Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ağustos 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlı Devlet Teşkilatı

3. Sadrazam

a-) Sadrazam Kimdir?
Osmanlı devletinde başbakana "sadrazam" denmektedir. Fakat bu tabir, 17. asrın 2. yarısından, itibaren yerleşmiştir. Ondan önce "vezir-i azam" denilirdi. Sadrazam, devletin her türlü işinden mesul, en yüksek görevlidir. Sadrazam, padişahtan sonra gelen adam olmuştur. Sadrazam hükümetin başı olduğu gibi, başta silahlı kuvvetler olmak üzere, her şeyin başıdır, her şeyden sorumludur.
Çandarlılar'ın 1453'te düşmesine kadar vezir-i azam, mülkiyye sınıfından gelirdi, yani sivildi. 1453'te İstanbul'un Fethi ile sadaret makamı, Tanzimat'a kadar, askeri- mülki bir görev oldu.

b-) Kim Sadrazam Olabilirdi?
Osmanlı düzeni ki, çok uzun asırlar dünyanın pek büyük ve en değerli ülkelerinde hükümran olmuştur, bir faniyi, bir insanı, bir vatandaşı, en çok sadrazamlığa kadar yükseltirdi. Daha ötesinde zaten tek kişi vardı: Padişah. Ama padişah olmak için Osman Gazi'nin kanından ve erkek neslinden gelmek şarttı.
Fatih, devletin ölümsüz kılınması için, zirvede mücadelenin olmamasını sağlamak için ve "nizam-ı alem" terkibini kullanarak anayasa maddesi koymuştu. Zirvede mücadelenin devlet yıkacağını o da, halefleri de biliyorlardı.
Mücadele, en fazla sadrazam olmak için yapılabilirdi. Avrupa'da olduğu gibi başbakanlığa yükselmek için asalet payesinde bulunmak gibi bir şart yoktu. Esir menşe'den gelse bile, en mütevazi adamın oğlu olsa bile, her Osmanlı tab'ası, bu makama geçeceğini ümid edebilirdi.

c-) Sadrazama ait Protokol
Sadrazama ait protokol çok ince ayrıntıya kadar tesbit edilmişti. Padişahın hatt-ı hümayunu resmen, açık olarak, halk önünde, askeri ve dini törenle okunmakla bir vezir, sadrazam olmuş sayılırdı.
III. Murad'ın cülusuna (22 aralık 1574) kadar vezir-i azam, padişahın elini öperdi. Topkapı Sarayı'na çıktığı zaman, Sokollu Mehmed Paşa, protokolü bozdu ve padişahı etekliyerek eteğini öptü. Bundan sonra vezir-i azamlar etek öpmeye başladılar.
5 Ağustos 1650'de büyük bir protokol değişikliği oldu. Bu tarihte Damad Melek Ahmed Paşa, vezir-i azam olarak ilk defa huzur-ı hümayuna çıktı. 9 yaşındaki IV. Mehmed'in tahtının karşısında, asırlardan beri sadrazamların padişahla konuşurken oturdukları iskemle konulmuştu. Melek Paşa, teeddüben oturmayıp ayakta konuştu. Bundan böyle sadrazamlar, ancak ayakta padişaha maruzat'da bulunmaya başladılar.
Sadrazamların cenaze namazlarını Fatih Camii'nde kılınması gelenekti.

d-) Serdar-ı Ekrem olarak Sadrazam
Sadrazam, padişah namına, ordunun bütün işlerinden sorumlu olan en büyük amirdi. Seferde, bizzat başkumandanlık edebilirdi. Sefer halinde bizzat başkumandanlık yapan vezir-i azama "serdar-ı ekrem" denilirdi.
İlk padişahların hepsi, ordularına başkumandanlık etmiş, zaferler kazandırmış, bizzat imparatorluğu ve cihan devletini kurmuş, deha sahibi çok büyük askerlerdi.
1566'da Kanuni'nin Sigetvar'da ölümünden sonra padişahların bizzat başkumandanlık etmeleri geleneği bozuldu. Sadrazam, "serdar-ı ekrem" sıfatını taşıdığı müddet içinde, aynen padişahtı. Bu salahiyetleri, sefer için İstanbul veya Edirne'den hareket ettiği, sarayından çadırına geçtiği an başlar, Edirne veya İstanbul'a dönüp seferi anlatmak üzere huzur-ı hümayuna çıktığı an sonra ererdi. Serdar-ı ekrem sıfatıyle sadrazam, padişaha ait salahiyetleri, kendi adına değil, padişah adına kullanırdı.
Muzaffer serdar-ı ekremler, son derecede büyük merasimlerle karşılanır; padişah, mücevherli kılıç, bazan mücevherli tac ile mükafatlandırırdı.