Arama


Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
30 Temmuz 2008       Mesaj #3
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Anatomi ve Duruş
Rahat bir koltukta oturmamıza veya yumuşak yatakta yatmamıza rağmen çok defa kas-eklem ağrılarından şikâyet ederiz. Bu ağrıların tıbbî yönden çok farklı sebepleri olduğunu görmekteyiz. Hastayı, hekime götüren şikâyetlerin büyük çoğunluğunu, hareket sisteminden kaynaklanan ağrı ve fonksiyon kayıpları teşkil eder. Bunlara misal olarak, eklem ve yumuşak doku travmaları, zorlamaları ve ağrılı şişmeler (enflamasyon) gösterilebilir. Kas ve iskelet sisteminin yumuşak dokularındaki ağrılar, kişinin ayakta durma, oturma ve hareket halindeki konum ve duruş (postural) tarzları ile alâkalıdır. İnsanda duruş ve hareket, diğer omurgalı canlılara göre çok farklıdır. Dik duruş sadece insana mahsus bir özelliktir. İki ayağı üzerinde dik durma ve yürüme Cenâb–ı Hakk'ın, insanların hayvanlara karşı izzetini göstermesi ve üstünlüğünün işareti olarak verdiği bir hususiyettir.

Herhangi bir kasıt ve irade göstermeden düzgün duruşumuzu sağlayan unsurlar şunlardır:
– Birbirine komşu omurları birbirinden ayıran disklerin iç basıncı,
– Gövdenin derinlerindeki ve yüzey kısmındaki kas liflerindeki gerginlik,
– Ön ve arka uzun kas liflerindeki gerginlik,
– Leğen kemiğinin kalça ve bacaklarla olan ve dizlerin dört yanındaki bağlar.

Omurga; bağlar, eklem kapsülleri ve kaslar gibi yumuşak dokulardan oluşan çok hassas ve plânlı bir destek sistemi ile dik durur. Normal hareket sisteminde kasların aktivasyonu için gerekli enerji miktarı en alt seviyededir. Bağların desteği ise, yapılarından ve yerleştirilmelerindeki özel plândan dolayı enerjisiz
gerçekleşir. Bağlar normalden fazla zorlandığında kaslar devreye girerek daha fazla zorlanmalarını önler.

Duruşun sabit bir şekli yoktur. Organizmanın destek dokuları dediğimiz bütün kas ve iskelet sisteminin hem kendini koruması, hem de randımanlı bir şekilde çalışması için; ayakta dururken, yürürken, otururken en uygun ve dengeli şekline standart duruş denir.

Standart duruş olarak tanımlanan böyle düzgün bir duruş, vücudun, yer çekimine karşı dengesinin korunmasında minimum enerji kullanmasına, ayrıca yıpranmasının en az seviyede olmasına imkân sağlar. Standart duruş bozulursa, yorgunluk, iskelette asimetri ve ağrı reseptörlerinin uyarılması ile ağrı oluşur.

Standart duruş nasıl değerlendirilir?
Postür, kişiye arkadan ve yandan bakılarak değerlendirilir. Arkadan bakıldığında omurga düz görünmeli, leğen kemiğinin çıkıntıları aynı hizada olmalıdır. Eğer bacak boylarında farklılık ve leğen kemiğinde bir bozukluk varsa omurga dengesi bozularak eğrilik (skolyoz) oluşur. Yandan bakıldığında, boyun ve belde çukurluk (lordoz), sırtta ise hafif bir kavis (kifoz) olmalıdır.

Bu normal yaratılış içinde postür, ağırlık merkezi ile dengede ve uyum içinde minimum enerji sarfıyla korunur. Mühendis gözüyle bakıldığında ayakta duran bir insanda, baş, gövde ve kalça gibi vücudun diğer bölümleri, çok dar bir temel üzerine oturtulmuştur. Bu paradoks yapılaşmanın görevinin sürdürülebilmesi, üç üçgenin de taban ve tepe ağırlık merkezlerinin iyi dengelenmiş olmasıyla açıklanır. Parçalardan hiçbiri boyuna (dik) eksenden uzakta olmadığı için, yapının dengelenmesinde fazla enerjiye gerek yoktur. Ayak tabanlarımızın iki yarım kubbe şeklinde olmasından dolayı, ayakta dururken oluşan kubbe şekli, vücudun ağırlığını en uygun şekilde dağıtarak yere basmamız sağlanır.
Erişkin postürüne tesir eden sebepler:
– Kalıtıma bağlı bariz kamburluk ve aşırı bel çukurluğu (lordoz),
– Doğuştan veya sonradan olma, yapıya ait bozukluklar: sinir, kas, kemik, kıkırdak ve bağ dokularında duraklamış veya ilerleyici anomaliler,
– Gelişme döneminde alışkanlıklar veya yanlış eğitimle kazanılmış bozuk postürler.

Günümüz hayat tarzında insanların bir bölümü mesleklerini masa başında oturarak icra etmektedir. Aynı şekilde öğrenciler, saatlerce okul sıralarında veya masalarda oturmaktadır. Çocukların henüz kemik–kas gelişmelerini tamamlamamış bedenleri, ağır okul çantaları altında ezilmekte; bunların neticesinde uygunsuz postür ve bunun yol açtığı kronik kas iskelet sistemi ağrıları ve bozuklukları meydana gelmektedir.

Postürün sosyal ve psikolojik yönü

İnsanlar genelde ellerini yanda sallandırır veya önde ve arkada birleştirerek dururlar. Yaratılıştan sahip olduğumuz bu fıtrî duruş, standart kabul edilir.
Sandalyede oturmak ise, fıtrî bir durum değildir. Sandalyenin geçmişi eskiye dayanır. Mısır ve Mezopotamya'da 5.000 yıl öncesi sandalye ve tabure kullanılıyordu. Çinliler daha 2.000 yıl önce sandalyeye oturmaya başladılar. Daha önceleri Çinliler de Japonlar ve Koreliler gibi yerde oturuyorlardı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki İslâm toplumu, kültür birikimleri ve ibadet şekli olarak yerde oturur. Dünyadaki insanların dörtte biri dinlenirken ve çalışırken yere oturur. Yerde otururken baş ve gövdenin ağırlığı, ayak, bacak ve sırtımızdan kalkmış olur. Çalışırken ve dinlenirken yere çömelme; Asya, Afrika ve Lâtin Amerika'da milyonlarca insanın alışkanlığıdır. Türk oturuşu veya terzi oturuşu denen bağdaş kurma, Ortadoğu ve Asya'da yaygındır. Bağdaş oturuş tipinde nefes alıp verme ve akciğer diyaframının hareketleri daha rahat olmaktadır.

Kas ve iskelet sistemini harekete geçiren davranışlar, kişilerin duygu ve düşüncelerinin müspet veya menfî olarak tesiri altındadır. Bu tesirler kişinin duruşunda hemen kendini gösterir. Meselâ, çocuğun tekrarlanan azarlanmaları, suçlanması ve çeşitli sebeplerle (yetim olma, sakatlıklar, fakirlik ve dışlanma gibi) eksiklik kompleksine düşmesi, duruşuna doğrudan tesir edecektir. Bu durum, dik duruşta kalça ve omurgada öne eğilme ve başın öne gelmiş görüntüsü ile sonuçlanır. Buna suçlu çocuk duruşu denir. Bu sürerse, çocuğun normal kabul ettiği duruş biçimi haline gelir. Buna da yetim çocuk duruşu denir. Kaslar bu şekilde dengesiz bir postürde devamlı çalıştıklarında, yorgunluk, bitkinlik ve rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Hissettiğimiz biçimde durur, yahut hareket ederiz. Postürümüz veya davranışlarımız, o anki iç dünyamızı çevremizdekilere ayna gibi aksettirir. Hareket tarzımız, çevremiz ve dostlarımız hakkında düşündüklerimizi açıkça belli eder. Başka bir ifadeyle, duruş bütün yönleri ile vücudun dilidir.
Kalıcı postür bozukluğunu tedavi etmek, çok zor ve zaman isteyen bir iştir.

Çocuklukta verilen doğru oturma, yürüme eğitimleri, ileride oluşacak duruş bozukluklarını engelleyebilir. Doğru oturma, yürüme ve yatma nasıl olmalıdır?
Otururken kullanılan sandalye veya sıralar, insanın postür yapısı için uygun olan bel çukurluğunu ve sırt kavisini destekleyecek şekilde olmalıdır. Ayakların, üzerine konacağı 20–30 cm yüksekliğinde tahta basamaklar, kişinin dik ve rahat oturmasını sağlar. Ayakta dururken ve yürürken ayakları sıkmayan, rahat
olan ve taban kubbesini destekleyen ayakkabılar tavsiye edilir.
Yürürken ise; baş dik, omuzlar aynı hizada, karın içe çekilmiş, göğüsler önde dik yürüme postürü en uygun olanıdır.

Duruşun önemi yanında, insan sağlığında yatma şeklinin de büyük önemi vardır. En rahat yatma şekli, bebeğin anne karnındaki duruş şeklidir. Yani el ve ayakların öne çekilmiş hâli, ısı muhafazası ve dinlenme için idealdir. Sağ eli başın altına koyup sağa dönerek yatmanın, kalbe baskı olmaması yönünde faydası bilinmektedir. Bu yatma şekli Peygamberimiz (sas)'in yatış şekli olup, toplumumuzca bilinmekte ve uygulanmaktadır.

KOCAGİL, Dr. Selami

Kaynaklar
1. Rene Cailliet, MD. Yumuşak Doku Ağrıları ve Fonksiyon Kaybı, Çeviri Editörü: Prof. Dr. Önder Kayhan.
2. Rene Cailliet, MD. Bel Ağrısı Sendromları, Çeviri Editörü: Dr. Necdet Tuna.

Alıntı
Genbilim
Son düzenleyen Safi; 24 Nisan 2016 00:58