Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2008       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

BULGARİSTAN,

Ad:  Bulgaristan ve Bulgaristan Tarihi5.jpg
Gösterim: 2039
Boyut:  58.8 KB

bulgarca Bılgariya, Balkan yarımadasında devlet.

Karadeniz kıyısında, 110 927 km2; 9 005 000 nüf. Başkenti, Sofya. Resmi dili bulgarca.

COĞRAFYA


bölgeler


400 km uzunluğunda, 250 km genişliğinde büyük bir dikdörtgen biçiminde olan Bulgaristan, topraklarını B.'dan D.'ya doğru kesen Balkan dağlarının her iki yanında, Tuna Avrupası ile Akdeniz Avrupası arasında bir geçiş ülkesidir. K.'de Balkan dağlarına yaslanan, geniş, lösle örtülü, kireçli bir platolar ve ırmak taraçaları dizisi, orta Eflak temelini örterek derin vadilerle (iskır, Osım, Vit, Yantra, Lom) yarılmış olarak basamaklar halinde Tuna’ya kadar iner; D.’daysa, Deliorman (Lu- dogorya) ve Dobruca birleşik bir yayladır. iklim, yazları az yağışlı kara iklimidir (Rusçuk'ta ocakta -1,3°C, temmuzda 23,5°C); ne var ki, 450 000 ha'ın sulanması ve modern tarım yöntemlerinin kullanılması sayesinde, uzun süre geri kalmış bir yöre olan Bulgaristan'ın Tuna kesimi, ülkenin başlıca tarım bölgesine (buğday, mısır, pirinç, ayçiçeği, şekerpancarı, pamuk, tütün, meyve ağaçları, üzüm bağlan) dönüşmüştür.

Temelin çevresinde biçimlenmiş olan Balkan dağları (Stara Planina [Koca Balkan]) Üçüncü Zaman’da kıvrımlanmış ve kırılmış, kuzeye yatık, yer yer billurlu çekirdekler taşıyan, dar, nispeten az yüksek, ama kesintisiz uzanan, yalnızca B. kesiminde iskır boğazları aracılığıyla geçit veren bir kütledir. Balkanlar, aşırı otlatma nedeniyle gerilemiş ormanlarla örtülü bir koyun yetiştirciliği (yaylaya çıkarma yöntemiyle), sulu tarım ve sayfiye bölgesidir.

Balkan dağlarına koşut (G.'de) bir sıra oluşturan ve bu dağlardan yalnızca dar bir çöküntü havzaları (Karlovo, Kazanlık, Güller Vadisi) oluğuyla ayrılan şistli ve billurlu birer horst olan Sredna Gora (Ortadağ) ve Sırnena Gora (Karadağ) ise, tersine, jeoloji açısından Rodop dağları sistemine bağlıdır. Gene bu noktada, Akdeniz Bulgaristanı başlar. Her yerde sert geçen kışlar (ocakta 0,5°C) ve yüksek Sofya havzasına yazın düşen yağışlar karasal iklim özelliğini sürdürürse de, Meriç havzasında ve Stranca Tepelerinde yazlar sıcak ve kurak geçer, incir ve badem ağaçları yetişir. Uçsuz bucaksız sulanmayan buğday tarlalarının yanında, akıllıca bir sulamayla (400 000 ha) tahıl, sebze ve sanayi bitkileri yetiştirilir (mısır, pirinç, karpuz, kavun, kabak, domates, biber, üzüm, ayçiçeği, soya, susam, tütün, pamuk, dut).

Rodop dağları ülkenin güneyini kapsayan bir set oluşturur. Üçüncü Zaman'da gençleşmiş olan bu yaşlı, billurlu kütlede başlıca gelir kaynakları B.’da onu çevreleyen kütleler (Sofya'nın yukarısında Vitoşa, Musala tepesinin yanı sıra, Balkanların en yüksek doruğu olan Rila, Pirin) gibi ormancılık, hayvancılık, kış ve kaplıca turizmi ve madenciliktir (demirsiz metaller, linyit).
İç kesimdeki yüzey şekillerine uyan Karadeniz kıyısında yalıyarlı üç kesim (Dobruca, Balkan dağları, Stranca) ile limanlı (Varna ve Burgaz'a doğru) iki alçak kıyı kesimi ayırt edilir.

ekonomi


Sosyalist rejim, savaş öncesinde yaygın yöntemle tarımla ve ham maden çıkarımıyla uğraşılan geri kalmış bir ülke olan Bulgaristan’ın ekonomisini bütünüyle değiştirdi. Daha 1949’da, ilk beş yıllık planda, ülkeyi sağlam enerji ve sanayi tesisleriyle donatma gereği vurgulandı. 1950’de girişilen toprak reformuyla, bir yıl içinde toprakların yarısı kolektifleştirildi. Yirmi üniversite (1939’da bir tek üniversite vardı) ve on yüksekokulda yönetici yetiştirilmeye başlandı. 1965’te yönetim sisteminde yapılan reformla (işletmelere özerklik tanınması, işçilerin yönetime ortak edilmesi) üretim artırıldı. Bütün bunların gerçekleştirilmesi, Bulgaristan’ın tarih, kültür, dil ve dostluk bağlarıyla bağlı olduğu eski SSCB’nin büyük yardımlarıyla sağlanmış, ülke Comecon'a katılmıştı.

Yapısı yenilenmiş olan tarımda, devlet çiftliklerinin yanı sıra, küçük özel çiftlikler ve her biri 10 000 - 30 000 ha büyüklüğünde, çok iyi donatılmış (makine, tohum sağlanması, deneme istasyonları) üç yüz tarıma dayalı sanayi kompleksi yer alır. 1 milyon ha’ı aşkın alanda sulu tarım yapılır. Kırk yıldan bu yana büyük ölçüde küçülen tahıl alanlarında buğday üretimi 4 kat (5,5 milyon ton), mısır üretimi iki kat (2,5 milyon ton), arpa üretimi beş kat (1,5 milyon ton) artmış, ortalama verimler hektar başına 12 kentalden 40 kentale yükselmiştir. Buğday ekili alanlardaki azalma, sanayi bitkileri (ayçiçeği 458 000 ton), patates (553 000 ton), şekerpancarı (966 000 ton şeker), tütün (188 000 ton), soya (22 000 ton), pamuk, keten, kenevir, dut ağacı ile yüzölçümleri yirmi yılda iki kat artan meyve bahçeleri (400 000 ha; 1 milyon ton elma, erik, armut, şeftali, kayısı, kiraz), çilek tarımı (20 000 ton) ve sebze yetiştiriciliği (800 000 ton domates) yararına olmuştur. Üzüm üretimi 743 000 t’a, şarap üretimi 241 milyon It’ye ulaşmıştır. Ayrıca, yeni bitkiler (yerfıstığı, nane) yetiştirilmeye başlanmıştır. Keçi sayısı bakımından gerilemekte (430 000 baş) olan hayvancılık, koyun (8 000 000 baş), domuz, (1 400 000 baş), sığır (1 600 000 baş) ve kümes hayvanları (13 700 000 baş) bakımından gelişmektedir. Karadeniz'de balıkçılıktan 63 000 ton balık elde edilmektedir. Bulgaristan tütün, pamuk, yün ve kenevir üretimi bakımından önde gelen ülkeler arasında yer almaktadır.

Savaştan önce yok denebilecek kadar az olan sanayi, günümüzde ülke ekonomisinde başlıca yeri tutmaktadır (tarımda % 16, hizmetler kesiminde % 38'e karşılık, nüfusun % 44'ü). Maden kömürü yataklarının pek büyük olmamasına karşılık, linyit yataklarından (Meriç havzası), 30 milyon ton kömür elde edilir. Termik santrallar, büyük dağ barajları (Rodoplar’da Arda ırmağı düzenlemesi) ve Tuna kıyısında Kozloduy’da bir nükleer santral, toplam 44,3 GW saat enerji sağlamaktadır. Ülkenin toplam elektrik enerjisi üretiminin % 61,1’i termik, % 32,8’i nükleer, % 6,1’i hidroelektrik kaynaklıdır. Plevne’deki bir petrol rafinerisi Dolni Dıb- nik’te ve Gigen'de çıkarılan petrolü, Rusçuk, Kameno-Burgaz ve Burgaz’daki üç rafineri de dışarıdan alınan petrolü işlerler: yağ, sentetik dokuma, plastik madde. kauçuk. Sredna Gora’da ve Rodop- lar’da bol maden bulunması sayesinde Bulgaristan, Avrupa’nın başlıca kurşun (95 000 ton, Kırcali), molibden (140 ton), bakır (75 000 ton, Pirdop), çinko (68 000 ton, Kırcali) üreticileri arasındadır.

Ülkede ayrıca demir (1 850 000 ton metal), piritler, amyant, manganez (38 000 ton), gümüş, boksit, uranyum, tuz ve fosfatlar üretilir. Biri Pernik’te (kömür) öteki Kremikovtsi’de (demir) olmak üzere, iki metalürji kombinası Sofya çevresinde yer alır. Meriç kıyısında Dimitrovgrad’da (süper fosfatlar, çimento) ve Varna yakınındaki Reka Devnya’da (soda, klorürler, çimento) iki kimyasal kombina kurulmuştur Bulgaristan’da elektrikli makineler sanayisi (çamaşır makinesi, televizyon, akümülatör yapımı, Varna tersaneleri), konserve ve meyve suyu sanayileri (Kriçim tesisleri) tütün işletmeciliği ve sigara yapımı, kereste ve selüloz sanayileri (ülkenin üçte biri ormanlarla kaplıdır), dokuma sanayisi (Sofya, Filibe, Gabrovo kombinaları), eczacılık ürünleri sanayisi gelişmiştir. 1939’da ulusal gelirin ancak % 22’sini karşılayan sanayi, günümüzde % 50'sini sağlamaktadır. Gözlenen hafif duraklamanın nedeni, on beş yıldır doğum oranının oldukça düşük oluşundan kaynaklanan işçi sıkıntısı ve yeni bir ekonomik düzene geçiş sürecinin yarattığı sorunlardır.

Turizmin de Bulgaristan’a büyük katkısı vardır. Tarihsel geçmişi zengin olan ülkede, ağırlama biçimleri çeşitlendirilmek- tedir. En ilgi çekici tesisler, Karadeniz kıyısındaki plaj kentlerindedir: Albena, Zlatni Pyasıtsi (Altınkum), Drujba (Dostluk), Shnçev Bryag (Güneş kıyısı). Ama kış sporları için donatılmış dağ sayfiyeleri de Vitoşa (Aleko), Rila (Borovets- Malyovitsa) ve Rodoplar’ı (Pamporovo) canlandırmıştır. İki yüz kaplıca işletilmekte (Hiyarsa, Velingrad, Köstendil), Eski Filibe, Veliko Tırnova, Nesebır gibi müze- kentler, Rila manastırı gibi anıtlarıyla, turizme katkıda bulunmaktadır. 1960’ta 200 000’e yakın yabancı turistin geldiği Bulgaristan’ı, 1990’da 10 milyonu aşkın yabancı turist ziyaret etmiştir.

Bulgaristan, enerji gereksiniminin ancak üçte birini karşılamaktadır, ama dışalımda akaryakıt, kömür, kok kömürü, sanayi donanımının, dışsatımdaysa tütün, sigara, meyve, konserve, demirdışı metaller, makine, kumaş ve ilacın ağır bastığı dış ticareti dengededir. Günümüzde alışveriş özellikle Rusya, Polonya, Çekoslovakya, Almanya ve Fransa’yla yapılır. Bölgesel açıdan, başkentin büyümesinin (nüfusun % 10'u) önlenmesi, sulanan alanların genişletilmesi, sanayinin ve bütün ülkeyi kapsayan hizmetlerin (okullar, bankalar) kurulması, kentleşmenin gelişmesi (1939’daki % 18’e karşılık, % 60 oranında kentli, yeni kurulan Dimitrovgrad, Reka Devnya, Kremikovtsi, Nova Vraca kentleri) Bulgaristan'da eski ekonomik siyasetin başarıları olarak sayılabilir. Ülke şubat 1991'de iktisadi reformlara başladı. 13 temel gıda maddesi ve kamu ulaşımı dışındaki malların fiyatları serbest bırakıldı. Ama paranın konvertibilitesi sınırlı ve özelleştirme henüz planlama aşamasındadır.

TARİH


kökenler


Günümüz Bulgaristan topraklarının ilk sakinleri Traklar'dı. İ.Ö. VIII. yy.’da Yunanjılar Trak kıyılarında koloniler kurdular. İ.Ö. I. yy.’da Romalılar Trak devletini ele geçirerek burayı Moesia eyaletine dönüştürdüler. Bu eyalet, Domitianus zamanında Aşağı Moesia ve Yukarı Moesia olarak ikiye ayrıldı. Daha sonra Bizans imparatorluğu topraklarına katılan Aşağı Moesia, yaklaşık olarak bugünkü Bulgaristan topraklarına denk düşer.

VI. yy.'ın başında Slav kabileleri Bizans imparatorluğu'na sızmaya başlayarak, Bulgaristan topraklarına yerleştiler ve yerli halkları bünyelerinde erittiler. Bulgarlar ya da Önbulgarlar da aynı dönemde ortaya çıktı; türk-moğol ya da fin asıllı bulgar halkı, 481'den itibaren Aşağı Tuna kıyılarına ve Volga bölgesine yerleşmeye başladı. Volga bölgesinde, daha sonra, VI. yy.'da "Büyük Bulgaristan” adıyla bilinen büyük bir imparatorluk kuracaklardı, iyi süvari oluşlarıyla tanınan Bulgarlar Bizans’ı birçok kez tehdit ettiler. 679'da, Asparuh Han yönetiminde, Tuna ile Balkan dağları arasındaki bölgeyi ele geçirerek buraya yerleştiler, iki yıl sonra, yenik Bizans bu toprakların Bulgarlar'a ait olduğunu kabul eden antlaşmayı imzalayınca, Bulgar devleti de kurulmuş oldu. VIII. yy.’da Bulgarlar Tervel Han (702-718) yönetiminde topraklarını genişleterek Konstantinopolis’i tehdit etmeye başladılar. Bu genişleme IX. yy.’da Krum Han döneminde de sürdü (803-814). Krum Han Serdica’yı (Sofya) ele geçirdi, Konstantinopolis’i kuşattı (814). Omurtag (814-831) ve Malamir (831-836) Han dönemlerinde Bulgarlar, Arnavutluk’u ele geçirdiler, ama Bizans’ı almayı ve Ege denizi’ne ulaşmayı başaramadılar.

ilk bulgar krallığı


865’te Boris I, ortodoks hıristiyanlığı benimsedi. Bizans’ın ülkeye bir metropolit atanmasını kabul etmesiyle resmi dili Slavca olan yarı özerk bir ulusal kilise kuruldu. Bulgarlar kiril alfabesini kabul ettiler. Önbulgarlar yavaş yavaş kabile örgütlenmesinden uzaklaşırken, ülkedeki çeşitli ırk toplulukları da gitgide birbirlerine karışıp tek bir bütün oluşturdular.
Boris’in oğlu Simeon (893-927) hıristiyanlığı yayıp, Makedonya, Arnavutluk ve Sırp topraklarını ele geçirdi. 897’de İstanbul’u kuşattı, bundan sonuç alamadı; ancak Bizans imparatorunu vergiye bağladı. Oğlu Petır (927-969) Ege denizi’nden Adriya’ya kadar uzanan büyük bir imparatorluğu yönetti, normal olarak Bizans imparatorluğu'nun vârisine özgü olan çar unvanını aldı ve Bizans ile barış antlaşmasının ardından imparatorun kızıyla evlendi. Böylece Bulgaristan’ın ilk parlak dönemi başlamış oldu.
X. yy. boyunca, iç çekişmelerin ve ayaklanmaların (Sırplar 931 ’de özgürlüklerine kavuştu) yıprattığı Bulgaristan imparatorluğu parçalandı. Bu siyasal bunalım, en önemlisi bogomiller’inki olan sapkın öğretilerin yayılmasını kolaylaştırdı.

Aslında, dinsel bir görünüme bürünmüş toplumsal bir hareket olan bogomillik, din adamlarını aradan çıkararak Tanrı ile doğrudan ilişki kurmayı ve büyük toprakların bölüşülmesini salık veriyordu. Bu hareket Bulgar devletini yıkan toplumsal karışıklıkların kaynağı oldu. Boris II döneminde (969-972) ülkeyi önce Ruslar işgal etti; sonra da 972’de Joannes Tzimiskes komutasındaki BizanslIlar çarı esir alıp krallığı topraklarına kattılar ve patrikliği ortadan kaldırdılar. Ancak binazslı işgalcilerin katı tutumu, bir soylu olan Samuil’in yönetiminde, ulusal bir ayaklanmanın başlamasına neden oldu. Başlangıçta başarılı olan Samuil, 986-995 arasında Bosna’dan Tesalya’ya kadar uzanan bir bulgar devleti kurmayı başardı, ama sonradan ardı ardına yenilgilere uğradı (Sperkheios [996] özellikle de Strumica [1014] çarpışmaları). Bizans imparatoru Basileios II (olaydan sonra Bulgaroktonos lakabıyla anıldı), Strumica savaşı sonrasında 15 000 tutsağı, gözlerine mil çektirip Samuil’e gönderdi. Samuil birkaç gün sonra öldü. 1018’detüm Bulgaristan, yeniden Bizans’ın egemenliği altına girmişti.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 22 Eylül 2016 00:24