur. “Milli Edebiyat” terimi de ilk defa bu dergide kullanılmıştır.
Bu dönem sanatçılarının
şiir anlayışıyla, Fecr-i Ati topluluğunun şiir anlayışı birbirinden pek farklı değildir. “Şiir vicdani bir keyfiyettir” düşüncesinde olan şairleri bireysel konuları işlerler. Daha sonra 1917 yılında yaptıkları bir toplantıda, hece ölçüsünü kullanma, günlük konuşma diliyle yazma noktasında birleşen şairlerin, içerik konusunda her birinin ayrı bir yaklaşımda olduğu gözlenir. Bu dönem sanatçıları Divan edebiyatını, Doğu edebiyatının, sonrasını ise Batı edebiyatının taklitçisi olmakla suçlarlar.
Şiirde daha çok bireysel konulara yönelen bu dönem sanatçıları,
roman ve öyküde sosyal meselelere eğilmişler; milliyetçilik düşüncesi, Kurtuluş savaşı gibi konuları ele almışlardır. Konuların İstanbul dışına çıkarılması da bu dönemin belirgin özelliklerindendir. Ayrıca “aşk” bu dönem roman ve hikayesinin en önemli teması olarak dikkat çeker. Bu eserlerde dil günlük konuşma dilidir.